Mahmut Boyuneğmez
Günümüzde
dünya sosyalist devrimi gündemde ve güncel olduğundan, işçi sınıfının sosyalist
iktidarı doğrultusunda siyasal, ideolojik, kültürel mücadele verilmeden,
devrimci olunması mümkün değildir. Başka bir deyişle sosyalist devrimcilik
dışında bir devrimcilik türü artık günümüz için geçerli değildir.
Devrimci
kapasiteye sahip olan işçi sınıfıdır, devrimci olan proletaryadır. Tıpkı
geçmişte burjuvazinin devrimci sınıf olması gibi… Devrimcilik, sınıflara
özgüdür. Çağımızın devrimci sınıfı olan proletaryayı kendi iktidarını kurmaya
götürecek siyasal çizginin adı komünizmdir. Eş deyişle, çağımızın tek devrimci
siyasal çizgisi komünizmdir. Komünist parti ve destekleyici ilerici
örgütlenmeler olmadan, işçi sınıfının kapitalist sınıftan siyasal ve toplumsal
iktidarı devralması olanaksızdır. Bu nedenle işçilerin anlamlı bir bölmesini
örgütleyerek onlara öncülük edecek komünistlerin, devrimciliğinden, sosyalist
devrime giden süreçte işçi sınıfına öncülük yapmasından bahsedilir.
Sosyalist
devrim hedefiyle bağı kurulmayan taleplerle verilecek mücadeleler,
reformisttir. Bu mücadeleler ister parlamenterist yolla ister silahlı mücadele
gibi yöntemlerle verilsin, durum değişmez. Parlamenterizm, tek başına mecliste
bulunmayı ve seçimlerle yürütme gücüne gelmeyi amaçlamakla, devrim için
parlementoyu toplumsal diğer mücadele yöntem ve organizasyonları yanı sıra
kullanma anlayışından farklıdır. Devrimcilik, her durumda silahlı mücadele
vermekle, illegal çalışma ile örtüşmez. Pekâlâ bunları benimseyenler, reformist
politikalara sahip olabilir.
Devrimcilik,
politikalar üretirken işçi sınıfı iktidarı hedefine ulaşmayı esas alır. Yine de
bir parti/örgütlenmenin ya da hareketin devrimci olup olmadığına nihai olarak
karar veren, tarihsel süreçlerin akıbetidir. Sosyalist bir devrimle
sonuçlanmayan bir tarihsel akışta, öncü örgütlenmelerin devrimciliğine halel
getiren hataların mutlaka var olduğu söylenebilir.
Peki
sosyalist iktidar perspektifi nasıl bir örgütlenme şeklini gerektirir?..
Birimler, ilçe ve il örgütlerinin yönetimleri, kurullar ve komiteler, öncü
örgütlenmenin bütün bileşenleri ile sorumluluk alan kadrolar, aşağıdan yukarıya
doğru kadroların kararlarıyla ve inisiyatifleriyle belirlenmelidir. Üstelik
sorumlulukların ve görevlerin dağılımı, dinamik bir şekilde ihtiyaç
duyulduğunda değiştirilebilir olmalıdır. Yeni ve ehil kadroların görev
üstlenmesi ve sorumluluk alması, birimlerin onayıyla her zaman mümkün
olmalıdır. Politikalar aşağıdan yukarıya doğru yürütülecek tartışmalarla
saptanmalı, merkezi kurullar tartışmalara bir yön verecek, onları dağınıklıktan
ve verimsizlikten kurtaracak çerçeveleri çizmelidir. Kolektif öncülüğün her
düzeyde uygulanması için geliştirilen bu örgütlenme biçimine demokratik
merkeziyetçilik denir. Kadroların yukarıdan aşağıya saptanan politikaları
uygulayacak taban olarak görülmesi, genel sekreterlik veya başkanlık gibi
“kerte”ler oluşturarak, yetkinin aşırı şekilde bireylerde yoğunlaşması, bu
örgütlenme biçiminde kabul edilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.