Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi
İsrail-İran savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İsrail-İran savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Haziran 2025 Cumartesi

İsrail-İran Savaşına Emperyalizm Teorisi Ne Diyor ?

Kızıl algoritma Lenin'nin emperyalizm teorisi çerçevesinde İsrail İran savaşını inceliyor.

19 Haziran 2025 Perşembe

Vatan savunması

MAR


Devrimci İşçi Partisi (DİP) 18.07.2025 tarihinde ABD-İsrail ile İran devleti arasındaki savaşa ilişkin “Siyonist terör cebren yenilmeli! İsrail’e karşı İran’ın yanındayız” başlıklı bir bildiri yayınlamış bulunuyor. Bu bildiride yanlış olduğuna inandığımız ifadeler şunlardır:

“Şartların oluştuğu durumlarda, bu savaşın başarılı bir savunmanın ötesine taşınması ve Siyonist terör devletinin zor yoluyla ortadan kaldırılması da emekçi halkımızın çıkarınadır. Bu savaşa emekçi halkın tarafından bakan Devrimci İşçi Partisi, tam da bu bilinçle, haklı savaşında İran’ın yanındadır. İran bu savaştan muzaffer çıkmalı, haydut İsrail devleti ezilmeli ve onun arkasındaki büyük güç olan ABD emperyalizmi de İsrail’le birlikte yenilgiye uğratılmalıdır.”

İran devleti, İsrail devletini savaşarak yensin, İsrail devletini ezsin, İsrail adlı ülkedeki kapitalist iktidarı “zor yoluyla ortadan kaldırsın” deniyor. Daha durun, bu yetmiyor, İran devleti, “ABD emperyalizmini de yenilgiye uğratmalı” deniyor. ABD’nin askeri gücünün büyüklüğünün farkında olmayan bildiri yazar(ları), İran’da da İsrail’de de orta doğuda da İsrail ve ABD saldırganlığını durduracak tek gücün örgütlü emekçi ve ezilen halkların hareketi olacağını unutmuşa benziyor. İran devletinden İsrail devletini ezmesini beklemek, bundan medet ummak, pek devrimci bir tavır olsa gerek(!).

Bildiri yazar(lar)ı şunları da yazıyor: “Biz ise bu savaşta tereddütsüz biçimde İran’ın zaferini istiyoruz.” “İran’ın haklı vatan savunması”, “İran devletinin meşru vatan savunmasının…” Bu yazar(lar) İran devletinin kendi iktidarını korumak için savunma yaptığını ve sonra İsrail’e karşılık verdiğini göremiyorlar mı?.. Ne “vatan”ı, ne “vatan savunması”?.. İran molla rejiminin “vatan”dan anladığı emekçiler ve ezilen halklar üzerinde kurdukları iktidarlarıdır. Onlar için “vatan”, İran halkları üzerindeki egemenlikleri ve kasalarındaki emekçilerin alın terinin ve iliğine kadar sömürünün ürünü paracıklardır. Biz emekçiler için “vatan”ın anlamıysa başkadır. İran’lı bir askere, işçiye, çiftçiye göre “vatan” üzerinde ortaklaşa yaşadıkları topraktır, birlikte ürettiği yurttaşıdır; bunlar kendilerini ve yoğuruldukları toprağı ve kültürü savunur. Bir molla “vatanımızı savunalım” diyip emekçileri ikna edebilir, çünkü bu demagojik söyleminin muhatabı emekçinin başına da İsrail devletinin attığı bombalar düşmektedir.

“İran’ın kendini savunma hakkı vardır” denirken, İran devletinin bir “hakkından” bahsedilmektedir. Sosyalistler ve emekçiler, bir kapitalist devletin “kendini/kendi iktidarını savunmaya ya da başka bir devlete/halka saldırmaya hakkı var mıdır?” sorusunu sormazlar ve cevaplamazlar. Bu bir bakış açısından “hak” olarak görülebiliyorsa da biz emekçilere göre bir hak değildir. Savaşlarda savunma ile saldırı birer hak olarak değerlendirilemez. İran devletinin kendi iktidarını savunma “hakkı” bizi ilgilendirmez. İran devletinin İsrail devletinin saldırganlığına karşı İsrail yerleşimlerindeki halklar üzerine füzeler atması da bir hak değildir.

Öte yandan, İran devletini savunmakla değil, İran ve ayrıca İsrail halklarıyla ilgileniriz. Dünya emekçileri ve sosyalistleri, mevcut savaş durumunda ölen halkların yanında yer alır, barış ister, bunun için eylemler yaparlar. İran’lı ve İsrail’li işçilerin ve ezilen halkların kendi iktidarları için verecekleri mücadeleleri desteklerler.

Peki savaştan doğrudan etkilenen İran’lı ve İsrail’li emekçiler ne yapsın? Birbirleriyle savaşmasınlar mı?.. Evet, savaş politikalarını oluşturan ve savaşan taraflar devletlerdir, fakat emekçi halklar da bu politikalara ikna edilip savaştırılmaktadır. Bu savaş İran ya da İsrail halklarının katılım göstermesi gereken ve ülkeleri için “kurtuluş savaşı” olan bir savaş değildir. Öyle olsaydı durum farklı olurdu. Üzerlerine füze yağan halkların bu iki kapitalist devlet arasındaki savaşa karşı bu devletlerden bağımsız bir üçüncü yol oluşturması ve barış talebiyle mücadele etmesi gerekmektedir. Her iki ülkedeki sosyalistler savaşa karşı aktif mücadele etmeli, iki ülkedeki emekçileri dayanışmaya ve egemenlikleri altında bulundukları kapitalist devletlerin savaş politikalarını protesto etmeye çağırmalıdır.

İran topraklarına doğrudan emperyalist bir işgal gerçekleşirse, o zaman, dünyanın her yerinden gönüllü gelecek olan dayanışmacıların da katılımıyla İran’lı emekçiler ve ezilen halklar kendilerini savunmak üzere harekete geçer. İran devletini savunmadan fakat onunla birlikte emperyalist işgale karşı direniş gösterir.

Alıntılar için kaynak: https://gercekgazetesi1.net/dip-bildirileri/siyonist-teror-cebren-yenilmeli-israile-karsi-iranin-yanindayiz

18 Haziran 2025 Çarşamba

İran devletinden değil, İran halkından yana olunmalıdır!

MAR


Bir: ABD ve İsrail devleti birkaçgün önce değil, Kasımi’nin öldürülmesi tarihinden itibaren İran devletine savaş açmıştır. Sanılanın aksine ABD-İsrail ile İran devletleri arasındaki savaş çok daha önce başlamıştır.

İki: Emekçiler, bu savaş karşısında iki devletin tarafında yer almazlar. Saldırıyı başlatanın emperyalist devletler olduğunu topluma hatırlatır, İran devletinin yanında olmadıklarını da belirtirler.

Üç: Biz Türkiye’li emekçiler olarak, İsrail ve İran’daki işçilerin ve emekçi halkların durumunu gözetir ve çıkarlarını savunuruz. İsrail devleti ile İran devleti arasındaki savaşın, her iki ülkedeki emekçilere kan ve gözyaşı getirdiği için karşısında yer alırız. Bu sırada iki sermaye devletine de taraf olmayız. Birinin sözüm ona “çağdaş” Yahudi din devleti, diğerinin sözüm ona şeriat devleti olmasını öncelikli olarak dikkate alıp, buna göre değerlendirme yapmayız.

Dört: ABD ve İsrail emperyalist devletlerinin İran devletine saldırısını kınamanın, bu devletlere barış çağrıları yapmanın, sosyalist bireylerin ya da komünist partilerin sorumluluğu ya da görevi olarak görülmesi, “politisizm” adlı sapmanın bir örneğidir. Hiçbir etkiye sahip olamayacak ve emekçi halklar arasında hiçbir alıgılamaya konu olmayan bu diplomatik söylemler bizden uzak durmalıdır. Bugün işçi iktidarına sahip güçlü bir sosyalist devlet olsaydı, o zaman, bu kınama yapılmakla kalınmaz, aynı zamanda fiili olarak emperyalist saldırganlığı durduracak adımlar da atılırdı. Fakat sosyalist bireyler veya partilerin İran emekçi halkının yanında olduğunu eylemli şekilde göstermeden, kınamayla yetinmesi bir anomalidir.

Beş: Emperyalist devletlerin saldırganlığı karşısında İran devletinin yanında olmak, bunu üstü kapalı bir şekilde bu topraklardaki emekçilere benimsetmeye çalışmak oportünist bir tutumdur. İran’lı emekçilere sesinizin ulaşması mümkün değilse de yine de “direngen bir İran yaratmak için çalışmak” demek, İran’lı emekçilere İran sermaye sınıfının devleti olan İran devletinin bu savaşta yanında olun demektir. Hiç kimseyi etkileyemeyecek bu çağrıyı yapmak, zamanında 2. Enternasyonel’deki oportunistlerin ülkelerindeki işçilere I. paylaşım savaşına “kendi” (aslında kendilerinin değil elbette) devletlerini savunmak için katılmaları yönündeki çağrıya benzerdir. 2. Enternasyonal’in 1914 Savaşındaki sosyal şovenizmi, bir oportünizm örneğidir. Almanya’da sosyalistler, Almanya’nın savaşa girmesi lehinde tutum almış, işçi sınıfının uluslararası dayanışması ve her ülkenin işçi sınıfının kendi egemen sınıfını devirmesi yerine, farklı ülkelerdeki işçilerin ulusal üniformalarla savaş meydanlarında birbirini boğazlamasını savunmuştur. Rosa Luxemburg ve Lenin ise savaşa karşı çıkmış, savaşa katılan her ülkedeki işçilerin, egemenlik altında bulundukları devletin yenilgisini savunması gerektiğini belirtmiştir.

Altı: Sosyalistlerin ülkelerini ve emekçi halkını sevmesi anlamına gelen ve emperyalizme karşıt bir tutum olan yurtseverlik, milliyetçilik değildir. İran’lı yurtsever ve bilinçli işçiler ve ezilen halklar, emperyalist saldırganlığa karşı çıkarken, şeriat biçimini almış kapitalist İran devletine arka çıkmamalı, onu savunmamalıdır. İşçi sınıfının İran’da siyasal rejimi dönüştürmek için mücadele eden kesimleri milliyetçi değil, yurtsever bir tutum göstermelidir.

Yedi: İki alıntı yapalım. 1) “ABD emperyalizmine ve siyonist İsrail’e direnmeyen, emperyalizmin saldırısı altındaki ülkesini canı pahasına savunmak yerine iç savaş çağrısı yaparak emperyalizme yardım eden fırsat düşkünleri komünist değil, işbirlikçi birer ahlaksızdır!” 2) “Sonu işgal edilmiş bir ülke ve işbirlikçi bir hükümetin çanak yalayıcılığı ile sonlanacak bu alçakça çağrıları, kendi ülkelerinde yıllardır en büyük acıları çeken komünistler elinin tersiyle itmişler; İran'ın iki komünist partisi TUDEH ve Hekmatist (Resmi Hat) tüm dünyadaki işçileri, savaş karşıtı örgüt ve kurumları savaşa, İsrail'e ve destekçilerine karşı protesto eylemlerine çağırmıştır.” Bunları yazanlar haklı mıdır?..

“Fırsat düşkünleri”, “işbirlikçi ahlaksızlar”, “çanak yalayıcılığı”, “alçakça çağrılar”… Ne “etkili” laflar/küfürler ama… Oysa bir komünist partisi emekçi kitleleri, öğrencileri ve ezilen kesimleri emperyalist devletlerin saldırganlığına karşı olduğu kadar aynı anda sermayenin mevcut siyasi iktidarına karşı da sokağa çağırabilir, değil mi? Böylesi bir çağrı, milliyetçi olmayan komünist bir partinin “işi”dir. Yoksa “iktidara talip olmak da neyin nesi” mi deniyor?.. Emekçi halkın İran devletinin politikaları arkasında yer almasına yardımcı olunmadan, emperyalist saldırganlığa ve siyasal rejime aynı anda karşı çıkmak, halkın siyasi kulvarını oluşturmak üzere bir “üçüncü cephe açmak” neden tercih edilmesin?.. Yani size “ne fırsatı, ne düşkünlüğü, ne alçaklığı, ne çanağı” derler; sosyalistler için “milliyetçisiniz” demek kadar kötü bir küfür var mıdır?..

İsrail’li ve İran’lı emekçiler, bu savaşa karşı çıkmalıdır. Emekçi halklar bu savaşta kurban edilmektedir. Bu savaş iki “ulusun” savaşı değil, iki sermaye iktidarının savaşıdır.

Savaşlarda ölenler emekçi çocuklarıdır. Kapitalist devletlerin arasındaki savaşlar, sermaye sınıfının işine yarar, emekçilerin çıkarına karşıttır.

İran devleti için “haklı savaş” yürütüyor, “savunma savaşı yapıyor” denmemelidir. Olan İsrail emekçi halkına olduğu kadar İran emekçi halkına olmaktadır. Ölenler, yaralananlar onlardır. Savaş sürerken iki ülkedeki sermaye sınıfının siyasi iktidarları ise kendi halkları üzerindeki hegemonyalarını sağlamlaştırmaya, alternatif sesleri boğmaya çalışmaktadır.

Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı çıkarken ve bunları protesto ederken, İran’lı ve İsrail’li işçilerin ülkelerindeki siyasi iktidarlara karşı eylemler yapması beklenir. “Savaşa hayır” sesleri her iki ülkedeki emekçiler tarafından yükseltilmeli, egemenlikleri altında yaşadıkları sermayenin siyasi iktidarının savaş politikaları karşı devletin savaş politikasıyla birlikte protesto edilmelidir.

İran’lı emekçiler soyut bir savaş karşıtı söylemi benimsemek ya da “vatan-devlet savunması yapılmalıdır” naraları atmak yerine, sermaye sınıfının şeriatçı bir biçimi olan siyasi iktidara karşı mücadeleyi güçlendirecek, bu savaşın “kendilerinin savaşı” olmadığını söyleyecek ve aynı zamanda emperyalizme karşı örgütlenmeyi başarabilecek akla ve yeteneğe sahiptir. Ülkelerine doğrudan bir işgal harekatı olursa, iktidarı altında yaşadıkları devletlerini değil yurtlarını/vatanlarını savunmalıdırlar.

Evet, ABD-İsrail emperyalist devletlerinin İran devletine ve halkına saldırısını dünya emekçileri kınamalıdır. İsrail’li ve İran’lı emekçiler de öyle. Fakat İran’lı emekçiler için bu kınama, “İsrail’li emekçilere düşman değiliz”, orta doğuyu şekillendirmeye çalışan emperyalist devletlere ve onların saldırgan politikalarına karşıyız mesajı işlenerek, İran devletinin ise “İsrail’deki halkın yerleşim yerlerini füzelerle bombalaması kabul edilemez”, “bu savaştan her iki halk zarar görmektedir” anlayışıyla protesto edilmesi gerekmektedir. "Halklar savaş istemiyor, barış istiyor" denmelidir.

Dünyanın hiçbir ülkesindeki emekçiler ABD-İsrail ve İran devleti için “yesinler birbirlerini” demiyor, demez de. ABD-İsrail ve İran devleti arasındaki bu savaş ilgili ülkelerdeki halklar için yıkımdır. Fakat İran’lı emekçiler, orta doğudaki ülkelere dağılmış diğer emekçiler ya da bölgeye çok uzak konumlanışta bir yerlerde bulunan işçiler, “İran devletinin yanındayız” dememelidir. İran’lı emekçilerin ve ezilen halkların bölgedeki ve dünyadaki diğer emekçilerle dayanışma içerisinde molla rejimini dönüştürmek ve bir işçi iktidarını oluşturmak için mevcut örgütlülüklerini geliştirmeye, ülke içerisinde emperyalizm ve rejim karşıtı protestolar organize etmeye hakkı vardır. Emperyalist saldırganlığa karşı İran şeriatçı kapitalist devletini ve molla rejimini savunmak ya da onun yanında yer almak akla dahi getirilmemesi gereken bir oportünizm örneğidir. Çünkü bu tavır, emekçilerin çıkarına ve mücadeleyle kazanacakları özgür yarınlara aykırı bir tutumdur.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]