Mahmut Boyuneğmez
Türkiye’de kayıt altına
alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla
3 milyon 381 bin 429 kişidir.[1] Birleşmiş Milletler
Mülteci Örgütü’ne göreyse Türkiye’de 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli sığınmacı, 320
bin de diğer uyruklardan göçmen bulunuyor.[2] Toplamda 4 milyon
civarında sığınmacının Türkiye’de olduğu anlaşılıyor. Akın akın göçle geliyor
ve başımıza bela oluyorlar gibi bir izlenim oluşturulmaya çalışılsa da, kayıt
altına alınmış Suriyeli sığınmacıların Türkiye toplumunun nüfusuna oranı sadece
%3,81 düzeyinde. Tüm göçmenlerin nüfusa oranı ise %4,7 olarak hesaplanıyor. Suriyeli
sığınmacıların toplumumuzun bu kadar düşük bir oranını oluşturmakta olduğu
gerçeği yaygın olarak bilinseydi, hazmedilemeyecek bir sorun oluşturamayacakları
yönünde bir algı da pekâlâ gelişebilirdi.
Yılbaşından bu yana kayıtlı
Suriyeli sayısı 154 bin 569 kişi azalmış durumda. En son Göç İdaresi
Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada gönüllü olarak ülkesine dönen Suriyeli
sayısının 554 bin 114 kişi olduğu belirtilmiş bulunuyor.[3] Esad hükümetinin
denetlediği topraklar arttıkça, zaman içerisinde sığınmacıların önemli bir
kesiminin ülkelerine dönme eğiliminde oldukları anlaşılıyor.
17 Mayıs 2023 tarihi
itibarıyla kamplarda (geçici barınma merkezlerinde) kalan Suriyelilerin
sayısı 62 bin 151 kişidir. Suriyelilerin yalnızca %1,84’ü kamplarda
yaşıyor. 17 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla şehirlerde yaşayan Suriyeli
sayısı 3 milyon 319 bin 278 kişi olarak açıklanmış bulunuyor. Başka
bir deyişle, Suriyelilerin %98,1’i şehirlerde yaşıyor. En çok Suriyeli
barındıran şehir 531 bin 173
kişi ile İstanbul. İstanbul’u 444 bin 850
kişi ile Gaziantep, 341 bin 909
kişi ile Şanlıurfa takip ediyor. Suriyelilerin yerli nüfusa
oranla en yoğun olduğu şehir ise %33,6’lük bir oran ile Kilis.
Suriyeli yoğunluğunda Kilis’i %17,1’lik oran ile Gaziantep takip
ediyor.[4] Aslında bu iller de dâhil
Türkiye’de hiçbir ilde Suriyeli sığınmacılar demografik olarak baskın konumda
bulunmuyor. Başka bir deyişle sığınmacılar, hiçbir ilde nüfus yapısını değiştirecek
boyutta bir ağırlığa sahip değil.
Düzen muhalefetinin oy
avcılığı uğruna sığınmacılara karşı bazı yerelliklerdeki sığınmacı nüfusun
yoğunluğundan kaynaklı hoşnutsuzlukları, ülke genelinde de varmış gibi
göstermesi bir çarpıtma oluyor. Bakın bir muhalif gazeteci ne yazmış durumda:
“Sokaklardaki manzara çok
açık. Ülke resmen göçmen işgali altında. Sınır illerinde ‘Suriyeli
vatandaşlarımızın’ sayısı kendi vatandaşlarımızı geçmeye başladı.”[5]
Oysa resmi istatistikler
kayıt altına alınmayan (kaçak) sığınmacıları içermediğinden sığınmacıların
sınır illerindeki oranlarının daha yüksek olması beklenirse de, bu illerde bile
oranın nüfusun yarısını geçmesi olanaklı görünmüyor.
İçişleri Bakanlığı
tarafından 19 Aralık 2022 tarihinde yapılan açıklamada 223 bin 881 Suriyeliye
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. Bu kişilerin 126 bin
786’sı reşit, 97 bin 95’i ise çocuk. 19 Ağustos 2022 tarihinde yapılan
açıklamada ise 104 bin 976 Ahıska Türkü, 7 bin 1 Uygur Türkü ve 39 bin 294
Afganistan uyrukluya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği belirtiliyor. 15
Nisan 2023 tarihinde İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada seçimde oy
kullanma hakkına sahip Suriyeli asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayısının
130 bin 914 olduğu belirtilmiş bulunuyor.[6] CHP’li Adıgüzel’in
açıklamasına göreyse, 1 milyon 325 bin yurt dışı doğumlu seçmen arasında,
sadece 168 bini Suriye kökenli. Suriye, Afganistan, İran, Irak ve Libya doğumlu
toplam yurtdışı doğumlu seçmen sayısı 235 bin 701 düzeyinde.[7] Yani?.. Toplam seçmen
sayısının 64 milyon 145 bin 504 olduğu dikkate alındığında, oy verme hakkına
sahip sığınmacıların tüm seçmenlere oranının “devede kulak” durumunda olduğu
görülüyor. Hepsinin AKP’ye oy verdiğini düşünsek bile, bunun AKP’nin oy
oranlarını anlamlı şekilde etkilemediği çok açık.
Evet, bazı yerelliklerde,
örneğin Kilis ve Antep gibi sığınmacı nüfusun yoğun olduğu yerlerde, ücretlerin
baskılanmasında ve işsizliğin artışında, sığınmacıların rolünün olduğu
söylenebilir. Fakat sığınmacı emekçilerin düşük ücretlerle çalıştırılmasının,
Türkiye genelinde ücretlerin baskılanmasında anlamlı bir paya sahip olduğunu
söylemek mümkün değil. İşsizliği ancak bazı yerellikler düzeyinde artırmış
olsalar da, Türkiye genelinde zaten yüksek olan gerçek işsizlik oranlarını
artırmada belirgin bir rolleri de bulunmuyor.
Türkiye’de 938 bin 138
Suriyeli çocuk eğitim hayatına devam ediyor. Eğitim çağında olup okula gitmeyen
432 bin 956 Suriyeli sığınmacı çocuk bulunuyor.[9] İşte asıl sorun burada
yatıyor. Okula gitmeyen sığınmacı çocukların büyük çoğunluğu, ailelerinin
yoksul olması yüzünden gelir sağlamak amacıyla çocuk işçi olarak çalışmak zorunda
kalıyor. Sığınmacı çocukların hakkı olan eğitimden mahrum kalmaları ve çocuk
işçisi olmalarına devletin ve toplumumuzun neden kayıtsız kaldığını sorgulamak
ve solun, bu konuyu topluma dönük seslenmesinde işlemesi gerekiyor.
Suriyeli sığınmacıların arasında
suç oranlarının yüksek olduğu yönünde bir algı da toplumumuzda belirli bir
yaygınlığa sahip durumda bulunuyor. Suriyelilerin %71,96’sı kadın ve
çocuklardan oluşuyor. Dolayısıyla bu kesim içerisinde suç oranlarının çok da
yüksek olmayacağı beklenir. Açık olarak bilinen bir husus ise, 2016’dan bugüne
kadar 19 bin 336 Suriyelinin asayiş sorunları sebebiyle sınır dışı edildiği… Bu
kişilerin sayısını ülkemizdeki tüm Suriyeli sığınmacıların sayısına bölerek
elde edeceğimiz oran, % 0,57’dir. Yani Türkiye’de Suriyeli sığınmacıların % 1’i
bile etmeyen bir kesimi asayiş suçlarına karışmış ve sınır dışı edilmiştir. Elbette
suç işlemiş fakat sınır dışı edilmemiş sığınmacıların da olduğu biliniyor. Resmi
rakamlara göre sığınmacıların suç oranı 2014 yılından itibaren 2022 yılına
kadar %1,32 düzeyindedir. Aralık 2021'de Süleyman Soylu, 3,7 milyon
Suriyeliden 2020'de 37 bin 418, 2021'de 50 bin 231'inin suça karıştığını (Suriyeli
sığınmacıların %1,36’sı) duyurmuş bulunuyor.[10] Buna göre Suriyeli
sığınmacılar arasında 100 binde 1358 kişi suç işlemiş görünüyor. 2021 yılında Türkiye’de
3 milyon 290 bin 195 ceza davası açılmış, bunların 2 milyon 529 bin 492'sinde
(%50,6) mahkûmiyet kararı verilmiştir.[11] Dolayısıyla Türkiye’de
100 bin kişiden 2984 kişi mahkûmiyetle sonuçlanmış suç işlemiş bulunuyor. Bu
nedenlerle, sığınmacılar arasında suç oranlarının yüksek olduğu algısı ve
düşüncesinin, bir “şehir efsanesi” olduğu anlaşılıyor.
Evet, ırkçı/faşizan kişi ve
partilerin sömürdüğü ve köpürttüğü, Suriyeli sığınmacılara dönük toplumumuzda
yaygınlığı sanıldığı kadar çok olmayan bir toleranssızlık bulunuyor. Bu
toleranssızlık, bilinçlerdeki bir çarpık algıya karşılık geliyor. Köpürtülen bu
konuda toplumumuzu yanlış yönlendirenlere karşı burada bazı boyutlarıyla gerçeklere
dayanarak yaptığımız bilgilendirmelerin, sosyalistler tarafından devamının
getirilmesi gerekiyor. Sığınmacıların işsizlik, yoksulluk, sağlıklı
barınaklardan yoksunluk, eğitim hakkından mahrumiyet ve bazı durumlarda
dışlanma gibi sorunlarının olduğunu da hatırlatmak...
Suriyeli ve Afganistanlı
sığınmacıların ağırlıklı çoğunluğunun ülkemize geliş nedeninin zorunluluktan
kaynaklandığı herkesin malumu. Sığınmacıların nihai olarak büyük çoğunluğunun
şartlar elverdiğinde ülkelerine dönmesi de arzulanır bir durum. Fakat sığınmacılar
konusunu eldeki bilimsel verilerle değerlendirmek ve toplumumuzda sığınmacılara
karşı oluşturulmaya çalışılan alerjinin bir tuzak olduğunu görmek gerekiyor. “Sığınmacılar
ülkemizde sorun(lar) oluşturuyor” diyenleri, iddialarını ispatlamaya çağırmak
gerekiyor.
[3] https://haber.sol.org.tr/haber/goc-idaresi-baskanligi-turkiyedeki-yabanci-sayisini-acikladi-375596
[7] https://tr.euronews.com/2023/04/08/14-mayis-secimlerinde-oy-kullanacak-suriye-ve-afganistan-kokenli-secmen-sayisi-kac
Kısa fakat yararlı bir analiz. Ama sanki mülteci, mülteciliğe neden olan koşullar. Mültecilik olgusunun ortaya çıkışı, tarihsel boyutu vb vb eksik gibi..
YanıtlaSilHarika bir yorumla inandığım olguları istatistik verilerle desteklemeniz çok hoşuma gitti...yüreğine ve kaleminize sağlık üstadım saygılarımla
YanıtlaSil