Mahmut
Boyuneğmez
1999 yılında yapılan
değişiklikle birlikte kadınlarda emeklilik yaşı 58, erkeklerde 60 oldu. 2008
yılında ise ilk kez sigortalı olarak işe başlayacaklar için emeklilik yaşı 65’e
yükseltildi. Emeklilik yaşının yükseltilmesi, neoliberal bir saldırı kapsamında
hak kaybıydı. Emekçiler bu düzenlemeyi “mezarda emeklilik” olarak nitelemekte
haklılardı. Çünkü Türkiye'de 2020-2025 dönemi için doğuşta beklenen yaşam
süresi; erkekler için 75,6 yıl, kadınlar için 81,2 yıl olarak tahmin ediliyor.
Yani kadınlar yaklaşık 16 yıl, erkekler yaklaşık 10 yıllık bir süre boyunca
emeklilik aylığı alabilir duruma getirildi. 18 yaşında çalışmaya başlamış bir
insanın ülkemizde, 47 yıl çalıştıktan sonra emekli olabildiği görülüyor. Bu
durumda sormak gerekiyor: Yaşamak için mi çalışıyoruz, yoksa çalışmak için mi
yaşıyoruz?..
Üstelik kapitalizm koşulları
altında çalışma çoğu durumda insanların yaratıcılığını gösterdiği, güçlerini ve
yeteneklerini açığa çıkaran, keyifli bir uğraşı olmak yerine, hayatta kalma ve
geçimini sağlamanın yolu, katlanılması gereken, rutinleşmiş, sıkıcı ve
bıktırıcı bir iş durumunda. Günümüzde mevcut teknolojik düzeyin elverdiği 6
saatlik çalışma ve 3 günlük hafta sonu tatili olanaklıyken, 8 saatin de
üzerinde çıkan, ağır ve yorucu işlerde çalışma ise olabildiğince yaygın. Oysa
işsizliğin, özellikle gençlerde işsizliğin boyutları iyi biliniyor. Türkiye’de
işçi sınıfı içerisinde işsizlik oranı yaklaşık yüzde 30 düzeyinde bulunuyor. Tam
istihdamın sağlandığı koşullarda, çalışma saatleri 6 saate indirilebilir, hafta sonu tatili 3
güne rahatlıkla çıkarılabilir.
Emeklilik konusuna daha
yakından bakalım. Bugün Türkiye’de sigortalı olarak aktif çalışanların,
emeklilere-malullere-ölüm aylığı alanlara oranını belirten aktif/pasif oranı 1,63
düzeyinde bulunuyor. Türkiye’de mevcut emeklilerin aylıklarının tümünü,
sigortalılardan toplanan primler karşılıyor, hatta biraz da artanı var. Bunun
nedeni, emeklilerin aylıklarının reel olarak çok erimiş olması. Emeklilerin
aylıkları, toplanan prim gelirlerinden rahatlıkla ödenebiliyor.
Tahmin edilen sigortasız
çalışan sayısı 2,5 milyon civarında. TUİK tarafından işsizlerin sayısı Temmuz-Eylül
2024’te 3 milyon 106 bin olarak bildirilmiş bulunuyor (aslında “geniş tanımlı”
işsizlik çok daha fazla). Türkiye'de toplam 25,2 milyon aktif sigortalıya
(çalışana) karşılık 16,2 milyon pasif sigortalı (emekli aylığı, ölüm aylığı,
malullük aylığı alanlar vd.) var. Sigortasız çalışanları ve işsizleri
topladığımızda kabaca 6 milyon kişinin, tam istihdam sağlandığında ve sigortalı
olduklarında, aktif sigortalı/pasif sigortalı oranını 1,93 düzeyine çıkaracağı
görülüyor. Bu da sistemin kendini daha rahat çevirmesine yetecek bir düzey. Türkiye’nin
kapitalist toplumsal ilişkileri tam istihdamı sağlamaya ve işçileri sigortasız
çalıştırmayı önlemeye elvermediğinden, pasif sigortalıların/emeklilerin sayısı
azaltılmaya çalışılıyor, yani emeklilerin daha uzun bir süre çalışma hayatında
kalmaları ve geç yaşlarda emekli olmaları sağlanıp, ölmelerine kadar geçen daha
kısa sürelerde aylık geliri elde etmelerine izin veriliyor. Üstelik bireysel
emeklilik sistemine devlet yüzde 30 oranında katkı koyup, sigorta şirketlerinin
kasasında büyük bir fon oluşmasına ön ayak olurken, mevcut emeklilik sistemine
bütçeden para transferi yoluna gidilmiyor. Emeklilerin sağlık giderlerinin
karşılanmasına giden devletin ayırdığı bir para bulunuyorken, bu konuda da
sorumluluk tam olarak yerine getirilmeyip, tüm emekçilerden sağlıkta katkı payı
eczaneler üzerinden alınıyor.
Çalışma hayatı boyunca topluma
hizmet etmiş emekçilerin, geç yaşlarda emekli olup, yaşam kaliteleri düştükten
sonra emeklilik hayatı yaşamalarının sorgulanması gerekiyor. 2008’den itibaren
Türkiye’deki emekçilerin emekli olana kadar 47-50 yıl boyunca çalışması
gerekiyor. Üstelik birçok emekli geçim derdi nedeniyle ve emekli maaşları
yetmediğinden emeklilikten sonra çalışmaya devam ediyor. İyi bir yaşam için
insanın güç ve yeteneklerinin pratiğe döküldüğü/gerçekleştiği sağlıklı bir çalışma
hayatı elzemse de kapitalizm, insanlara “çalışmak için yaşayacaksınız” dışında
bir alternatif bırakmıyor. Çünkü bu çalışma, kapitalistlerin alın terinin
sömürüsü üzerinden kar etmesiyle sonuçlanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.