Mahmut Boyuneğmez
TEPAV’ın yayınladığı bir çalışmaya göre 2022 verilerine bakıldığında, 0-17 yaş grubunda 7,03 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor. Yoksul çocuklar, tüm çocukların yüzde 31,3’ünü oluşturuyor. Kişi başına gelir dikkate alındığında, medyan gelirin yüzde 60’ının altında yaşayan çocukların yoksulluk oranı ise yüzde 42,2 olarak hesaplanıyor. Bu hesaplamayla yoksul çocuk sayısı 9 milyon 590 bin kişiye ulaşıyor. Bunlardan 2 milyon çocuğun “derin yoksulluk” içerisinde olduğu belirtiliyor.
Geçtiğimiz
günlerde İzmir Selçuk’ta 5 yoksul çocuğun ölmesi, çocuk yoksulluğunun
boyutlarını bir kez daha gündeme getirmiş bulunuyor. Annelerinin kapıyı
üzerlerine kilitledikten sonra hurda toplamaya gittiği evde kalan ve yaşları 1
ile 5 arasında değişen 5 çocuk, sobadan çıkan yangında hayatını kaybetti. Çocukların
babaları cezaevindeydi… Olayın ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
yetkililerinin eve defalarca (18 kez) denetime gittiği ortaya çıktı. Bakanlık,
ailenin rızası olmadığı gerekçesiyle çocukların korumaya alınmadığını bildiriyor.
Oysa mevcut yasalara göre bile bakanlığın çocukları korumaya alma yetkisi
bulunuyordu…
Çocukların
ölümünden annelerini sorumlu tutmak kolaycılık olduğu kadar gerçeklere kör
olmaktır. Çocukları koruma yükümlülüğü devlettedir. Ebeveynlere çalışacakları
iş olanağı sunma ve ölen çocukların oturduğu barakanın yerine onlara yaşanabilir
ve sağlıklı bir konut yapılması yükümlülüğü de…
Peki
Türkiye’nin mevcut düzeni değişmiş ve sosyalizme geçilmiş olsaydı neler olurdu?..
Ebeveynlerin çocuklarını bırakabileceği kamusal kreşleri, sosyalizm sağlardı. Barınma,
ısınma, su, elektrik ve doğalgaz, internet, eğitim ve sağlık gibi temel kamusal
hizmetler sosyalizmde topluma ücretsiz ya da cüzi bir ücretle sunulurdu. Ailelere
çalışacakları iş imkânı sağlamak devletin görevi olurdu. “Yoksulluk ile
mücadeleyi”, nakit yardımından, gıda ve temizlik kolisi dağıtmaktan, seçim
dönemi faaliyetlerinden ibaret gören gerici-liberal ya da sosyal demokratik
liberal anlayışlar tarihin çöp sepetindeki yerini alır, yoksulluk kaynağında yok
edilirdi. Nitelikli ve sağlıklı bir hayat sürmek için yeterli ücretlerle çalışmak,
insanların bir hakkı olurdu.
Türkiye’nin
mevcut düzenindeyse, toplumumuzdaki yoksullara sadaka benzeri yardımlar verilmekte,
yoksullaştırılanlar dilenci yerine konulmakta, kısacası yoksulluk idare edilmektedir.
Bu düzende önemli olan sermaye sınıfının kasasının dolması, yoksullaştırılan emekçilerin
alın terinin sömürüsü üzerinden paraya para katılmasıdır. Kapitalizmde insan
hayatının kâr getirmeyecekse bir ehemmiyeti yoktur.
Sosyalizm,
çocukların da yaşam hakkını savunan ve koruyan bir düzendir. Kapitalizm
öldürür, sosyalizm yaşatır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.