Mahmut Boyuneğmez
18-19
Mart’tan bugüne uzanan tarihsel kesitte siyasi iktidarın kendi sürekliliğini
sağlama refleksi olarak iktidar için bir tehdit ve alternatif olan İmamoğlu’nun
etkisizleştirilmesi ve buna tepki olarak şekillenen sokak eylemleri ile
üniversitelerdeki boykotlar, bir sürecin karşıt yönlerini ya da vektörlerini oluşturmaktadır.
Toplumda
siyasi iktidarın uygulayageldiği politikalara dönük itirazlar ve
hoşnutsuzluklar, iktisadi krizin oluşturduğu yoksullaşmanın ürünü öfke,
İmamoğlu’nun gözaltına alınması olayının kıvılcımıyla/tetiklemesiyle toplumsal
bir güç ve hareket olarak patlamış, kuvveden fiile çıkmıştır.
Yaşadığımız
tarihsel kesitte iktidar organizasyonu olan yargı ve hegemonya yapısı olan
yandaş medyayla birlikte parti-devlet olan AKP-MHP’nin organizasyonel, ikna ve
şiddet gücü, buna karşıt olan CHP, sosyalist hareket, sokaktaki kitleler ve
muhalif medyanın örgütsel gücü ve oluşturduğu meşruiyet ile “çarpışmakta”dır.
CHP,
kitlelerin mevcut siyasal rejime ilişkin düzen içi ya da düzen dışı alternatif
arayışını kendi arkasına almakta, kitlelerde biriken hoşnutsuzlukların ve öfkenin
sosyalist harekete yönelmesinin önüne geçmekte, bunların düzen içinde kalınarak
soğurulması işlevini yerine getirmektedir.
Sokağın
açığa çıkan enerjisi, İmamoğlu adında bir bireyin CB adaylığını desteklemeye
daraltılmakta, sosyal demokratik liberalizmin son yıllarda yıldızı parlayan
partisi CHP’nin toplumsal onayını artırmaya dönük kullanılmakta, “tüketimden
gelen gücün(!) kullanılması” şeklinde hiçbir etkiye/sonuca ulaşmayacak protesto
türleri ve Saraçhane önüne sıkışmış türkülü-şarkılı, bol keseden bıçkın laflar
ederek duygusal rahatlamanın sağlandığı mitinglerle heba edilmekte,
yatıştırılmakta, dizginlenmektedir.
Siyasi
iktidarın vektörü ile CHP’nin hegemonyası altında bulunan muhalif toplumsal
güçlerin vektörü karşıtlaşmaktayken, daha organize olan, şiddet, sansür,
yasaklama, baskı ve zorlama tekelini elinde bulunduran vektörün, sokaktaki kitlelerin
liderliği CHP’de olduğu sürece galebe çalmaması mümkün değildir. İktidar
vektörü kendi tabanı gözünde meşruiyetini yitirmeden sürekliliğini sağlamak ve
korumak üzere son sınırına kadar hareket edecek, karşıt güçleri hırpalayıp, muhalefet
vektörünü eninde sonunda bertaraf edecektir. Bir yıl boyunca iktidarla “normalleşme”
süreci yaşayan CHP’nin liderliğindeki bir muhalefetin bir süre direndikten
sonra, sönmemesi mümkün değildir.
Sosyalist
hareketin, yasal Kürt hareketiyle güç birliği içerisinde, eylemlere kendi
rengini çalma yönünde uğraşması, hareketlenen toplumsal kesimler içerisinde
bulunması ve böylelikle gücünü artırması gerekir. Kürt emekçilerin ve kent
yoksullarının köklü mücadele geleneği ve sol değerlere yakınlığı ve yatkınlığı
vardır. İktidarın inisiyatifiyle başlayan “süreç” içerisinde siyasi iktidara
yedeklenmemesi için DEM Parti’yle ve tabanıyla etkileşim içerisinde olunmalı, Kürt
emekçiler yalnız bırakılmamalıdır. Fakat bu partinin “demokratikleşme” adı
altındaki pragmatist tutumlarına karşı mesafeli olup, yörüngesinde dolanan uydu
konumuna düşülmemelidir.
Sosyalistler,
CHP’ye oy verenler ve sokak eylemlerine/mitinglerine katılan emek yanlısı, yurtsever,
Cumhuriyetçi, seküler duyarlılıklara sahip emekçiler arasında propaganda yürütmeli,
bir süre önce iktidarla “normalleşen” şimdi Saraçhane’deki kürsüden kuru sıkı
atışlar yapan mevcut “muhalefetle” halkımızın çıkarına ve onu düze çıkaran bir
sonuca varılamayacağı anlatılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.