24 Mayıs 2023 Çarşamba

Suriyeli sığınmacılar bir sorun mu?

Mahmut Boyuneğmez


Bize göre Türkiye toplumunda Suriye ve Afganistan’dan göçüp gelen sığınmacılara karşı belirli bir yaygınlığa sahip hoşgörüsüzlük/toleranssızlık bulunuyor. Bu toleranssızlığı besleyen en önemli nedenler, sığınmacıların çoğunluğunun yoksulluk koşullarında içerisine itildiği suçların oransal olarak yüksek olduğu sanısı ve vatandaşlığa geçenlerin seçimlerde AKP’yi desteklediği yönündeki algıdır. Oysa gerçek tablo farklı bir durum gösteriyor.

Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 3 milyon 381 bin 429 kişidir.[1] Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’ne göreyse Türkiye’de 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacı, 320 bin de diğer uyruklardan göçmen bulunuyor.[2] Toplamda 4 milyon civarında sığınmacının Türkiye’de olduğu anlaşılıyor. Akın akın göçle geliyor ve başımıza bela oluyorlar gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılsa da, kayıt altına alınmış Suriyeli sığınmacıların Türkiye toplumunun nüfusuna oranı sadece %3,81 düzeyinde. Tüm göçmenlerin nüfusa oranı ise %4,7 olarak hesaplanıyor. Suriyeli sığınmacıların toplumumuzun bu kadar düşük bir oranını oluşturmakta olduğu gerçeği yaygın olarak bilinseydi, hazmedilemeyecek bir sorun oluşturamayacakları yönünde bir algı da pekâlâ gelişebilirdi.

Yılbaşından bu yana kayıtlı Suriyeli sayısı 154 bin 569 kişi azalmış durumda. En son Göç İdaresi Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyeli sayısının 554 bin 114 kişi olduğu belirtilmiş bulunuyor.[3] Esad hükümetinin denetlediği topraklar arttıkça, zaman içerisinde sığınmacıların önemli bir kesiminin ülkelerine dönme eğiliminde oldukları anlaşılıyor.

17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla kamplarda (geçici barınma merkezlerinde) kalan Suriyelilerin sayısı 62 bin 151 kişidir. Suriyelilerin yalnızca %1,84’ü kamplarda yaşıyor. 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla şehirlerde yaşayan Suriyeli sayısı 3 milyon 319 bin 278 kişi olarak açıklanmış bulunuyor. Başka bir deyişle, Suriyelilerin %98,1’i şehirlerde yaşıyor. En çok Suriyeli barındıran şehir 531 bin 173 kişi ile İstanbul. İstanbul’u 444 bin 850 kişi ile Gaziantep, 341 bin 909 kişi ile Şanlıurfa takip ediyor. Suriyelilerin yerli nüfusa oranla en yoğun olduğu şehir ise %33,6’lük bir oran ile Kilis. Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i %17,1’lik oran ile Gaziantep takip ediyor.[4] Aslında bu iller de dâhil Türkiye’de hiçbir ilde Suriyeli sığınmacılar demografik olarak baskın konumda bulunmuyor. Başka bir deyişle sığınmacılar, hiçbir ilde nüfus yapısını değiştirecek boyutta bir ağırlığa sahip değil.

Düzen muhalefetinin oy avcılığı uğruna sığınmacılara karşı bazı yerelliklerdeki sığınmacı nüfusun yoğunluğundan kaynaklı hoşnutsuzlukları, ülke genelinde de varmış gibi göstermesi bir çarpıtma oluyor. Bakın bir muhalif gazeteci ne yazmış durumda:

“Sokaklardaki manzara çok açık. Ülke resmen göçmen işgali altında. Sınır illerinde ‘Suriyeli vatandaşlarımızın’ sayısı kendi vatandaşlarımızı geçmeye başladı.”[5]

Oysa resmi istatistikler kayıt altına alınmayan (kaçak) sığınmacıları içermediğinden sığınmacıların sınır illerindeki oranlarının daha yüksek olması beklenirse de, bu illerde bile oranın nüfusun yarısını geçmesi olanaklı görünmüyor.

İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Aralık 2022 tarihinde yapılan açıklamada 223 bin 881 Suriyeliye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. Bu kişilerin 126 bin 786’sı reşit, 97 bin 95’i ise çocuk. 19 Ağustos 2022 tarihinde yapılan açıklamada ise 104 bin 976 Ahıska Türkü, 7 bin 1 Uygur Türkü ve 39 bin 294 Afganistan uyrukluya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. 15 Nisan 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada seçimde oy kullanma hakkına sahip Suriyeli asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısının 130 bin 914 olduğu belirtilmiş bulunuyor.[6] CHP’li Adıgüzel’in açıklamasına göreyse, 1 milyon 325 bin yurt dışı doğumlu seçmen arasında, sadece 168 bini Suriye kökenli. Suriye, Afganistan, İran, Irak ve Libya doğumlu toplam yurtdışı doğumlu seçmen sayısı 235 bin 701 düzeyinde.[7] Yani?.. Toplam seçmen sayısının 64 milyon 145 bin 504 olduğu dikkate alındığında, oy verme hakkına sahip sığınmacıların tüm seçmenlere oranının “devede kulak” durumunda olduğu görülüyor. Hepsinin AKP’ye oy verdiğini düşünsek bile, bunun AKP’nin oy oranlarını anlamlı şekilde etkilemediği çok açık.


Peki sığınmacılar iş gücü piyasasını nasıl etkiliyor?.. Ücretlerin düşmesi yönünde bir eğilimin nedeni olabilirler mi?.. Türkiye’de reel ücretler zaten yüksek enflasyon ile birlikte azalıyor ve tüm ücretlerde asgari ücrete doğru bir gerileme yaşanıyor. Bunun sığınmacılarla hiç bir ilintisi bulunmuyor.  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 31 Mart 2019 tarihinde yapılan açıklamada Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısının 31 bin 185 kişi olduğu belirtiliyor.[8] Kaçak olarak çalıştırılan sığınmacıların sosyal güvencesizliğe ve düşük ücretlere boyun eğmek zorunda kaldıkları biliniyor. Fakat Suriyeli sığınmacıların Türkiye genelinde emekçiler için belirgin bir rekabet unsuru oluşturmadıkları ve işgücü piyasasını olumsuz etkileyemeyecekleri, aralarında çalışabilecek durumda olanların sayısına bakılarak söylenebiliyor (bkz; tablo).


Bu tablodan, 18-60 yaş arasındaki Suriyeli sığınmacıların sayısının 1 milyon 636 bin 714 kişi olduğu anlaşılıyor. TUİK verilerine göre 2023 Mart ayında ücretli çalışanların sayısının 14 milyon 757 bin 342 kişi olduğu görülüyor. İşçi sınıfının gerçek işsizler bölmesi sayıca daha fazla olsa da, Türkiye’de TUİK verilerine göre 3 milyon 483 bin kişi işsiz. Öyleyse Türkiye’de en az 18 milyon 240 bin 342 kişinin işçi olduğu söylenebiliyor. Yani Türkiye nüfusu olan 85 milyonun yaklaşık % 22’sini işçiler oluşturuyor. Aynı oranın Suriyeli sığınmacılar arasında da geçerli olduğunu varsayarsak, yaklaşık 744 bin Suriyeli işçinin olduğu anlaşılıyor. Görüldüğü gibi, 744 bin Suriyeli emekçi, toplumumuzda işçi sınıfı içerisinde %4’lük bir bölmeyi oluşturuyor. Çocuk işçileri ve kayıt altına alınmayan/kaçak çalıştırılan sığınmacı emekçileri de hesaba katarak, bu oranın iki katı yani %8 olduğunu varsayalım. Bu durumda Türkiye’deki işçilerin %8’ini (10 işçiden 1’i bile değil) oluşturan Suriyeli sığınmacı emekçiler, işçi sınıfımız içerisinde anlamlı bir rekabete yol açabilir mi? Ya da bazı ilçelerde ve sektörlerde (örneğin tekstil) etkili olsa da, Türkiye genelinde ücretlerin aşağı çekilmesinde ne kadar pay sahibi olabilir?..

Evet, bazı yerelliklerde, örneğin Kilis ve Antep gibi sığınmacı nüfusun yoğun olduğu yerlerde, ücretlerin baskılanmasında ve işsizliğin artışında, sığınmacıların rolünün olduğu söylenebilir. Fakat sığınmacı emekçilerin düşük ücretlerle çalıştırılmasının, Türkiye genelinde ücretlerin baskılanmasında anlamlı bir paya sahip olduğunu söylemek mümkün değil. İşsizliği ancak bazı yerellikler düzeyinde artırmış olsalar da, Türkiye genelinde zaten yüksek olan gerçek işsizlik oranlarını artırmada belirgin bir rolleri de bulunmuyor.

Türkiye’de 938 bin 138 Suriyeli çocuk eğitim hayatına devam ediyor. Eğitim çağında olup okula gitmeyen 432 bin 956 Suriyeli sığınmacı çocuk bulunuyor.[9] İşte asıl sorun burada yatıyor. Okula gitmeyen sığınmacı çocukların büyük çoğunluğu, ailelerinin yoksul olması yüzünden gelir sağlamak amacıyla çocuk işçi olarak çalışmak zorunda kalıyor. Sığınmacı çocukların hakkı olan eğitimden mahrum kalmaları ve çocuk işçisi olmalarına devletin ve toplumumuzun neden kayıtsız kaldığını sorgulamak ve solun, bu konuyu topluma dönük seslenmesinde işlemesi gerekiyor.

Suriyeli sığınmacıların arasında suç oranlarının yüksek olduğu yönünde bir algı da toplumumuzda belirli bir yaygınlığa sahip durumda bulunuyor. Suriyelilerin %71,96’sı kadın ve çocuklardan oluşuyor. Dolayısıyla bu kesim içerisinde suç oranlarının çok da yüksek olmayacağı beklenir. Açık olarak bilinen bir husus ise, 2016’dan bugüne kadar 19 bin 336 Suriyelinin asayiş sorunları sebebiyle sınır dışı edildiği… Bu kişilerin sayısını ülkemizdeki tüm Suriyeli sığınmacıların sayısına bölerek elde edeceğimiz oran, % 0,57’dir. Yani Türkiye’de Suriyeli sığınmacıların % 1’i bile etmeyen bir kesimi asayiş suçlarına karışmış ve sınır dışı edilmiştir. Elbette suç işlemiş fakat sınır dışı edilmemiş sığınmacıların da olduğu biliniyor. Resmi rakamlara göre sığınmacıların suç oranı 2014 yılından itibaren 2022 yılına kadar %1,32 düzeyindedir. Aralık 2021'de Süleyman Soylu, 3,7 milyon Suriyeliden 2020'de 37 bin 418, 2021'de 50 bin 231'inin suça karıştığını (Suriyeli sığınmacıların %1,36’sı) duyurmuş bulunuyor.[10] Buna göre Suriyeli sığınmacılar arasında 100 binde 1358 kişi suç işlemiş görünüyor. 2021 yılında Türkiye’de 3 milyon 290 bin 195 ceza davası açılmış, bunların 2 milyon 529 bin 492'sinde (%50,6) mahkûmiyet kararı verilmiştir.[11] Dolayısıyla Türkiye’de 100 bin kişiden 2984 kişi mahkûmiyetle sonuçlanmış suç işlemiş bulunuyor. Bu nedenlerle, sığınmacılar arasında suç oranlarının yüksek olduğu algısı ve düşüncesinin, bir “şehir efsanesi” olduğu anlaşılıyor.

Evet, ırkçı/faşizan kişi ve partilerin sömürdüğü ve köpürttüğü, Suriyeli sığınmacılara dönük toplumumuzda yaygınlığı sanıldığı kadar çok olmayan bir toleranssızlık bulunuyor. Bu toleranssızlık, bilinçlerdeki bir çarpık algıya karşılık geliyor. Köpürtülen bu konuda toplumumuzu yanlış yönlendirenlere karşı burada bazı boyutlarıyla gerçeklere dayanarak yaptığımız bilgilendirmelerin, sosyalistler tarafından devamının getirilmesi gerekiyor. Sığınmacıların işsizlik, yoksulluk, sağlıklı barınaklardan yoksunluk, eğitim hakkından mahrumiyet ve bazı durumlarda dışlanma gibi sorunlarının olduğunu da hatırlatmak...

Suriyeli ve Afganistanlı sığınmacıların ağırlıklı çoğunluğunun ülkemize geliş nedeninin zorunluluktan kaynaklandığı herkesin malumu. Sığınmacıların nihai olarak büyük çoğunluğunun şartlar elverdiğinde ülkelerine dönmesi de arzulanır bir durum. Fakat sığınmacılar konusunu eldeki bilimsel verilerle değerlendirmek ve toplumumuzda sığınmacılara karşı oluşturulmaya çalışılan alerjinin bir tuzak olduğunu görmek gerekiyor. “Sığınmacılar ülkemizde sorun(lar) oluşturuyor” diyenleri, iddialarını ispatlamaya çağırmak gerekiyor.



2 yorum:

  1. Kısa fakat yararlı bir analiz. Ama sanki mülteci, mülteciliğe neden olan koşullar. Mültecilik olgusunun ortaya çıkışı, tarihsel boyutu vb vb eksik gibi..

    YanıtlaSil
  2. Harika bir yorumla inandığım olguları istatistik verilerle desteklemeniz çok hoşuma gitti...yüreğine ve kaleminize sağlık üstadım saygılarımla

    YanıtlaSil

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...