8 Ekim 2023 Pazar

‘Kuru Otlar Üstüne’ ya da ‘İnsan’ Üzerine

Mahmut Boyuneğmez

Nuri Bilge Ceylan’ın yönetmeni olduğu son filmini dün akşam izledik. Yönetmenin, senaristlerin, oyuncuların ve oluşumunda katkıları olan emekçilerin kolektif ürünü olan bu sinema filmi, insanları ve aralarındaki ilişkileri bazı yönleriyle değerlendiriyor ve gözlemlerini anlamlandırıyor. Estetik açıdan güzellikler barındırıyor ve birçok sağlıklı gözlemi de var.

“İnsan” üzerine sayısız gözlem sonucuna varılabilir, bunlardan hayatı anlamlandırmada kullandıklarımız ideolojik perspektifimize katılıyor. Birbirine karşıt ya da güçlendiren, birbirini çelen ya da destekleyen, bir biriyle ilişkili ya da ilişkisiz, parçalı/eklektik şekilde sayılamayacak kadar çok duygulanıma ve düşüncelere ulaşılabilir, insanlar, davranışları ve ilişkileri gözlenerek… “İnsanın” NBC’ın yansıttıklarından ibaret olmadığı ise çok açık. Örneğin insanların koşullara rağmen umutları, sevdaları, tutkuları, bağlanmaları, adanmaları hep var oluyor, insanlar kendini gerçekleştirme çabalarıyla, üretimleri/yaratımları, fedakârlıkları, yorgunluk ve bezmişlik uğrağından geçerek kendilerini tazeleyebilmeleriyle de her zaman hayatı oluşturuyor.

Bize göre amprik gözlemlerin genellemesiyle oluşturulabilecek genel bir “insan” teorisi yoktur. İnsanlar arası ilişkilerin çeşitli boyutlarıyla sanatsal ve bilimsel açıdan yorumlanmasıdır hep yapıla gelmekte olan.

“Umut etmekten yorulmamak” için, aslında tek başına “umut da etmemek” gerekiyor. Sıradan bir insan olarak kitaplar okunur/yazılır, çalışılır, kendini gerçekleştirirken başkaları için de bir şeyler yapılır, sevilir/sevilinir, çocuk olunur/çocuklar yetiştirilir, filmler izlenip, hobilere devam edilir… Hayatta kahramanlar, büyük adamlar/kadınlar yoktur, hayatlarını anlamlandırmaya çalışan sıradan insanlar vardır. İnsanların tek tek bireyler olarak tersine özellikler gösterebildiği biliniyorsa da, aynı zamanda değişebilir, gelişebilir, doğruları kavrayabilir, çıkarları için eylemlerde bulunabilir toplumsal canlılar oldukları da hakikatin diğer yanıdır.

İnsanlara dönük güvenin ve umudun üzerinde yükselebileceği bir temel, tarih bilinciyle/bilimsel-realist düşüncelerle yani teoriyle, nesnel ve toplumsal gerçekliğe bakmaktır. Sol düşüncelerin ve duyguların, bir insan hayatının farklı evrelerinde kalıcılığını ve yeniden üretimini sağlayan ana etmen bilimsel/teorik perspektif olmalıdır. Bu perspektif sağlam değilse ve tahkim edilip geliştirilmiyorsa, “umut etmekten yorulmak”, nihilizme savrulmak, “insandan umudu kesmek”, hayatın yorucu ve yıpratıcı süreçleri içerisinde her zaman mümkündür. Tarih ve toplum teorisi, insan kolektiviteleri arası ilişkilerdeki örüntüsel eğilimleri, yapıları, kitlelerin düşünceleri ile eylemleri arasındaki bağıntıyı incelediğinden, buradan kalkılarak "insana" gidilmelidir.

“Kuru otlar”a bir tepenin üzeriden/"tepeden" bakmak ya da baktığını sanmak yerine, bu “otlardan” biri olmak, aynı zamanda farklılaşıp gelişkini ve ileriyi onlara anlatmak, onlar arasında birlikte bu doğrultuda çalışmak… Çünkü aydın, arayışçıdır; gelişkini ve ilerici olanı arar. Aramalıdır.

Merak ile, tutku ile, aşk ile, teori ile, çünkü yaşamanın heyecanı ile…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.