Mahmut
Boyuneğmez
Giriş
Suçları nasıl
değerlendirmeliyiz?.. Bireyleri suç işlemeye iten nedenler nelerdir?.. Bu
nedenler bireysel midir, toplumsal ilişkilerden mi kaynaklanmaktadır?..
Suçların oluşumunda bireysel/psikolojik nedenlerin yadsınması mümkün değilse de, işlenen suçlar büyük oranda toplumsal ilişkilerin ürünüdür. Bireylerin eğilimlerini, davranış ve eylemlerini belirleyen faktörler arasında ise genetik, ailesel ve öğretimsel formasyon ile diğer toplumsal koşullar bulunmaktadır. Bu makalede, Türkiye’deki suç türlerine bakılarak, suçların toplumsal nedenleri üzerinde durulacaktır.
Kapitalizm
Suç Üretir
Kapitalizm, suç üreten bir
toplumsal sistemdir. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
i. Kapitalizmde bireyler ve
şirketler, kişisel çıkarlarının ya da sermayelerinin çıkarlarının peşinde koşar
ve bu çıkarları her şeyin üstünde görürler. Öyle ki, kişisel çıkarlar ve kar
uğruna, diğer toplum üyelerine ve doğal çevreye zarar verilmesi önem taşımaz.
“İt dalaşı”nı andıran rekabet, bireyleri ve şirketleri daha çok para kazanmaya
ve karı artırmaya zorlar. Bu zorlamanın oluşturduğu basınç karşısında,
yasaların çiğnenmesi önemsizleşir.[1]
ii. Kapitalist toplumsal
sistem, bireylerde satın alamayacakları ve ihtiyaçları olmayan metalara sahip
olma isteği oluşturur. Bunu reklamcılık ve tüketim kültürü üzerinden kamçılar. Bazı
bireylerde olası yasal cezadan kaçınma duygusu ile maddiyatçı sahip olma isteği
arasındaki gerilim, ikincisinin ağır basması sonucu suça sürüklenmeyle bitebilir.[2]
iii. Kapitalizm, insanlar
arasında eşitsizlikler ve sefalet üretir. Suç fiilinin oluşmasında yoksulluk önemli
bir etkendir. Toplumun “en alttakileri”, proleteryanın deklase kesimleri, evsizler,
işsizler, yoksul mülteciler vd.’ında servet sahiplerine karşı bir kin ve ortada
bir adaletsizliğin olduğu duygusu gelişir. Hırsızlık, gasp gibi suçların
ardındaki temel neden, yoksulluk ve sefalettir.
iv. Yapılan birçok
araştırmanın sonucu, ekonomik eşitsizliklerin suç oranlarını etkilediğini
göstermektedir. Yoksulların veya ekonomik olarak dezavantajlı konumdakilerin
suç oranları daha yüksektir. Yoksulluk ve eşitsizlik, olanaklara ulaşmada
kısıtlılık ile kültürel olarak toplumda servet sahibi olmanın önemsenmesi
sonucu, öfke ve engellenme duygusuna yol açmaktadır. Yoksullar, yaşayabilmenin
ve geçimlerini sağlamanın bir yolu olarak da suç işleyebilmektedir. Yoksulların
mekânsal olarak küçük bir alanda, örneğin şehir ile bütünleşemeyen bir kenar mahallede
yaşamalarına “konsantre yoksulluk” denmekte; bu mahallelerde suç işleme
olasılığı artmaktadır. Yoksullar, daha iyi bir yaşam için umutlarını
kaybettiklerinde de suça sürüklenmektedir. Yoksulluk, bu durumdaki gençlerin
eğitim olanaklarından, ekonomik ve toplumsal olanaklardan dışlanmalarına yol
açarak suç işleme olasılıklarını artırmaktadır. Üstelik suçlu olarak
etiketlenmek, yoksul gençlerin tekrar suç işlemelerini önleyecek toplumsal ağın
içerisine dönmelerini güçleştirmekte, suç işleyen gruplar içine girmelerini
kolaylaştırmakta, eğitim ve iş olanaklarını olumsuz etkilemekte, okula ve
çalışmaya ilgilerini azaltmakta, isyankâr bir alt-kültür geliştirmelerine imkân
tanımaktadır.[3]
iv. Kapitalist toplumsal
sistemde insanlar, aralarındaki anlaşmazlık ve uyuşmazlıkları şiddet uygulama
yoluyla çözmenin dışında alternatif bir kültüre sahip değildir. Sosyalleşme
süreçlerinde şiddete tanık olmanın sonucu, şiddet uygulayanların
davranışlarının model alınmasıdır ve şiddet böylelikle teşvik edilen ve
benimsenen bir davranış haline gelmektedir. Şiddet bir sorun çözme aracı olarak
görülmesinin yanında, bireylerin kendilerini ve mal varlıklarını savunmanın bir
aracı olarak da kullanılmaktadır. Bu eğilim, adalet sistemine ulaşmada
güçlüklerin olduğu ya da bu sistemin yetersiz kaldığı durumlarda artmaktadır.[4] Eğitimsizlik, şiddet kültürünü
besleyen önemli bir faktördür.
Türkiye’de
suç türleri
Ali Yılmaz ve Semra
Günayergün’ün, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan asayiş suçlarına ait verileri
(1994-2003) kullanarak yaptıkları Türkiye’de Şehir Asayiş Suçları: Dağılış
ve Başlıca Özellikleri adlı araştırması, suçların nedenlerinin anlaşılması
açısından bazı aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır.
Bu araştırmada şahsa karşı
suçların kapsamında şunlar yer almıştır:
-Öldürme
-Müessir fiil (yaralama ve
darp)
- Genel adap ve aile nizamı
ile şahıs hürriyeti aleyhine suçlar (insan kaçırma, rehin alma, tehdit, aile
fertlerine kötü muamele, hakaret, müstehcen hareketler, ırza geçme, taciz,
fuhuş ve kumar gibi)
- Devlet idaresi aleyhine
işlenen suçlar (devlet memurlarına darp, saldırı, rüşvet, zimmet gibi)
- Diğer suçlar (insan
ticareti, ateşli silah taşıma ve intihar gibi)[5]
Bu suçlar içerisinde öldürme,
yaralama, tehdit ve aile fertlerine kötü muamele gibi şiddet içeren suçlar
%51,2 gibi yüksek bir orandadır.[6] Bu nedenle şahsa karşı
suçların büyük oranda şiddet kültüründen beslendiğini düşünmek, akla yatkındır.
Mala karşı suçlar ise
şunları içermektedir:
- Hırsızlık (%81,1)
- Dolandırıcılık, mala zarar
vermek ve benzeri suçlar (%10,7)
- Gasp/yağma (%2,3)
- Yangın (%1,9)[7]
Genel olarak asayiş suçları,
şehirleşme oranı yüksek, sosyoekonomik açıdan daha gelişmiş ve göç alan
Türkiye’nin batı yarısında yoğunluk göstermektedir.[8] Kapitalizmin Türkiye
coğrafyasındaki eşitsiz gelişimiyle uyumlu olan bu bulgu, asayiş suçlarının bütününde,
kapitalist toplumsal ilişkilerin bir ürünü olduğu yolundaki tezi
güçlendirmektedir.
Öte yandan Türkiye’de az
nüfuslu, göç veren, şehirleşme oranı ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi düşük bazı
illerde şahsa karşı suç oranları düşük, diğer bazılarındaysa yüksek olabilmektedir.[9] Bu yerlerde bir şiddet
kültürünün varlığı, bu türdeki suçların oluşmasında önem taşıyor olabilir.
Göç alan ve sosyoekonomik
düzeyi yüksek illerde mala karşı suç oranları da yüksektir. Mala karşı suç
oranları, özellikle büyük şehirlerde yüksektir.[10] Bu bulguyu şu şekilde
okumak gereklidir: Eşitsizliklerin arttığı, şehirleşmenin gelişkin olduğu
yerlerde, hırsızlık başta olmak üzere mala karşı suç oranları yüksek
düzeylerdedir. Bunun karşıtı olarak Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
şehirlerinin büyük bir kısmında mala karşı suç oranı düşüktür.[11] Bu bölgeler Türkiye’de
kapitalizmin eşitsiz gelişimiyle iktisadi açıdan göreceli olarak geriden gelen
yerlerdir.
Araştırmacıların bir diğer
bulgusu, Türkiye’de suç sayısının 1994-1996 ve 2000-2001 dönemlerinde diğer
yıllara göre daha hızlı artış gösterdiğidir.[12] Buna bakarak, 1994,
2000-2001 iktisadi krizlerinin, suçların sayısındaki artışta bir ivmelenme
oluşturduğu söylenebilir. Kanımızca, bu tarihsel kesitlerde, eşitsizliklerdeki
derinleşme ve işsizlikteki artış, suçlarda daha belirgin bir artışa yol
açmıştır. Bu tezi, C. Yenal Kesbiç ve Özlem Dündar’ın küresel krizin başlangıcı
olan 2007 yılından sonraki 10 yıllık dönemde dünyada yapılan araştırmaları
incelediği çalışması da doğrulamaktadır. Bu çalışmaya göre, işsizliğin suç
üzerindeki etkisi pozitif yöndedir.[13]
Yüksek Lisans Tezi olarak
hazırlanan başka bir araştırma da, benzer bir tablo sunmaktadır:
“Batı ve güney kıyı kentlerimizde
oransal olarak daha çok suç işlendiğini doğrulayan sonuçlar elde edilmiştir.
Kentleşme ve hızlı nüfus artışıyla beraber kentlerde işlenen suç türleri
değişmekte, özellikle mala karşı işlenen suçlarda artış yaşanmaktadır. Doğu ve
güneydoğu illerinde ise suç ve suçluluk daha az görülmektedir. Metropoller ve
büyük kentlerimizde mala karşı işlenen suçlarda bir artış vardır. Göçe bağlı
hızlı nüfus artışıyla beraber, İstanbul, Antalya, Diyarbakır, Gaziantep,
Ankara, İzmir gibi kentlerimizde gasp, kapkaç, yankesicilik, hırsızlık gibi
mala karşı işlenen suçların hızla arttığı görülmektedir.”[14]
Suç türlerinin yakın
tarihteki dağılımına geçmeden önce başka bir araştırmanın ulaştığı sonuçları
değerlendirebiliriz. Furkan Yıldız’ın 2008-2018 yılları arasında Türkiye’de 12
alt bölgede yaptığı bir araştırma, gelir eşitsizliği ve suç arasında pozitif ve
anlamlı bir ilişki olduğunu göstermektedir. Çalışmadan elde edilen diğer
bulgular şu şekildedir: Kişi başına düşen gelir ve üçüncül okullaşma oranındaki
artış ile işlenen suç sayısı arasında negatif, kentleşme oranı ve işsizlik
oranındaki artış ile işlenen suç sayısı arasında pozitif bir ilişki
saptanmıştır.[15] Anlaşıldığı
gibi, kapitalist toplumsal ilişkilerin ürünü olan eşitsizlik ile işsizlik ve
kentleşme oranı, işlenen suç sayılarıyla pozitif ilişkiliyken; yüksek öğrenime
katılımdaki ve gelir durumundaki artış, işlenen suç sayılarıyla negatif
ilişkilidir.
Şimdi suç türlerine daha
yakından bakabiliriz. Tablo, 2020 yılında işlenen suç türlerine göre hapse
giren hükümlülerin dağılımını veriyor.[16]
Tablo: Suç türlerine göre hapse giren hükümlülerin dağılımı |
Yaralama, şiddet kültürünün
varlığını gösterir. Hırsızlık, eşitsizliğin ve yoksulluğun üzerinde yükselir.
Trafik suçları, demiryolu başta olmak üzere diğer ulaşım çeşitlerinin geri
plana atılması ve karayolları yük ve yolcu taşımacılığının ön planda tutulmasının,
otomotiv sektörün ve ona bağlı yan sektörlerin kar güdüsünün ulaşım
politikasında belirleyici olmasının bir yan ürünüdür. İcra ve iflas kanuna
muhalefet suçlarının işlenmesi, insanların yoksullaştığını ve borçlarını
ödeyemediklerinin göstergesidir. Uyuşturucu imalatı ve ticareti suçundan
giyilen hükümler ise, ülke ölçeğinde olduğu kadar dünya ölçeğinde de muazzam
büyüklükte meblağların mafyatik baronlara kazandırılması süreçlerinde görev
alan sayısız aracının bir bölümüne kesilen fatura olarak anlaşılmalıdır. Arz
olmasa, talep de olmayacaktır, fakat uyuşturucu madde kullanılması ve satın
alınması da bir suç türü olarak yargılanmakta ve mahkûmiyete yol açmaktadır.
Tablodaki diğer suçlardan tek tek bahsetmeyeceğiz; önemli olan nokta, bu
suçların ağırlıklı kesiminin özünde mevcut toplumsal ilişkiler tarafından
üretildiği ya da koşullandığının görülmesidir.
Toplumdaki şiddet kültürünü,
bireyler arası anlaşmazlık ve uyuşmazlıkları çözmenin başka bir yolunun
bilinmemesine bağlamak mümkündür. Örneğin yaralama olaylarında, suçlarından
dolayı hüküm alanların %95,4’ü lise ve daha altında öğretim durumuna sahiptir.
Tersine bu suçtan hükümlülerin sadece %4,6’sı yüksek öğretim mezunudur. Eğitim
sürecinin, kişiler arası anlaşmazlık ve uyuşmazlıkların çözümünde şiddete başvurma
yolunu belirgin olarak etkilediği söylenebilir (Bkz; diyagram [17]).
Diyagram: Yaralama ve eğitim ilişkisi |
Türkiye’de kapitalist toplumsal ilişkiler, aralıksız suç üretmektedir. TÜİK’in açıkladığı ceza infaz kurumu istatistikleri 2020’ye göre, hapse girenler ile çıkanların sayısı 2011-2020 yılları arasında neredeyse aynıdır (Bkz; grafik). 2020 yılında göze çarpan farklılık, infaz düzenlemesiyle hükümlülerin bir bölümünün serbest bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Peki bu grafik neyi göstermektedir?.. Toplumsal ilişkiler sürekli yeni suçlar üretmektedir ve suçlara verilen cezaların caydırıcılık özelliği bulunmamaktadır. Elimizde suçluların daha önce kaç kez aynı ya da başka suçlardan hükümlü olduğunu gösteren veriler bulunmuyor. Fakat gözlemlerimiz, hükümlülerin çoğunun hapisten çıktıktan sonra da, başka suçlar işlemeye devam ettikleri yönünde bir izlenim vermektedir. Suçlu bulunup hüküm giyenler, hapiste bulunma süreleri içerisinde topluma kazandırılacakları bir süreçten geçmemektedir.
Grafik: Ceza infaz kurumuna giren ve çıkan akış nüfusu, 1 Ocak-31 Aralık, 2011-2020[18] |
Sonuç
“Bay A. Quetelet, ‘İnsan ve Yetkileri’
adlı şaheser ve bilgece eserinde şunları yazıyor: ‘Korkunç bir düzenlilikle
ödediğimiz bir fatura vardır: Hapishaneler, zindanlar ve darağaçları faturası!
Hatta yıllık doğum ve ölümleri önceden söyleyebileceğimiz gibi, kaç kişinin
ellerini hemcinslerinin kanıyla boyayacağını, kaçının kalpazan olacağını,
kaçının uyuşturucu madde ticareti yapacağını bile, hemen hemen aynı şekilde
önceden kestirebiliriz. (…)
“Eğer geniş ölçüde karşılaşılan suçlar,
sayıları ve nitelikleri yönünden, fiziksel olgularda rastlanan bir düzenlilik
gösteriyorlarsa, o zaman yenilerinin gelebilmesi için yer açmak üzere bir sürü
suçluyu asan cellâdı göklere çıkaracak yerde, bu suçları üreten sistemin
değiştirilmesi üzerine derin derin düşünmek gerekmez mi?”[19]
Kapitalist toplumsal
ilişkiler, şiddet kültürü, sağlıksızlık, işsizlik, uyuşturucu bağımlılığı, eşitsizlik,
yoksulluk ve sefalet üreterek, suçların toplumsal nedenlerini oluşturmaktadır.
Bu durumdaki insanların suç işlediklerinde hapse atılmaları, toplumsal
problemleri ortadan kaldırmamaktadır. Üstelik bu insanların sisteme karşı
sağlıklı politik tepkiler geliştirmelerinin de önü, bu şekilde alınmaktadır.
İşbirliğine ve karşılıklı dayanışmaya dayanan eşitlikçi ve müreffeh (refah içinde, gönençli) bir toplumda/sosyalizmde
ise, suç oranları çok düşük seviyelere inecektir. Suçların kapitalist toplumsal
ilişkilerden kaynaklı nedenleri ortadan kalktığında, yalnızca
bireysel/psikolojik sebeplerle işlenen suçlar görülecek; bunların da pedagojik
ve tıbbi destekle ilk kez ya da tekrar oluşmalarının önüne geçilecektir.
[1] https://revisesociology.com/2016/06/04/marxist-theory-crime/
, Erişim tarihi: 14.07.2022
[2] https://revisesociology.com/2016/06/04/marxist-theory-crime/
, Erişim tarihi: 14.07.2022
[3] Derleyen: Nurgün Oktik, Türkiye’de Yoksulluk Çalışmaları içinde
Halime Ünal, Yoksul Olmak Suç İşlemek
İçin Yeterli Mi?, 1. Basım, 2008, s. 327-53
[4] Derleyen: Nurgün Oktik, a.g.e. içinde Halime Ünal, Yoksul Olmak Suç İşlemek İçin Yeterli Mi?,
1. Basım, 2008, s. 327-53
[5] Ali Yılmaz ve Semra Günayergün,
Türkiye’de Şehir Asayiş Suçları: Dağılış ve Başlıca Özellikleri, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/470436 Erişim tarihi: 14.07.2022
[6] Ali Yılmaz ve Semra Günayergün, adı geçen araştırma
[7] A.g.a.
[8] A.g.a.
[9] A.g.a.
[10] A.g.a.
[11] A.g.a.
[12] A.g.a.
[13] C. Yenal Kesbiç, Özlem Dündar, İşsizlik ve Suç Arasındaki İlişkiye Teorik Bir Bakış, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 2017, Volume 24, Isseu 2, s. 327-48 https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/336155 , Erişim tarihi: 01.08.2022
[14] Gökhan Yılmaz, Türkiye’de Suç ve Suçluluk Olgusunun Kentleşme Bağlamında İrdelenmesi,
Yüksek Lisans Tezi, Haziran 2006, https://polen.itu.edu.tr/items/fd2d7bef-9855-487e-8798-4b571dbf214b
, Erişim tarihi: 01.08.2022
[15] Furkan Yıldız, Türkiye’de Gelir Eşitsizliği Suç İlişkisi: Panel Veri Analizi Yaklaşımı,
https://www.insanvetoplum.org/content/6-sayilar/26-10-4/4-m0559/yildiz.pdf
, Erişim tarihi: 01.08.2022
[16]https://m.bianet.org/bianet/insan-haklari/253819-uyusturucu-suclari-10-yilda-7-kat-artti
, Erişim tarihi: 14.07.2022
[17] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ceza-Infaz-Kurumu-Istatistikleri-2020-37202
, Erişim tarihi: 14.07.2022
[18] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Ceza-Infaz-Kurumu-Istatistikleri-2020-37202,
Erişim tarihi: 14.07.2022
[19] Karl Marx, Ölüm Cezası, New York Daily Tribüne, 18.02. 1853’den aktaran Rona Serozan, Marx/Engels-Devlet ve Hukuk Üzerine, s. 96
Kapitalizm doğanin talanidir ..emegin ve doganin talanına karşı durmak artık ayrılmayan kapitalizme karsi durustur ...
YanıtlaSil