7 Kasım 2024 Perşembe

Eğitim verilerine bakış

Mahmut Boyuneğmez


Eğitim izleme raporu 2024’ün sunduğu verilere bakıp, bazı değerlendirmeler yapmak istiyoruz.

2023-24 eğitim-öğretim yılında, zorunlu eğitim çağında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yüzde 3,9’u, yani yaklaşık 612 bin 814 çocuk eğitim dışında bulunuyor. Bu sayı bir önceki eğitim öğretim yılına göre yüzde 38,4 oranında artmış durumda. Geçici koruma altındaki Suriyeli ve yabancı çocuklar da eklendiğinde bu sayının 855 bin 174’ü bulduğu belirtiliyor. Bu çocuklar ne mi yapıyor?.. Eğitim dışında olan yüzbinlerce çocuk, ücretsiz aile işçisi ya da doğrudan çocuk işçi durumunda bulunuyor. Çocuklar 17 yaşına geldiğinde, bu çocuklar arasında eğitimine devam etmeyenlerin oranı yüzde 14,1 düzeyine ulaşıyor. Aile gelirine ya da ailenin işlerine katkı sağlamak amacıyla bu çocuklar, okumaları gerekirken, eğitimden mahrum kalıp, çalışmak zorunda kalıyor.

Muş, Siirt, Bitlis ve Ağrı’da 17 yaşındaki her üç kız çocuktan birinin okula gitmediği, dolayısıyla ücretsiz aile işçisi olduğu ya da ev içi işlerde çalıştığı görülüyor. Türkiye’nin kapitalist düzeni için, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da kız çocuklarının önemli bir bölümünün okula devam etmeyişi, ilgilenilmesi ve çözülmesi gereken bir sorunu oluşturmuyor. Oysa sosyalist bir cumhuriyette kızların okula gönderilmemesinin, böylelikle çocukluk döneminde evlenmeye zorlanmasının önüne geçilir, kızlarını okula göndermeyen ailelerin maddi yaşam tarzları ve ayrıca kültürel değerleri ile bilinçleri dönüştürülürdü. Yine, çocuk yaşta evliliklere ve okula devamsızlıklara karşı ağır yasal yaptırımlar da uygulanırdı.

2023’te 15-17 yaş grubundaki kız çocukların işgücüne katılım oranı yüzde 11,5’ken, oğlanlarda aynı yaş grubundaki oran yüzde 32,2’dir. Sadece eğitim almaları gerekirken, Türkiye’de 15-17 yaş arasındaki erkek çocukların 1/3’ü çocuk işçilik yapıyor. Öte yandan, bu yaşlardaki kız çocukların “ev içi görünmeyen emek” denilen bulaşık yıkamak, ev temizlemek, yemek pişirmek, çocuklara bakmak ve çamaşır yıkamak gibi ev içinde gerçekleşen işlerle meşgul oldukları anlaşılıyor.

3-5 yaş arası erken çocukluk eğitimi, zorunlu ve parasız olmalıdır. Erken çocukluk eğitimi, her çocuğun hakkıdır ve devletin ücretsiz bir şekilde ilkokul öncesinde her çocuğa bu eğitimi sunması gerekir. Türkiye’nin kapitalist düzeninde, bu yaştaki çocuklar için özel sektörün açtığı kreşlerde ne nitelikli bir eğitim verilmektedir ne de aileler zorunlu kalmadıklarında bu işletmelere para kaptırmaya gönüllüdür. Ekim 2023’te yapılan değişiklikle, devlete ait okulöncesi eğitim kurumlarında katkı payı alınmasına izin verilmiştir. Bununla bağlantılı olarak, 2023-24’te okulöncesi eğitimdeki öğrenci sayısı 2 milyon 55 bin 350’den 1 milyon 954 bin 202’e düşmüştür. Bu eğitim-öğretim yılında 3-5 yaşındaki çocukların okullaşma oranı yüzde 51,9 oranındayken, 4-5 yaşındakilerin okullaşma oranı yüzde 64’tür. 5 yaşından önce Türkiye’de çocukların neredeyse yarısı bedensel ve zihinsel gelişimleri için gerekli olan erken çocukluk eğitiminden mahrum kalmaktadır. Oysa kamu eliyle parasız şekilde verilmesi toplumumuzun yararına olacak bu eğitim, temel eğitim gibi zorunlu olmalıdır.

Lise son sınıftaki öğrencilerden YKS ile bir üniversiteye yerleşenlerin oranı, 3’te 1’dir. Başka bir deyişle, YKS 2023’te bir üniversiteye yerleştirilmeyen öğrenciler, sınava giren öğrencilerin yüzde 67,7’sini oluşturuyor. Bu kişiler, işsiz ordusunun genç neferlerini oluşturmaktadır. Meslek liseleri ve teknik liselerden üniversiteye yerleşenlerin oranı ise sadece yüzde 21,3’tür. Başka deyişle, bu öğrencilerin 5’inden 4’ünün kapitalist endüstrinin “ara eleman” ihtiyacını karşılamak üzere iş hayatına atıldıkları ya da işsiz kaldıkları görülmektedir.

Türkiye’de 18-24 yaş arasında “ne eğitimde ne istihdamda” (NEET) olan kadınların oranı yüzde 58,7’dir. Kadınların NEET oranlarının yüksekliği, aslında kadınlar arasında bu yaşlarda bir tür gizlenmiş işsizlik durumunun olduğunu anlatmaktadır. 2023 yılında nüfusun 18-24 yaş arasında olan kadın ve erkek tüm bireylerinden yüzde 37,8 oranındaki bir kesimi, eğitim ve istihdamın dışında, gizlenmiş işsiz konumundadır. Bu kişilerden bir kısmı çalışacak iş ararken, bir kısmı ebeveynlerinin himayesinde yaşamaktadır.

Eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından üstlenilmesi gerekirken, Türkiye’de hane halkı eğitim harcamalarının tüm eğitim harcamalarına oranı yüzde 15 düzeyindedir. Ailelerin görece varsıl olanları, özellikle özel okullara giden bu harcamaları yapmaktadır. Gelirleri açısından en altta yer alan ailelerin, eş deyişle vasıfsız işçilerin ve yoksul köylülerin, bu harcamaların ancak yüzde 1,5’unu yaptıkları, patronların ise yüzde 63,1’ini oluşturduğunu söylemek mümkündür.

Türkiye’de eğitim seviyesinin kuşaklar arası aktarımı yüksektir. Bu ne mi demek?.. Bir çocuğun annesi yüksek öğretim mezunuysa kendisi de yüksek bir oranla üniversite mezunu olmakta, tersine bir çocuğun annesi ortaöğretim altı mezuniyet derecesine sahipse, kendisi de çoğunlukla bu mezuniyet derecesine sahip olmaktadır. Başka bir deyişle, yoksul köylülerin ve vasıfsız işçilerin çocukları çoğunlukla “işçisin sen işçi kal” sözüne uymakta, vasıflı emekçilerin çocukları vasıflı olma geleneğini sürdürmeye devam etmektedir. Birçok durumda kolejlere ve özel/vakıf üniversitelerine çocuklarını gönderme yoluyla da olsa…

2002-2015 yılları arasında üniversite mezunlarının ortalama maaşı asgari ücretin iki buçuk katıyla üç buçuk katı arasındaydı. 2016 yılıyla birlikte bu maaşlarda düşüşler yaşanmaya başlandı ve 2022’de üniversite mezunlarının ortalama geliri asgari ücretin bir buçuk katına kadar gerilemiş durumda. Üniversite eğitiminin önemli bir bölümünün vakıf üniversiteleri eliyle paralı oluşunun, mezuniyet sonrası işsizlik oranlarının az olmamasının ve görece düşük ücretlerin, üniversite eğitiminden ayrılan öğrenci sayılarını artırdığı düşünülmektedir.

Peki ya öğretmenler?.. MEB’in açıklamasına göre 2024’te norm fazlası öğretmen sayısının 104 binden fazla, öğretmen açığının ise 60 bin olduğu belirtiliyor. Öğretmen açığını gidermenin temel yolu olarak ücretli öğretmenlik mekanizması kullanılıyor. 2023-24’te 71 ilde toplam 66 bin 780 ücretli öğretmen olduğu belirtiliyor. Bunun anlamı şudur: Bazı okullarda bazı branşlarda öğretmen fazlası varken, aynı zamanda bazı branşlarda öğretmen açığı olabiliyor. Özcesi, öğretmenlerin dağılımında problem bulunuyor. Aslında öğretmen istihdamı rasyonel biçimde planlanırsa, bu durum bir sorun olmaktan kolaylıkla çıkar. Fakat Türkiye’nin kapitalist düzeninde bu planlama yapılamamaktadır… Ücretli öğretmenler için uygulanan girilen ders başına ücretlendirmenin, emekçilerin hakları açısından bir gerileme olduğuysa ortada.

Yararlanılan kaynak: Kesbiç, K., Korlu, Ö., Gencer, E. G., Terzi, G. N. ve Arık, B. M. (2024). Eğitim izleme raporu 2024. Eğitim Reformu Girişimi. 

https://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...