Bella Beiraghi
18
Aralık 2022
Çeviren: Mahmut Boyuneğmez
İran yönetici sınıfı şu
anda, Muhammed Rıza Pehlevi'yi deviren ve monarşiyi ortadan kaldıran 1979 “devrimi”nden
bu yana en yaygın ve tartışmasız en derin mücadeleyle karşı karşıya. Ancak
hükümetin ahlak polisini tasfiye etmeye niyeti olmadığı açık. Rejim, ülke
çapındaki grevleri ve protestoları tüm gücüyle bastırdı. İnsan Hakları
Aktivistleri Haber Ajansı'nın haberine göre, Eylül ortasından bu yana en az 448
protestocu öldürüldü ve 18.170'den fazla kişi tutuklandı.
Ülke çapında devam eden ve
meydan okuyan isyan bağlamında, İran müesses nizamındaki bazı kişilerden,
rejimin protestocuların bazı taleplerini kabul etmeye açık olabileceğine dair
jestler geldi.
Eski askeri yetkili ve
görevdeki Turizm Bakanı Ezzatollah Zarghami, Şerif Üniversitesi'nde reforma
ihtiyaç olduğunu öneren bir konuşma yaptı. Radio Farda, Zarghami'nin şu
sözlerini aktardı: “Bugün genç kızlarımız ve öğrencilerimiz sokakta başları
açık geziyor. Ne olmuş? Başörtüsü takılmaması devrimi ve sistemi yıktı mı?”
Meclis Başkanı Mohammad Baqer Qalibaf gibi başkaları tarafından da benzer
açıklamalar yapıldı.
Ancak bu bireylerin uzlaştırıcı
yorumları, günlük gerçeklikle taban tabana zıtlık içinde bulunuyor.
Protestolar, geçen ay daha da artan şiddetli baskıyla karşılaşıyor. Rejim,
protestocuları esasen göstermelik askeri mahkemelere çıkarıyor. Mohsen Shekari,
“moharebeh” ("tanrıya savaş açmak") suçundan hüküm giydikten sonra bu
ay idam edildi.
İran askeri yapılanmasından
yükselen sesler, rejimin isyana karşı tavrının gerçekliğini ortaya koyuyor. Üst
düzey Devrim Muhafızları komutanı Ali Fadavi, devlet medya kuruluşu Fars News
tarafından yakın zamanda yayınlanan bir makalede protestocuları "CIA
yardakçısı" olmakla suçladı. Diğer Devrim Muhafızları yetkilileri de bu
çizgiyi yinelediler.
Binlerce tutuklama, yüzlerce
ölüm ve sayısız işkence olayı, İslam Cumhuriyeti'nin protestocularla barışmakla
veya hareketin ana taleplerini kabul etmekle ilgilenmediğini açıkça gösteriyor.
Protestolar, küçük, yerel,
günlük eylemleri ülke çapında hareketliliklerin izlediği döngüsel bir modele
yerleşti. Genellikle mahalle komiteleri, öğrenci grupları ve bazı işçi
sendikaları tarafından çağrılan bu ulusal eylem günleri, çeşitli devam eden grevleri
ve yerel protestoları birleştiriyor.
Kasım ayının ortasında, 2019
ayaklanmasının yıldönümünü ve "Kanlı Kasım" olarak bilinen olayda
öldürülenleri anmak için en az 62 şehri kasıp kavuran üç günlük protestolar
yaşandı. Tahran genelinde “şehitlerimizin intikamını alın!” ve “İslam
Cumhuriyeti'ne ölüm!” sloganları eşliğinde alevli barikatlar kuruldu. İsfahan'da
dört bin çelik işçisinin greve gitmesi, ülkenin güneyindeki petrol, çelik ve
imalat sanayilerinde yeni bir sürekli grev dalgasını ateşledi.
Grevler ve protestolar, ülke
çapında üç günlük başka bir büyük hareketliliğin başladığı 5 Aralık'a kadar
daha küçük ölçekte devam etti. 1953'te üç üniversite öğrencisinin İran polisi
tarafından öldürülmesinin anısına düzenlenen Öğrenci Günü'nde 80'den fazla
şehirde protestolar düzenlendi. Başkent Tahran'da binlerce kişi “Devrim!”
sloganları atarak Azadi (özgürlük) Meydanı'na yürürken, 100'den fazla
üniversitede öğrenciler kampüs protestoları ve oturma eylemleri düzenledi.
Öğretmenler Koordinasyon Komitesi, Petrol Sözleşmeli İşçileri Protestolarını
Düzenleme Konseyi (COPOCW), Kamyoncular ve Şoförler Sendikası ve Haft Tappeh
Sendikası grev çağrısı yapan açıklamalar yaptı.
COPOCW, hâlihazırda grevde
olmayan işçileri harekete katılmaya çağırdı ve şöyle seslendi: “Bu, yoksulluk
tarafından ezilen hepimiz için bir protesto (...) bizim için hayatlarımızı
savunmak için birleşik mücadeleden başka yol yok. Hepimizin sloganı aynı: Kadın,
yaşam, özgürlük”.
Mücadele daha çok gençler
tarafından yürütülüyor ve üniversite kampüslerinde yoğunlaşıyor. İşçi dayanışma
grevleri genellikle en militan ve örgütlü sektörlerle sınırlı. Ancak Kasım
ayından bu yana mücadeleden iki önemli gelişme çıktı; mahalle komitelerinde
cereyan eden siyasi ve stratejik tartışmalar ile grevdeki işçilerin dile
getirdiği ekonomik ve siyasi taleplerin genişlemesi.
Sınıflar arası örgütlenme
organları olarak mahalle komiteleri politik olarak heterojendir. Eylül ayı
sonlarında ülke çapında ortaya çıkan bu komiteler, günlük protestoları organize
ve koordine ediyor. Her komitenin siyaseti bir dizi yerel faktörden etkileniyor,
ancak hepsi bir noktada hemfikir: İslam Cumhuriyeti gitmelidir.
Ancak bunun tam olarak nasıl başarılacağı konusunda tartışmalar var. Tahran Mahallelerinin Gençliği (YOTN), rejimin sokakta protesto eden İran halkının cesaretiyle yıkılacağını savunuyor. Temel mesajları, sınıflar arası birlik ve mücadelede sürekliliğin bunu başarabileceğidir. YOTN, hükümetin devrilmesinden sonra amaçlarının referandum düzenleyerek ülkeyi halkın iradesine teslim etmek olduğunu söylüyor. Anti-politik, liberal retoriğin yanı sıra işçi sınıfından herhangi bir şekilde bahsedilmemesi, diğer mahalle komiteleri tarafından öne sürülen argümanlarla taban tabana zıtlık oluşturuyor.
Kürdistan'da bulunan
Sanandaj Mahallelerinin Devrimci Gençliği (RYSN), hareketin anti-kapitalist
kanadında bir güç olarak öne çıktı. RYSN, İran'da kapitalist teokrasiyi devirme
mücadelesinin, hareketin açık bir siyasi liderlik geliştirme becerisine ve işçi
sınıfının öne çıkma gerekliliğine bağlı olduğunu savunuyor. Yakın tarihli bir bildiride,
RYSN şunları söyledi:
“Güneyde, petrol ve
petrokimya gibi kilit sektörlerde grevlere tanık oluyoruz (...) İşçi sınıfının
diğer kesimlerinin (...) devrimci harekete katılacağını umuyoruz. İşçi
hareketinin katılımı, ilerleme ve zafer vaat ediyor.”
Marivan'ın Devrimci Gençliği
ve Beluc Kadınlarının Sesi gibi diğer komiteler de İslam Cumhuriyeti'ni devirme
mücadelesinde işçi sınıfının merkezi konumu hakkında benzer argümanları dile
getirdiler.
Bu mahalle komitelerindeki
tartışmalar, İran'daki mücadelenin derinleşmesini yansıtıyor. Ancak RYSN'nin
haklı olarak öne sürdüğü gibi, hareketin ciddi bir ilerlemesi, işçi sınıfının
İslam Cumhuriyeti'ne karşı mücadeleye önderlik etmesine bağlı.
İşçilerin mücadelede daha
ciddi bir müdahaleye doğru yavaşça ilerlemeye başladıklarına dair işaretler
var. Kasım sonundan bu yana işçi kesimleri protestolarla dayanışma içinde greve
devam etmekle kalmadı, ek siyasi ve ekonomik talepler de getirdi. Kamyoncular
ve Şoförler Sendikası, hükümetin akaryakıt fiyat politikalarına son verilmesi
çağrısında bulunarak 26 Kasım'dan bu yana şehirlerde grev yapıyor.
Huzistan/Mahshahr'daki
sözleşmeli petrol işçileri, 4 Aralık sabahı ücretlerin artırılması ve sözleşmeli
çalışmanın kaldırılması talebiyle greve gitti. Çelik, motor, imalat ve demir
endüstrilerindeki diğer işçiler, ücret artışları, sağlık sigortası, daha kısa
çalışma süreleri ve daha güvenli çalışma koşulları gibi bir dizi talep için
grevde.
İran kapitalizminin çeşitli
bileşik krizleri hakkında muazzam bir hoşnutsuzluk ve savaşma kararlılığı var.
Ancak İran'daki işçilerin büyük bölmeleri örgütsüz durumda bulunuyor. Her
sektörde bağımsız sendikalar kurmak, işçi hareketi için kilit bir görev olmaya
devam ediyor. En gelişmiş işçiler - öğretim, petrol, çelik ve şeker
endüstrilerindekiler - örgütlenme hakkı için onlarca yıllık mücadele yoluyla
sınıf bilinci ve güven geliştirdiler.
Haft Tappeh Sendikasının
şeker kamışı işçileri, ilerlemenin işçilerin örgütlenme becerilerine bağlı
olduğunu savunuyor. Yakın tarihli “İlerlememiz Örgütlenmeye Bağlıdır” başlıklı bildiride,
şu açıklamayı yaptılar:
“Örgütlenmeden işçiler,
sınıf düşmanlarımızın saldırısına karşı koyamazlar. İşçilerin talepleri, halkın
çoğunluğunun talepleridir... Ancak örgütlenirsek kazanabiliriz!”
Ülke çapındaki isyan,
dünyanın dört bir yanındaki hükümetlerde yankısını buldu. Kasım ayı ortalarında
Avrupa Birliği İran'a ek yaptırımlar getirdi. Üst düzey güvenlik güçleri ve
ülke çapındaki protestolara yönelik baskıları yöneten yetkililer de dâhil olmak
üzere 29 kişi ve üç kuruluşa seyahat yasağı getirildi ve varlıkları donduruldu.
ABD de aynı şeyi yaptı ve yakın zamanda üç güvenlik görevlisine yaptırımlar
açıkladı.
Lüksemburg Dışişleri Bakanı
Jean Asselborn Al Jazeera'ye yaptırımları savunurken şu sözleri aktardı: “Rejim
son 40 yılda çalışmış olabilir ama şimdi çalışmıyor. İşte bu yüzden Avrupa
Birliği bu ilk adımı atmak zorunda”. Liberal düzen, aynı şekilde yaptırımları
İslam Cumhuriyeti üzerinde baskı kurma aracı olarak övüyor.
Ancak yeni yaptırımların
rejimin isyana karşı kanlı karşı saldırısını durdurmak için herhangi bir şey
yapması pek olası değil. Şimdiye kadar yaptırımlar, düzenin değil, ülkedeki
emekçilerin hayatını daha da çekilmez hale getirdi. Jean Asselborn bile, son 40
yılda sayısız yaptırıma rağmen devletin yönetmeye devam ettiğini kabul edecektir.
2018'de ABD ülkeye yeniden
ekonomik yaptırımlar uyguladı, ancak rejim askeri aygıtını ve emperyalist
müdahalelerini Ortadoğu genelinde genişletmeye devam etti. Forbes dergisinin
2020 tarihli bir raporuna göre, İran işçi sınıfı bu ezici yaptırımların yükünü
taşımak zorunda kalırken, ülkenin seçkinleri bir "milyoner patlaması"
yaşadı.
Batılı devletler, aşağıdan
gelen kahramanca mücadele örneklerini, sözde özgür ve demokratik Batı'yı
yüceltmek için sıklıkla bir fırsat olarak kullanırlar. ABD Başkanı Joe Biden
geçtiğimiz günlerde “dünyanın her yerinde kadınlara zulmedildiğini” ilan etti
ve İran'dan “temel haklarını tanıyıp, kendi vatandaşlarına yönelik şiddete son
vermesini” talep etti. Oysa yakın ABD tarihinde kadın haklarına yönelik en
büyük saldırı, yalnızca altı ay önce, Yüksek Mahkeme'nin Roe vs. Wade davasını
bozmasıyla meydana geldi.
Batı'daki yönetici
sınıfların ikiyüzlülüğüne işaret etmek, İran işçi sınıfının en büyük tehdidi ve
düşmanı olmaya devam eden İran rejiminin suçlarını azaltmak veya saptırmak
anlamına gelmez. Ancak harekete yardım etmeleri için Batılı hükümetlere
başvurmak çıkmaz bir stratejidir.
İran'daki hareketin umudu,
yalnızca İran işçi sınıfının İslam Cumhuriyeti'ni yıkma mücadelesine öncülük
etmesindedir. Haft Tappeh'in şeker kamışı işçilerinin yakın zamanda Telegram'da
yaptıkları bir açıklamada yazdığı gibi: "Toplumun çoğunluğunu oluşturan
işçilerin talepleri ve çıkarları, işçilerden başka hiçbir güç, hiçbir kahraman
tarafından sağlanamaz."
Kaynak: https://redflag.org.au/article/three-months-rebellion-iran
Yazı dizisinin önceki bölümlerini okumak için:
i) https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2022/10/iranda-sinif-mucadeleleri-i.html
ii) https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2022/10/iranda-sinif-mucadeleleri-ii.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.