Mahmut Boyuneğmez
18 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve ertesi gün yolsuzluk ile “kent uzlaşısı” kapsamında Kürt hareketiyle ittifak gerekçeleriyle iki soruşturma nedeniyle gözaltına alınması, toplumda ekonomik krizin etkisiyle derinleşen hoşnutsuzlukların, siyasi iktidara dönük itirazların bir toplumsal güç ve hareket olarak açığa çıkmasına yol açmış, siyasi iktidara karşı biriken tepkinin sokaklara inmesi için bir kıvılcım, tetikleyici bir neden olmuştur.
Siyasi
iktidarın güdümünde ve kontrolünde olan (tüm basın-yayının yüzde 90’ı) medya ve
bir iktidar yapısı olan yargı, gelecek CB seçimlerini kazanma ihtimali çok
yüksek olan İmamoğlu’nu toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya yarayacak bir
hamleye girişmiş, bunun da ötesinde büyük olasılıkla tutuklulukla ve İBB’ye
kayyum atamasıyla sonuçlanacak bir süreçle birlikte, gelecek CB seçimlerindeki en
güçlü alternatifi etkisizleştirmiştir. Toplumsal dokuda kent lokantalarıyla,
ayni ve nakdi yardımlarla popülaritesini artıran ve anlaşıldığı kadarıyla sermaye
sınıfının ana gövdesinin/TÜSİAD’ın desteğini arkasına alan CHP’nin, iktisadi
kriz ortamında AKP-MHP ve ittifak güçlerine karşı bir düzen içi alternatif
olarak öne çıkmış olması, bu partinin genişleyen/artan toplumsal onayını
kırmaya dönük hamleleri gündeme getirmiştir. CHP’nin bir önceki kurultayı
üzerinde şaibeler oluşturulması ve bu partiye kayyum atanması girişimi,
şimdilik alınan yeni kurultay kararıyla bertaraf edilmişse de siyasi iktidarın
oy oranları artmaya devam eden bu partiyi gelecek seçimlerde gözden düşürecek başka
hamlelerinin de olması muhtemeldir.
Siyasi
iktidardan hoşnutsuz kitlelerin sokaklara çıkması, CHP’yi sokağın nabzına yakın
sol söylemler kullanmaya mecbur etmiştir. Fakat gelişen toplumsal
hareketlenmenin oluşturduğu ateşle alev alan bu partinin muhalefet barutu, çabuk
bitecektir. CHP siyasal ufku liberalizmle sınırlı bir düzen partisi olarak,
oluşan kitle hareketliliğini kendi yörüngesinde tutmaya çalışmakta, tepkilerin
düzen dışı siyasal aktörlere kanalize olup, sosyalist hareketin güçlenmesine
doğası gereği engel olmaktadır. Türkiye sosyalist güçleri için yeni tehlikenin
adı, sosyal demokratik liberalizmin gelişen bu toplumsal hareketin önderliğine
yerleşmesini kabul etme, sosyal demokrasinin toplumdaki tepkileri soğurmasına
izin vermedir. Siyasi iktidarı “faşizm” olarak kodlayıp, buna karşı birleşik
mücadele/direniş cephesi oluşturmaktan dem vurulması, CHP’nin liderliğini
onaylayıp, gelişen toplumsal hareketin ve sosyalist solun bu partinin kuyruğuna
takılması vahim bir hata olacaktır. Kürt siyasi güçlerle birlikte sosyalist
solun hep birlikte güç birliği oluşturup, CHP’nin tabanındaki kitlelerle
birlikte toplumsal hareketliliğe katılması, bu hareketlenmeyi sol değerler
istikametinde yönlendirmeye çalışması gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.