29 Ekim 2022 Cumartesi

İran'da Sınıf Mücadeleleri (II)

'Kadın, yaşam, özgürlük'; İran'da mücadele sürüyor

Bella Beiraghi

26 Ekim 2022

Çeviren: Mahmut Boyuneğmez


Eylül ayında 22 yaşındaki Kürt kadın Mahsa Amini'nin polis tarafından öldürülmesinin ardından İran'da protestolar devam ediyor.

Üniversiteler sürmekte olan isyanın merkezidir. Öğrenciler 120 kampüste günlük protestolar düzenlemekteler. Oturma eylemleri, yürüyüşler ve başörtüsü yakma eylemlerine “Diktatöre ölüm!” ve “Mollalar defolun!” sloganları eşlik ediyor. Ülke genelinde ilkokul ve liselerde de protestolar başladı. Genç kızların başörtülerini sallayarak güvenlik güçlerine karşı “bi Sharaf!” (rezalet) sloganları attığı kahramanca sahneler internette sürüsüne bereket yer alıyor.

Örgütlü öğretmenler, gençlik ayaklanmasıyla dayanışma içinde ve devletin kampüslerdeki acımasız baskısına tepki olarak greve gittiler. Bunu inşaat işçileri, şeker kamışı kesicileri ve kamyon şoförlerinin grevleri izledi. Önemli bir gelişme olarak, Basra Körfezi kıyılarındaki Asalouyeh'de ve güneydeki Buşehr, Huzistan ve Hormozgan eyaletlerinde taşeron petrol işçileri de greve gitti.

İran rejimi isyanı bastırmaya çalıştı, ancak bu çaba sadece protestoları körükledi. Meşhur bir işkence tesisi olan Evin Cezaevi'nde tutuklu bulunan öğrenciler, ruh hallerini birkaç kelimeyle özetledi: “Zulme ve baskıya karşı sesimizi her zamankinden daha fazla yükseltiyoruz. Tutsaklığımız sadece öfkemizi alevlendirdi ve mücadelemizi güçlendirdi”.

Üniversite öğrencileri ülke genelinde çoşkulu kampüslere sahiptir. Başkent Tahran ve çevresindeki şehirlerde, üniversiteler devletin baskılarına rağmen direniş ve protesto merkezleri haline geldi. Orta İran'dan bir öğrenci ve protestoların katılımcısı olan Farah (gerçek adı değil), “yozlaşmış hükümete, ifade özgürlüğünün olmamasına, hayat pahalılığına, Mahsa Amini cinayetine, hepsine kızgınız” diye Red Flag’e söyledi.

Şerif Üniversitesi'ndeki öğrencilere baskı uygulanması bu öfkeyi alevlendirmekten başka bir işe yaramadı. Tahran Üniversitesi'ndeki bir grup aktivist, baskının öğrencilerin protestolarını durduramayacağı konusunda hükümeti uyaran bir bildiri yayınladı. “Saçımızı çekip başımızı yere vurduğunuzda bile bizden korkan sizsiniz” diye yazdılar. “Adalet yerini bulana kadar mücadeleye devam edeceğiz” dediler.

Ülke çapındaki öğrenci örgütleri, tutuklu protestocularla dayanışma içinde benzer açıklamalarda bulundular ve rejimi felce uğratmak için ülke çapında grev çağrısında bulundular. Öğrenciler ayrıca, nüfusun diğer kesimlerini protestolara katılmaya teşvik etmede önemli bir rol oynamaya devam ediyor.

Öğrenci protestolarının politikası dağınık ve açıkça tanımlanmış bir liderliği yok. Ancak Farah şunları kaydetti: “Bazı gruplarda sosyalistler var (...) onlar da feminist olma eğiliminde. Protesto için çağrıların çoğu onlardan viral hale geliyor. Masum tutsakların serbest bırakılmasını, özgürlüğü ve nihayet devrimi talep ediyorlar”.

Tahran dışında, Kürdistan eyaleti rejime karşı bir mücadele bölgesidir. Başkent Sanandaj'da kadınlar ve etnik azınlıklar gece gündüz militan protestoların başını çekmeye devam ediyor. Tahran'da mahalle komitelerinin oluşturulmasından ilham alarak Sanandaj, Marivan, Kirmanshah, Naysir ve Taghqan'da genç kadın ve erkekler benzer komiteler kurdular.

Sanandaj Kadın ve Gençlik Komitesi yaptığı açıklamada, "zalimlerin vahşeti sınır tanımıyor" dedi. “Üretimde işçi grevlerinin yanı sıra mahalle komiteleri oluşturarak mücadelemizi ileriye taşıyacağız ve baskı güçlerini yıpratacağız.”

Bu gençlik komiteleri, rejime karşı popüler sokak protestolarını organize etmek, koordine etmek ve sürdürmek için önemlidir. Sanandaj'da kitlesel protestolar güvenlik güçlerini şehirden uzaklaştırdı. Rejim, çevre bölgelerden yeniden askeri sevkiyat yapmak zorunda kaldı, ancak yine de direnişi ezmeyi başaramadı. Komiteler, tarihsel olarak rejim yanlısı ve rejim karşıtı duygular arasında bocalayan bir sosyal katman olan esnaftan da destek aldı. Kürdistan genelinde, esnarlar ülke çapındaki ayaklanmayla dayanışma içinde dükkanları kapattılar.

Popüler protestolar ayrıca cinsiyet, etnik ve dini ayrımlar arasındaki dayanışma havasını derinleştirdi. Rejim, Belucistan eyaletinde protestocuları katlettikten sonra, o zamandan beri Kara Cuma olarak adlandırılan bu katliam olayını, devlet ile Suudi destekli yerel bir Sünni milis arasındaki bir çatışma olarak göstermeye çalıştı. Bu ayrımcılığı körükleme girişimi geri tepti - binlerce insan ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde sokakları doldurarak “Yaşasın Kürtler, Araplar, Beluciler!” diye haykırdılar.

İran işçi sınıfı bu mücadeleye ön ayak olmadı. Ancak isyan devam ederken ve devlet baskısı yoğunlaştıkça işçiler hareket etmeye başladı.

Öğretmen Sendikaları Koordinasyon Kurulu, protestoların ilk haftasında bir gün süreli bir dizi grev başlattı. O zamandan beri, öğretmen sendikalarını temsil eden ülke çapındaki bu organ, tutuklu protestocuların serbest bırakılmasını talep ederek eylem çağrısında bulunmaya devam etti. Kamyon şoförleri, şeker kamışı işçileri ve inşaat işçileri kısa sürede öğretmenleri takip etti. Ancak genel olarak, ayaklanmanın ilk üç haftasında endüstriyel eylemler sınırlıydı.

Bu durum, 17 Ekim'de Buşehr, Damavand ve Hengam'da yaklaşık 4.000 petrokimya işçisinin greve gitmesiyle değişti. Yolları kapatmaya başladılar ve lastikleri ateşe vererek “Diktatöre ölüm!” sloganları attılar. Grev haberleri kısa sürede şehirlere yayıldı ve Abadan, Bandar Abbas, Kangan ve Mahshahr'daki petrol işçilerine de ulaştı. Grev çağrısı, petrokimya endüstrisindeki militan işçiler tarafından kurulan bağımsız bir organ olan Sözleşmeli Petrol İşçileri Örgütlenme Konseyi tarafından yapıldı.

Örgütlenme konseyi, “petrol işçilerinin cinayetler ve baskılar karşısında sessiz kalmayacağı konusunda hükümeti daha önce uyarmıştık” dedi. “Tüm rafinerilerde resmi petrol, gaz ve petrokimya projelerinde yer alan işçi arkadaşlarımıza sesleniyoruz, şimdi kendimizi ülke çapında grevlere hazırlama zamanıdır.”

Petrol işçileri, tutuklu protestocuların ve işçi eylemcilerinin koşulsuz serbest bırakılmasını, tüm baskılara son verilmesini ve Mahsa Amini'nin katillerinin yargılanmasını talep ediyor.

Devlet, grevleri hızla bastırdı ve şimdiye kadar 100'den fazla petrol işçisini tutukladı. Ancak bu, kararlılıklarını kırmak için çok az şey yaptı. Örgütlenme Konseyi, hükumeti grevleri tırmandıracakları konusunda uyaran bir bildiri yayınlayarak, “bu tutuklamalar ve tehditler protestomuzu sürdürme kararlılığımız üzerinde etkiye sahip değil, bu baskılar öfkemizi yüz kat artırıyor” dedi.

Petrol işçileri İran ekonomisinin kalbini ellerinde tutuyor. 1979 “devrimi” sırasında şahı devirmede etkili oldular ve 2021'de bir grev dalgasına liderlik de dâhil olmak üzere son sınıf mücadelesinin ön saflarında yer aldılar. Petrol işçilerinin grevi, hareketin şimdiye kadarki tartışmasız en önemli gelişmesidir.

Ancak zorluklar devam ediyor. Petrokimya endüstrisi, daimi petrol işçileri ve sözleşmeli işçiler arasında bölünmüştür. Kalıcı işçiler sayıca daha azdır, ancak daha fazla endüstriyel güce sahiptir ve sözleşmeli işçilerden önemli ölçüde daha fazla ücret alırlar. Ülkenin güneyinde sözleşmeli bir petrol işçisi olan Abbas (gerçek adı değil) Red Flag’e şunları söyledi: “Onlar en yüksek maaşa, en yüksek korumaya sahipler. Ama biz köle gibiyiz”.

Abbas gibi sözleşmeli işçiler geçici sözleşmelerle çalıştırılıyor, işgücünün büyük bir kısmını oluşturuyor ve korkunç koşullara katlanıyorlar.

İran hükümetinin böl ve yönet stratejisi, kadrolu ve taşeron işçiler arasındaki dayanışmanın önünde bir engeldir. Bu, rejimin kadrolu işçilere ücret artışı teklif ederken, sözleşmeli işçilere baskı uyguladığı 2021 grev dalgasında fark edildi. Mücadelenin ilerlemesi ve rejimin ciddi bir darbe alması için kadrolu ve taşeron işçiler arasında birlik ve dayanışma şarttır.

Rejim, isyanı tek başına kurşunla durduramayacağını biliyor ve hareketi sona erdirmek için sopa-havuç stratejisine yöneldi. Kampüsleri, sözleşmeli petrol işçilerini ve büyük etnik azınlıkların yaşadığı illeri hedef alan baskı açık. Ancak geçen hafta hükümet, kamu sektörü çalışanları ile ulusal ve askeri emekliler için ücret artışı önerdi. Yıllık maaş artışı 3.750 Amerikan dolarına eşittir.

Öğretmenler son zamanlarda rejim tarafından öldürülen protestocular için üç günlük yas tuttu ve koordinasyon konseyi geçtiğimiz günlerde ülke çapında iki gün daha grev ve okullarda oturma eylemi çağrısında bulundu. Bu nedenle kolay kolay satın alınamazlar. Tavizler, işçilere daha da fazlası için savaşma güvenini vererek yönetici sınıfa geri tepebilir. Ancak baskı ve taviz stratejisinin zamanla mücadeleyi tavsatmada işe yarayıp yaramayacağını göreceğiz.

Protestolar ikinci ayına girerken, temel soru mücadelenin nasıl ilerletileceği olmaya devam ediyor. Haft Tappeh sendikasının şeker kamışı işçileri ilgi uyandıran bir cevap veriyor: “Baskı ve sömürüden kurtulmak ancak birlik ve dayanışma ile mümkün olabilir… Bu büyük ayaklanma, her yerde işçilerin greviyle ilişkilendirilmeli… Ekmek ve özgürlüğe sahip olmak için, devrimin kadınlarını yalnız bırakmayalım”

Kaynak: https://redflag.org.au/article/women-life-freedom-struggle-iran-continues.

Not: Radio Free Europe/Radio Liberty yayın kuruluşuna, kısmen veya tümüyle ABD tarafından fon sağlanmaktadır-Wikipedia (İngilizce) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.