10 Kasım 2022 Perşembe

Çocuk İşçiliği

Mahmut Boyuneğmez

Giriş

“Çocuk işçiliği; çocukları çocukluklarını yaşamaktan alıkoyan, potansiyellerini ve saygınlıklarını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimlerine zarar veren işlerde çalıştırılmaları olarak tanımlanabilir. Daha geniş bir ifade ile çocuklar için zihinsel, fiziksel, toplumsal ya da ahlaki açılardan tehlikeli ve zararlı işler, okula düzenli devam etmelerini engelleyerek eğitimlerini aksatmalarına veya okullarından erken ayrılmalarına yol açacak işler ve çocukların okula devam ederken uzun süren ve ağır işlerde çalıştırılmaları ‘çocuk işçiliği’ kavramı altında değerlendirilir.”[1]

18 yaşına kadar her insan çocuk sayılmaktadır. Çocuk işçiliği, çocukların emek gücü olarak kullanımı, dolayısıyla onların sağlık, güvenlik ve eğitim haklarının çiğnenmesi demektir. Bu nedenlerle çocuk işçiliği kabul edilebilir değildir.

Çocuk işçiliği, çocukların eğitimi ile fiziksel, duygusal, zihinsel, ahlaksal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyen çalışmaları kapsamaktadır. Çocuk işçiliği, eğitim hakkından mahrum bırakma yanı sıra, çocukların üzerinde fizyolojik ve psikolojik olarak da olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Çalışma, çocukların akranlarıyla vakit geçirmelerine, oyun oynamalarına ve boş zamanlarını değerlendirmelerine engel olmaktadır.


Çocuk istihdamı aşağıdaki özellikleri taşımaktadır:

• Çok genç yaşta çalışmaya başlamak,

• Uzun çalışma süreleri,

• Gerek bedensel gerekse psikolojik açıdan kapasitelerini zorlayan koşullarda faaliyet göstermek,

• Çok az bir ücret karşılığı çalışmak,

• Bedensel, ruhsal ve psikolojik gelişimlerini engelleyen; sürekli tekrardan ibaret monoton işlerde çalışmak,

• Baskı, korku ve tehdit altında çalıştırılmak ve buna bağlı olarak heves duymadan faaliyet göstermek,

• Sokaklarda çalışmak.[2]

Küçük işletmelerde çalışan veya kayıt dışı çırak olarak kullanılan çocuklar, sosyal güvenceden ve sağlıklı çalışma koşullarından yoksundurlar. Bu çocuklar, iş kazası ve meslek hastalığı riski altında çalışmaktadırlar.

Çocuk emeği, çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında kabul edilen sokakta çalışma, küçük ve orta ölçekli işletmelerde ağır ve tehlikeli işlerde çalışma, aile işleri dışında, ücret karşılığı gezici ve geçici tarım işlerinde çalışma alanlarında yoğunlaşmaktadır.[3]

Öte yandan TÜİK çocuk işgücü istatistiklerine göre ev işleri, hane halkı fertleri tarafından kendi evlerinde gerçekleştirilen ve ekonomik faaliyet tanımının dışında kalan faaliyetlerdir. Bu faaliyetler, hane halkı fertleri tarafından (çocuklar da dâhil olmak üzere) ücretsiz olarak gerçekleştirilen evle ilgili işleri kapsamaktadır. Hane halkı için alışveriş yapma, yemek pişirme, çamaşır yıkama, ütü yapma, küçük kardeşlere veya hanede bulunan hasta fertlere bakma, evi temizleme, hanede bulunan eşyaları onarma vb. faaliyetler bu kapsamda değerlendirilmektedir.[4] Bütün bu alanlardaki çocuk emeği, çocuk işçiliği/istihdamı kapsamında değerlendirmemekte ve istatistiklere de yansımamaktadır.

Evet, çocukluk 18 yaşına kadar sürüyor. Fakat Türkiye’de 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesi uyarınca sadece 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasak ve suç… 2004 yılında çıkarılan “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik"e göreyse, genç işçi 15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi, çocuk işçi ise 14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişiyi ifade etmektedir. Özcesi hukuksal mevzuat çocukların istihdamını meşrulaştırıyor…

Çocuk işçiliğinin nedenleri

ILO çocuk işçiliğinin nedenlerine şu şekilde değinmektedir:

“Çocuk işçiliğinin temel sebepleri yoksulluk, ücretsiz ve kaliteli eğitime erişememe, göç, yetişkin aile bireylerinin işsizliği, geleneksel bakış açısı ve sosyal dışlanma, denetim eksikliği, kayıt dışılık ve ucuz iş gücü talebi olarak sıralanabilir.”[5]

Gelin, bu nedenlere daha yakından bakalım.[6]

1) Yoksulluk: Çocukların istihdamının en önemli nedeni, yoksulluktur. Yoksul ailelerde çocuğun çalışmayla sağladığı ek gelir veya evdeki bazı işleri üstlenmesiyle ebeveynlerin dışarıda çalışma imkânına katkıda bulunması, yaşamsal önemdedir. Çünkü bu ailelerde kazançların önemli bir miktarı ancak temel gıda maddeleri tüketimini karşılamaktadır. Yoksulluk arttıkça, çocuk emeği kullanımı da artmaktadır. Yoksulluk, erkenden emek gücüne katılımı getirmekte, çocukların bedensel ve zihinsel kapasiteleriyle uyumsuz işlerde erken yaşlarda çalışmalarına yol açmaktadır. Ayrıca, eğitim sürecinden geçmelerini engellemekte ya da kısıtlamaktadır. Vasıf kazanamadıklarından gelecekte ücretleri az olmakta ve bu durum bir kısır döngü oluşturmaktadır. Böylelikle gelecekte kendi kuracakları ailelerde de, çocukların çalışmasıyla sağlanan ek gelire ihtiyaç duyulmaktadır.

Ailede işsiz olan erişkin birey varsa, bu durum, çocukların aile kararıyla çalışma hayatına atılmasında önemli bir neden olmaktadır.

Marx Kapital’in 1. cildinde sefaletin, nüfus artışına yol açtığını belirtir. Yapılan çalışmalar da gelir ve eğitim düzeyi düşük ailelerin daha çok çocuk sahibi olduklarını göstermektedir. Ailelerin nüfusları arttıkça, çocukların eğitime katılımları düşmekte, işgücüne katılımları artmaktadır. Yoksul ailelerde, çocuklar gelir getirmenin aracıdır. Ayrıca ebeveynlerin gelecekteki “sosyal güvenlik araçları” da çocuklarıdır.

2) Kayıt dışı sektörün ve KOBİ’lerin ucuz emek gücü talebi: Çocuk işçiliği, kayıt dışı sektörde yoğunlaşmaktadır. Kayıt dışı sektörde çalışan iki büyük işçi grubu, kırdan kente göç etmiş proleterler ile çocuk işçilerdir. Bu sektördeki çocuk işçilerin büyük çoğunluğu ise kırdan kente göç eden ve çoğunlukla varoşlarda yaşayan ailelerin ikinci kuşağına dâhildir. Kayıt dışı sektörde, mesleki eğitim yoktur, istihdam düzensizdir ve çocuklar yasa dışı işlerde kolaylıkla çalıştırılabilmektedir. Çocuk işçiliğinin ücretleri düşüktür, verilen işe itiraz ve örgütlenme devre dışıdır, fiziksel istismar olağandır.

Çocuk işçiliği özellikle hizmet sektöründe olmak üzere daha çok KOBİ’lerde yaygındır. Bunun nedenleri daha az vasıflı ve eğitimli emek gücüne olan talep, denetim yokluğunda düşük ücretle ve uzun süreler çalıştırmanın yaygın olduğu KOBİ’lerde çocuk emek gücünün patronlar için cazip olması ve sabit sermayesi düşük, teknolojisi geri olan küçük işletmelerde çocuk emeğinin kullanımının patronlar açısından avantaj yaratmasıdır. Daha büyük şirketler ise, fason üretim yoluyla küçük şirketlerdeki ve kayıt dışı sektördeki çocuk emek gücü sömürüsüne katılmaktadır. İhracata yönelik üretim yapan büyük işletmeler, iş yasalarından doğan yükümlülüklerden kaçabilmek ve üretim maliyetini minimize edebilmek amacıyla taşeron uygulamalarına başvurmaktadır. Bu yolla kayıt dışı sektördeki ucuz işgücünü oluşturan çocuk emeğinden faydalanmaktadırlar. Özellikle ihracata dönük üretim yapan endüstrilerde faaliyet gösteren işletmeler açısından çocuk emeğinin sömürüsü, dünya pazarlarında rekabet gücünü belirleyen en önemli faktörlerden biridir. 1980’lerden buyana az ve orta gelişkinlikteki kapitalist ülkelerde ihracata dönük üretim modeli içerisinde patronlar, işgücü maliyetini kısıp rekabet avantajı elde edebilmek için özellikle emek yoğun sektörlerde çocuk işçiliğine daha çok yönelmiştir.

Çocuk işçiler, patronlar açısından daha düşük maliyet ve daha az problem demektir. Çocukların emek güçleri ucuz olduğu kadar, çalışma sürecinde de uysaldırlar, daha az devamsızlık yapar, daha az kaytarırlar ve verilen tüm işleri yerine getirirler. İşten çıkarılmaları da erişkin işçilere göre daha kolaydır. Küçük atölyelerde, kar marjını artırmanın etkili yolu çocuk işçi çalıştırmaktır. Kayıt dışı çıraklık, günümüzde mesleki eğitim olmaktan çıkarak, çocukları ucuz emek gücü olarak çalıştırmanın kılıfı haline gelmiştir. Çocukların "çırak" olarak gösterilmesi ise, patronlara asgari yaş sınırına ilişkin yasal hükümleri ihlal edebilme olanağı vermektedir. Böylece, mevzuatın belirlediği yaş grubundan daha küçük çocukların istihdam edilmesi mümkün olabilmektedir.

Kayıt dışı sektör kapsamında sokak satıcıları, ayakkabı boyacıları ve otopark görevlileri olarak çalışan çocuklar da yer almaktadır. Bu çocuklar, günlük yaşamlarının önemli bir dilimini sokaklarda geçirmektedir.

3) Tarımsal üretimin nüfus artışına olan talebi: Az gelişmiş kapitalist ülkelerde, çocuk işçiliği kayıt dışı sektör yanı sıra tarım sektöründe yoğunlaşmaktadır. Tarımda belirgin masraf oluşturmadan çocukların üretime katılmaları, ailelerin ürün ve dolayısıyla gelir miktarını artırmaktadır. Tarımsal üretimde, geleneksel becerilerin kuşaklar arası aktarımı, çocukların çalışmalara katılımıyla gerçekleşmektedir.

Öte yandan az gelişmiş kapitalist ülkelerdeki kapitalistleşme süreciyle birlikte kırsaldan kentlere göç eden bir artı-nüfus bulunmakta, kentlerde tümüyle soğrulamayan bir işsiz ordusu oluşmaktadır. Kentleşme süreciyle birlikte gelişen işsizlik, çocuk emeğinin istihdamına yönelik bir eğilimi de beraberinde getirmektedir.

Bu noktada emperyalist hiyerarşinin üst kesimindeki gelişmiş kapitalist ülkelerin, ucuz emek gücü talebini bağımlı ve az gelişmiş kapitalist ülkelerin işçi sınıfına ve çocuk işçilerine, kendi sınırları içerisindeyse azınlıklara ve göçmen işçilere yönelttiğini hatırlamak gerekmektedir.

ABD'de 1911'de madenlerde çalışan çocuk işçiler

4) Eğitim politikalarındaki sorunlar: Eğitime devletlerin ayırdığı kaynağın düşük oluşu, okulların yerel nüfusa oranla yetersizliği, eğitim hakkının metalaştırılması (paralı eğitim) gibi nedenlerle eğitim sisteminin dışına çıkan çocuklar, çalışma hayatına itilmektedir. Okuldan kopuş ile iş hayatına giriş arasında doğrusal bir ilişki bulunmaktadır. Ebeveynlerin eğitime dönük olumsuz görüşlere sahip olması, eğitimin işgücü piyasası için vasıf kazandırır nitelikte görülmemesi, kültürel değerlerinde çocukların çalıştırılmasını sorumluluk ile disiplin kazanma süreci olarak görmeleri de, çocukların çalışma hayatına katılmasını teşvik etmektedir.

Türkiye özelinde ise 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 yasası ile zorunlu ilköğretim yaşı 6-13 yaş aralığına çekilmiştir. Bu durumda ortaokulun bitiş yaşı, aynı zamanda çocuk işçiliğinin yaygınlaşma yaşını fiilen 13’e düşürmüştür.[7]

5) Çocuk işçiliğine dönük yasal yaptırımların yokluğu, yetersizliği ve denetimsizlik: Çocuk işçiliğine ket vuracak yasal yaptırımlar ve denetimlerin yokluğu, çocuk işçiliğini teşvik etmektedir. Ayrıca çocukların en çok çalıştığı yerler olan küçük işletmeler, ev hizmeti, tarım hizmeti ve sokak işleri iş kanunu dışında kalmaktadır.

Dünyada çocuk işçiliğinin durumu[8]

Tahminlere göre 2020’nin başlarında dünyada 63 milyonu kız, 97 milyonu erkek olmak üzere toplamda 160 milyon çocuğun emeği, çalışma yaşamında kullanılmaktadır. Son dört yılda 8,4 milyon çocuk daha çalışma hayatına girmiş bulunuyor. 160 milyon çocuk işçi, oransal olarak dünyadaki çocukların yaklaşık 1/10’una karşılık gelmektedir.

Toplam çocuk emeğinin yaklaşık yarısı çocukların sağlığını, güvenliğini ve moral gelişmesini tehlikeye atacak işlerden oluşmaktadır. Başka bir ifadeyle 79 milyon çocuk, tehlikeli işlerde çalışmaktadır. 5-17 yaş arasında tehlikeli işlerde çalışan çocuk sayısına, 2016’dan 2021 Haziran’ına kadarki dönemde 6,5 milyon çocuk eklenmiş bulunuyor. Dünyadaki çocuk emeği kullanımının çoğunluğu ise Sahra-altı Afrika bölgesinde yoğunlaşmaktadır.

Afrika’da 92 milyon çocuk, yani her beş çocuktan biri çocuk işçidir. Asya-Pasifik bölgesinde çocukların % 5,6’lık bir oranını oluşturan 49 milyon çocuk, çocuk işçidir. 8,3 milyon çocuk işçi Amerika kıtalarında, 8,3 milyon çocuk işçi Avrupa ve Orta Asya’da, 2,4 milyonuysa Arap ülkelerinde bulunuyor.

Çocuk işçilerin oranı erkek çocuklarda, kız çocuklara oranla daha fazladır. Kırsal bölgelerdeki çocuk işçiliği, şehirlerdeki çocuk işçiliğin neredeyse 3 katı fazla yaygınlığa sahiptir. Dünyadaki çocuk işçiliğin % 70’i tarımda (112 milyon çocuk), % 19,7’si hizmetler sektöründe (31,4 milyon çocuk), %10,3’üyse sanayide (16,5 milyon çocuk) bulunmaktadır.

Çocuk işçilerin %48’i 5-11 yaş grubunda, %28’i 12-14 yaş grubunda ve %25’i de 15-17 yaş grubunda bulunuyor. 5-11 yaş arasındaki çocuk işçilerin ¾’ünden fazlası, tarımda çalışmaktadır. Çocuk işçilerin %72’si ailesi için ve öncelikle tarımda ya da ailenin küçük işletmesinde çalışıyor.


5-11 yaş arasındaki çocuk işçilerin %25’inden fazlası, 12-14 yaş arasındaki çocuk işçilerin ise 1/3’ünden fazlası, okula gitmemektedir. Kapitalist toplumsal sistemde, örneğin bilgi ve teknolojide ilerlemeler yaşanırken (bu alanda emperyalist dünya sisteminde ülkeler arasında eşitsiz gelişim olduğunu unutmamak gerekir), dünya çocuklarının önemli bir bölümü emek gücüne katılıp, eğitim olanağından mahrum kalmaktadır (çocuklar geleceğin üretici güçleridir). Biz bu durumu, üretici güçlerin çok boyutlu ve karşıt eğilimler barındıran gelişimi olarak adlandırıyoruz. Başka bir ifadeyle kapitalist toplumsal ilişkiler, aynı anda üretici güçleri hem geliştirmekte, hem de bunların gelişimine engel olmaktadır.

Çocuk işçiliğinin az gelişmiş kapitalist ülkelerin bir sorunu olduğu doğru olsa da, ileri kapitalist ülkelerde de çocuk emeği kullanımı sürmektedir. Örneğin ABD’de pek çok çocuk tarımsal üretimde çalışmakta olup, bunların büyük bölümü göçmen ailelere mensuptur.

Türkiye’de çocuk işçiliği[9]

Öncelikle çocuk istihdamına ait verilerin tam olarak güvenilir olmadığı belirtilmelidir. Örneğin kayıt dışı sektörde çalışan çocuklar, istatistiksel verilere dahil olmamaktadır. Çalışan her 10 çocuktan 8’i ise kayıt dışı çalıştırılıyor.[10] Okula giden çocukların sayısı 2019 yılında 680 binken, yaklaşık 400 bin çocuk okul dışında bulunuyor ve bu çocukların önemli bir bölümü kayıt dışı olarak çalıştırılıyor.[11]

Kayıt dışı olarak çalışan çocukların önemli bir bölümünü, sığınmacı ailelerin çocukları oluşturuyor. Türkiye’de 6 milyon göçmen ve mülteci olduğu tahmin ediliyor. Göçmen ve mülteci çocukları, tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına gelmektedir.[12] Suriyeli mültecilerin yaklaşık 1 milyonu ilkokul çağındaki çocuklardan oluşuyor ve bunların sadece ¼’ü okula gidebiliyor. Okula gidemeyen çocukların önemli bir bölümü, çocuk işçiler ordusuna katılıyor.

İstihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan çocukların sayısı ise 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, 2006 yılında bu sayı 6 milyon 540 bine ulaşmıştır. 2012 yılı için ise bu rakam yaklaşık 1 milyon kişi artarak 7 milyon 503 bine yükselmiştir.[13]

Aslında yapılan araştırmalarda Türkiye’deki çocuk işçi sayısının 2 milyonun üzerinde olduğu belirtiliyor. İstatistiklerde, sayısı 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenciler olmak üzere çocuk işçiliğinin ana gövdeleri yer almıyor. Öte yandan çocuk işgücü anketleri, Türkiye’de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye’de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon civarı) çocuk işçi olduğu görülmektedir.[14]

TÜİK tarafından 2019 yılının sonlarında yapılan "Çocuk İşgücü Araştırması" sonuçlarına göre ise Türkiye’de bir ekonomik faaliyette çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuk sayısı 720 bin kişidir. 5-17 yaş grubunda çalışan çocukların aynı yaş grubundaki çocuklar içindeki payı %4,4’tür (bkz; görsel-1). Bu “resmi” veriler, gerçek sayının ve oranın çok altında bulunuyor.

Görsel-1: TUİK verilerine göre Türkiye'de çocuk işçiliğinin durumu

Çalışan çocukların %79,7'sini 15-17 yaş grubundakiler oluştururken, %15,9'unu 12-14 yaş grubundakiler, %4,4'ünü ise 5-11 yaş grubundaki çocuklar oluşturmaktadır. Eğitim sistemine katılım, çocuk işçiliğini azaltıyor.

Çalışan çocukların %34,3’ü eğitime devam etmemektedir. Çalışan çocukların çalışma nedenleri şöyledir:

  • -       %35,9 ile "hane halkının ekonomik faaliyetine yardımcı olmak"
  • -       %34,4 ile "iş öğrenmek, meslek sahibi olmak"
  • -       %23,2 ile "hane halkı gelirine katkıda bulunmak"
  • -       %6,4'ü ise "kendi ihtiyaçlarını karşılamak" amacıyla çalıştıklarını ifade etmişlerdir.

Aslında bu nedenleri büyük oranda üst-belirleyenin hane halkının ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmak olduğu görülmelidir. Başka bir deyişle çocuk işçiliğine yol açan en önemli faktör yoksulluk ve çocuk emeğine ailenin duyduğu ihtiyaçtır.

Çalışan çocukların %30,8'i tarım, %23,7'si sanayi, %45,5'i ise hizmet sektöründe yer almaktadır. 5-14 yaş grubunda çalışan çocukların %64’ü tarım sektöründe, 15-17 yaş grubunda çalışan çocukların ise %51’i hizmet sektöründedir. Daha önce belirttiğimiz gibi, çocuk işçiliği özellikle hizmet sektöründe olmak üzere kayıt dışı sektör ile KOBİ’lerde yaygındır. Ayrıca çocuk işçiliğin en kötü biçimleri arasında sayılan tarım, Türkiye’de ücretli ve ücretsiz aile işçisi çocuk işçiliğin en yoğun olduğu sektör durumundadır.

Çalışan çocukların %66,0'ı düzenli işyerinde, %30,4'ü tarla-bahçede, %3,0'ı seyyar/sabit olmayan işyeri veya pazar yerinde, %0,5'i ise evde çalışmaktadır.

Çocuk işçiliğinin bir biçimi de çıraklık ve stajyerliktir. Bu çocuklar organize sanayide ve fabrikalarda uzun çalışma saatleri boyunca, çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktalar. Çalışma sürelerinin bir kısmı teorik eğitime ayrılan çıraklar ‘öğrenci’ sayılmakta, MEB’in belirlediği işkollarında çıraklık sözleşmesi yapılarak ucuza çalışmaktadır. Stajyer çocuk işçilerin ise notunun yarısını patronlar verdiğinden, koşullara boyun eğmekteler. Meslek okulları günümüzde sanayinin fason işletmeleri haline gelmiş bulunuyor.[15] Koç’un “meslek lisesi memleket meselesi”dir sözü, kendileri için bu liselerin “eğitim” sürecinde olduğu kadar, sonrasında da ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Özel meslek liselerine son yıllarda giden öğrenci sayısında ise astronomik artışlar yaşanıyor; buna zemini 4+4+4 eğitim sistemi sağlıyor.

2013 TUİK verilerine göre, okula devam etmeyen çocuklar için haftalık ortalama fiili çalışma süresi 54,3 saattir. Oysa 4857 sayılı iş kanunun 71. maddesine göre; temel eğitimini tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten fazla olamaz. Ancak 15 yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz haftada kırk iki saate kadar artırılabilir.[16]

Ücretli ya da yevmiyeli olarak çalışan çocukların;

  •  % 3,4’ü sakatlanma ve yaralanma yaşamıştır
  • % 34’ü aşırı yorulmaktadır
  • 3’te 1’ine işyerinde yemek verilmemektedir
  • % 36’sının haftalık izni yok
  • Yıllık ücretli izin % 89 için yoktur
  • Mesleki eğitim için çalışanların oranı %21,7 seviyesindedir.[17]

Çalışma ortamında sağlığı olumsuz etkileyen faktörlere bakalım… Çalışan çocukların %12,9'unun aşırı sıcak/soğuk ya da aşırı nemli/nemsiz bir ortamda çalıştığı görülüyor. %10,8'inin kimyasal madde, toz duman veya zararlı gazlara maruz kaldığı anlaşılıyor. Çalışan çocukların %10,1'i zor duruş şekli/hareketle çalışıyor veya ağır yük taşıyor. %10’u ise gürültü veya şiddetli sarsıntıya maruz kalıyor. Çalışan çocukların %6,4'ünün çalıştığı ortamda kaza riski ile karşı karşıya kaldığı, %4,6'sının ise çalıştığı işyerinde göz yorgunluğu veya görsel odaklanma konusunda risk altında olduğu belirlenmiş bulunuyor.[18]

Peki iş cinayetleri?.. İSİG Meclisi’nin araştırmasına göre 2013-2022 yılları arasında en az 616 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetmiş durumda (bkz; görsel-2).

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi çocuk iş cinayetleri raporundan...

Yazdıklarımızdan özetle şu sonuç çıkıyor; Türkiye’de kapitalist üretim ilişkileri, çocuk işçilere acımasız koşullar dayatıyor.

Sonuç: Çocuk işçiliğiyle mücadele nasıl olmalı?..

ILO’nun Türkiye’de Çocuk İşçiliği İle Mücadele Programı (2021-2025) adlı belgede mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocuklara ilişkin şunlar yazıyor:

“Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları ekonomik ve sosyal nedenlerden ötürü, 4-7 ay süre ile seyahat eden ebeveynlerine katılmakta, ailelerinin geçimlerine katkıda bulunmak için yaşlarına uygun olmayan işlerde çalıştırılmaktadırlar. Çoğunlukla temel altyapıdan yoksun geçici yerleşim alanlarında ve asgari standartların altındaki koşullarda yaşayan ailelerin çocukları okula düzenli devam edememekte, eğitimden geride kalmakta, okul terk riski ile karşılaşmaktadırlar. Tarımda kullanılan makine ve ekipmanın tehlikeleri, pestisitlere maruz kalma, uzun çalışma saatleri, iklim koşullarına (sıcak ve soğuk) maruz kalma, ağır yük kaldırma / taşıma, fiziksel zorlanma, izole ortamlarda çalışma gibi durumlar olumsuz barınma koşulları ile birleştiğinde çocuklarda yaşamları boyunca sürecek kronik sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.”[19]

Bu belgeden mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocuk işçilerin koşullarının ne kadar sağlıksız olduğunu bir kez daha görüyoruz. Fakat ILO’nun sadece mevsimlik tarım işlerindeki çocuk işçiliğini öncelikli bir sorun olarak değerlendirdiğinin ve Avrupa Birliği’nin de desteklediği bir mücadele programı/projesi yürüttüğünün, bunun “komşular alışverişte görsün”den öteye bir anlamı olmadığının altını çizmek gerekiyor.  Oysa çocuk işçiliği bir bütün olarak ele alınmalı ve 18 yaşına kadar tüm çocukların çalışması yasaklanmalıdır. İşsizliği azaltmak mı istiyorsunuz?.. İşsizler, çocuk işçilerin yaptığı işlerde istihdam edilsin!.. Bu taleplerin Türkiye kapitalist toplumsal sistemi içerisinde karşılanması ise mümkün değildir.

Karl Popper’in aşama aşama ilerlemeyi, parça parça düzeltmeleri öngören pragmatik parça-pinçik toplum mühendisliği (piece-meal social engineering), kapitalist toplumsal sistem içerisinde sorunlara liberal bir çözüm yolunu anlatır. Bize göre toplumsal ilişkiler bir açık sistem oluşturduğundan ve sorunlar, toplumsal sistemin bütünlüğü içerisinde süreçlerin, eğilimlerin ve etkileşimlerin bileşkesiyle oluştuğundan, toplumsal ilişkilerin farklı bir iktisadi temelin belirleyiciliğinde yeni bir düzlemde kurulması gerçekleşmeden, basit çözümleri varmış gibi görünen küçük ölçekli birçok sorun dahi çözülememektedir. Örneğin ILO’nun bahsettiğimiz mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocuklara dönük projesinde, çocuklara, ailelerine ve tarımsal üretimde işçi çalıştıran toprak sahiplerine eğitim verilmesi, çocuklara eğitim materyali, giysi verilmesi ve beslenme desteği sağlanması, yine çocukların sportif, sanatsal ve kültürel faaliyetlerden faydalandırılması gibi unsurlara yer verilmektedir. Bu çabaların, mevsimlik tarım işlerinde çalışan çocuklar için en fazla palyatif (geçici bir yatışma sağlayan) bir etkisi olacağı, kalıcı, köklü (radikal) ve bütüncül bir çözümü temsil etmediği açıktır.

Başka bir çocuk işçiliğiyle “mücadele” örneğine, UNICEF’in çalışmalarına bakalım:

“Çocuk işçiliğini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalarımız, 5 temel bileşene dayanmaktadır:

  • Çocuk işçi olarak çalıştığı veya risk altında olduğu belirlenen Türk vatandaşı veya sığınmacı çocuklar ve ailelerinin çocuk koruma, sosyal koruma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini artırmak;
  • Mesleki Teknik Eğitim ve çıraklık programlarının kapasitelerini güçlendirerek örgün eğitim yoluyla mesleki beceri kazanımı ve nitelikli istihdama geçişi artırmak;
  • Ulusal düzeyde çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasından ve faaliyetlerin koordinasyonundan sorumlu kurumların kapasitelerinin güçlenmesine katkıda bulunmak;
  • Çocuk işçiliğini normalleştiren ve süreklilik kazandıran düşünce ve toplumsal ön kabulleri değiştirmek ve
  • Çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik politika savunu çalışmalarının ve sosyal koruma mekanizmalarının güçlendirilmesi amacıyla bilgi ve kanıt üretmek.”[20]

Çocuk işçiliğinin nedenlerine değinmiştik. Bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına, çocuk işçiliğinin oluşumunun önlenmesine yönelik tavır alamayacak olan UNICEF de, ILO gibi zevahiri kurtarma derdinde…

Bize göre, çocukların eğitim süreci, üretim süreçleriyle uyumlu hale getirilmeli ve eğitimleri boyunca öğrenciler yalnızca üretim işlemlerini tanımak amacıyla belirli pratiklerde bulunmalıdır. Öğrencilerin üretime katılması, örneğin “çıraklık”, “stajyerlik” adları altında işgücü olarak kullanılmaları amaçlı olmamalı, eğitimlerinin nitelikli ve yeterli olması açısından sağlanmalıdır.

Hükumetlerin çocuk işçiliği konusunda tek yaptığı bazı sınırlı yasaklayıcı hukuksal düzenlemelerin getirilmesidir. Aslında bu düzenlemelerle 18 yaşın altındaki çocukların çalıştırılabilmesinin yasal zemini oluşturuluyor. Bir de kapitalist devletler, çıraklık ve stajyerlik gibi konulara meşruiyet kazandıran mevzuatı yürürlüğe koyuyor. Yapmadıkları da var elbette; denetimler, kayıt dışı sektörle mücadele gibi…

Çocuk işçiliğinin kökünün kazınması için, kar amaçlı üretimin yerine planlı, bilimsel kamucu bir üretim sisteminin kurulması, refah içerinde yaşanılan bir toplumsal ilişkiler sisteminin oluşturulması ve çocukların haklarını güvence altına alan yasal/anayasal düzenlemelerin yapılması gereklidir. Bu toplumda, büyük ya da küçük ölçekli, radikal ya da reformist birçok toplum mühendisliği örnekleri uygulanacak ve bunlar arasında çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması da yer alacaktır.


[6] Çocuk işçiliğinin nedenleri konusunda yararlanılan kaynaklar: i) https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2154258 Erişim tarihi: 06.11.2022 ii) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9784 Erişim tarihi: 07.11.2022 iii) https://evrimagaci.org/cocuk-isciler-ve-cocuk-hukuku-neden-cocuk-isciler-var-8711 Erişim tarihi: 10.11.2022

[8] Child Labour: Global estimates 2020, trends and the road forward, 10 Haziran 2021

[9] Bu başlık altındaki sayısal veriler için temel kaynak; https://www.ilo.org/ankara/projects/child-labour/lang--tr/index.htm Erişim tarihi: 08.11.2022

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...