19 Temmuz 2013 Cuma

Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor, Anti-Dühring – Friedrich Engels

Hazırlayan: Mahmut Boyuneğmez

Engels'in 1876 sonbaharında yazmaya başladığı ansiklopedik nitelikteki polemik eserin adı, Bay Eugen Dühring Bilimi Altüst Ediyor, Anti-Dühring’tir.

I. Anti-Dühring’in Yazılışı

Önce bu kitabın oluşum süreci hakkında kısa bilgi verelim. Engels 1869 sonunda Ermen ve Engels firmasında 18 yıldır sürdürdüğü “kürek mahkumluğundan” kurtulur. 1870’te Londra’ya yerleşen Engels, Enternasyonal’in mücadelelerine katkısını sunmaya devam eder. Genel Konsey’de çalışır, 1870 savaşı boyunca Pall-Mall Gazette’de askeri eleştiri makaleleri yazar, Bakunin’e karşı mücadele eder.

Engels, La Haye kongresinden sonra Enternasyonal’in merkezi Londra’yı bırakınca, yani 1873 yılından sonra, doğa bilimlerindeki gelişmelerle yakından ilgilenir. Bu geniş alandaki bilgileri felsefi açıdan değerlendirmek ve yorumlamak üzere bir kitap yazmak ister. Doğanın Diyalektiği adındaki kitap, Engels’in yapmış olduğu bu çalışmalardan günümüze kalan tamamlanmamış yazıları içerir. Marx’la birlikte oluşumuna ilk ve büyük katkıyı yaptıkları yeni ve bilimsel dünya görüşünün geliştirilmesinde, doğa bilimlerinin kazanımlarının materyalist yorumunun yapılması önemlidir.

Dühring, 1865’ten beri Berlin Üniversitesi’nde bir privat-dozent (kürsü sahibi olmayan öğretim görevlisi)’dir. Berlin’de matematik ve hukuk öğrenimi gören Dühring, 1861’de 28 yaşındayken kör olur. Kör olduğu sırada yargıçlık kariyerine başlamış olan Dühring, özrü nedeniyle hukuk tutkusuna son verir. Matematik öğrenimine devam eden ve doktorasını veren Dühring, sonunda üniversitede felsefe ve iktisat dersleri vermek üzere öğretim görevlisi olur.

Dühring’in büyük adamları pozitivist Auguste Comte ile iktisatçı Carey’dir. Burjuva görüşlü bir formasyona sahip olan Dühring 1870 savaşından sonra Paris Komünü’nün övgüsünü yapar, derslerinde Byron ve Shelly’nin şiirlerini okur. Dühring 1870’ten sonra sosyalist olduğunu açıklamaya başlar. Sosyal-demokrasi saflarında hızla popüler olan Dühring, kaynaşma içindeki gençliğin sempatisini kazanır.

Dühring Hegel’i, diyalektiği, Darwin’in evrim teorisini yadsır. İktisat alanında Carey’in çömezi olan Dühring, kapitalizmi kabul ederken, onun çelişkilerini ortadan kaldırmak ister. Marx’ı eleştiren bu adam, aslında bir laf ebesidir. Dühring, Marx’a yönelik tutumunu eleştiren sosyalistler olduğu için, Marx’a saygı duyduğunu da belirtmektedir.

Dühring, Alman sosyal-demokratlar arasında yaygın bir sempati toplar. Almanya Sosyalist İşçi Partisi (ASİP)’nde Most, Fritsche ve Bernstein gibi ateşli Dühring yandaşları oluşur. Bebel’de bile Dühring’e karşı sempati gelişir. Partinin resmi yayın organı olan Volksstaat’ta 2 Mart 1875’te Dühring’in kitabı olan Ekonomi Politik ve Sosyalizmin Eleştirel Tarihi’nden Paris Komünü üzerine bir bölüm yayınlanır. Burada Marx’a karşı ağır sövgüler yer alır ve onun görüşleri çarpıtılır.

Wilhelm Liebknecht’in Almanya’da sosyal-demokratlar arasında giderek yayılan “Dühring salgını”na karşı bir şeyler yapmasını istemesi ve Marx’ın da harekete geçmesi gerektiğini belirtmesi üzerine Engels, 1876 Mayıs sonlarında Marx’a yazdığı mektupta bu işi üstlendiğini bildirir. 1876 sonbaharında Anti-Dühring’i yazmak için çalışmaya başlar.

Engels’in çalışması devam ederken, bir yandan da Vorwärts’te makale dizisi olarak yayınlanır. İlk yirmi makale Almanya Sosyalist İşçi Partisi’nin bu merkez yayın organında Ocak-Mayıs 1877 arasında yayınlanır. Bu makalelerin başlığı “Bay Eugen Dühring’in Felsefeyi Altüst Etmesi”dir. “Bay Eugen Dühring Politik-Ekonomiyi Altüst Ediyor” adındaki ikinci bölüm, yine Vorwärts’te Temmuz-Aralık 1877 arasında dokuz bölüm olarak yayınlanır. Üçüncü bölüm olan “Bay Eugen Dühring Sosyalizmi Altüst Ediyor”, Mayıs-Temmuz 1877 arasında gazetenin ekinde yayınlanır. Vorwärts’te makalelerin yayınlanmasının tamamlanmasıyla hemen hemen aynı zamanda kitap olarak Leipzig’de yayınlanan Anti-Dühring, 1885’te sosyalistlere karşı olağanüstü yasanın ortalığı kasıp kavurmasından az bir zaman önce yeniden basılır. Böylelikle Engels’in bu çalışması geniş bir okur kitlesiyle buluşur; Almanya’da Marksizm’in yayılışına ve sosyalist militanların teorik düzeylerinin yükselmesine katkı sunar. Engels’in en son yapabildiği baskı, gözden geçirdiği ve genişletilmiş bir baskı olarak 1894’te Stutgart’ta yayınlanacaktır.

ASİP’ndeki Dühring yandaşı sosyal-demokratlar, Engels’in çalışmasına karşı saldırıya geçerler. 1877 yılında yapılan parti kongresinde bu çalışmanın merkez yayın organında yayınlanmasını durdurmayı talep ederler. Bebel ve Liebknecht Anti-Dühring’in yayınlanmasının Vorwärts’in ekinde devam etmesini sağlar.

Hükümeti eleştiren Dühring, 1877 Temmuz ayında Berlin Üniversitesi’ndeki görevinden alınır. Sosyal-demokratlar öğretim özgürlüğünü savunmak için onun yanında yer alsalar da, Dühring onlarla bozuşur. Dühring’in en iyi yandaşları da hızla ondan uzaklaşır.

Engels’in çalışmasının adı ironiktir. Dühring, 1865’te yayınlanan Carey Ekonomi Politik ve Toplumsal Bilimleri Altüst Ediyor adlı kitabında Carey’i övmektedir. Anti-Dühring olarak ünlenen Engels’in kitabındaysa Dühring’in çalışmaları, “altüst etme” nitelemesi olumsuz anlamda kullanılarak, yerden yere vurulur. Dühring yeni ve kapsamlı; felsefe, siyasal iktisat, doğa bilimleri ve sosyalizmden müteşekkil bir sistem oluşturduğunu iddia etmektedir. Engels’in tek amacı polemik yaparak Dühring’in sosyalistler üzerinde oluşturduğu sempatiyi kırmak değildir. Aynı zamanda Marx’la birlikte oluşturdukları teorilerini savunur ve birçok konu hakkında sahip oldukları görüşlerini geliştirme imkânını da bulur. Dühring’in fikirlerinin eleştirisi, Marksist teorik sistemin temel boyutlarıyla serimlenmesine yarar. Engels’in bu çalışması, bir Marksizm ansiklopedisi özelliğindedir. Anti-Dühring’te Marksizm’in bileşenleri olan diyalektik doğa ve tarih anlayışı, siyasal iktisat ve sosyalizm üzerinde durulur. Bunlar, kendi içinde bütünlüklü ve uyumlu bir dünya görüşünün bileşenleridir. Marksist teorik sistem, komünist dünya görüşüdür ve geliştirilmektedir. Örneğin Leninizm’in bu gelişimde önemli yeri olduğu açıktır.

Engels Anti-Dühring’te sınıf mücadelelerinin deneylerini ve doğa bilimlerindeki gelişmeleri değerlendirip yorumlar. Felsefi yorumlama, doğa ve toplum bilimlerinin sonuçlarından çıkarılmalıdır.

Anti-Dühring Engels’in eseri olmasına karşın, siyasal iktisadın tarihi üzerine olan bölümü (“Eleştirel Tarih Üzerine” başlıklı onuncu bölüm) Marx yazar. Bütün eseri baskıdan önce Marx’ın okuduğu da bilinir.

Engels 1880’de Paul Lafargue’ın isteği üzerine Anti-Dühring’ten üç bölüm alıp, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm adıyla bir broşür şeklinde Fransa’da yayınlar.

II. Alman İşçi Hareketinin Oluşması ve Gelişmesi

Anti-Dühring’in anlam ve öneminin tam olarak anlaşılabilmesi için Almanya’da sosyalist hareketin doğuşu ve gelişimi bilinmelidir. Şimdi bu konuda kısa bilgiler verelim.

Almanya’da devrimci hareketin başlangıç noktası 1848 devrimidir. Bu devrimde burjuvazi kurulu düzenle uzlaşır. İşçi sınıfı henüz nicelik ve nitelik olarak gelişmemiş ve ağırlıkla küçük zanaatçılardan oluşmaktadır. Komünistler Birliği kurulmuş olsa da, kitleleri daha çok Weitling veya “hakiki sosyalizm” anlayışları etkilemektedir. Komünist Manifesto 1848 Şubat ayında yayınlanır ve gelişen devrimde anlamlı bir işlevi olmaz. Prusya mutlakıyeti Komünistler Birliği’ni ezer ve 1852 sonbaharında düzmece bir komünistler duruşmasıyla örgütlenme dağıtılır.

1850’de tarımsal bir ülke olan Almanya, 1870’e doğru büyük bir sanayi ülke durumuna gelir. Mart 1850 yasasıyla feodal yükümlülüklerden para karşılığı kurtulmanın sağlanması, tarımsal mülkiyetin kapitalist isletmeler durumuna dönüşümü için uygun koşulları yaratır. Kırdan kente göç ve kırda da bir dönüşüm süreci yaşanır. Kentlerde işçi sınıfının niceliği hızla artar. İşçi sınıfının yaşama ve çalışma koşullarıysa kötüdür. İşçi sınıfı siyasal yaşamdan dışlanmıştır. Meslek birlikleri ve sendikalar kurmak yasaktır. Sadece yardımlaşma toplulukları şeklindeki yerel örgütlere izin verilir. İşçilerin buluşabildikleri yerler işçi kültür birlikleri ya da dernekleridir. İşçilerin oturma yerini değiştirme özgürlüğü yoktur. İşgününde uzama, ücretlerde düşüş, kadın ve çocuk çalıştırmada artış gözlenir. Bunlara karşı salt ekonomik nitelikte bir savaşım vardır.

Komünist Manifesto’nun yenden basılması ancak 1866 yılında çok az bir sayıda gerçekleşir. Komünistler Birliği’nin eski üyelerinin işçiler üzerindeki etkileri çok sınırlıdır. İşçiler üzerinde liberal burjuvaların etkileri gözlenmektedir. İşçi sınıfının 1860’lardaki uyanışı sırasındaki istemleri, birleşme ve toplanma özgürlüğü, tek dereceli seçim gibi burjuva demokrasisinin sınırlarını aşmayan taleplerdir. Almanya’nın birliği konusunda da, işçi sınıfında burjuvaziyle ortak amaca sahip olduğu yanılsaması vardır.

1862’deki Londra sergisi, işçi hareketinde bir dönüm noktasıdır. Buna katılan delegasyonlar döndüklerinde Alman işçileri ulusal kongresinin çağrılması sonucuna varan girişimlerde bulunur. Lassalle 1863 Mart ayında yayınlanan ve sonradan Emekçilerin Programı adıyla tanınan bir program yazar. 23 Mayıs 1863’te Alman Emekçileri Genel Birliği Leipzig’de kurulur. İşçi sınıfının burjuvaziden siyasal ayrılışı ve kendi örgütlenmesini kurması böylece başlar.

Lassalle’ın politik perspektifinde tek dereceli ve gizli genel oy hakkının elde edilmesi ile devlet yardımıyla üretim kooperatiflerinin kurulması önemli yer tutar. İlki burjuva demokratik bir talepken, ikincisi devleti egemen sınıfın siyasal örgütlenmesi olarak değil, partiler üstü bir örgüt olarak kavradığını gösterir. Lassalle, hiç toplanmayan bir yönetici komiteye sahip Genel Alman Emekçileri Birliği’nin diktatörce yetkilerle donatılmış beş yıllık başkanıdır. 1864 yılında bir düelloda öldüğünde, bu örgütün üye sayısı üç bin civarındadır. Lassalle’cı bu parti, 1860-70 yıllarında kurulan sendikalara adım atamaz ve işçilerin örgütlendikleri işçi birliklerine karşıtlık içinde gelişir. Kendine çektiği sosyalist militanlar da giderek daha kalabalık bir biçimde 1869’da Eisenach’ta kurulan sosyal-demokrat partiye katılır. Lassalle’cı parti kitleler içinde gerçek bir güç oluşturmaz.

İşçilerin çoğunluğunu örgütleyen işçi birlikleriyse önemli bir güçtür. 1868’de Nuremberg’te toplanan İşçi Birlikleri Konfederasyonu kongresinde kabul edilen program, Enternasyonal’in tüzüğünden esinlenir. Bu programda her türlü sınıf egemenliğinin kaldırılması istenir; proletaryanın uluslar arası dayanışması ilan edilir; işçi sınıfının ekonomik kurtuluşu için siyasal özgürlüğünün zorunlu olduğu benimsenir. Fakat üretim araçlarının ortak mülkiyetinin ve siyasi iktidarın fethinin gerekliliği üzerinde durulmaz.

Nuremberg kongresinden sonra işçi örgütleri çoğalır ve sınıf mücadelesi gelişir. 7-9 Ağustos 1869 tarihinde Eisenach’ta Alman Sosyalist İşçi Partisi’nin ilk kongresi toplanır. Bu partinin programı, Lassalle’cı partinin programına göre ilerleme gösterir. Yine de “özgür halk devleti”nin kurulması, devlet yardımıyla üretim kooperatiflerinin kurulması gibi Lassalle’cı fikirler bu programda da bulunur. Kısacası bu program Marksist teorinin tam anlamıyla özümlendiği bir program değildir.

Kuruluşundan bir yıldan daha kısa bir zaman sonra ASİP, 1870 savaşı karşısında tutumunu açıkça ortaya koyar, Fransa işçi sınıfı ve Paris Komünü’yle dayanışmasını açıklar. Enternasyonal’in ilkelerine katılması, militanlarının “düşmanla işbirliği” gerekçesiyle yargılanmalarına mal olur. Bebel ve Liebknecht’in yer aldığı ASİP’nin anti-militarist kampanyaları, burjuvazinin “düşmana satılmışlık” suçlamasından daha çok yankı uyandırır. Alman İmparatorluğunun kuruluşu ekonomik gelişimi hızlandırır. Askeri üstünlüğünü kanıtlayan Almanya, büyük bir sanayi güç durumuna gelir. İşçi sınıfının sayısı giderek artar ve sanayi merkezlerinde yoğunlaşır. İşçi sınıfının yaşama ve çalışma koşulları, sosyalist propagandanın etkinliğini artırır. 1874 yılında bahsedilen iki partinin aldığı oy sayısı 350 bindir.

Genel Alman Emekçileri Birliği’nin başkanlığına Lassalle’dan sonra gelen Schweitzer’in yerini alan Hasenclever, diktatörce yönetim anlayışını bırakır. Eisenach sosyalistlerinin büyüyen etkisi, Lassalle’cıları onlarla ittifak yapmaya zorlar. Genel Alman Emekçileri Birliği yöneticileri, Eisenachçılara birleşme önerisinde bulunur. Birlik 1875 Mayıs ayının son günlerinde Gotha kongresinde gerçekleşir.

1875 Mart ayında üzerinde uzlaştıkları program tasarısı Lassalle’cı formüller içerir. Oysa Bebel ve Liebknecht, Marx ve Engels’le sürekli ilişki içerisindedir. Bracke’nin Marx ile Engels’i yardıma çağırması üzerine Marx, Gotha programının Eleştirisi’ni yazar. Fakat Liebknecht bu eleştiri metnini saklı tutar ve birleşme kongresinde kabul edilen programda Lassalle’cı formüller korunur.

Gotha Programının Eleştirisi, Marx’ın 1875’teki teorik düşüncesinin bilançosunu sunar. Bu eserde proletarya diktatörlüğü, işçi sınıfı tarafından fethedilerek kurulan iktidarın siyasal biçimi olarak vurgulanır. Sosyalist toplumun komünizmin ilk fazı olarak, içinden çıkıp geldiği kapitalist toplumun kusurlarını taşıdığı, gerçek anlamda komünist topluma, ikinci evrede ulaşılacağı belirtilir. Marx daha önce Eisenach programında da bulunan ifadeleri şimdi Lassalle’cı öğeler olarak görüp eleştirir. “Özgür halk devleti”, “emeğin tam ürünü”, “devlet tarafından yardım edilen kooperatifler” 1869’da Eisenach’ta ortaya konan programda da bulunmaktadır. Marx daha önce kabul ettiği ilkeleri neden şimdi eleştirmektedir?.. Eisenach partisinin kuruluşu sırasında Marksizm’in temel metinleri Almanya’da henüz yeterince iyi bilinmemektedir. Kapital yeni yayınlanmıştır ve Marx ile Engels, Komünist Manifesto’nun Almanca ikinci baskısını 1872’de yayınlarlar. 1875’e gelindiğindeyse durum farklıdır. Sosyal-demokrat yöneticilerin artık teorik kavrayışlarının gelişkin olması mümkün ve gereklidir. Marx onların teorik formasyonlarındaki, eylemlerinin teorik temellerini kavrayışlarındaki yetersizliği eleştirir. Bu sosyalistler kullandıkları kavramların ve formülasyonların anlamını ve önemini kavramamış durumdadır.

1870’li yıllarda, sosyalizmi öğrettiğini ileri süren karışık fikirli Eugen Dühring’in düşüncelerine yönelik sosyalistler arasında gelişen sempati, teorik açıklık ve kesinliğin önemini gösterir. Partinin teori gereksinimi, militanları ve bazı yöneticileri, Marx’ın düşüncelerinin yeterince anlaşılmamış olmasının da etkisiyle Dühring’e yöneltir.

Almanya’da artık Lassalle’cı mezhep aşamasının üstünden aşılmış bir sosyalist parti bulunmaktadır. Her seçimde sosyalistlere verilen oylar artar. Partinin 40’a yakın yayın organı vardır ve Reichstag’ı ülke ölçeğinde propaganda kürsüsü olarak kullanabilecek durumdadır. Fakat Gotha’da gerçekleşen birlik, yetersiz teorik temeller üzerinde hareket edildiğini göstermiştir. Marx ve Engels’in öğütlerine başvurulmaktadır ve Enternasyonal’in tüzüğü, siyasal eyleme yön göstermektedir. Ancak siyasetin ilkeleri üzerinde düşünülmemekte ve siyaset, dünya görüşüne bağlanmamaktadır. Sosyalizmden yana olduğunu söyleyen ve birçok bilgi alanına değinen Dühring’in eklektizmini eleştirebilecek donanımda sosyalist yöneticiler yoktur. Bu yöneticiler için Marx ve Engels’in sadece Komünist Manifesto ve Kapital’i erişilebilir durumdadır. İşte Engels bu koşullarda, Anti-Dühring’i yazarak Marksist dünya görüşünü bütünlüğü içinde ilk kez ortaya koyar.

Engels’in Anti-Dühring’te geliştirdiği felsefe anlayışı “yeni”dir. Felsefenin kapalı bir sistem olarak düşünülmemesi gerektiğini, bilimlerin üstünde bir “bilim” ya da bilgi eksikliklerini kapatan metafizik bir alan olarak görülmemesi gerektiğini belirten Engels, felsefeyi bilim dallarındaki gelişmelerin sonuçlarının genelleştirilmesi ve yorumlanması şeklinde bir düşünsel etkinlik olarak görür. Anti-Dühring’te Engels, bilimsel bilgilerin kendi zamanındaki durumunu başarıyla yorumlar. Fakat eserin bugün için bazı kısımlarının eskidiği de açıktır.

Kaynaklar:

1. Friedrich Engels Biyografi, Sorun Yayınları, ss. 221-30


2. E. Bottigelli, “Şunuş”, Anti-Dühring içinde, Sol yayınları, ss. 7-40

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.