Mahmut
Boyuneğmez
Bu tablo, Türkiye’nin yeni
bir kamusallığa ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Nasıl mı?.. Örneğin askerlik
meslek olarak var olmanın yanı sıra, kadın ve erkek her yurttaşın sınırlı bir
zaman dâhilinde görevi olarak kabul edilmeli, parasal ilişkilerden
kurtarılmalıdır. Hayırseverlik dernekleri/vakıfları kapatılıp, devletin
toplumun yararına hizmetler sunması sağlanmalıdır. Devlet kurumları, piyasa
ilişkilerinin tasfiyesiyle birlikte yeniden yapılandırılmalı, organizasyonları
ve işlevleri yeniden tanımlanmalıdır.
Peki sosyal devlet neydi?.. Sosyal
devlet, piyasanın devlet eliyle düzenlenmesi ve karma ekonomi, 1929
Bunalımından sonra, krizden çıkışın bir formülü oluyor. Bunlar ayrıca, 2. Dünya
Savaşı sonrası Soğuk Savaş yıllarında, reel sosyalizme ve Avrupa’nın bazı
ülkelerinde yeniden kitleselleşme eğilimi gösteren komünist partilere karşı,
işçi sınıfının kapitalist demokrasilere rızasını inşa etmeye yarıyor. Sosyal
demokrasinin altın çağı olan 2. Dünya Savaşı-1980 yılları arası dönemi
karakterize eden Keynesçi sermaye birikim biçimi, uluslar arası bir krizle
birlikte yerini, 1980’lerden itibaren neo-liberalizme bırakıyor.
Türkiye’de de benzer bir
gelişim seyri gösteren sosyal devlet uygulamaları, özellikle 1960-80 arasında
gözleniyor. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Türkiye kapitalizminin ihracata
dayalı büyüme modeline geçişiyle birlikte sosyal devlet uygulamaları terk
ediliyor. Kamusal parasız sağlık, eğitim hizmeti sunumu, kamusal sigorta/sosyal
güvenlik sistemi gibi kamucu politikalar budanıyor, bu hizmetler metalaştırılıp
piyasa ilişkilerince belirlenir duruma sokuluyor. Kamusal işletmeler ise devlet
eliyle özelleştirilerek, sermaye sınıfına kaynak oluşturuluyor ve böylelikle
kapitalistlere yeni kar devşirme alanları açılıyor. Sonuçta Türkiye’de son 44
yılda kapitalist devlet yapısında, sosyal devlet biçiminden, neo-liberal otoriter
güvenlikçi devlete bir geçiş süreci yaşanıyor.
Öyleyse Türkiye’de yeniden
sosyal devlet ve kamusal politikalar gündeme gelebilir mi?.. Ya da kapitalizm
koşullarında tekrardan kamulaştırma (devletleştirme) yapılabilir mi?..
Son sorunun cevabı açık bir
şekilde “hayır” oluyor. Türkiye’de sosyal-demokrasinin hükümete gelmesi
durumunda da, değişmeyecek olan bir husus budur. Sosyal-demokrasinin bazı
kamusal politikalar uygulamaya koyması mümkün olsa da, sosyal devletin bir daha
kapitalizm çerçevesi içerisinde gündeme gelmesi mümkün değildir.
Biraz somutlayalım. CHP’nin
14 Mayıs 2023 seçim vaatleri arasında Aile Destek Sigortası Kurumu eliyle
asgari ücretin altında geliri olan ailelere parasal yardım sağlanması yer alıyordu.
Bu yardımdan faydalanmak için prim ödeme yükümlülüğü bulunmayacağı, yardımın
bütçeden kaydırmalarla sağlanacağı belirtiliyordu. Her ne kadar CHP aksini
söylese de, bu parasal yardımın “yoksulluğu bitirmeyeceği, yoksulluğu
yöneteceği” çok açıktı. Çünkü insanca yaşamaya yetecek bir ücretlendirme, tam
istihdam, yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi kamucu politikaların kapitalist
sistemin sınırları dâhilinde uygulanması mümkün olmuyor. CHP’nin bu seçim
vaadi, olsa olsa bir “sadakacı/hayırsever devlet” uygulaması olabilir görünüyor.
Öte yandan, üretim araçları
ve toprağın, enerji üretim ve dağıtım işlerinin, ulaştırmanın, bankaların,
madenlerin ve telekomünikasyon işletmelerinin vd. tümü ancak sosyalist
Türkiye’de kamulaştırılabilir. Kamulaştırma, toplumsallaştırma anlamına
geliyor. Kamulaştırmanın sosyalizmdeki en baskın biçimi ise devletleştirmedir.
Reel sosyalizm deneyimleri, kolektif çiftlikler, kooperatifler gibi kolektif
mülkiyet biçimleri arasında, toplumsallaştırma=kamulaştırmanın ağırlıkla devletleştirme
biçiminde olacağını göstermiş bulunuyor.
Kapitalizm koşullarında bir
daha sosyal devlet yapılanması mümkün olmadığından, sosyal devlet tipini gerçek
kılacak tek bir alternatifin bulunduğunu belirtmek gerekiyor. Sosyalist devlet,
budan böyle yegâne “sosyal devlet” örneğini oluşturacaktır. Parasız eğitim ve
sağlık, vergilendirme ile finansmanı sağlanacak bir sosyal güvenlik sistemi
gibi kamucu politikalar da, sosyalizmin hanesine yazılı bulunuyor.
Bitirirken, kamulaştırma ve
kamuculuğun temel ilkelerini ve bu konuda Türkiye’de yapılacakları sıralayalım:
i. Günümüzde özelleştirmenin
karşıtı olarak kamulaştırmayı yapacak tek güç, işçi sınıfı iktidarıdır.
Sosyalizmde, öncelikle üretimin, hizmetlerin, tarımın kamulaştırılmasında hızlı
adımlar atılacak, bir süreç içerisinde küçük işletmelerin tasfiyesi
sağlanacaktır. Kar amaçlı üretim, bireysel/şirket çıkarları, rekabet ve diğer
piyasa ilişkileri ortadan kaldırılacaktır.
ii. Kamu işletmelerinde ürün
ve hizmet üretimi toplumsal ihtiyaçlar dikkate alınarak ve bilimsel merkezi
planlama kapsamında gerçekleştirilecektir.
iii. Özelleştirmelerin
sonucunda sağlık, eğitim, yurtlarda kalma, yaşlı ve çocuk bakımı, sosyal
güvenlik, alt yapı gibi kamusal hizmet alanlarına yeterli kaynak ayrılmaz
duruma gelinmiştir. Bu alanlardaki sermayedarlar/şirketler kar amaçlı faaliyet
yürüterek, sağlık, eğitim, yurt hizmeti, bakım hizmetleri, alt yapı
hizmetlerini almayı, emeklilik/sağlık sigortası kapsamında bulunmayı, birer hak
olmaktan çıkarmış, devletin bu hizmetleri sunma yükümlülüğü yok edilmiştir.
Sosyalist Türkiye’de emekçilerin iktidarı, bu hizmetlerin sunumunu kamu eliyle
ve ücretsiz gerçekleştirecek, bu olanaklara ulaşmada eşitlik olacaktır. Yine
herkes oturduğu konutun devlet mülkiyeti üzerinden sahibi kılınacak, elektrik,
doğalgaz, su harcamaları için ve kira olarak düşük bedelleri devlete
ödeyecektir. Yük ve yolcu taşımacılığında, ulaştırmada ise kamunun payı ağırlık
taşıyacak, bireysel taşıt kullanımı azaltılacaktır.
iv. Kamu mülkiyeti, üretim
ve hizmetlerin toplumsal yarar ve çıkarlar doğrultusunda planlanması ve
yurttaşlar arasında eşitliğin sağlanması için gereklidir. Halkın taleplerinin
sosyalist devlet tarafından dikkate alınması, kamu mülkiyeti sayesinde
olanaklıdır.
v. Kapitalist toplumun
eşitsiz gelişme uyarınca endüstrileşmesi bölgesel eşitsizlikler doğurmuşken,
sosyalist iktidarda merkezi bir plan dahilinde üretim ve hizmetlerin ülkemiz
coğrafyasına yerel ihtiyaçlar da gözetilip dağıtılması sağlanacaktır.
vi. Kamu işletmelerinde
çalışan emekçiler, vergi ya da sigorta sistemi üzerinden sosyal güvenliğe,
sendikalarda örgütlülüğe, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çalışma koşulları
açısından yüksek standartlara sahip olacaktır. Kamu kuruluşlarında vergi
kaçırılamaz. Bu işletmelerde esnek çalışma, geçici/kısmi zamanlı işler yoktur.
Çalışma saatleri ve günleri azaltılıp, işsizlerin istihdamı sağlanır. Ücretleri
piyasa değil, yapılan işin niteliği ve toplumsal üretime katılım oranı
belirler.
vii. Kamu kuruluşlarının
spor, sanat, kültür, eğlence, eğitim gibi dallardaki tesisleri, sadece o
kurumda çalışanlara değil, yöresindeki tüm yurttaşlara hizmet verecektir.
viii. TÜPRAŞ, PETKİM,
Erdemir, Türk Telekom gibi birçok stratejik kamu işletmesi kamulaştırıldığında,
bunların satılmasının doğurduğu ekonomik ve toplumsal hasar telafi edilmiş
olacaktır. İnternet dahil telekomünikasyon hizmetleri toplumumuza düşük bir
bedel karşılığı ya da ücretsiz olarak kamu eliyle sunulacaktır. Sümerbank, Süt
Endüstrisi Kurumu gibi emekçilere ucuz ve kaliteli giysi, ayakkabı ve gıda
başlıklarında temel ihtiyaç maddeleri sağlayan kamu kurumlarımız, yeniden
açılacak, eski adıyla Et Balık Kurumu, yeni adıyla Et Süt Kurumu
yaygınlaştırılıp güçlendirilecektir. Tarım Satış Kooperatifleri ve onun adıyla
açılan marketler, kamulaştırılıp, yaygınlaştırılabilir. Kamu eliyle dijital
platformlar kurulup, kamu emekçisi vasfındaki dağıtıcılarla insanların ihtiyaç
duydukları ürünler adreslerine teslim edilecektir.
ix. Tarımsal üretim ve
hayvancılık için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdileri
üreten KİT’lerin özelleştirilenleri kamulaştırılacak, kapatılanlar yeniden
açılacak ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.