KARL MARX
VERA ZASULİÇ’E MEKTUP[1]
(1881)
1°
Kapitalist üretimin doğuşunu incelerken, bunun temelinde “üreticinin üretim araçlarından
kökten ayrılışının” yattığını (işin sırrının bu olduğunu) söyledim, (Kapital’in Fransızca çevirisi, s. 315,
sütun I.[2]) ve ayrıca, “Bütün bu
evrimin temeli, tarımsal üreticinin mülksüzleştirilmesidir.
Bu da şimdiye kadar, köklü biçimde ancak İngiltere’de oldu. ... Ama Batı Avrupa’nın bütün öteki ülkeleri
aynı hareketi geçirmektedirler.” dedim. (l. c., sütun I.[3])
Demek
ki; ben, Batı Avrupa ülkelerinde bu
hareketin “tarihsel yazgı” olma yanını özellikle sınırladım. Niçin? Lütfen
XXXII. bölümü karşılaştırınız, orada şunlar yazılıdır:
“Bireylerin
malı olan dağınık üretim araçlarının, toplumsal ve yoğunlaşmış birimler haline,
pek çok insanın cüce mülkiyetinin birkaç kişinin dev mülkiyeti haline dönüştürülmesi,
... halk yığınlarının bu korkunç ve ıstıraplı mülksüzleştirme işlemi,
sermayenin tarihinin başlangıcını teşkil eder. ... Başkalarının ... emeklerinin
sömürülmesine dayanan kapitalist özel
mülkiyet...” (s. 340, sütün II.[4])
Böylece,
son tahlilde, bir mülkiyet biçimi, başka
bir özel mülkiyet biçimine sokulmuş olmaktadır (Batı hareketi). Rus
köylüsünün elindeki toprak hiç bir zaman özel
mülkiyet olmadığına göre, bu gelişme nasıl uygulanacaktır?
2°
Tarihsel bakımdan, Rus köy komününün kaçınılmaz
dağılışı lehinde biricik sav şudur:
Çok
gerilere gidildiğinde, Batı Avrupa’da, her yerde az çok eski (arkaik) tipte
komün mülkiyeti bulunur; toplumsal ilerleme ile bu, her yerde yok olmuştur.
Niçin yalnızca Rusya’da aynı yazgıya uğramasın?
Yanıtlıyorum:
Çünkü Rusya’da, bu ülkeye özgü koşulların bir araya gelmesi yüzünden, ulusal
ölçüde kurulmuş olan tarım komünü, ilkel niteliklerinden adım adım kopabilir ve
doğrudan doğruya, ulusal ölçüde kolektif üretimin unsuru olarak gelişebilir.
Kapitalist üretimin çağdaşlığından ötürüdür ki, Rus tarım komünü, kapitalizmin (korkunç)
iğrenç serüvenlerinden geçmeden, bu üretimin tüm olumlu yanlarını
benimseyebilir. Rusya, modern dünyadan tecrit edilmiş değildir; Doğu Hindistan
gibi bir yabancı fatihin kurbanı da olmamıştır.
Kapitalist
sistemin Rus heveslileri böyle bir çözümün teorik
olanağını yadsımaya kalkarlarsa, kendilerine soracağım soru şudur: makineleri,
buharla işleyen gemileri, demiryollarını vb. işletebilmek için Rusya, Batı
gibi, makine sanayinin o uzun kuluçka döneminden geçmek zorunda kaldı mı? Şunu
da açıklasınlar, nasıl oldu da (bankalar, kredi kurumlan vb. gibi) Batıda
yaratılması yüzyıllar sürmüş olan değişim mekanizmasını göz açıp kapayana dek
ülkelerine sokabildiler?
Eğer
kurtuluş anında tarım komünleri ilk önlem olarak normal refah koşullarına
kavuşturulsaydı, eğer, bundan sonra, büyük kesimi köylülerin sırtından olmak
üzere ödenen o muazzam borçlar, kapitalist biçimine bürünmüş olan “toplumun
yeni temel direkleri”ne devlet eliyle verilen (ve gene köylünün sırtından
çıkan) öteki büyük paralarla birlikte — eğer bütün bu masraflar komünün gelişmesine harcansaydı, bugün kimse,
komünün yıkılışının “tarihsel kaçınılmazlığı”nın rüyasını görmezdi; herkes
bunun Rus toplumunun yeniden doğuşunun unsuru olduğunu ve hâlâ kapitalist
düzenin köleleştirdiği ülkelere kıyasla bir üstünlük olduğunu teslim ederdi.
(Rus komününe gelişme unsurları katabilen sadece kapitalist üretimin çağdaşlığı
değildir.)
(Gelişme
yoluyla) Rus komününün korunması için elverişli bir başka koşul da, bu komünün
sadece (Batı ülkelerinde) kapitalist üretimin çağdaşı olmaması, ama bu
toplumsal düzen henüz olduğu gibi dururken, kapitalist üretimi, Batı Avrupa’da
olsun Amerika Birleşik Devletleri’nde olsun, bilimle, halk yığınlarıyla ve
kendi doğurduğu üretici güçlerle çatışır durumda (bir sözcükle, bu üretim
biçiminin göze batan çelişkilerin, dönem dönem gelen felâketlerin alanı haline
geldiği ve en körüne bile top[lumun] [,..]a dönmesiyle yok olması kaçınılmaz
olan geçici bir üretim sistemi olarak göründüğü durumda) bulmasıdır.
Bir
sözcükle, Rus komünü, kapitalist üretim biçimini, modern toplumun “eski”
(arkaik) tipteki ortak mülkiyete dönüşerek —devrimci eğilimler taşımaktan uzak
olan ve çalışmalarında Washington hükümetince desteklenen bir Amerikalı yazarın[5] dediği gibi— modern
toplumun yöneldiği “yeni sistem”in “arkaik toplumsal tipte daha yüksek bir
biçimde (in a superior form) bir
yeniden doğuş (a revival) olacağı”,“yeni
sistem”e (“üst plan”) dönüşerek yok olmasıyla son bulacağı bir bunalım içinde
bulmaktadır.
O
halde, hiç değilse birbirini izleyen bu değişik durumları tanımak gerekir.
Bunlar hakkında bir bilgimiz yok.[6] Bu komün, şu ya da bu
biçimde sonu gelmeyen dış ve iç savaşlar ortasında yok oldu gitti. Ola ki
bunlar, Cermen kabilelerin İtalya’yı, İspanya’yı, Galya’yı vb. fethetmeye
geldiklerinde zor altında yok olmuşlardır. Arkaik tipte komün artık yoktu. Bununla
birlikte onun doğal canlılığını iki olgu kanıtlar. Ortaçağın bütün
felâketlerine karşın hâlâ yaşayan, örneğin benim doğduğum yer olan Trier
bölgesinde olduğu gibi, bugüne dek varlığını koruyabilen dağınık örnekler var.
Ama bu eski biçim kendisini izleyen komün üzerinde —ekilip-biçilen toprağın
özel mülkiyet olduğu, ormanların, otlakların ve köylerin bitişiğindeki boş
toprakların vb. hâlâ komün toprağı olarak kaldığı komün üzerinde— öylesine
derin izler bırakmıştır ki, Maurer, (geçmişi daha yakın zamanlara giden) bu
ikincil şekillenmedeki komünü çözerek arkaik prototipi yeniden kurabilmiştir. Bu
eski biçimden alınma karakteristik nitelikler yüzünden Cermenlerin
fethettikleri bütün ülkelere soktukları bu yeni komün bütün ortaçağ boyunca
biricik özgürlük ve halkçı yaşam ocağı olabiliyordu.
Tacitus’un
döneminden sonra (Cermen), (tarımsal), (arkaik) komün hayatı hakkında ya da
bunların ne zaman yok oldukları konusunda hiç bir şey bilmiyorsak da, Jül
Sezar’ın yazıları yüzünden hiç değilse bunların hareket noktası hakkında bir
bilgimiz var. Onun zamanında tarıma elverişli topraklar her yıl bölüşülüyor.
Ama gentes (Geschlechter) ve (ayrı ayrı) Cermen konfederasyonlarının
kabileleri arasında, henüz komünün birey olarak üyeleri arasında değil. Demek
ki kırsal (tarımsal) komün, Cermen
ülkesinde daha eski bir tipten gelmedir ve bu tip Asya’dan hazır olarak ithal
edilmedi, olduğu yerde kendiliğinden-gelme bir gelişmenin ürünü oldu. Bu tipe
orada —Doğu Hindistan’da— da, her zaman arkaik şekillenmenin son aşaması, ya da son dönemi olarak rastlıyoruz.
Salt
teorik bakımdan, yani hep normal yaşam koşullarının bulunduğunu varsayarak
(“kırsal komün”ün) olanaklı yazgıları hakkında (şimdi) bir hüküm verebilmek için,
onu daha eski tiplerdeki “tarım komün”ünden ayırt eden bazı ayırt edici niteliklerini
burada belirtmem gerekiyor.
İlkönce,
daha önceki ilkel toplulukların tümü, üyelerinin doğal yakınlığı (aynı aileden
oluşu) üzerine dayanıyorlar; bu güçlü, ama dar bağı koparmakla tarım komünü
yabancılarla temasa kendini uydurmada, genişlemede ve bu temasa göğüs germede
daha yetenekli duruma gelir.
Üstelik
bu komünde ev ve onun tamamlayıcısı evin avlusu şimdiden çiftçinin özel
mülkiyetidir, oysa tarımın başlamasından önce uzun süre ortaklaşa ev, daha
önceki toplulukların maddî temellerinden biri olmuştu.
Ve
nihayet, her ne kadar tarıma elverişli toprak, komün mülkiyetiyse de, tarım
komününün üyeleri arasında belli zaman süreleri için bölüşülmektedir, öyle ki,
her tarım üreticisi kendisine ayrılan toprağı kendi hesabına işler ve ürünü de
birey olarak kendisi alır, daha eski topluluklarda ise, üretim ortaklaşa
yapılmaktaydı ve yalnızca ürün bölüşülmekteydi. Kolektif, ya da kooperatif üretimin
bu ilkel tipi, besbelli ki üretim araçlarının toplumsallaşmasının değil,
bireyin güçsüzlüğünün sonucuydu.
“Tarımsal
komün”ün özünde taşıdığı bu ikili niteliğin ona güç ve canlılık kattığı kolayca
anlaşılır, çünkü bir yandan ortak mülkiyet ve bundan doğan tüm toplumsal
ilişkiler ona güçlü bir dayanak sağlamakta ve aynı zamanda özel ev, tarıma elverişli
toprakların tarlalar halinde işlenmesi ve ürünün özel mülkiyet olarak edinilmesi,
daha ilkel toplulukların koşullarında mümkün olmayan bireyselliğin gelişmesine
olanak vermektedir. Ama şu da besbelli ki, aynı ikili nitelik zamanla bir
dağılma nedeni haline gelebilir. Karşıt (ters düşen) ortamların tüm etkileri
bir yana, hayvan mülkiyeti olarak taşınabilir servetin birikimi (toprak kölesi
biçimde zenginliğin varlığını kabul etsek bile), bu birikimden ayrı tutulamayan,
ama açıklaması bizi çok uzaklara götürecek olan taşınabilir unsurun bizzat tarımda
daha önemli bir rol oynaması, ekonomik ve toplumsal eşitliğin bozucusu gibi
etki yapacak ve bizzat komünün bağrında önce tarıma elverişli toprağın özel
mülkiyete dönüşmesine, ormanların, otlakların, köy bitişiğindeki toprakların
vb. de özel mülkiyetin komünal ekleri
haline gelmesine götürecek olan çıkar çatışmalarının doğmasına neden olacaktır.[7] “Tarım komünü”nün her yerde
toplumların arkaik şekillenmesinin en
yeni tipi olarak ortaya çıkması ve eski ve modern Batı Avrupa’nın tarihsel
hareketinde tarım komünü döneminin, komünal mülkiyetten özel mülkiyete geçiş
dönemi olarak, ilkel şekillenmeden ikincil şekillenmeye geçiş dönemi olarak
gözükmesi bu yüzdendir. Ama bu, bütün hal ve koşullarda (bütün tarihsel
ortamlarda) “tarım komünü”nün gelişmesi bu yolu izleyecek demek midir? Hiç de
öyle değil. Tarım komününün yapı biçimi şu seçeneği olanaklı kılmaktadır: Ya
içerdiği özel mülkiyet unsuru ağır basacaktır, ya da kolektif unsur üstün gelecektir.
Her şey onun yerleşmiş bulunduğu tarihsel ortama bağlıdır... Bu iki çözüm a priori olanaklıdır, ama besbelli
bunlardan her biri için tamamen değişik tarihsel ortam gereklidir.
3°
(Şimdi, Rusya’daki “tarım komünü”ne gelerek, bir an için bu komünü ezen tüm
yoksullukları konu dışında tutuyorum. Burada sadece bu komünün, kolektif biçiminin
ve tarihsel ortamının sağladığı bundan sonraki gelişme yetenekleri üzerinde
duruyorum.)
“Tarım
komünü”nün bugüne kadar ulusal ölçüde varlığını sürdürebildiği biricik Avrupa
ülkesi Rusya’dır. Doğu Hindistan gibi bir yabancı fatihin kurbanı değildir. Modern
dünyadan tecrit edilmiş olarak da yaşamını sürdürmüyor. Toprağın ortaklaşa
mülkiyeti, bir yandan bölge bölge ve bireysel tarımı doğrudan doğruya ve adım
adım (aynı zamanda maddî ve entelektüel ilişkiler içinde bulunduğu Batıda
kapitalist üretim çağdaşlığı...) Rus köylülerinin şimdiden bölünmemiş,
otlaklarda uygulamakta oldukları kolektif tarıma çevirme olanağını sağlıyor; toprağının
fizik dış görünüşü onu geniş ölçüde makineli işletmeye davet etmektedir; Rus
köylüsünün artel sözleşmesine alışkanlığı,
onun, parsellere bölünmüş çalışmadan kolektif çalışmaya geçmesini kolaylaştırmaktadır
ve nihayet bunca zaman köylünün sırtından geçinmiş olan Rus toplumu, bu geçiş
için gerekli avansları ona borçludur. (Kuşkusuz ilk iş olarak komünü bugünkü temeli üzerinde normal haline
getirmek gerekir, çünkü köylü her yerde ani değişmelere karşıdır.) Öte yandan,
dünya pazarına hükmeden Batı (kapitalist) üretimin çağdaşlığı, Rusya’ya kapitalist sistemin aşağılayıcı etkilerine
uğramadan, bu sistemin sağlamış olduğu tüm olumlu katkıları komüne kazandırma
olanağını vermektedir.
Eğer
“toplumun yeni temel direkleri”nin sözcüleri, modern tarımsal komünün bu
gösterilen evriminin teorik bakımdan olanağını yadsırlarsa, kendilerine,
Rusya’nın, makinelere, buharla çalışan gemilere, demiryollarına vb. varmak için
Batı gibi makine sanayinin, uzun kuluçka döneminden geçip geçmediğini sormak
gerekir. Kendilerine (bankaları anonim şirketleri vb. gibi) geliştirilmesi
(başka yerlerde) Batıya yüzyıllara mal olmuş olan bütün o değişim mekanizmasını
göz açıp kapayıncaya dek Rusya’ya nasıl soktuklarını sormak gerekir.
Rusya’da
“tarım komünü”nün öyle bir niteliği var ki, bu, her bakımdan onun zayıf yanını
oluşturur: tecrit edilmiş durumu, bir komünün yaşantısı ile öteki komünün
yaşantısı arasında bağıntı bulunmaması, bu bulunduğu
yerle sınırlı küçük dünyaya, bu tipin içkin niteliği olarak her yerde rastlanmamaktadır,
ama bulunduğu her yerde komünlerin üstünde az ya da çok merkezî bir despotluğun
kurulmasına neden olmuştur. Kuzey Rus Cumhuriyetleri Federasyonu, ilkten
toprakların genişliği yüzünden zorunlu kılınmış gibi gözüken bu tecrit -
durumunun Moğol istilâsından beri Rusya’nın siyasal yazgısınca geniş ölçüde
perçinlendiğini kanıtlar. Bugün bu, ortadan kaldırılması en kolay olan bir engeldir.
Volost denen hükümet kurumlan yerine,
bizzat komünler tarafından seçilen ve onların çıkarlarının savunucusu İktisadî
ve idari organlar olarak görev yapan köylü meclislerinin konması yeter.
Bundan
sonraki gelişmesi yoluyla “tarım komünü”nün korunması için, tarihsel bakımdan,
çok elverişli bir durum ve koşul da, sadece Batı kapitalist üretiminin çağdaşı
olması ve böylelikle bu üretimin ürünlerini, onun modus operandi’sine[8] bağımlı duruma gelmeksizin
elde edebilmesi değildir, kapitalizmin henüz el değmemiş gözüktüğü çağı aşmış
bulunması ve “tarım komünü”nün kapitalizmin tam tersine, Batı Avrupa’da olsun
Birleşik Devletler’de olsun emekçi yığınlarla ve bilimle ve kendisinin yaratmış
olduğu üretici güçlerle çatışma halinde karşılaşması — bir sözcükle bu sistemin
ortadan kalkmasıyla, modern toplumların kolektif mülkiyet ve üretimin “arkaik”,
tipinin daha yüksek bir biçimine dönmeleriyle son bulacak olan bir bunalım
içindeyken onunla karşılaşmasıdır.
Besbelli
ki komünün evriminin adım adım gerçekleşmesi gerekir ve bu yolda ilk adım, onu,
bugünkü temeli üzerinde normal
koşullara kavuşturmaktır.
(Ye Rus
“tarım komünü”nün tarihsel durumunun benzeri yoktur. Yalnız o, Avrupa’da, yakın
geçmişte Batıda hâlâ rastlanan arkaik tip halinde seyrek ve merak uyandırıcı
minyatürler gibi dağınık kalıntılar olarak değil, tersine, koskoca bir imparatorluğa
yayılmış halk yaşamının hemen hemen egemen biçimi olarak kendini koruyabilmiştir.
Rus komününün, toprağın ortaklaşa mülkiyetinde kolektif mülk edinmenin (doğal)
temelini özünde taşımasına karşılık, onun tarihsel ortamı, kapitalist üretimle
çağdaş oluşu, kendisine geniş ölçüde ortaklaşa çalışmanın maddî koşullarını
hazır olarak sağlamaktadır. Demek ki kapitalist sistemin hazırladığı olumlu
katkıları, bu sistemin aşağılayıcı etkilerinden geçmeden edinebilecek
durumdadır. Rus toprağının fizik dış görünüşünün elverişli kıldığı makineli
büyük tarımı, küçük tarımsal üretimin yerine adım adım yerleştirebilir. Demek
ki, o, modern toplumun yöneldiği ekonomik sistemin doğrudan doğruya başlangıç
noktası olabilir ve kendi kendini yok etmekle işe başlamadan deri
değiştirebilir. Tam tersine, işe onu normal duruma getirmekle başlanmalı.) (Ama
“tarım komünü”nün içinde, sadece, bertaraf edilmesi gereken ikilik durumu
yoktur...)
Ama
bunun önünde, devletin malikânelerinin sözünü etmesek de, toprağın hemen hemen
yarısını hem de en iyi kesimini elinde tutan toprak mülkiyeti dikiliyor. İlerideki
evrimi yoluyla “kırsal komün”ün korunmasının yeniden doğuşu bu pahaya olan Rus
toplumunun genel hareketiyle iç içe hale gelmesi işte bu yöndedir.
(Bakımdan
bile.) Rusya, İktisadî bakımdan bile kırsal komünün evrimiyle tarımsal
[...?...][9]dan kurtulabilir; oysa
Rusya, bu durumundan, ülkenin kırsal koşullarının (tümünün) tiksintiyle
reddettiği İngiliz biçimi kapitalistleşmiş çiftçiliğin benimsenmesiyle) çıkmaya
çabalaması boşuna olur.
(Böylece
“kırsal komün”ün tecridinin, bir komünün yaşantısının ötekilerle bağıntısızlığının,
bir sözcükle, komüne (her türlü) tarihsel girişkenliği yasaklayan onun yöresel küçük dünyasının kırılması,
ancak bir genel ayaklanma içinde olabilir.)
(Demek
ki, teorik olarak, Rus “kırsal komünü” — temeli olan toprağın ortaklaşa
mülkiyetini geliştirerek ve gene, özünde taşıdığı özel mülkiyet ilkesini
tasfiye ederek direnebilir; bu komün, modern toplumun yöneldiği İktisadi
sistemin bir hareket noktası
olabilir; kendi kendini yok etmeye kalkmadan deri değiştirebilir; kapitalist düzenden,
sadece olabilecek süresi bakımından toplumun tüm yaşamı içinde hesaba
katılmayacak kadar kısa ömürlü olan kapitalist düzenden geçmeden kapitalist
üretimin insanlığa sağladığı ürünleri ele geçirebilir. Ama saf teoriden inerek
Rus gerçekliğinin toprağına ayak basmak gerekir.)
Bugün
Rus komününü ezen tüm yoksulluklar bir yana, onun sadece kuruluş biçimi ve
tarihsel ortamı göz önünde tutulursa, besbelli ki komünün temel karakterlerinden
biri olan toprağın ortaklaşa mülkiyeti, kolektif üretimin ve mülk edinmenin
doğal temelini oluşturur. Üstelik Rus köylüsünün artel sözleşmesine alışkanlığı, bireysel çalışmadan, daha bölünmemiş
otlaklarda, bataklıkları kurutma çalışmalarında ve genel çıkarın gerektirdiği
başka işlerde şimdiden uyguladığı kolektif çalışmaya geçişi kolaylaştıracaktır.
Ama kolektif çalışmanın asıl tarımda —özel mülkiyet biçimindeki— bireysel çalışmanın
yerini alabilmesi için iki şey gereklidir: böyle bir biçim değiştirme için
iktisadi gereksinme ve bu değiştirmeyi gerçekleştirebilmek için maddi koşullar.
İktisadi
gereksinmeyi “kırsal komün”, normal koşullara girer girmez duyacaktır, yani üzerindeki
yükün kalkmasıyla ve elindeki tarıma elverişli toprağın normal bir alanı
kaplamasıyla. Rus tarımının yalnızca toprak ve az çok ilkel araçlarıyla bireysel
çiftçiden başka şey istemediği zamanlar artık geçmiştir (toprağın
verimliliği)... Çiftçinin ezilmesinin onun tarlasını olumsuz biçimde etkileyip
kısırlaştırdığı o zamanlar artık iyice gerilerde kalmıştır. Ona şimdi gereken
geniş ölçülerde örgütlendirilmiş kooperatif çalışmasıdır. Üstelik üç
desiyatinlik toprağını işlemek için gerekli şeylerden yoksun olan köylü,
desiyatin sayısı on katma çıktığı zaman daha iyi durumda mı olacaktır?
Ama
aletleri, gübreyi, tarımsal yöntemleri vb. kolektif çalışma için vazgeçilmez
olan tüm araçları nerede bulmalı? İşte Rus “kırsal komünü”nün aynı tipteki
arkaik komünlere üstünlüğü burada. Yalnız o, Avrupa’da geniş, ulusal bir ölçüde
varlığını sürdürebilmiştir. Böylece o, kapitalist üretimin çağdaşlığının
kendisine kolektif çalışmanın tüm koşullarını sağladığı bir tarihsel ortam içine
yerleşmiş bulunmaktadır. Kapitalist sistemin boyunduruğundan geçmeden bu
sistemin sağlamış olduğu olumlu kazançları benimseyebilir. Rus toprağının
fiziksel dış görünüşü kooperatif emekle işletilen (kooperatif emeğin elinde)
geniş ölçüde örgütlendirilmiş makineli tarım işletmeciliğini gerekli kılmaktadır.
İlk kuruluş masraflarına —entelektüel ve maddî masraflar— gelince, Rus,
toplumu, sırtından bunca zaman yaşamış olduğu ve yeniden canlandırıcı unsurunu
onda bulmak zorunda olduğu “kırsal komün”e bunları borçludur.
“Kırsal
komün”ün bu gelişmesinin çağımızın tarihsel akımına uyduğunun en iyi kanıtı,
kapitalist üretimin en büyük atılım gösterdiği Avrupa ve Amerika ülkelerinde
uğradığı ölümcül bunalımlardır, o bunalımlar ki, kapitalist üretimin yok olmasıyla
ve modern toplumun en arkaik biçimin daha yüksek bir biçimine —kolektif üretim
ve mülkiyete— dönmesiyle son bulacaktır.
4°
(Teoriden gerçeğe inilirse, Rus komününün bugün güçlü kuvvetlerin bir komplosuyla
karşı karşıya bulunduğunu kimse gizleyemez. Devletçe durmadan sömürülmesinden
başka, bu komün, —borsa/banka, demiryolu, ticareti gibi— kapitalist sistemin
belli bir kesiminin köylülerin sırtından ülkeye yerleşmesini
kolaylaştırmıştır.)
Gelişebilmek
için ilkönce sağ kalmak gerek ve “kırsal komün” hayatının şu anda tehlikede
olduğunu kimse yadsıyamaz.
(Bugün
Rus komününün bizzat hayatının güçlü çıkarların komplosuyla tehlikeye
sokulduğunu pekiyi bilirsiniz. Devlet yükümlülükleriyle ezilmekte, tüccar vb.
gibi kapitalist müdahaleciler ve büyük toprak “sahipleri” tarafından hileyle
sömürülmekte ve bunlar yetmiyormuş gibi, köy tefecilerince, içine atıldıkları
durumdan ötürü kendi bağrında kışkırtılan çıkar çelişkileriyle baltalanmaktadır.)
Çiftçiyi
mülksüzleştirmek için, İngiltere’de olduğu gibi, köylüleri topraklarından
kovmanın gereği yok; bir ukaz[10] ile ortaklaşa mülkiyeti
ortadan kaldırmanın da gereği yok. Gidin köylünün emeğinin ürününü, belli bir
ölçünün üstünde onun elinden koparıp alın ve jandarmanıza ve ordunuza karşın
onu tarlasına bağlı halde tutamazsınız. Roma eyaletlerinde kasaba meclisleri
zamanında, köylüler değil, bizzat toprak sahipleri, kendilerini amansız biçimde
ezmek için resmi bir bahaneden başka şey olmayan bir mülkten kurtulmak için
evlerinden kaçtılar, topraklarını terk ettiler, kendi kendilerini köleliğe
sattılar.
Köylülerin
kölelikten sözde kurtarılmasından bu yana, Rus komünü, devlet tarafından normal
olmayan İktisadi koşullar içine itildi, ve o zamandan beri bu devlet, elinde
tuttuğu toplumsal kuvvetlerden yararlanarak, Rus komününü durmadan ağır yükler
altında ezdi. Ağır vergilerle takati tüketilen Rus komünü, vurgunculuk, büyük
toprak mülkiyeti ve tefecilik için kolayca sömürülebilen hareketsiz bir alan
haline geldi. Bu dıştan gelen baskı, komünün içinde zaten mevcut olan çıkar
çelişkilerini derinleştirdi ve onun dağılıp yok olması yolundaki nedenleri
hızla geliştirdi. Ama hepsi bu kadar değil. Müteşebbislerinin zararlarını ve
kârlarını kendisinin ödediği borsa, spekülasyon, bankalar, anonim şirketler,
demiryolları gibi kapitalist sistemin en kolay büyüyen yumrularını, sıcak serde
yetiştirir gibi köylülerin sırtından geliştirdi. Devlet, köylülerin sırtından,
sıcak serde olduğu gibi, tarımın üretken önkoşullarını hiç bir surette
geliştirmemekle birlikte, bu tarımın ürünlerinin üretici olmayan aracılar
tarafından çalınmasını kolaylaştırmaya pek elverişli olan Batı kapitalist sisteminin
dallarını sıcak serde olduğu gibi büyütmek için (yardımlarını esirgemedi). Böylelikle
devlet, zaten zayıf düşmüş olan “kırsal komün”ün kanını emen bir yeni
kapitalist sülüğün zenginleşmesine yardımcı oldu.
... Bir
sözcükle devlet, tarım emekçisinin, yani Rusya’nın en büyük üretici gücünün
sömürülmesine ve “toplumun yeni temel direklerinin” zengin edilmesini en elverişli
olan teknik ve ekonomik araçların gelişmesine yardımcı oldu (aracılık etti).
5° (Rusya’da
en büyük üretici güç olan, tarım emekçisinin sömürüsüne elverişli ortamı
yaratan ve bu sömürüyü hızlandıran bu düşmanca etkilerin ne olduğu ilk bakışta
anlaşılır.)
(Güçlü
bir karşı-tepki olmadıkça, bu düşmanca etkilerin yardımının yalnızca eşyanın
sürüklemesiyle komünün yıkılmasına varacağı ilk bakışta anlaşılır.)
Bu
yıkıcı etkilerin yardımı, güçlü bir karşı-tepkiyle kırılmadıkça, doğal olarak
kırsal komünün yok olmasına varacaktır.
Ama şu
soru sorulabilir: Bu çıkarlar (devlet vesayeti altındaki büyük sanayi de
bunlara katıyorum) niçin kırsal komünün bugünkü durumunu böylesine kolayca
sömürebiliyorlar, niçin bunlar altın yumurta yumurtlayan tavuğu bile bile öldürmeye
kalksınlar? Çünkü hissediyorlar ki, “bugünkü durum” uzun boylu sürdürülemez, bu
yüzden de, komünü bugünkü sömürü tarzı da uzun süreli değildir, modaya uygun
değildir. Daha şimdiden tarım emekçisinin yoksulluğu, kısırlaşmakta olan
toprağa yansımıştır. (Kimi yıllar iyi havaların sağladığı) iyi mahsuller, açlık
yıllarını telâfi ediyor. Rusya tahıl ihraç edeceğine, ithal ediyor. Son on
yılın ortalaması, sadece durgun değil, ama gerileyen bir tarımsal üretim göstermiştir.
Nihayet Rusya, ilk kez, tahıl ihraç etmek yerine bu tahılı ithal etmek
zorundadır. Demek ki, kaybedecek zaman yoktur. Demek ki, bu işi bitirmek
gerekiyor. Köylülerin az çok varlıklı azınlığını ortak bir sınıf durumuna
getirmeli ve çoğunluğu da düpedüz proleter (ücretli) yapmalıdır. — Bu amaçla
“toplumun yeni temel direkleri”nin sözcüleri, komüne kendi açtıkları yaraları,
onun kocamışlığının son evresinin doğal belirtileri diye gösteriyorlar.
Birçok
çıkar gibi ve özellikle Aleksandır II hayırhah imparatorluğu zamanında dikilmiş
olan “toplumun yeni temel direkleri”nin çıkarları da “kırsal komün”ün bugünkü durumundan yararlandıklarına
göre, bunlar niçin bile bile ona karşı suikasta girişsinler? Bunların sözcüleri,
Rus komününde açılan yaralara, komünün doğal olarak ömrünü tükettiğinin
yadsınmaz kanıtları olarak niçin işaret edip duruyorlar? Niçin altın yumurta yumurtlayan
tavuklarını öldürmeye kalkıyorlar? Sadece, tahlili burada uzun sürecek olan
İktisadî olguların komünün bugünkü
durumunu sürdürmenin artık olanağı kalmadığı sırrını açıkladıkları ve
eşyanın zorunlu kılması yüzünden, halk yığınlarını bugünkü sömürme tarzının
artık modası geçtiği için. Demek ki, yenilik gerek ve çeşitli biçimde ileri
sürülen yenilikler hep şuna varır: ortaklaşa mülkiyeti kaldırmak, köylülerin az
çok varlıklı azınlığının ortak sınıf olarak oluşmasına izin vermek ve
köylülerin büyük çoğunluğunu düpedüz proleter durumuna getirmek.
(Şu
gerçek gözden gizlenemez) : Bir yandan “kırsal komün” çaresizliğin hemen hemen
en ucuna itilmekte ve öte yandan ona öldürücü darbeyi indirmek için güçlü bir
komplo pusuda beklemektedir. Rus komününü kurtarmak için bir Rus devrimi gerek.
Zaten siyasal ve toplumsal iktidarı elinde tutanlar, yığınları böyle bir
felâkete hazırlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yandan komünün kanı
sülüklere emdirilir, ona işkence edilirken, toprağı kısırlaştırılır,
kıraçlaştırılırken, “toplumun yeni temel direklerinin eli kalem tutan uşakları,
acı bir alayla açılan yaralara işaretle, bunların, komünün kendiliğinden-gelme
kocamışlığının son evresine vardığının belirtileri olduğunu ve komünün eceliyle
öldüğünü ve onun can çekişmesini kısaltmanın iyi bir şey olacağını iddia
ediyorlar. Burada söz konusu olan, artık çözülmesi gereken bir sorun değil; söz
konusu olan yenilmesi gereken bir düşmandır. Demek bu, artık, teorik bir sorun
değil: (bu, çözülmesi gereken bir sorun, bu, sadece yenilmesi gereken bir
düşman). Rus komününü kurtarmak için bir Rus devrimi gerekli. Zaten Rus
hükümeti ve “toplumun yeni temel direkleri”, yığınları, böyle bir altüst oluşa
hazırlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Eğer devrim uygun zamanda
yapılırsa, eğer devrim tüm kuvvetlerini bir merkezde toplarsa, tarımsal komünün
atılımını sağlamak için (eğer Rus toplumunun akıllı kesimi) (eğer Rus zekâsı,
ülkenin tüm canlı kuvvetlerini merkezileştirebilirse), Rus komünü, Rus
toplumunun yeniden doğuşunu sağlayan bir unsur olarak, kapitalist düzenin
köleleştirdiği ülkelere, bir üstünlük unsuru olarak kısa zamanda gelişecektir.
İKİNCİ
TASLAK
I. Kapital’de feodal üretimin kapitalist üretim olarak başkalaşımının
(dönüşümünün) hareket noktasının üreticinin
mülksüzleştirilmesi ve özellikle bu
evrimin bütün temelinin tarımsal emekçilerin mülksüzleştirilmesi olduğunu
gösterdim (s. 315, Fransızca baskı[11]). Devam ediyorum:
“Şimdiye
kadar bu (tarımsal üreticinin mülksüzleştirilmesi) köklü bir biçimde yalnızca
İngiltere’de oldu. ... Batı Avrupa’nın
bütün öteki ülkeleri aynı hareketi geçirmektedirler.”(l. c.[12])
Demek
ki, (bu satırları yazarken) (söz konusu gelişmeyi) bu “tarihsel yazgıyı”
kesinlikle Batı Avrupa ülkeleri
sınırları içinde tuttum. Düşüncemle ilgili herhangi bir kuşkuya meydan vermemek
için, 341’inci sayfada[13] şöyle diyorum:
“Kolektif
mülkiyetin antitezi olarak özel mülkiyet,
ancak emeğin dış koşullarının özel
kişilere ait olduğu yerde mevcuttur. Ama bu özel kişilerin emekçi olup olmamalarına
göre, özel mülkiyet biçim değiştirir.”
Böylece
tahlil ettiğim (tanımladığım) süreç, emekçilerin özel ve parçalanmış bir
mülkiyet biçimi yerine: çok küçük bir azınlığın kapitalist mülkiyetini[14] koymuştur (l. c., s. 342[15]), bir cins mülkiyet yerine, bir
başka cins mülkiyet koymuştur. Bu, toprağın hiç bir zaman çiftçinin “özel
mülkiyeti” olmadığı Rusya’ya nasıl uygulanabilir (açıklanabilir)? Rusya’da
komün mülkiyetinin yok olmasının tarihsel bir zorunluluk olduğuna inananlar,
benim, olayların Batı Avrupa’daki kaçınılmaz seyri üzerine açıklamamla bu
zorunluluğu hiç bir şekilde tanıtlayamazlar. Böyleleri benim sunduğum
gelişmeden iyice bağımsız yepyeni kanıtlar ileri sürmek zorundadırlar. Benden
öğrenebilecekleri biricik şey şudur: Demek ki Batıda olayların seyrinden
çıkarabilecekleri biricik sonuç şudur: Rusya’da kapitalist üretimi
yerleştirebilmek için, işe komünal mülkiyeti ortadan kaldırmakla, köylüyü, yani
halkın büyük kitlesini mülksüzleştirmekle başlamak gerek. Bu zaten, (kapitalist
üretimi kendi ülkeleri uyrukluğuna geçirmek isteyen ve kendi kendileriyle
tutarlı olarak büyük köylü kitlesini basit ücretliler durumuna sokmak isteyen)
Rus liberallerinin özlemidir, ama onların bu özlemi, Katerina II’nin Rus toprağına Batının ortaçağ zanaatları
düzenini getirip dikme (aşılama) özleminden daha gerçekçi midir? (Rus çiftçilerinin
elindeki toprak, onların ortak mülkiyeti olduğuna ve hiç bir zaman onların özel
mülkiyeti olmadığına göre [...].)
(Toprağın
hiç bir zaman çiftçinin “özel mülkiyeti” olmadığı Rusya’da, (bu toprağın) böyle
bir özel mülkiyetin, kapitalist mülkiyet olarak başkalaşımı (dönüşümü) (hiç bir
anlam taşımaz) (mümkün değildir), demek ki konu-dışıdır. (Bundan
çıkarılabilecek biricik sonuç [...].) (Batı verilerinden -ancak şu sonuç
çıkarılabilir [...].) (Eğer Batı verilerinden bir ders (bilgi) çıkarmak isteniyorsa...)
(En
saflar bile bu ikisinin birbirinden tamamen ayrı iki ayrı olay olduğunu
yadsımazlar. Her hal ve durumda Batı süreci.)
Böylece
(tahlil ettiğim süreç) Batıda çiftçilerin mülksüzleştirilmesi “emekçilerin özel
ve bölük bölük mülkiyetinin” kapitalistlerin özel ve yoğunlaşmış mülkiyetine
“dönüştürülmesine” yaradı. Ama bu, daima bir özel mülkiyet biçiminin yerine,
bir başka özel mülkiyet biçiminin konmasıdır. (Aynı süreç (Rus toprağına)
toprağı olmayan hiç bir zaman olmamış olan...) toprak mülkiyeti her zaman
“komünal” olarak kalmış bulunan ve hiç bir zaman “özel” olmamış olan Rus çiftçisine
nasıl uygulanabilir? ( (Tahlil etmiş olduğum) Batıda gerçekleştirildiği gibi
aynı tarihsel süreç...) Rusya’da söz konusu olacak olan tam tersine (toprağı
işleyenlerin) komünist mülkiyeti yerine kapitalist mülkiyetin konmasıdır (bu da
besbelli ki tamamen bir süreç olacaktır...).
Elbette
ki, eğer kapitalist üretim Rusya’da egemen olacaksa, köylülerin, yani Rus
halkının büyük çoğunluğu ücretliler durumuna getirilmelidir ve bu yüzden de
daha önce komünist mülkiyetin kaldırılmasıyla mülksüzleştirilmelidir. Ama bütün
bu durumlarda Batı örneği (bu sürecin “tarihsel kaçınılmazlığı” yolunda) hiç
bir şeyi tanıtlamaz.
II.
Bana sözünü ettiğiniz Rus “Marksistleri”ni hiç tanımıyorum. Kişisel ilişkiler
sürdürdüğüm Ruslar ise, bildiğim kadarıyla, benim görüşlerimin tamamen tersi
olan görüşler taşımaktadırlar.
III.
Tarihsel bakımdan Rusya’da komünal mülkiyetin kaçınılmaz çözülüp yok olması lehinde (ileri sürülebilecek) tek
ciddî kanıt şudur: komünal mülkiyet Batı Avrupa’da her yerde vardı, toplumsal
ilerlemeyle her yerde yok oldu; (onun yazgısı Rusya’da niçin başka türlü olsun?)
Rusya’da aynı yazgıdan nasıl kaçınabilir?[16]
İlkönce
Batı Avrupa’da komünal mülkiyetin ölümü ile kapitalist mülkiyetin doğuşu
(ortaya çıkışı) arasında (yüzyıllarla ölçülen) kapitalist üretimin en yenisi
(sonuncusu) olduğu birbirini izleyen bir dizi devrimler ve İktisadi evrimleri
kucaklayan koskoca bir zaman arasıyla birbirinden ayrılır (orada komünal
mülkiyetin ölümü, kapitalist üretimi doğurmadı). Kapitalist üretim burada bir
yandan toplumsal üretici güçleri olağanüstü geliştirilmiş, ama öte yandan
(geçici niteliğini) kendi doğurduğu güçlerle bizzat bağdaşamadığını açığa vurmuştur.
Onun tarihi bundan böyle uzlaşmaz çelişkiler, bunalımlar, çatışmalar,
felâketler tarihinden başka şey değildir. Son olarak, çıkarlarının kör ettiği
kişiler dışında herkese, düpedüz geçici niteliğini açığa vurmuştur. Avrupa’da
ve Amerika’da (Birleşik Devletler) en büyük gelişmeyi gösterdiği ülkelerde,
halklar, ancak kapitalist üretimin yerine kooperatif üretimi ve kapitalist mülkiyetin
yerine de arkaik mülkiyetin daha yüksek
bir biçimini, yani (kolektif) komünist mülkiyeti koyarak bu kapitalist
üretimin zincirlerini koparmanın özlemi içindedirler. Eğer Rusya dünyadan soyutlanmış
olsaydı, bu ülke Batı Avrupa’nın ilkel komünal topluluklarının var olduğu
zamandan bugünkü durumuna dek uzun bir dizi devrimlerden geçerek edinmiş olduğu
iktisadi kazanmaları kendisi gerçekleştirmek zorunda kalırdı. O zaman, bence,
hiç kuşkusuz bu topluluklar Rus toplumunun gelişmesiyle kaçınılmaz olarak yok olmaya
mahkûm edilmiş olurlardı. Ancak, Rus komünlerinin durumu, Batının (Batı Avrupa’nın)
ilkel komünal topluluklarından kesin olarak farklıdır. Rusya (Avrupa’da)
komünal mülkiyetin geniş ölçüde, ülke ölçüsünde varlığını sürdürdüğü biricik
ülkedir, ama Rusya, aynı zamanda, modern bir tarihsel ortamda bulunmaktadır,
daha yüksek bir kültürle çağdaştır, kapitalist üretimin egemen bulunduğu bir
dünya pazarına bağlı bulunmaktadır.
(Demek
ki, onun ...’lerinden geçmesine gerek kalmadan kapitalist üretim kendisine
sonuçlarını sunmaktadır.)
Demek
ki, Rusya, bu üretim tarzının olumlu sonuçlarını benimseyerek tarım komününü
yok edeceğine onun hâlâ arkaik biçimini geliştirip değiştirebilir. (Gerçekten
belirteyim ki, Rusya’daki komünist mülkiyet biçimi, birçok evrimlerden geçmiş
olan arkaik tipin en modern biçimidir.)
Eğer
Rusya’daki kapitalist sistem meraklıları böyle bir bağdaşımın olasılığını reddederlerse,
gelsinler Rusya’nın makineleri işletebilmek için makineli üretimin kuluçkalık
döneminden geçmek zorunda kaldığını kanıtlasınlar! Gelsinler geliştirilmesi
Batıya yüzyıllara mal olmuş olan (bankalar, kredi kurumlan, vb. gibi) değişim mekanizmasını,
deyiş uygun düşerse, birkaç gün içinde kurmayı nasıl başardıklarını bana
açıklasınlar!
(Her ne
kadar kapitalist sistem, Batıda geriye dönüş yolundaysa da, bu sistemin sadece
bir (toplumsal düzen) (gerileyen biçim) “arkaik” biçimlenmeden başka bir şey
olmayacağı zaman yaklaşıyorsa da, bu sistemin Rus meraklıları...)
IV.
Arkaik biçimlenme ya da yer yuvarlığımızın ilk biçimlenmesinin kendisi birbiri
üzerine konmuş ayrı ayrı çağların bir dizi katlarını içerir; aynı biçimde
toplumun arkaik biçimlenmesi, (aralarında gittikçe yükselen bir sıra oluşturan)
gittikçe ilerleyen çağları gösteren ayrı ayrı tipler dizisi içerir. Rus tarım
komünü bu zincirin en yakın zamana ait olanına girer. Çiftçi burada şimdiden
oturduğu evin ve onun eklentisi olan bahçenin özel mülkiyetine sahiptir. İşte,
daha eski tiplerde bilinmeyen arkaik biçimin bozup dağıtıcı ilk unsurudur (ki
bu arkaik şekillenmeden ...’ye- geçişi sağlayabilir). Öte yandan eski tiplerin
tümü komün üyeleri arasında doğal akrabalık ilişkilerine dayanır. Rus komünü
tipi ise bu dar bağdan kurtulmuştur. Özellikle bundan ötürü Rus komünü daha geniş
bir gelişme yeteneğine sahiptir. Tarım komünlerinin birbirinden kopuk durumuna
birinin yaşamı ile ötekininki arasında bağıntının olmayışına, (merkezî bir zorba
yönetimin doğal temelini oluşturabilecek) yerel kalmış bu küçük dünyaya, ilkel
tipin içkin niteliği olarak her yerde rastlanmamaktadır, ama bulunduğu her
yerde komünlerin üstünde bir merkezî zorba yönetimin kurulmasına neden olur.
Bana öyle geliyor ki, Rusya’da (tarım komünlerinin tecrit edilmiş durumu
ortadan kalkacaktır). Eskiden toprak alanının genişliğinin zorunlu kıldığı bu
durum, hükümet engelleri ortadan kalkar kalkmaz kolayca giderilebilir.
Şimdi
sorunun özüne geliyorum. Rus (tarımsal) komününün ait bulunduğu arkaik tipin,
belli tarihsel koşullarda bu tipin yıkımına (dağılıp yok olmasına) neden
olabilecek bir ikiliği özünde taşıdığı gözden gizlenemez. Toprağın mülkiyeti
ortaklaşadır, ancak, (öte yandan, pratikte, toprağın işlenmesi, üretim küçük toprak
sahibi köylünün üretimidir) her köylü, Batılı küçük köylü gibi tarlasını (küçük
toprağını) eker-biçer ve işletir (tarlasının ürünlerini mülk edinir). Ortaklaşa
mülkiyet, toprağın küçük toprak parçaları halinde işletilmesi, daha gerilerdeki
çağlarda yararlı (kültürde ilerlemenin (verimlilik sağlayan) bir unsuru olan)
bu bağdaşım, çağımızda tehlikeli olmaktadır. Bir yandan taşınır mal varlığı,
bizzat tarımda gittikçe daha önemli rol oynayan bu unsur, komün üyelerinin
zenginlik durumunu gittikçe farklılaştırır ve özellikle devlet
vergilendirmesinin baskısı altında bir çıkarlar çatışmasına neden olur; öte
yandan, —ortaklaşa ve bağdaşık çalışmanın temeli olarak— komünal mülkiyetin iktisadi
üstünlüğü yok olur. Ama unutmamak gerekir ki, Rus köylüleri, bölünmemiş olan
otlakların işletilmesinde şimdiden kolektif tarzı uygulamaktadır, bu köylülerin
artel sözleşmesinin yabancısı
olmamaları, onların küçük topraklar üzerinde üretimden kolektif işletmeciliğe
geçişlerini çok kolaylaştırır, Rus toprağının fizyonomisi büyük ölçüde kombine
makineli (makinelerin yardımıyla) tarıma elverişlidir ve nihayet, tarım
komününün sırtından bunca uzun zaman geçinmiş olan Rus toplumu bu değişiklik
için gerekli ilk avansları ona borçludur. Besbelli ki, burada söz konusu olan,
sadece, komünü bugünkü temeli
üzerinde normal duruma getirmekle başlayacak olan adım adım bir değişmedir.
V. Az çok
teorik nitelikte her türlü sorunu bir yana bırakarak, bugün Rus komününün kendi
varlığının, güçlü çıkarların ona karşı kurduğu komplonun tehdidi altında
olduğunu size söylemenin gereği yoktur. Devlet aracılığıyla köylülerin
sırtından beslenen belli bir çeşit kapitalizm, komünün karşısına dikilmiştir:
komünü ezmek onun çıkarınadır. Ayrıca az çok varlıklı köylüleri tarımsal,
bölgelerin ara sınıfı haline getirmek ve yoksul köylüyü, —yani kitleyi— basit
ücretliler durumuna itmek, toprak sahiplerinin çıkarınadır; bu, ucuza emek
demektir. Devlet vergileri altında ezilen, tarım yoluyla talan edilen, toprak
sahipleri tarafından sömürülen, kendi içinde de tefeciliğin baltaladığı bir
komün bunlara nasıl direnecektir!
Rus
komününün hayatını tehdit eden şey, ne tarihsel yazgıdır, ne de bir teori: bunu
yapan devletin baskısıdır ve aynı devlet tarafından komünün sırtından güçlü
kılınan kapitalist türedilerin sömürüsüdür.
ÜÇÜNCÜ
TASLAK
Sevgili
yurttaş,
16
Şubat tarihli mektubunuzda ele alınan sorunları derinliğine inceleyebilmem için
konunun ayrıntılarına girmem ve acil çalışmaları kesintiye uğratmam gerekiyor.
Ancak size göndermekle onur duyduğum, kısa açıklama, umarım ki, benim teorimle
ilgili her türlü yanlış anlamayı dağıtmaya yetecektir.
1°
Kapitalist üretimin doğuşunu tahlil ederken şöyle diyorum:
“Demek
ki, kapitalist sistemin temelinde, üretici ile üretim araçlarının köklü biçimde
birbirinden ayrılması vardır. ... Bütün bu evrimin temeli, tarımsal üreticinin mülksüzleştirilmesidir. Bu, şimdiye kadar,
köklü biçimde, ancak İngiltere’de oldu. ... Ama
Batı Avrupa’nın bütün öteki ülkeleri aynı hareketi geçirmektedirler.” (Kapital, Fransızca baskı, s. 325[17]).
Demek
ki, bu hareketin “tarihsel yazgı” oluşu kesin
olarak Batı Avrupa ülkelerine özgüdür. (Ve sonra neden.) Bu sınırlamanın
neden ileri geldiği XXXII. Bölümün ilk pasajında belirtilmiştir:
“Kişisel emeğe dayanan özel mülkiyetin
... yerini, başkalarının emeklerinin sömürülmesine, ücret sistemine dayanan kapitalist özel mülkiyet alacaktır.” (I.
c,, s. 340.[18])
Demek
ki, Batıya özgü bu harekette söz konusu olan bir özel mülkiyet biçiminin bir başka özel mülkiyet biçimine
dönüşmesidir. Rus köylülerinde ise, tersine, onların ortak mülkiyetini özel mülkiyet biçimine sokmak gerekecektir. Bu
biçim değiştirmenin kaçınılmazlığı kabul edilsin edilmesin, bundan yana ve buna
karşı gerekçelerin benim kapitalist düzenin doğuşu tahlilimle hiç bir ilgisi
yoktur. Olsa olsa Rus köylülerinin büyük çoğunluğunun bugünkü durumu göz önünde
tutularak bunların küçük mülk sahipleri haline getirilmesi işinin ancak
bunların hızlı mülksüzleştirilmesinin ilk adımı olabileceği sonucu
çıkarılabilir.
2° Rus
komününe karşı ileri sürülen ciddiye alınabilecek sav özetle şudur:
Batı
toplumlarının kökenlerine doğru geriye gidin ve her yerde toprağın ortaklaşa
mülkiyetini bulursunuz; toplumsal ilerlemeyle bu ortak mülkiyet her yerde özel mülkiyet
karşısında yok olmuştur; demek ki, bir tek Rusya’da aynı yazgıdan kurtulmanın
olanağı yoktur.
Bu savı
ancak Avrupa deneylerine dayandığı (Avrupa’yı ilgilendirdiği) ölçüde dikkate
alacağım. Örneğin Doğu Hindistan’ın durumunda, Sir H. Maine ve onun hamurundan
olanlar dışında herkes bilir ki, orada toprağın komünal mülkiyetinin ortadan
kaldırılması yerli halkı ileri değil, gerilere götüren İngiliz vandallığının eseridir.
İlkel
toplumların hepsi aynı kalıp üzerine biçilmiş değillerdir. Bunların topluluğu,
tam tersine, birbirinden tip ve yaşça farklı olan ve birbirini izleyen evrim
aşamalarını gösteren bir sıra toplumsal gruplaşmaları oluşturur. Tarımsal komün diye genellikle
adlandırılan bu tiplerden biri Rus
komününün tipidir de. Bunun Batıdaki eşdeğeri, yakın bir geçmişe ait olan Cermen komünüdür. Cermen komünü Jül Sezar
zamanında henüz yoktu ve Cermen kabileleri İtalya’yı, Galya’yı, İspanya’yı vb.
zapt etmeye geldikleri zaman bunlar artık yok olmuşlardı. Jül Sezar’ın çağında,
daha o zaman tarıma elverişli toprak, gruplar arasında, gens’ler ve kabileler arasında her yıl bölüşülürdü,
ama henüz bu bölüşme, bir komünün birey olarak aileleri arasında yapılmıyordu;
olasılıkla toprağın işlenmesi gruplar halinde, ortaklaşa yapılıyordu. Cermen
toprağında daha arkaik tipte bir topluluk bile, Tacitus’un anlattığı gibi doğal
bir gelişmeyle tarımsal komün biçimini
aldı. Tacitus’un zamanından bu yana onu gözden kaybediyoruz. Savaşların ve sonu
gelmeyen göçlerin ortasında dikkati çekmeden yok olup gitti; belki de zor yoluyla
yok edilmiştir. Ama onun doğal canlılığı tartışma götürmez iki olguyla
tanıtlanır. Bu modelin dağınık bazı örnekleri ortaçağın bütün badirelerine
göğüs gerebildi ve bugüne dek, örneğin benim memleketim olan Trier ilçesinde,
varlığını koruyabildi. Ama daha önemlisi, bu “tarımsal. komün”ün izlerini ondan
çıkmış olan yeni komünde açık-seçik çizgilerle bulabilmemizdir, o kadar ki, Maurer,
ikincisini çözerek birincisini kurabildi. Sürülmeye elverişli toprağın özel mülkiyet olarak çiftçiye ait olduğu,
aynı zamanda da ormanların, otlakların, köy bitişiğindeki boş toprakların vb.
ortak mülkiyet olarak kaldığı yeni komün, bütün zapt edilen ülkelere Cermenler
tarafından sokuldu. İlk örneğinden alınma nitelikleri yüzünden, bu komün, bütün
ortaçağ boyunca biricik özgürlük ve halkçı yaşam ocağı olabildi.
Asya’da,
Afganlılarda, vb. de “tarımsal komün”e rastlanır. Ama o her yerde en yeni tip
olarak, deyiş yerinde olursa, toplumların arkaik şekillenmesinin son biçimi
olarak görülmektedir. Cermen komünleriyle ilgili bazı ayrıntılara girdimse bu
gerçeği belirtmek içindir.
Şimdi
de “tarımsal komün”ü daha eski topluluklardan ayırt eden en ayırt edici
çizgileri ele alalım.
1°
Bütün öteki topluluklar, üyeleri arasında kan birliği ilişkisine dayanmaktadırlar.
Doğal olarak ya da edinilerek akraba olunmadıkça, bunlara girilemez. Bunların yapısı
bir soy kütüğünün yapısıdır. “Tarımsal komün”,[19] kan bağıyla birbirine
bağlı olamayan ilk özgür insanlar toplumsal gruplaşması olmuştur.
2°
Tarımsal komünde ev ve onun tamamlayıcısı olan avlu özel mülkiyet olarak
çiftçiye aittir. Buna karşılık ortak ev
ve ortaklaşa oturma daha ilkel toplulukların iktisadi temelini oluşturuyordu
ve bu, çobanlık ya da tarım hayatının başlamasından çok daha önceydi. Evlerin,
ortaklaşa oturma yerleri olmaktan çoktan çıktıkları halde, zaman zaman sahip
değiştirdikleri tarım komünlerine kuşkusuz rastlanmaktadır. Böylelikle bireysel
yararlanma (intifa) ortaklaşa mülkiyet ile bağdaştırılmaktadır. Ancak bu cins
komünler de doğum işaretlerini hâlâ taşımaktadırlar: Bunlar daha eski bir
topluluktan asıl tarımsal komüne geçiş durumundadırlar.
3°
Başkasına devredilemeyen, ortaklaşa mülkiyet olarak sürülebilir toprak, herkes
kendisine ayrılan tarlaları kendi hesabına işlesin diye ve bunların ürünlerini özel
olarak alabilsin diye zaman zaman tarım komünü üyeleri arasında bölüşülür. Daha
ilkel topluluklarda çalışma ortaklaşadır; ortak ürün de, yeniden-üretime ayrılan
kesim dışında, tüketimin gereksinmelerine göre bölüşülür.
Tarımsal
komünün yapısında bulunan ikiliğin ona güçlü bir yaşam sağlaması anlaşılır bir
şeydir. Doğal akrabalığın güçlü ama dar bağlarından kurtulmuş olarak, toprağın ortaklaşa
mülkiyeti ve bundan çıkan toplumsal ilişkiler, kendisine sağlam bir dayanak
güvencesi sağlar, aynı zamanda, bireysel ailenin ancak kendine ait olan malikânesi
durumundaki ev ve avlusu, küçük toprak parçaları üzerinde tarım ve tarım
ürünlerinin özel olarak mülk edinilmesi daha ilkel toplulukların organizmalarıyla
(yapılarıyla) bağdaşmayan bireyciliğin gelişmesini hızlandırır.
Ama bu
aynı ikiliğin, zamanla çözülüp dağılmanın tohumu haline gelebileceği de belli
bir şeydir. Dıştan gelen tüm kötü etkilerden başka komün kendi bağrında bozucu
unsurlarını taşır. Özel toprak mülkiyeti, ortak toprağa karşı saldırının
hazırlandığı bir müstahkem mevki biçimini alabilecek olan bir ev ve avlusu
olarak şimdiden oraya sokulmuştur. Bu, daha önce de görüldü. Ama asıl önemlisi,
özel mülk edinmenin kaynağı olarak tarlalarda çalışmadır. Bu, taşınabilir
malların, örneğin hayvanların, paranın ve bazen da kölelerin ya da sertlerin
birikimine olanak sağlar. Komün tarafından kontrol edilemeyen, hilenin ve rastlantıların
kolayca etkin olabildiği bireysel değişimlerin konusu bu taşınabilir mülkiyet,
tarımsal ekonomi üzerine gittikçe daha ağır basacaktır. İlkel iktisadi ve
toplumsal eşitliğin yok edicisi işte budur. Bu, komünün bağrında, ilkönce sürülebilen
toprakların ortak mülkiyetini, sonra da özel mülkiyetin komünal eklentileri durumuna
geldikten sonra onun kucağına düşecek olan ormanların, otlakların, köy
bitişiğindeki boş toprakların vb. ortak mülkiyetini baltalamaya elverişli çıkar
çatışmaları ve tutkuları kışkırtan türdeş olmayan unsurları komünün içine
sokar.
Toplumun
arkaik şekillenmesinin (en yeni ve) sonuncu aşaması olarak, tarım komünü (doğal
olarak geçişe ortam sağlar), aynı zamanda, ikincil şekillenmeye geçişin, yani
ortak mülkiyete dayanan toplumdan özel mülkiyete dayanan topluma geçişin
aşamasıdır da. Besbelli ki ikincil şekillenme, kölelik ve serflik üzerine kurulu
toplumlar serisini kucaklar. Ama bu, tarım komününün tarihsel yazgısı,
kaçınılmaz olarak, ille de bu çıkışa varacaktır mı demektir? Hiç de öyle değil.
Onun doğuştan özünde taşıdığı ikilik, şu iki seçeneğe izin verir: ya onun [özel
—ç.] mülkiyet unsuru, kolektif unsuruna üstün gelecektir; ya da kolektif unsur,
ötekini alt edecektir. Her şey komünün içinde bulunduğu tarihsel ortama
bağlıdır.
Yalnızca
evrim olanaklarını görerek, Rus komününü ezen yoksullukları bir an için hesaba
katmayalım. Rus komününün tarihte bir benzeri olmayan kendine özgü bir durumu
vardır. Yalnız o, Avrupa’da hâlâ koskoca bir imparatorluğun tarımsal yaşamında
egemen organik biçimdir. Toprağın ortak mülkiyeti, ortaklaşa mülk edinmenin
doğal temelini kendisine sunmaktadır. Tarihsel ortamı da kapitalist üretimin
çağdaşlığı, geniş ölçüde örgütlendirilmiş kooperatif çalışmanın maddî koşullarını
kendisine hazır olarak sunmaktadır. Demek ki o, aşağılatıcı boyunduruğa baş
uzatmadan kapitalist sistemin sağlamış olduğu olumlu kazanmaları benimseyebilir.
Ufak toprak parçaları üzerinde tarımın yerine, Rus toprağının fiziksel görünümünün
gerektirdiği kombine makineli tarım adım adım yerleştirilebilir. Önce, bugünkü
biçimiyle normal duruma getirildikten sonra modern toplumun yöneldiği iktisadi
sistemin doğrudan doğruya hareket noktası
olabilir ve kendini öldürmekle işe başlamaksızın deri değiştirebilir.
(Ama
onun karşısına, toprağın hemen hemen yarısını, hem de (devlet topraklarını
saymazsak, en iyi kesimini) pençesine almış bulunan toprak mülkiyeti dikilmektedir.
İşte bu yöndendir ki, tarım komününün daha sonraki evrimi sayesinde varlığını
koruması, yeniden doğuşu ancak bunun pahasına olan Rus toplumunun genel
hareketiyle birbirine karışmaktadır. (Yalnızca İktisadî bakımdan bile...)
Rusya, ülkenin tüm toplumsal koşullarının reddettiği, İngiliz kapitalist
çiftçiliği yoluyla kendi çıkmazından kurtulmak için boşuna debelenir durur.
Bizzat İngilizlerin Doğu Hindistan’da bu yolda çabaları oldu; İngilizler ancak
yerli tarımı berbat etmeyi ve açlıkların sayısını ve yoğunluğunu artırmayı
başardılar.)
Ancak
komünün uğradığı afaroz — komünün dünyadan kopukluğu, bir komünün yaşamıyla
ötekilerinki arasında bağıntı yokluğu, ona bugüne dek her türlü tarihsel
girişkenliği yasaklamış olan yerelleşmiş o küçük dünya? O, Rus toplumunun genel
bir sarsıntısı içinde yok olup gidebilir.[20]
Rus
köylüsünün artele alışkanlığı, küçük
topraklar üzerinde bireysel çalışmadan kolektif çalışmaya geçişi, (bölünmemiş
otlaklarda ve genel çıkarın gerektirdiği bazı girişimlerde) çayırlarda ot biçme
ve biçilmişleri kurutma, bataklıkların kurutulması gibi ortaklaşa girişimlerde
şimdiden bir ölçüde uygulamakta olduğu kolektif çalışmaya geçişi özellikle
kolaylaştırır. Tam arkaik olan bir özellik, modern tarımcıların ifrit oldukları
bu özellik, hâlâ kolektif çalışma doğrultusunda bir fesat unsurudur. Sürülebilir
toprağın küçük tarlalardan oluşan bir dama tahtası biçimini alacak şekilde
acayip bir parçalanmanın izlerini taşıdığı herhangi bir ülkeye varın, hiç kuşku
yok ki, orada gördüğünüz bir ölü tarım komünü alanıdır. O komünün üyeleri,
toprak rantı teorisi eğitiminden geçmeksizin, doğal verimlilik ve durum
bakımından birbirinden farklı tarlalar üzerinde sarf edilen aynı miktarda
emeğin farklı sonuçlar verdiğini görebilmişlerdir. Onlar (ekonomik bakımdan
aynı elverişli durumu sağlamak için) emeğin verim sağlama olasılığını
eşitleştirmek için, toprağın doğal ve ekonomik farklılıklarını göz önünde tutarak
onu belli sayıda bölgelere böldüler ve bütün bu bölgeleri ne kadar çiftçi varsa
o kadar tarlaya ayırdılar. Bundan sonra herkes bütün bölgelerde birer tarla
edindi. Rus komünü tarafından çağlar boyunca sürdürülmüş olan bu düzen, söylemeye
gerek yok ki, bugün (hem kolektif, hem bireysel özel) tarımın gereksinmelerine
aykırı düşer. Öteki sakıncalarından başka bu düzen, güç ve zaman israfına neden
olur. (Başlangıç noktası olarak bile kolektif tarımın büyük üstünlükleri var.
Köylünün, çalıştığı tarlayı artırın, o, orada efendi olarak hüküm sürecektir.)
Bununla birlikte, bu düzen (başlangıç noktası olarak), ilk bakışta ters düşer
gibi gözüktüğü, kolektif tarıma geçişe elverişlidir. Küçük toprak parçası
[...].
Marx-Engels Archiv, t. I, 1925
Çeviri: Sur les societes precapitalistes, s. 313-340
MEKTUP
8 Mart 1881
Sevgili
yurttaş,
Son on
yıldan beri zaman zaman bana musallat olan bir sinir hastalığı yüzünden 16 Şubat
tarihli mektubunuzu daha önce yanıtlayamadım. Sunarak beni onurlandırdığınız
sorunun özlü ve yayınlanabilecek bir açıklamasını size veremediğim için üzgünüm[21] Aylar var ki, St.
Petersburg komitesine aynı konuda bir çalışma vaat etmiş bulunuyorum. Bununla
birlikte, birkaç satırın, sözde teorim ile ilgili yanlış anlama konusundaki
bütün kuşkuları ortadan kaldıracağını umuyorum.
Kapitalist
üretimin doğuşunu tahlil ederken şöyle diyorum:
“Demek
ki, kapitalist sistemin temelinde, üretici ile üretim araçlarının köklü biçimde
birbirinden ayrılması vardır. ... Bütün bu evrimin temeli tarımsal üreticinin mülksüzleştirilmesidir. Bu, şimdiye kadar,
köklü biçimde ancak İngiltere’de oldu. ... Ama Batı Avrupanın bütün öteki ülkeleri aynı hareketi
geçirmektedirler.” (Kapital,
Fransızca baskı s. 325.[22])
Demek
ki, bu hareketin “tarihsel kaçınılmazlığı” kesinlikle
Batı Avrupa ülkelerine özgüdür. Bunun nedeni XXXII. Bölümden alınma şu
pasajda gösterilmiştir:
“Kişisel
emeğe dayanan özel mülkiyetin yerini
... başkalarının emeklerinin sömürülmesine, ücret sistemine dayanan kapitalist özel mülkiyet alacaktır.” (
l. c., s. 340[23])
Demek
ki, Batıya özgü bu harekette söz konusu olan, bir özel mülkiyet biçiminin yerini bir başka özel mülkiyet biçiminin
almasıdır. Rus köylülerinde ise, tersine, onların ortak mülkiyetini özel mülkiyet biçimine sokmak gerekecektir.
Demek
ki, Kapital’deki tahlil, tarım komününün
yaşama yeteneği konusunda ne lehte, ne aleyhte nedenler ileri sürmemektedir; ancak
orijinal kaynaklarda malzeme arayarak yapmış olduğum özel inceleme, bu komünün,
Rusya’da toplumsal yeniden doğuşun dayanağı olduğuna beni inandırdı, ama komünün
bu biçimde bir işlevi yerine getirebilmesi için, ilkönce onu her yandan kuşatan
baltalayıcı etkilerden kurtarmak ve sonra da kendiliğinden-gelme bir gelişmenin
doğal koşullarını kendisine sağlamak gerekir.,.
Lettres sur “Le Capital ”, s . 305-306
Çeviri: Sur les societes precapitalistes, s. 340-342
[1] Vera Zasuliç, 1851’de doğmuş, “Emeğin Kurtuluşu” adlı Marksist
grubu kurmuş, Lenin’in 1900’de yayınlamaya başladığı İskra’ya yazı yazmış,
1903’te Menşeviklere katılmıştır. Zasuliç, 16 Şubat 1881’de Marx’a yazdığı
mektubunda, Rusya’nın tarihsel evriminin ve özellikle Rus tarım komünlerinin
geleceğine ait görüşleri konusunda açıklama istemiştir. Marx’ın Zasuliç’e
yazdığı mektup, dört ayrı taslak içermektedir. Dördüncü taslak, mektubun son
biçimine çok yakın olduğundan buraya alınmamıştır. Fransızca olarak kaleme
alınan ve birçok yinelemeler olmasına karşın, Marx’ın hazırlık çalışmasının,
duraksamalarının vb. neler olduğunu kavrayabilmemize olanak sağlayacak olan ilk
üç taslağı ve mektubun son biçimini tam metin olarak sunuyoruz. — Ed.
[2] Kapital, Birinci Cilt, s. 753. (İngilizceden yapılan Türkçe
çeviride bu pasajın yer aldığı tümce “kapitalist sistem, işçilerin emeklerini
gerçekleştirebilecekleri araçlar üzerinde her türlü mülkiyet hakkından tamamen
ayrılmış ve kopmuş olmaları önkoşulunu gerektirir” şeklindedir. Bu farklılık,
Marx’ın Fransızca metinde yaptığı değişiklikten doğmaktadır. Taslaklar
Fransızca yazıldığı ve Marx da alıntıları Kapital’in
Fransızca baskısından yaptığı için, bu pasajları, Fransızcaya uygun olarak muhafaza
ediyoruz. —Sol Yayınlan)
[3] Aynı yapıt, s. 754. (İngilizceden yapılan Türkçe çeviride
bu pasaj şöyledir: “Tarımsal üreticilerin, köylülerin mülksüzleştirilmeleri,
topraktan ayrılmaları bütün bu sürecin temelidir. Bu mülksüzleştirmenin tarihi,
çeşitli ülkelerde, farklı şekiller alır ve çeşitli evrelerini farklı sıralar
izleyerek farklı dönemlerde tamamlarlar. Yalnız örnek aldığımız İngiltere’de
klasik biçimde görülür.” — Taslaklara ve mektuba Kapital’in Fransızca baskısından yapılan alıntılardaki italikler,
daha sonra Marx tarafından yapılmıştır.) — Ed.
[4] Kapital, Birinci Cilt, s. 803.
[5] L. Morgan’dan söz ediliyor: Ancient Society (“Eski
Toplum”), London 1877, s. 552.
[6] Bu pasaja şu
gelişmeler bağlanabilir: “İlkel
toplulukların çöküşü henüz yazılmış değildir. (Jeolojik şekillenmelerde olduğu
gibi, bunların tümünü aynı kategoriye koymak yanlış olur, tarihsel
şekillenmede, ilkel, ikincil, üçüncül vb. bir dizi tipler vardır.) Ama her hal
ve durumda bu alanda incelemeler, şudur dememize olanak verecek kadar ilerlemiştir:
1. ilkel toplulukların yaşama gücünün Semit, Yunan, Roma vb.
toplumlarınınkinden ve hele modern kapitalist toplumun yaşama gücünden
kıyaslanamayacak ölçüde daha büyük olduğu; 2. bunların çöküş nedenlerinin belli
bir gelişme derecesini aşmalarına engel olan, bugün Rus komününün içinde
bulunduğu tarihsel ortamdan çok farklı olan bir tarihsel ortamdan ileri
geldiği.
(Bazı
burjuva yazarlar, daha çok İngiliz kökenli olanlar, örneğin Sir Henry Maine
gibi, her şeyden önce kapitalist sistemin üstünlüğünü göstermeyi, bu sistemi
övmeyi amaçlamaktadırlar. Bu sisteme vurulmuş olanlar, anlayamazlar [...].
Burjuvaların
yazdığı ilkel topluluklar tarihlerini okurken tetikte bulunmak gerekir. Bunlar
her yönteme başvururlar, sahtecilik bile yaparlar. Örneğin, Hint
topluluklarının yıkılmasında İngiliz hükümetinin ateşli yardımcılarından olan
Sir Henry Maine, ikiyüzlülükle, bu komünleri ayakta tutabilmek için hükümetin
sarf ettiği soylu gayretlerin, ekonomik yasaların kendiliğinden-gelme gücü
karşısında başarısızlığa uğradığını söyleyebilmektedir!
[7] Bu düşünce pek az
değişik bir ifadeyle yineleniyor: “Ortamın ters düşen etkisi dışında, komüne değil de
onun özel kişi olarak üyelerine ait olan taşınabilir malların adım adım
gelişmesi, artması, örneğin hayvanlar gibi ve özel şahıslarım elindeki
taşınabilir malları unutmamak gerekir, örneğin davar biçimindeki zenginlik ve bazen
de toprak kölesi ya da düpedüz köle biçiminde... Taşınabilir unsurun tarımsal
ekonomide oynadığı gittikçe daha belirgin rol, sadece bu birikimi eritip,
dağıtıcı etkisi yapabilir... Bütün öteki zararlı unsurların tepkisinden başka,
düşman ortam, özel ailelerin elindeki taşınabilir malların gittikçe artması
gibi, örneğin bu ailelerin davar hatta bazen köle ya da serf zenginlikleri, bu
özel birikim uzun vadede, ilkel iktisadı ve toplumsal eşitliği bozmaya ve
komünün bağrında ilkönce tarıma elverişli toprakların ortaklaşa mülkiyetini
baltalamaya ve sonunda ormanların, otlakların, köy bitişiğindeki boş alanların
vb. ortaklaşa mülkiyetini, daha önce, bunları özel mülkiyetin komünal ekleri
haline getirdikten sonra, aynı kaçınılmaz sonuca sürüklemeye yetmektedir.”
[8] Çalışma tarzı. — ç
[9] Marx’ın metninde bu sözcük okunamıyor; belki de çıkmaz demektedir. Mektubun üçüncü taslağında bu anlama gelen impasse sözcüğü kullanılmaktadır. — Ed.
[10] Emirname. — ç.
[11] Kapital, Birinci Cilt,
s. 753. — Ed.
[12] Aynı yapıt, s. 754. — Ed.
[13] Aynı yapıt, s. 803. (İngilizceden yapılan Türkçe çeviride bu pasaj
şöyledir: “Tek ve bağımsız emekçinin; deyim yerindeyse, kendi iş koşullarıyla
kaynaşmasının sonucu olan özel mülkiyetin yerini, başkalarının, yani ücretli
işçilerin, sözde serbest emeklerinin sömürülmesine dayanan kapitalist özel
mülkiyet alıyordu.”) —Ed.
[14] Bu tümce çok düzeltilmiştir.
İlkten şöyleydi: “Böylece sözünü ettiğim süreç, özel ve parçalanmış
mülkiyetin kapitalist mülkiyet biçimine sokulmasına, bir cins mülkiyetin bir
başka cins mülkiyet biçimine girmesine varır.” —ç.
[15] Kapital, Birinci Cilt,
s. 804. — Ed.
[16] Aynı pasaj taslakta daha aşağıda şu hiçimde yineleniyor: “Tarihsel bakımdan Rus komünist mülkiyetinin kaçınılmaz çözülüp yok olması lehinde sadece bir tek ciddi kanıt var. İşte şu: Komünist mülkiyet Avrupa’da her yerde vardı, toplumsal ilerleme ile her yerde yok oldu. Yalnızca Rusya’da niçin aynı yazgıdan kaçabilsin?”
[17] Kapital, Birinci Cilt,
s. 753 ve 754. — Ed.
[18] Aynı yapıt, s. 803. — Ed.
[19] Bir önceki tümce ve bu tümcenin başlangıcı Marx tarafından mavi kalemle düzeltilmiştir. İlk, şekilleriyle şöyle idiler: “Bu organizmaların yapısı bir soy kütüğünün, yapısıdır. Onları doğaya bağlayan göbek bağı kesilince, ‘tarım komünü’ vb.”.
[20] Üçüncü taslağın aşağıda sunulan sonu ayrı bir yaprak
üzerine şu not ile yazılmıştır: SON. Birçok düzeltmeleri de içeren aşağıdaki
metnin başında üzerine bir çizgi çizilmiş bir pasaj bulunmaktadır. Bu pasaj
daha önce açıklanmış olan düşüncelerin birleşimine varma çabası gösteriyor.
Bütün silinti ve kazıntılarıyla ve okunabildiği ölçüde ihtiyar Marx’ın çalışma
tarzını gösteren pasajı buraya alıyoruz:
(Girmedik)
(İşin ayrıntılarına girmedim (çünkü onlar) ben sadece (saptamakla)) belirgin
hale getirmekle 1) (çünkü ancak) ... (ancak belirtmem gerekti) (medim)
(kaçındım) (konunun ayrıntılarına girmeden) (ben sadece) (ben ...dım son) (ben
sadece) (iyice açık-seçikliğe kavuşturmak için bazı genel çizgileri belirgin
hale getirmekle yetindim).
((1)
yer)) ilkel topluluklar serisinde tarım komününün tuttuğu tarihsel yer; ve
sonra ...a izin veren Rus komününün istisnai durumu.)
((2)) (Rus komününe modern dünyayı sunabilecek olan büyük özel kolaylıklar) (özel) (lecek olan istisnai) (evrim) (Rus komününün ... izin veren elverişliliği) (istisnai) (bulunduğu).
[21] 16 Şubat 1881’de Vera Zasuliç, Marx’a şöyle yazıyordu:
“...tarım topluluklarımızın olanaklı yazgısı üzerine ve dünyanın tüm
halklarının, tarihsel zorunluluk gereği kapitalist üretimin tüm aşamalarından
geçmelerini zorunlu sayan teori üzerine görüşünüzü açıklamakla ne büyük bir
hizmette bulunurdunuz...”
[22] Kapital, Birinci Cilt,
s, 753 ve 754. — Ed.
[23] Aynı yapıt, s. 803. —Ed.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.