Mahmut
Boyuneğmez
Aksa Tufanı operasyonunu
kısaca değerlendirip, o coğrafya için bundan sonra aslında tek gerçekçi çözümün
ne olduğuna değinmek istiyoruz. Filistinli mevcut politik güçler bu çözüm
yoluna inanmakta istekli olmayabilir, fakat o coğrafyadaki ve farklı
ülkelerdeki komünistlerin, İsrailli ve Filistinli halkları bu çözüm yoluna ikna
etmek için çalışmaları, Filistinli direniş örgütlerini etkilemeleri
gerekmektedir.
2) ABD’nin ve Avrupa Birliği
ülkelerinin İsrail devletine desteklerini açıklaması, emperyalist ülke
kapitalistlerinin ve burjuva politikacılarının arasındaki işbirliğinin somut
bir örneğini oluşturdu. ABD ve İngiltere gibi emperyalist devletler, bölgeye
savaş gemileri ve uçakları gönderiyor. İsrail-Filistin arasındaki savaşın
derinleşmesi ve genişlemesi, diğer emperyalist ve bölge ülkelerinin süreçlere
müdahil olmaları muhtemel görünüyor.
3) Türkiye solunun Filistin
halkının onurlu ve haklı karşı-saldırısını değerlendirirken, “ama sivilleri de
öldürüyorlar” şeklindeki bireyci vicdan sızlamalarını değil, yaşananları
yıllara yayılmış bir halk kurtuluş mücadelesi için verilen savaş bağlamında
dikkate alması isabetlidir.
4) Hamas’ın İran devleti ve
Lübnanlı Hizbullahla ilişkileri biliniyor. İsrail hükümeti, Filistin halkının
kurtuluş mücadelesini bölmede Hamas’ın varlığından yararlanıyor. Hamas’ın
gerici bir örgüt olarak sivilleri öldürme eylemlerinde sınır tanımadığı açık
bir gerçeklik. Elbette Hamas’ın ve sivil insanlara uyguladığı “terör”ün savunulacak
bir tarafı bulunmuyor. Fakat Aksa Tufanı karşı-saldırısının, Filistin halkının
üzerindeki zulme karşı bir tepki/isyan olduğunu görmek gerekiyor.
5) Bundan sonrası gerçekten
“tufan”… İsrail, ABD ve Avrupalı emperyalist devletlerin de desteğiyle,
Filistin halkına korkunç bedeller ödetecektir. İsrail devleti “özgüvenine”
dönük indirilen darbenin etkisinden çabuk kurtulacak, Filistinli direnişçilere
ve Filistin halkına karşı savaşı, bir imha savaşına vardıracaktır.
6) Ulusal kurtuluş
mücadeleleri, reel sosyalizmin varlığında ya emperyalist kampın ya da sosyalist
kampın etki alanına giriyordu. Bu mücadelelerin başarıya ulaşması, sosyalizmle
sonuçlanmasa bile, emperyalist cephenin denetimi altına alamadığı ülkelerin
oluşumunu sağlaması açısından değer taşıyordu. Günümüzde reel sosyalizmin
çözülüşü sonrasında, ulusal kurtuluş mücadeleleri geçmişteki sosyalizan
etkilerden arınmış biçimde veriliyor. İşte bu durum emekçi halklar için
aşılması gereken bir handikap oluşturuyor.
7) Filistin halkının
kurtuluşunun yolu, tek başına “silahlı
mücadele”den değil, kitlelerin siyasal hareketinin ve eylemliliğinin
geliştirilmesinden geçmektedir. Filistin halkının mücadelesi, Ortadoğu’daki
diğer emekçi halklarla dayanışma içerisinde bulunurken, İsrail halkının kendi
hükümetine ve onun politikalarına karşı yürüttükleri mücadeleyle birleşmelidir.
Filistinli ve İsrailli emekçi halklar, aralarındaki dayanışmayı yükseltmeli ve
sosyalizm mücadelesini güçlendirmelidir. Artık “iki devletli” çözüm yerine,
neden barışı ve halkların kardeşleşmesini sağlayacak sosyalist ortak bir devlet
kurulmasın, bu doğrultuda mücadele edilmesin sorusunun yanıtı tartışılmalıdır.
8) Filistin halkının
özgürleşmesi için İsrail devletinin yıkılması gerekiyor. İsrail devletinin
yıkılması demek, bu devletin arkasındaki diğer emperyalist devletlerin desteğinin
de çökmesi demektir. Bu yıkılış anti-kapitalist olduğu kadar, anti-emperyalist
de olacaktır. İsrail devletinin yıkılması, ancak ve ancak Filistinli ve
İsrailli emekçi halkların sosyalist bir devlet/iktidar kurmak için birlikte
verecekleri bir mücadelenin ürünü olabilir. On yıllardır verilen mücadelelere
bakıldığında, “iki devletli” ve kapitalizmin ufkuyla sınırlı bir çözümün gerçekçi
olmadığı görülmektedir. Filistinli ve İsrailli emekçi halkların birlikte
mücadeleleriyle kuracakları “sosyalist tek devletli” bir çözümün yollarını
aramanın vakti gelmiştir.
9) İsrail Komünist Partisi’nin
Hamas dışındaki Filistinli direnişçi örgütlerle ilişkiler kurması, varsa bu
ilişkileri geliştirmesi ve o topraklarda emekçi halkların sosyalist iktidarının
kurulması için verilecek mücadelenin tek gerçekçi kurtuluş yolu olduğunu
göstermesi gerekiyor. “Düşmanımızın düşmanı dostumuz” değildir denmeli, Hamas’a
meşruiyet tanınmamalıdır. Diğer Filistinli direniş örgütleriyle İsrailli
komünistlerin ve ilericilerin birlikte hareket etmeleri, o topraklardaki emekçi
halkların kurtuluşunun sosyalizm mücadelesinden başkaca bir gerçekçi yolunun
olmadığını görmeleri gerekmektedir.
09.06.2024 ek madde 10) Hamas'ın dünya ve Türkiye solu tarafından desteklenmesi, bu örgüte sempatiyle bakılması doğru olmayacaktır. Gazze'deki halkların İsrail devletinin soykırım ve terörüne karşı savaşının yanında olmak, Hamas'ın faaliyetlerininin onaylanması ve desteklenmesi anlamına gelmez. Gazze halklarının mücadelesi sadece Hamas'ın faaliyetlerinden ibaret olmadığı gibi, bu örgütün anti-emperyalist mücadele verdiği de bir aldatmacadır. Sosyalistler Gazze halkının meşru olan kendini savunma savaşının yanındadır, fakat Hamas'ı onaylamaz ve desteklemezler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.