Mahmut Boyuneğmez
Aleviliğin barındırdığı
değerler, adetler, pratiklere bakalım:
“… camiyi değil cemevini
ibadethane olarak gören, ibadetini camide namaz değil, cemevinde cem olarak
yapan, oruç olarak ramazanı değil, Hızır ve muharrem orucunu gören, ‘Benim
kabem insandır’ diyen, Sünni İslam’ın yasakladığı, kadın erkek birlikte
ibadeti, ibadette kadınlı erkekli birlikte yapılan semahı, ayet diye
nitelediğimiz deyiş ve duvazimamlarımızı, inanç önderi olarak kendilerinin
atadığı devlet memurunu değil, Pir-Dede-Baba-Ana’yı gören, Sünni İslam’ın
yasakladığı sazı ibadetinin baş köşesine telli kuran olarak yerleştiren, tüm
canlıları eşit görüp, doğayı kutsayan, insanı da o doğanın efendisi olarak
değil bütünün bir parçası olarak gören Alevilerin yüzlerce yıldır sürdürdüğü
inancın tamamıdır.”[1]
Bu inanç/kültürle, sosyalist
ideolojinin ilişki kurmaması düşünülebilir mi?..
Oysa sol kültür mücadelesinde bir
Ruhi Su örneği var. Ruhi Su, Alevi-Bektaşi kültürüne ait deyişleri, türküleri,
solun kültürel mücadelesinin içerisine ne güzel ve yetkin biçimde taşımıştır.
Alevi inanç/kültürü, düzenle
barışık olmayan unsurlar barındırıyor. Fakat Alevi örgütlenmeler ve “açılımcı”
düzeneklerle Alevi kitleler düzene de bağlanıyor, bağlanmaya çalışılıyor.
Aleviliğin üzerinde yürütülen bir mücadele var; bunun görülmesi gerekiyor...
Düzen siyaseti ve egemen ideolojiyle barışmak bir yanda, sosyalist ideolojiyle
ilişkilenmek bir yanda duruyor. Bu mücadelede pasif tavır almak ya da
tavırsızlık, siyasette bir hatayı temsil ediyor. Aleviliğin, sosyalist
ideolojiyle ilişkilerinin geliştirilmesi gerekiyor. Alevi kültürünü işlemek,
sahiplenmek önem taşıyor.
Sosyalizm mücadelesinin
kitleselleşebilmesi için, kitlelerin değerlerine uzanması dokunması gerekir. Bu
değerlerin sağlıklı olanlarını işlemeden ve sahiplenmeden, halkla bağlar
kurulamaz.
Bize göre, Alevilik
inanç/kültürünün düzene eklemlenmesine karşı direnç oluşturmak ve solun mücadelesini
zenginleştirecek, bu mücadeleye güç katacak bir yol olmasını sağlamak, Türkiye
sosyalist hareketinin görevlerinden biridir.
Sosyalist hareketin, Aleviler
üzerinde hegemonya oluşturması ve onları düzene eklemlenmekten, asimile
olmaktan kurtarma mücadelesine katılmasından bahsediyoruz. Bu kültür ve inancın
birçok sağlıklı değeri, kavramı, ilkesi var ve bunların sol/sosyalist değerlerle
buluşturulması gerekli.
Alevilik üzerinde bir mücadele
yürütülmeden, bu kitleyi kazanmak ve sosyalist ideolojiye buradan da bir toplumsallaşma
kanalı oluşturmak olanaklı değil.
Alevililerin düzen siyasetine
yamanmasını engellemek için, Alevi örgütlenmelerinin düzen içi yönelimlerini
eleştirmek ve aynı zamanda kültürel mücadelede Aleviliğin değerlerini işlemek şart.
Alevi kitlelere uzanmadan, onlara dokunmadan bu konuda bir siyasal-ideolojik
mücadele yürütülemez. Aleviliğin, sosyalizm mücadelesinin şemsiyesi altına
girmesi yönünde bir çaba için, ideolojik ve kültürel açıdan ilişki kurmak,
Alevi değerlerini sahiplenmek ve işlemek, Türkiye solunun çalışmaları arasında
yer alıyor.
Aleviliğe ilişkin alınacak tavır, siyasetin konusu ve bu nedenle farklı tavırlar mümkün. Biz burada bazı özelliklerine değindiğimiz tavrın sağlıklı olduğuna inanıyoruz.
Dolayısıyla şu tavrı, hem yanlış, Marx’ın Yahudi Sorunu’ndaki yaklaşımını da kavramayan
ve hem de apolitik bir tavır olarak görüyoruz:
“Karl Marks ‘Din halkın afyonudur’ derken,
‘mezhepler hariç’; ya da ‘Alevilik hariç’ dememiştir. Çünkü din, bazıları ne
kadar kendine aykırı olsa bütün mezheplerinin, tarikatlarının, “kültürlerinin”
toplamıdır.
Alevinin toplumsal özgürleşmesi, Alevi toplumun Alevilikten özgürleşmesiyle mümkündür.”[2]
Alevi topluluğunun, dinden ve
Alevi inancından tamamen özgürleşmesi, komünist toplumda gerçekleşebilecek bir
durumdur. Bu özgürleşmeye ulaşabilmek için önce “toplumsal özgürleşme” olan
sosyalist siyasal ve toplumsal devrimin yaşanması gerekir. Alevilerin
“toplumsal özgürleşme” için verilen mücadeleye katılmaları, inanç ve
kültürlerini terk etmelerini istemek şeklinde çocukça bir taleple sağlanamaz.
Tersine inanç ve kültürleri, sosyalizm mücadelesinin bileşimine katılıp, bu mücadeleye
olanaklar sunabilir…
Peki materyalizmle Aleviliğin
sentezi mi yapılmalıdır ya da Marksizmin?.. Böylesi bir iş, olanaklı olmadığı
gibi, akıldan bile geçirilmemelidir. "Sol ilahiyat" oluşturma
yönündeki zırvalıklara da itibar edilmemelidir. Sadece ve sadece Aleviliğin
değer ve motifleri, sosyalist sol kültürde yer almalı ve işlenmelidir... Bu
çaba "fırsatçılık" yapmak da değildir. Mücadele için bazı Alevi
motiflerin, kültürel öğelerin benimsenmesi ve ortaklaştırılması isteğidir.
[1] https://www.evrensel.net/yazi/71225/alisiz-alevilik-meselesi
Erişim tarihi: 05.02.2023
[2] https://eskimiyen.com/alisiz-aleviler-ve-alevilikin-toplumsal-ozgurlesmesi/
Erişim tarihi: 05.02.2023
Önemlice bölümüne katılıyorum..
YanıtlaSilAncak CCCP/SSCB deneyimi ve sonrasını da dikkate almalıyız..
Ki; SBKP (Bilim Kurulu) eğitiminden geçenlerde bile yıkılış sonrası yaşamlarınaki objektivitede dini "davranış biçimi" ortadadır..
Bu nedenle bu dini İNANÇ ve DAVRANIŞIN Z, öncelikle (zaten gerçeği de bu olan) Müslümanlıkla ilişkisinin kesilmesine KATKI yapmalıyız..
Saygı ile....
Ne farkı var İslam'in Aleviliği asimile ederek kendisine eklemesi ile Sosyalistlerin kendilerine eklemleyerek ortadan kaldirmaları Aleviliği, birinin renginin Kızıl diğerinin Yeşil olması mı? Üstelik bir de pratikte yasanmış Sosyalist toplum örneği yokken...
YanıtlaSil