19 Ekim 2022 Çarşamba

SSCB’YE DAİR YALANLAR VE GERÇEKLER (I)

Çevirenler: Kerem Cantekin, Mahmut Boyuneğmez

Mario Sousa’nın (KPML(r)) İsveççe olan konuşmasının İngilizceye çevrisinden yaptığımız Türkçe çeviriyi paylaşıyoruz. Oldukça uzun olan bu yazıyı üç bölüm halinde yayınlayacağız.

Speech by Mario Sousa, KPML (r) Sweden, translated and presented to the Stalin Society by Ella Rule March 1999.

Kaynak: http://www.mariosousa.se/LiesconcerningthehistoryoftheSovietUnion.html

Yaşadığımız Dünyada, Sovyetler Birliği'nin Gulag çalışma kamplarındaki şüpheli ölüm ve cinayetlerin korkunç hikâyelerini duymayan var mıdır? Stalin döneminde Sovyetler Birliği'nde açlıktan ölen milyonların ve idam edilen milyonlarca muhalifin hikâyelerini çoğu insan işitmiştir. Kapitalist dünyada bu hikâyeler kitaplarda, gazetelerde, radyo ve televizyonlarda ve filmlerde tekrar tekrar işleniyor. Üstelik sosyalizmin milyonlarca kurbanının efsanevi sayısı son 50 yılda giderek arttı.

Ama bu hikâyeler ve bu rakamlar gerçekte nereden geliyor? Bütün bunların arkasında kim var?

Ve başka bir soru: Bu hikâyelerde hangi gerçek var? Ve Sovyetler Birliği'nin eskiden gizli olan ancak 1989'da Gorbaçov tarafından tarihsel araştırmaya açılan arşivlerinde hangi bilgiler yatıyor? Mitlerin yazarları her zaman, Stalin'in Sovyetler Birliği'nde milyonlarca insanın öldüğüne dair tüm hikâyelerinin arşivlerin açıldığı gün doğrulanacağını söylediler.

Aşağıdaki bu makale dizisi bize, Stalin'in Sovyetler Birliği'ndeki çalışma kamplarında ve açlıktan ölen milyonlarca ölüm hikâyesinin nereden geldiğini ve bunların arkasında kimlerin olduğunu gösteriyor. Gerçek, efsaneden oldukça farklıdır.

Sovyetlerle ilgili bu mitin başlangıcı, 1933 Almanya’sına dayanıyor. 1933’te Almanya'da gelecek on yıllar boyunca dünya tarihine damgasını vuracak siyasi değişimler yaşandı. 30 Ocak'ta Hitler başbakan oldu ve şiddet içeren ve yasaları hiçe sayan yeni bir hükümet şekillenmeye başladı. Naziler, iktidardaki hâkimiyetlerini pekiştirmek için, zaferi güvence altına almak için ellerindeki tüm propaganda araçlarını kullanarak 5 Mart'ta yeni seçim çağrısında bulundular. Seçimlerden bir hafta önce, 27 Şubat'ta Naziler parlamentoyu ateşe verdi ve komünistleri sorumlu olmakla suçladı. Takip eden seçimlerde, Naziler 17,3 milyon oy ve 288 milletvekili, seçmenlerin yaklaşık %48’inin onayını aldılar (Bir önceki kasım ayında 11,7 milyon oy ve 196 milletvekili elde etmişlerdi). Komünist Parti yasaklanınca, Naziler Sosyal Demokratlara ve sendika hareketine zulmetmeye başladı ve ilk toplama kampları bu solcu kadın ve erkeklerle dolmaya başladı. Bu arada, Hitler'in parlamentodaki gücü diğer sağ siyasi partilerin yardımıyla büyümeye devam etti. 24 Mart'ta Hitler, kendisine ülkeyi parlamentoya danışmadan 4 yıl boyunca yönetme yetkisi veren bir yasayı meclisten geçirdi. O andan itibaren, komünistlerin ve sosyal-demokratların tutulduğu toplama kamplarına Yahudiler de girmeye başladı ve Yahudilere yönelik açık bir zulüm sahne aldı. Hitler, Almanya'nın silahlanmasına kısıtlamalar getiren 1918 uluslararası anlaşmalarını tanımayarak mutlak güç hedefini ilerletti. Almanya'nın yeniden silahlanması büyük bir hızla gerçekleşti. Sovyetler Birliği'nde ölenlerle ilgili mitler bu siyasi ortamda ortaya çıktı.

Bir Alman toprağı olarak Ukrayna

Alman liderliğinde Hitler'in yanında, Nazi rüyasını Alman halkına aşılamaktan sorumlu olan Propaganda Bakanı Goebbels vardı. Bu, geniş lebensraum'u[1], geniş bir alanı olan Büyük Almanya'da yaşayan ırksal olarak saf bir halkın hayaliydi. Bu lebensraum'un bir kısmı, Almanya'nın doğusundaki bir bölge, aslında Almanya'nın kendisinden çok daha büyüktü, henüz fethedilmemiş ve Alman ulusuna dâhil edilmemişti. 1925'te, Mein Kampf'ta Hitler, Ukrayna'yı bu Alman yaşam alanının önemli bir parçası olarak işaret etmişti. Ukrayna ve Doğu Avrupa'nın diğer bölgelerinin "uygun" bir şekilde kullanılabilmesi için Alman ulusuna ait olması gerekiyordu. Nazi propagandasına göre, Nazi kılıcı, Alman ırkına yer açmak için bu bölgeyi özgürleştirecekti. Alman teknolojisi ve Alman girişimi ile Ukrayna, Almanya için tahıl üreten bir alana dönüştürülecekti. Ama önce Almanlar, Nazi propagandasına göre Alman evlerinde, fabrikalarında ve tarlalarında -Alman ekonomisinin ihtiyaç duyduğu her yerde- köle işgücü olarak çalıştırılacak olan "aşağı varlıklar" olarak gördükleri o sırada bu ülkede yaşayan insanlardan Ukrayna'yı kurtarmak zorundaydı.

Ukrayna'nın ve Sovyetler Birliği'nin diğer bölgelerinin fethedilebilmesi için Sovyetler Birliği'ne karşı savaş zorunluydu ve bu savaş çok önceden hazırlanmalıydı. Bu amaçla, Goebbels başkanlığındaki Nazi propaganda bakanlığı, Ukrayna'da Bolşevikler tarafından işlenen sözde bir soykırım etrafında bir kampanya başlattı. Nazi kampanyasının amacı, dünya kamuoyunu Ukrayna'nın Alman birlikleri tarafından "kurtuluşuna" hazırlamaktı. Büyük çabalara ve bazı Alman propaganda metinlerinin İngiliz basınında yayınlanmasına rağmen, Ukrayna'da sözde 'soykırım' etrafında yürütülen Nazi kampanyası dünya çapında pek başarılı olmadı. Hitler ve Goebbels'in Sovyetler Birliği hakkındaki karalayıcı söylentilerini yaymak için yardıma ihtiyaçları olduğu açıktı. Bu yardımı onlara Amerikalı bir gazeteci temin etti.

William Hearst - Hitler'in Arkadaşı

William Randolph Hearst, Sovyetler Birliği'ne karşı yürüttükleri psikolojik savaşta Nazilere yardım etmeye çalışan bir multi-milyonerin adıdır. Hearst,"sarı basın"ın, yani sansasyonel basının "babası" olarak bilinen tanınmış bir ABD’li gazete sahibiydi. Kariyerine 1885 yılında, bir milyoner maden sanayicisi, Senatör ve gazete sahibi olan babası George Hearst'ün onu San Francisco Daily Examiner'ın başına getirmesiyle gazete editörü olarak başladı.

William Randolph Hearst

Bu aynı zamanda, Kuzey Amerikalıların yaşamlarını ve düşüncelerini güçlü bir şekilde etkileyen bir imparatorluk olan Hearst gazete imparatorluğunun da başlangıcıydı. Babası öldükten sonra, William Hearst miras aldığı tüm madencilik sektörü hisselerini sattı ve gazetecilik dünyasına sermaye yatırmaya başladı. İlk satın aldığı, Hearst'ün tamamen sansasyonel bir yayına dönüştüğü geleneksel bir gazete olan New York Morning Journal'dı. Sansasyonel hikâyeler bulmak için ne gerekiyorsa yaptı ve rapor edilecek hiçbir vahşet veya suç olmadığında, gazetecileri ve fotoğrafçıları meseleleri 'düzenlemek' zorunda kaldı. "Sarı basın"ı karakterize eden de budur: yalanlar ve "düzenlenmiş" vahşet, bu basın tarafından gerçekmiş gibi sunuldu.

Hearst'ün bu yalanları onu gazete dünyasında çok önemli bir şahsiyet haline getirdi. 1935'te 200 milyon dolar olduğu tahmin edilen servetiyle dünyanın en zengin adamlarından biriydi. Morning Journal'ı satın aldıktan sonra Hearst, ABD genelinde günlük ve haftalık gazeteler satın almaya ve kurmaya devam etti. 1940'larda William Hearst, 25 günlük gazeteye, 24 haftalık gazeteye, 12 radyo istasyonuna, 2 dünya haber servisine, filmler için haber sağlayan bir işletmeye, Cosmopolitan film şirketine ve daha pek çoğuna sahipti. 1948'de Baltimore'da ABD'nin ilk televizyon kanallarından biri olan BWAL - TV'yi satın aldı. Hearst'ün gazeteleri günde 13 milyon adet sattı ve 40 milyona yakın okuru vardı. ABD'nin yetişkin nüfusunun neredeyse üçte biri her gün Hearst gazetelerini okuyordu. Ayrıca, dünya çapında milyonlarca insan, Hearst basınından onun haber servisleri, filmleri ve tüm dünyada büyük miktarlarda tercüme edilen ve yayınlanan bir dizi gazete aracılığıyla bilgi aldı. Yukarıda alıntılanan rakamlar, Hearst imparatorluğunun uzun yıllar boyunca Amerikan siyasetini ve aslında dünya siyasetini nasıl etkileyebildiğini göstermektedir.

William Hearst'ün bakış açısı aşırı muhafazakâr, milliyetçi ve anti-komünistti. 1934'te Almanya'ya gitti ve burada Hitler tarafından misafir ve arkadaş olarak kabul edildi. Bu geziden sonra Hearst'ün gazeteleri daha da gerici oldular, sürekli sosyalizme, Sovyetler Birliği'ne ve özellikle Stalin'e karşı yazılar yayınladılar. Hearst ayrıca gazetelerini açık Nazi propagandası amacıyla kullanmaya çalıştı ve Hitler'in sağ kolu olan Goering'in bir dizi makalesini yayınladı. Ancak birçok okurun protestoları, onu bu tür makaleleri yayınlamayı bırakmaya ve onları dolaşımdan çekmeye zorladı.

Hitler'e yaptığı ziyaretten sonra, Hearst'ün sansasyonel gazeteleri Sovyetler Birliği'ndeki korkunç olaylarla ilgili “ifşaatlarla” doluydu - cinayetler, soykırım, kölelik, yöneticiler için lüks ve insanlar için açlık, tüm bunlar neredeyse her gün büyük haberlerdi. Materyal, Hearst'e Nazi Almanya’sının siyasi polisi Gestapo tarafından sağlandı. Gazetelerin ön sayfalarında, Stalin'in elinde hançer tutan bir katil olarak resmedildiği Sovyetler Birliği'nin karikatürleri ve tahrif edilmiş resimleri sık sık ortaya çıktı. Bu makalelerin her gün ABD'de 40 milyon ve dünya çapında milyonlarca kişi tarafından okunduğunu unutmamalıyız!

Ukrayna'daki kıtlıkla ilgili efsane

Hearst basınının Sovyetler Birliği'ne karşı ilk kampanyalarından biri, Ukrayna'daki kıtlığın bir sonucu olarak öldüğü iddia edilen milyonlar hakkındaydı. Bu kampanya, 18 Şubat 1935'te Chicago American'ın birinci sayfa manşeti ile başladı: “Sovyetler Birliği'nde 6 milyon insan açlıktan ölüyor”. Nazi Almanya’sı tarafından sağlanan materyalleri kullanarak, basın baronu ve Nazi sempatizanı William Hearst, Bolşevikler tarafından kasıtlı olarak işlendiği ve Ukrayna'da birkaç milyonun açlıktan ölmesine neden olduğu varsayılan bir soykırım hakkında uydurma hikâyeler yayınlamaya başladı. İşin aslı büsbütün farklıydı. Aslında 1930'ların başında Sovyetler Birliği'nde yaşananlar, yoksul topraksız köylülerin zengin toprak sahiplerine, yani Kulaklara karşı ayaklandığı ve kolektifleştirme, yani kolhozlar oluşturma mücadelesi başlattığı büyük bir sınıf mücadelesiydi.


Doğrudan veya dolaylı olarak yaklaşık 120 milyon köylüyü kapsayan bu büyük sınıf mücadelesi, kesinlikle bazı bölgelerde tarımsal üretimde istikrarsızlığa ve gıda kıtlığına yol açtı. Yiyecek eksikliği insanları zayıflattı ve bu da salgın hastalıklara yakalananların sayısında artışa neden oldu. Bu hastalıklar o zamanlar ne yazık ki tüm dünyada yaygındı. 1918 ile 1920 arasında bir İspanyol gribi salgını ABD ve Avrupa'da 20 milyon insanın ölümüne neden oldu, ancak kimse bu ülkelerin hükümetlerini kendi vatandaşlarını öldürmekle suçlamadı. Gerçek şu ki, bu tür salgın hastalıklar karşısında bu hükümetlerin yapabileceği hiçbir şey yoktu. Bu tür salgınların etkili bir şekilde kontrol altına alınması ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında penisilinin geliştirilmesiyle mümkün oldu. Bu, 1940'ların sonuna kadar genel olarak mevcut değildi.

Hearst basınında Ukrayna'da milyonlarca kişinin kıtlıktan - sözümona komünistler tarafından kasıtlı olarak kışkırtılan bir kıtlıktan - öldüğünü iddia eden makaleler, korkunç ayrıntılara girdi. Hearst basını, yalanlarını gerçek gibi göstermek için her yolu kullandı ve kapitalist ülkelerde kamuoyunun Sovyetler Birliği aleyhine sert bir şekilde dönmesini sağlamayı başardı. Bu, Sovyetler Birliği'nde milyonlarca kişinin ölmekte olduğunu iddia eden dev efsanenin kökeniydi. Batı basınının sözde komünist kaynaklı kıtlığa karşı başlattığı propaganda dalgasında, hiç kimse Sovyetler Birliği'ni dinlemek ve 1934'ten 1987'ye kadar hüküm süren Hearst basınının yalanlarını tamamen ifşa etmekle ilgilenmiyordu! 50 yıldan fazla bir süredir, dünyanın dört bir yanındaki birçok nesil, Sovyetler Birliği'nde sosyalizme olumsuz bir bakış açısı beslemek için bu iftiraların diyetiyle yetiştirildi.

1998'de Hearst kitle iletişim imparatorluğu

William Hearst 1951'de California, Beverley Hills'deki evinde öldü. Hearst, arkasında bu güne kadar gerici mesajını tüm dünyaya yaymaya devam eden bir kitle iletişim araçları imparatorluğu bıraktı. Hearst Corporation, 100'den fazla şirketi bünyesinde barındıran ve 15.000 kişiyi istihdam eden, dünyanın en büyük kuruluşlarından biridir. Hearst imparatorluğu bugün gazeteler, dergiler, kitaplar, radyo, TV, kablolu TV, haber ajansları ve multimedyadan oluşmaktadır.

52 yıl sonra gerçek ortaya çıktı

Nazilerin Ukrayna hakkındaki dezenformasyon kampanyası, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanya’sının yenilmesiyle ölmedi. Nazi yalanları CIA ve MI5 tarafından devralındı ​​ve Sovyetler Birliği'ne karşı propaganda savaşında her zaman önemli bir yer garantilendi. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra McCarthyci anti-komünist cadı avı, Ukrayna'da açlıktan ölen milyonlarca kişinin hikâyelerinde de gelişti. 1953'te ABD'de bu konuda bir kitap yayınlandı. Bu kitap 'Kremlin'in Kara İşleri' başlığını taşıyordu. Yayını ABD'deki Ukraynalı mülteciler, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerle işbirliği yapan ve Amerikan hükümetinin siyasi sığınma hakkı tanıdığı ve onları dünyaya 'demokrat' olarak takdim ettiği Ukraynalı mülteciler tarafından finanse edildi.

Reagan ABD Başkanlığına seçildiğinde ve 1980'lerde anti-komünist haçlı seferine başladığında, Ukrayna'da ölen milyonlarla ilgili propaganda yeniden canlandı. 1984'te bir Harvard profesörü, 1934'te Hearst basını tarafından üretilen tüm yanlış bilgileri tekrarlayan 'Rusya'da İnsan Hayatı' adlı bir kitap yayınladı. 1984'te, 1930'lardan kalma Nazi yalanlarının ve sahtekârlıklarının yeniden canlandırıldığını gördük, ancak bu sefer bir Amerikan üniversitesinin 'saygın' pelerini altında. 1986'da, İngiliz gizli servisinin eski bir üyesi olan ve şu anda California'daki Stanford Üniversitesi'nde profesör olan Robert Conquest tarafından yazılan, konuyla ilgili "Hüzün Hasadı" adlı başka bir kitap çıktı. Conquest, kitap üzerindeki 'çalışması' için Ukrayna Ulusal Örgütü'nden 80.000 dolar aldı. Aynı örgüt, 1986'da yapılan ve diğerlerinin yanı sıra Conquest'in kitabından materyallerin kullanıldığı 'Umutsuzluk Hasadı' adlı bir film için de ödeme yaptı. Artık ABD'de Ukrayna'da açlıktan hayatını kaybettiği iddia edilen insan sayısı 15 milyona çıkmıştı!

Amerika'da Hearst basınındaki Ukrayna'da açlıkla ilgili yazılanlar yanlıştı. Kanadalı gazeteci Douglas Tottle, 1987'de Toronto'da yayınlanan “Sahtekarlık, kıtlık ve faşizm - Hitler'den Harvard'a Ukrayna soykırım efsanesi” adlı kitabında sahtekârlıkları titizlikle ortaya çıkardı. Açlıktan ölmek üzere olan çocukların fotoğrafları, 1918-1921 İç Savaşı sırasında sekiz yabancı ordunun Sovyetler Birliği'ni işgal etmesi nedeniyle milyonlarca insanın açlık ve savaş koşullarından öldüğü bir dönemde 1922 yayınlarından alınmıştı. Douglas Tottle, 1934'teki kıtlık haberleriyle ilgili gerçekleri açığa çıkardığı gibi Hearst basınında yayınlanan çeşitli yalanları ifşa etti. Ayrıca uzun bir süre boyunca, sözde kıtlık bölgelerinden raporlar ve fotoğraflar gönderen bir gazetecinin, Ukrayna'ya ve hatta Moskova'ya hiç ayak basmamış, ancak beş gün geçirmiş olan Thomas Walter olduğu ortaya çıktı. Bu gerçek, bir Amerikan gazetesi olan The Nation'ın Moskova Muhabiri Louis Fisher tarafından ortaya çıkarıldı. Fisher ayrıca, Hearst'ün Moskova'daki gerçek basın muhabiri olan gazeteci M Parrott'un, 1933'te Sovyetler Birliği'nin elde ettiği mükemmel hasat ve Ukrayna'nın ilerlemesi hakkında hiçbir zaman yayınlanmayan Hearst raporları gönderdiğini ortaya çıkardı. Tottle, iddia edilen Ukrayna kıtlığı hakkında raporları yazan 'Thomas Walker' adlı gazetecinin gerçekte Robert Green olduğunu ve Colorado'daki bir devlet hapishanesinden kaçan bir hükümlü olduğunu kanıtladı! Walker yani Green, ABD'ye döndüğünde tutuklandı ve mahkemeye çıktığında Ukrayna'ya hiç gitmediğini itiraf etti. Hearst, Nazi, polis ajanı Conquest ve diğerleri, yalanları ve sahte raporlarıyla milyonlarca insanı kandırmıştı. Bugün bile Nazi Hearst'ün hikâyeleri, yazarlar tarafından sağcıların çıkarları karşılığında yeni yayınlanan kitaplarda tekrarlanıyor.

Douglas Tottle'ın 1987'de yayınlanan Sahtekarlık, Kıtlık ve Faşizm adlı kitabını incelemek için tıklayınız...

ABD'nin birçok eyaletinde tekelci bir konuma sahip olan ve tüm dünyada haber ajanslarına sahip olan Hearst basını, Gestapo'nun en büyük megafonuydu. Tekelci sermayenin egemen olduğu bir dünyada, Hearst basınının Gestapo yalanlarını, dünya çapında düzinelerce gazete, radyo istasyonu ve daha sonra TV kanallarından yayılan “gerçeklere” dönüştürmesi mümkündü. Gestapo ortadan kaybolduğunda, Sovyetler Birliği'nde sosyalizme karşı bu kirli propaganda savaşı, yeni patronu CIA’in kontrolünde, devam etti.

Efsanelerin kalbinde Robert Conquest

Burjuva basınında çokça adı geçen bu adam, bu noktada özel bir ilgiyi hak ediyor. Robert Conquest, Sovyetler Birliği'nde ölen milyonlarca insan hakkında en çok yazan iki yazardan biridir. Gerçekte, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Sovyetler Birliği ile ilgili yayılan tüm mitlerin ve yalanların yaratıcısıdır. Conquest, öncelikle The Great Terror (1969) ve Harvest of Sorrow (1986) kitaplarıyla tanınır. Conquest, bilgi kaynağı olarak ABD'de yaşayan ve sağ partilere mensup, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerle işbirliği yapmış olan sürgündeki Ukraynalıları kullanarak, Ukrayna'da, Gulag çalışma kamplarında ve 1936-38 Yargılamaları sırasında ölen milyonlarca insanı yazıyor. Conquest'in kahramanlarının birçoğunun, 1942'de Ukrayna'nın Yahudi nüfusuna yönelik soykırıma öncülük eden ve bu katliama katılan savaş suçluları olduğu biliniyordu. Bu kişilerden biri, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra savaş suçlusu olarak hüküm giyen Mykola Lebed'di. Lebed, Nazi işgali sırasında Lviv'da güvenlik şefiydi ve 1942'de Yahudilere karşı yapılan korkunç zulme başkanlık etti. 1949'da CIA, Lebed'i bir dezenformasyon kaynağı olarak çalıştığı Amerika Birleşik Devletleri'ne götürdü.

Conquest'in kitaplarının üslubu, şiddetli ve fanatik bir anti-komünizmdir. Conquest, 1969 tarihli kitabında, 1932-1933 yılları arasında Sovyetler Birliği'nde açlıktan ölenlerin, yarısı Ukrayna'da olmak üzere 5 milyon ile 6 milyon arasında olduğunu söylüyor. Ancak 1983'te, Reagan'ın komünizm karşıtı haçlı seferi sırasında Conquest, kıtlığı 1937'ye kadar uzatmış ve kurbanların sayısını 14 milyona çıkarmıştı! Bu tür iddialar iyi bir şekilde ödüllendirildi: 1986'da Reagan tarafından Amerikan halkını bir Sovyet işgaline hazırlamayı amaçlayan başkanlık kampanyası için materyal yazmak üzere görevlendirildi. Söz konusu metnin adı “Ruslar geldiğinde ne yapmalı - hayatta kalanların el kitabı”! Tarih Profesörüne ait olduğu düşünülürse tuhaf bir çalışma!

Gerçek şu ki, bir yazar ve California'daki Stanford Üniversitesi'nde profesör olarak bilinen Conquest'in geçmişi, 27 Ocak 1978 tarihli Guardian tarafından deşifre edildi. Ve kendisinin İngiliz Gizli Servisi'nin dezenformasyon departmanında, yani Bilgi Araştırma Departmanında (IRD) eski bir ajan olduğu ortaya çıktı. IRD, 1947'de kurulmuş (başlangıçta Komünist Enformasyon Bürosu olarak adlandırılan) bir bölümdü ve asıl görevi politikacılar, gazeteciler ve kamuoyunu etkileyebilecek bir konumda bulunan diğerleri aracılığı ile hikâyeler yayınlayarak dünya çapındaki komünist etkiyle mücadele etmekti. IRD'nin faaliyetleri, İngiltere'de olduğu kadar yurtdışında da çok geniş kapsamlıydı. IRD 1977'de aşırı sağla olan ilişkisinin ifşa edilmesinin bir sonucu olarak resmen dağıtılmak zorunda kaldığında, yalnızca İngiltere'de en tanınmış 100'den fazla gazetecinin kendilerine düzenli olarak haber sağlayan bir IRD bağlantısı olduğu keşfedildi. Bu gazeteciler arasında Financial Times, The Times, Economist, Daily Mail, Daily Mirror, The Express, The Guardian ve diğerleri gibi birçok büyük gazetede çalışanlar vardı. Bu nedenle Guardian'ın ifşa ettiği gerçekler, bize gizli servislerin kamuoyuna ulaşan haberleri nasıl manipüle edebildiğini gösteriyor.

Conquest, 2005 yılında George W Bush'tan Başkanlık Özgürlük Madalyası alırken

Robert Conquest, kurulduğu zamandan 1956'ya kadar IRD için çalıştı. Conquest'in oradaki “iş”i, Sovyetler Birliği'nin sözde “kara tarihine” katkıda bulunmaktı - sahte hikâyeler gerçekmiş gibi yayınlandı ve gazeteciler arasında dağıtıldı. IRD'den resmen ayrıldıktan sonra, Conquest gizli servis desteğiyle IRD tarafından önerilen kitapları yazmaya devam etti. 1937'de Sovyetler Birliği'nde yaşanan güç mücadelesi konusunda temel bir sağ metin olan 'Büyük Terör' kitabı, aslında gizli servisler için çalışırken yazdığı metnin bir derlemesiydi. Kitap IRD'nin yardımıyla tamamlandı ve yayınlandı. Yayın akışının üçte biri, normalde CIA kaynaklarından gelen yayınların yayınlanmasıyla ilişkilendirilen Praeger basını tarafından satın alındı. Conquest'in kitabı, üniversite profesörleri ve basında, radyoda ve televizyonda çalışan kişiler gibi “kullanışlı aptallara” sunulmak ve Conquest ve aşırı sağ yalanlarının nüfusun geniş kesimlerine yayılmaya devam etmesini sağlamak için tasarlanmıştı. Sağcı tarihçiler için Conquest, Sovyetler Birliği hakkında en önemli malzeme kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.

Alexander Soljenitsin

Sovyetler Birliği'nde hayatını veya özgürlüklerini kaybeden sözde milyonlarla ilgili kitap ve makalelerle her zaman ilişkilendirilen bir başka kişi de Rus yazar Alexander Soljenitsin'dir. Soljenitsin, 1960'ların sonlarına doğru Gulag Takımadaları adlı kitabıyla kapitalist dünyada ün kazandı. Kendisi 1946'da anti-Sovyet propagandası yapmak şeklinde karşı-devrimci faaliyetlerde bulunduğu için bir çalışma kampında 8 yıla mahkûm edilmişti. Solzhenitsyn'e göre, Sovyet hükümeti Hitler'le bir uzlaşmaya varmış olsaydı, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanya’sına karşı mücadele önlenebilirdi. Soljenitsin ayrıca Sovyet hükümetini ve Stalin'i, ona göre, savaşın Sovyetler Birliği halkı üzerindeki korkunç etkileri açısından Hitler'den bile daha kötü olmakla suçladı. Soljenitsin, Nazi sempatisini gizlemedi. Bir hain olarak mahkûm edildi.

Soljenitsin, 1962'de Sovyetler Birliği'nde Nikita Kruşçev'in rızası ve yardımıyla kitaplar yayınlamaya başladı. Yayımladığı ilk kitap, bir mahkûmun hayatıyla ilgili İvan Denisoviç'in Hayatında Bir Gün'dü. Kruşçev, Stalin'in sosyalist mirasıyla mücadele etmek için Soljenitsin'in metinlerini kullandı. 1970 yılında Soljenitsin, Gulag Takımadaları adlı kitabıyla Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Kitapları daha sonra kapitalist ülkelerde yayınlanmaya başladı ve yazar, Sovyetler Birliği'nin sosyalizmiyle mücadelede emperyalizmin en değerli araçlarından biri haline geldi. Çalışma kamplarıyla ilgili metinleri, Sovyetler Birliği'nde öldüğü varsayılan milyonlarla ilgili propagandaya eklendi ve kapitalist kitle iletişim araçları tarafından gerçekmiş gibi sunuldu. 1974'te Soljenitsin, Sovyet vatandaşlığından vazgeçerek önce İsviçre'ye sonra da ABD'ye göç etti. O zamanlar kapitalist basın tarafından özgürlük ve demokrasi için en büyük savaşçı olarak görülüyordu. Nazi sempatisi, sosyalizme karşı propaganda savaşına ket vurmamak için saklandı.

Alexander Soljenitsin
ABD'de, Soljenitsin sık sık önemli toplantılarda konuşmaya davet edildi. Örneğin, 1975'teki AFL-CIO sendika kongresinde ana konuşmacıydı ve 15 Temmuz 1975'te ABD Senatosuna dünyanın durumu hakkında bir konferans vermek üzere davet edildi! Vietnam’a, ABD'ye karşı kazandığı zaferden sonra tekrar saldırılmasını önerdi. Ve dahası: Portekiz'deki 40 yıllık faşizmden sonra, solcu ordu subayları 1974 halk devriminde iktidarı ele geçirdiğinde, Soljenitsin ona göre, Varşova Paktı'na katılacak olan Portekiz'e ABD askeri müdahalesi lehinde propaganda yapmaya başladı. Soljenitsin derslerinde her zaman Portekiz'in Afrika kolonilerinin kurtuluşundan yakındı.

Ancak Soljenitsin'in konuşmalarının ana itici gücünün her zaman sosyalizme karşı kirli savaş olduğu açıktır - Sovyetler Birliği'nde birkaç milyon insanın sözde idamından, Soljenitsin'e göre Kuzey Vietnam'da hapsedilen ve köleleştirilen on binlerce Amerikalıya kadar! Soljenitsin'in Amerikalıların Kuzey Vietnam'da köle işçi olarak kullanılması iddiası Rambo filmlerinin doğmasına neden oldu. ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki barış lehine yazmaya cesaret eden Amerikalı gazeteciler, Soljenitsin tarafından konuşmalarında potansiyel hain olmakla suçlandı. Soljenitsin ayrıca, "tank ve uçak gücü ABD'den beş ila yedi kat daha güçlü" olduğunu iddia ettiği Sovyetler Birliği'ne ve bu ülkenin atom silahlarına karşı ABD'nin askeri kapasitesini artırmanın propagandasını yaptı. Soljenitsin'in Sovyetler Birliği üzerine verdiği derslerde aşırı sağın sesini temsil ediyordu. Ancak faşizme desteğinde daha da sağa kaydı.

Franco'nun faşizmine destek

Franco 1975'te öldükten sonra İspanyol faşist rejimi siyasi durumun kontrolünü kaybetmeye başladı ve 1976'nın başında İspanya'daki olaylar dünya kamuoyunun dikkatini üzerine topladı. Demokrasi ve özgürlük talep etmek için grevler ve gösteriler yapıldı ve Franco'nun varisi Kral Juan Carlos, toplumsal ajitasyonun yatıştırılması için çok dikkatli bir şekilde biraz liberalleşme uygulamak zorunda kaldı.

İspanyol siyasi tarihinin bu en önemli anında, Alexander Soljenitsin Madrid'de göründü ve 20 Mart Cumartesi gecesi en yoğun izlenme saatinde Directísimo programına bir röportaj verdi (bkz. İspanyol gazeteleri, 21 Mart 1976 tarihli ABC ve Ya). Sorular önceden kendisine verilmişti, bu vesileyle her türlü gerici açıklamayı yaptı. Niyeti, Kral'ın sözde liberalleşme önlemlerini desteklemek değildi. Aksine, Soljenitsin demokratik reforma karşı uyarıda bulundu. Televizyon röportajında, 110 milyon Rus'un sosyalizmin kurbanı olarak öldüğünü ilan etti ve “Sovyet halkının maruz kaldığı köleliği İspanya'da Franco döneminde sağlanan özgürlükle” karşılaştırdı. Soljenitsin ayrıca “ütopyacıları” ve “ilerici çevreleri” İspanya'yı bir diktatörlük olarak görmekle suçladı. 'İlerici' derken, demokratik muhalefetteki herkesi kastediyordu - liberaller, sosyal demokratlar veya komünistler. "Geçen sonbahar," dedi Soljenitsin, "dünya kamuoyu İspanyol teröristlerinin [yani, Franco rejimi tarafından ölüme mahkûm edilen İspanyol anti-faşistlerinin] akıbeti konusunda endişeliydi. Her zaman ilerici kamuoyu terör eylemlerini desteklerken demokratik siyasi reform talep ediyor”. “Hızlı bir demokratik reform isteyenler, yarın ya da öbür gün ne olacağının farkındalar mı? İspanya'da yarın demokrasi olabilir ama yarından sonra demokrasiden totaliterliğe düşmekten kaçınabilecek mi?” Gazetecilerin, bu tür açıklamaların özgürlüğün olmadığı ülkelerdeki rejimlere destek olarak görülüp görülemeyeceği konusundaki temkinli sorularına, Solzhenitsyn şu yanıtı verdi: “Özgürlüğün olmadığı tek bir yer biliyorum ve o da Rusya”. Solzhenitsyn'in İspanyol televizyonunda yaptığı açıklamalar, bugüne kadar desteklediği bir rejim olan İspanyol faşizmine doğrudan bir destekti.

Soljenitsin gibi bir adamı sosyalizme karşı verdikleri kirli savaşta kullanabilmek, kapitalistler için Tanrı'nın bir lütfuydu, ama her şeyin bir sınırı var. 20. Yüzyılın sonunda kurulan yeni kapitalist Rusya, batının Soljenitsin’e bakışını değiştirdi. Batının siyasi gruplara desteğini belirleyen şey, salt ve basit bir şekilde, bu grupların kanatları altında yüksek kârlarla iyi işler yapabilme yeteneğidir. Rusya için alternatif bir siyasi rejim olarak faşizm, iş dünyası için iyi sayılmaz. Soljenitsin'in Rusya'nın siyasi geleceği için istediği şey, geleneksel Rus Ortodoks Kilisesi ile el ele, Çarların otoriter rejimine geri dönmekti. En kibirli emperyalistler bile bu büyüklükteki siyasi aptallığı desteklemekle ilgilenmediler. Bugün Batı'da Solzhenitsyn'i destekleyen birini bulmak için aşırı sağın aptalları arasında arama yapmak gerekiyor.

Naziler, polis ve faşistler

Sovyetler Birliği'nde öldüğü ve hapsedildiği varsayılan milyonlarla ilgili burjuva mitlerinin en değerli tedarikçileri bunlardı: Nazi William Hearst, gizli ajan Robert Conquest ve faşist Alexander Soljenitsin. Conquest, dünya çapındaki kapitalist kitle iletişim araçları tarafından onun bilgileri kullanıldığı için ve hatta belirli üniversitelerde bu amaçla okulların kurulmasındaki rolü sayesinde lider rol oynadı. Conquest'in çalışması kuşkusuz birinci sınıf bir polis dezenformasyonudur. 1970'lerde Conquest, Soljenitsin'den ve Andrei Sakharov ve Roy Medvedev gibi bir dizi ikincil karakterden büyük yardım aldı. Buna ek olarak, dünyanın her yerinde, kendilerini ölü ve hapsedilenlerin sayısı hakkında spekülasyon yapmaya adayan ve burjuva basını tarafından ödüllendirilen bir dizi insan ortaya çıktı. Ama gerçek sonunda ortaya çıktı ve tarihin bu çarpıtıcılarının gerçek yüzü ortaya çıktı. Gorbaçov'un partinin gizli arşivlerini tarihsel soruşturmaya açma emri, kimsenin öngöremeyeceği sonuçlara yol açtı.

MAR notu: Arşivlerde ortaya çıkan gerçekleri bu yazının bir sonraki bölümünde yayınlayacağız.


[1]Lebensraum (Almanca anlamı: Yaşam alanı), Doğu Avrupa'da Almanya sınırları dışında yaşayan Alman azınlıkların Almanya'nın hâkimiyetinde birleştirilmesi ve yeni toprakların kolonizasyonu ile beraber Alman popülasyonunun bu topraklara yerleştirilmesi politikasıdır. Bu gerekçeyle II. Dünya Savaşı boyunca Naziler milyonlarca Sovyet savaş esirini öldürmüştür.” Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Lebensraum

5 yorum:

  1. Teşekkür ederim. Bendeki soruların güvendiğim kaynaklardan cevap bulması çok değerli.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazının geriye kalan kısmı daha çarpıcı... Uydurma sayılarla gerçek veriler karşılaştırılıyor.

      Sil
  2. Sütte leke olur Sovyetlerde olmaz karşim evet. Holodomor yalan, Katyn antipropaganda. Gulag'lar zaten mutlu şirinlerin köyü. NKVD geceleri ev ev dolaşıp çocuklara süt dağıtan bir hayır kurumu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Size şu ciddiyette cevap verebilirim: Yazdıklarınıza aynen katılıyorum kardeşim, evet. Eliniz kalem tutuyor değil mi?..

      Sil
    2. Holodomor hakkında gerçekleri anlatan bir yazı: https://haber.sol.org.tr/haber/ceviri-holodomor-icat-edilen-soykirim-357689

      Sil

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.