14 Mart 2025 Cuma

İşçilerin vatanı yok mudur?

Mahmut Boyuneğmez

Marx ve Engels’in bağlamından koparılarak zikredilen “işçilerin vatanı yoktur” cümlesi, ne anlatmaktadır? Bu söz, siyasal bir slogan olarak kullanılabilir mi?  Tersine işçiler “bu vatan bizim” dediklerinde sınıfsal çıkarlarına aykırı bir şey mi söylemiş olurlar?..

Marx ve Engels “işçilerin vatanı yoktur” cümlesini Komünist Manifesto’da yazmıştır. Cümlenin anlamını kavramak için, yer aldığı bağlamı bilmek gerekir. Bu cümlenin geçtiği pasaj şu şekildedir:

“Komünistler ayrıca vatanı, milliyeti ortadan kaldırmak istemekle suçlanıyorlar. İşçilerin vatanı yoktur. Onlarda olmayan bir şeyi alamayız onlardan. Proletarya önce siyasi hâkimiyeti ele geçirmek, ulusal sınıf (1888: ulusun öncü sınıfı) durumuna yükselmek, kendini ulus olarak kurmak zorunda olduğu ölçüde kendisi de hala ulusaldır, ama asla sözcüğün burjuva anlamında değil.” (Komünist Manifesto, Almancadan çeviren: Nail Satlıgan, Yordam Kitap, 7. Basım, 2019, s. 64)

Günümüzde Küba ve Kuzey Kore dışında hiçbir ülkede siyasal hâkimiyet işçi sınıfında olmadığından, kapitalist ülkelerde işçilerin kendilerine ait bir vatanlarının olduğu söylenemez. Birçok ülkede proletarya kendini ulus olarak var etmiş değildir. Kendilerini evlerinde hissedecekleri bir vatanı olmayan işçilerin, ürettikleri toplumsal zenginliklerden, yaşadıkları ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından, doğal/coğrafi güzelliklerden yararlanmaları kısıtlanmıştır. Sınıfsal eşitsizlik ve üzerlerindeki sömürü yüzünden, yaşadıkları ülkelerin olanak ve zenginliklerinden yararlanma hürriyetleri sınırlıdır. Siyasal iktidar proletaryanın elinde olduğunda, proletarya kendini ulusun egemen ve lider sınıfı yaptığında ise, bir vatana sahip olacak, toplumsal olanak ve zenginliklerden azami derecede yararlanacaktır.

Kapitalist ülkelerde işçilerin kendilerine ait olan bir vatanı ve öncü konumda bulunduğu bir milliyeti yoktur, çünkü bu ülkelerin egemen sınıfı onlar değildir. Ancak işçi sınıfı, ülkeler ölçeğinde ve ulusal düzeyde çıkarlarının bilincine varmış bir sınıf olmalı, gelişiminde “kendi için sınıf” uğrağına yükselmeli, nihayetinde yaşadığı ülkenin hâkim sınıfı durumuna gelmelidir. İşçilerin siyasal hâkimiyeti/iktidarı devralma mücadelesi, ulusaldır, ülke ölçeğinde gerçekleşir.

Öyleyse siyasal ve toplumsal iktidar yürüyüşünde, her bir ülke ölçeğinde iktidarı almak için verdiği mücadelelerde işçi sınıfının, “bu vatanda üreten biziz, onu yöneten de biz olacağız” demesi gerekir. Proletarya ülkeler ölçeğinde bir siyasal özne olarak var olmalı, vatanın/memleketin sahibi olmak istediğini belirtmelidir. Çünkü işçi sınıfının amacı ülke ölçeğinde iktidarın sahibi olmaktır.

Peki işçi sınıfı ulusal mücadelesinde, “bizim vatanımız yoktur” dese, bu doğru olur mu?.. Yoksa “bu vatan bizim” şeklinde bir siyasal slogana mı sahip olmalıdır?..

Bize göre, ulusun egemen sınıfı olma amacını gerçekleştirmek ve iktidarı kapitalist sınıftan almak için verdiği mücadele süreçlerinde, kendisinin sağlıklı kültürel değerlerini öne çıkarmalı, halkların kardeş olduğu gerçeğini esas almalı, emperyalist bağımlılık ilişkilerine karşı bağımsızlıkçı duruş sergilemelidir. İşçilerin memleketlerini ve emekçi halklarımızın ilerici değerlerini sahiplenmesi, halkçılık ve yurtseverliktir. İşçi sınıfının kendini ulus olarak kurma yolundaki mücadelesinde, çıkarları doğrultusunda vatanın bağımsızlığını ve bu vatanda yaşayan halkların kültürel değerlerini savunarak ilerlemesi dışında başka bir yolu yoktur. “Bizim vatanımız yoktur” cümlesi siyasal bir ilke ve slogan olarak anlam taşımazken, “bu vatan bizim” cümlesi, iktidar yürüyüşünde işlevi olan ve sağlıklı bir anlama sahiptir.

İşçilerin ağırlıkta olduğu bir ulusu siyasal iktidarına bağlayan sermaye sınıfı, siyasal ve toplumsal iktidar mekanizmaları sayesinde egemen olduğu, hür şekilde olanaklarını kullandığı, zenginliklerini gasp ettiği ve bununla yetinmeyip işi yağmaya vardırdığı bir vatana elbette sahiptir. Fakat aslında sermaye sınıfının vatanı yoktur! İlk olarak, uluslararasılaşmış sermaye birikim ve üretim süreçleri nedeniyle bu böyledir. Üretim ve dolaşım süreçlerinde, ayrıca finansal olarak serbestlikle küredeki her noktayı birbirine bağlayan bir uluslararasılaşma mevcuttur. İkincisi, siyasal ve toplumsal iktidarı bir hegemonya kriziyle sarsıldığında, kaçırabildiklerini yurt-dışına ışık hızıyla aktaracak bir sınıftır sözde “ulusal burjuvazi” denilen sınıf.

Kapitalist sınıfın, “yerli”si, “yabancı”sı olmaz. “Yerli” ya da “yabancı” olarak kodlanan sermayeler, iş birliği içerisinde ulusal pazarları değerlendirir, ulusun çoğunluğunu oluşturan emekçileri ortaklaşa sömürür, bağımlı ülkelerdeki yeraltı ve yer üstü kaynakları birlikte talan ederler.

Marx ve Engels’in ne demek istediği anlaşılmış, sorumuzun yanıtı netleşmiş olmalıdır. Sermayenin at koşturduğu bir vatanı vardır, fakat sahip çıktığı bir vatanı yoktur; işçi sınıfının paryası olarak sahibi olduğu bir ülkesi yoktur, fakat kazanacağı bir memleketi vardır. Sonuçta, memleket bizimdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...