Konu: 23.10.2009 tarihli gazetelerde
Vatikan'ın Marx'ı haklı bulduğu yahut itibarını iade ettiği yönünde çıkan bir
haberi dikkate alarak, MARx Vatikan’a cevap vermektedir.
[[Vatikan'dan da Marx açılımı
Vatikan, 'dünyanın
güneşin etrafında döndüğü' tezinden vazgeçmesi ile ölüm arasında tercihe
zorladığı gökbilimci Galile, evrim teorisi yüzünden savaş açtığa Charles Darwin
ve geleneği sarsıcı görüşlerinden ötürü hedef seçtiği Oscar Wilde'den sonra
“Din halkın afyonudur” diyen Karl Marx'la barışıyor. Vatikan gazetesi
L'Osservatore Romano, 'Marx'ın kapitalizm eleştirisi insanlığın geniş bir
kesimince hissedilen sosyal yabancılaşmaya ışık tuttu' tespitiyle ünlü filozofa
'iade-i itibar'da bulundu.
Vatikan’ın Roma’daki eğitim üssü
Gregorian Üniversite’de felsefe tarihi Profesörü Georg Sans, gazetede çıkan
makalesinde, insanlığın ihtiyaçları ile doğal çevre arasında ‘yeni bir uyum’
bulma arayışıyla ilgili Marx’ın çalışmasının hâlâ anlamlı olduğunu vurguladı.
Sans, Marx’ın teorilerinin kapitalist toplumlardaki müzmin gelir
adaletsizliğine izahata yardımcı olabileceğini belirtip “Marx’ın sözünü ettiği
yabancılaşmanın köklerinin kapitalist sistemde olup olmadığını kendimize
sormalıyız. Eğer para kendi kendine çoğalmıyorsa o halde zenginliğin bir avuç
insan elinde birikmesini nasıl izah edeceğiz” diye yazdı. Sans, Marx’ın
entelektüel mirasının 20. yüzyılda onu kötüye kullanan komünist rejimler
tarafından bozulduğunu savundu. İki yıl önce Papa 16. Benediktus, Marksizmi ‘modern
çağın felaketlerinden biri’ diye niteleyip “Marksist sistem sadece hazin bir
ekonomik ve ekolojik yıkım değil insan ruhuyla ilgili acılı bir yıkım bıraktı”
demişti.
Vatikan, geçen yıl
1633’de tezini inkâr ettirdiği Galile’nin heykelini yargılandığı binanın önüne
dikmişti. Bu yıl Darwin’in 200. doğum günü etkinlikleri sırasında evrim
teorisinin yaratılış inancının birbirini tamamladığı savunulmuştu. Ağustosta
Wilde için “Modern dünyayı rahatsız edici ve olumlu yanlarıyla en berrak
şekilde analiz eden, 19. yüzyıl şahsiyetlerindendi” denilmişti. (Times)]]
Alıntı adresi:
www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalDetay&ArticleID=960753&Date=23.10.2009&CategoryID=79
MARx’ın Vatikan’a Cevabı
Sayın bay Georg Sans,
Benimle ilgili bir açıklama yaptığınızı öğrenmiş bulunuyorum. Biraz
gecikerek de olsa, size ancak şimdi cevap verebiliyorum. Yapmam gereken çok
sayıda işin olması ve hastalanmam bunun nedenidir. Her neyse, in medias res!..
(doğrudan esas konuya gelelim)
Çalışmalarımı “anlamlı” bulduğunuz için teşekkür ederim. Ancak, “insanlığın
ihtiyaçları ile doğal çevre arasında ‘yeni bir uyum’ bulma arayışı”nın, benim
çalışmalarımın temel ya da önemli bir öğesi olmadığını belirtmem gerekir.
Kastettiğiniz, doğayı tahrip etmeden bütün insanların ihtiyaçlarının
karşılanacağı bir toplum ve dünya sistemiyse, bunun adının komünizm olduğu ve
benim bu fikirde olduğum bilinmektedir. İnsanlık doğanın yasalarını kavrayıp,
doğal süreçler üzerinde her geçen gün egemenliğini artırmaktadır. Yalnız
sermayenin onsuz var olamayacağı kar hırsının yan ürünü olarak, birçok bitki ve
hayvan türünün yok olduğu, ekosistemlerin mahvolduğu, iklimsel özelliklerin
değiştiği de açıktır. Bilimsel gelişmeler, insanlığın ilerleyişine katılırken,
bu gelişmelerden tüm insanların yeterince yararlandığı da söylenemez. Günümüzde
proletarya, kölelerin yaşadığı dünyadan çok daha ileri bir dünyada üretiyor,
ancak bilim ve teknolojideki gelişimin bugünkü düzeyi veri alındığında, yaşam
koşulları ve olanakları açısından olması gerekenin çok gerisinde yaşıyor.
Toplumsal ilişkilerin bilimsel akılla düzenlenmesi, insanlığın yaşadığı ana ve
geleceğine olanaklar dahilinde bilimin kılavuzluğunda yön verilmesi
sağlandığında, bunun için de, insan ile insan arasındaki temel ilişki sömürü
ilişkisi olmadığında, insan ile doğa arasındaki ilişki de, sizin ifadenizle
bugünkü “uyumsuz” durumundan kurtulacaktır. Önce insanlar yaşadıkları
eşitsizliklerden, yoksunluklardan, sefaletten, sağlıksızlıktan, cahillikten,
kısacası bunların temelinde bulunan kapitalist üretim ilişkilerinden
kurtulmalı, sermayeden azade bir insanlık tanımı yapılabilir duruma gelmeli ki,
bu insanlığın doğayla olan ilişkileri de makul ve mantıklı olabilsin…
Sayın bayım, kapitalizmde sınıflar arasındaki “gelir adaletsizliği” üretim
ilişkilerinin yapısından kaynaklanmaktadır. Bölüşüm ilişkilerinin, kapitalizm
koşulları altında üretim araçlarının özel mülkiyetinden ve üretim sürecindeki
sömürü ilişkilerinden bağımsız olarak düşünülmesi bir cehalet örneğidir.
Sınıflar arasındaki “gelir adaletsizliği” kapitalizm koşulları altında yok
edilebilecek bir “müzmin” olgu değil, onun yapısıyla koşullanmış temel bir
özelliktir. Şunu size üzülerek belirtmeliyim ki, mensubu olduğunuz kurumun tüm
gelir ve mülkleri de, Avrupa’da sosyalizmin kuruluşuyla birlikte toplum
yararına kullanılmaktan ve kamulaştırılmaktan kaçamayacaktır.
Benim “mirasıma” gelince… Tarihte mutlak doğrulukta ve değişmez özellikte
olan fikirler yoktur. Örneğin siz İsa’nın sonradan değiştirilmemiş hangi
orijinal fikrine sadıksınız, bunu açık yüreklilikle söyleyebilir misiniz?.. Her
ülkenin özgül koşulları, sosyalizme varmada kullanılacak stratejinin farklı
olmasını gerektirir. Proletarya iktidarı aldığında, sürekliliğin sağlanması ve
sosyalist devrimin ilerlemesi konusunda yapılacakları, içinden geçilmekte olan
tarihsel kesit koşullar. Benim yaptığım, sadece sosyalist ve komünist sistemin
temel özellikleri hakkında, Paris Komünü gibi yaşanmış deneyimlerden ve
kapitalizmin mevcut durumundan yola çıkarak, sınanabilir ve geliştirilebilir
projeksiyonlar oluşturmaktır. İnsanlığın bu ortak mirası gelişerek geleceğe
devrolacaktır.
Kurumunuzun son zamanlardaki tavrı için de bir-iki cümle kurayım… Ne
Galile’nin ne de Darwin’in fikirleri, bir şirket adına patenti alınacak türden
fikirler olmadı. Bu adamların fikirlerinin hakkını, tarih vermiştir. Benim
fikirlerimin, bu adamlarınkiyle birlikte tarihte ve insanlığın gözünde hak
ettiği yeri almış olması, bizim için kıvanç vericidir. Tarih, sadece geçmiş
değil, sanılanın aksine aynı zamanda gelecektir. Geçmişteki büyük adamların
omuzları üzerine basarak her birimizin yükselttiği miras, gelecekte daha da
geliştirilecektir.
Bir de şu “itibar” meselesi var… Dante, “sen yolunda yürü, dileyen ne derse
desin” demişti… Ona uyarak ben de şöyle diyorum: sizin –varsa eğer- itibarınız
size, bizimkiler de bize… Tarih ve insanlık sizi affetsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.