J. B. Schweizer'e Bir Mektup
“Proudhon
Üzerine”
Yazan: 24 Ocak 1865
Tarihinde Karl Marx;
Kaynak: Marx-Engels:
Seçme Yapıtlar Cilt 2, s: 28-36, Birinci Baskı, Sol Yayınları, Temmuz 1977;
İlk Basımı: Der
Social-Demokrat 16, 17 ve 18. sayıları, 1, 3 ve 5 Şubat 1865;
Sayın Bayım,
Benden Proudhon konusunda
ayrıntılı bir değerlendirme talep eden mektubunuzu dün aldım. Zaman yokluğu,
beni bu arzunuzu yerine getirmekten alıkoyuyor. Üstelik elimde onun
yapıtlarından hiç birisi yok. Bununla birlikte, iyi niyetime sizi
inandırabilmek için, alelacele kısa bir taslak çiziktiriyorum. Bunu
tamamlayabilir, ekler ya da kısaltmalar, kısacası, ne uygun görürseniz onu
yapabilirsiniz.[1*]
Proudhon'un ilk çabalarını
artık anımsamıyorum. Langue Universelle[13] konusundaki okul ödevi niteliğindeki yapıtı,
çözümü için gerekli en temel bilgilerden yoksun bulunduğu sorunlara kendisinin
nasıl nezaketsizce çözdüğünü göstermektedir. (sayfa 28)
İlk yapıtı Qu'est-ce
que la propriété?[2*]kuşkusuz, yazmış olduklarının en iyisidir.
İçeriğinin yeniliğinden olmasa bile, hiç değilse her şeyi söylemekteki yeni ve
cüretkar tutumuyla çığır açıcı olmuştur. Propriété, tanışık olduğu
Fransız sosyalistlerinin ve komünistlerinin yapıtlarında, elbette ki, yalnızca
çeşitli şekillerde eleştirilmekle kalmamış, aynı zamanda ütopyacı bir
tarzda "hesabı görülmüştür". Bu kitapta, Proudhon'un Saint-Simon
ve Fourier ile olan ilişkisi, Feuerbach'ın Hegel ile olan ilişkisiyle hemen
hemen aynıdır. Hegel ile kıyaslandığında, Feuerbach çok zayıf kalır. Ama
bununla birlikte, Hegel'den sonra çığır açıcı olmuştur, çünkü Hıristiyan
bilincine ters düşen ama eleştirinin ilerlemesi bakımından önem taşıyan ve
Hegel'in mistik yarı-bulanıklık içinde bıraktığı belirli noktalara parmak
basmıştır.
Eğer bu ifadeyi kullanmama
izin verilirse, Proudhon'un güçlü, gürbüz üslubu, bu kitapta da hâlâ egemen. Ve
kanımca üslubu, bu kitabın başlıca erdemi. Yalnızca eski şeyleri yinelemekle
kaldığı yerlerde bile, Proudhon'un bağımsız keşiflerde bulunduğu; söylediği
şeyin kendisi için yeni olduğu ve öyle sayılması gerektiği görülür.
"Kutsalların kutsalı" ekonomik [kavramlara -ç.] elatan
provokatif meydan okuma, sıradan burjuva zihniyetini alay konusu yapan parlak
paradoks, yok edici eleştiri, acı kinaye, ve orada burada ortaya çıkan ve
mevcut düzenin kepazeliklerine karşı gösterilen derin ve gerçek bir öfke,
devrimci bir içtenlik - bütün bunlar, ilk çıktığında, Qu'est-ce que la
propriété?'nin okurlarını heyecanlandırmış ve büyük bir sansasyon yaratmıştı.
Ekonomi politiğin kesin bir bilimsel tarihi içinde, bu kitaptan söz etmeye
değmezdi bile. Ama bu türden sansasyonel yapıtlar, romanlar yazınında olduğu
kadar, bilim alanında da bir rol oynarlar. Örneğin Malthus'un Population[3*] konusundaki kitabını alınız. İlk basıldığında
bir "sansasyonel broşür"den ve üstelik baştan sona başkalarının
yapıtlarından yapılmış aşırmalardan başka bir şey değildi. Ama gene
de insan soyuna yapılan bu iftira ne büyük bir dürtü yaratmıştı!
Eğer Proudhon'un kitabı
elimde olsaydı, onun eski üslubunu göstermek için kolayca birkaç
örnek verebilirdim. En önemli saydığı pasajlarda bile
Kant'ın çatışkıları ele alış biçimini taklit etmekte -yapıtlarını
ancak çevirilerden okumuş olduğu o Kant, o sıra Bay Proudhon'un tanıdığı tek
Alman filozoftu- ve kişi üzerinde, Kant gibi kendisinin de, çatışkıların
çözümüne insan kavrayışının "ötesinde" kalan bir şey gözüyle
baktığı, yani bu konuda kendi anlayışının karanlıklar içinde bulunduğu yolunda
güçlü 'bir izlenim bırakmaktadır.
Ama bütün o yerleşmiş
inançları yıkma görüntüsüne karşın, Bay Proudhon'un toplumu bir yandan, Fransız
küçük köylüsünün (sonraları küçük-burjuvasının) açısından ve onun gözleriyle
eleştirmesindeki ve öte yandan da onu sosyalistlerden miras aldığı ölçeğe
vurmasındaki çelişkiyle, kişi daha Qu'est-ce que la Propriété?'de karşı
karşıya geliyor.
Bu kitabın yetersizliğini
ortaya koyan bizzat kendi adıdır. Sorun o denli yanlış formüle edilmiştir ki,
doğru bir biçimde yanıtlanması zaten mümkün değildi. Antik "mülkiyet
ilişkileri", feodal mülkiyet ilişkileri tarafından ve bunlar
da "burjuva" mülkiyet ilişkileri tarafından yok edilmişlerdir.
Demek ki, geçmiş mülkiyet ilişkileri üzerindeki eleştiriyi bizzat tarihin
kendisi yapmıştır. Proudhon'un ele aldığı şey, aslında bugün var olduğu
biçimiyle modern burjuva mülkiyetiydi. Bunun ne olduğu sorusu,
ancak "ekonomi politiğin" bu mülkiyet ilişkilerini
iradi ilişkiler olarak yasal ifadeleri içinde değil, gerçek biçimleri
içinde, yani üretim ilişkileri olarak bir bütün içinde kucaklayan
eleştirel bir tahliliyle yanıtlanabilirdi. Ama bu ekonomik ilişkilerin
tümünü "mülkiyet"in genel yasal kavramları içinde karmakarışık
ettiğinden, Proudhon, 1789'dan önce Brissot'un buna benzer bir yapıtta[14] aynı sözcüklerle vermiş bulunduğu yanıtın
ötesine geçemiyor: "Mülkiyet hırsızlıktır."
Bundan çıkartılabilecek tek
sonuç, "hırsızlık" konusundaki burjuva yasal kavramlarının,
burjuvanın kendi "namuslu" kazançlarına da aynı biçimde
uygulanabileceğidir. Öte yandan, "hırsızlık", mülkiyetin
zorla ihlâl edilmesi olarak mülkiyeti
varsaydığından, Proudhon, gerçek burjuva mülkiyeti konusundaki
kendisi için bile bulanık olan her türden fantaziler içinde karman-çorman
olmuştur.
1844'te, Paris'te bulunduğum
sıra, Proudhon'la kişisel (sayfa 30) ilişki kurdum. Buna burada değiniyorum, çünkü
İngilizlerin ticari mallara hile karıştırılması demeleri gibi, Bay
Proudhon'un "sophistication"undan[4*] bir ölçüye kadar ben de sorumluyum. Çoğu kez
bütün bir gece süren uzun tartışmalar sırasında, kendisine büyük zarar veren ve
Almanca bilmediğinden doğru dürüst inceleyemediği hegelciliği ona aşıladım.
Paris'ten çıkartılmamdan sonra benim başladığım işi Herr Karl
Grün sürdürdü. Üstelik bir Alman felsefesi öğretmeni olarak benden üstün
olan yanı, bu konudan kendisinin de bir şey anlamamasıydı.
Bunu, bana ikinci önemli
yapıtı Philosophie de la misère vb. çıkmadan kısa bir süre önce, çok
ayrıntılı bir mektupta, Proudhon'un bizzat kendisi bildirmişti. Bu mektubunda,
diğer şeylerin yanı sıra, şöyle diyordu: "J'attends votre férule
critique."[5*] Bu kırbacı (yazdığım Misère de la
Philosophie,[6*] vb., Paris 1847'de), dostluğumuzu ilelebet
sona erdiren bir biçimde, çok geçmeden yedi.
Der Social-Demokrat, 17 Nolu
sayısı, 3 Şubat 1865
Şimdiye dek söylemiş
olduklarımdan da görebileceğiniz gibi, Proudhon'un Qu'est-ce que la
propriété? sorusunu fiilen ilk kez yanıtlayan onun Philosophie de la
misère ou Systéme des contradictions économiques'i[7*] oldu. Gerçekten de, ekonomik incelemelerine
başlaması, ancak bu ilk yapıtının yayınlanmasından sonra olmuştur; ortaya
attığı sorunun sövüp saymakla değil, ama ancak modern "ekonomi
politiğin" bir tahliliyle yanıtlanabileceğini keşfetmişti. Aynı
zamanda, ekonomik kategoriler sistemini diyalektik olarak sunmayı da
denedi. Gelişmenin aracı olarak, Kant'ın çözülmez "çatışkıları"
yerine, hegelci "çelişki" konulacaktı.
Kitabının, ki iki kalın
cilttir, bir değerlendirmesi olarak size, buna bir yanıt olarak yazmış
bulunduğum kendi yapıtımı gösterebilirim. Orada, diğer şeyler yanında,
kendisinin bilimsel diyalektiğin sırları içine ne denli az girmiş olduğunu; öte
yandan ekonomik kategorileri ele alış biçiminde spekülatif felsefe
kuruntularına nasıl kendisinin de katıldığını; bunları, maddi üretimdeki
belirli bir gelişme aşamasına (sayfa 31) tekabül eden tarihsel üretim
ilişkilerinin teorik ifadeleri olarak açıklayacağı yerde, boş sözleriyle
nasıl önceden var olan ölümsüz düşünceler haline dönüştürdüğünü ye,
bu dolambaçlı yoldan, nasıl bir kez daha burjuva ekonomisinin görüş açısına
vardığını da gösterdim.[8*]
Bundan başka, eleştirmeye
kalkıştığı "ekonomi politik" üzerindeki bilgisinin nasıl çok yetersiz
olduğunu ve hatta, zaman zaman, bir okul çocuğunun bilgi düzeyinde bulunduğunu,
ve kendisinin ve ütopyacıların kendi bilimlerini, kurtuluşun maddi
koşullarını bizzat üreten bir hareketin, tarihsel hareketin, eleştirici
bilgisinden türetecekleri yerde, "toplumsal sorunun çözümü"
için a priori bir formül icat ederek nasıl sözüm ona bir
"bilim" peşinde koşturduklarını da gösterdim. Ama özellikle bütün
sorunun temeli olan değişim-değeri konusunda Proudhon'un ne denli
şaşkın, yanlış ve yüzeysel kaldığını ve hatta Ricardo'nun değer kavramının
ütopyacı yorumunu yeni bir bilimin temeli diye nasıl kullanmaya kalkıştığını
gösterdim. Proudhon'un genel bakış açısı konusunda da şu kapsamlı yargıya
vardım:
"Her ekonomik ilişkinin bir iyi ve bir de kötü yanı vardır; bu, Bay
Proudhon'un kendi kendisini aldatmadığı tek noktadır. İyi yanın iktisatçılarca
açıklandığını; kötü yanın da sosyalistlerce suçlandığını görüyor.
İktisatçılardan ölümsüz ilişkilerin zorunluluğunu; sosyalistlerden de, sefalet
içinde sefaletten başka bir şey görmeme kuruntusunu alıyor (bunun içindeki eski
toplumu yıkacak devrimci, yıkıcı yönü göreceği yerde[9*]). Bilimin otoritesine dayanmayı arzulamak
konusunda her ikisiyle de anlaşıyor. Onun gözünde bilim, kendisini, bir
bilimsel formülün yetersiz boyutlarına indirger; o, formüller arayışı içinde
olan bir kimsedir. Bay Proudhon, hem ekonomi politiği ve hem de komünizmi
eleştirmiş (sayfa 32) olmakla işte böyle övünüyor: oysa durduğu yer, her
ikisinin de çok aşağısındadır. İktisatçıların aşağısındadır, çünkü elinin
altında sihirli bir formül bulunan bir filozof olarak, saf ekonomik ayrıntılara
girmekten sakınabileceğini sanmıştır; sosyalistlerin aşağısındadır, çünkü
düşünce planında bile olsa, burjuva görüş ufkunun ötesine geçecek ne cesarete,
ne de kavrayışa sahiptir. ... Bilim adamı olarak, burjuvaların ve proleterlerin
üstünden süzülerek uçmayı arzular; oysa, sermaye ile emek, ekonomi politik ile
komünizm arasında ileri geri fırlatılıp duran küçük-burjuvadır
yalnızca."[10*]
Bu yargı kulağa çok sert
gelmekle birlikte, bunun her sözcüğünün altına bugün de imzamı atarım. Ama aynı
zamanda şu da hatırda tutulmalıdır ki, Proudhon'un kitabını sosyalizmin
küçük-burjuvaca yorumlanması olarak ilan ettiğim ve bunu teorik olarak
tanıtladığım sıra, o, hem ekonomi politikçiler ve hem de sosyalistler
tarafından hâlâ olağanüstü bir baş devrimci olarak nitelendiriliyordu. Daha
sonraları, onun, devrime "ihaneti" konusunda kopartılan
yaygaralara hiç bir zaman katılmamış olmamın nedeni budur. Daha başından beri,
kendisi tarafından olduğu kadar başkalarınca da yanlış anlaşılmış bir kişi
olarak, haksız umutları gerçekleştirmemiş olması, kendi hatası değildir.
Der Social-Demokrat, 18 Nolu
sayısı, 5 Şubat 1865
Qu'est-ce que la
propriété?'e kıyasla, Bay Proudhon'un sunuş yöntemlerindeki kusurlar Philosophie
de la misère'de çok daha fazladır. Üslup, çoğu kez, Fransızların da dediği
gibi, ampoule'dir.[11*]Bay Proudhon'un Gal'li kavrayış zekası
kendisini başarısızlığa uğrattığı her keresinde, sözüm ona Alman felsefesine
ait olması gereken gösterişli spekülatif dil hemen sahnede boy gösteriveriyor.
Hiç bir zaman için yüceltici olmayan o kendi kendini reklam edici, kendi
kendini yüceltici, kasıntılı ton, ve özellikle "bilim" konusundaki
boş sözler ve bunların yapmacıklı teşhiri, insanın kulağını tırmalayıp duruyor.
İlk yapıtında parıldayan o içten sıcaklık yerine, burada bazı pasajlar güzel
sözlerle sistematik bir geçici sıcaklığa büründürülmüş. Bir de buna, kendi orijinal
düşüncesinden ötürü duyduğu ilkel gururu çoktan kırılmış bulunan, ve şimdi
bilimin bir parvenu'su[12*] (sayfa 33) olarak kendisini aslında olmadığı
ve sahip bulunmadığı şeylerle desteklemek gereğini duyan, kendi kendisini
eğitmiş kişinin bereketsiz nahoş bilgiçliğini ekleyiniz. Sonra, bir
de, Dunoyer (bir "Hükümet Danışmanı", ki öyleydi) gibi bir
adama yaltaklanırken, proletaryaya karşı takındığı gerçekçi tavrından ötürü saygı
duyulması gereken Cabet gibi bir adama -ne zekice, ne esaslıca ve
hatta ne de haklı olarak- edepsizce ve kaba bir biçimde saldıran küçük-burjuva
zihniyeti. Bu Dunoyer'in bütün önemi de, o yazmış olduğu kalın, dayanılmaz
ölçüde sıkıcı üç cilt boyunca[15], Helvetius tarafından "On veitt que
les malheureux soient parfaits" (bahtsızlardan kusursuz olmaları
beklenir) diye tanımlanan bağnazlığı telkin etmekte göstermiş olduğu gülünç
gayretten gelmektedir.
Şubat Devrimini,[16] daha birkaç hafta önce "devrimler
çağının" ilelebet sona ermiş olduğunu tartışma götürmez bir biçimde
tanıtlanmış olan Proudhon için kuşkusuz çok uygunsuz bir zamanda geldi. Ulusal
Mecliste yaptığı çıkış, var olan koşulları anlamakta pek başarılı olmamakla
birlikte, gene de her türlü övgüye değerdi.[17] Haziran ayaklanmasının[18] ardından böyle bir çıkış yapmak
büyük cesaret isteyen bir işti. Ayrıca bu, Bay Thiers'ın Proudhon'un
önerilerine karşı çıkan ve daha sonra özel bir yayın olarak da basılan
konuşmasıyla,[19] Fransız burjuvazisinin düşünsel dayanaklarının
ne denli çocukça bir kafa yapısı üzerine oturtulmuş olduğunu bütün Avrupa'ya
tanıtlaması gibi mutlu bir sonuç da vermişti. Gerçekten de, Proudhon, Bay
Thiers ile kıyaslandığında, tufan-öncesi dev bir heykel boyutuna
ulaşmıştı.
Proudhon'un buluşu
olan "Credit gratuit"[13*] ve buna dayandırılmış olan halk bankası
(banque du peuple), onun son ekonomik "icraatları" oldu.
Proudhon'un düşüncesinin teorik temellerinin burjuva "ekonomi
politiğin" ilk öğelerinin, yani metalar ile para arasındaki
ilişkinin yanlış anlaşılmasında doğduğunun, oysa gerçek üstyapının çok daha
eski ve çok daha geliştirilmiş düşüncelerin bir kopyasından ibaret bulunduğunun
kanıtını Zur Kritik der Politischen Ökonomie, Heft 1, Berlin 1859 (s.
59-64)[14*] adlı kitabımda bulmak (sayfa 34) mümkündür.
Belirli ekonomik ve politik koşullar altında, kredi sisteminin, 18. yüzyılın
başlarında ve sonra gene 19. yüzyılın başlarında, İngiltere'de, bir sınıfın zenginliğinin
bir başka sınıfa aktarılmasına hizmet etmiş olması gibi, işçi sınıfının
kurtuluşunun hızlandırılmasına da hizmet edebileceği hiç bir kuşkuya yer
bırakmayacak kadar açıktır. Ama faiz getiren sermayeyi sermayenin temel
biçimi olarak görmek; kredi sisteminin faizi ortadan kaldırma iddiası
taşıyan özel bir biçimde kullanılmasını, toplumu değiştirmenin temeli yapmayı
istemek, baştan aşağıya bir küçük-burjuva kuruntusudur. Gerçekten de,
bu kuruntu, biraz daha eklemeler yapılsa, 17. yüzyıl İngiliz küçük-burjuvazisinin
ekonomik sözcüleri arasında zaten mevcuttu. Proudhon'un faiz getiren
sermaye konusunda Bastiat (1850) ile giriştiği polemik,[20] Philosophie de la misère'den çok daha
düşük bir düzeydedir. Bastiat'ya bile yenilmeyi başaran Proudhon, hasmı
darbelerini can alıcı yerlere yöneltince, gülünç bir biçimde yaygarayı basıyor.
Birkaç yıl önce Proudhon
-Lausanne hükümetinin teşvikiyle
sanırım- "Vergilendirme" üstüne bir ödül makalesi yazdı. Bu
makaleyle son deha parıltısı da söndü gitti, geriye petit-bourgeois tout
pur'dan[15*] başka bir şey kalmadı.
Proudhon'un politik ve
felsefi yazılarına gelince, bunların hepsi de ekonomik yazılarında bulunan aynı
çelişik ikili niteliği gösteriyorlar. Ayrıca bunların değeri Fransa'nın dışına
taşmamıştır. Bununla birlikte, Fransız sosyalistlerinin, 18. yüzyıl burjuva
volterciliğinden ve 19. yüzyıl Alman tanrıtanımazcılığından ne denli üstün
olduklarını kendi dincilikleriyle göstermenin arzulanır bir şey olduğunu
düşündükleri bir sıra, Proudhon'un, dine, kiliseye vb. yönelttiği saldırılar,
kendi ülkesi için büyük değer taşır. Büyük Peter, Rus barbarlığını nasıl
barbarlıkla alt ettiyse, Proudhon da Fransız lafazanlığını lafla alt etmek için
elinden geleni yaptı.
Louis Bonaparte'a kur
yaptığı ve gerçekte onu Fransız işçilere hoş göstermeye uğraştığı Coup
d'etat[16*] konusundaki yapıtı, ve çarın daha büyük bir
üne kavuşması için bir kreten sinikliği göstererek Polonya'ya karşı
yazdığı son (sayfa 35) yapıtı,[21] yalnızca kötü değil, bayağı ürünler olarak da
tanımlanmalıdırlar; ama küçük-burjuva bakış açısına tekabül eden bir bayağılık.
Proudhon sık
sık Rousseau ile kıyaslanmıştır. Bundan daha hatalı bir şey olamazdı.
Proudhon daha çok Nic[olas] Linguet'ye benzer; sırası gelmişken
söyleyelim, yazmış olduğu Théoire des loix civiles çok parlak bir
kitaptır.
Proudhon'un diyalektiğe
doğal bir eğilimi vardı. Ama bilimsel diyalektiği hiç bir zaman gerçekten kavrayamadığı
için, hiç bir zaman safsatanın ötesine geçemedi. Aslında bu, onun küçük-burjuva
bakış açısının kopmaz bir parçasıdır. Tarihçi Raumer gibi,
küçük-burjuva da, "bir yandan" ve "öbür yandan" meydana
gelir. Ekonomik çıkarları ve bundan ötürü de politikası, bilim, din
ve sanat görüşleri hep böyledir. Ahlakı da böyledir, her şeyi böyledir. O,
yaşayan bir, çelişkidir. Buna ek olarak, eğer bir de Proudhon gibi yetenekli
bir kimseyse, çok geçmeden kendi çelişkilerini kullanmayı öğrenecek ve içinde
bulunulan koşullara göre bunları göze çarpıcı, gösterişli, bazen rezilane ve bazen
de parlak paradokslar biçiminde geliştirecektir. Bilimde şarlatanlık ve
politikada uzlaşmacılık böyle bir bakış açısından ayrı düşünülemez. Geriye bir
tek egemen dürtü kalıyor, işin cakası, ve bütün gösterişçi insanlarda
olduğu gibi onun için de önemli olan tek şey, o anın başarısıdır, günlük
başarıdır. Örneğin bir Rousseau'yu, var olan güçlerle uzlaşma görünümünden bile
her zaman için çok, uzaklarda tutmuş olan en basit ahlak duygusu, işte böylece
ister istemez yok olup gider.
Gelecek kuşaklar, belki de,
Fransız gelişiminin bu son evresini, Louis Bonaparte bu evrenin Napoleon'u ve
Proudhon da Rousseau-Voltaire'iydi diyerek özetleyecektir.
Ve şimdi, ölümünden bunca
kısa bir zaman sonra, bana bu adamın yargıcı olma rolünü yüklemiş olmanın
sorumluluğunu kendi üzerinize almalısınız.
Derin saygılarımla.
KARL MARX
Dipnotlar
(Kaynaktan alınan şekilde bırakılmıştır)
[1*] Bu
mektubu değiştirmeden basmayı daha uygun bulduk:
["Social-Demokrat"[12] gazetesi Yazı kurulunun notu.]
[2*] Mülkiyet
Nedir?
[3*] Nüfus. -ç.
[4*] Bozuk
çıkmasından. -ç.
[5*] Eleştirici
kırbacınızı bekliyorum. -ç.
[6*] Karl
Marx, Felsefenin Sefaleti, Sol Yayınları, Ankara 1975. -Ed.
[7*] Sefaletin
Felsefesi ya da Ekonomik Çelişkiler Sistemi. -ç.
[8*] "İktisatçılar
bugünkü ilişkilerin -burjuva üretim ilişkilerinin- doğal olduklarını
söylerken, zenginliği yaratmış olan ve üretici doğanın yasalarına uygun olarak
geliştirilmiş bulunan ilişkilerin bugünkü ilişkiler olduğunu söylemek
istiyorlar. Bundan ötürü bu ilişkiler, zamanın etkisinden bağımsız doğal
yasalardır. Bunlar; her zaman toplumu yönetmekle yükümlü ölümsüz
yasalardır. İşte bundan ötürüdür ki, bir zamanlar varolan tarih, bundan
böyle yoktur." (Yapıtımın 113. sayfası.) [Marx'ın notu.] [Bkz: Karl
Marx, Felsefenin Sefa!eti, Sol Yayınları, Ankara 1975, s.
127. -Ed.]
[9*] Parantez
içindeki sözleri Marx bu makaleye eklemiştir. -Ed.
[10*] l.c.,
s. 119-120. [Marx'ın notu.] [Bkz: Felsefenin Sefaleti, s.
131-132. -Ed.]
[11*] Abartmalıdır.
-ç.
[12*] Sonradan
görme. -ç.
[13*] Bedava
kredi. -ç.
[14*] Bkz: Ekonomi
Politiğin Eleştirisine Katkı, Sol Yayınları, Ankara 1976, s. 90-l15. -Ed.
[15*] Katıksız
küçük-burjuvadan. -ç.
[16*] Hükümet
darbesi. -ç.
[11] "Proudhon Üzerine" adlı makale,
Proudhon'un ölümüne ilişkin olarak Social-Demokrat gazetesi editörü
Schweitzer'in isteği üzerine Marks tarafından yazılmıştır. Felsefenin
Sefaleti'nde ortaya koyduğu Proudhon'un felsefi, ekonomik ve siyasal
görüşlerinin eleştirisini özetleyerek, Marks, prudonculuğun temelsizliğini
sergilemektedir. -28.
[12] Social-Demokrat.
- Lasalcı Alman İşçileri Genel Derneginin 15 Aralık 1864'den 1871'e kadar
Berlin'de yayınlanan organı; 1864-67 tarihlerinde Schweitzer tarafından
yönetilmiştir. -28, 494.
[13] Burada
Proudhon'un Bergier, Les elements primitifs des langues, Besançon 1837'de
yayınlanan Essai de grammaire générale adlı yapıtına değiniliyor.
-28.
[14] Jean-Pierre
Brissot de Warville, Recherches philosophiques - Sur le droit de propriété
et sur le vol, considérés dans la nature et dahs la société. -30.
[15] Ch.
Dunoyer, De la liberté du travail, ou Simple exposé des conditions dans
lesquelles les forces humaines s'exercehts avec le plus de puissancı, t. I-III,
Paris 1845. -34.
[16] Fransa'da
Şubat 1848 Devrimi kastediliyor. -34.
[17] Burada
Proudhon'un Fransız Ulusal Meclisinin 31 Temmuz 1848'deki oturumunda yaptığı
konuşmaya değiniliyor. Bu konuşmasında Proudhon küçük-burjuva ütopyacı
öğretiler doğrultusunda bazı öneriler getirmiş (faizin kaldırılması vb.) ve
23-26 Haziran 1848'de Paris proleter ayaklanmasına katılanlara karşı alınan
sert önlemleri vahşet ve zorbalık belirtileri olarak nitelemiştir. -34.
[18] Haziran
ayaklanması. - Paris işçilerinin 23-26 Haziran 1848'de giriştikleri ve Fransız
burjuvazisi tarafından acımasızca bastırılan yiğit ayaklanması. Bu, proletarya
ile burjuvazi arasındaki tarihteki ilk büyük iç savaştı. -34, 216, 238, 247.
[19] Thiers'nin
Proudhon'un Fransız ULusal Meclisi mali komisyonuna sunduğu önerilere karşı
yaptığı 26 Temmuz 1848 tarihli konuşması. -34.
[20] Gratuité
du credit. Discussion entre M. Fr. Bastiat et M. Proudhon, Paris 1850. -35.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.