16 Mart 2025 Pazar

Faşizm hortluyor mu?..

Mahmut Boyuneğmez


Serdal Bahçe’nin soL portaldaki “Faşizm nereden gelir?” (16.06.2024, https://haber.sol.org.tr/yazarlar/serdal-bahce/fasizm-nereden-gelir-393782) yazısındaki tezleri değerlendirmek istiyoruz. Bu yazıda hakikate yaklaşan bir yönseme bulunsa da, faşizm hakkında yanlış kavrayışlar da bulunuyor. Birlikte bakalım.

1. Avrupa Parlamentosu (AP), Avrupa Birliği’ne katılan ülkelerin politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında etkin biçimde söz sahibi değildir. Avrupa Birliği Konseyi (AK), AB’ne üye devletlerin hükümetlerinde yer alan bakanlardan oluşmaktadır ve AB politikalarının belirlenmesinde önemli olan organ budur. Dolayısıyla AP’nda (aşırı) sağ partilerin temsilcilerinin sayısının artmasının, pratikte doğurabileceği anlamlı bir sonuç yoktur.

2. “Faşizm mi? Artık onu anlamadan kapitalist üretim tarzını, kapitalist toplumsal sistemi anlamak mümkün değildir. Faşizm zamane kapitalizmi için olanaklı tek üst yapı olacaktır.” (Serdal Bahçe). Oysa zamanımızın kapitalist devlet tipini ya da siyasal rejimini bilimsel yaklaşımla “faşizm” olarak nitelemek mümkün değil. Kitlelerin mücadelelerinin yükselişe geçmesi durumunda faşist hareketlerin sermaye sınıfının toplumsal iktidarını korumak üzere harekete geçtiği, paramiliter örgütlenmelerle sınıf hareketine ve sosyalist güçlere dönük terör eylemleri düzenlediği bilinen gerçekler. Fakat bugün için Avrupa’da da Türkiye’de de faşist/sağ partilerin bu amaçla harekete geçmesi olanaklı değil. Çünkü sosyalistler ve işçi sınıfının örgütlülüğü zayıf durumda. Üstelik devrimci durum süreçlerinde askeri darbelerle sermaye sınıfının toplumsal iktidarını restore etmek gibi bir almaşık yolun olduğu da açık. Dolayısıyla günümüzün siyasal rejimlerinin faşist olduğunu iddia etmek yerine, kapitalist demokrasilerin biçimsel temsili özellikler yanı sıra faşizan özellikler de kazanmış olduğunu, şiddet, yasaklama, sansür, denetim, gözetleme gibi faşizan uygulamaların, burjuva demokrasilerine içselleştirilmiş olduğunu görmek gerekiyor. Kapitalist demokrasi, işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasındaki güç ilişkilerinin durumuna göre, görece hakların ve özgürlüklerin ilerletildiği ve gelişkin olduğu dönemleri de, bunların geriletildiği ve zayıf olduğu dönemleri de bünyesinde barındırır. Kapitalist demokrasi ve devlet statik değil, dinamik bir siyasal ilişkiler ağı ve yapılanmadır. Kapitalist demokrasi eksikli, yarım, gerici, faşizan ve “anti-demokratik” yanlar taşır. Günümüzde kapitalist demokrasi, kimilerinin “faşizm” olarak yorumladığı özelliklerle birlikte vardır. Bu siyasal rejimin adı faşizm değil, kapitalist demokrasidir.

3. “Siyaset ve kuram ilişkisi gariptir, siyaset çoğunlukla anlık olarak kuramdan bağımsız bir eylemmiş gibi görünse de kuramsal tespitin yerindeliği kaderi tayin eder son kertede. Yanlış tespit vahim sonucu getirdi; faşistler sokaktaydı ama faşizm bilfiil kapitalist devletin içinden geldi” (Serdal Bahçe) Bahçe, 12 Eylül 1980 askeri darbesini, “faşizm” olarak yorumluyor. Oysa askeri darbe ve ardından oluşturulan askeri diktatörlük, Türkiye’de kapitalist demokrasinin geçici bir süre askıda kalmasını, kapitalist sınıfın toplumsal iktidarının bu geçici olağanüstü devletle korunması ve güvence altına alınmasını anlatır. Faşizm, kapitalist devletin totaliter olağanüstü bir biçimidir. Kapitalist devletin başka ve olağanüstü bir biçimi ise askeri diktatörlüktür. Örneğin 12 Eylül askeri darbesi sonrasında görece kısa bir zaman zarfında askeri diktatörlük devletin ve siyasal rejimin karakteristiği olmuştur. Askeri darbeler, askeri diktatörlükler ile faşist devlet bir ve aynı olgular değildir.

4. “Yalçın Hoca 1970lerdeki bu siyasal stratejiyi eleştirirken kapitalist devleti bir vektörler toplamı olarak betimlemişti. Bu vektörler aslında uygulanan basıncın yönünü göstermekteydi. Eğer bu yönler çok dağınık bir örüntü sergiliyor ise burjuva demokrasisine işaret ediyorlardı. Diğer taraftan, eğer vektörler aynı yöne işaret ediyorlarsa, basıncın yoğunlaştığını gösteriyordu bu durum; sonuç faşizmdi. Kısacası, burjuva demokrasisi ile faşizm arasında çok da büyük bir mesafe yoktu. Elbette ki mesafe kısaydı; ama toplumsal ve siyasal olarak çok ama çok önemliydi. Hoca 1970lerin devrimcilerinin bu mesafeyi çok abarttıkları için geleni göremediklerini anlatmıştı; bir yere kadar haklı çıktı. Beklenmeden gelen 12 Eylül faşizmi toplumun üstünden silindir gibi geçti.”

Eğer kapitalist demokrasi, moleküler toplumsal öğelerinin hareketli olduğu suya benzetilirse, faşist devlet ve siyasal rejim artık nitelikleri farklılaşmış, içerdiği toplumsal öğelerin hareketsizleştiği bir buz gibi düşünülebilir. Ya da kapitalist demokrasi görünen ışığın renk tayfına benzetilirse, faşizm, elektromanyetik ışınların dalga boyu en düşük kesimini oluşturan ve görünür ışığa göre farklı nitelikleri olan gamma ışınlarına karşılık gelir. Faşist devlet ve askeri diktatörlükler, kapitalist devletin olağan biçiminden/kapitalist demokrasiden nitelik olarak farklıdır. Faşist devlet, totaliterdir.

5. “Faşizm bir devlet formasyonu olarak sermaye ve mülk sahiplerinin kurumsal ve açık diktatörlüğüdür. Bu formasyonun çok parti ile mi tek parti ile mi gerçekleştirildiğinin çok da bir önemi yoktur.”

Burada bir kafa karışıklığı var. Totaliter faşist devletin aksine, otoriter rejimler ve devletler, hükümetin kontrolü altında olmayan toplumsal ve ekonomik kurumların varlığıyla bilinir. Otoriter siyasal rejimler, liberal demokrasilerin karşıt kutbu değildir. Daha çok varsayımsal “ideal” liberal demokrasi ile otoriter yönetimler arasında bir siyasal rejim spektrumunun varlığından bahsedilebilir ve kapitalist ülkelerin birçoğunda bu demokrasi spektrumunun belirli bir dalga boyuna karşılık gelen siyasi rejimlerin olduğunu düşünmek gerekir. Siyasal rejim biçimi olarak burjuva demokrasilerinde değişen yoğunlukta şiddet uygulamalarına başvurulduğu, toplumsal örgütlenmelere sınırlar getirilebildiği ya da bu sınırların kaldırıldığı, hakların ve özgürlüklerin geriletildiği ya da geliştirildiği gözlenir. Bunların durumu, sınıflar arası mücadelelere ve güç ilişkilerine bağlıdır.

6. “İşçi sınıfı gerilediğinde ve ekonomik/toplumsal mevzilerini bıraktığında kapitalist devletin faşizan damarı kabarmıştır. Şimdi Avrupa’da olan da budur. Suçlu ne Le Pen’dir, ne de AFD, ne ÖVP’dir ne de Melloni. Faşizm içeriden sökün eder, dışarıdan değil.”

Evet, kapitalist demokrasi günümüzde, faşizan uygulamalarla ve aşırı sağcı/faşist partileri bünyesinde barındırarak var olmaktadır.

7.  “Sermayenin karşı saldırısıyla birlikte kapitalist âlemde gelir ve servet dağılımı giderek bozulmuştur. Hayatın her alanının sermayenin tahakkümüne açıldığı bu ortamda orta karar/ hafif meşrep bir burjuva demokrasisi mümkün değildir. “

“Kapitalist devlet artık apaçık bir sermaye diktatörlüğüdür. Çok partili bir sistem, ya da uluslararası angajmanlar önemli değildir. Siyasal alanı genişleten şey emekçilerin ve çalışanların tuttukları mevzilerdi; şimdi yoklar. Onlar yok iken sadece ulusal değil, küresel olarak örgütlenmiş bir faşizm ile karşı kaşıya kalmak kaçınılmaz oldu. Gazze karşısındaki vurdumduymazlık size ne anlatıyor?”

“Yeni liberalizm denilen sermaye saldırısı emeğin tüm ekonomik ve siyasal korunaklarını yok ederek kapitalist devletlerin burjuva demokratik formlarından feragat etmelerine yol açtı. Bu nedenle (kavramı çok sevmesem de) yeni liberalizm özünde faşizme bir çağrıdır.”

“Tüm bu süreç, yeniden vurgulayalım, sosyalizmin ve işçi sınıfının yenilmesinin soncudur. 20ler ve 30larda yenildiklerinde ortaya çıkan faşizmdi.  (...) (Burjuva demokrasisi-MB) bağrında gizil ve sürekli bir faşizmi barındırıyor.”

Bize göre, iki dünya savaşı arasındaki klasik faşizm örneklerinin mirası, artık kapitalist demokrasiler tarafından genel ve yaygın olarak içselleştirilmiştir. Kapitalist demokrasilerde toplumsal iktidar ilişkileri, biçimsel demokratik nitelikler yanı sıra faşizan nitelikler de kazanmıştır. Bu durum neo-liberalizmin otoriter yönetim ihtiyacı ve eğiliminin olduğu 1980’lerin başından günümüze ulaşan tarihsel kesitte billurlaşmıştır. Neo-liberal otoriter kapitalist devletleri ve kapitalist demokrasileri, “faşist devlet” ve “faşist siyasal rejimler” olarak görmek yerine, bu devlet ve demokrasi biçiminin içkin (mündemiç) bir özelliği haline gelmiş faşizan özelliklerden bahsetmek yerinde olur. 16.06.2024

Ek okuma önerileri:

i) https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2023/06/ebnem-oguzun-yeni-fasizm-degerlendirmesi.html 

i) https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2023/06/yasar-ayaslinin-eski-ve-yeni-fasizm-adli-kitabi.html

iii) https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2023/09/bir-mini-sozluk-ve-turkiyedeki-rejim.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...