Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi
bilimsel sosyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bilimsel sosyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2025 Çarşamba

Sosyalist hareketin bir ayak bağı

Mahmut Boyuneğmez

“Stalin şöyle demişti, Troçki şaşmaz bir akılla şunu savunmuştu ya da lider Mao bugünleri o zamandan öngörmüştü…” Buna benzer ifadeler, dünya ve Türkiye sosyalist hareketlerinde, yaygın ve belirgin bir tutumun dışavurumları durumunda. Geçmiş dönemlerin önder kadroları, politik ve teorik perspektif geliştiricileri hakkında, yazdıkları/söylediklerinin içeriğini tartıp değerlendirmek ve geçerliliğini koruduğu ölçüde bu içerikleri benimseyip, kullanmak yerine, bu liderlerin pratik başarılardaki payları ve oluşan kazanımlardaki katkıları nedeniyle adeta duygusal bir bağla onların düşüncelerinin statik şablonlar olarak günümüze taşınmasından bahsediyoruz. Bu tutum yanlıştır ve reddedilmelidir!..

Geçmiş devrimci süreçlere liderlik etmiş, önemli katkılarda bulunmuş kadrolara sempati duyulması, bu bireylerin sevilip sayılmasında bir sorun yoktur. Fakat bu sevgi ve saygının, siyasal bağlanmayı sağlayan ve bu bağlanmayı yeniden üreten temel unsur olması sağlıksızdır. “Yolumuz şu liderin yolu” türünde coşkunlukları biryana bırakmalı ve her ülke özgünlüğünde sosyalist devrime giden yolu açmanın/oluşturmanın çabası içerisinde olunmalıdır.

Amerika kıtasını her seferinde yeniden keşfetmeye gerek yoktur, fakat değişen dünya ve ülke koşullarını dikkate almadan geçmişin ruhlarını bugüne çağırıp, onlardan medet ummak, doğru olmayacaktır. Geçmiş teorik birikimin sağlam ve geçerliliğini yitirmeyen yanları olduğu gibi, geliştirilmesi gereken boyutları da vardır. Strateji ve politika üretimindeyse, içinde bulunulan konjonktürün ve somut koşulların teorik perspektifle ulaşılan siyasal ilkelerden taviz verilmeden değerlendirilmesi gerekir.

Mao, Stalin, Troçki, Che… Bu kadroların Marksizm’e ve politika üretimine getirdikleri katkılar ölçüsünde önemli ve değerli görülmesi gerekir. Bu liderlere karşı duyulan duygusal yakınlıklar, günümüz koşullarında strateji geliştirme ve teorik değerlendirmeleri geliştirme ve güncelleme çabasını gölgelememeli, sosyalizm mücadelesinin ayak bağı olmamalıdır. Ve bu yazılanlardan Lenin de muaf değildir.

Biz yalnız tek bir teori tanıyoruz: Marksizm. Dinamik, kendini yenileyen ve güncelleyen, kısacası geliştirilen, revizyonist bir şekilde olmadan tarihsel akışın getirdiği değişimleri ve yenilikleri kapsayıp, özümseyen bir teori. Bize göre ne Stalinizm, ne Maoizm, ne de Troçkizm adında bir teori ya da aktüel/cari siyasal perspektif yoktur. Bu tarihsel kişiliklerin yaptıklarından ve yazdıklarından öğrenilecekler vardır, fakat bunlardaki kalıcı ve sağlam yanları alıkoyarken, zamanında anlamlı olan günümüzdeyse tekrarlanması sağlıksız olan yanlar sahiplenilmemelidir. Zihnimizi geçerliliğini yitirmiş olan geçmişin siyasi doğruları ve politik ilkelerinin ağırlığından kurtarmak gerekir. Bu tavrın pusulasızlık olmadığı görülmelidir. Aksine ibreyi saptıran duygusallıklardan, geçerliliğini yitirmiş değerlendirmelere bağlılıktan, güncel siyasal mücadelelerde ayak bağlarından kurtulunmalıdır.

13 Eylül 2022 Salı

MARKSİZM: BİLİMSE, NEREDE VE NASIL?

Metin Çulhaoğlu’nun, 2012 yılının Eylül ayında düzenlenen Bilim Üzerine Marksist Tartışmalar Sempozyumu'nda sunulmuş bir yazısını paylaşıyoruz.


MARKSİZM: BİLİMSE, NEREDE VE NASIL?

Metin Çulhaoğlu

Bu kısa yazı, Marksizm’in “bilimselliği” ya da aynı zamanda “bir bilim oluşu" ile ilgili kimi temel noktaları ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Başlarken belirtmek gerekirse, yazı, hemen ilk adımda tanımlanan bir “bilim anlayışından” Marksizm'e yönelmeyip Marksizm'in kendisinden yola çıkarak bu öğretide nelerin “bilim” ve “bilimsel” olduğuna işaret eden bir kurguya sahiptir.

“Sosyalizm” ve “bilim” sözcükleri özellikle Türkiye'de çeşitli eşleştirmelere konu olduğundan, kimi temel kavramlara ve yaklaşımlara baştan açıklık getirilmesi yararlı olacaktır.

BİLİMSEL SOSYALİZM

Bir kere “bilimsel sosyalizm" dendiğinde bundan doğrudan doğruya ve yalnızca Marksizm anlaşılmalı, bu kavramı kullananlar da eğer özel olarak Marksizm'i kastetmiyorlarsa “bilimsel sosyalizm” nitelemesinin herhangi bir anlamı olmadığını bilmelidirler.

Daha açık söylenirse, "bilimsel sosyalizm" diye genişçe bir kategoriden söz edip sonra Marksizm'i bu geniş kategori içinde bir “ekol”, “damar" vb. olarak görmenin herhangi bir temeli yoktur. Bilimsel sosyalizmden söz edilecekse, bunun Marksizm'den başka bir karşılığı olamaz. Bir adım daha atalım:

Marksizm'in bilimselliği 1) (diyalektik ve) tarihsel maddecilik ve 2) kapitalist üretim tarzının çözümlenmesi şeklinde tanımlanabilecek iki alana ilişkindir. Bunların ötesine geçen "bilimsellik" arayışlarının anlamlı olmadığı söylenmelidir.

Kastedilen, şudur:

Genel olarak "sosyalizm" dendiğinde, kuşkusuz az önceki iki alanla ilişkili, ancak onların dolayımlı uzantısı sayılabilecek "siyaset", "örgütlenme", "öncülük", "ittifaklar", "devrim", "sosyalizmin kuruluşu" gibi çeşitli başlıklar karşımıza çıkar. İşte bu başlıklarda ya da alanlarda kendi başına "bilimsellikten" söz edilemez. Yalnızca, bu başlıklardaki yaklaşımların ve pratiklerin, Marksizm'in bilimsel yanını oluşturan 1) tarihsel maddecilikle ve 2) kapitalist üretim tarzının çözümlenmesiyle belirli bir tutarlılık taşıyıp taşımadığına bakılır. Bundan ötesi, ne mümkün ne de gereklidir.

Somut bir örnek olarak, Marksizm'i "bilim" yapan (1) ve (2)'de anlaşan bir öbek düşünelim. Diyelim bu öbek, söz konusu temellerden ya da ön kabullerden sonra belirli bir konuda kendi içinde ayrışıyor. Bir kesim işçi sınıfının kurtuluş için bir “öncü örgüte" ihtiyacı olmadığını düşünürken diğer kesim de böyle bir öncülüğe mutlaka ihtiyaç olduğunu savunuyor...

İşte bu ayrışmayı “bilimin” kantarına vurmak mümkün değildir. Çünkü böyle bir ayrışmada ülkenin ve sınıfın özel koşullarından aydınların ve toplumda öne çıkan kesimlerin öznel “devrim kurgularına" kadar çeşitli etmenler devreye girecektir ve bu etmenlerin herhangi bir "bilimsellik" ölçütüne göre değerlendirilmesi mümkün olmayacaktır.

Bununla birlikte, tersine örnekler vermek de mümkündür. Sözgelimi, günümüzde sıkça rastlandığı üzere, "tarihin sonunun geldiğini", "artık işçi sınıfından söz edilemeyeceğini", "kapitalizmin değişerek başka bir şeye dönüştüğünü", "günümüzün ekonomik krizlerinin farklı referans çerçeveleri gerektirdiğini" ileri süren görüşlerin bilimsellik temelinde, eldeki bilimsel birikime atıflarda bulunarak tartışılmasının önünde hiçbir engel yoktur.

Sonuçta, sosyalizm siyasal/toplumsal bir projedir; bu yanıyla "bilim" değildir. Ancak, bu projenin bilimsel bir temele oturtulmasından söz edilebilir.

Marksizm, bu bilimsel temeldir.

Sonra, Marksizm'in belirli bir sınıfın “dünya görüşü" olduğu yolundaki sav da doğru sayılamaz.

Burada, bilimin bir parçası olduğu ölçüde “yöntem”, dolaylı yoldan da olsa devreye girmektedir.

Eğer Marksizm'den söz ediyorsak, bu öğretinin ilk oluşum aşamasındaki çıkış noktalarının başında proletaryanın durumu yer almaktadır. Ancak, Marx'ın düşüncesinin gelişim sürecine damgasını vuran ardıl soyutlamalar sonucunda ortaya çıkan bütün, bu kez geri dönerek proletaryayı da içine almıştır. Başka bir deyişle Marksizm, salt proletaryanın durumundan kalkarak birbirini düz bir çizgide izleyen çıkarımlarla şekillenen bir öğreti değildir. Kapitalist formasyonda özel olarak proletaryanın durumundan yola çıkan düşünce, dünyaya, tarihsel gelişime ve başka olgulara yönelmiş, bu yöneliş sonucunda ulaşılan bütünsellik, yola çıkış öğesini oluşturan proletaryayı bu kez tarihsel-siyasal bir misyonun merkezine yerleştirmiştir.

MARKSİZM VE ÜTOPYACI SOSYALİZM

Eğer Marksizm’in bilimselliğinden söz ediliyorsa ve bu bilimsellikte “diyalektiğin” de özel bir yeri varsa, düşüncenin gelişiminde bilimselliği deyim yerindeyse neyin “tahrik ettiğine”, bilimselliğin neye ilişkin olarak (vis-à-vis) şekillendiği üzerinde de durulması gerekir.

Bu sorunun yanıtı net ve tektir: Marx öncesindeki ve Marx'ın kendi dönemindeki eşitlik, özgürlük ve adalet özlemlerine, kısacası sosyalizm arayış ve anlayışlarına damgasını vuran ütopyacılık ya da ütopyacı sosyalizm...

Gerek tarihsel maddeciliğin gerekse kapitalizm çözümlemesinin toplumsal proje-siyaset alanında hem çıkış noktası hem de sonuç olarak ütopyacı sosyalizmi hedef aldığını, kendini en başta bu sosyalizm anlayışından ayrıştırdığı ve böyle kurduğu söylenebilir.

Daha önemlisi ise, Marksizm'in ütopyacı sosyalizm karşısındaki bilimselliğinin düşünsel yaşamda ve siyasette ileri bir adım olarak güncelliğini bugün de korumasıdır. Çünkü kimi yerde " Marksizm'e alternatif" olarak kimi yerde de "Marksizm'in geliştirilip güncelleştirilmesi" adına ütopyacı sosyalizm anlayışları günümüzde de dolaşımdadır. Bugün sosyalizmle şu ya da bu biçimde ilişkilendirilmek kaydıyla hangi “radikal demokrasi", "demokratik özerklik" ve benzeri projeyi alırsanız alın, hepsinin temelinde kapitalizmin yayılıp soğurucu, "asilime edici", farklı ilişkilere alan bırakmayıcı temel özelliğini göremeyen "yalıtık adacıklar" ütopyasını bulabilirsiniz.

BİLİMDEN PRATİĞE

Eğer "Marksizm'in bilime yaklaşımı" ya da " Marksist bilim anlayışı" gibi başlıklardan söz edilecekse, bu anlayışın önce iki ucu reddettiğini söylemek gerekir:

1. Bilimin, kendi dışından, kendini kuşatan çevre ve koşullardan bağımsız, kendine özgü bir iç dinamiği olduğu;

2. Bilimin tamamen bir "toplumsal yapıntı" olduğu, her tür nesnel gerçeklikten bağımsız olarak bugün böyle yarın başka türlü olabileceği.

Bu iki reddiyenin ardından, bilimi (Marksizm'de) doğrudan gözlemlenenlerin sınıflandırılması ve sistemleştirilmesinin ötesinde, gözlemlenenlerin altındaki temel nedenlerin ortaya konulması çabası olarak tanımlayabiliriz. Bu süreç sonuna kadar götürülmeyip yarı yolda bırakılırsa, elimizde kalan "ampirizm" olacaktır.

O halde bilimin bize, bizden bağımsız olarak var olan maddi dünyanın temelindeki yapıya ilişkin bilgi verdiğini söyleyebiliriz. Şemalaştırmak da mümkündür:

BİLİM                                                            PRATİK

A                                            B                                            C

Kavramlar                 Sol bölmedekilerin                         Pratik

Yöntemler                 (A) zaman içinde                            müdahale ve

Çözümleme              birbirleriyle ve maddi                      değiştirme

süreçleri                    dünyayla etkileşimi;                       bu uğraşı

Teoriler                      bu etkileşimle birlikte dış

dünyanın maddi gerçekliğin

giderek daha doğru ve görece

daha tam bilgisine ulaşma

Yukarıdaki şema hakkında birkaç söz söylemek gerekirse;

Marksizm'i, onun eylemliliği ile birlikte bir bütün olarak alırsak, (A) ve (B) bölmeleri en fazla (C) bölmesine "bilimsel" bir girişin zemini olabilir; bu bilimsel giriş, (C) bölmesindeki tüm pratiklerin, edimlerin ve süreçlerin de "bilimsel olacağı” anlamına gelmez. Evet, (C) bölmesine bilimle girilir, ama bu bölmedeki fiili süreçler artık bilimi aşar; sonuçta (C) bölmesindeki pratik birikim de geriye, (A) ve (B) bölmelerine dönerek daha "katıksız" bilim alanını besler, yeniden şekillendirir.

ORGANİK BÜTÜNÜN HAREKETİ

Az önce söylenenleri Marksizm özelinde yinelersek, Marksizm, kendi tarihsel gelişimi içinde insan toplumunun bilimidir. Ancak, önemli bir not düşmek gerekir: Marksizm'in bilimsel yaklaşım geliştirdiği "insan toplumu" bireylerin değil, toplumsal ilişkilerin toplamıdır.

Basit bir örnek verelim:

Bir ailenin, “anne, baba ve üç çocuk” ile tanımlanması, aile fertlerinin her birinin yaşını, mesleğini, gittikleri okulu belirterek standart bir aile betimlemesi yapılması mümkündür. Ancak, aynı aileye Marksist mercekten yaklaşacak olursak burada 5 kişiden oluşan bir birimin ötesinde, “aile” oluşun onun üyeleri üzerindeki etkileriyle, üyelerin özelliklerinin ve aralarındaki ilişkilerin "aileye" verdiği karakterle birlikte devinen bir bütün görürüz.

O halde, Marksizm'in (bir bilim olarak) nesnesi, şeylerden değil süreçlerden oluşan organik bütünün hareketi ve değişimidir. "Organik bütün" dendiğinde, bundan çeşitli düzlemler anlaşılabilir.

Örneğin, “kapitalist dünya" ya da "dünya kapitalist sistemi" hareket halindeki bir organik bütün olarak ele alınıp çözümlenebilir ve değerlendirilebilir. Başka bir deyişle "kapitalist dünya" Marksist çözümlemenin objesi (nesnesi) olabilir.

İkincisi, özellikle ulus devlet yapılanmasıyla birlikte (bu yapılanmanın ortaya çıktığı dönemden itibaren) ülkeler ve gelişimleri de Marksist çözümlemeye elverişli organik bütünlüğü sunan birimlerdir.

Üçüncüsü, dünyanın ya da verili bir ülkenin kimi özel tarihsel kesitleri ya da dönemleri de Marksist çözümlemenin konusu olabilir. Örneğin bu işlem, dünya kapitalizminin 1945'ten 1970'lere kadar olan dönemi ya da Türkiye'nin 1960'tan 1980'e uzanan 20 yıllık dönemi için gerçekleştirilebilir.

Üç örnekte de, süreçlerden oluşan organik bütünün hareketi ve değişimi söz konusu olduğu için böyledir.

Önemli ek: Özel uğraklar, daha dar (birkaç yıllık) tarihsel kesitler söz konusu olduğunda ise, “halen yaşanmakta olan bir an" ve "ucu açıklık" söz konusu olduğundan bilimsel çözümleme bir noktadan sonra geçerliliklerinin kanıtlanması mümkün olmayan varsayımlara ve olasılıklara da açık olmak zorundadır. Buna, “bilimselliğin seyrelmesi" de denebilir. Zorunlu bir seyrelmedir ve belirli bir “gestasyon” (hazım) döneminin ardından geriye dönüp bilgi birikimini ve "bilimsel olanı" zenginleştirecektir.

ÇÖZÜMLEME SÜRECİ

Marksizm'de "çözümleme süreci", genellikle sanıldığının tersine en kaba anlamda dış gerçeklikten soyutlamaya ya da tek başına somuttan soyuta doğru değildir.

Marksist çözümlemede öncelik ya da ilk çıkış noktası kuşkusuz "duyumsanan nesne"dir. Ancak çözümleme süreci doğrudan buradan hareketle soyutlamalara yönelmez, “duyumsanan nesne"den hemen sonra "düşünülmüş nesne" devreye girer. Nedeni de "duyumsanan nesne"nin bize özü değil ancak biçimi vermesidir. Ünlü sözde olduğu gibi: “Eğer özle biçim her zaman örtüşseydi, bilime gerek kalmazdı."

Daha önce "ardıl soyutlamalardan" söz etmiştik; bundan kastedilen, "düşünülmüş nesne" şeklinde ifade edilen, yani ham bırakılmayıp “işlenen" duyumsanan nesnenin birbirini izleyen (ardıl) soyutlamalarla daha soyut, genel ve kapsayıcı olana taşınmasıdır: Somuttan soyuta...

Ancak, Marksist çözümlemede bir de "ardil kestirimler" ya da "ardıl yakınlaşmalar" vardır. Burada da, oluşturulan daha “soyut" bir kurgu ya da model nesnel gerçekliğe aşama aşama yakınlaştırılarak sınanır: Soyuttan somuta...

Marksist çözümleme, bu iki yönlü hareketin bütünlüğünden oluşur. Örnek vermek gerekirse, Marx daha “emeğin değer teorisine" ve "artı değer" kavramına ulaşmadan proletaryanın tarihsel misyonunu henüz erken yazılarında tespit edebilmişti. Burada, Hegel'in mirası başta olmak üzere soyuttan somuta bir ilerleyiş söz konusudur. Değer teorisine ulaşmada ise yola çıkılan "somutluk", kapitalist toplumun hücresi sayılan meta'dır ve bu yol da somuttan soyutadır.

İki yolun iki ayrı tarihsel dönem için örneklenmesi yanlış anlaşılmamalıdır. Soyuttan somuta ve somuttan soyuta olmak üzere iki yol, aynı tarihsel uğrakta, aynı nesnelliğin çözümlenmesinde de kullanılır.

DOĞA BİLİMLERİ?

Engels'e göre Marx'ın düşüncesi iki büyük buluşu getirmiştir: 1. Materyalist tarih anlayışı/tarihsel maddecilik ve 2. Kapitalizmin özü olarak artı değer sömürüsü.

Gene Engels'e kulak verirsek, diyalektik materyalizmin uygulama alanları tarih, toplum(lar) ve doğa olmak üzere üç ayağa oturur. İlk ikisine "tarihsel materyalizm" diyoruz.

Sistemin, doğa ve doğa bilimleri için geçerliliği ise, bu alanlarda birikimli ve uzman olanların tartışacağı bir konudur.

Damadı Paul Lafargue'nin 1890 yılında aktardığına göre Marx bir ara şöyle demiş:

Bilim, egoistçe bir zevk olmamalı; kendilerini bilimsel çalışmaya verecek kadar şanslı olanlar bilgilerini en başta insanlığın hizmetine sunmalıdırlar.

Eklenecek söze gerek yok.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]