Fuat Filizler
Trendyol’un sahibi, yüzde 87’lik
ortaklık payıyla, Çin merkezli e-ticaret devi Alibaba Group. Alibaba, Çin’in en
büyük, dünyanın (ABD merkezli Amazon’dan sonra) ikinci büyük e-ticaret platformu
şirketi. Dünyanın en büyük şirketleri sıralamasında ilk 30’a, dünyanın piyasa
değeri en büyük şirketleri arasında ilk 10’a giriyor.
Alibaba Trendyol’un yüzde 75’lik
hissesini 2018 yılında 778 milyon dolara satın aldı. Bu o ana kadar Türkiye’de
yapılmış en büyük e-ticaret yatırımıydı. (2015 yılında Yemek Sepeti, Delivery
Hero tarafından 559 milyon dolara satın alınmıştı.) O dönemde Trendyol’un
Türkiye’de 16 milyon civarında e-ticaret müşterisi, aylık 90 milyon civarında
tıklanma sayısı vardı.
Alibaba Türkiye’de 2018-2021 sürecinde
Trendyol’u her yıl ikiye katlayarak (yıllık ortalama yüzde 100 büyüme) fil gibi
büyüttü. Bu büyüme özellikle e-sipariş sayısının yüzde 130 büyüdüğü, e-ticaret
payının Türkiye piyasasındaki payının 2020’yılında yüzde 22’ye sıçradığı
Pandemi döneminde daha bir hızlandı. Bununla birlikte bu büyüme, neoliberal
kapitalizmin “kazanan hepsini alır” vahşi ilkesi çerçevesinde, yeni
girişimcileri engellemeye ve yutmaya, rakiplerini saf dışı etmeye dönük kanlı
ve amansız bir rekabet üzerinden yürütüldüğünden, 2021 yılına kadar karsız,
hatta büyük zararlar ederek yürütüldü.
Kan, kuşkusuz moto kurye işçilerin her
yıl büyüyen kan gölüydü. Zararlar, işbaşında ölümleri, sakatlanmaları, meslek
hastalıkları, aşırı stresi artan, çalışma saatleri durmaksızın artarak günde
12-14 saat çalıştırılan, parça başı ücretleri düşürülen, esnaf ya da taşeron
kategorisine geçirilerek kırıntı işçi haklarından bile yararlanamaz hale
getirilen, konulan yüksek kota ve yüksek hız limitlerini tutturmadığında
ücretlerinden kesilen, işte kullandıkları motor ve araçları kendilerinin
almaları ve benzin vd masrafların kendileri ödemeleri dayatılan ya da büyük
teminat-borç karşılığı verilen moto kurye işçilerine fatura ediliyordu. Ve bir
de tabii e-ticaret şirketlerine bağımlı hale gelen ve piyasanın altında
fiyatlardan mal yetiştirmek zorunda bırakılan küçük işletmelerin işçilerine.
E-ticaret piyasasında ancak bu kan, ter
ve hastalık anaforu üzerinden en hızlı büyüyen, en çok siparişi en hızlı ve en
düşük fiyatlardan alıp teslim eden, uzun yıllar zarar etmeye dayanacak takviye
para fonlarına sahip ve yatırım fonlarına gelecek daha kanlı kar kokusunu yayan
bir iki şirket, diğerlerini bastırıp tasfiye ederek ya da yutarak ayakta
kalabilecekti. Nitekim Trendyol, 2021’de ilk kez kara geçtiğini açıkladı ve
Türkiye e-ticaret piyasasında kar açıklayabilen ilk ve tek şirket oldu.
Alibaba’nın sürekli enjekte ettiği yeni
yatırım ve hisse şişirme finansmanıyla, Trendyol’un sermaye piyasasındaki
“değer”i (hayali sermayesi) 9,5 milyar dolara kadar çıktı. Trendyol,
Alibaba’nın 3-4 yıllık bir operasyonuyla, sermaye piyasası değerleri 5-8 milyar
dolar civarındaki Koç Holding, TÜPRAŞ, Ford Otosan, Erdemir, Akbank, Garanti
Bankası, Ziraat Bankası’nı vb geçerek, “Türkiye’nin en değerli”, yani yatırım
fonlarının gelecekte en hızlı büyümesi ve en çok kar getirmesini beklediği şirket
oluvermişti!
Trendyol, 2021’de artık yüzde 27’lik
pazar payıyla Türkiye e-ticaret piyasasının açık ara lideri ve en büyük
markasıydı. Bu dönemde Trendyol, henüz toplam siparişlerinin yüzde 5’ini
oluştursa da Avrupa, Kafkasya, Ortadoğu, Afrika pazarlarına da girmeye
başlamış, bölgenin sipariş sayısı açısından en büyük 5 e-ticaret şirketi
arasına girmiş, dünyanın en çok tıklanan e-ticaret platformları arasında 10.
sıraya yükselmiş, müşteri sayısını 30 milyona, günlük paket teslimini 1
milyona, satıcı sayısını (Trendyol’a mal veren çoğunluğu küçük şirketler) 184
bine çıkarmıştı.
Artık Batı merkezli mali sermayeye ve
petro-dolar sermayesine görücüye çıkabilirdi. Nitekim 2021’in son çeyreğinde,
dünyanın en büyük teknolojik şirket yatırımcısı Londra merkezli Softbank’ın
organize ettiği yatırım turunda, ABD, AB ve Körfez mali sermayesinden toplam 1,5
milyar dolarlık daha “yatırım” topladı. Trendyol’un yeni yatırımcı ve
spekülatörleri arasında, Softbank’ın yanı sıra, ABD’nin ikinci büyük teknolojik
şirket yatırımcısı General Atlantic, Berlin merkezli Priceville, Abu Dabi
merkezli ADQ, Katar merkezli QIA gibi dev para-sermaye fonları vardı. Bu arada
Alibaba’da Trendyol’u Batı merkezli mali sermayeye açarken, Trendyol’a bir 350
milyon dolar daha basıp ortaklık payını yüzde 87’ye kadar çıkararak,
kumandasını pekiştirmeyi de ihmal etmemişti.
Bu yeni spekülatif yatırım dalgasıyla
Trendyol’un sermaye piyasasındaki değeri (hayali sermayesi) 9,5 milyar dolardan
16,5 milyar dolara çıktı. Türkiye’nin en büyük sermaye grubunun büyük patronu
Koç Holding’in piyasa değerinin neredeyse 2,5-3 katına yakın bir piyasa değeri!
Bunun nasıl mümkün olduğunu anlamak için
5’i ABD merkezli (Amazon, Apple, Microsoft, Google, Facebook) ve 2’si Çin
merkezli (Alibaba ve Tecent) en büyük 7 dijital platform devinin, kriz
koşullarında nasıl dünyanın en büyük şirketleri haline geldiğini, servetlerini
ve hayali piyasa değerlerini 2 ile 5 kat arası artırdıklarına bakmak yeterli
olacaktır. Ekonomik kriz ve Pandemi koşullarında pek çok sektörün cirosu ve
karları düşüş veya durgunluk içindeyken, dijital platform piyasası ve karları
ve bunun içinde de e-ticaret, tempolu bir büyüme içindedir.
Neoliberal kapitalizmde, en hızlı
büyüyen şirketler, mevcutta ne kadar çok kar edip etmediğine bile bakmaksızın,
aşırı birikim krizi içinde yeni ve hızlı değerlenme alanları arayan büyük
para-sermaye fonlarının gözbebeğidir. Bir şirket ne kadar hızlı büyüyorsa,
büyük para-sermaye fonlarından o kadar çok yatırım çekmeye başlar, bu da büyüme
ve yayılmacılığını yeni yatırım ve satın almalarla daha bir hızlandırdığı gibi,
spekülatif şişme/şişirilme sürecini de olağanüstü hızlandırır.
Dijital platform şirketlerinin bu kadar
hızlı büyümesi, merkezileşmesi ve yoğunlaşması, aslında kapitalizmin derinleşen
aşırı birikim, aşırı üretim ve değerlenme krizlerinin bir sonucudur. Çünkü
büyüyen dijital platform şirketleri, satışları ve tüketimi körükleyerek, kendi
bünyesinde göreli planlı, organize ve alabildiğine seri hale getirerek, aşırı
üretim (artı-değerin realizasyonu) krizini bir ölçüde hafifletip sürece
yayılmasını sağlar. Diğer taraftan sermaye döngüsünü hızlandırarak aşırı
birikim/kar oranlarının düşmesi krizini bir ölçüde hafifletip sürece
yayılmasını sağlar. Aynı zamanda Trendyol çapındakiler için yüz binlerce,
Amazon, Alibaba çapındakiler için milyonlarca KOBİ’yi kendilerine bağımlı kılıp
haraca bağlayarak, bunlarda üretilen toplam artı-değere ortak olur,
merkezileştirir ve artı-değer ve karların aşağıdan yukarıya, dijital platform
tekelleri ve onların büyük para-sermaye fonu yatırımcılarına pompalanmasını
sağlar.
Trendyol gibi e-ticaret şirketlerinin
vahşice artı-değer sömürüsüne tabi tuttuğu (üretilmiş malların tasnifi ve
taşınması sırasında da artı-değer üretilir) yalnızca kendi çalıştırdığı işçiler
değil, aynı zamanda daha vahşi sömürülmesini sağladığı, çoğunluğu KOBİ
ölçeğindeki, (e-ticaret piyasası jargonunda “satıcı” denilen) mal sipariş
ettiği şirketlerde çalışan işçilerdir. (Trendyol kendisi 12 bin işçi
çalıştırıyorsa, mal aldığı şirketlerin sermayesine ve bu şirketlerde çalışan
toplam 700-800 bin civarında işçinin de sömürüsüne dolaylı olarak ortak oluyor.
Trendyol’a satış yapan 180 bine yakın şirket arasında yapılan bir araştırmada,
yüzde 50’sinden fazlası Trendyol’la iş yapmanın kendileri için “vazgeçilmez” olduğunu
beyan etmiş.)
Dolayısıyla e-ticaret tekellerini,
yalnızca ticaret sermayesi şirketi olarak görmek çok eksik olur. Bunlar üretim,
ticaret, finans ve veri sermayesinin kaynaştığı, yeni bir mali sermaye
oligarşisi bağlamında düşünülmelidir. E-ticaret tekelleri yüz binlerce
irili-ufaklı şirketin üretimini organize edip şekillendirirken, aynı zamanda
KOBİ’lerde küçük işçi grupları halinde darmadağınık emeği, yeni ve daha üst
düzeyde toplumsallaştırmış olmaktadır. Bu yüzden e-ticaret tekellerine karşı
sınıf mücadelesini, moto kurye işçileri kadar, aynı zamanda bu e-ticaret
tekellerine çalışan ve onlar tarafından da sömürülen yüz binlerce dağınık KOBİ
işçisinin emeğinin ve sömürülmesinin merkezileşmesi nezdinde düşünebilmemiz
gerekir. Trendyol işçilerinin fiili grevlerini, neden Trendyol’un siparişlerine
çalışan çok daha geniş işçi kitlelerinin kendi KOBİ patronlarına olduğu kadar
Trendyol’a karşı grev ve eylemleri izlemesin?
Bunun kadar önemlisi, dijital platform
ve e-ticaret şirketlerinde, moto kurye işçilerinin yanı sıra “veri değer
zincirleri”nde çalışan, bilişim işçilerini ve veri toplayıcıları, içerik
giricileri dahil diğer işçi kesimlerini de düşünmek gerekir. Bu işçi
kesimlerinin iş durdurması, bu şirketlere karşı yapılacak grevlerin etkisini
misliyle artırır.
Trendyol gibi şirketler, aynı zamanda
milyonlarca tüketici üzerinde “algoritmik tahakküm ve soygun” şirketleridir.
Tıpkı üreticileri olduğu gibi tüketicilerin de veri tabanları üzerinden
“ciğerini okur”, talep ve ihtiyaçlarını kendi karlarına göre kontrol altına
alıp markaya bağımlı hale getirir, şekillendirir, maniple eder. Tıpkı Çin’de
Alibaba’ya olduğu gibi, Türkiye’de de Trendyol’a, algoritmaları maniple ederek
tüketicileri kendi depo ve şirket ürünlerini, diğer üreticilerinden de fahiş
“hava parası” ödeyenlerin ürünlerini sipariş etmeye hileyle sevk ettiği
konusunda davalar bile açılmıştır. Ancak milyonlarca tüketicisinin önemli
bölümünün de yine, ağırlığı beyaz yakalılar olan, işçilerdir. Kent merkezleri
dışına sürülmüş büyük sanayi işçilerinden farklı olarak, kent merkezi ağırlıklı
olarak ve tüketicilerin gündelik yaşamı ile iç içe bir iş olması, milyonlarca
tüketiciyi kendine bağlı kılmak ve genişletmek, sembolik sermayenin (marka
prestiji vd) önemi, e-ticaret tekellerinin zayıf karınlarından biridir.
Trendyol işçilerinin fiili grev
kazanımında, şirketin tüketiciyi elde tutma zorunluluğundan gelen bir
kırılganlık noktası da belli bir rol oynadı. Örneğin Trendyol, şirket genel
merkezi önünde direnen işçilere polisi saldırtmayı, bunun viral olacak görüntüleri
tüketicilerini kaçırabileceği veya tüketici tepkisi ve boykotundan çekindiği
için göze alamadı. Amerika’da Amazon’un sahip olduğu Whole Foods mağazaları
zincirinin yalnızca bir kentin bir semtindeki müşterisi olan iki emekli kadın
işçinin, Whole Foods işçilerinin ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için
ülke çapında sosyal medyadan başlattığı bir kampanya, Whole Foods işçilerinin
sendikal örgütlenme ve grevleri ile müşterilerinin mağaza boykotların birlikte
geliştiği bir noktaya kadar gelişmişti. E-ticaret tekellerinin üretim, depo,
dağıtım ve teslimat işçileri ile işçi tüketicilerinin birlikte hareket ettiği
kampanyalar neden mümkün olmasın?
Diğer taraftan:
“Dijital ekonomide, platformlar aynı
anda üreticiler ve tüketiciler/kullanıcılar hakkında birincilerin üretim
sistemlerine ikincilerin kişisel virtüel çevrelerine nüfuz ederek devasa
enformasyon miktarlarını kontrol ediyor. İki taraf -üreticiler ve
tüketiciler/kullanıcılar- birbirleri hakkına, hatta kendileri hakkında bile
enformasyona sahip değilken, bu ayrıntılı enformasyonun zenginliğini ve
derinliğini platformlar elde edebiliyor. Dolayısıyla, platform sahipleri,
üreticilerin başarısına, onların piyasasındaki tüketicinin derin davranış/psikolojik
yörüngelerine dayanan “talebini” analiz ederek ya da “yaratarak”, etkide
bulanabiliyor. Bu bir yanda platformlar, diğer yanda platformları kullanan
aktörler arasında belirgin enformasyon asimetrileri yarabilir, böylelikle
piyasanın işleyişine etkide bulanabilir. Bu anlamda, piyasanın görünmez eli, artan
ölçüde platform şirketleri tarafından yönetilen dijital bir el haline geliyor.
Piyasaları düzenleme düşünceleri, örneğin açık pazar, maksimum satın alma
fiyatını belirleme, rekabet eden firmalar, fiyat sabitlemeye karşı denetim ve
çatışmalar, fiyatlar özel firmalar tarafından dinamik ve şeffaf olmayan bir
tarzda, bazen algoritmik olarak belirlendiğinde, anlamını kaybediyor. Merkezsiz
bir ekonomik organizasyonda piyasa sinyallerine dayalı olmak yerine,
platformlar, derin dijital bilgiyi kullanarak, merkezi ekonomik “planlama”
yapma ve bir sektör veya değer zincirini yönetme yetisine sahip olabilir.”
(Birleşmiş Milletler UNCTAD “2019 Dijital Ekonomi” raporundan)
BM-UNCTAD’ın “Dijital Ekonomi 2019”
raporunda, bulanık bir dille ifade edilmiş olsa da, Trendyol gibi şirketlerin
baş döndürücü yükseliş ve tahakkümünün arka planını görmekle kalmıyor, uzlaşmaz
sınıfsal-toplumsal çelişkileri nasıl keskinleştirdiğini ve dahası, sermaye ve
piyasanın da gereksizleşeceği yeni ve daha gelişkin bir toplumun olanaklarının
da nasıl oluşmakta olduğunu da görüyoruz.
Buradan çıkartacağımız sonuç,
kapitalizmde üretimin, dağıtımın, emeğin geldiği toplumsallaşma düzeyinde,
yalnız özel mülkiyet ve sermayenin değil piyasanın da, dijital platform
tekellerinin hâkimiyeti arttıkça gereksizleşmekte olduğudur.
“Tıpkı banka ve yatırım fonlarının
kendilerinin olmayan devasa para meblağlarını para sermayeye çevirip bundan
muazzam karlar etmesi, ama para-sermayenin sermayenin yoğunlaşmasını ve
merkezileşmesini hızlandıran sosyal-sermaye olarak kapitalizmin çelişkilerini
azdırması, yeni bir üretim tarzının koşullarını oluşturması gibi: Platform
şirketleri de kendilerinin olmayan devasa veri ve bilgileri dijital sermayeye
çevirip bundan muazzam karlar elde ediyorlar, ama dijital sermayede sermayenin
çok daha üst düzeyde yoğunlaşması ve merkezileşmesini hızlandıran sosyal
sermayenin yeni bir biçimi olarak, kapitalizmin uzlaşmaz iç çelişkilerini
(toplumsal üretici güçler/özelleştirici üretim ilişkileri ve emek/sermaye)
keskinleştiriyor, yeni ve daha gelişkin bir üretim tarzının koşullarını
olağanüstü yetkinleştiriyor.” (Fuat Yücel Filizler, Dijital Ekonominin
Yükselişi ve Kapitalist Piyasanın Gereksizleşmesi, academia.edu. 2019)
Fuat Yücel Filizler, “Fiili Grevler” kitabından.
Devrimci Proletarya E-kitap Dizisi-8. Mart 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.