8 Temmuz 2013 Pazartesi

[MARx'ın Vatikan'a Cevabı – Mahmut Boyuneğmez]

Konu: 23.10.2009 tarihli gazetelerde Vatikan'ın Marx'ı haklı bulduğu yahut itibarını iade ettiği yönünde çıkan bir haberi dikkate alarak, MARx Vatikan’a cevap vermektedir.

[[Vatikan'dan da Marx açılımı

Vatikan, 'dünyanın güneşin etrafında döndüğü' tezinden vazgeçmesi ile ölüm arasında tercihe zorladığı gökbilimci Galile, evrim teorisi yüzünden savaş açtığa Charles Darwin ve geleneği sarsıcı görüşlerinden ötürü hedef seçtiği Oscar Wilde'den sonra “Din halkın afyonudur” diyen Karl Marx'la barışıyor. Vatikan gazetesi L'Osservatore Romano, 'Marx'ın kapitalizm eleştirisi insanlığın geniş bir kesimince hissedilen sosyal yabancılaşmaya ışık tuttu' tespitiyle ünlü filozofa 'iade-i itibar'da bulundu.

Vatikan’ın Roma’daki eğitim üssü Gregorian Üniversite’de felsefe tarihi Profesörü Georg Sans, gazetede çıkan makalesinde, insanlığın ihtiyaçları ile doğal çevre arasında ‘yeni bir uyum’ bulma arayışıyla ilgili Marx’ın çalışmasının hâlâ anlamlı olduğunu vurguladı. Sans, Marx’ın teorilerinin kapitalist toplumlardaki müzmin gelir adaletsizliğine izahata yardımcı olabileceğini belirtip “Marx’ın sözünü ettiği yabancılaşmanın köklerinin kapitalist sistemde olup olmadığını kendimize sormalıyız. Eğer para kendi kendine çoğalmıyorsa o halde zenginliğin bir avuç insan elinde birikmesini nasıl izah edeceğiz” diye yazdı. Sans, Marx’ın entelektüel mirasının 20. yüzyılda onu kötüye kullanan komünist rejimler tarafından bozulduğunu savundu. İki yıl önce Papa 16. Benediktus, Marksizmi ‘modern çağın felaketlerinden biri’ diye niteleyip “Marksist sistem sadece hazin bir ekonomik ve ekolojik yıkım değil insan ruhuyla ilgili acılı bir yıkım bıraktı” demişti.

Vatikan, geçen yıl 1633’de tezini inkâr ettirdiği Galile’nin heykelini yargılandığı binanın önüne dikmişti. Bu yıl Darwin’in 200. doğum günü etkinlikleri sırasında evrim teorisinin yaratılış inancının birbirini tamamladığı savunulmuştu. Ağustosta Wilde için “Modern dünyayı rahatsız edici ve olumlu yanlarıyla en berrak şekilde analiz eden, 19. yüzyıl şahsiyetlerindendi” denilmişti. (Times)]]

Alıntı adresi:

www.radikal.com.tr/Radikal.aspxaType=RadikalDetay&ArticleID=960753&Date=23.10.2009&CategoryID=79

MARx’ın Vatikan’a Cevabı

Sayın bay Georg Sans,

Benimle ilgili bir açıklama yaptığınızı öğrenmiş bulunuyorum. Biraz gecikerek de olsa, size ancak şimdi cevap verebiliyorum. Yapmam gereken çok sayıda işin olması ve hastalanmam bunun nedenidir. Her neyse, in medias res!.. (doğrudan esas konuya gelelim)

Çalışmalarımı “anlamlı” bulduğunuz için teşekkür ederim. Ancak, “insanlığın ihtiyaçları ile doğal çevre arasında ‘yeni bir uyum’ bulma arayışı”nın, benim çalışmalarımın temel ya da önemli bir öğesi olmadığını belirtmem gerekir. Kastettiğiniz, doğayı tahrip etmeden bütün insanların ihtiyaçlarının karşılanacağı bir toplum ve dünya sistemiyse, bunun adının komünizm olduğu ve benim bu fikirde olduğum bilinmektedir. İnsanlık doğanın yasalarını kavrayıp, doğal süreçler üzerinde her geçen gün egemenliğini artırmaktadır. Yalnız sermayenin onsuz var olamayacağı kar hırsının yan ürünü olarak, birçok bitki ve hayvan türünün yok olduğu, ekosistemlerin mahvolduğu, iklimsel özelliklerin değiştiği de açıktır. Bilimsel gelişmeler, insanlığın ilerleyişine katılırken, bu gelişmelerden tüm insanların yeterince yararlandığı da söylenemez. Günümüzde proletarya, kölelerin yaşadığı dünyadan çok daha ileri bir dünyada üretiyor, ancak bilim ve teknolojideki gelişimin bugünkü düzeyi veri alındığında, yaşam koşulları ve olanakları açısından olması gerekenin çok gerisinde yaşıyor. Toplumsal ilişkilerin bilimsel akılla düzenlenmesi, insanlığın yaşadığı ana ve geleceğine olanaklar dahilinde bilimin kılavuzluğunda yön verilmesi sağlandığında, bunun için de, insan ile insan arasındaki temel ilişki sömürü ilişkisi olmadığında, insan ile doğa arasındaki ilişki de, sizin ifadenizle bugünkü “uyumsuz” durumundan kurtulacaktır. Önce insanlar yaşadıkları eşitsizliklerden, yoksunluklardan, sefaletten, sağlıksızlıktan, cahillikten, kısacası bunların temelinde bulunan kapitalist üretim ilişkilerinden kurtulmalı, sermayeden azade bir insanlık tanımı yapılabilir duruma gelmeli ki, bu insanlığın doğayla olan ilişkileri de makul ve mantıklı olabilsin…

Sayın bayım, kapitalizmde sınıflar arasındaki “gelir adaletsizliği” üretim ilişkilerinin yapısından kaynaklanmaktadır. Bölüşüm ilişkilerinin, kapitalizm koşulları altında üretim araçlarının özel mülkiyetinden ve üretim sürecindeki sömürü ilişkilerinden bağımsız olarak düşünülmesi bir cehalet örneğidir. Sınıflar arasındaki “gelir adaletsizliği” kapitalizm koşulları altında yok edilebilecek bir “müzmin” olgu değil, onun yapısıyla koşullanmış temel bir özelliktir. Şunu size üzülerek belirtmeliyim ki, mensubu olduğunuz kurumun tüm gelir ve mülkleri de, Avrupa’da sosyalizmin kuruluşuyla birlikte toplum yararına kullanılmaktan ve kamulaştırılmaktan kaçamayacaktır.

Benim “mirasıma” gelince… Tarihte mutlak doğrulukta ve değişmez özellikte olan fikirler yoktur. Örneğin siz İsa’nın sonradan değiştirilmemiş hangi orijinal fikrine sadıksınız, bunu açık yüreklilikle söyleyebilir misiniz?.. Her ülkenin özgül koşulları, sosyalizme varmada kullanılacak stratejinin farklı olmasını gerektirir. Proletarya iktidarı aldığında, sürekliliğin sağlanması ve sosyalist devrimin ilerlemesi konusunda yapılacakları, içinden geçilmekte olan tarihsel kesit koşullar. Benim yaptığım, sadece sosyalist ve komünist sistemin temel özellikleri hakkında, Paris Komünü gibi yaşanmış deneyimlerden ve kapitalizmin mevcut durumundan yola çıkarak, sınanabilir ve geliştirilebilir projeksiyonlar oluşturmaktır. İnsanlığın bu ortak mirası gelişerek geleceğe devrolacaktır.

Kurumunuzun son zamanlardaki tavrı için de bir-iki cümle kurayım… Ne Galile’nin ne de Darwin’in fikirleri, bir şirket adına patenti alınacak türden fikirler olmadı. Bu adamların fikirlerinin hakkını, tarih vermiştir. Benim fikirlerimin, bu adamlarınkiyle birlikte tarihte ve insanlığın gözünde hak ettiği yeri almış olması, bizim için kıvanç vericidir. Tarih, sadece geçmiş değil, sanılanın aksine aynı zamanda gelecektir. Geçmişteki büyük adamların omuzları üzerine basarak her birimizin yükselttiği miras, gelecekte daha da geliştirilecektir.

Bir de şu “itibar” meselesi var… Dante, “sen yolunda yürü, dileyen ne derse desin” demişti… Ona uyarak ben de şöyle diyorum: sizin –varsa eğer- itibarınız size, bizimkiler de bize… Tarih ve insanlık sizi affetsin.

Cevabımla kalın, MARx.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.