14 Temmuz 2013 Pazar

Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi-Giriş’ten Din Konulu Pasaj

Karl Marx

“Almanya için, dinin eleştirisi esasen tamamlanmış bulunuyor ve dinin eleştirisi diğer tüm eleştirilerin ön koşuludur.”

(…)

“Dinin karşısında konumlanan eleştirinin temeli şudur: İnsan dini yaratır, din insanı yaratmaz. Din aslında, henüz kendini bulamamış ya da çoktan kendini yeniden yitirmiş insanın, kendisi hakkındaki bilinci ve kendisine verdiği saygınlık/değerdir. Fakat insan dünyanın dışına kamp kurmuş soyut yaratık/var oluş değildir. İnsan, insanın dünyası, devlet, toplumdur. Bu devlet, bu toplum, bir ters çevrilmiş dünya-bilinci olan dini üretir, çünkü bunlar birer ters duran dünyalardır. Din bu ters duran dünyanın genel teorisi, onun ansiklopedik öğretici özeti, onun popüler formdaki mantığı, onun ruhsal point d’honneur’ü (onur sorunu), onun kuvvetli arzuları, onun moral yaptırımları, onun ağırbaşlı tamamlayıcısı, bu dünyadaki mazur gösterme/haklı çıkarma ve tesellinin evrensel temelidir. Din, insanın özünün fantastik realizasyonudur,  çünkü insanın özü hakiki hiçbir realite kazanmamaktadır. Dine karşı savaşım, bu nedenle, dinin spiritüel (ruhsal) aroması olduğu bu dünyaya karşı dolaylı/indirekt bir kavgadır.

Dinsel çile, aynı zamanda hem gerçek ıstırabın dışavurumudur, hem de gerçek acılara karşı protestodur. Din ezilen yaratığın iç çekişi/yakarması, kalpsiz bir dünyanın kalbidir, sefil/ruhsuz durumların keyfi/ruhudur. O, halkın afyonudur.

“Halkın yanılsamalı mutluluğu olan dini ortadan kaldırmak, onların gerçek mutluluğunu talep etmektir. Onlara içinde bulundukları koşullara dair yanılsamalarını terk etmeleri için çağrı yapmak, yanılsamaları gerektiren bir durumu terk etmeleri için çağrı yapmaktır. Dinin eleştirisi, bu yüzden, embriyo halindedinde kutsallaştırılan dünyevi acıların eleştirisidir.

Eleştiri zincirlerin üzerindeki imajiner çiçekleri koparır, insan fantezisiz veya tesellisiz bir şekilde bu zincirleri taşımaya devam etsin diye değil, zincirleri fırlatıp atsın ve gerçek çiçekleri toplasın diye. Dinin eleştirisi insanı yanılsamalarından arındırır, yanılsamalarından kurtulmuş ve duyularını yeniden kazanmış bir insan olarak, kendi realitesi hakkında düşünsün, eylesin ve davransın diye, kendisinin gerçek güneşi olarak kendi etrafında dönsün diye. Din, insan kendisini eksen alarak kendi etrafında dönmediği sürece, insanın etrafında dönen aldatıcı güneştir sadece.

Bu yüzden, tarihin görevigerçekliğin öteki dünyası yitirildiğinde, bu dünyanın hakikatini saptamaktır. Tarihin hizmetinde olan felsefenin acil görevi, bir kere insanın öz-yabancılaşmasının kutsal formlarının maskesi düşürüldüğünde, kutsal olmayan formlarındaki öz-yabancılaşmayı ortaya çıkarmaktır. Böylelikle gökyüzünün eleştirisi yeryüzünün eleştirisine, dinin eleştirisi hukukun eleştirisine ve teolojinin eleştirisi siyasetin eleştirisine dönüşür.

İzleyen serimleme (HHFE’nin ana metnini kastediyor –MB) –bu taahhüde bir katkı-, doğrudan orijinaliyle değil, bir kopyayla, Alman devlet ve hukuk felsefesiyle ilgileniyor. Bunun tek nedeni, Almanya ile ilgilenilmesidir.”

(...)                                   

“Alman teorisinin radikalizminin, dolayısıyla pratik enerjisinin açık kanıtı, dinin gözüpek ve olumlu şekilde ortadan kaldırılmasından yola çıkmasıdır. Dinin eleştirisi, insan için en yüce öz insandırı öğretmekle sonlanır, dolayısıyla insanı alçaltılmış, köleleştirilmiş, terk edilmiş, aşağılık bir öz haline getiren bütün ilişkilerin devrilmesi kategorik buyruğuyla sonlanır, bu ilişkiler, bir Fransız’ın, köpekler hakkında bir vergi getirilmesi planlandığı zamanki feryadından daha iyi tarif edilemez: Zavallı köpekler! Sizlere insanlar gibi davranmak istiyorlar!”

Kaynak: https://www.marxists.org/archive/marx/works/1843/critique-hpr/intro.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.