22 Temmuz 2023 Cumartesi

DİYALEKTİK NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Alişan Özdemir

Duvar’da 24.12.2018’de Gülgün Türkoğlu’nun Diyalektik Nedir? başlıklı yazısı çıktı. Yazı, Hegel’in görüşlerini geçerli ve tek doğru görüş olarak gösteriyor. Oysa tarih boyunca değişik diyalektik anlayışları ortaya çıkmıştır, ama çoğu anlayış artık savunulmuyor, tarihte kalmışlardır.  "Diyalektik nedir?" sorusuna tarihi değil de güncel yanıt vermek isterseniz, Hegel ve öncesini bir yana bırakmanız gerekir.

Diyalektik nedir?

Diyalektik düşünce Herakleitos’a bağlanır, ancak o "diyalektik" terimini kullanmamıştır. "Diyalektik"sözcüğünü Elealı Zenon türetmiştir, "tartışma sanatı" anlamında. Sonra Aristoteles de bu anlamda kullandı (Topikler). "Diyalektik" terimini, günümüze gelebilen eski metinlerde ilk kez Platon’da görüyoruz. Platon, gençliğinde Sokrates’in verdiği anlamda (tartışarak eğitme) kullandı. Yaşlılık döneminde Herakleitos'un görüşlerinden etkilendi ve farklı bir diyalektik anlayış ortaya koydu. Ortaçağ’da mistik "üç aşamalı gelişme" kavramının eklendiğini ve diyalektiğin Tanrının varlığını kanıtlamada kullanıldığını görüyoruz. "Diyalektik mantık" terimine ilk kez Kant’ta rastlıyoruz, Kant’ın geniş mantık anlayışının bir bölümü olarak. Hegel, Herakleitos ve Platon’un diyalektik anlayışını geliştirip, üç aşamalı gelişme anlayışını ekleyerek oluşturduğu diyalektik mantığı idealist felsefesinin temeli yaptı. Marx ise Herakleitos-Platon-Hegel kanalından gelen diyalektiği değiştirip geliştirerek realist, materyalist diyalektik mantığı kurdu. Bugün "diyalektik" denince usa ilk gelen Marx’tır ve gerçekçi-maddeci diyalektiktir. Ancak, Hegel’in görüşlerini gerçekçi anlayışa yamayanlar çoktur.

İç dünya (bireyseldir) dışındaki her şey dış dünyayı oluşturur. Dış dünyada yıldızlar, gerçek ya da nesnel tüm varlıklar, içinde yer aldığımız toplum, tüm canlılar, tüm insanlar, insanların ürün ve eylemleri vardır. Dış dünyaya baktığımızda; varlıkların sürekli devindiğini görüyoruz: Dünya’nın kendi çevresinde ve Güneş çevresinde sürekli dönüşü; Güneş sisteminin galaksi içinde, Samanyolu galaksisinin evren içinde hareketi; bu nedenle bizim oturduğumuz yerde binlerce kilometre hızla hareket etmemiz. Herakleitos’un dediği gibi "bir ırmakta iki kez yıkanamayız", çünkü su sürekli akıp gider, başka su molekülleri gelir. İnsanlar uyurken bile dolaşım sistemi, solunum sistemi sürekli çalışır. Bunlar makro kozmosla ilgili. Mikro kozmosa geçersek, örneğin hareketsiz görünen bir masanın atomlarına baktığımızda, elektronların ışık hızıyla döndüğünü görürüz. Demek ki devinim; maddenin, dış dünya varlıklarının temel özelliklerinden biridir. Ancak tüm bunlar mekanik hareketlerdir, felsefeden çok bilimi ilgilendirir. Gözlemlerimiz, ayrıca varlıklar arasında karşılıklı etki olduğunu gösteriyor. Güneş dünyayı ısıtıyor ve ışıtıyor. Atmosferden oksijen alıp karbondioksit veriyoruz, bitkiler karbondioksit alıp oksijen veriyor. Temiz su içip kirli su bırakırız. Tüm canlılar, ancak birbirini yiyerek canlı kalabiliyor. İnsanlar hayvanları, hayvanlar bitkileri yiyor; bitkiler ise toprak yiyor. Bu olguya kısaca etkileşim denir.

Felsefe açısından önemli olan dış dünyanın tüm varlıklarındaki nicel ve nitel değişmelerdir. Her varlık doğar, büyür, devinir, değişir, gelişir, sönümlenip, yerini başka varlığa bırakarak sona erer. Örneğin insan bebek olarak doğuyor; çocukluk, gençlik evrelerinden geçip yetişkin oluyor. Yaşlanma, sonra cansız organik maddeye dönüşme ile insan süreci sona eriyor, ortalama 70-80 yıl. Cansız varlıkta değişim, milyon yılı bulabilir. Bu olguya kısaca değişim denir. Diyalektik düşünce; gerçek varlıkları karşılıklı bağlantıları, artzamanlılıkları, devinimleri, doğumları ve ölümleri içinde kavrar. Varlıkların hem yaşayacağını ve sürüp gideceğini hem de kaçınılmaz olarak yok olacağını kabul eder. Gerçekçi diyalektik mantık, bu saptamayı, "değişim"i, evrenin anayasası olarak ele alır ve her varlığı bir süreç(1), her olgu ve değişimi bir oluş(2) olarak niteler. Bu anayasasının iki maddesi vardır, ki onlar değişimin neden ve nasıl olduğunu açıklar. Birinci madde, değişimin ilk nedenini açıklar: Her sürecin içinde bir ya da birkaç çelişki, karşıtlar mücadelesi vardır. Yani her sürecin içinde olumlama (sav) ve olumsuzlama (karşı sav) bir arada olur. İkinci madde, değişimin ikinci nedenini açıklar: etkileşim. Evrende tüm süreçler birbirini etkiler, değiştirir, gelişmesine ya da yok olmasına katkıda bulunur.

Dış dünyadan gelen duyumları algılayarak, düşünme dünyamızda kavram ve tasarımlarımızı oluştururuz. Algılama diyalektik mantığın yol göstericiliğinde olursa, süreçlerin içindeki çelişkilerin ve aralarındaki etkileşimlerin bilgisi, oluşturulan kavram ve tasarımlarda yer alır. Akıl yürütmeyi bu kavram ve tasarımlarla yaparız.

Diyalektik ne değildir?

Diyalektik adlı gösterge hem bir kavramı hem bir düşünme biçimini hem bir mantığı hem de bir araştırma yöntemini kapsar. Yani dil dünyasında bu dört gösterilen için de “diyalektik” göstereni/terimi kullanılır. Dolayısıyla, diyalektik terimini herkes kullanıyor, ama hangi anlamda kullandığını belirtmediğinde bir belirsizlik ya da karışıklık çıkabiliyor. Başka bir durum, tarih içinde ortaya çıkan değişik diyalektik anlayışların birbirine karışmasıdır. Bu yazıda diyalektik adına yapılan yanlışların önemli olan birkaçına değineceğim.

Felsefe ile dine özdeşlik tanınması, filozofları kızdıracaktır: "Kuantum dolanıklığın bugün, din ve felsefenin uzun zamandır ortaya koyduğu 'evren bir ilişkiler bütünüdür' önermesi..." Din kitaplarında bu önermeyi bulamazsınız. "Felsefe ve din her zaman, bilim ise son dönemlerinde..." savı da çok yanlış, bilimi dinin gerisinde görmek, ancak dincilerin savunacağı bir görüştür.

"Doğada renk yoktur ama biz renk görürüz. Doğada ses yoktur biz sesler işitiriz. Görme, işitme, koklama gerçekte beynimizde olmaktadır." önermeleri dış dünyayı yanlış saptamakta, yanlış anlatmakta, beş duyunun varlığını yadsımaktadır. Duyular, duyu organları olmadan, beyin göremez, işitemez... Din de bilim de Doğada ses ve renk yoktur demez. Ardından duyuların var olduğunu kabul edip, "duyusal verilerden oluşan algılarımızı yanılsama" olarak nitelemek yanlış bir seçmeciliktir. Duyuları yadsımak da duyuların yanılttığını söylemek de değişik idealist filozofların görüşüdür. Duyularımızın bazen bizi aldattığı doğrudur, ancak bu her zaman olan bir şey değildir. Yanılsamalarımızı, pratikle, deneyimle ortadan kaldırabiliriz. Ancak duyuları tümüyle güvensiz ilan etmek, gerçekliğe aykırıdır.

Diyalektik, Doğada (dolayısıyla toplumda) başından beri var olan durumun adıdır. "Düşünmenin diyalektik devinmesi" Hegel’e göre olabilir, ama gerçekçi diyalektiğe göre olmaz. Maddeden bağımsız bir düşünme devinimi, düşünme diyalektiği yoktur. Marxistlerin çoğu diyalektik adına yanlışlar yapmaktadır. Örneğin GyörgyLukács'tan başlayarak Batı Marksizm'i, diyalektiğin yalnızca toplumla ilgili olduğunu savunadurdu, “Doğanın diyalektiği”ni yadsıdı. Doğanın diyalektiğini savunan Engels ise, “Bütün jeoloji bir sıra inkâr edilmiş inkârlardır, yıkılmış eski formasyonların ardından yeni formasyonların gelişidir” diyerek mistik üç aşamalı gelişme anlayışını Doğaya uyguladı.

"Çelişki" teriminin birçok anlamı vardır, hepsini özdeş görmek yanlıştır. Diyalektik sistemde çelişki; bir varlığın (sürecin) içinde iki karşıtın bir arada var olması, sürecin sonuna değin değişik yoğunlukta mücadele etmeleri anlamında kullanılmaktadır. Günlük dilde iki süreç arasındaki çatışma da (sürekli olmaz bunlar, bir süre sonra yardımlaşmaya dönebilir) "çelişki", ya da "dış çelişki" olarak adlandırılmaktadır. Bu adlandırmanın, diyalektikte sözü edilen "çelişki" kavramıyla ilişkisi yoktur. İki ya da daha çok süreç arasındaki çatışma ya da yardımlaşmanın, diyalektik sistemde "etkileşim" olarak adlandırılması gerekir.

Kimi kaynaklarda geçen diyalektiğin üç (bazen dört) yasası, Marxistlerce birbirinden kopuk olarak ele alınmaktadır. Oysa "nicelikten niteliğe geçiş" ve "olumsuzlamanın olumsuzlaması" denen durumlar çelişkiden (karşıtlar mücadelesinden) ve etkileşimden bağımsız değildir. Onlar çelişki ve etkileşimin değişik görünümleridir. Örneğin, bir süreç, çelişkiden ötürü nicel değişiklikler geçirir. Çelişki uzlaşmazlık aşamasına ulaştığında nicel değişiklikler biter, nitel değişme başlar. Üç aşamalı gelişme kuramı, gerçekçi diyalektikte yer almaz. Süreç içinde olumlama ve olumsuzlama hep bir arada olur, ayrı aşamalar değildir. Olumlama-olumsuzlama çelişkisi uzlaşmazlığa vardığında, süreçle birlikte olumlama ve olumsuzlama da sona erer. Bu durum olumsuzlamanın olumsuzlamasıdır, nitel değişmedir, yeni bir sürecin başlangıcıdır.

Bazı durumlar için “diyalektik süreç” sözü kullanılıyor. Diyalektik olmayan süreçler de mi var? Diyalektik bütün evreni açıklıyorsa, "diyalektik olmayan süreç"in olmaması gerekir. Tüm süreçler ve oluşlar diyalektiktir. "Süreç" ya da "oluş" sözcüklerinin önüne "diyalektik" sözcüğünün konması, durumu gizemlileştirmekten öte boş söz etmektir.

Gerçekçi diyalektik mantık, diyalektik yöntem, diyalektik düşünme; dünyayı gerçekte olduğu gibi anlamamızı sağlayabilen yol göstericilerdir. Yeter ki onu doğru anlayalım doğru uygulayalım. Genellikle gördüğümüz yarım yamalak, az bilgiyle uygulanan şey diyalektik değildir.

---

1) Süreç: Durumdan duruma geçen varlık.

2) Oluş: (olu, oluşum) bir gerçek varlığın ya da bir gerçek varlıklar bütününün, bir durumdan başka bir duruma geçmesi, olay ya da eylemler dizisi.

 

KAYNAKÇA

Özdemir, Alişan (2016). Yeni Diyalektik Mantık, İstanbul: Yaba Yayınları.

Ollman, Bertell (2006). Diyalektiğin Dansı, İstanbul: Yordam Kitap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.