Hazırlayan: Mahmut boyuneğmez
İnsanlar, toplumsal var
oluşlarını üretirken, bireysel iradelerinin ürünü olmayan, geçmişten
devraldıkları belirli üretim ilişkileri içerisinde bulunurlar. Üretim
ilişkileri, insanların sahip oldukları üretim kapasitesine, üretim beceri ve
bilgilerine, üretim tekniklerine, üretimin organizasyon biçimlerine uygundur.
Üretime katılan bu güçler arasındaki ilişkilenme biçimleri, üretim ilişkileri olarak
gözlenir. Tüm üretim süreçlerinde yer alan üretim ilişkileri toplamı, her
toplumun temelini ya da iktisadi yapısını oluşturur. Bu temelle etkileşimler
içerisinde hukuki ve siyasal üst-yapılar ile toplumsal bilinç biçimleri/ideolojiler
bulunur. Toplumsal maddi yaşamın üretim tarzı, başka bir deyişle üretimin
biçimi ya da üretim süreçlerinin kapsamında yer alan sınıfsal ilişkilerin
kuruluşu, toplumsal ilişkileri, siyasal ve entelektüel eylemleri/aktiviteleri ve
süreçleri genel olarak koşullandırır, onların gelişiminin ulaşabileceği
çerçeveyi çizer.
Toplumsal varlıklar olan
insanların aralarında var olan ve geliştirdikleri ilişkiler, onların toplumsal
bilinç biçimlerini, ideolojilerini belirler. Toplumların üretim sürecine
katılan ve aralarında belirli üretimsel ilişkilere sahip üretim güçleri, sahip
oldukları üretim ilişkileriyle birlikte tarihsel akış içerisinde gelişim halindedir.
Üretici güçlerin gelişimi, yeni sınıfların belirmesi, üretim tekniklerinde,
kullanılan üretim araçlarında gözlenen değişimi anlatır. Yaygın olarak var olan
ve baskın olan üretim ilişkileri, başka bir anlatımla hali hazırdaki sınıflar
arası ilişkiler, yeni ve farklı üretim güçlerinin belirmesiyle ve gelişerek
yaygınlaşması sonucunda, aşılması gereken ve eskimiş ilişkiler durumuna düşer. Var
olan toplumun bağrında gelişen yeni sınıflar/üretim güçleri ile bunların
arasındaki sınıfsal ilişkiler/üretim ilişkileri, hali hazırdaki mülkiyet
biçimiyle, var olan fakat yok olmaya yüz tutmuş eski sınıfsal ilişkilere,
dolayısıyla üretim ilişkilerine karşıtlık oluşturur. Üretici güçlerin toplamına
bakıldığında, bu güçlerin gelişimi, beraberinde yeni üretim tekniklerinin,
organizasyonlarının ve yeni sınıfların şekillenmesi demektir. Üretim
güçlerindeki bu gelişim, var olan ile gelişmekte olan üretim ilişkileri
arasındaki bir karşıtlığı, var olan ile gelişen sınıflar arasında bir karşıtlık
ve nihayetinde çatışmayı getirir. Eski üretim ilişkileri, gelişmekte olan yeni üretim
güçlerinin ayak bağı, onların engeli olur. Bir toplumsal devrim çağı boyunca,
gelişen üretici güçlerle ve onların arasındaki üretim ilişkilerinin biçimiyle,
mevcut üretim güçleri ve ilişkileri arasındaki çelişki aşılır. Böylelikle
toplumsal iktisadi yapıda yeni üretim güçlerinin ve beraberlerinde getirdikleri
üretim ilişkilerinin egemenliği kurulur. Toplumsal devrim çağı boyunca bilimsel
ve teknik ilerlemede geçmişte görülmemiş bir atılım, üretim tekniklerinde hızlı
bir gelişimle birlikte, üretim koşullarında büyük bir alt üst oluş ve yenilenme
gerçekleşir.
Yeni gelişmekte olan
sınıfsal güçlerin çıkarlarını, aralarındaki üretim ilişkilerini, düşünsel,
siyasal, sanatsal, dinsel, hukuki düzeyde temsil eden ve yansıtanlar, eski
toplumsal ilişkileri yansıtan, onların korunmasına ve yeniden üretimine yarayan
hukuki, siyasal, dinsel, sanatsal ve felsefi düşünüş biçimleriyle çatışmaya
girişirler. Toplumsal devrim çağının iki yanı bulunur; iktisadi temelde
gerçekleşen, yeni üretim güçlerinin ve filizlenip gelişen yeni üretim ilişkilerin
kuruluşu ve yaygınlaşmasını içeren bir yan ile buna bağımlı olarak şekillenen
bir üstyapısal çatışma ve alt üst oluş. Yeni gelişen güçler, eski sınıflarla ve
onların toplumsal düzenine karşı çatışmaya girerler. Bunun en bilenen örneği, burjuvazi
ve oluşum halindeki proletaryanın, kabaca 16.-19. yüzyıllar arasında, feodal
sisteme karşı mücadele yürütürken, bu dönemde iktisadi temeldeki değişim
tarafından koşullanmalarıdır.
Toplumsal dönüşüm süreci
olan toplumsal devrimlerin, maddi bir temeli her zaman vardır. Toplumsal
devrimlerde gözlenen toplumsal değişimi, çağlarının siyasal, ideolojik,
sanatsal üretimleriyle, entelektüel alanda geliştirilen yeni fikirlerle, açıklamak
doğru değildir. Eski toplumsal düzenin yok oluşu için, içerisinde yeni üretim
güçlerinin filizlenmiş ve gelişiyor olması, yeni ve gelişen üretim
ilişkilerinin maddi varlık koşulu olan sınıfsal güçlerin, yeni tekniklerin,
üretim organizasyonlarının belirmesi ve bilimsel atılımların oluşması
zorunludur. Yeni ve daha ileri üretim ilişkileri, yeni bir düzeni işaret eden
fikirlerle, ilerici siyasal eylemlerle, dini, sanatsal, hukuki yaratımlarla
kurulmaz. Bu fikirler, eylemler ve yaratımlar, toplumsal yaşamın maddi
yanındaki/üretim süreçlerindeki devrimci gelişime bağlı olarak gelişen,
toplumsal devrim sürecinin ürünleri ve aynı zamanda bu sürece katılan
öğelerdir. İnsanlığın, politik, sanatsal, hukuki ve düşünsel açıdan gündemine
aldığı sorunlar, aslında çözülmeye yüz tutmuş ya da çözümü için gerekli maddi koşulların
olgunlaşmış olduğu sorunlardır. Toplumsal devrim dönemlerinde toplumsal
sorunların çözümü için zorunlu olan iktisadi temeldeki değişim süreci devrimci
bir şekilde işlemektedir.
Burjuva/kapitalist üretim
biçimi, bağrında yeni toplumun üretici gücünü, işçi sınıfını oluşturmuştur. Bu
üretim biçiminde üretim teknikleri, makineler, teknoloji ve bilim, yeni ve daha
ileri bir üretim biçimini mümkün kılacak biçimde gelişmektedir. Toplumların tarih-öncesinin
karakteristik özelliği, üretim ilişkilerinin sınıflar arasındaki karşıtlık
biçiminde var oluşudur. Kabaca şimdiye kadar var olan toplumsal biçimlenmeler,
Asya üretim tarzı, antikçağ, feodal ve modern burjuva üretim tarzının egemen
olduğu çağlarla anılabilir. Bütün bu çağlarda ya da bu çağlara egemen olan
üretim biçimlerinde, üretime katılan güçler, eş deyişle sınıflar arasında
uzlaşmaz karşıtlıklar bulunur. Proletaryanın tarih sahnesinde belirip, onun
çıkarlarını temsil eden politik, ideolojik, sanatsal ve diğer entelektüel
yaratımların gelişmesi, üretim tekniklerindeki, bilim ve teknolojideki
gelişmeler, tarih-öncesinin tüm toplumsal biçimlenmelerinde üretim süreçlerinde
gözlenen sınıfsal karşıtlığı çözüme bağlayacak, üretim ilişkilerinin çelişik
karakterine son verecek koşulların oluşumunu anlatır.
Devrimci fikirlerin,
politikaların, sanatsal yaratımların oluşumu, devrimci sınıfların varlığına
bağlıdır. Burjuvazi devrimci bir sınıf olarak belirirken, bu böyleydi. Şimdi
proletarya, kapitalist üretim ilişkilerine son verecek bir devrimci atılım
sürecini gerçekleştirmeye muktedir sınıftır. Kapitalist üretim ilişkileri
içerisindeki bir güç, çağımızın devrimci kapasiteye sahip sınıfı olan
proletarya, tarih-öncesinin sınıflı toplumlar dünyasına son verecek, kapitalist
üretim biçimiyle birlikte gelişen bilim ve teknolojiyi kullanarak, insanlığın
gerçek tarihini başlatacaktır. Bu yeni toplumsal biçimlenme, yeryüzündeki bütün
doğal ve toplum eliyle geliştirilmiş imkânlardan yararlanma hakkını yeryüzünde
doğmuş bütün insan soyuna sunacaktır. Çünkü doğanın olanakları, ürünleri ve
güzellikleri ile tüm insan soyunun emeğiyle şekillenmiş toplumsal-tarihsel
yaratımlar ve uygarlığın nimetleri, özel mülkiyet altında tutulamaz. Doğanın ve
toplumsal emeğin yaratımlarının burjuva sınıf tarafından özel mülkiyet altında
tutulması bir paradokstur. Bu paradoksun çözümü için gerekli koşullar,
kapitalist üretim tarzıyla birlikte yakalanmıştır. Dünya sosyalist devrim
süreci, yeni ve son toplumsal devrim süreci olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.