[[Within the co-operative society based on common
ownership of the means of production, the producers do not exchange their
products; just as little does the labor employed on the products appear here as
the value of these products, as a material quality possessed by them,
since now, in contrast to capitalist society, individual labor no longer exists
in an indirect fashion but directly as a component part of total labor. The
phrase "proceeds of labor", objectionable also today on account of
its ambiguity, thus loses all meaning.
What we have to deal with here is a communist society,
not as it has developed on its own foundations, but, on the contrary,
just as it emerges from capitalist society; which is thus in every
respect, economically, morally, and intellectually, still stamped with the
birthmarks of the old society from whose womb it emerges. Accordingly, the
individual producer receives back from society -- after the deductions have
been made -- exactly what he gives to it. What he has given to it is his
individual quantum of labor. For example, the social working day consists of
the sum of the individual hours of work; the individual labor time of the
individual producer is the part of the social working day contributed by him,
his share in it. He receives a certificate from society that he has furnished
such-and-such an amount of labor (after deducting his labor for the common
funds); and with this certificate, he draws from the social stock of means of
consumption as much as the same amount of labor cost. The same amount of labor
which he has given to society in one form, he receives back in another.
Here, obviously, the same principle prevails as that
which regulates the exchange of commodities, as far as this is exchange of
equal values. Content and form are changed, because under the altered
circumstances no one can give anything except his labor, and because, on the
other hand, nothing can pass to the ownership of individuals, except individual
means of consumption. But as far as the distribution of the latter among the
individual producers is concerned, the same principle prevails as in the
exchange of commodity equivalents: a given amount of labor in one form is
exchanged for an equal amount of labor in another form.
Hence, equal right here is still in principle
-- bourgeois right, although principle and practice are no longer at
loggerheads, while the exchange of equivalents in commodity exchange exists
only on the average and not in the individual case.
In spite of this advance, this equal right is still
constantly stigmatized by a bourgeois limitation. The right of the producers is
proportional to the labor they supply; the equality consists in the fact
that measurement is made with an equal standard, labor.
But one man is superior to another physically, or
mentally, and supplies more labor in the same time, or can labor for a longer
time; and labor, to serve as a measure, must be defined by its duration or
intensity, otherwise it ceases to be a standard of measurement. This equal
right is an unequal right for unequal labor. It recognizes no class
differences, because everyone is only a worker like everyone else; but it
tacitly recognizes unequal individual endowment, and thus productive capacity,
as a natural privilege. It is, therefore, a right of inequality, in its
content, like every right. Right, by its very nature, can consist only in the
application of an equal standard; but unequal individuals (and they would not be
different individuals if they were not unequal) are measurable only by an equal
standard insofar as they are brought under an equal point of view, are taken
from one definite side only -- for instance, in the present case, are regarded only
as workers and nothing more is seen in them, everything else being ignored.
Further, one worker is married, another is not; one has more children than
another, and so on and so forth. Thus, with an equal performance of labor, and
hence an equal in the social consumption fund, one will in fact receive more
than another, one will be richer than another, and so on. To avoid all these
defects, right, instead of being equal, would have to be unequal.
But these defects are inevitable in the first phase of
communist society as it is when it has just emerged after prolonged birth pangs
from capitalist society. Right can never be higher than the economic structure
of society and its cultural development conditioned thereby.
In a higher phase of communist society, after the enslaving
subordination of the individual to the division of labor, and therewith also
the antithesis between mental and physical labor, has vanished; after labor has
become not only a means of life but life's prime want; after the productive
forces have also increased with the all-around development of the individual,
and all the springs of co-operative wealth flow more abundantly -- only then
then can the narrow horizon of bourgeois right be crossed in its entirety and
society inscribe on its banners: From each according to his ability, to each
according to his needs! ]]
[[Kaynak: Karl Marx, Critique of the Gotha Programme,
Part I, http://www.marxists.org/archive/marx/works/1875/gotha/ch01.htm]]
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Çeviren: Mahmut Boyuneğmez
Üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu kooperatif toplumda,
üreticiler ürünlerini değiştirmezler; ürünlere harcanan emek, ürünlerin
içerdiği maddi bir nitelik olarak, onların değeri olarak belirmez, çünkü
kapitalist toplumdakinin tersine, bireysel emek artık dolaylı biçimde değil de,
doğrudan toplumsal emeğin parçasıdır (…)
Burada söz konusu edilen kendi temelleri üzerinde gelişmiş komünist
toplum değil, tersine, kapitalist toplumdan henüz çıkıp yeni beliren
komünist toplumdur; dolayısıyla her bakımdan, ekonomik, moral ve entelektüel
açıdan, rahminden çıktığı eski toplumun doğum izleriyle hala damgalıdır. Buna
uygun olarak, bireysel üretici, topluma ne verirse – çıkarmalar yapıldıktan
sonra – onu tam olarak geri alır. Onun topluma verdiği, bireysel emeğinin
miktarıdır. Örneğin, toplumsal iş günü bireysel iş saatlerinin toplamından
oluşur; bireysel üreticinin emek zamanı, toplumsal iş gününün, yaptığı katkı
kadar, oradaki payı kadar bir parçasını oluşturur. Bireysel üretici toplumdan
sağladığı emek miktarına karşılık olarak (ortak fonlar için harcadığı emek
düşülerek) bir sertifika alır; bu sertifikayla toplumun tüketim maddeleri stokundan
harcadığı emeğinin karşılığı olan miktarı alır. Topluma bir formda vermiş
olduğu emek miktarı, başka bir formda ona geriye döner.
Burada aşikârdır ki, eşit değerlerin değişimi dikkate alındığında,
metaların değişimini düzenleyen ilkenin aynısı egemendir. İçerik ve form
değişmiştir, çünkü üretimin yeni koşullarında hiç kimse emeğinden başka bir şey
sunamaz ve ayrıca bireysel tüketim maddelerinden başka hiçbir şey bireylerin
mülkiyetine geçemez. Fakat tüketim maddelerinin bireysel üreticiler arasındaki
bölüşümü dikkate alındığında, eşdeğer metaların değişimindeki ilkenin aynısı
yürürlüktedir: Bir formdaki belirli bir miktar emek, başka bir formdaki eşit
miktarda emekle değişilir.
Bu yüzden bu toplumda hala, eşit hak prensipte/ilke olarak burjuva
haktır, her ne kadar ilke ile pratik artık çelişmemekteyse de. Metaların
değişimindeyse eşdeğerlilerin değişimi tekil durumlarda gerçekleşmez, yalnızca
ortalama olarak vardır.
Bu ilerlemeye karşın, bu eşit hak hala, bir burjuva kısıtlamayla
damgalanmıştır/karakterizedir. Üreticilerin hakkı, sağladıkları emekle orantılıdır;
eşitlik, ölçümün eşit bir standartla/ölçütle, yani emekle, yapılmasından
ibarettir.
Fakat bir insan başka birinden fiziksel veya zihinsel bakımdan üstündür ve
aynı süre içinde daha fazla emek harcar ya da daha uzun süre çalışabilir;
emeğin bir ölçü olması için süresi ve yoğunluğu tanımlanmış olmalıdır, yoksa
bir ölçüm standardı olmaktan çıkar. Bu eşit hak, eşit olmayan emekler için eşit
olmayan bir haktır. Sınıf farkı tanımaz, çünkü herkes diğer herkes gibi sadece
bir işçidir; fakat eşit olmayan bireysel katkıları ve dolayısıyla eşit olmayan
üretici kapasiteleri doğal özellikler olarak örtük biçimde gözetir. Eşit hak,
bu nedenle, her hak gibi, özünde bir eşitsizlik hakkıdır. Hak, doğası gereği,
sadece eşit bir ölçüt uygulandığında vardır; fakat eşit olmayan bireyler (eşit
olsalardı farklı bireyler olamazlardı), ancak eşit bir ölçüt kullanılarak aynı
açıdan değerlendirildiklerinde, belirli bir yönden dikkate alındıklarında,
örneğin bu durumda, bütün diğer yönler göz ardı edilip sadece işçiler olarak
dikkate alındıklarında, ölçülebilirdirler. Üstelik bir işçi evliyken diğeri
değildir; birinin diğerinden daha çok çocuğu vardır vesaire, vesaire. Böylece,
eşit emek sarf ettikleri halde ve dolayısıyla toplumsal tüketim fonundan eşit
ölçüde yararlandıkları halde, biri reel olarak ötekinden daha çok almış olacak,
biri ötekinden daha zengin olacaktır. Bütün bu kusurlardan kaçınmak için, hakta
eşitlik olacağına, eşitsizlik olmalıydı.
Fakat bu kusurlar, uzamış doğum sancılarıyla kapitalist toplumdan henüz
çıkıp geldikten sonra, komünist toplumun ilk fazında kaçınılmazdır. Hak,
toplumun ekonomik yapısından ve onun koşulladığı kültürel gelişimden asla
yüksek olamaz.
Komünist toplumun daha yüksek bir fazında, bireylerin iş bölümünün
egemenliği altında kölece var olmaları ve bununla birlikte kafa ve kol emeği
arasındaki antitez kaybolduğunda; emek yalnızca bir geçim aracı değil, yaşamın
temel gereksinimi olmaya başladıktan sonra; bireylerin üretken güçleri, çok
yönlü gelişmeleriyle birlikte arttığında ve kooperatif zenginliğin ürünleri
daha bol aktığında, ancak o zaman burjuva hakkın dar ufku bütünüyle aşılabilir
ve toplum sancağına şunu yazar: Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimi
kadar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.