Mahmut
Boyuneğmez
Korporatizme göre, işçiler
ve patronları bir arada barındıran korporatist örgütlenmeler, işçilerin
devrimci taleplere yönelmesini önleyeceği gibi, ücretlerin belirlenmesinde
piyasanın başıboşluğunu da dizginleyecektir.
Korporatist ideolojide korporatist
devlet, bireylerin üzerinde ve onlara üstün olarak algılanır. Korporatizme göre
devletin bireylere üstün ve farklı hedefleri ile menfaatleri bulunur. Devlet,
biçimsel eşitlik ilkesine göre hareket etmez. Korporatistler, temsili
demokrasiyi eleştirirler. Onlara göre, temsil hakkı bireylerin değil,
korporasyonlarındır. Korporatizme göre, iktisadi ve politik faaliyetin
birimleri korporasyonlardır ve korporasyonlar temsilcileriyle parlamentoda yer
almalıdır. Korporasyonlar, devlet ile toplum arasındaki bağı sağlayan meslek
gruplarının örgütlenmeleridir.
Korporasyonlarda patronlar ile işçiler bir arada bulunur ve
korporasyonlara üyelik zorunlu tutulur. Ayrıca korporasyonun aldığı kararlar
üyeler için bağlayıcıdır ve bu organizasyonlar, üyeleri üzerinde yaptırım
gücüne sahiptir. Her bir iş kolunda yalnızca bir korporasyona izin verilir. Bu
nedenlerle lonca sistemiyle benzeşir.
Korporasyonlar, fiyatları düzenlemek,
üretim kapasitesini artırmaya yönelik girişimlerde bulunmak, ürün standardizasyonunu sağlamak, üretim
teknolojilerini güncellemek, ücretleri belirlemek, emek türlerinin dağılımını
düzenlemek gibi fiyat, ücret ve üretim alanlarında düzenleyici görevlere
sahiptir. Ayrıca meslek eğitimi ve
çıraklık konuları dâhil mesleklerin iç yapılanmasının düzenlenmesi de
korporasyonların bir işlevidir. Özcesi korporasyonlar devlet ile birlikte
çalışan kamusal düzenleyici organizasyonlardır. Korporasyonlar üretim ve
istihdam koşullarını düzenler. Emek ile sermaye arasındaki karşıtlığı soğururlar.
Korporatif devlet
özellikleri ilk kez ve net biçimde İtalya’da gözlenmiştir. İtalyan faşizmi önce
1922-33 yılları arasında faşist sendikalizmi uygulamış, 1934’ten sonraysa
korporasyon modeline tam olarak geçmiştir.
Her meslek kolunda tek bir sendikanın faaliyet göstermesine izin
verilmiş, meclisler, korporatif meclislerine dönüştürülmüştür.
Korporatizmin tek başına
klasik faşist rejimlerde (İtalyan ve Nazi faşizminde) görülen bir politika
sayılması yanlıştır. Korporatizm, günümüz temsili demokrasilerinde de uygulanan
bir yöntem ve politikadır.
Korporatizm, devlet ve onun
yürütme gücü olan hükümet ile işçi/memur örgütleri ve patron örgütleri
arasındaki bir tür ilişkiyi anlatmaktadır. İşçiler/memurlar ile patronların ya
da devletin çıkarları, sendikal örgütlenmeler ve hükümet tarafından temsil
edilirken, bir toplumsal kontrol ve denetim ile çıkarların uzlaştırılması
sağlanmaktadır. Devlet/hükümet, işçilerin ve patronların örgütlerinin
işlevlerini ve yapısını, işçilerin temsil edilen çıkarlarının kapsamını ve
ifade ediliş biçimini, yöneticilerinin kimlerden oluşacağını denetler. Devletin
kapitalist niteliği gereği sermaye sınıfının çıkarlarını koruması nedeniyle ve
ayrıca sarı sendikaların bürokratik yönetimlerinin işçi sınıfına yabancılaşmış
olmaları yüzünden, devlet-patronlar-sendikalar arası işbirliği, işçi sınıfının
aleyhine sonuçlanmaktadır.
Bir kamu politikası olan
asgari ücretin belirlenmesi, dolayısıyla diğer ücretlerin düzeyine dönük bir
çıpa konması, memurların toplu iş sözleşmelerinde maaş artış oranlarının
saptanması süreçleri, çıkarların temsil edilmesi ve uzlaştırılmasını,
korporatist bir işbirliği yapılmasını anlatır. Devlet, işçi ve patron
örgütlerini bu sayede tescil eder, onlara tekelci temsil hakkı sunar, çıkarların
içeriğini ve ifade biçimini denetler. Memur sendikaları özelinde (Memur-Sen) bu
sendikanın yöneticilerinin aynı zamanda devlet bürokrasisinin çeşitli
kademelerinden oluşması, devletle arasındaki korporatist işbirliğini
göstermektedir.
Ulusal gelirin
paylaşımındaki ve üretim ilişkilerindeki sınıflar arası çıkar çatışmalarını
düzenleme ve uzlaştırma, korporatizmin temel işlevidir. Korporatist
uygulama/politikalar ile devlet, işçi ve memurlar dâhil işçi sınıfının
çıkarlarını sistemle uzlaştırır.
Korporatist uygulamalarla
sendika yöneticileri ile devlet/hükümet arasında işbirlikçi ilişkiler kurulur
ve bu örgütlerin kapsamında bulunan kitleler üzerinde toplumsal bir denetim
sağlanır. İşçi sınıfının sınırlı bir kısmını da olsa bünyesinde barındıran bu
örgütlenmeler, korporatist uygulamalar aracılığıyla güdümlenir. Korporatist politikalarla,
işçi sınıfının sermaye düzenini sarsmayacak gelir ve hak taleplerinde bulunması
sağlanır, bu talepler yumuşatılır.
Türk-İş ve Memur-Sen gibi
sendikalar korporatist örgütlerdir. Bu sarı ya da yandaş sendikalar, örgütsel
açıdan tekelleşmiş, merkezileşmiş ve bürokratik bir yapıya sahip olup, asgari
ücretin belirlenmesi ile kamu toplu iş sözleşmeleri süreçlerine katılmaktadır.
Ücret/gelir politikalarının
oluşturulmasına katılım ve kitlelerin bu politikaları benimsemesine aracılık
etme işleviyle korporatist sendikalar, işçi sınıfı üzerinde bir denetim
oluşturmaktadır. Böylelikle korporatist örgütler ve politikalar, sınıf
mücadelelerini kontrol altına alan toplumsal denetim mekanizmalarından biri
durumundadır. Korporatist uygulamalarla işçi sınıfının talepleri sistem
açısından makul sınırlara çekilmekte, işçi sınıfı üzerinde toplumsal bir
denetim oluşturulmakta, sarı/yandaş sendikalar aracılığıyla işçiler sistemle
bütünleştirilmektedir.
Not:
i)
Asgari ücreti, yasa gereği 5'er işçi, patron ve devlet temsilcisi olmak üzere
15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Bu komisyonda, en
fazla üyeye sahip konfederasyon olduğu için işçi tarafını Türk-İş temsil
ederken, TİSK patronlar adına masada bulunuyor.
ii) Kamu
Toplu İş Sözleşmesi, hükümet ile en yüksek üye sayısına sahip konfederasyon (Memur-Sen)
heyet başkanı olarak, hizmet kollarında yetkili olan sendikaların 11 başkanı ve
en yüksek üyeye sahip ilk 4 konfederasyon başkanı olmak üzere 15 kişilik üyeden
oluşan Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti arasında yapılıyor. Memur ve kamu
görevlilerini temsilen 15 kişilik heyet ve hükümet yetkileri arasında yapılan
görüşmeler neticesinde toplu iş sözleşmesi düzenleniyor. Tarafların anlaşamaması
durumunda, taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna başvuruda bulunulabiliyor.
Bu kurulun kararı bağlayıcı oluyor.
Yararlanılan
kaynak: 19. yüzyıldan 20.
yüzyıla Modern Siyasal İdeolojiler, Derleyen: H. Birsen Örs, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 1. Basım, 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.