23 Ekim 2022 Pazar

SSCB’ye Dair Yalanlar ve Gerçekler (II)

Çevirenler: Kerem Cantekin, Mahmut Boyuneğmez

Yazı dizisinin II.sini yayınlıyoruz. İlkinin bağlantı adresi:
https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2022/10/sscbye-dair-yalanlar-ve-gercekler-i.html

Arşivler propaganda yalanlarını gösteriyor

Sovyetler Birliği'nde ölen milyonlarla ilgili spekülasyonlar, Sovyetler Birliği'ne karşı yürütülen kirli propaganda savaşının bir parçasıdır; bu nedenle bu devletin yaptığı inkâr ve açıklamalar hiçbir zaman ciddiye alınmamış ve kapitalist basında yer bulamamıştır. Sermaye tarafından satın alınan 'uzmanlara' ise kurgularını yaymak için istedikleri kadar yer verilmiştir. Conquest ve diğer "eleştirmenler" tarafından milyonlarca ölü ve tutuklunun olduğu iddialarının ortak noktası, bunların hiçbir bilimsel temeli olmayan yanlış istatistiksel yaklaşımların ve değerlendirme yöntemlerinin sonucu olmalarıydı.

Sahte yöntemler ile milyonlarca ölü yaratılıyor

Conquest, Soljenitzin, Medvedev ve diğerleri, Sovyetler Birliği tarafından yayınlanan istatistikleri, örneğin ulusal nüfus sayımlarını kullandılar ve ülkedeki durumu hesaba katmadan sözde bir nüfus artışını eklediler. Bu şekilde, verilen yılların sonunda ülkede kaç kişinin olması gerektiğine bakarak sonuçlara vardılar. Eksik olanların sosyalizm yüzünden öldükleri veya hapse atıldıkları iddia edildi. Yöntem basit ama aynı zamanda tamamen hilelidir. Söz konusu yöntem batı dünyasına ait bir ülke için kullanılsaydı asla kabul edilmezdi. Böyle bir durumda, profesörlerin ve tarihçilerin bu tür uydurmaları protesto edecekleri kesindi. Ancak uydurmaların hedefinin Sovyetler Birliği olması onları kabul edilebilir hale getirdi. Bunun sebeplerinden biri kesinlikle, profesörlerin ve tarihçilerin mesleki ilerlemelerini profesyonel dürüstlüklerinin çok önüne koymalarıdır.

Robert Conquest'e göre (1961'de yaptığı bir tahminde) 1930'ların başında Sovyetler Birliği'nde 6 milyon insan açlıktan öldü. Conquest'in bu sayısı 1986'da 14 milyona yükseldi. Gulag çalışma kampları hakkında söylediklerine gelince, Conquest'e göre parti, ordu ve devlet aygıtında tasfiye başlamadan önce 1937'de bu kamplarda 5 milyon tutuklu vardı. Tasfiyelerin başlamasından sonra, Conquest'e göre, 1937-38 döneminde, 7 milyon mahkûm daha eklenecekti, bu da 1939'da çalışma kamplarında toplam 12 milyon mahkûm olduğu anlamına geliyordu. Bu 12 milyon insan Conquest’e göre siyasi tutsaktı. Conquest'e göre çalışma kamplarında siyasi mahkûmlardan çok daha fazla sayıda adi suçlu vardı. Bu da ona göre, Sovyetler Birliği'nin çalışma kamplarında 25-30 milyon mahkûmun olduğu anlamına geliyordu.

Yine Conquest'e göre 1937-1939 yılları arasında bir milyon siyasi mahkûm idam edildi ve 2 milyonu da açlıktan öldü. Ona göre, 1937-39 tasfiyelerinden elde edilen nihai sonuç 9 milyondu ve bu insanların 3 milyonu hapishanede öldü. Bu sayılar, Bolşeviklerin 1930 ile 1953 arasında en az 12 milyon siyasi tutsağı öldürdüğü sonucuna varabilmesi için Conquest tarafından “istatistiksel düzeltmeye” tabi tutuldu. İleriki yıllarda Conquest, Bolşeviklerin 1930’larda 26 milyon insanı öldürdüğü sonucuna vardı. Conquest, son istatistiksel manipülasyonlarından birinde, 1950'de Sovyetler Birliği'nde 12 milyon siyasi mahkûm olduğunu iddia etti.

Alexander Soljenitsin, Conquest ile aşağı yukarı aynı istatistiksel yöntemleri kullandı. Ancak bu sözde bilimsel yöntemleri farklı öncüllere dayanıp kullanarak, daha da uç sonuçlara vardı. Soljenitsin, Conquest'in 1932-33 kıtlığından kaynaklanan 6 milyon ölüm yaşandığı tahminini kabul etti. Bununla birlikte, 1936-39 tasfiyeleri dikkate alındığında, her yıl en az 1 milyon insanın öldüğüne inanıyordu. Soljenitsin, tarımın kolektifleştirilmesinden Stalin'in 1953'teki ölümüne kadarki sürede, komünistlerin Sovyetler Birliği'nde 66 milyon insanı öldürdüğünü söylüyordu. İkinci Dünya Savaşı'nda öldürüldüğünü iddia ettiği 44 milyon Rus'un ölümünden de Sovyet hükümetini sorumlu tutuyordu. Dolayısıyla 110 milyon Rus'un sosyalizmin kurbanı olduğunu savunuyordu. Mahkûmlar söz konusu olduğundaysa, Soljenitsin bize 1953'te çalışma kamplarındaki insan sayısının 25 milyon olduğunu söylüyor.

Gorbaçov arşivleri açıyor

1960'larda burjuva basınında yer alan bu fantezi figürleri koleksiyonu, bilimsel yöntemin uygulanmasıyla tespit edilen gerçekler olarak sunuldu.

Bu uydurmaların arkasında, başta CIA ve MI5 olmak üzere batı gizli servisleri vardı. Kitle iletişim araçlarının kamuoyu üzerindeki etkisi o kadar büyüktür ki, bugün bile Batılı ülkelerin nüfusunun büyük bir bölümü tarafından bu sayıların doğru olduğuna inanılmaktadır.

Sonra bu utanç verici durum daha da kötüleşti. Sovyetler Birliği'nde, 1990'da önemli bir değişiklik meydana geldi. Gorbaçov ile birlikte sosyalizme karşı olan her şey olumlu olarak selamlanmaya başlandı. Böylece sosyalizm altında öldüğü veya hapsedildiği iddia edilenlerin sayısında eşi görülmemiş spekülatif bir enflasyon oluşmaya başladı.

Ancak Gorbaçov bir yandan da “özgür basın”ın talebi üzerine, Merkez Komitesinin arşivlerini tarihsel araştırmalara aç. Komünist Parti Merkez Komitesi arşivlerinin açılması, gerçekten de bu karışık hikayedeki temel meseledir, bunun iki nedeni vardır: Öncelikle arşivlerde gerçeğe ışık tutabilecek bilgiler bulunabilir. Ancak daha da önemlisi, Sovyetler Birliği'nde öldürülen ve hapsedilen insan sayısı üzerine çılgınca spekülasyon yapanların, yıllardır arşivlerin açıldığı gün, alıntıladıkları sayıların doğrulanacağını iddia etmeleridir. Ölüler ve hapsedilenlerle ilgili spekülatörlerin her biri, durumun böyle olacağını iddia etti. Ancak arşivler açılıp gerçek belgelere dayalı araştırma raporları yayınlanmaya başlayınca çok garip bir şey oldu. Aniden hem Gorbaçov'un “özgür basın”ı, hem de ölüler ve hapsedilenler üzerine spekülasyon yapanlar arşivlere olan ilgilerini tamamen kaybetti.

Rus tarihçiler Zemskov, Dougin ve Xlevnjuk'un Merkez Komitesi arşivleri üzerinde 1990 yılından itibaren bilimsel dergilerde yer almaya başlayan araştırmalarının sonuçları görmezden gelindi. Bu tarihi araştırmanın sonuçlarını içeren raporlar, “özgür basın” tarafından ölenler veya hapsedilenler hakkında iddia ettikleri sayılarla ilgili olarak var olan enflasyonist akıma tamamen aykırıydı. Bu nedenle içerikleri yayınlanmamış olarak kaldı. Raporlar, kamuoyunun neredeyse hiç tanımadığı düşük tirajlı bilimsel dergilerde yayınlandı. Bilimsel araştırma sonuçlarının raporları, basının histerisiyle rekabet edemezdi, bu nedenle Conquest ve Soljenitsin'in yalanları eski Sovyetler Birliği nüfusunun birçok kesiminin desteğini almaya devam etti. Batı'da da, Rus araştırmacıların Stalin dönemindeki ceza sistemine ilişkin raporları, gazetelerin ön sayfalarında ve TV haber yayınlarında tamamen görmezden gelindi. Neden?..

Rus araştırmasının gösterdiği şey

Sovyet ceza sistemi üzerine yapılan araştırma, yaklaşık 9.000 sayfa uzunluğunda bir raporda ortaya konmuştur. Bu raporun birçok yazarı vardır, ancak bunların en bilinenleri Rus tarihçiler V N Zemskov, AN Dougin ve O V Xlevjnik'tir. Çalışmaları 1990'da yayınlanmaya başladı, 1993'te neredeyse tamamlanmıştı ve tamamına yakını yayınlanmıştı. Raporlar, farklı Batılı ülkelerin araştırmacıları arasındaki işbirliğinin bir sonucu olarak Batı’nın bilgisine açıldı. Onlar da bu raporları yayınladıkları araştırmalarda kullandılar. Yazarın aşina olduğu iki eser şunlardır: Fransız bilimsel araştırma merkezi CNRS'nin (Centre National de la Recherche Scientifique) baş araştırmacısı Nicholas Werth tarafından Eylül 1993'te Fransız l'Histoire dergisinde yer alan eser ve ABD'deki American Historical Review dergisinde yayınlanan Riverside'daki California Üniversitesi'nde tarih profesöolan J Arch Getty’nin eseri. Daha sonra yukarıda adı geçen araştırmacılar veya aynı araştırma ekibinden başkaları tarafından konuyla ilgili yazılmış kitaplar ortaya çıktı. Daha ileri gitmeden önce, gelecekte hiçbir kafa karışıklığı olmasın diye şunu belirtmek isterim ki, bu araştırmaya katılan bilim adamlarının hiçbiri sosyalist bir dünya görüşüne sahip değil. Aksine, onların bakış açısı burjuva ve anti-sosyalistti. Aslında birçoğu oldukça gericiydi. Olan şu ki, yukarıda adı geçen araştırmacılar sırf mesleki dürüstlüklerini birinci sıraya koydukları için Conquest, Soljenitsin, Medvedev ve diğerlerinin yalanlarını etraflıca açığa çıkarmışlardır.

Rus araştırmasının sonuçları, Sovyet ceza sistemi hakkında çok sayıda soruyu yanıtlıyor. Bizim için en önemli olan Stalin dönemidir ve o nedenle özellikle bu dönemi mercek altına alacağız. Bir dizi çok özel soru soracağız ve cevaplarımızı l'Histoire ve American Historical Review dergilerinde yayınlanan çalışmalarda bulmaya çalışacağız. Bu, Sovyet ceza sisteminin en önemli yönlerinden bazılarını tartışmanın en iyi yolu olacaktır.

Sorular şunlardır:

1. Sovyet ceza sistemi ne tür cezaevlerinden oluşuyordu?

2. Siyasi ve siyasi olmayan kaç mahkûm vardı?

3. Çalışma kamplarında kaç kişi öldü?

4. 1953'ten önceki yıllarda, özellikle 1937-38 tasfiyelerinde kaç kişi ölüme mahkûm edildi?

5. Hapis cezaları ortalama olarak ne kadardı?

Bu beş soruyu cevapladıktan sonra, Sovyetler Birliği'nde hükümlülerle ve ölümlerle ilgili olarak en sık adı geçen iki gruba, yani 1930'da mahkûm edilen Kulaklara ve 1936-38'de mahkûm edilen karşı-devrimcilere verilen cezaları ele alacağız.

(Çevirmenlerin Notu: Bu bölümde ilk üç sorunun cevabını içeren kısmı yayınlayacağız. Son iki sorunun cevabı ile kulaklar ve 1936-1938 yılları arası mahkûm edilenlerle ilgili kısmı yazının üçüncü bölümünde yayınlayacağız.)

1.    Ceza sisteminde çalışma kampları

Sovyet ceza sisteminin doğasıyla başlayalım. 1930'dan sonra Sovyet ceza sistemi hapishaneleri, çalışma kamplarını, gulag'ın çalışma kolonilerini, özel açık bölgeleri ve para cezası ödeme yükümlülüğünü içeriyordu. Gözaltına alınan her kimse, masum olup olmadığı ve böylece serbest bırakılıp bırakılamayacağı veya yargılanıp yargılanmayacağı konusunda soruşturmalar yapılırken genellikle normal bir hapishaneye gönderilirdi. Yargılanan bir sanık masum bulunabilir ve serbest bırakılabilir ya da suçlu bulunabilirdi. Suçlu bulunursa para cezasına, hapis cezasına veya çok nadiren de idama mahkûm edilebilirdi. Para cezası, belli bir süre için maaşının belirli bir yüzdesi olurdu. Hapis cezasına çarptırılanlar, işledikleri suçun türüne göre farklı cezaevlerine konuyordu.

Gulag çalışma kamplarına ciddi suçlar işleyenler (cinayet, soygun, tecavüz, ekonomik suçlar vb.) ile karşı-devrimci faaliyetlerden hüküm giyenlerin büyük bir kısmı gönderilirdi. 3 yıldan fazla hapis cezasına çarptırılan diğer suçlular da çalışma kamplarına gönderilebilirdi. Bir mahkûm çalışma kampında bir süre kaldıktan sonra, bir çalışma kolonisine veya özel bir açık bölgeye taşınabilirdi.

Letonya'daki Müzede Bir Gulag Kulubesi Rekonstrüksiyonu

Çalışma kampları, mahkûmların yakın gözetim altında yaşadığı ve çalıştığı çok geniş alanlardı. Çalışmaları ve topluma yük olmamaları gerekliydi. Hiçbir sağlıklı insan çalışmadan geçinemezdi. Bugünlerde insanların bunun korkunç bir şey olduğunu düşünmeleri mümkündür, ancak o zamanlar -dünyada- yöntem böyleydi. 1940'ta var olan çalışma kamplarının sayısı 53’tü.

425 gulag emek kolonisi vardı. Bunlar, daha özgür bir rejime ve daha az denetime sahip, çalışma kamplarından çok daha küçük birimlerdi. Bunlara daha kısa hapis cezası olan mahkûmlar gönderildi - daha az ciddiyette kriminal veya siyasi suçlar işleyen insanlar. Bu kolonilerin içinde insanlar fabrikalarda veya çiftliklerde özgürce çalıştılar ve sivil toplumun bir parçasını oluşturdular. Çoğu durumda, emeğinden kazandığı ücretlerin tamamı, bu açıdan herhangi bir işçiyle aynı muameleye tabi tutulan tutukluya aitti.

Özel açık bölgeler, genellikle kolektifleştirme sırasında özel mülkiyetlerine el konulan Kulaklar gibi sürgüne gönderilenler için oluşturulmuş tarım alanlarıydı. Küçük kriminal veya siyasi suçlardan suçlu bulunan diğer kişiler de bu bölgelere gönderilebilirdi.


2. İkinci soru, kaç siyasi mahkûm ve kaç adi suçlu olduğuyla ilgiliydi.

Bu soru, çalışma kamplarında, gulag kolonilerinde ve hapishanelerde hapsedilenleri içerir (ancak, işçi kolonilerinde, çoğu durumda, yalnızca kısmi özgürlük kaybı olduğu unutulmamalıdır). Aşağıdaki tablo, ceza sisteminin merkezi bir yönetim altında birleştirildiği 1934'ten Stalin'in öldüğü 1953 yılına kadar olan 20 yıllık bir dönemi kapsayan ve American Historical Review'de yer alan verileri göstermektedir.

Yıl

Gulag Çalışma Kamplarındaki Mahkûm Sayısı

Gulag Çalışma Kamplarındaki Karşı Devrimciler

Bir Yılda Ölen İnsan Sayısı

Serbest Bırakılan Mahkûmların Sayısı

Kaçan Mahkûmların Sayısı

Gulag İşçi Kolonilerindeki Mahkûm Sayısı

Hapishanelerde Tutulan Mahkûm Sayısı

Her Yıl 1 Ocakta Toplam Mahkûm Sayısı

 

 

Sayı

%

Sayı

%

 

 

 

 

 

1934

510,307

135,190

26.5

26,295

5.2

147,272

83,490

 

 

510,307

1935

725,438

118,256

16.3

28,328

3.9

211.035

67,493

240,259

 

965,697

1936

839,406

105,849

12.6

20,595

2.5

369,544

58,313

457,088

 

1,298,494

1937

820,881

104,826

12.8

25,378

3.1

364,437

58,264

375,488

 

1,196,369

1938

996,367

185,324

18.6

90,546

9.1

279.966

32,033

885,203

 

1,881,570

1939

1,317,195

454,432

34.5

50,502

3.8

223,622

12,333

355,243

350,538

2,022,976

1940

1,344,408

444,999

33.1

46,665

3.5

316,825

11,813

315,584

190,266

1,850,258

1941

1,500,524

420,293

28.7

100,997

6.7

624,275

10,592

429,205

487,739

2,417.468

1942

1,415,596

407,988

29.8

248,877

17.6

509,538

11,822

360,447

277,992

2,054,035

1943

983,974

345,397

35.6

166,967

17.0

336,135

6,242

500,208

235,313

1,719,495

1944

663,594

268,861

40.7

60,948

9.2

152,113

3,586

516,225

155,213

1,335,032

1945

715,506

283,351

41.2

43,848

8.1

336,750

2,196

745,171

279,969

1,740,646

1946

600,897

333,833

59.2

18,154

3.0

115,700

2,642

956,224

261,500

1,818,621

1947

808,839

427,653

54.3

35,668

4.4

194,886

3,779

912,794

306,163

2,027,796

1948

1,108,057

416,156

38.0

27,605

2.5

261,148

4,261

1,091,478

275,850

2,475,385

1949

1,216,361

420,696

34.9

15,739

1.3

178,449

2,583

1,140,324

 

2,356,685

1950

1,416,300

578,912

22.7

14,703

1.0

216,210

2,577

1,145,051

 

2,561,351

1951

1,533,767

475,976

31.0

15,587

1.0

254,269

2,318

994,379

 

2,528,146

1952

1,711,202

480,766

28.1

10,604

0.6

329,446

1,253

793,312

 

2,504,514

1953

1,727,970

465,256

26.9

5,825

0.3

937,352

785

740,554

 

2,468,524

Tablo: (Kaynak: Getty, J. A., Rittersporn, G. T., & Zemskov, V. N. (1993). American Historical Review)

Tablodan çıkarılması gereken bir dizi sonuç var. Başlangıç ​​olarak, buradaki verileri Robert Conquest tarafından verilenlerle karşılaştırabiliriz. Conquest 1939'da çalışma kamplarında 9 milyon siyasi mahkûm olduğunu ve 1937-1939 döneminde 3 milyon kişinin öldüğünü iddia ediyor. Conquest'in burada sadece siyasi mahkûmlardan bahsettiğini okur unutmasın! Conquest, bunların dışında, kamplarda siyasi mahkûmlardan çok daha fazla sayıda adi suçlu olduğunu söylüyor. 1950'de Conquest'e göre 12 milyon siyasi mahkûm vardı! Gerçek verilere bakarak, Conquest'in bir sahtekar olduğunu kolayca görebiliriz. Onun verdiği sayılardan hiçbiri gerçeğe tekabül etmiyor. 1939'da tüm kamplarda, kolonilerde ve hapishanelerde toplam 2 milyona yakın mahkûm vardı. Bunlardan 454.000'i, Conquest'in iddia ettiği gibi 9 milyonu değil, siyasi suçlar işledi. 1937 ve 1939 yılları arasında çalışma kamplarında ölenlerin sayısı Conquest'in iddia ettiği gibi 3 milyon değil 160.000 civarındaydı. 1950'de çalışma kamplarında 12 milyon değil, 578.000 siyasi mahkûm vardı. Okur, Robert Conquest'in bugüne kadar komünizme karşı sağcı propagandanın ana kaynaklarından biri olmaya devam ettiğini unutmasın. Sağcı sözde entelektüeller arasında Robert Conquest tanrısal bir figürdür. Alexander Soljenitsin'in aktardığı sayılara gelince - 60 milyon kişinin çalışma kamplarında öldüğü iddia ediliyor - yoruma gerek yok. Böyle bir iddianın saçmalığı ortada...

Gulag ile ilgili istatistikleri kendimiz somut olarak analiz edebilmemiz için şimdi bu sahtekârları bırakalım. Sorulacak ilk soru, ceza sistemine yakalanmış insanların sayısı hakkında hangi görüşü benimsememiz gerektiğidir? 2,5 milyon sayısının anlamı nedir? Hapse atılan her insan, toplumun her vatandaşa tam bir yaşam için ihtiyaç duyduğu her şeyi vermek için hala yeterince gelişmediğinin canlı kanıtıdır. Bu açıdan bakıldığında, 2,5 milyon, Sovyet toplumunun bir eleştirisini temsil ediyor.

İç ve dış tehdit

Ceza sistemine yakalanan kişi sayısının doğru bir şekilde açıklanması gerekiyor. Sovyetler Birliği, feodalizmi daha yeni deviren bir ülkeydi ve insan hakları konusundaki sosyal mirası genellikle toplum üzerinde bir yüktü. Çarlık gibi eskimiş bir sistemde, işçiler derin bir yoksulluk içinde yaşamaya mahkûmdu ve insan hayatının çok az değeri vardı. Hırsızlık ve şiddet içeren suçlar, sınırsız şiddetle cezalandırıldı. Monarşiye karşı isyanlar genellikle katliamlar, ölüm cezaları ve son derece uzun hapis cezalarıyla sonuçlandı. Bu sosyal ilişkiler ve bunlarla ilişkili zihin alışkanlıklarının değişmesi uzun zaman aldı-Sovyetler Birliği'nde toplumun gelişimini ve suçlulara karşı tutumları etkileyen bir gerçektir bu.

Dikkate alınması gereken bir diğer faktör de 1930'larda 160-170 milyona yakın nüfusa sahip bir ülke olan Sovyetler Birliği'nin yabancı ülkeler tarafından ciddi şekilde tehdit edilmiş olmasıdır. 1930'larda Avrupa'da meydana gelen büyük siyasi değişimler sonucunda, Nazi Almanya’sından gelen büyük bir savaş tehdidi vardı, bunun yanı sıra batı bloğu da müdahaleci hırslar barındırıyordu. Bu durum 1931 yılında Stalin tarafından şu sözlerle özetlenmiştir: “İleri ülkelerin 50-100 yıl gerisindeyiz. Bu açığı 10 yılda kapatmamız gerekiyor. Ya yaparız ya da yok oluruz.” On yıl sonra, 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği, Nazi Almanyası ve müttefikleri tarafından işgal edildi. Sovyet toplumu gelmekte olan savaş için, kaynaklarının büyük bir bölümünün Nazilere karşı savunma hazırlıklarına ayrıldığı 1930-1940 arasındaki on yılda büyük çaba sarf etmek zorunda kaldı. Bu nedenle insanlar, kısa vadeli kişisel çıkarları bir yana bırakıp çok çalıştılar. 7 saatlik işgünü uygulaması 1937'de kaldırıldı ve 1939'da hemen hemen her Pazar iş günüydü. Yirmi yıl boyunca (1930'lar ve 1940'lar) toplumun gelişimi üzerinde asılı duran büyük bir savaşın olduğu böyle zor bir dönemde suç artma eğilimindeydi.

Bu çok zor zaman boyunca, Sovyetler Birliği hapishane sisteminde maksimum 2,5 milyon insanı, yani yetişkin nüfusun %2,4'ünü tuttu. Bu rakamı nasıl değerlendirebiliriz? Çok mu yoksa az mı? Gelin karşılaştıralım.

ABD'de daha fazla mahkûm

Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde, 252 milyon nüfuslu (1996'da), dünya kaynaklarının %60'ını tüketen dünyanın en zengin ülkesinde kaç kişi hapiste? Herhangi bir savaş tehdidi altında olmayan ve ekonomik istikrarı etkileyen derin sosyal değişikliklerin olmadığı ABD'de durum nedir?

Ağustos 1997 gazetelerinde çıkan oldukça küçük bir haberde, FLT-AP haber ajansı, 1996’da ABD'de daha önce olmadığı kadar çok insanın hapiste olduğunu yazdı. Gazete haberine göre bu sayı 5,5 milyondu. Bu 1995'ten beri 200.000 kişilik bir artış demek ve 1996’da ABD'deki suçluların sayısının yetişkin nüfusun %2,8’ine eşit olduğu anlamına geliyor. Bu verilere Kuzey Amerika adalet bakanlığı aracılığı ile herkesin ulaşması mümkün. Kısacası 1996’da ABD'deki hükümlü sayısı, Sovyetler Birliği'nde şimdiye kadar tutulan en yüksek sayıdan 3 milyon daha fazla. Sovyetler Birliği'nde suçlarından dolayı yetişkin nüfusun en fazla %2,4'ü cezaevindeydi - ABD'de bu rakam %2,8 ve artıyor! ABD Adalet Bakanlığı'nın 18 Ocak 1998'de yaptığı basın açıklamasına göre, 1997 yılında ABD'de hükümlü sayısı 96.100 artış gösterdi.

Sovyet çalışma kampları söz konusu olduğunda, rejimin mahkûmlar için sert ve zor olduğu doğrudur, ancak bugün ABD'nin şiddet, uyuşturucu, fuhuş, cinsel kölelik ile dolu hapishanelerinde durum nedir? ABD hapishanelerinde yılda 290.000 tecavüz yaşanmaktadır. ABD’deki hapishanelerde kimse kendini güvende hissetmiyor.

3. Şimdi sorulan üçüncü soruya cevap verelim. Çalışma kamplarında kaç kişi öldü?

Oran yıldan yıla değişiyordu, 1934'te %5,2'den 1953'te %0,3'e. Çalışma kamplarındaki ölümlere, bir bütün olarak toplumdaki kaynakların genel kıtlığı, özellikle de salgın hastalıklarla mücadele için gerekli ilaçların yokluğu neden oldu. Bu sorun çalışma kamplarıyla sınırlı değildi, dünyanın her yerinde olduğu gibi, Sovyet toplumunun genelinde mevcuttu. Antibiyotikler İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra keşfedilip genel kullanıma sunulduğunda durum kökten değişti. Aslında en kötü yıllar, Nazi barbarlarının tüm Sovyet vatandaşlarına çok ağır yaşam koşulları dayattığı savaş yıllarıydı. Bu 4 yıl boyunca, çalışma kamplarında yarım milyondan fazla insan öldü - söz konusu 20 yıllık süre boyunca ölen toplam sayının yarısı. Unutmayalım ki aynı dönemde, savaş yıllarında, mahkûm olmayanlar arasında 25 milyon insan öldü. 1950'de Sovyetler Birliği'nde koşullar düzeldiğinde ve antibiyotikler kullanılmaya başlandığında hapishanede ölenlerin oranı %0,3'e düştü.

Not: Bu yazı dizisinin son bölümü, SSCB’de ölüm cezasının ne sıklıkla uygulandığı, ortalama mahkûmiyet süreleri ve SSCB ile ilgili araştırmalarda sıklıkla adı geçen iki grup, kulaklar ile 1937-1939 yılları arasında siyasi suçlardan mahkûm edilenler üzerine olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.