27 Kasım 2024 Çarşamba

Emeklilik Hakkı

Mahmut Boyuneğmez

1999 yılında yapılan değişiklikle birlikte kadınlarda emeklilik yaşı 58, erkeklerde 60 oldu. 2008 yılında ise ilk kez sigortalı olarak işe başlayacaklar için emeklilik yaşı 65’e yükseltildi. Emeklilik yaşının yükseltilmesi, neoliberal bir saldırı kapsamında hak kaybıydı. Emekçiler bu düzenlemeyi “mezarda emeklilik” olarak nitelemekte haklılardı. Çünkü Türkiye'de 2020-2025 dönemi için doğuşta beklenen yaşam süresi; erkekler için 75,6 yıl, kadınlar için 81,2 yıl olarak tahmin ediliyor. Yani kadınlar yaklaşık 16 yıl, erkekler yaklaşık 10 yıllık bir süre boyunca emeklilik aylığı alabilir duruma getirildi. 18 yaşında çalışmaya başlamış bir insanın ülkemizde, 47 yıl çalıştıktan sonra emekli olabildiği görülüyor. Bu durumda sormak gerekiyor: Yaşamak için mi çalışıyoruz, yoksa çalışmak için mi yaşıyoruz?..

Üstelik kapitalizm koşulları altında çalışma çoğu durumda insanların yaratıcılığını gösterdiği, güçlerini ve yeteneklerini açığa çıkaran, keyifli bir uğraşı olmak yerine, hayatta kalma ve geçimini sağlamanın yolu, katlanılması gereken, rutinleşmiş, sıkıcı ve bıktırıcı bir iş durumunda. Günümüzde mevcut teknolojik düzeyin elverdiği 6 saatlik çalışma ve 3 günlük hafta sonu tatili olanaklıyken, 8 saatin de üzerinde çıkan, ağır ve yorucu işlerde çalışma ise olabildiğince yaygın. Oysa işsizliğin, özellikle gençlerde işsizliğin boyutları iyi biliniyor. Türkiye’de işçi sınıfı içerisinde işsizlik oranı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde bulunuyor. Tam istihdamın sağlandığı koşullarda, çalışma saatleri 6 saate indirilebilir, hafta sonu tatili 3 güne rahatlıkla çıkarılabilir.

Emeklilik konusuna daha yakından bakalım. Bugün Türkiye’de sigortalı olarak aktif çalışanların, emeklilere-malullere-ölüm aylığı alanlara oranını belirten aktif/pasif oranı 1,63 düzeyinde bulunuyor. Türkiye’de mevcut emeklilerin aylıklarının tümünü, sigortalılardan toplanan primler karşılıyor, hatta biraz da artanı var. Bunun nedeni, emeklilerin aylıklarının reel olarak çok erimiş olması. Emeklilerin aylıkları, toplanan prim gelirlerinden rahatlıkla ödenebiliyor.

Tahmin edilen sigortasız çalışan sayısı 2,5 milyon civarında. TUİK tarafından işsizlerin sayısı Temmuz-Eylül 2024’te 3 milyon 106 bin olarak bildirilmiş bulunuyor (aslında “geniş tanımlı” işsizlik çok daha fazla). Türkiye'de toplam 25,2 milyon aktif sigortalıya (çalışana) karşılık 16,2 milyon pasif sigortalı (emekli aylığı, ölüm aylığı, malullük aylığı alanlar vd.) var. Sigortasız çalışanları ve işsizleri topladığımızda kabaca 6 milyon kişinin, tam istihdam sağlandığında ve sigortalı olduklarında, aktif sigortalı/pasif sigortalı oranını 1,93 düzeyine çıkaracağı görülüyor. Bu da sistemin kendini daha rahat çevirmesine yetecek bir düzey. Türkiye’nin kapitalist toplumsal ilişkileri tam istihdamı sağlamaya ve işçileri sigortasız çalıştırmayı önlemeye elvermediğinden, pasif sigortalıların/emeklilerin sayısı azaltılmaya çalışılıyor, yani emeklilerin daha uzun bir süre çalışma hayatında kalmaları ve geç yaşlarda emekli olmaları sağlanıp, ölmelerine kadar geçen daha kısa sürelerde aylık geliri elde etmelerine izin veriliyor. Üstelik bireysel emeklilik sistemine devlet yüzde 30 oranında katkı koyup, sigorta şirketlerinin kasasında büyük bir fon oluşmasına ön ayak olurken, mevcut emeklilik sistemine bütçeden para transferi yoluna gidilmiyor. Emeklilerin sağlık giderlerinin karşılanmasına giden devletin ayırdığı bir para bulunuyorken, bu konuda da sorumluluk tam olarak yerine getirilmeyip, tüm emekçilerden sağlıkta katkı payı eczaneler üzerinden alınıyor.

Çalışma hayatı boyunca topluma hizmet etmiş emekçilerin, geç yaşlarda emekli olup, yaşam kaliteleri düştükten sonra emeklilik hayatı yaşamalarının sorgulanması gerekiyor. 2008’den itibaren Türkiye’deki emekçilerin emekli olana kadar 47-50 yıl boyunca çalışması gerekiyor. Üstelik birçok emekli geçim derdi nedeniyle ve emekli maaşları yetmediğinden emeklilikten sonra çalışmaya devam ediyor. İyi bir yaşam için insanın güç ve yeteneklerinin pratiğe döküldüğü/gerçekleştiği sağlıklı bir çalışma hayatı elzemse de kapitalizm, insanlara “çalışmak için yaşayacaksınız” dışında bir alternatif bırakmıyor. Çünkü bu çalışma, kapitalistlerin alın terinin sömürüsü üzerinden kar etmesiyle sonuçlanıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...