Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm tarihin çözülen bilmecesidir.

26 Nisan 2025 Cumartesi

Hayatın Finansallaşması

Mahmut Boyuneğmez

Emekçiler ve hane halkları borçlandırılmaktadır. 2003-2012 yılları arasında hane halkı borcunun harcanabilir gelirlere oranı yaklaşık 7 kat artarak yüzde 50’lere yaklaşmıştır. Bu borçlanmaya kaynaklık eden tüketici kredilerinin ulusal gelire oranı 2002-2013 yılları arasında yüzde 1,8’den 21,2’ye yükselmiştir. Hane halkı borçluluğunun harcanabilir gelire oranı 2017’de yüzde 60’lar seviyesine yaklaştıktan sonra, 2020’de %55-60 bandında stabilize olmuş, 2023-25 yıllarında yüzde 50-55 düzeyinde kalmıştır (TCMB, BDDK ve TÜİK verilerinden hesaplanmıştır).

Eskiden insanlar tasarruf yapar, yaptığı bu tasarrufu gelecek için bankada saklar ve ihtiyaç olduğunda kullanırdı. Bireylerin finansal kurumlarla ilişkisi bu kadardı. Bankalar, bireylerin mevduat hesaplarında biriken paraları kapitalistlere kredi olarak verir, enflasyonist dönemlerde bu mevduatların sahiplerine ödenen faiz oranları enflasyon oranının altında kaldığından, reel olarak negatif mevduat faizleriyle bu paralar eritilirdi. Bu durum halen geçerli olmasına geçerli, fakat bu mekanizmaya eklenenler var. Günümüzde, veresiye yazan bakkalın yerini kredi kartları, evini satan ev sahibinin ve borç para veren tefecinin yerini konut kredisi/diğer kredileri veren finans kuruluşları, bankalar aldı.

Günümüzde tüketim, verilen borçlarla finanse ediliyor. Böylelikle bir süreliğine de olsa üretilen metaların elde kalmaması ve satışı sağlanıyor. Sonuçta kapitalizmin aşırı üretimden doğan krizleri erteleniyor. Borçlandırmanın diğer işlevi ise, emekçileri düzene bağlamak. Ödenememesi durumunda borçla edinilmiş metalar/yaşam olanakları yitirileceğinden, emekçilerin patronlarına karşı mücadeleci tavırlara yönelmesi zorlaşıyor. “Borç yükü işçileri daha uzun süre çalışmak, düşük ücretli ve güvencesiz işleri kabul etmek ve zor çalışma şartlarına boyun eğmek zorunda bırakıyor.” (Elif Karaçimen, Türkiye’de Finansallaşma: Borç Kıskacında Emek, Sav Yayınları, 2015, s. 322).

Peki dünyada durum nasıl?.. 1980li yıllara gelindiğinde finansal sistemin adım adım refah devletinin/sosyal devletin güvencelerinin yerini aldığı söylenebilir. Sağlık sigortaları, üniversitelerde okumak isteyenler için eğitim kredileri ve ev kredisi sistemi bu sistemin parçalarını oluşturuyor. Bu sistem, örneğin eğitim görecek bir gencin, 18 yaşında bankadan borç alıp bazen 20-30 yıl boyunca borcu geri ödemesi üzerine kurulu. Eğer borç eğitim değil de ev için alındıysa, borcun tamamı ödenene kadar evde oturmak mümkün ama banka evin sahibi olarak kalıyor ve son taksit ödemesi bile yapılmazsa, eve el koyabiliyor. Normal şartlarda ulaşılamayan eğitim, sağlık ve barınma olanaklarına bu yolla ulaşmak insanların hoşuna gidebiliyor. Çünkü neo-liberal dönemde kapitalist toplumlarda emekçiler, bu ihtiyaçlarının ödedikleri vergilerle finanse edilip kamu eliyle karşılanmasının hakları olmadığına inandırılmış bulunuyor. Örneğin kamu eliyle yapılacak toplu konutların mülkiyetinin devlette olduğu ve cüzi bir kira bedelinin devlete ödemesi karşılığında insanların sağlıklı konutlarda barınmasının en temel haklardan biri olarak kabul edildiği toplum düzeni, yaşanmış sosyalizm deneyimlerinde gözlenmişken, kapitalist toplumlarda emekçilerin bunu talep edecek bir bilinçlilik ve örgütlenme düzeyinin oluşmasının önüne geçiliyor.

Öte yandan kredi sistemi, eğitim ve barınma maliyetlerini artırıyor. Özel ilköğretim okullarının yıllık ücreti 200-300 bin TL, vakıf üniversitelerinin yıllık ücreti 500 bin-1 milyon düzeylerindeyken, konut fiyatları astronomik düzeylerde bulunuyor. Bu temel ihtiyaç ve haklar için bankalardan kredi çekmek giderek yaygınlaşıyor. Alınmış borçların faizleriyle birlikte geri ödenmesi, emekçiler için zorlayıcı maliyetler anlamına geliyor. Temel ihtiyaçların karşılanmasının ücretli olması ve kredi sistemine bağlı olması günümüzde ciddi bir sorunu oluşturuyor. Eğitim, sağlık ve barınma birer haktır ve bu hakların emekçilere ücretlerinden yapılacak küçük kesintilerle (vergilerle/cüzi kira bedelleriyle) devlet eliyle nitelikli bir şekilde sağlanıp, gereken hizmetlerin sunulmasının önünde kapitalist kar elde etme mekanizması, engel olarak yükseliyor. Kapitalist toplumsal ilişkiler, bu konuda da insanlığın ilerlemesine ayak bağı oluyor. Bu engelin/frenleyicinin yıkılması gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]