Karl
Marx'tan Rusya Üzerine Bir Mektup
New
International, Cilt. I No. 4, Kasım 1934, s. 110–111
Çeviren: Mahmut Boyuneğmez
Marx'ın
Rusya hakkındaki mektubu özel bir öneme sahiptir. Pek çok sosyalist teorisyen,
klasik Marksist formüle dayanan ve bilgiçlik taslayan bir kurgu temelinde Rus
devriminin "meşruluğuna" itiraz etmeye çalıştı. Bu formül şöyleydi: "İçinde
yer alan tüm üretici güçler gelişmeden hiçbir toplumsal düzen asla ortadan
kalkmaz; yeni ve daha ileri üretim ilişkileri, eski toplumun rahminde
varlıklarının maddi koşulları olgunlaşmadan asla ortaya çıkmaz.” Marx'ın
mektubu, toplumsal evrimin bu temel yasasının "tarih-üstü"
geçerliliğini açıkça reddediyor. Lenin'in 1919'da bahsettiği burjuva
demokrasisinin üzerinden atlayıp proleter demokrasisine geçiş, Marx'ın
mektubunda ifade edilen düşüncelerle örtüşmektedir. Görünüşe göre 1877'de
yazılan mektup, Rus Popülistlerinin (Narodnikler) önde gelen sözcüsü, ekonomist
ve Kapital'in ilk Rusça çevirisinin yayıncısı Nikolai'ye (N.F. Danielson)
gönderilmişti. Polemik Rus Popülizminin önde gelen teorisyeni ve 1904'teki
ölümüne kadar sadık bir anti-Marksist olarak kalan N.K. Mihaylovski’ye,
yönelikti. Marksist çevrelerde çok az bilinen bu mektup, Nikolai'nin 1902'de
yayınlanan Rusya'nın ekonomik kalkınması hakkındaki kitabının Fransızca
çevirisinin ekinde yeniden basılmıştır. Mektubun önündeki üç açıklayıcı
paragraf Rus yazarın kalemindendir. Mektup ilk kez burada İngilizce olarak,
Marx tarafından yazıldığı Fransızcadan çevrilerek yayımlanıyor. – Ed.
M. Mihaylovski, bu teorinin
herkes için büyük ilgi uyandırdığını ekliyor ama biz Ruslar için bu daha da
büyük bir ilgi alanıdır. Çünkü M. Mihaylovski'ye göre, eğer her ulusun kendi
tarihsel yolunda kaçınılmaz olarak kapitalist gelişme aşamasından geçmesi
gerektiğini öngören Marx'ın felsefi sistemi bütünüyle kabul edilirse, o zaman
Marx'ın Rus izleyicilerinin her biri, tutarlı olmak için, üretim araçları ile
emeği ayıran, köylüleri mülksüzleştiren, insan organizmasını sakatlayan, insanlığın
geleceğini tehdit eden vb. süreçte aktif bir rol almak zorunda kalacaktı, fakat
diğer yandan aynı Marx'ın takipçileri, emek ile mülkiyetin uyumunu, üretim
araçlarının ve toprağın üreticiler tarafından mülkiyetini kendi ideali olarak
görmek zorundadır.
Bu makale Marx'a, M.
Mihaylovski'nin makalesinin yayımlandığı aynı dergide yayımlanması planlanan
bir yanıt yazma fırsatını sağladı. Ancak yanıt gönderilmedi ve tercümesi
Juridical Monitor'de yayınlandıktan sonra Marx'ın evrakları arasında bulundu. Marx’ın
yanıtı Fransızca olarak şöyle yazılmıştır:
I – Zhukovsky Mahkemesi Önünde Karl Marx adlı makalenin yazarı, açıkça parçaların
adamıdır ve benim ilksel birikime dair açıklamamda, vardığı sonuçları
destekleyecek tek bir pasaj bulsaydı, onu alıntılardı. Böyle bir pasajı
geçemeyince, Kapital'in ilk Almanca baskısının
ekinde basılan bir Rus "belletrist"e karşı polemik amaçlı yazılan bir
mezeyi çiğnemek zorunda kaldı. O yazarı ne için kınıyorum? "Rus
komünizmini" Rusya'da değil, Prusya hükümetinin danışmanı Haxthausen'in
kitabında keşfettiği için ve onun elinde Rus komünü, yalnızca çürüyen eski
Avrupa'nın Pan-Slavizmin zaferiyle yeniden canlandırılması gerektiğini kanıtlamada
bir argüman olarak kullanıldığı için. Bu yazar hakkındaki değerlendirmem doğru
olabilir, yanlış olabilir, ancak hiçbir durumda “Rusların anavatanları için
Batı Avrupa'nın izlediğinden ve şimdi izliyor olduğundan farklı bir gelişme
yolu bulma çabaları” hakkındaki görüşlerimin anahtarını veremez.
Kapital'in
ikinci Almanca baskısının dipnotunda, hak ettiği büyük saygıyla "büyük bir
Rus bilgini ve eleştirmeninden" söz ediyorum. Bu kişi bir dizi dikkat
çekici makalesinde şu soruyu ele aldı: Rusya, liberal iktisatçıların iddia
ettiği gibi, kapitalist rejime geçmek için kırsal komünü yok ederek mi işe
başlamalı, yoksa tam tersi, tarihsel armağanlarını geliştirirken Rusya’ya uygun
tüm sonuçlarıyla birlikte kırsal komünle, kapitalist rejimin eziyetlerini deneyimleyip
yaşamadan işe başlayabilir mi? Bu kişi kendisini ikinci çözümün ruhuyla ifade
ediyor. Ve saygıdeğer eleştirmenim, Rus "belletrist" ve Panslavist'e
karşı polemiğimden onları reddettiğim sonucuna varmak kadar, bu "büyük
Rus"un değerlendirilmesinden bu sorunla ilgili görüşlerini paylaştığım
sonucunu çıkarmaya da en az o kadar hakka sahipti.
Son olarak, arkamda "tahmin
edilecek bir şey" bırakmaktan hoşlanmadığım için, boş dolambaçlı konuşmalar
yapmadan konuşacağım. Çağdaş Rusya'nın ekonomik gelişimini kapsamlı bir bilgiye
dayanarak değerlendirebilmek için, Rus dilini öğrendim ve daha sonra bu konuyla
ilgili resmi ve diğer yayınları uzun yıllar inceledim.
Şu sonuca vardım: Rusya,
1861'e kadar izlediği yolda ilerlemeye devam ederse, tarihin bir halka sunduğu
en güzel fırsatı kaybedecek, kapitalist rejimin tüm değişimlerine karşı
koyamayacaktır.
II. – İlk birikimle ilgili bölümde tek amacım, Batı Avrupa'daki kapitalist ekonomik düzenin feodal ekonomik düzenin rahminden nasıl ortaya çıktığının izini sürmektir. Dolayısıyla bu bölüm, üreticiyi üretim araçlarından ayıran, birincisini ücretli çalışana (kelimenin modern anlamıyla proleter) ve ikincisini sermayeye dönüştüren hareketi takip eder. Bu tarihte “her devrim, kapitalist sınıfın oluşum sürecinde ilerlemesinde kaldıraç görevi gören bir döneme işaret eder. Ama evrimin temeli toprağı işleyenin mülksüzleştirilmesidir”. Bölümün sonunda birikimin tarihsel eğilimini ele alıyorum ve son sözünün kapitalist mülkiyetin toplumsal mülkiyete dönüşmesi olduğunu ileri sürüyorum. Bu iddianın kendisinin, kapitalist üretime ilişkin bölümlerde daha önce sunulan uzun süreli gelişmelerin kısa özetinden başka bir şey olmaması nedeniyle, bu noktada buna dair hiçbir kanıt sunmuyorum.
Şimdi, eleştirmenim benim
tarihsel perspektifimden/çerçevemden Rusya'ya nasıl bir uygulama çıkarabilir?
Sadece şu: Eğer Rusya, Batı Avrupa uluslarını taklit ederek kapitalist bir ulus
olmaya çalışırsa ve son yıllarda bu konuda çok çaba harcadı, ilkin köylülerinin
önemli bir bölümünü proleterlere dönüştürmeden bunda başarılı olamayacaktır ve
bundan sonra, kapitalist rejimin kucağına düştüğünde, diğer seküler uluslar
gibi onun amansız yasalarına tabi olacaktır. Hepsi bu. Ama bu benim
eleştirmenim için çok fazla. Batı Avrupa'da kapitalizmin doğuşuna ilişkin perspektifimi/çerçevemi,
sonuçta toplumsal emeğin en büyük üretken gücüyle insanın en eksiksiz
gelişmesini sağlayan ekonomik formasyona ulaşma amacıyla, halkların kendilerini
içinde buldukları tarihsel koşullar ne durumda olursa olsun, tüm halklara
ölümcül bir şekilde dayatılan, tarihin genel ilerleyişinin tarihsel-felsefi bir
teorisine dönüştürme ihtiyacı duyuyor. Ama özür dilerim. Bana aynı anda çok
fazla onur ve çok fazla utanç veriyor. Bir örnek verelim. Kapital'in farklı
pasajlarında, eski Roma'nın pleblerinin başına gelen kaderden söz ettim.
Başlangıçta onlar, her biri
kendi başına, kendi toprak parçasına sahip olan özgür köylülerdi. Roma tarihi
boyunca mülksüzleştirildiler. Onları üretim ve geçim araçlarından ayıran aynı
hareket, yalnızca büyük toprak mülklerinin oluşumunu değil, aynı zamanda büyük
parasal sermayelerin oluşumunu da içeriyordu. Böylece, güzel bir günde, bir
yanda emek güçleri dışında her şeyden mahrum bırakılmış özgür insanlar, diğer
yanda ise bu emeği sömürmek için kazanılmış tüm servetin sahipleri vardı. Ne
oldu? Romalı proleter, ücretli bir işçi değil, Amerika Birleşik Devletleri'nin
güney topraklarındaki eski "yoksul beyazlar"dan daha sefil, tembel
bir kalabalık haline geldi ve yanlarında kapitalist değil, köleci bir üretim
tarzı ortaya çıktı. Dolayısıyla, farklı tarihsel ortamlarda meydana gelen
çarpıcı derecede benzer olaylar, tamamen farklı sonuçlara yol açtı.
Bu evrimlerin her birini
ayrı ayrı inceleyerek ve sonra bunları karşılaştırarak, bu fenomenlerin
anahtarını kolayca bulabilirsiniz, ancak yüce erdemi tarih üstü olmaktan oluşan
tarihsel-felsefi bir teorinin master anahtarıyla asla başarılı olamazsınız. Karl Marx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.