Mahmut Boyuneğmez
“İnsan” üzerine sayısız
gözlem sonucuna varılabilir, bunlardan hayatı anlamlandırmada kullandıklarımız
ideolojik perspektifimize katılıyor. Birbirine karşıt ya da güçlendiren,
birbirini çelen ya da destekleyen, bir biriyle ilişkili ya da ilişkisiz,
parçalı/eklektik şekilde sayılamayacak kadar çok duygulanıma ve düşüncelere
ulaşılabilir, insanlar, davranışları ve ilişkileri gözlenerek… “İnsanın” NBC’ın
yansıttıklarından ibaret olmadığı ise çok açık. Örneğin insanların koşullara
rağmen umutları, sevdaları, tutkuları, bağlanmaları, adanmaları hep var oluyor,
insanlar kendini gerçekleştirme çabalarıyla, üretimleri/yaratımları,
fedakârlıkları, yorgunluk ve bezmişlik uğrağından geçerek kendilerini
tazeleyebilmeleriyle de her zaman hayatı oluşturuyor.
Bize göre amprik gözlemlerin
genellemesiyle oluşturulabilecek genel bir “insan” teorisi yoktur. İnsanlar
arası ilişkilerin çeşitli boyutlarıyla sanatsal ve bilimsel açıdan
yorumlanmasıdır hep yapıla gelmekte olan.
“Umut etmekten yorulmamak”
için, aslında tek başına “umut da etmemek” gerekiyor. Sıradan bir insan olarak
kitaplar okunur/yazılır, çalışılır, kendini gerçekleştirirken başkaları için de
bir şeyler yapılır, sevilir/sevilinir, çocuk olunur/çocuklar yetiştirilir,
filmler izlenip, hobilere devam edilir… Hayatta kahramanlar, büyük
adamlar/kadınlar yoktur, hayatlarını anlamlandırmaya çalışan sıradan insanlar
vardır. İnsanların tek tek bireyler olarak tersine özellikler gösterebildiği
biliniyorsa da, aynı zamanda değişebilir, gelişebilir, doğruları kavrayabilir,
çıkarları için eylemlerde bulunabilir toplumsal canlılar oldukları da hakikatin
diğer yanıdır.
İnsanlara dönük güvenin ve
umudun üzerinde yükselebileceği bir temel, tarih bilinciyle/bilimsel-realist
düşüncelerle yani teoriyle, nesnel ve toplumsal gerçekliğe bakmaktır. Sol
düşüncelerin ve duyguların, bir insan hayatının farklı evrelerinde kalıcılığını
ve yeniden üretimini sağlayan ana etmen bilimsel/teorik perspektif olmalıdır.
Bu perspektif sağlam değilse ve tahkim edilip geliştirilmiyorsa, “umut etmekten
yorulmak”, nihilizme savrulmak, “insandan umudu kesmek”, hayatın yorucu ve
yıpratıcı süreçleri içerisinde her zaman mümkündür. Tarih ve toplum teorisi,
insan kolektiviteleri arası ilişkilerdeki örüntüsel eğilimleri, yapıları,
kitlelerin düşünceleri ile eylemleri arasındaki bağıntıyı incelediğinden,
buradan kalkılarak "insana" gidilmelidir.
“Kuru otlar”a bir tepenin
üzeriden/"tepeden" bakmak ya da baktığını sanmak yerine, bu
“otlardan” biri olmak, aynı zamanda farklılaşıp gelişkini ve ileriyi onlara
anlatmak, onlar arasında birlikte bu doğrultuda çalışmak… Çünkü aydın,
arayışçıdır; gelişkini ve ilerici olanı arar. Aramalıdır.
Merak ile, tutku ile, aşk
ile, teori ile, çünkü yaşamanın heyecanı ile…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.