Son Haftada En Çok Görüntülenenler

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...

20 Ekim 2024 Pazar

Sosyal devlet, kamucu politikalar, kamulaştırma

Mahmut Boyuneğmez

Türkiye’de kapitalist sistemin son 44 yılında neo-liberal ekonomi politikaları uygulandı. İçinde bulunduğumuz dönemde, neo-liberal politikaların biriktire geldiği tahribatlar, bazı yönlerden toplumsal algıda kurtulunması gereken sorunlar olarak görünür hale geldi.  Akla ilk gelenler şunlar: Sosyal devletin tasfiyesiyle boşalan alana hayırseverlik dernekleri/vakıflarının yerleşmesi, devletin kurumlarının şirketleşmesi ve piyasa ilişkilerine dâhil olması, kamusal hizmet sunma anlayışının tasfiyesi, bazı kurumlarda şişkinlik oluşurken (örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı) diğer kurumlarda tercih edilmiş bir personel ve örgütlenme yetersizliği (örneğin AFAD), devlet kurumlarının eşgüdümle çalışma ve planlama kabiliyetini yitirmesi, askeri personelin profesyonelleşmesi ve bedelli askerlik sonucu orduda yaşanan dönüşüm… Deprem özelinde bunlara devletin ihaleler yoluyla inşaat şirketlerinin çıkarlarını kollaması ve onların semirmesine ön ayak olması, yapı denetim işinin piyasadaki şirketlere bırakılması sonucu yakın zamanlarda yapılan binaların da depreme dayanıksız üretilmesi vd… eklenebilir.

Bu tablo, Türkiye’nin yeni bir kamusallığa ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Nasıl mı?.. Örneğin askerlik meslek olarak var olmanın yanı sıra, kadın ve erkek her yurttaşın sınırlı bir zaman dâhilinde görevi olarak kabul edilmeli, parasal ilişkilerden kurtarılmalıdır. Hayırseverlik dernekleri/vakıfları kapatılıp, devletin toplumun yararına hizmetler sunması sağlanmalıdır. Devlet kurumları, piyasa ilişkilerinin tasfiyesiyle birlikte yeniden yapılandırılmalı, organizasyonları ve işlevleri yeniden tanımlanmalıdır.

Peki sosyal devlet neydi?.. Sosyal devlet, piyasanın devlet eliyle düzenlenmesi ve karma ekonomi, 1929 Bunalımından sonra, krizden çıkışın bir formülü oluyor. Bunlar ayrıca, 2. Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş yıllarında, reel sosyalizme ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde yeniden kitleselleşme eğilimi gösteren komünist partilere karşı, işçi sınıfının kapitalist demokrasilere rızasını inşa etmeye yarıyor. Sosyal demokrasinin altın çağı olan 2. Dünya Savaşı-1980 yılları arası dönemi karakterize eden Keynesçi sermaye birikim biçimi, uluslar arası bir krizle birlikte yerini, 1980’lerden itibaren neo-liberalizme bırakıyor.

Türkiye’de de benzer bir gelişim seyri gösteren sosyal devlet uygulamaları, özellikle 1960-80 arasında gözleniyor. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türkiye kapitalizminin ihracata dayalı büyüme modeline geçişiyle birlikte sosyal devlet uygulamaları terk ediliyor. Kamusal parasız sağlık, eğitim hizmeti sunumu, kamusal sigorta/sosyal güvenlik sistemi gibi kamucu politikalar budanıyor, bu hizmetler metalaştırılıp piyasa ilişkilerince belirlenir duruma sokuluyor. Kamusal işletmeler ise devlet eliyle özelleştirilerek, sermaye sınıfına kaynak oluşturuluyor ve böylelikle kapitalistlere yeni kar devşirme alanları açılıyor. Sonuçta Türkiye’de son 44 yılda kapitalist devlet yapısında, sosyal devlet biçiminden, neo-liberal otoriter güvenlikçi devlete bir geçiş süreci yaşanıyor.

Öyleyse Türkiye’de yeniden sosyal devlet ve kamusal politikalar gündeme gelebilir mi?.. Ya da kapitalizm koşullarında tekrardan kamulaştırma (devletleştirme) yapılabilir mi?..

Son sorunun cevabı açık bir şekilde “hayır” oluyor. Türkiye’de sosyal-demokrasinin hükümete gelmesi durumunda da, değişmeyecek olan bir husus budur. Sosyal-demokrasinin bazı kamusal politikalar uygulamaya koyması mümkün olsa da, sosyal devletin bir daha kapitalizm çerçevesi içerisinde gündeme gelmesi mümkün değildir.

Biraz somutlayalım. CHP’nin 14 Mayıs 2023 seçim vaatleri arasında Aile Destek Sigortası Kurumu eliyle asgari ücretin altında geliri olan ailelere parasal yardım sağlanması yer alıyordu. Bu yardımdan faydalanmak için prim ödeme yükümlülüğü bulunmayacağı, yardımın bütçeden kaydırmalarla sağlanacağı belirtiliyordu. Her ne kadar CHP aksini söylese de, bu parasal yardımın “yoksulluğu bitirmeyeceği, yoksulluğu yöneteceği” çok açıktı. Çünkü insanca yaşamaya yetecek bir ücretlendirme, tam istihdam, yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi kamucu politikaların kapitalist sistemin sınırları dâhilinde uygulanması mümkün olmuyor. CHP’nin bu seçim vaadi, olsa olsa bir “sadakacı/hayırsever devlet” uygulaması olabilir görünüyor.

Öte yandan, üretim araçları ve toprağın, enerji üretim ve dağıtım işlerinin, ulaştırmanın, bankaların, madenlerin ve telekomünikasyon işletmelerinin vd. tümü ancak sosyalist Türkiye’de kamulaştırılabilir. Kamulaştırma, toplumsallaştırma anlamına geliyor. Kamulaştırmanın sosyalizmdeki en baskın biçimi ise devletleştirmedir. Reel sosyalizm deneyimleri, kolektif çiftlikler, kooperatifler gibi kolektif mülkiyet biçimleri arasında, toplumsallaştırma=kamulaştırmanın ağırlıkla devletleştirme biçiminde olacağını göstermiş bulunuyor.

Kapitalizm koşullarında bir daha sosyal devlet yapılanması mümkün olmadığından, sosyal devlet tipini gerçek kılacak tek bir alternatifin bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Sosyalist devlet, budan böyle yegâne “sosyal devlet” örneğini oluşturacaktır. Parasız eğitim ve sağlık, vergilendirme ile finansmanı sağlanacak bir sosyal güvenlik sistemi gibi kamucu politikalar da, sosyalizmin hanesine yazılı bulunuyor.

Bitirirken, kamulaştırma ve kamuculuğun temel ilkelerini ve bu konuda Türkiye’de yapılacakları sıralayalım:

i. Günümüzde özelleştirmenin karşıtı olarak kamulaştırmayı yapacak tek güç, işçi sınıfı iktidarıdır. Sosyalizmde, öncelikle üretimin, hizmetlerin, tarımın kamulaştırılmasında hızlı adımlar atılacak, bir süreç içerisinde küçük işletmelerin tasfiyesi sağlanacaktır. Kar amaçlı üretim, bireysel/şirket çıkarları, rekabet ve diğer piyasa ilişkileri ortadan kaldırılacaktır.

ii. Kamu işletmelerinde ürün ve hizmet üretimi toplumsal ihtiyaçlar dikkate alınarak ve bilimsel merkezi planlama kapsamında gerçekleştirilecektir.

iii. Özelleştirmelerin sonucunda sağlık, eğitim, yurtlarda kalma, yaşlı ve çocuk bakımı, sosyal güvenlik, alt yapı gibi kamusal hizmet alanlarına yeterli kaynak ayrılmaz duruma gelinmiştir. Bu alanlardaki sermayedarlar/şirketler kar amaçlı faaliyet yürüterek, sağlık, eğitim, yurt hizmeti, bakım hizmetleri, alt yapı hizmetlerini almayı, emeklilik/sağlık sigortası kapsamında bulunmayı, birer hak olmaktan çıkarmış, devletin bu hizmetleri sunma yükümlülüğü yok edilmiştir. Sosyalist Türkiye’de emekçilerin iktidarı, bu hizmetlerin sunumunu kamu eliyle ve ücretsiz gerçekleştirecek, bu olanaklara ulaşmada eşitlik olacaktır. Yine herkes oturduğu konutun devlet mülkiyeti üzerinden sahibi kılınacak, elektrik, doğalgaz, su harcamaları için ve kira olarak düşük bedelleri devlete ödeyecektir. Yük ve yolcu taşımacılığında, ulaştırmada ise kamunun payı ağırlık taşıyacak, bireysel taşıt kullanımı azaltılacaktır.

iv. Kamu mülkiyeti, üretim ve hizmetlerin toplumsal yarar ve çıkarlar doğrultusunda planlanması ve yurttaşlar arasında eşitliğin sağlanması için gereklidir. Halkın taleplerinin sosyalist devlet tarafından dikkate alınması, kamu mülkiyeti sayesinde olanaklıdır.

v. Kapitalist toplumun eşitsiz gelişme uyarınca endüstrileşmesi bölgesel eşitsizlikler doğurmuşken, sosyalist iktidarda merkezi bir plan dahilinde üretim ve hizmetlerin ülkemiz coğrafyasına yerel ihtiyaçlar da gözetilip dağıtılması sağlanacaktır.

vi. Kamu işletmelerinde çalışan emekçiler, vergi ya da sigorta sistemi üzerinden sosyal güvenliğe, sendikalarda örgütlülüğe, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çalışma koşulları açısından yüksek standartlara sahip olacaktır. Kamu kuruluşlarında vergi kaçırılamaz. Bu işletmelerde esnek çalışma, geçici/kısmi zamanlı işler yoktur. Çalışma saatleri ve günleri azaltılıp, işsizlerin istihdamı sağlanır. Ücretleri piyasa değil, yapılan işin niteliği ve toplumsal üretime katılım oranı belirler.

vii. Kamu kuruluşlarının spor, sanat, kültür, eğlence, eğitim gibi dallardaki tesisleri, sadece o kurumda çalışanlara değil, yöresindeki tüm yurttaşlara hizmet verecektir.

viii. TÜPRAŞ, PETKİM, Erdemir, Türk Telekom gibi birçok stratejik kamu işletmesi kamulaştırıldığında, bunların satılmasının doğurduğu ekonomik ve toplumsal hasar telafi edilmiş olacaktır. İnternet dahil telekomünikasyon hizmetleri toplumumuza düşük bir bedel karşılığı ya da ücretsiz olarak kamu eliyle sunulacaktır. Sümerbank, Süt Endüstrisi Kurumu gibi emekçilere ucuz ve kaliteli giysi, ayakkabı ve gıda başlıklarında temel ihtiyaç maddeleri sağlayan kamu kurumlarımız, yeniden açılacak, eski adıyla Et Balık Kurumu, yeni adıyla Et Süt Kurumu yaygınlaştırılıp güçlendirilecektir. Tarım Satış Kooperatifleri ve onun adıyla açılan marketler, kamulaştırılıp, yaygınlaştırılabilir. Kamu eliyle dijital platformlar kurulup, kamu emekçisi vasfındaki dağıtıcılarla insanların ihtiyaç duydukları ürünler adreslerine teslim edilecektir.

ix. Tarımsal üretim ve hayvancılık için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdileri üreten KİT’lerin özelleştirilenleri kamulaştırılacak, kapatılanlar yeniden açılacak ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.