Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi
Suriyeli sığınmacılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suriyeli sığınmacılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2024 Pazartesi

Türkiye’de Suriyeli sığınmacı işçilerin durumu

Mahmut Boyuneğmez

sendika.org için yazdığımız bu yazımızı blogumuzda da yayınlıyoruz. Bağlantı adresi: https://sendika.org/2024/12/turkiyede-suriyeli-siginmaci-iscilerin-durumu-715871 


Türkiye kapitalizmi ve sermaye sınıfı, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen göçmen emekçileri örgütsüz olduklarından ucuz işgüçleri olarak vahşice sömürmeye devam etmektedir. Sığınmacı işçilerin insanca yaşam ve iş koşullarına kavuşmaları, çocuklarının eğitim alması için mücadeleye koyulmaları ve ülkemizdeki diğer emekçilerle birlikte örgütlenmeleri gerekmektedir.

Sığınmacılarla ilgili istatistiklere güvenmeyenler ya da bu verilere dair şüphe duyanlar şu soruları yanıtlamalıdır: Neden sığınmacılara ilişkin resmi veriler gerçekte olan değerlerin çok üzerinde ya da çok altında olsun? Sayılardan şüphe duymak için ya da onlara güvenmemek için ne neden var?.. Örneğin enflasyon hesaplamasında düşük bir oran verilmesi, kitleleri yönlendirmede işlevliyken, sığınmacılar konusunda sayılar iddia edildiği gibi az gösteriliyorsa, bunun amacı nedir? Uluslararası göçmenlerle ilgili kuruluşların sayıları da benzer düzeydeyken, neden sığınmacılarla ilgili resmi verilerden şüphe duyulsun ya da bu verilere güven duyulmasın?.. Resmi verilerden şüphe duymak ya da bunlara güvenmemek için bir neden bulunmamaktadır. Öyleyse sığınmacı emekçilerin ne durumda olduğunun bir panoramasını resmi verilere başvurarak, fakat bununla yetinmeyip yapılan ampirik araştırma sonuçlarıyla ortaya koymak yararlı olacaktır.

Göçmenler gittikleri ülkelerin yerli nüfusunun çalışmak istemediği/çalışmayı kabul etmediği ve 3D olarak nitelenen “kirli, tehlikeli ve zor” (dirty, dangerous and difficult) işleri yapmaktadır. Göçmenlerin emek piyasasına katılımda seçenekleri azdır, yoğun emek gerektiren işlerde kendilerine yer bulurlar. Göçmenler daha sadık ve güvenilir, uzun saatler boyunca çalışmaya hazır işçilerdir. Göçmenlerin pazarlık gücünün sınırlı olması, onları emek piyasasının en mahrumiyet içerisindeki üyeleri yapmaktadır. Göçmenler genellikle kayıt dışı ve korunmasız olarak çalışırlar. 1990’lardan günümüze ev içi bakım hizmetleri ve turizm sektörlerinde çalışan göçmenler bir yana bırakıldığında, Türkiye’de diğer göçmenlerin emek yoğun sektörlerde, ücret pazarlığı yapamadan, düşük nitelikli ve geçici işlerde (tarım, inşaat, tekstil ve hizmetlerde) çalıştığı görülmektedir. Geçimlerini sağlamak, kira ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için çoğunlukla Suriyeli mülteci ailelerde yaşı çalışmaya müsait olanların tamamı çalışmak zorunda kalmaktadır.

Türkiye’de 2011 yılından beri Suriye’deki iç savaştan kaçanlar yaşamaktadır. Suriyeli mülteciler Nisan 2014’ten bu yana Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu kapsamında geçici koruma statüsünde bulunmaktadır. 1990’lardan bu yana kitlesel düzensiz göçmen akışıyla karşılaşan ülkeler, göçmenlere doğrudan mülteci statüsü sağlamak yerine geçici koruma statüsü olarak tanımlanan hukuki statüyü kullanma eğilimindeler. Geçici koruma, ağırlayan devletlere daha dar bir sorumluluk yüklemektedir. Türkiye’de sermaye sınıfı için ucuz işgücü arzı oluşturduklarından, sığınmacılar kamplarda uzun süre tutulmamış, halk tabiriyle “etinden-sütünden” yararlanmak üzere işgücü piyasasına dahil edilmişlerdir.

Demografik yapıyı ne kadar etkiliyorlar?

Göç İdaresi Başkanlığı verilerine göre Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 24 Temmuz 2025 itibarıyla 2 milyon 589 bin 914'ye gerilemiş bulunuyor. Türkiye’de yabancı uyruklu olan ve kayıt dışı bulunan kişi sayısının 300 bin ile 2 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. Ortalama 1 milyon düzensiz göçmen (kayıt dışı sığınmacı) olduğu kabul edildiğinde, Türkiye’deki toplam göçmen sayısının 3,6 milyon civarında olduğu görülmektedir. Hatırlayalım; Kemal Kılıçdaroğlu ve Ümit Özdağ gibi siyasi figürlerin göçmenler için dile getirmiş olduğu sayılar 10 milyon, hatta 13 milyon düzeyindeydi. Bu kişiler toplumumuzda sığınmacılar konusunda yanlış bir algı ve bakış açısı oluşturmaya çalışanlar korosunda yer almıştır.

Suriyeli sığınmacıların Türkiye toplumunun nüfusuna oranı sadece yüzde 4,21 düzeyindedir. Sığınmacılara dönük bir alerji ve negatif hissiyat geliştirmeye neden olacak şekilde “ülkemizin göçmenlerin işgali altında bulunması” durumu söz konusu değildir.

Veriler 2021 yılından buyana sığınmacı Suriyelilerin sayısının azaldığını göstermektedir. Bunun nedenleri, 2016-2024 yılları arasında 715 bini aşkın Suriyelinin ülkesine geri dönmesi, AB ülkelerine kaçak geçişler, geçici koruma statüsünü kaybeden sığınmacıların oluşu (örneğin 6 Şubat depremi nedeniyle evleri yıkılan sığınmacılardan statülerini sürdürmeleri için gerekli olan adres güncellemesini yapamayanlar var), 238 bin 768 Suriyeli uyrukluya vatandaşlık verilmesidir. 8 Aralık 2024’te Esad hükümetinin devrilmesi sonrası ise kabaca 300 bin Suriyeli sığınmacı ülkelerine geri dönmüştür.

Kamplarda kalan Suriyeli sayısının toplam Suriyeli sayısına oranı yüzde 1,85 olup, Suriyelilerin yüzde 98,15’i şehirlerde yaşamaktadır. En çok Suriyeli sığınmacı barındıran şehir 511 bin 393 kişi ile İstanbul’dur. İstanbul’da Suriyeli sığınmacılar, kent çeperlerindeki yoksul semtlere yerleşmiştir. Semt seçimlerinde akrabalık bağları ve sınıfsal özellikler etkilidir. Kayıtlı Suriyeli sığınmacıların, en yoğun bulundukları ilçe nüfuslarına oranı yüzde 4-9 arasındadır. İstanbul’u 412 bin 153 kişi ile Gaziantep, 243 bin 965 kişi ile Şanlıurfa takip etmektedir. Oran olarak Suriyelilerin en yoğun olduğu şehir ise yüzde 29 ile Kilis’tir. Kilis’te 155 bin 179 Türk vatandaşı ile kayıt altına alınmış 64 bin 105 Suriyeli bulunmaktadır. Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i yüzde 16 oranı ile Gaziantep takip etmektedir. Türkiye’de hiçbir ilde Suriyeli sığınmacılar demografik olarak baskın konumda değildir. Başka bir deyişle sığınmacıların, hiçbir ilde nüfus yapısını değiştirecek boyutta bir ağırlığı bulunmamaktadır. Sığınmacılara karşı sınır illerindeki bazı yerelliklerde sığınmacı nüfusun yoğunluğundan kaynaklı hoşnutsuzlukları, tüm ülke genelinde de varmış gibi göstermek bir manipülasyon ve çarpıtmadır.

Nüfus piramidindeki verilerden hareketle yapılan analizlere göre Suriyeli sığınmacıların yıllık ortalama nüfus artış hızı binde 8 civarındadır. Bu artış Türkiye ortalamasının binde 13,9 altındadır. Yeni doğumlarla Suriyeli sığınmacıların nüfusundaki artışın, örneğin 10 yıl sonrasında ülkemizi istila edecek boyutlara ulaşması mümkün görünmemektedir.

Suriyeli sığınmacılar arasında 2017 yılı için yapılan bir çalışmada Türkiye’ye gelmeden önce ülkelerinde aylık geliri 75 dolar ve bunun altında olanların oranı yüzde 83 olarak hesaplanmıştır. Bu oran Suriye’den Türkiye’ye sığınanların önemli ölçüde yoksullar olduğunu göstermektedir.

Sağlık Bakanlığı, AFAD ve DSÖ’nün araştırmasına göre Türkiye’deki 18-69 yaş arasındaki Suriyelilerin ortalama eğitim yılı 8,7’dir. Türkiye’deki Suriyeli nüfus genel olarak lise ve altında eğitime sahiptir.

Türkiye’de 18-69 yaş aralığındaki 5.760 Suriyeli göçmenin örneklemini oluşturduğu bir araştırma kapsamında, Suriyeli erkeklerin yüzde 44,3’ü işçi, yüzde 2,7’si memur olarak çalışmakta, çalışmalarına herhangi bir engel olmamasına ve çalışma isteğinde olmasına rağmen işsiz olan erkeklerin oranı ise yüzde 32 düzeyinde bulunmaktadır. Bu işçiler ağırlıkla vasıfsız işgücüdür. Üstelik Suriye’de aldığı eğitimle ilgili diploması olmasına rağmen Türkiye’de bu diplomaya denklik verilmemesi, vasıflı sığınmacı emekçilerin kendi vasıflarından daha düşük vasıf gerektiren işlerde çalışmaları sonucunu doğurmaktadır. Suriyeli kadınların büyük çoğunluğunu oluşturan yüzde 84,4’lük bir kesimi ev işleriyle uğraşmaktadır/ev kadınıdır. Suriyeli kadınlar çoğunlukla emek yoğun üretim yapan tekstil, hazır giyim ve hizmet sektöründe ya da tarımda kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Çalışan ya da iş arayan Suriyeli kadınların önemli bir bölümünü, ülkelerindeki iç savaşta eşini kaybetmiş ve hanenin geçiminden sorumlu olanlar oluşturmaktadır. Bazı illerde evlerinde parça başı dikiş işleri yaparak çalışan kadınlara da rastlanmaktadır.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların yüzde 85’inin temel gelir kaynağı çalışarak elde ettikleri ücretlerdir. Suriyeli sığınmacıların çoğunluğu işçi ailelerinden oluşmakta, bir kurum tarafından verilen ayni veya nakdi destek ile geçinmemektedir. Suriyeli sığınmacılara çalışma izni 2016 yılında çıkarılan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik ile verilmeye başlanmış olup, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verilerine göre 2023 yılında çalışma izni olan Suriyeli sayısı 108 bin 520’dir. Suriyeli sığınmacı işçilerin çok büyük bir bölümünün kayıt dışı olarak düşük nitelikli işlerde (özellikle tekstil, inşaat ve tarım sektörlerinde) çalıştığı bilinmektedir. 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre yaklaşık 650 bin Suriyeli sığınmacı işçinin kayıt dışı çalıştığı belirtilmektedir. Türkiye’de reel ücretler zaten yüksek enflasyon ile azalmakta ve tüm ücretlerde asgari ücrete doğru bir gerileme yaşanmaktadır. Bunun sığınmacılarla hiçbir ilintisi bulunmamaktadır. Fakat tekstil, inşaat ve tarım sektörlerinde kayıt dışı çalışan sığınmacıların, düşük ücretlerle/yevmiyelerle çalışıp, yerli işçilerle rekabete girdiği görülmektedir.

Yapılan çalışmalarda Suriyeli sığınmacıların oranının nispeten yüksek olduğu illerde, yerli kayıt dışı çalışanların yerini aldıkları yönünde bulgular vardır. Sığınmacıların yoğun olduğu bölgelerde yerli kayıt dışı istihdamın azaldığı, yerli kayıtlı istihdamın fazla etkilenmediği, hatta kısmen arttığı, yerli çalışanların ücretlerinde ise anlamlı bir değişiklik olmadığı bulunmuştur. Fakat bu konu tartışmalıdır. Düşük nitelikli işlerde Türkiyeli ve Suriyeli işçiler arasında rekabetin arttığı, bunun da zaten düşük olan ücretleri baskıladığı yönünde değerlendirmeler bulunmaktadır.

Ortalama gelirleri asgari ücretin altında

Suriyelilerin 2017 yılında Türkiye’deki aylık ortalama kazançlarının 908 TL (229,39 dolar) olduğu tespit edilmiştir. Bu tarih itibari ile Türkiye’deki asgari ücret 354,70 dolara karşılık geldiğinden, Suriyeli işçilerin Türkiye’de asgari ücretin altında ücretlerle çalışmasına rağmen Suriye’deki kazançlarına kıyasla daha fazla gelir elde etmekte oldukları anlaşılmaktadır. Fakat satın alma gücü açısından değerlendirildiğinde ülkelerindekine göre Türkiye’deki artan kazançlarına rağmen Suriyeli ailelerin yüzde 77’sinin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı saptanmıştır. Sığınmacı kadın işçiler genellikle istihdam edildikleri sektörlerde hem yerli kadın işçiler hem de göçmen erkek işçilere göre düşük ücretle çalıştırılmaktadır.

Türkiye işçi sınıfının bir bileşeni olan Suriyeli sığınmacı işçiler, vasıfsızlık, çalışma izinlerinin olmaması ve Türkçe dilinde yetersizlik nedeniyle ağırlıkla kayıt dışı sektörlerde, düzensiz işlerde, kolayca işten çıkarılma tehdidi altında, uzun süreler boyunca, asgari ücretten düşük ücretlerle, kimi durumlarda ücretleri ödenmeyerek ya da patronlarla yaptıkları anlaşmadan daha düşük ücretler ödenerek, en kötü/ölüm ve yaralanma riskine en açık koşullarda (iş güvenliği ve sağlığı tedbirlerinin olmadığı koşullarda), sosyal güvenceden yoksun (sigortalanmadan), sendikaları ve örgütlülükleri olmadan çalışmakta ve yoksulluk içerisinde yaşamaktadır. Yapılan araştırmalar Suriyeli göçmenlerin yerli işçilere göre düşük ücretlerle çalıştırılmasının farklı sektörlerde yaygın bir uygulama olduğunu göstermektedir. Bu çalışma koşullarına sahip işçi sınıfı bölmesine “prekarya” denmektedir. Suriyeli sığınmacı işçiler, Türkiye işçi sınıfının yeni prekaryasını oluşturmaktadır. Ve elbette çalışma koşullarındaki olumsuzluklardan sığınmacılar değil, kapitalistler ile bu koşulların hukuksal ve politik düzenleyicileri sorumludur.

Doğu, Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerindeki illerde yaşayan kent yoksulları ve mülksüz halk yanı sıra Suriyeli sığınmacılar, mevsimlik tarım işçiliğinde başat konumdadır. Mevsimlik tarım işçileri çoğu durumda günde 10-12 saat, zor koşullarda çalışmaktadır. Çocuklar ve kadınlar tarımsal ücretli işçiliğin temel aktörleridir. Tarım işçiliği yapan Suriyeli sığınmacılar meslekleri olmadığı ve başka iş bulamadığından bu işleri yapmaktadır. Düşük günlük ücretlerin olduğu tarım sektöründe kazançlarını artırmanın ve kalabalık aileleri geçindirmenin yolu, aile ve akrabaların çocuklarla birlikte çalışmasıdır. Suriyeli sığınmacılar özellikle Adana-Mersin-Şanlıurfa-Gaziantep bölgesinde tarımda yaygın olarak çalışmaktadır.

Kayıt dışılığın yaygın olduğu tekstil sektöründe düşük ücretler, güvencesizlik ve yüksek çalışma saatleri bulunmaktadır. Küçük ve orta ölçekli tekstil firmaları, uluslararası büyük tekellerin tedarikçisidir ve kendilerinin de fason alt tedarikçileri bulunmaktadır. Böylelikle bu uluslararası tekeller tedarikçi firmalarda kayıt dışı çalışan ucuz işgücünün aşırı sömürüsü üzerinden emperyalist payını almaktadır. İstanbul’daki tekstil işçileri arasında yapılan bir araştırmaya göre, işçilerin ancak yüzde 2,3’ü haftada yasal çalışma süresi olan 45 saat çalıştığını ifade etmiştir. İşçilerin yüzde 14,26’sı haftada 46-50 saat, yüzde 32,17’si haftada 51-55 saat, yüzde 19,73’ü haftada 56-60 saat, yüzde 16,58’i haftada 61-65 saat, yüzde 14,93’ü ise haftada 65 saatten fazla çalışmaktadır. Yerli ve sığınmacı tüm İşçilerin 3’te 1’inin ücreti asgari ücretin altındayken, Suriyeli tüm işçilerin yaklaşık yarısı, Suriyeli sığınmacı kadın işçilerinse tamamı asgari ücretin altında çalışmaktadır. Yerli işçiler arasında asgari ücretin altındaki bir ücretle çalışan işçiler yaklaşık yüzde 20’lik bir orandadır. Sigortasız ve kayıt dışı çalışmanın yaygın olduğu sektörde işçiler hem cinsiyet hem de Türkiyeli/Suriyeli olmak bakımından ayrışmakta ve emek piyasasının en üstünde Türkiyeli erkek işçiler, ikinci seviyede Türkiyeli kadın işçiler, üçüncü seviyede Suriyeli erkek işçiler, ücret skalasının en altında ise Suriyeli kadın işçiler yer almaktadır. İstanbul’da tekstil sektöründeki Suriyeli işçilerin yüzde 98,6’sı kirada oturmakta, bu konutlarda işçilerin yüzde 54’ü 7’den fazla kişiyle birlikte yaşamaktadır, öyle ki 10’den fazla kişiyle birlikte yaşayan işçilerin oranının yaklaşık yüzde 26 düzeyinde olduğu saptanmıştır.

Gelişmekte olan ülkelerde inşaat işçilerinin önemli bir kısmı kırdan kente göç eden birinci kuşak işçilerden oluşmaktadır. Türkiye’de inşaat işgücü piyasasının sayısal olarak önemli bir kısmını Kürt kökenli işçilerin oluşturduğu tahmin edilmektedir. Taşeronlaşma düşük ücret karşılığında çalışmaya razı, daha hızlı çalışabilecek, iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı ortamlarda çalışmaya itiraz etmeyecek işçileri inşaat sektörüne dahil etmektedir. Suriyeli işçilerin daha düşük ücretle çalışmaları, daha uzun saatler boyunca çalıştırılmaları, sosyal güvencelerinin olmaması gibi etkenler taşeronların yerli işçiler yerine Suriyeli göçmen işçileri çalıştırmayı tercih edebilmelerine neden olmaktadır. Amaçlanan sömürü oranını artırmaktır. Suriyeli sığınmacı işçiler inşaat sektörüne dahil oldukları yerlerde işçiler arasındaki rekabeti artırmıştır.

400 bin Suriyeli çocuk okula gitmiyor

Geçici koruma altındaki Suriyelilerin yaklaşık 1 milyon 124 bin 353’ü zorunlu eğitim çağındaki çocuklardır. 2021’in Kasım ayı itibariyle okul çağındaki Suriyeli çocukların yüzde 65’i devlet okullarına devam etmektedir. Yaklaşık olarak 400.000 Suriyeli çocuk okul dışındadır. 2020-21 eğitim yılı için ilk ve ortaokul düzeyinde okullaşma neredeyse yüzde 80 iken, lise düzeyinde okula gitme oranı yüzde 39 düzeyindedir (yerlilerde yaklaşık yüzde 85). Okula gitmeyen sığınmacı çocuklar ya ev içi işlerde çalışmakta (özellikle kız çocuklar) ya da ailelerinin yoksul olması yüzünden gelir sağlamak amacıyla çocuk işçi olarak çalışmak zorunda kalmaktadır. Suriyeli çocuk ve gençlerin ailelerinin gelirini artırmak amacıyla düşük ücretler karşılığında yevmiye usulü çalışmak zorunda oldukları bilinmektedir. Sığınmacı çocukların çalışma yaşının 6’ya kadar düştüğü saptanmıştır. 15-17 yaşındaki Suriyeli sığınmacı erkek çocukların yüzde 48’i ücretli bir işte çalışmaktadır. Bu oran, savaş öncesi Suriye’deki orandan (yüzde 29) çok daha yüksektir. Sığınmacı çocukların hakkı olan eğitimden mahrum kalmaları ve çocuk işçi olmaları, büyük bir sorundur. Tıpkı zorunlu eğitim çağında olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların yüzde 3,9’unun, yani yaklaşık 612 bin 814 çocuğun eğitim dışında bulunması gibi.

Sığınmacı çocuk işçiler sanayide tekstil ya da ayakkabı atölyelerinde, araba tamirhanelerinde, hizmet sektöründe ya da sokaklarda çok düşük ücretlerle/kazançlarla, 12 saate varan çalışma süreleri boyunca çalışmaktadır. Yerli küçük atölyelerde olduğu kadar, dünyaca ünlü markaların/uluslararası firmaların tedarikçilerine ait fabrikalarda da bu çocuklar, erişkin Suriyeli sığınmacılarla birlikte iliğine kadar vampir sermayedarlar tarafından sömürülmektedir. Suriyeli sığınmacı çocukların işçilik yapmasının temel nedeni ailelerinin yoksulluğudur.

İstanbul’da 12-24 yaş arası Suriyeli genç ve çocuklar arasında yapılan bir araştırmada, bu insanların karşılaştıkları sorunların eğitime devam edememe, çalışacak iş bulamama, Türkçe konuşamama, yoksulluk, sömürü, ayrımcılık ve sosyal hizmetlere sınırlı erişim olduğu saptanmıştır.

Suriyeliler suç oranını artırıyor mu?

Emperyalist ülkelerin vekil savaşından/ülkelerindeki iç savaştan kaçıp, ülkemize sığınmış Suriyelilerin yüzde 74’ünü (2 milyon 291 bin 126 kişi) kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. 18 yaş altında olanların/çocukların Suriyeli sığınmacılar içerisindeki payı yüzde 50’dir. Kadınlarda ve çocuklardaki suç oranlarının, erkeklerdekine göre düşük olduğu bilinmektedir. Resmi rakamlara göre sığınmacıların suç oranı 2014 yılından itibaren 2022 yılına kadar yüzde 1,32 düzeyindedir. Buna göre Suriyeli sığınmacılar arasında 100 binde 1320 kişi suç işlemektedir. 2021 yılında Türkiye’de 3 milyon 290 bin 195 ceza davası açılmış, bunların 2 milyon 529 bin 492'sinde (yüzde 50,6) mahkûmiyet kararı verilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de 100 bin kişiden 2984 kişinin mahkûmiyetle sonuçlanmış suçu bulunmaktadır. Öyleyse sığınmacıların suç oranlarını artırdığı ve daha çok suç işledikleri düşüncesi, yanlıştır. 2022 yılında yayınlanan bir araştırma da Suriyelilerin suç istatistiklerine anlamlı bir etkisi olmadığını göstermiştir. Ayrıca bir çalışmada “son 5 yıl içinde bir Suriyeliden zarar gördünüz mü?” şeklinde sorulmuş, katılımcılardan yüzde 11,4’ü bizzat kendisinin, yüzde 6,8’si ailesinin zarar gördüğünü belirtirken, yüzde 30,8’i duyumlara dayalı olarak çevresindekilerin zarar gördüğünü ifade etmiştir. Suriyeli sığınmacılardan kendisinin ya da ailesinin zarar görmediğini belirtenlerin oranı kabaca 10’da 9’düzeyinde olup, Suriyelilerin suçlara daha fazla karıştıkları iddiası bir “şehir efsanesi”dir.

Suriyeli göçmenlerin ekonomik etkisi sonucu Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’sının kısa dönemde yüzde 2, uzun dönemde yüzde 4 artması beklenmektedir. Bu oranların oldukça düşük olması, Suriyeli sığınmacıların sömürüsü üzerinden ortaya çıkan değer büyüklüğünün çok fazla olmadığını göstermektedir. Fakat kayıt dışı sektörde sığınmacılar üzerindeki sömürü derecesinin (artık-değer oranının) yüksek olması, patronların iştahını kabartmakta, ellerini ovuşturmaktadır.

Suriyeli sığınmacıların çoğunluğunun ülkemize geliş nedeninin zorunluluktan kaynaklandığı, emperyalist ülke devletlerinin Suriye’de yürüttükleri vekalet savaşı nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kaldıkları bilinmektedir. Türk-İş’in 2020 yılı başlarında yayınlanan araştırmasına göre, savaş nedeniyle sığınmacılar arasında her iki evden birinde bir kişi ölmüş ve Suriyelilerin yüzde 76,5’i can güvenliği nedeniyle Türkiye’ye gelmiştir. 8 Aralık 2024 tarihinde Esad yönetiminin devrilmesi sonrasında Türkiye'deki sığınmacı Suriyelilerin kabaca 300 bininin ülkelerine dönmesine rağmen, Türkiye'deki sığınmacı Suriyelilerin önemli bir bölümünün ülkelerine dönmeyeceği anlaşılıyor. Türkiye kapitalizmi ve sermaye sınıfı, Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen göçmen emekçileri örgütsüz olduklarından ucuz işgüçleri olarak vahşice sömürmeye devam etmektedir. Sığınmacı işçilerin insanca yaşam ve iş koşullarına kavuşmaları, çocuklarının eğitim alması için mücadeleye koyulmaları ve ülkemizdeki diğer emekçilerle birlikte örgütlenmeleri gerekmektedir.

Notlar:

i.               Ocak 2016 tarihinde geçici koruma altındaki Suriyelilere çalışma izni hakkı tanınmıştır. Yasal düzenlemeye göre çalışma izni başvurusunu patron yapmakta ve yıllık çalışma izni harcını yatırmaktadır. Çalışma izni olan Suriyelilerin en az asgari ücret alması gerekir. Çalışma iznine sahip olabilmek için geçici koruma altındaki Suriyelinin en az 6 ay kayıtlı olması gereklidir ve işçiler ancak kayıtlı olduğu ilde çalışma hakkına sahiptir. Bir işyerinde çalışan Suriyeli sayısı toplam çalışanın yüzde 10’unu geçmemelidir (Çalışma İzni Yönetmeliği, 2016). Bu düzenleme ve patronların kârlarını artırma isteği, sığınmacıların kayıt dışı, eş deyişle yasal olmayan çalışmasını getirmektedir. Sigortasız, düşük ücretlerle ve uzun saatler boyunca…

ii.       Prekarya, işçi sınıfının en alttaki bölmesi olup, çalışma hayatında istihdam güvencesi, iş güvencesi, çalışma güvenliği, vasıfların yeniden üretiminin güvencesi, gelir güvencesi gibi çeşitli güvencelerden yoksun olanlardan oluşmaktadır.

iii.           Kayıt dışı ekonomi yasal ürün ve hizmetlerin kamu otoritesinin bilgisi dışında üretilmesidir. Ya işyeri kayıt dışıdır, devlete kaydı yapılmamıştır ya da işyeri ve işyerindeki bazı çalışanlar kayıtlıyken diğer çalışanların kaydı yapılmamıştır. Patronların bir hilesi olarak “elden ödemeler” de kayıt dışıdır. Bu durumda işçilerin yasal, kayıtlı ücreti gerçek ücretlerinin altında gösterilmekte ve patronlar bu sayede daha az prim ödemektedir. Türkiye’de ekonominin yaklaşık 1/3’ü kayıt dışıdır.

Kaynaklar:

1.       https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638

2.       https://www.unhcr.org/tr/turkiyedeki-multeciler-ve-siginmacilar

3.       https://teyit.org/dosya/turkiyedeki-siginmaci-sayisi-veriler-ne-soyluyor

4.       https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1129860

5.       https://www.calismatoplum.org/wp-content/uploads/2024/05/cvt_2018_56-2.pdf

6.       https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1439333

7.       https://www.csgb.gov.tr/istatistikler/calisma-hayati-istatistikleri/resmi-istatistik-programi/calisma-izin-istatistikleri/

8.       https://users.metu.edu.tr/etaymaz/gocun_ekonomisi.html

9.    https://www.unicef.org/turkiye/media/15891/file/TyüzdeC3yüzde9CRKyüzdeC4yüzdeB0YEyüzdeE2yüzde80yüzde99DEyüzde20GEyüzdeC3yüzde87yüzdeC4yüzdeB0CyüzdeC4yüzdeB0yüzde20KORUMAyüzde20ALTINDAyüzde20OLANyüzde20SURyüzdeC4yüzdeB0YELyüzdeC4yüzdeB0yüzde20yüzdeC3yüzde87OCUKLARAyüzde20YyüzdeC3yüzde96NELyüzdeC4yüzdeB0Kyüzde20EyüzdeC4yüzde9EyüzdeC4yüzdeB0TyüzdeC4yüzdeB0Myüzde20MyüzdeC3yüzde9CDAHALESyüzdeC4yüzdeB0NyüzdeC4yüzdeB0Nyüzde20BELGELENDyüzdeC4yüzdeB0RyüzdeC4yüzdeB0LMESyüzdeC4yüzdeB0yüzde20yüzdeE2yüzde80yüzde93yüzde20NyüzdeC4yüzdeB0HAyüzdeC4yüzdeB0yüzde20RAPOR.pdf

10.    https://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-izleme-raporu-2024/

11.    https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/

12.    https://t24.com.tr/haber/turkiye-de-suc-oranlari-artiyor,1057612

13.    https://archive.md/ADHql

14.    Suriyeliler Barometresi 2020

15.    http://kutuphane.turkis.org.tr/cgi-bin/koha/opac-retrieve-file.pl?id=be422972aeb357a219acec109d0bae20

16.    https://www.bbc.com/turkce/articles/cn9dqn9eldpo#:~:text=Suriyelilerinyüzde20belirliyüzde20yerlereyüzde20yoyüzdeC4yüzde9FunlayüzdeC5yüzde9FmasyüzdeC4yüzdeB1nyüzdeC4yüzdeB1yüzde20engellemeye,sonucuyüzde20olarakyüzde20Suriyelilerinyüzde20sayyüzdeC4yüzdeB1syüzdeC4yüzdeB1yüzde20azalyüzdeC4yüzdeB1yor.

17.    https://calismaortami.fisek.org.tr/icerik/gocmen-isciler-neden-orgutlenmeli-nasil-orgutlenmeli/

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Suriyeli sığınmacılar bir sorun mu?

Mahmut Boyuneğmez


Bize göre Türkiye toplumunda Suriye ve Afganistan’dan göçüp gelen sığınmacılara karşı belirli bir yaygınlığa sahip hoşgörüsüzlük/toleranssızlık bulunuyor. Bu toleranssızlığı besleyen en önemli nedenler, sığınmacıların çoğunluğunun yoksulluk koşullarında içerisine itildiği suçların oransal olarak yüksek olduğu sanısı ve vatandaşlığa geçenlerin seçimlerde AKP’yi desteklediği yönündeki algıdır. Oysa gerçek tablo farklı bir durum gösteriyor.

Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 3 milyon 381 bin 429 kişidir.[1] Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’ne göreyse Türkiye’de 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacı, 320 bin de diğer uyruklardan göçmen bulunuyor.[2] Toplamda 4 milyon civarında sığınmacının Türkiye’de olduğu anlaşılıyor. Akın akın göçle geliyor ve başımıza bela oluyorlar gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılsa da, kayıt altına alınmış Suriyeli sığınmacıların Türkiye toplumunun nüfusuna oranı sadece %3,81 düzeyinde. Tüm göçmenlerin nüfusa oranı ise %4,7 olarak hesaplanıyor. Suriyeli sığınmacıların toplumumuzun bu kadar düşük bir oranını oluşturmakta olduğu gerçeği yaygın olarak bilinseydi, hazmedilemeyecek bir sorun oluşturamayacakları yönünde bir algı da pekâlâ gelişebilirdi.

Yılbaşından bu yana kayıtlı Suriyeli sayısı 154 bin 569 kişi azalmış durumda. En son Göç İdaresi Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyeli sayısının 554 bin 114 kişi olduğu belirtilmiş bulunuyor.[3] Esad hükümetinin denetlediği topraklar arttıkça, zaman içerisinde sığınmacıların önemli bir kesiminin ülkelerine dönme eğiliminde oldukları anlaşılıyor.

17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla kamplarda (geçici barınma merkezlerinde) kalan Suriyelilerin sayısı 62 bin 151 kişidir. Suriyelilerin yalnızca %1,84’ü kamplarda yaşıyor. 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 319 bin 278 kişi olarak açıklanmış bulunuyor. Başka bir deyişle, Suriyelilerin %98,1’i şehirlerde yaşıyor. En çok Suriyeli barındıran şehir 531 bin 173 kişi ile İstanbul. İstanbul’u 444 bin 850 kişi ile Gaziantep, 341 bin 909 kişi ile Şanlıurfa takip ediyor. Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun olduğu şehir ise %33,6’lük bir oran ile Kilis. Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i %17,1’lik oran ile Gaziantep takip ediyor.[4] Aslında bu iller de dâhil Türkiye’de hiçbir ilde Suriyeli sığınmacılar demografik olarak baskın konumda bulunmuyor. Başka bir deyişle sığınmacılar, hiçbir ilde nüfus yapısını değiştirecek boyutta bir ağırlığa sahip değil.

Düzen muhalefetinin oy avcılığı uğruna sığınmacılara karşı bazı yerelliklerdeki sığınmacı nüfusun yoğunluğundan kaynaklı hoşnutsuzlukları, ülke genelinde de varmış gibi göstermesi bir çarpıtma oluyor. Bakın bir muhalif gazeteci ne yazmış durumda:

“Sokaklardaki manzara çok açık. Ülke resmen göçmen işgali altında. Sınır illerinde ‘Suriyeli vatandaşlarımızın’ sayısı kendi vatandaşlarımızı geçmeye başladı.”[5]

Oysa resmi istatistikler kayıt altına alınmayan (kaçak) sığınmacıları içermediğinden sığınmacıların sınır illerindeki oranlarının daha yüksek olması beklenirse de, bu illerde bile oranın nüfusun yarısını geçmesi olanaklı görünmüyor.

İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Aralık 2022 tarihinde yapılan açıklamada 223 bin 881 Suriyeliye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. Bu kişilerin 126 bin 786’sı reşit, 97 bin 95’i ise çocuk. 19 Ağustos 2022 tarihinde yapılan açıklamada ise 104 bin 976 Ahıska Türkü, 7 bin 1 Uygur Türkü ve 39 bin 294 Afganistan uyrukluya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. 15 Nisan 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada seçimde oy kullanma hakkına sahip Suriyeli asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısının 130 bin 914 olduğu belirtilmiş bulunuyor.[6] CHP’li Adıgüzel’in açıklamasına göreyse, 1 milyon 325 bin yurt dışı doğumlu seçmen arasında, sadece 168 bini Suriye kökenli. Suriye, Afganistan, İran, Irak ve Libya doğumlu toplam yurtdışı doğumlu seçmen sayısı 235 bin 701 düzeyinde.[7] Yani?.. Toplam seçmen sayısının 64 milyon 145 bin 504 olduğu dikkate alındığında, oy verme hakkına sahip sığınmacıların tüm seçmenlere oranının “devede kulak” durumunda olduğu görülüyor. Hepsinin AKP’ye oy verdiğini düşünsek bile, bunun AKP’nin oy oranlarını anlamlı şekilde etkilemediği çok açık.


Peki sığınmacılar iş gücü piyasasını nasıl etkiliyor?.. Ücretlerin düşmesi yönünde bir eğilimin nedeni olabilirler mi?.. Türkiye’de reel ücretler zaten yüksek enflasyon ile birlikte azalıyor ve tüm ücretlerde asgari ücrete doğru bir gerileme yaşanıyor. Bunun sığınmacılarla hiç bir ilintisi bulunmuyor.  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 31 Mart 2019 tarihinde yapılan açıklamada Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısının 31 bin 185 kişi olduğu belirtiliyor.[8] Kaçak olarak çalıştırılan sığınmacıların sosyal güvencesizliğe ve düşük ücretlere boyun eğmek zorunda kaldıkları biliniyor. Fakat Suriyeli sığınmacıların Türkiye genelinde emekçiler için belirgin bir rekabet unsuru oluşturmadıkları ve işgücü piyasasını olumsuz etkileyemeyecekleri, aralarında çalışabilecek durumda olanların sayısına bakılarak söylenebiliyor (bkz; tablo).


Bu tablodan, 18-60 yaş arasındaki Suriyeli sığınmacıların sayısının 1 milyon 636 bin 714 kişi olduğu anlaşılıyor. TUİK verilerine göre 2023 Mart ayında ücretli çalışanların sayısının 14 milyon 757 bin 342 kişi olduğu görülüyor. İşçi sınıfının gerçek işsizler bölmesi sayıca daha fazla olsa da, Türkiye’de TUİK verilerine göre 3 milyon 483 bin kişi işsiz. Öyleyse Türkiye’de en az 18 milyon 240 bin 342 kişinin işçi olduğu söylenebiliyor. Yani Türkiye nüfusu olan 85 milyonun yaklaşık % 22’sini işçiler oluşturuyor. Aynı oranın Suriyeli sığınmacılar arasında da geçerli olduğunu varsayarsak, yaklaşık 744 bin Suriyeli işçinin olduğu anlaşılıyor. Görüldüğü gibi, 744 bin Suriyeli emekçi, toplumumuzda işçi sınıfı içerisinde %4’lük bir bölmeyi oluşturuyor. Çocuk işçileri ve kayıt altına alınmayan/kaçak çalıştırılan sığınmacı emekçileri de hesaba katarak, bu oranın iki katı yani %8 olduğunu varsayalım. Bu durumda Türkiye’deki işçilerin %8’ini (10 işçiden 1’i bile değil) oluşturan Suriyeli sığınmacı emekçiler, işçi sınıfımız içerisinde anlamlı bir rekabete yol açabilir mi? Ya da bazı ilçelerde ve sektörlerde (örneğin tekstil) etkili olsa da, Türkiye genelinde ücretlerin aşağı çekilmesinde ne kadar pay sahibi olabilir?..

Evet, bazı yerelliklerde, örneğin Kilis ve Antep gibi sığınmacı nüfusun yoğun olduğu yerlerde, ücretlerin baskılanmasında ve işsizliğin artışında, sığınmacıların rolünün olduğu söylenebilir. Fakat sığınmacı emekçilerin düşük ücretlerle çalıştırılmasının, Türkiye genelinde ücretlerin baskılanmasında anlamlı bir paya sahip olduğunu söylemek mümkün değil. İşsizliği ancak bazı yerellikler düzeyinde artırmış olsalar da, Türkiye genelinde zaten yüksek olan gerçek işsizlik oranlarını artırmada belirgin bir rolleri de bulunmuyor.

Türkiye’de 938 bin 138 Suriyeli çocuk eğitim hayatına devam ediyor. Eğitim çağında olup okula gitmeyen 432 bin 956 Suriyeli sığınmacı çocuk bulunuyor.[9] İşte asıl sorun burada yatıyor. Okula gitmeyen sığınmacı çocukların büyük çoğunluğu, ailelerinin yoksul olması yüzünden gelir sağlamak amacıyla çocuk işçi olarak çalışmak zorunda kalıyor. Sığınmacı çocukların hakkı olan eğitimden mahrum kalmaları ve çocuk işçisi olmalarına devletin ve toplumumuzun neden kayıtsız kaldığını sorgulamak ve solun, bu konuyu topluma dönük seslenmesinde işlemesi gerekiyor.

Suriyeli sığınmacıların arasında suç oranlarının yüksek olduğu yönünde bir algı da toplumumuzda belirli bir yaygınlığa sahip durumda bulunuyor. Suriyelilerin %71,96’sı kadın ve çocuklardan oluşuyor. Dolayısıyla bu kesim içerisinde suç oranlarının çok da yüksek olmayacağı beklenir. Açık olarak bilinen bir husus ise, 2016’dan bugüne kadar 19 bin 336 Suriyelinin asayiş sorunları sebebiyle sınır dışı edildiği… Bu kişilerin sayısını ülkemizdeki tüm Suriyeli sığınmacıların sayısına bölerek elde edeceğimiz oran, % 0,57’dir. Yani Türkiye’de Suriyeli sığınmacıların % 1’i bile etmeyen bir kesimi asayiş suçlarına karışmış ve sınır dışı edilmiştir. Elbette suç işlemiş fakat sınır dışı edilmemiş sığınmacıların da olduğu biliniyor. Resmi rakamlara göre sığınmacıların suç oranı 2014 yılından itibaren 2022 yılına kadar %1,32 düzeyindedir. Aralık 2021'de Süleyman Soylu, 3,7 milyon Suriyeliden 2020'de 37 bin 418, 2021'de 50 bin 231'inin suça karıştığını (Suriyeli sığınmacıların %1,36’sı) duyurmuş bulunuyor.[10] Buna göre Suriyeli sığınmacılar arasında 100 binde 1358 kişi suç işlemiş görünüyor. 2021 yılında Türkiye’de 3 milyon 290 bin 195 ceza davası açılmış, bunların 2 milyon 529 bin 492'sinde (%50,6) mahkûmiyet kararı verilmiştir.[11] Dolayısıyla Türkiye’de 100 bin kişiden 2984 kişi mahkûmiyetle sonuçlanmış suç işlemiş bulunuyor. Bu nedenlerle, sığınmacılar arasında suç oranlarının yüksek olduğu algısı ve düşüncesinin, bir “şehir efsanesi” olduğu anlaşılıyor.

Evet, ırkçı/faşizan kişi ve partilerin sömürdüğü ve köpürttüğü, Suriyeli sığınmacılara dönük toplumumuzda yaygınlığı sanıldığı kadar çok olmayan bir toleranssızlık bulunuyor. Bu toleranssızlık, bilinçlerdeki bir çarpık algıya karşılık geliyor. Köpürtülen bu konuda toplumumuzu yanlış yönlendirenlere karşı burada bazı boyutlarıyla gerçeklere dayanarak yaptığımız bilgilendirmelerin, sosyalistler tarafından devamının getirilmesi gerekiyor. Sığınmacıların işsizlik, yoksulluk, sağlıklı barınaklardan yoksunluk, eğitim hakkından mahrumiyet ve bazı durumlarda dışlanma gibi sorunlarının olduğunu da hatırlatmak...

Suriyeli ve Afganistanlı sığınmacıların ağırlıklı çoğunluğunun ülkemize geliş nedeninin zorunluluktan kaynaklandığı herkesin malumu. Sığınmacıların nihai olarak büyük çoğunluğunun şartlar elverdiğinde ülkelerine dönmesi de arzulanır bir durum. Fakat sığınmacılar konusunu eldeki bilimsel verilerle değerlendirmek ve toplumumuzda sığınmacılara karşı oluşturulmaya çalışılan alerjinin bir tuzak olduğunu görmek gerekiyor. “Sığınmacılar ülkemizde sorun(lar) oluşturuyor” diyenleri, iddialarını ispatlamaya çağırmak gerekiyor.



[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]