22 Temmuz 2023 Cumartesi

İKİLİ KATEGORİLER VE DİYALEKTİK MANTIK

Dr. Alişan Özdemir

Giriş

Konumuz iki kavramdan oluşan ve "ikili karşıtlıklar" da denilen kategoriler. Kimileri "Başka konu bulamadın mı?" diyebilir. Bu konu üzerinde niçin durmak gerekiyor? Çünkü insanlar, varlığını sürdürebilmek, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dış dünyadaki varlıklarla ilişki kurmak zorundadır. Yiyecek, giyecek ve barınak ihtiyaçlarını giderebilmek için üretim yapmak insanın ana eylem biçimidir. İnsanın bu ana eyleminde başarılı olması için felsefeninyardımcı olması gerekir. Bakıyorsunuz kimi filozoflar, ikili kategorileri diyalektik düşünceye örnek olarak gösteriyor. Örneğin "aydınlık-karanlık diyalektiği" ya da "içerik-biçim diyalektiği" yahut "öz ile görünüş arasındaki çelişki"den söz ediyorlar. Bu sözler gerçekliği mi yansıtıyor, hangi diyalektik anlayışın ürünü bunlar? Bu soruların yanıtları, insanların yaşamlarında yararlı olacaktır. Konuya girmeden önce, birtakım ön (apriori) bilgileri anımsayalım.


Üç dünya kuramı: Felsefe açısından birbiriyle ilişkili üç dünya vardır. A- Dış dünya: Düşünceden bağımsız olarak gerçek ya da nesnel varlıkların bulunduğu dünyadır. İçinde yer aldığımız toplum, inorganik ve maddi olan her şey, tüm canlılar, insanların ürün ve eylemleri dış dünyayı oluşturur.B- İç dünya: Ben'in, usun, gönülün dünyasıdır. Bu dünyada varolanlar; temel olarak dış dünyadan yansıyan ve kaynaklanan tasarımlar, kavramlar, kategoriler, sistemlerdir. Ayrıca düşünceler, değerler, bilgiler, imgeler, duygular, anılar, tasarılar, tahminler, sayılar, geometrik şekiller, akla uygun olmayan şeyler, bilinçdışı, önyargılar, güdüler, vb. vardır. C- Dil dünyası: İç dünyada ve dış dünyada varolanların adlarından (terimler) ve sözcükler, bağlaçlar, tümceler, deyimlerden oluşur. Göstergebilime göre, dil dünyası gösterenlerin oluşturduğu bir dünyadır. Dil olmazsa düşünemeyeceğimiz de açıktır.

İç dünyada, varlıklar ve varlıkların her özelliği bir kavramla karşılanır. Kavramların sınıflanması ve ilgi ya da benzerliklerine göre kümelenmesi ile varlığın en genel ve temel özelliklerini, ilişkilerini yansıtan kategoriler (temel kavramlar) oluşturulur. Bir ilke, yasa ya da pratiğe göre bağıntıları olduğu saptanan farklı işlev ve yapıdaki kategorilerin bir araya getirilmesiylesistemlerortaya çıkar.

Diyalektik adlı gösterge hem bir kavramı hem de bir düşünme biçimini, hem bir mantığı hem de bir araştırma yöntemini kapsar. Yani dil dünyasında bu dört gösterilen için de “diyalektik” göstereni/terimi kullanılır. Dolayısıyla, diyalektik terimini herkes kullanıyor, ama hangi anlamda kullandığını belirtmediğinde bir belirsizlik ya da karışıklık ortaya çıkabiliyor.

Başka bir durum, tarih içinde ortaya çıkan değişik diyalektik anlayışların birbirine karışmasıdır. Çünkü diyalektiğin tarihi İlkçağa, felsefenin başlangıcına değin gitmektedir. Gerek Doğuda gerek Batıda, ilk filozoflar doğayı incelemeyi amaç edinmiş ve onun üzerine düşünmeye basit bir diyalektik anlayışla (devinme ve oluş kavramlarıyla) başlamıştır. Diyalektik düşünce Herakleitos'a bağlanır, ancak o bu terimi hiç kullanmamış. "Diyalektik" terimini, Elealı Zenon'un türettiği kabul edilmektedir. O zamanlar filozoflar arasında sık sık tartışmalar olurmuş. Zenon, bu tartışmalarda başarılı olmak için kullandığı yönteme bu adı vermiş.Aristoteles de bu anlamda kullanmış. Türkçede eytişim (söyleşim) sözcüğüyle karşılanıyor. Platon, başlangıçta diyalektik terimini Sokrates gibi anlamlandırmış (karşılıklı konuşma, sorma); yaşlılığında ise Herakleitos'a yaklaşmış, İdealara giden yol olarak görmüş. Sonra birçok filozof bu terime değişik anlam vermiş. Ortaçağda diyalektik düşünme Tanrının varlığını kanıtlamak için kullanılmış ve üç aşamalı gelişme kuramı (olumlama, olumsuzlama, olumsuzlamanın olumsuzlanması) eklenmiş. Kant, bilgi felsefesinin bir alt dalı olarak mantık sistemini kurmuştur.Siteminde genel mantık ve transandantal mantık vardır, her birini yine ikiye ayırır analitik ve diyalektik olarak. Yani Kant'ta hem genel diyalektik mantık hem detransandantaldiyalektik mantık bulunur. Kant'ın diyalektik mantıkları, her konuyu içermez, usun sapkınlıklarıyla ilgilenir.

Salt diyalektik mantığın kurucusu Hegel'dir. Onun diyalektiği, Herakleitos-Platon kanalına bağlıdır. Ondan da Marx kendi diyalektik düşünme ve mantığını geliştirmiştir. Kant'ın mantığından farklı olarak,ikisinin de diyalektik mantığı evreni kapsar, yani her konuyu içerir. Ancak, Hegel ile Marx'ın diyalektiği arasında da önemli ayrımlar vardır. İkisi de tekçidir (monist), ama Hegel'de "İde (ruh)" temeldir, madde onun görüngüsüdür.  Marx ise maddeyi temel alır, düşünce onun görüngüsüdür. Diyalektik mantık ve düşünmede "çelişki" ana kavramlardan biridir. Hegel çelişkinin İdede olduğunu savlar, Marx’a göre ise çelişki maddededir. Başka deyişle Hegel'in diyalektiği iç dünyaya ilişkindir, Marx'ın materyalist ya da gerçekçi (realist) diyalektiği dış dünya ile ilişkilidir.

Dış dünyaya baktığımızda; her varlığın doğup, büyüyüp, sönümlenip, yerini başka varlığa bırakarak sona erdiğini görüyoruz. Bu devinime kısaca değişme diyelim. Gerçekçi diyalektik mantık, bu saptamayı, değişmeyi evrenin temel yasası olarak ele alır ve her varlığı bir süreç[1] olarak niteler. Ayrıca varlıklar arasında karşılıklı etki olduğunu görüyoruz, buna da kısaca etkileşim diyelim. Değişmenin nedenleri, birincisi her sürecin içinde bir ya da birkaç çelişki olması ve ikincisi etkileşimdir.

İkili Karşıtlık(lar) - Karşıt İkilik(ler)

Kategorilerin büyük bölümü tek terimlidir: Hareket, madde, ruh, gerçek, etkileşim, nedensellik, çelişki, yadsıma, bg. Ancak iki terimli kategoriler daha genel ve kapsayıcıdır: aydınlık ile karanlık, zorunluluk ile özgürlük, tarihsel ile mantıksal, yer ile zaman, sonlu ile sonsuz, kaos ile düzen gibi. İkili kategorilerdeki kavramlardan biri olmadan öbürü olmaz. Örneğin aşağı olmadan yukarı olmaz. Ayrıca aralarında görelilik vardır, kimine göre aşağı olan kiminee göre yukarıdır.

Sarp Erk Ulaş'ın Felsefe Sözlüğü'nde ikili karşıtlıklar, yani ikili kategoriler şöyle tanımlanıyor: "Binaryopposition. Birbirlerini bütünüyle dışlayan terimler ya da kavramlar arasında bulunan, hiçbir koşulda ortadan kaldırılamayan karşıtlık durumu." Demek ki, ikili karşıtlıklar ezeli ve ebediymiş. Oysa diyalektik düşünce sistemine göre "her şey değişir", her şey yerini başka bir sürece bırakır, sonsuz süreç, sonsuz çelişki yoktur. Devam edelim: "Batı felsefesine ve pek çok değişik dil içine işlediği düşünülen, salt karşıtlıklarıyla tanınan ikili terimler. Yapısalcı dilbilim çözümlemelerinde kavram karşıtlığını anlatan ve sıkça başvurulan temel ilke.(Ulaş, 2002: 273)" Yapısalcılığa göre dil, kimi birincil kimi ikincil önemde olan, sayısız ikili karşıtlık barındırmaktadır: yin/yang, doğru/yanlış, ak/kara, aydınlık/karanlık, eril/dişil, yukarı/aşağı, doğa/kültür, çiğ/pişmiş, yenebilir/yenemez, kadın/erkek. Onlara göre, tüm anlatılar ikili karşıtlıklar üzerinden dillendirilmektedir.

Post-yapısalcılar ve yapısökümcülere göre, Batı felsefesi, tarih boyunca "iyi/kötü, ruh/madde, konuşma/yazı" gibi kilit konumdaki karşıtlıklar üstüne yapılanmıştır. Bunlardan bir an önce kurtulunması gerekir. Çünkü bu karşıtlıklarda, ikinci kavramlar birincisinin bozulmuş biçimi olarak tasarlanmıştır, karşıtlar eşit değildir. Ayrıca, ikili karşıtlıklarla düşünme, iki değerli bir mantığı uygulamak demektir, her şeyin ak ya da kara olduğu ve grinin tonlarının görülmediği bir düşünmedir.

İdealist diyalektikçiler (ya da Hegel etkisinde olanlar) ikili kategorilere çok önem verir ve "İki kavram arasında 'diyalektik ilişki var'" der. Örneğin Emin Özdemir, J.P. Sartre'dan bir alıntı yapmış; "Ama yazma eyleminin karşısında diyalektik bir bağlaşık terim, yani okuma işlemi vardır ve birbirine bağlı bu iki edim, iki ayrı edimci gerektirir.(Özdemir, 2017: 208)" Kendisi de bu görüşe katılmış; "Yazma edimiyle okuma edimi arasında 'diyalektik ilişki' vardır. (Özdemir, 2017: 209)" İlişkiyi anladık da, diyalektik ilişki nedir? Diyalektiğin alanına giren ilişki, girmeyen ilişki ayırımı mı var?

Marksist düşünürler de ikili kategorilere önem veriyor ve birkaçını diyalektiğin temel kategorileri olarak inceliyor: madde ile bilinç, genel ile özel, içerik ile biçim, öz ile olay ya da öz ile görüngü, neden ile sonuç, zorunluluk ile olağanlık ya da zorunluluk ile rastlantı, olanak ile gerçeklik, nicelik ile nitelik, evrim ile devrim. (Afanasiev, 1988: 202-245; Şeptulin, 2013: 143-378; Çubukçu, 2011: 109-237)

Afanasiev; "Felsefi kategoriler; genel ilişki ve çizgileri, gerçeğin çeşitli yön ve özelliklerini yansıtan kavramlardır." tanımını yapmaktadır. Sonra, ikili kategoriler konusunda, "Bu kategorilerin incelenmesi maddi dünyadaki evrim ve ilişkiler konusunda, Marksist diyalektiğin temel yasaları üzerine görüşlerimizi tamamlayacaktır. ... Kategorilerin bilinmemesi yasaların anlaşılmasını engeller. Ayrıca, yasaları bilirsek, diyalektiğin kategorilerinin özünü anlayabiliriz. (Afanasiev, 1988: 202-203)" demektedir. Yani Afanasiev, diyalektik mantığın yasaları ile kimi kavramlar ve ikili kategoriler arasında sıkı bağ olduğunu ileri sürmektedir. Kitabında ikili kategorilerin nesnel karakterde olduğunu yazıyor: "Kategorilerin kökeni, insanın dışında var olan nesne ve olayların en genel en esaslı çizgileridir. (Afanasiev, 1988: 205)" Kategorinin bu tanımı doğrudur. Kimi idealistlerin kavramlarla gerçek varlıklar arasında ilişki olmadığı biçimindeki görüşlerini eleştirmede yazar haklıdır. Ama kategorilerin bire bir karşılıkları dış dünyada yoktur. Afanasiev'in kategorileri gerçek varlık gibi ele alması, usun ürünleri olduğunu göz önünde tutmaması yanlıştır.

Şeptulin şunları yazıyor: "... gerçeklikteki bütün görüngüler, evrensel bir bağlılaşıklık ve karşılıklı etkileşim durumunda bulunurlar. Ama bu durumda, insanın çevresindeki gerçekliği bilincine yansıtmasının aracı olan kavramlar da birbiriyle karşılıklı olarak bağımlı, birbirine bağlı, devingen olmak ve kimi koşullar altında da karşıtlarına dönüşmek durumundadırlar; zira yalnızca bu yolla şeylerin gerçek durumunu yansıtabilirler." Şeptulin, bu savını Lenin'den yaptığı bir alıntıyla destekliyor: "İnsana özgü kavramlar devinimsiz değildir, tersine sürekli bir biçimde devinir durumdadırlar; birbirlerine geçerler, birbirleri içinde seyrederler, bu olmaksızın canlı yaşamı yansıtamazlar. (Şeptulin, 2013: 28)"İç dünyasında bizzat insanın oluşturduğu kavramların, maddi varlıklar gibi sürekli devingen olduğunu, dahası karşıtlarına dönüşebileceğini ileri sürmek,iç dünyadaki gerçekliğe aykırıdır. Kavram, bir kez oluşturulduktan sonra, kendi başına ve bir destek almadan var olabilir. Ama canlı bir şeymiş gibi devingen ve değişken olduğunu söylemek, ancak idealist diyalektik anlayışla olabilir.

Şeptulin ve Lenin, bu görüşü ileri sürerken Engels'in şu tanımına dayanıyorlar: "diyalektik doğadaki, toplumdaki ve düşüncedeki hareketin ve değişimin genel yasalarının bilimidir." (Şeptulin, 2013: 191) Görüldüğü gibi, Engels'ten Lenin'e, Afanasiev'denÇubukçu'ya çoğu Marxist'te Hegel etkisi sürmektedir.

İkili kategoriler

Çoğu düşünür iki kavram arasında "diyalektik ilişki" olduğunu, kimisi ise "çelişki" olduğunu ileri sürmektedir. Oysa aralarında öyle "gizemli" bir ilişki olmadığı gibi, çelişki de yoktur. Gerçekçi diyalektikçiler, diyalektiğin alanına giren ilişki, girmeyen ilişki ayırımı yapmaz. Aslında gerçek süreçlerin kendilerinde kategoriler yoktur. Kategorileri iç dünyada biz oluşturuyoruz, onlar iç dünyaya ait varlıklardır. Aralarında çelişki varsa yanlışlık bizdedir, düşünceler sisteminde çelişmezlik ilkesi geçerlidir. Şimdi karşıt ikilikleri tek tek ele alarak inceleyelim.

Aydınlık ile karanlık: Dünya kendi çevresinde dönerken, Güneş'in karşısına gelen Dünya bölümü ışıkları alır ve aydınlık olur. Dünya'nın Güneş'in karşısında olmayan bölümü ise ışık almadığı için karanlıktır. Dünya dönedururken ışık alan bölgeleri değişir. Bu durumdan özel ilişki ya da çelişki çıkarmak gerçekliği zorlamak değilse fantazyadır.

İyilik ile kötülük arasında ilişkiden söz edilebilir, ama "bu ilişki diyalektiktir" dendiğinde ne kastediliyor, "aralarında çelişki var" demek mi isteniyor? İyi kişiler ile kötü insanlar arasında gerçeklikte savaşım var. Ancak bu eylemi "iyilik ile kötülük arasındaki çelişki"nin dışavurumu olarak göstermek, konunun ideler dünyasında ele alındığını gösterir.  Dolayısıyla gizemcilik yapmış ya da bayağı deyimle "edebiyat yapmış" olunur. Din kitaplarında ve din filozoflarında (örneğin Hallacı Mansur) bu ikili karşıtlık çok kullanılır; "kötülük olmasaydı iyiliği bilemezdik" diye. Oysa yalnızca iyilik olsaydı, kötülüğü bilmeseydik dünya daha güzel olmaz mıydı? Solunum yaparken havayı kullanıyoruz, onu özellikle bilmemiz gerekmiyor. Hele havayı bilmek için önce havasızlığı bilmemize gerek yoktur.

İçerik ile biçim (öz ile görünüş): Gerçek bir varlık için "biçimini ayıralım da içeriği görelim" diye bir şey söyleyemezsiniz. İkisi bir bütündür, biz bu ayırmayı yalnızca usumuzda yaparız. Bir nesnenin önce dışını görürüz, iç yapısını, özünü ya da bütün yapısını algılayamayız. Bu güçlüğü anlatmak için iç dünyamızda bu iki kavramı kullanırız. Bizim yarattığımız bu kavramlara gizemli anlamlar yükleyip, canlıymışlar gibi, aralarında ilişki ya da çelişki var demek idealist diyalektikte olabilir.

Zorunluluk ile rastlantı: Evrende oluşlar ve olaylar neden ile sonuç bağlamında zorunlulukla olur. Ancak, bazı olayları neden-sonuç kategorisiyle açıklayamadığımızda, "Rastlantısal!"deyip geçeriz. İncelememiz sonucunda onun etkenini bulabiliriz. Ama bu durumlardan iki kavram arasında ilişki ya da çelişki bulunduğu sonucunu çıkarmak gerçekliğe uymaz.Aslında zorunluluk ile özgürlük, zorunluluk ile olağanlık gibi "zorunluluktan" türetilen başka kategoriler de var. Bu durum, kategori yaratmanın keyfi olduğunu, "aralarında ilişki var, aralarında çelişki var" demelerin birer yakıştırma olduğunu göstermektedir.

Madde ile bilinç: Gerçekten madde ile bilinç arasında ilişki, daha doğrusu etkileşim vardır. Ancak bunu cansız maddeyi kapsayacak oranda genişletir, bütün evrene mal ederseniz, Hegel'in Ruh-İde anlayışına uygun davranmış olursunuz. Çünkü bilinç canlılarla, açıkçası yalnızca insan denen varlıkla ilişkilidir ve insan ile bilinç arasında çelişki yoktur, etkileşim vardır.

Tüm ikili kategori - ikili karşıtlıkları incelemeyegerek yok. Genel ile özel, olanak ile gerçeklik, nicelik ile nitelik, evrim ile devrim, yer ile zaman, sonlu ile sonsuz, vb. kategoriler için de benzer şeyler söylenir.

Sonuç

Tüm kategorileri,iç dünyamızda bizoluştururuz ve oluşturacağız. Dış dünyada olan bitenleri açıklamak için kullanacağız. Doğru edim, bunlara gerçekliğin kendisi gibi bakmamak, aralarında gizemli (diyalektik) bağ ya da çelişki olduğu gibi asılsız savlar ileri sürmemektir. İkili kategorilerin - karşıt ikiliklerin gerçekçi diyalektik mantıkla hiçbir ilişkisi yoktur. Usumuzdaonların aralarında ilişki kurabiliriz, ama çelişki olduğunu ileri sürmek idealizm olur.

 

Kaynakça

Aleksandr Şeptulin (2013). Diyalektiğin Kategorileri ve Yasaları, İstanbul: Yordam Kitap.

Alişan Özdemir (2016). Yeni Diyalektik Mantık, İstanbul: Yaba Yayınları.

Alişan Özdemir (2022).Gerçekçi Felsefenin İlkeleri, Ankara: Platanus Publishing

Aydın Çubukçu (2011). Mantık ve Diyalektik, İstanbul: Evrensel Basım Yayın

Emin Özdemir (2017). O iyi kitaplar olmasaydı, Ankara: Bilgi Yayınevi.

Sarp Erk Ulaş (2002). Felsefe Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.

V. Afanasiev (1988). Felsefenin İlkeleri, İstanbul: Yar Yayınları

 



[1] Durumdan duruma geçen şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.