29 Aralık 2024 Pazar

Gramsci: ‘Yılbaşı’ndan nefret ediyorum’

MAR notu: İnsan ne için yaşar?.. Ne için yaşamalıdır?.. Ara ara ve belki de yılbaşlarında insanın aklına gelebilse ve başkaları tarafından sorulduğu gözlense de, bize göre bu soruların evrensel cevapları yoktur. Bir hamal da yaşar, bir aydın da, öyle ya da böyle... Hayatın felsefesini yapmak mümkün değildir. Herkese uyan genelleştirilmiş bir hayat felsefesi yoktur. Her insan bir hayat felsefesiyle yaşar ancak. Örneğin bizim hayat felsemizde iyilik, iyidir. Kanımızca merak, gerçekleri bilme tutkusu, gerçekçi fikirlere bağlanma, deli gibi bir çalışkanlık, sevdiklerimiz için fedakarlık, hak edene diğerkamlık (alturizm) önemli özellikler olmalıdır, hayatlarımızda. Bize göre hiç ölmeyecekmiş gibi başkaları için yaşarken, aynı zamanda yarın ölecekmiş gibi kendi için yaşamalıdır, insan. Yılbaşı, kendinizi tazelemenize vesile olsun…

Gramsci: ‘Yılbaşı’ndan nefret ediyorum’

Her sabah, göğün kasvetli örtüsünün altında uyandığımda, bunun benim için yılbaşı günü olduğunu anlarım.

Muntazam bakiyesi, ödenmemiş borçları ve yeni yönetim bütçesiyle hayatı ve insan ruhunu ticari bir kaygıya dönüştüren sabit vadeli hesaplar gibi kapanan yılbaşlarından nefret ediyorum. Hayatın ve ruhun sürekliliğini yitirmemize neden oluyorlar. Kendinizi bu yıl ile sonraki arasında bir mola olduğunu veya yeni bir tarihin başladığını düşünürken buluyorsunuz; kararlar alıyorsunuz ve kararsızlığınızdan pişman oluyorsunuz, falan filan. Böyle günlerin derdi çoğunlukla budur.

Kronolojinin tarihin belkemiği olduğunu söylerler. Tamam. Ama her iyi insanın aklına takılıp kalan, tarihe kötü oyunlar oynamış dört veya beş önemli günün olduğunu da kabul etmeliyiz. Bunlar da yıldönümleridir. Roma tarihinin, orta çağın veya modern çağın yıldönümleri.

Bir de öylesine istilacı ve taşlaştırıcı hale gelmişlerdir ki, bazen kendimizi İtalya’da hayatın 752’de başladığını ve 1490 veya 1492’nin insanlığın üzerinden atladığı, birdenbire kendini yeni bir dünyada bulduğu, yeni bir hayata başladığı dağlar gibi olduğunu düşünürken buluruz. Sinemadayken filmin koptuğu ve baş döndürücü bir ışığın belirdiği fasıladaki gibi, bu günler de beklenmedik kesintiler olmaksızın tarihin aynı temel değişmez çizgi üzerinde geliştiğini görmemizi önleyen bir engele, bir korkuluk duvarına dönüşür

Yılbaşından bu yüzden nefret ediyorum. Her sabahın benim için yılbaşı olmasını istiyorum. Ben her gün kendimle hesaplaşmak ve her gün kendimi yenilemek istiyorum. Hiçbir gün dinlenmeye ayrılmaz. Hayatın yoğunluğundan sarhoş düştüğümde veya yeniden zindelik kazanmak için hayvaniliğe dalıvermek istediğimde ne zaman duracağımı kendim belirlerim.

Ruhani bir fırsatçılık değil. Hayatımın her saatinin, geçmiştekilere bağlı olsalar da, yeni olmasını istiyorum. Zoraki ortak ritimleriyle, hiçbir kutlamayı umurumda olmayan yabancılarla paylaşmayacağım. Dedelerimizin dedesi filan kutladığı için bizim de kutlamaya yanıp tutuşmamız gerekmiyor. Bu, mide bulandırıcı.

Sosyalizmi bu nedenle bekliyorum. Çünkü ruhumuzda hiçbir karşılığı olmayan tüm bu yıldönümlerini çöpe atacak, başkalarını uyduracaksa da hiç değilse ahmak atalarımızdan kayıtsız şartsız aldığımız günlerin aksine bize ait günler olacak.

*Bu yazı, Cüneyt Bender tarafından Alberto Toscano’nun ViewPoint Magazine için yaptığı çeviriden tercüme edilmiştir. İlk kez 1 Ocak 1916’da Antonio Gramsci’nin Avanti! gazetesinin Torino baskısındaki “Sotto la Mole” adlı köşesinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...