Mahmut Boyuneğmez
Muhakemenin (akıl
yürütmenin) iki temel yöntemi, tümevarım ile tümdengelimdir. Gözlenenlerden,
olaylardan genel ve kapsayıcı ilkelere, genellemelere, yasalara ulaşma yoluna,
tümevarım denir. Genel ilkelerden özel, tekil olanlara, örneklere, olaylara
ulaşma yolunu ise tümdengelim olarak adlandırırız. Tümevarımda (indüksiyon),
deney ve gözlem yoluyla varılan sonucun bundan sonra da her gözlem ve deneyde gerçekleşeceği
beklenir, fakat varılan sonuç kesin doğru sayılamaz. Ulaşılan sonucun
yanlışlanabilme özelliği vardır. Tümdengelimci (tam eş anlamlı olmasa da
dedüktif) akıl yürütmede ise, başlangıç öncülleri doğru ise, akıl yürütmenin
sonucu kesin doğrudur.
Bilim tarihinde
Boyle-Mariotte yasasının bulunuşu, deneysel gözlemlerin tümevarımla
soyutlanmasına bir örnektir. Boyle yasasına göre, sıcaklıklar sabit tutulduğu
sürece, belirli ölçüde alınan bir ideal gazın hacmiyle basıncının çarpımı
sabittir. Matematiksel bir anlatımla, P.V=k (P, gazın basıncını, V gazın
hacmini, k ise gaz sabitini temsil eder). Yani ideal gazın hacmi azaldıkça,
basıncı artar ve tam tersi de geçerlidir.
Toplumbilim
araştırmalarında, evreni temsil eden örneklemdeki araştırma sonucu, evrene
genellenir. Burada bazı olaylardan yola çıkılarak, tüme dair bir genelleme
yapılmaktadır.
Tümdengelim yöntemini bir
yasadan, tekil bir olay hakkında çıkarım yaptığımızda kullanırız. Örneğin bütün
madenler, ısıtılınca genleşir. Bu genel ilkeden, bakır ısıtılınca genleşir
önermesini çıkarırız.
Hipotetik-dedüktif akıl
yürütme modeli, indüktif ve dedüktif akıl yürütmeyi içeren ve bunların
birbirini beslediği bir yöntemdir. Doğa bilimlerinde kullanılan deney, gözlem,
hipotez oluşturma ve sınama mekanizmaları, hipotetik-dedüktif model kapsamında
yer alır.
Araştırmalarda-incelemelerde
kullanılan diğer iki yöntem analiz ve sentezdir. Analizde, bir bütün/sistem,
süreç ya da nesne, bileşenlerine, öğelerine ayrılarak işlevleri, etkileşimleri
ve ilişkileri incelenir. Sentezde, bileşenlerin/öğelerin etkileşimleri ve
ilişkileri incelenerek, sistemin yapılanışı, eş deyişle düzeni ve işleyişi
hakkında bilgiler oluşturulur.
Analiz ve sentez yollarının
kullanımına güzel bir örnek William Harvey’in (1578-1657) 80’den fazla farklı
hayvan türü üzerinde yaptığı diseksiyon (vücudu açarak inceleme, teşrih)
çalışmalarıyla kan dolaşımının esaslarını saptamasıdır.
Başka bir akıl yürütme
yolu/yöntemi olan retrodüksiyon, gözlemlerin, gözlem dışı kalan nesne, süreç
veya kavramlar tasarlanarak açıklanmasını sağlayan bir çıkarım biçimidir.
Örneğin 1840’lara gelindiğinde Uranüs adlı gezegenin yörüngesinde öngörülenden
farklı bir sapma vardı ve bu sapmayı keşfedilmemiş bir gezegenin oluşturduğu
yönünde bir düşünce şekillenmişti. Bu gezegenin yörüngesi, teleskopla
keşfedilmeden önce matematiksel olarak hesaplanmıştır. Uranüs’ün yörüngesindeki
sapma, gözlem dışında kalan yeni bir gezegenin var olduğu öngörüsüyle birlikte
açıklanmıştır.
Analoji, başka bir akıl
yürütme yöntemidir. Analojide, iki olay, olgu, nesne ya da süreç arasındaki bir
veya birkaç benzerlik üzerinden diğer yönlerinde benzeyebileceği varsayımı
yapılır. Örneğin dünyanın atmosferi vardır ve üzerinde canlılar yaşar. Mars’ın
da bir atmosferi vardır. Bu analojiyle Mars üzerinde canlıların yaşıyor
olabileceği çıkarımı yapılabilir. Analojide, benzetilenler arasındaki ortak ve
farklı özelliklerin sayısı, ortak özelliklerle sonuçta var olduğu ileri sürülen
özellik arasındaki ilişkinin kuvvet derecesi, ulaşılan bilginin doğruluk
derecesini artırabilir ya da azaltabilir.
Hegelci üçleme olarak
adlandırılabilecek olumlama-olumsuzlama-sentez şeklindeki akıl yürütmeye, idealist diyalektik yöntem denebilir.
Örneğin özdeşlik ile farklılık, tez-antitez olarak dikkate alınırsa, değişim
sentez (bireşim) olarak kavranmaktadır. Fakat bu akıl yürütme yolu/yöntemi
kurgusaldır, idealisttir. Çünkü özdeş olmak ile farklı olmak düşünsel olarak
soyutlanmış iki kavramdır. Bu iki kavram arasındaki karşıtlık/çelişki
düşünceler alanında bulunur. Gerçeklikte olan ise değişimdir. Özdeş olan,
görece değişmeden kalan özellikler olarak, faklılık ise bazı özelliklerinde
değişen olarak düşüncede karşıtlaştırılır. Nesnel gerçeklikte var olan değişim
içerisindeki bir nesne, bazı yönlerden görece değişmeden özdeş kalan özelliklere
sahip olarak soyutlanırken, diğer bazı yönlerden farklılaştığı düşünülür. Bize
göre buradaki karşıtlık/çelişki kurgusal/düşünseldir ve nesnel gerçekliğe ait
değildir.
Buraya kadar kısaca
değindiğimiz bazı yöntemler, doğa ve
toplum bilimleri alanlarında yapılan araştırmalarda kullanıldığı kadar, günlük
yaşamda “sıradan” insanların da başvurduğu akıl yürütme ve inceleme yollarıdır.
Bilimsel faaliyetlerde bu yöntemlerin kullanımı daha özenle/titizlikle yapılır.
Peki Marx’ın incelemelerinde
kullandığı yöntemler nelerdir?..
Ollman, Marx’ın soyutlamalarının değişim örüntüleri ve etkileşim türlerini
barındırdığı için başkalarının yaptığı soyutlamalardan ayrıldığını belirtir.
Marx, süreçleri farklı “uğrak”larını değerlendirerek; ilişki/etkileşimleri,
aldıkları farklı görünümler olan “biçim”leri içerisinde inceleyerek soyutlar.
Soyutlamalarının zamansal kapsamı, ilişkilerin tarihi ve potansiyel
gelişimini anlatırken, uzamsal kapsamı, süreçlerin taşıdığı ilişki ve
etkileşimlerin sınırını ifade eder.
Soyutlamalarında Marx,
farklı genellik düzeylerinde çalışır. Bu genellik düzeyleri Ollman’a göre
şunlardır: i) Herhangi bir insana veya duruma mahsus olan ilişkiler, ii)
İnsanlardaki, etkinliklerindeki ve ürünlerindeki son 20-50 yıl içerisinde ortak
olan ilişkiler/süreçler, iii) Kapitalist toplumdaki ilişkiler/süreçlerin
görünümü ve işleyişi, iv) Sınıflı toplumlar düzeyi, v) İnsan toplumu, v)
Hayvanlar âleminin genellik düzeyi, vii) Maddi doğa düzeyi.
Konumlanma noktasının
(vantage point) soyutlama sürecinde değiştirilmesi ise, aynı ilişkiye farklı
taraflardan bakılmasını veya aynı sürece farklı uğraklarından hareketle
yaklaşılmasını, başka bir deyişle farklı perspektiflerin kullanılmasını
anlatır.
Ollman, Marx’ın soyutlamalar
yaparken kullandığı bu yöntemleri, diyalektik yöntemin kapsamında
değerlendirir. Bize göre, toplum bilimlerinin geniş alanında soyutlamalar
yaparken dikkate alınması/izlenmesi gereken bu düşünme biçimleri, bilimsel/realist düşünme yöntemleri dâhilinde
görülmelidir.
Soyutlama sürecinde
kapsamın, incelenen gerçeklik kesitine göre geniş ya da dar tutulmaması
gerekir. Özel/dar bir genellik düzeyinde yapılan soyutlamaların, daha
genel/geniş diğer bir genellik düzeyinde de geçerli sayılması yanıltıcıdır. Tek
bir perspektifin kullanılması ya da bir/birkaç perspektifin incelenen
ilişki/süreçlerin özsel yanlarını gizlemesi veya çarpıtması da yanlış
kanaatlerin/sanıların (doxa) oluşumuna yol açmaktadır.
Toplum bilimleri alanında
realist/bilimsel düşünme yöntemleri arasında, soyutlama süreçlerinde
ilişki/etkileşimlerin kapsamını doğru belirleme, farklı genellik düzeylerinde
soyutlamalar yapıldığının farkında olma, perspektifsel soyutlama yöntemlerine
ek olarak, tümevarım, tümdengelim, analiz, sentez, analoji, karşılaştırma gibi
yöntemler de kullanılır. Ollman’ın Marx’ın araştırma-incelemeleri sırasında
kullandığını saptadığı yöntemler, doğa ve toplumbilimleri için kullanılabilecek
yöntemlerdir. Doğa bilimleri alanında, deney/gözlem verilerinden
hipotezlere/teorilere doğru yapılan soyutlamalarda, süreçlerin/etkileşimlerin
belirli bir kapsamda değerlendirilmesi, maddenin organizasyon düzeylerine
karşılık gelen belirli bir genellik düzeyinde çalışılması ve
süreçlerin/ilişkilerin belirli açılardan yaklaşılarak yorumlanması söz
konusudur. Örneğin daha önce değindiğimiz Boyle yasasının bulunuşu, gaz dolu
bir silindirin hacmi ile basıncı arasındaki ilişkinin araştırılması sırasında,
bu hususlar geçerlidir. Peki bunlara neden “diyalektik yöntem” diyelim?..
Kanımızca diyalektik, nesnel gerçekliğin mantığı olduğundan, bu kavramı bir
yöntemi anlatmak için kullanmak kafa karıştırıcıdır. Diyalektik, ontolojik bir
nitelikler/örüntüler toplamıdır, yöntemsel bir yaklaşım değildir.
Marx’ın ya da diğer bilim
adamlarının incelemeleri sırasında kullandığı realist düşünme yöntemlerini,
uygun durumlarda günlük hayatımızda ve araştırmalarımızda kullanmamız,
ulaşacağımız bilgilerin doğruluğunu sağlayacaktır.
Peki Marx’ın Kapital'in
Almanca 3. basıma son sözde yazdığı şu cümleleri nasıl okumalıyız?..
"Benim diyalektik
yöntemim, Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtıdır da.
Hegel için insan beyninin yaşam-süreci, yani düşünme süreci —Hegel bunu
"Fikir" ("Idea")
adı altında bağımsız bir özneye dönüştürür— gerçek dünyanın yaratıcısı ve
mimarı olup, gerçek dünya, yalnızca "Fikir"in dışsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Benim için ise
tersine, fikir, maddi dünyanın insan aklında yansımasından ve düşünce
biçimlerine dönüşmesinden başka bir şey değildir.” (Marx, Kapital 1. Cilt)
Burada Marx “yöntem” (İng. method)
kelimesini kullansa da, materyalizm ile idealizm arasındaki karşıtlıktan
bahsetmektedir. Kendi materyalist perspektifi, yaklaşımı ile Hegel’in idealist perspektifi,
birbirinin tam karşıtıdır. Bu perspektiflerin barındırdığı diyalektik mantığın
ise aynı ya da örtüşen yanları vardır. Örneğin çelişki, karşıtların birliği ve
mücadelesi, niceliksel birikimlerin niteliksel dönüşümlere yol açması örüntüsü
gibi soyutlamalar gerçeklikte olduğu gibi Marx ve Hegel’in kavramsal seti
içerisinde de bulunur. Hegel’in felsefesinde “diyalektik” hem bir akıl yürütme
yöntemi/yolu olarak üçleme şeklinde, hem de gerçekliğin mantığı olarak gözlenir.
Marx’ın idealist üçleme yöntemini kullanmadığı, fakat nesnel gerçekliğin
soyutlanmış mantığına yazdıklarında yer verdiği belirtilmelidir. “Hegel’de
diyalektik baş aşağı duruyor” (Marx) cümlesinin anlamı, Hegelci idealist felsefenin
değişim, dönüşüm, ilişki, etkileşim ve süreçleri gerçekliğin bir mantığı olarak
dikkate alması, fakat bunları idealist ya da “mistik” bir kurgu içerisinde
sunmasıdır.
Bahsedilen son sözde Marx şunu
da yazar: "Diyalektik, tarihsel olarak gelişmiş her toplumsal biçimi
akışkan bir hareket içinde görür (…) özünde eleştirici ve devrimcidir."
İşte bu “akışkanlığa” ve “harekete” ait mantığa diyalektik diyoruz ve onu süreçleri,
ilişkileri, etkileşimleri, hareketleri inceleyerek soyutluyoruz. Marx'ın yazdıklarında/soyutlamalarında
diyalektik yöntemin varlığından değil, diyalektik bir tarzı olduğundan
bahsedilmelidir. Marx, soyutlamalarını yaparken bilimsel/realist düşünme
yöntemlerini kullanır ve gerçeklikteki ilişkileri, etkileşimleri, süreçleri
kavrarken ve sunarken diyalektik bir tarza sahiptir. Diyalektik gerçeklikte bir
mantık olarak vardır ve bu mantığı kavrayacak uygun bir tarzda yaklaşılmalı ve
soyutlamalar yapılmalıdır. Bu diyalektik tarz, gerçeklikteki ilişkileri,
etkileşimleri, süreçleri, değişim ve dönüşümleri yakalamaya çalışır ve
yakaladığı ölçüde de sunar. Diyalektiğin bir yöntem olmadığı çok açıktır.
"Diyalektik" terimi tarih içinde çok çeşitli anlamlarda kullanılmıştır. Hegel'in ve Marx'ın verdiği anlamlar bunlardan ikisidir. Marxistler arasında da bu sözcüğün anlamı az çok farklıdır. İlk çıktığında sözcüklere verilen anlamlar tarih içinde değişebilmekte ve genişleyebilmektedir. Diyalektik teriminin, tarihsel anlamları yanında, günümüz koşullarında genişleyen kapsamını da göz önünde tutarak yeni tanımlamasını ve açıklamasını yapmak gerekir.
YanıtlaSil"Diyalektik" terimi tek başına ele alındığında bir kavramdır. Gerçekliğe-maddeye asal önem verenlerin, dışımızdaki dünyada öteki bakış açılarından farklı ve eksiksiz olarak gördükleri işleyiş biçimin adıdır. Yani Doğanın gerçek ve tam işleyiş biçimi, eksik görüşlerden farklı olduğu için, onlara karşı vurgulamak amacıyla "diyalektik" olarak adlandırılmaktadır. Diyalektik, akıl yürütme biçimi değildir.
Ama genellikle tek başına kullanılmamaktadır. 1- Diyalektik mantık: Temel olarak diş dünyanın işleyiş biçimini adıdır. Bu işleyiş nasıldır: Varlıklar; içlerinde bulunun çelişki (İki karşıt) ve dışarıda olan birbirleriyle etkileşme nedeniyle nicel ve nitel değişmeler geçirir. Eskiden beri anlatılan budur. 2- Diyalektik yöntem (metodoloji): Mantıktan farklıdır, veriler nasıl toplanırsa doğru sonuca varılacağını belirler (Dikkat! Akıl yürütme değildir). Veriler doğru, düzenli ve eksiksiz toplanmazsa doğru ve kesin bilgiye ulaşamazsınız. Ollman'ın anlattığı, savunduğu budur. 3- Diyalektik düşünce: Diyalektik mantık ve yöntembilim kullanarak elde edilen düşünceler sistemi.
Not: "Organon" adını Aristoteles koymamıştır. Sonradan onun yazılarını toplayanlar bu adı vermiştir.
Diyalektik antik dönemde , Sokrates ile başlar. Sokrates sorgular, felsefe bilimi olarak tartışma anlamına gelir. Sokrates savunmasında ; Atinalılara seslendiği konuşmasında insan için en büyük iyiliğin erdem üzerine ve kendisini ve diğerlerini incelediği hayata dair konular üzerine konuşmak olduğunu ve sorgulanmamış ya da üzerin- de düşünülmemiş hayatın yaşanmaya değmeyeceğini ileri sürer . Sokrates felsefeyi sistem olarak ortaya koymamış, daha sonra , Aristoteles felsefeyi sistem olarak ortaya koymuştur. Felsefe tarihinde Tales arke nedir ile kendisine soru sormuş ve kendisi bunu araştırmıştır. Diyalektik felsefi düşünme biçimidir. Antik dönemden beri , sürekli doğa ve varlık tartışılırken fizik ötesi olan düşüncede oluşan kavramları anlatmak için Aristoteles ilk defa fizikötesi ( Olguların ötesini anlatmak için ) Metafizik kavramını ortaya çıkarmıştır. Sonraki dönemlerde , önermelerin kabulu için tümdengelim (genel anlamı olan ) , tümevarım (tekil olanlar) önermeleri felsefede önerme ve sorularda izlenen yol olmuştur. Başta Aristoteles olmak üzere temel kavram '' varlık '' üzerine üretilmiştir. Aristoteles düşünce şeklini kuramı olan mantığı ilk defa sistem olarak ortaya koymuştur. Bu temel felsefi olan düşünceler , diyalektiği yeniden evrilmeye başlatmış , mantıklı düşünmeye esas olan da diyalektik düşünceyi günümüze kadar genişletmiştir. Ortaçağ döneminde felsefe büyük zarar görmüş , hristiyanlık ve diğer tek tanrılı dinler kendilerini kabul ettirebilmeleri için felsefeye adeta zulüm etmişlerdir.
YanıtlaSilDiyalektiğin kelime anlamı tartışmadır. Felsefede varlık ontoloji , bilgi epistomoloji. olması gereken ilen olan arasıdaki ilişkide Aksiyolojidir. . Diyalektik ilk olarak Sokrates tarafından belirgin olarak ortaya çıkarılmıştır. Esas baslangıcıda sofistlerin retorik olarak yani konuşma ile başladığı düşünülür. Sokrates de bir sofist dir başlangıçta ama sofistlerin bilgi hakkındaki bilgiye ulaşılamaz düşüncesinden sonra sofistlerden uzaklaştığı bilinir. Diyalektik felsefe okullarında kullanılmıştır. Aristotelede en önemli şey pratik felsefedir. Marks Aristolesten çok etkilenmiş bir kişidir. İlk dönem felsefesi daha arı ve durudur. Yeni Platonculukla birlikte teoloji felsefe gibi metafizik olarak felsefeyi adeta yıkıma uğratmıştır. Yeni platonculuğun etkisi ile diyalektikten uzaklaşılmış dogma dinlerin ve tanrının direk olarak kabullenilmesi sorgulama ve tartışmayıda engellemiştir. Hegel idealist felsefenin ayağı olan diyalektik ile ortaya koyduğu düşünceyi ele alan Marks felsefe tarihi ve sosyolojiyide içerik olarak kullanıp Diyalektik Tarihi Materyalizm düşüncesini ortaya koymuştur. Dikkat edilmesi gereken esas noktalardan birisi Sokrates ve Aristoteles in tarihten etkilenmediği ve kullanmadığı ile eleştirilir. İİlk materyalist sayılanlardan Demokritos tan bu yana olan dönemi ele alan Marx tarihi önceki bilginin kaynağı olarak kullanmıştır.
YanıtlaSil