Hazırlayan:
Mahmut Boyuneğmez
Engels'in 1876 sonbaharında yazmaya başladığı
ansiklopedik nitelikteki polemik eserin adı, Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor,
Anti-Dühring’tir.
I. Anti-Dühring’in Yazılışı
Önce bu kitabın oluşum süreci hakkında kısa bilgi verelim. Engels 1869
sonunda Ermen ve Engels firmasında 18 yıldır sürdürdüğü “kürek mahkumluğundan”
kurtulur. 1870’te Londra’ya yerleşen Engels, Enternasyonal’in mücadelelerine katkısını sunmaya devam eder. Genel
Konsey’de çalışır, 1870 savaşı boyunca Pall-Mall Gazette’de askeri
eleştiri makaleleri yazar, Bakunin’e karşı mücadele eder.
Engels, La Haye kongresinden sonra Enternasyonal’in
merkezi Londra’yı bırakınca, yani 1873 yılından sonra, doğa bilimlerindeki
gelişmelerle yakından ilgilenir. Bu geniş alandaki bilgileri felsefi açıdan
değerlendirmek ve yorumlamak üzere bir kitap yazmak ister. Doğanın
Diyalektiği adındaki kitap, Engels’in yapmış olduğu bu çalışmalardan
günümüze kalan tamamlanmamış yazıları içerir. Marx’la birlikte oluşumuna ilk ve
büyük katkıyı yaptıkları yeni ve bilimsel dünya görüşünün geliştirilmesinde,
doğa bilimlerinin kazanımlarının materyalist yorumunun yapılması önemlidir.
Dühring, 1865’ten beri Berlin Üniversitesi’nde bir privat-dozent (kürsü
sahibi olmayan öğretim görevlisi)’dir. Berlin’de matematik ve hukuk öğrenimi
gören Dühring, 1861’de 28 yaşındayken kör olur. Kör olduğu sırada yargıçlık
kariyerine başlamış olan Dühring, özrü nedeniyle hukuk tutkusuna son verir.
Matematik öğrenimine devam eden ve doktorasını veren Dühring, sonunda üniversitede
felsefe ve iktisat dersleri vermek üzere öğretim görevlisi olur.
Dühring’in büyük adamları pozitivist Auguste Comte ile iktisatçı Carey’dir.
Burjuva görüşlü bir formasyona sahip olan Dühring 1870 savaşından sonra Paris
Komünü’nün övgüsünü yapar, derslerinde Byron ve Shelly’nin şiirlerini okur.
Dühring 1870’ten sonra sosyalist olduğunu açıklamaya başlar. Sosyal-demokrasi
saflarında hızla popüler olan Dühring, kaynaşma içindeki gençliğin sempatisini
kazanır.
Dühring Hegel’i, diyalektiği, Darwin’in evrim teorisini yadsır. İktisat
alanında Carey’in çömezi olan Dühring, kapitalizmi kabul ederken, onun
çelişkilerini ortadan kaldırmak ister. Marx’ı eleştiren bu adam, aslında bir
laf ebesidir. Dühring, Marx’a yönelik tutumunu eleştiren sosyalistler olduğu
için, Marx’a saygı duyduğunu da belirtmektedir.
Dühring, Alman sosyal-demokratlar arasında yaygın bir sempati toplar. Almanya
Sosyalist İşçi Partisi (ASİP)’nde Most, Fritsche ve Bernstein gibi ateşli
Dühring yandaşları oluşur. Bebel’de bile Dühring’e karşı sempati gelişir.
Partinin resmi yayın organı olan Volksstaat’ta 2 Mart 1875’te Dühring’in
kitabı olan Ekonomi Politik ve Sosyalizmin Eleştirel Tarihi’nden Paris
Komünü üzerine bir bölüm yayınlanır. Burada Marx’a karşı ağır sövgüler yer alır
ve onun görüşleri çarpıtılır.
Wilhelm Liebknecht’in Almanya’da sosyal-demokratlar arasında giderek
yayılan “Dühring salgını”na karşı bir şeyler yapmasını istemesi ve Marx’ın da
harekete geçmesi gerektiğini belirtmesi üzerine Engels, 1876 Mayıs sonlarında
Marx’a yazdığı mektupta bu işi üstlendiğini bildirir. 1876 sonbaharında Anti-Dühring’i yazmak için çalışmaya
başlar.
Engels’in çalışması devam ederken, bir yandan da Vorwärts’te makale
dizisi olarak yayınlanır. İlk yirmi makale Almanya Sosyalist İşçi Partisi’nin
bu merkez yayın organında Ocak-Mayıs 1877 arasında yayınlanır. Bu makalelerin
başlığı “Bay Eugen Dühring’in Felsefeyi Altüst Etmesi”dir. “Bay Eugen
Dühring Politik-Ekonomiyi Altüst Ediyor” adındaki ikinci bölüm, yine Vorwärts’te
Temmuz-Aralık 1877 arasında dokuz bölüm olarak yayınlanır. Üçüncü bölüm olan “Bay
Eugen Dühring Sosyalizmi Altüst Ediyor”, Mayıs-Temmuz 1877 arasında
gazetenin ekinde yayınlanır. Vorwärts’te makalelerin yayınlanmasının
tamamlanmasıyla hemen hemen aynı zamanda kitap olarak Leipzig’de yayınlanan Anti-Dühring,
1885’te sosyalistlere karşı olağanüstü yasanın ortalığı kasıp kavurmasından az
bir zaman önce yeniden basılır. Böylelikle Engels’in bu çalışması geniş bir
okur kitlesiyle buluşur; Almanya’da Marksizm’in yayılışına ve sosyalist
militanların teorik düzeylerinin yükselmesine katkı sunar. Engels’in en son
yapabildiği baskı, gözden geçirdiği ve genişletilmiş bir baskı olarak 1894’te
Stutgart’ta yayınlanacaktır.
ASİP’ndeki Dühring yandaşı sosyal-demokratlar, Engels’in
çalışmasına karşı saldırıya geçerler. 1877 yılında yapılan parti kongresinde bu
çalışmanın merkez yayın organında yayınlanmasını durdurmayı talep ederler.
Bebel ve Liebknecht Anti-Dühring’in yayınlanmasının Vorwärts’in
ekinde devam etmesini sağlar.
Hükümeti eleştiren Dühring, 1877 Temmuz ayında Berlin Üniversitesi’ndeki
görevinden alınır. Sosyal-demokratlar öğretim özgürlüğünü savunmak için onun
yanında yer alsalar da, Dühring onlarla bozuşur. Dühring’in en iyi yandaşları
da hızla ondan uzaklaşır.
Engels’in çalışmasının adı ironiktir. Dühring, 1865’te yayınlanan Carey
Ekonomi Politik ve Toplumsal Bilimleri Altüst Ediyor adlı kitabında Carey’i
övmektedir. Anti-Dühring olarak ünlenen Engels’in kitabındaysa
Dühring’in çalışmaları, “altüst etme” nitelemesi olumsuz anlamda kullanılarak,
yerden yere vurulur. Dühring yeni ve kapsamlı; felsefe, siyasal iktisat, doğa
bilimleri ve sosyalizmden müteşekkil bir sistem oluşturduğunu iddia etmektedir.
Engels’in tek amacı polemik yaparak Dühring’in sosyalistler üzerinde
oluşturduğu sempatiyi kırmak değildir. Aynı zamanda Marx’la birlikte
oluşturdukları teorilerini savunur ve birçok konu hakkında sahip oldukları
görüşlerini geliştirme imkânını da bulur. Dühring’in fikirlerinin eleştirisi,
Marksist teorik sistemin temel boyutlarıyla serimlenmesine yarar. Engels’in bu
çalışması, bir Marksizm ansiklopedisi özelliğindedir. Anti-Dühring’te
Marksizm’in bileşenleri olan diyalektik doğa ve tarih anlayışı, siyasal iktisat
ve sosyalizm üzerinde durulur. Bunlar, kendi içinde bütünlüklü ve uyumlu bir
dünya görüşünün bileşenleridir. Marksist teorik sistem, komünist dünya görüşüdür
ve geliştirilmektedir. Örneğin Leninizm’in bu gelişimde önemli yeri olduğu
açıktır.
Engels Anti-Dühring’te sınıf mücadelelerinin deneylerini ve doğa
bilimlerindeki gelişmeleri değerlendirip yorumlar. Felsefi yorumlama, doğa ve
toplum bilimlerinin sonuçlarından çıkarılmalıdır.
Anti-Dühring Engels’in eseri olmasına karşın, siyasal iktisadın
tarihi üzerine olan bölümü (“Eleştirel Tarih Üzerine” başlıklı onuncu
bölüm) Marx yazar. Bütün eseri baskıdan önce Marx’ın okuduğu da bilinir.
Engels 1880’de Paul Lafargue’ın isteği üzerine Anti-Dühring’ten üç
bölüm alıp, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adıyla bir broşür
şeklinde Fransa’da yayınlar.
II. Alman İşçi Hareketinin Oluşması ve Gelişmesi
Anti-Dühring’in anlam ve öneminin tam olarak anlaşılabilmesi için Almanya’da
sosyalist hareketin doğuşu ve gelişimi bilinmelidir. Şimdi bu konuda kısa
bilgiler verelim.
Almanya’da devrimci hareketin başlangıç noktası 1848 devrimidir. Bu
devrimde burjuvazi kurulu düzenle uzlaşır. İşçi sınıfı henüz nicelik ve nitelik
olarak gelişmemiş ve ağırlıkla küçük zanaatçılardan oluşmaktadır. Komünistler
Birliği kurulmuş olsa da, kitleleri daha çok Weitling veya “hakiki
sosyalizm” anlayışları etkilemektedir. Komünist Manifesto 1848 Şubat
ayında yayınlanır ve gelişen devrimde anlamlı bir işlevi olmaz. Prusya
mutlakıyeti Komünistler Birliği’ni ezer ve 1852 sonbaharında düzmece bir
komünistler duruşmasıyla örgütlenme dağıtılır.
1850’de tarımsal bir ülke olan Almanya, 1870’e doğru büyük bir sanayi ülke
durumuna gelir. Mart 1850 yasasıyla feodal yükümlülüklerden para karşılığı
kurtulmanın sağlanması, tarımsal mülkiyetin kapitalist isletmeler durumuna
dönüşümü için uygun koşulları yaratır. Kırdan kente göç ve kırda da bir dönüşüm
süreci yaşanır. Kentlerde işçi sınıfının niceliği hızla artar. İşçi sınıfının
yaşama ve çalışma koşullarıysa kötüdür. İşçi sınıfı siyasal yaşamdan
dışlanmıştır. Meslek birlikleri ve sendikalar kurmak yasaktır. Sadece
yardımlaşma toplulukları şeklindeki yerel örgütlere izin verilir. İşçilerin
buluşabildikleri yerler işçi kültür birlikleri ya da dernekleridir. İşçilerin
oturma yerini değiştirme özgürlüğü yoktur. İşgününde uzama, ücretlerde düşüş,
kadın ve çocuk çalıştırmada artış gözlenir. Bunlara karşı salt ekonomik
nitelikte bir savaşım vardır.
Komünist Manifesto’nun yenden basılması ancak 1866 yılında çok az bir
sayıda gerçekleşir. Komünistler Birliği’nin eski üyelerinin işçiler
üzerindeki etkileri çok sınırlıdır. İşçiler üzerinde liberal burjuvaların
etkileri gözlenmektedir. İşçi sınıfının 1860’lardaki uyanışı sırasındaki
istemleri, birleşme ve toplanma özgürlüğü, tek dereceli seçim gibi burjuva
demokrasisinin sınırlarını aşmayan taleplerdir. Almanya’nın birliği konusunda
da, işçi sınıfında burjuvaziyle ortak amaca sahip olduğu yanılsaması vardır.
1862’deki Londra sergisi, işçi hareketinde bir dönüm noktasıdır. Buna
katılan delegasyonlar döndüklerinde Alman işçileri ulusal kongresinin
çağrılması sonucuna varan girişimlerde bulunur. Lassalle 1863 Mart ayında
yayınlanan ve sonradan Emekçilerin Programı adıyla tanınan bir program
yazar. 23 Mayıs 1863’te Alman Emekçileri Genel Birliği Leipzig’de
kurulur. İşçi sınıfının burjuvaziden siyasal ayrılışı ve kendi örgütlenmesini
kurması böylece başlar.
Lassalle’ın politik perspektifinde tek dereceli ve gizli genel oy hakkının
elde edilmesi ile devlet yardımıyla üretim kooperatiflerinin kurulması önemli
yer tutar. İlki burjuva demokratik bir talepken, ikincisi devleti egemen
sınıfın siyasal örgütlenmesi olarak değil, partiler üstü bir örgüt olarak kavradığını
gösterir. Lassalle, hiç toplanmayan bir yönetici komiteye sahip Genel Alman
Emekçileri Birliği’nin diktatörce yetkilerle donatılmış beş yıllık
başkanıdır. 1864 yılında bir düelloda öldüğünde, bu örgütün üye sayısı üç bin
civarındadır. Lassalle’cı bu parti, 1860-70 yıllarında kurulan sendikalara adım
atamaz ve işçilerin örgütlendikleri işçi birliklerine karşıtlık içinde gelişir.
Kendine çektiği sosyalist militanlar da giderek daha kalabalık bir biçimde
1869’da Eisenach’ta kurulan sosyal-demokrat partiye katılır. Lassalle’cı parti
kitleler içinde gerçek bir güç oluşturmaz.
İşçilerin çoğunluğunu örgütleyen işçi birlikleriyse önemli bir güçtür.
1868’de Nuremberg’te toplanan İşçi Birlikleri Konfederasyonu kongresinde kabul
edilen program, Enternasyonal’in
tüzüğünden esinlenir. Bu programda her türlü sınıf egemenliğinin kaldırılması
istenir; proletaryanın uluslar arası dayanışması ilan edilir; işçi sınıfının
ekonomik kurtuluşu için siyasal özgürlüğünün zorunlu olduğu benimsenir. Fakat
üretim araçlarının ortak mülkiyetinin ve siyasi iktidarın fethinin gerekliliği
üzerinde durulmaz.
Nuremberg kongresinden sonra işçi örgütleri çoğalır ve sınıf mücadelesi
gelişir. 7-9 Ağustos 1869 tarihinde Eisenach’ta Alman Sosyalist İşçi Partisi’nin
ilk kongresi toplanır. Bu partinin programı, Lassalle’cı partinin programına
göre ilerleme gösterir. Yine de “özgür halk devleti”nin kurulması, devlet
yardımıyla üretim kooperatiflerinin kurulması gibi Lassalle’cı fikirler bu
programda da bulunur. Kısacası bu program Marksist teorinin tam anlamıyla
özümlendiği bir program değildir.
Kuruluşundan bir yıldan daha kısa bir zaman sonra ASİP, 1870 savaşı
karşısında tutumunu açıkça ortaya koyar, Fransa işçi sınıfı ve Paris Komünü’yle
dayanışmasını açıklar. Enternasyonal’in
ilkelerine katılması, militanlarının “düşmanla işbirliği” gerekçesiyle
yargılanmalarına mal olur. Bebel ve Liebknecht’in yer aldığı ASİP’nin
anti-militarist kampanyaları, burjuvazinin “düşmana satılmışlık” suçlamasından
daha çok yankı uyandırır. Alman İmparatorluğunun kuruluşu ekonomik gelişimi
hızlandırır. Askeri üstünlüğünü kanıtlayan Almanya, büyük bir sanayi güç
durumuna gelir. İşçi sınıfının sayısı giderek artar ve sanayi merkezlerinde
yoğunlaşır. İşçi sınıfının yaşama ve çalışma koşulları, sosyalist propagandanın
etkinliğini artırır. 1874 yılında bahsedilen iki partinin aldığı oy sayısı 350
bindir.
Genel Alman Emekçileri Birliği’nin başkanlığına Lassalle’dan sonra
gelen Schweitzer’in yerini alan Hasenclever, diktatörce yönetim anlayışını
bırakır. Eisenach sosyalistlerinin büyüyen etkisi, Lassalle’cıları onlarla
ittifak yapmaya zorlar. Genel Alman Emekçileri Birliği yöneticileri,
Eisenachçılara birleşme önerisinde bulunur. Birlik 1875 Mayıs ayının son
günlerinde Gotha kongresinde gerçekleşir.
1875 Mart ayında üzerinde uzlaştıkları program tasarısı Lassalle’cı
formüller içerir. Oysa Bebel ve Liebknecht, Marx ve Engels’le sürekli ilişki
içerisindedir. Bracke’nin Marx ile Engels’i yardıma çağırması üzerine Marx, Gotha
programının Eleştirisi’ni yazar. Fakat Liebknecht bu eleştiri metnini saklı
tutar ve birleşme kongresinde kabul edilen programda Lassalle’cı formüller
korunur.
Gotha Programının Eleştirisi, Marx’ın 1875’teki teorik
düşüncesinin bilançosunu sunar. Bu eserde proletarya diktatörlüğü, işçi sınıfı
tarafından fethedilerek kurulan iktidarın siyasal biçimi olarak vurgulanır.
Sosyalist toplumun komünizmin ilk fazı olarak, içinden çıkıp geldiği kapitalist
toplumun kusurlarını taşıdığı, gerçek anlamda komünist topluma, ikinci evrede ulaşılacağı
belirtilir. Marx daha önce Eisenach programında da bulunan ifadeleri şimdi
Lassalle’cı öğeler olarak görüp eleştirir. “Özgür halk devleti”, “emeğin tam
ürünü”, “devlet tarafından yardım edilen kooperatifler” 1869’da Eisenach’ta
ortaya konan programda da bulunmaktadır. Marx daha önce kabul ettiği ilkeleri
neden şimdi eleştirmektedir?.. Eisenach partisinin kuruluşu sırasında
Marksizm’in temel metinleri Almanya’da henüz yeterince iyi bilinmemektedir. Kapital
yeni yayınlanmıştır ve Marx ile Engels, Komünist Manifesto’nun Almanca
ikinci baskısını 1872’de yayınlarlar. 1875’e gelindiğindeyse durum farklıdır.
Sosyal-demokrat yöneticilerin artık teorik kavrayışlarının gelişkin olması
mümkün ve gereklidir. Marx onların teorik formasyonlarındaki, eylemlerinin
teorik temellerini kavrayışlarındaki yetersizliği eleştirir. Bu sosyalistler
kullandıkları kavramların ve formülasyonların anlamını ve önemini kavramamış
durumdadır.
1870’li yıllarda, sosyalizmi öğrettiğini ileri süren karışık fikirli Eugen
Dühring’in düşüncelerine yönelik sosyalistler arasında gelişen sempati, teorik
açıklık ve kesinliğin önemini gösterir. Partinin teori gereksinimi, militanları
ve bazı yöneticileri, Marx’ın düşüncelerinin yeterince anlaşılmamış olmasının
da etkisiyle Dühring’e yöneltir.
Almanya’da artık Lassalle’cı mezhep aşamasının üstünden aşılmış bir
sosyalist parti bulunmaktadır. Her seçimde sosyalistlere verilen oylar artar.
Partinin 40’a yakın yayın organı vardır ve Reichstag’ı ülke ölçeğinde
propaganda kürsüsü olarak kullanabilecek durumdadır. Fakat Gotha’da gerçekleşen
birlik, yetersiz teorik temeller üzerinde hareket edildiğini göstermiştir. Marx
ve Engels’in öğütlerine başvurulmaktadır ve Enternasyonal’in
tüzüğü, siyasal eyleme yön göstermektedir. Ancak siyasetin ilkeleri üzerinde
düşünülmemekte ve siyaset, dünya görüşüne bağlanmamaktadır. Sosyalizmden yana
olduğunu söyleyen ve birçok bilgi alanına değinen Dühring’in eklektizmini
eleştirebilecek donanımda sosyalist yöneticiler yoktur. Bu yöneticiler için
Marx ve Engels’in sadece Komünist Manifesto ve Kapital’i
erişilebilir durumdadır. İşte Engels bu koşullarda, Anti-Dühring’i
yazarak Marksist dünya görüşünü bütünlüğü içinde ilk kez ortaya koyar.
Engels’in Anti-Dühring’te geliştirdiği felsefe anlayışı “yeni”dir.
Felsefenin kapalı bir sistem olarak düşünülmemesi gerektiğini, bilimlerin
üstünde bir “bilim” ya da bilgi eksikliklerini kapatan metafizik bir alan
olarak görülmemesi gerektiğini belirten Engels, felsefeyi bilim dallarındaki
gelişmelerin sonuçlarının genelleştirilmesi ve yorumlanması şeklinde bir
düşünsel etkinlik olarak görür. Anti-Dühring’te Engels, bilimsel
bilgilerin kendi zamanındaki durumunu başarıyla yorumlar. Fakat eserin bugün
için bazı kısımlarının eskidiği de açıktır.
Kaynaklar:
1. Friedrich Engels Biyografi, Sorun Yayınları, ss.
221-30
2. E. Bottigelli, “Şunuş”, Anti-Dühring içinde, Sol
yayınları, ss. 7-40
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.