14 Temmuz 2013 Pazar

[İşçi Sınıfının İşsizlik Oranı - Mahmut Boyuneğmez]

Konu: İşsizlik oranının, işçi sınıfındaki gerçek düzeyinin saptanması için bir öneri.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu)’nun “istihdam” tanımına, ücretli-maaşlı, yevmiyeli çalışanların yanı sıra “kendi hesabına çalışanlar”, “işverenler” ve “ücretsiz aile işçileri” kategorileri dâhil edilmektedir. Üretici kooperatifi üyeleri, mesleki bilgi ve görgülerini artırmak amacıyla belirli bir menfaat (ayni ya da nakdi gelir, sosyal güvence, cep harçlığı, bahşiş vb.) karşılığında çalışan çıraklar ve stajyer öğrenciler de “istihdam” halinde olanlar kapsamına alınmaktadır. TÜİK’in “işgücü” olarak değerlendirmeye aldığı kesimse, “istihdam edilenler” ile “işsizlerin” oluşturduğu nüfusu kapsamaktadır.[1] 

TÜİK’e göre bir kişinin işsiz olarak tanımlanabilmesi için, şu üç koşulu birlikte sağlaması gerekmektedir: “Çalışabilir çağdaki nüfusa dâhil olan kişilerden;

a. Referans döneminde bir işi olmayan, ücretli, kendi hesabına veya işveren olarak ‘bir saat bile olsa’ bir işte çalışmayan,

b. Referans haftası ile biten son 3 ay içinde iş aramak üzere, ücretli, kendi hesabına veya işveren olarak çalışmak üzere iş arayan (iş arama kanallarından en az birini kullanmış olan),

c. Referans dönemini takip eden iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar.”[2] “işsiz” sayılmaktadır.

Bu tanımlara ve kıstaslara göre düzenlenmiş Hanehalkı İşgücü Anketi’yle elde edilen veriler, “işsizlik oranının” bulunmasında kullanılmaktadır. “TÜİK-işsizlik oranı”, “işsizler”/“işgücü” formülüyle hesaplanmaktadır. Bunu 2006 yılı verilerini dikkate alarak örneklendirelim: 2006 yılında TÜİK verilerine göre 2 milyon 328 bin kişi “işsiz”, 22 milyon 751 kişiyse “işgücü” olarak görünmektedir. Bu durumda 2 milyon 328 bin/22 milyon 751=%10,2 “işsizlik oranı” olarak sunulmaktadır.

Hesaplanan bu işsizlik oranına, “sahte işsizlik oranı” denmelidir. TÜİK-işsizlik oranını “sahte” olarak nitelendirmemizin iki nedeni bulunmaktadır. Birincisi, işsizlerin niceliği eksik bir biçimde hesaba katılmaktadır. İkincisi, işsizlik oranı hesaplanırken dikkate alınan “işgücü” niceliğine, patronların, esnafların, ücretsiz aile çalışanlarının sayıları da dâhil edilmektedir. Sonuçta “TÜİK-işsizlik oranı”, işçi sınıfının işsizlik oranını yansıtmamaktadır. İşsizlik oranı TÜİK tarafından, gerçekte olduğundan daha düşük düzeylerde gösterilmektedir.

Biz, işsizlik oranı hesaplanırken dikkate alınacak işgücü kapsamına patron sınıfının, geleneksel küçük burjuvazi ve köylü sınıfının büyüklüklerinin dâhil edilmemesi gerektiğini, işgücü olarak sadece işçi sınıfının niceliksel toplamının dikkate alınması gerektiğini savunuyoruz. Sadece işçi sınıfının sahip olduğu metalaşmış işgücüne, proleter işgücü diyoruz. Üstelik işsizlik oranı hesaplanırken değerlendirmeye alınacak işsiz kitlesinin büyüklüğüne, “işgücüne dâhil olmayanlar” kategorisindeki “iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar”ın[3] da eklenmesi gerektiğini öne sürüyoruz.

Dolayısıyla proleter işgücü sayısını bulmak için, “TÜİK-işgücü” sayısından, “kendi hesabına çalışanlar”, “işverenler”, “ücretsiz aile işçileri” olarak adlandırılanların niceliğini çıkarmak gerekmektedir. Proleter işgücü sayısı, ücretli-maaşlı ya da yevmiyeli olarak çalışanların sayısına, gerçek işsiz sayısı eklenerek de bulunabilmektedir. Örnek olarak seçtiğimiz 2006 yılı için, “kendi hesabına çalışanlar” 4 milyon 555 bin, “işverenler” 1 milyon 162 bin ve “ücretsiz aile işçileri” 2 milyon 678 bin kişidir. Bu sayıların toplamı olan 8 milyon 395 bin kişi, işgücünü satmadığından işçi sınıfının nicel büyüklüğüne dâhil edilmemelidir. Çalışan işçilerin sayısı, “TÜİK-istihdam” sayısından bu sayıyı çıkararak ya da doğrudan ücretli-maaşlı ve yevmiyeli çalışanların sayıları toplanarak elde edilebilmektedir. Bu durumda 2006 yılında, 12 milyon 028 bin kişi ücretli-maaşlı ya da yevmiyeli olarak çalışmaktadır.[4] 2006 yılı için işçi sınıfının işsizlik oranı (“gerçek işsizlik oranı” da denebilir) hesaplanırken kullanılması gereken işgücü niceliği, bu sayıya, 2006 yılı için hesapladığımız işsiz sayısının eklenmesiyle bulunur.

İşsiz sayısını daha gerçekçi biçimde hesaplamak içinse, “TÜİK-işsiz” sayısına, “işgücüne dâhil olmayanlar” kategorisine dâhil edilmiş olan “iş bulma ümidi olmayanlar” ve “diğer-iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar”ın niceliğini eklemek gerekir. Örnek olarak dikkate aldığımız 2006 yılında, “iş bulma ümidi olmayanlar”ın sayısı 624 bin, “diğer-iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar”ın sayısı 1 milyon 285 bin olduğuna göre, bu yıl için işgücüne dâhil olmayanlardan toplam 1 milyon 909 bin kişi, yanlış bir biçimde işsizlerin sayısına dâhil edilmemektedir. TÜİK’in “işsiz” sayısı olan 2 milyon 328 bine bu sayı da eklenince, 2006 yılında bulduğumuz işsiz sayısı 4 milyon 237 bin kişidir.

İşçi sınıfının işsizlik oranı, elde edilen işsiz sayısı, işçi sınıfının çalışan ve işsiz olan niceliğine bölünerek hesaplanmalıdır. Bu durumda 2006 yılı için, sınıfın işsizlik oranı, 4 milyon 237 bin işsiz/(12 milyon 028 bin ücretli-maaşlı ve yevmiyeli çalışanlar+4 milyon 237 bin işsiz) hesaplamasıyla % 26.05 olarak karşımıza çıkmaktadır. Tablo’da 2006, 2007, 2008 yılı ve 2009 Ekim ayında Türkiye’de “işgücü” ile işçi sınıfının işgücü durumuna ilişkin veriler ve işçi sınıfının işsizlik oranı yansıtılmaktadır.



2006
2007
2008
2009 Ekim
TÜİK-işgücü (000)
22.751
23.114
23.805
25.319
TÜİK-istihdam edilenler (000)
20.423
20.738
21.194
22.019
TÜİK-işsiz (000)
2.328
2.376
2.611
3.299
TÜİK-işsizlik oranı (%)
10.2
10.3
11
13
Çalışan işçiler (ücretli + yevmiyeli) (000)
12.028
12.534
12.937
13.319
“İşgücüne dahil olmayanlar” içinde “iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” (iş bulma ümidi olmayanlar + diğer) (000)
1.909
1.742
1.850
1.897
Hesaplanan işsiz sayısı (TÜİK-işsiz + “iş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar”) (000)
4.237
4.118
4.461
5.196
Proleter işgücü (Çalışan işçiler + işsizler) (000)
16.265
16.652
17.398
18.515
İşçi sınıfının işsizlik oranı (hesaplanan işsiz sayısı / proleter işgücü sayısı) (%)
26.05
24.73
25.64
28.06

Tablo: 15 yaş üstü işgücü durumu. (Kaynak: TÜİK verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır)

Tabloda da görüldüğü üzere, 2006, 2007 ve 2008 yılında Türkiye’de işsizlik oranı % 10 düzeyinde değildir. Bu oran, % 25 civarındadır. Bu yıllarda TÜİK tarafından her 10 “işgücünden”[5] 1’i işsiz olarak gösterilmekteyse de, gerçekte 15 yaş üzerindeki her 4 işçiden 1’i işsizdir. Türkiye’de bahsedilen üç yılda, her 3 çalışır durumdaki işçiye karşılık, 1 işçi, işsiz durumdadır. Kapitalist Türkiye’de çocuk işçiliği (öğrenim görmesi gerekirken çalışmak zorunda kalan işçi çocuklar) konusuysa bu yazının sınırlarını aşmaktadır.

2009 Ekim ayı verilerine göreyse, sınıfın işsizlik oranı %28 düzeyinde görünmektedir. Krizin etkisiyle %3 düzeyinde bir artışın olduğu anlaşılmaktadır.

Not: Bu yazıda kullanılan veriler TÜİK’in revize ettiği verilerdir. TÜİK’in ADNKS (adrese dayalı nüfus kayıt sistemi)’ni dikkate alarak verilerde düzeltmeler yapmış olmasının, işsizlik oranlarını belirgin biçimde etkilemediğini de belirtmek gerekir.



[1] TÜİK’in “işgücü” tanımı ve bununla ilişkili diğer tanımlamalar için bakılabilecek internet adresi; http://www.tuik.gov.tr

[2] http://www.tuik.gov.tr/isgucu/jsp/body/issizacik.jsp. “Ayrıca, üç ay içinde başlayabileceği bir iş bulmuş ya da kendi işini kurmuş ancak işe başlamak ya da işbaşı yapmak için çeşitli eksikliklerini tamamlamak amacıyla bekleyenlerden iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler de işsiz kabul edilmektedir.”

[3] http://www.tuik.gov.tr Sitede tanımlar şu şekilde verilmektedir: “İşgücüne dâhil olmayan nüfus: İşşiz veya istihdamda bulunmayan kurumsal olmayan çalışma çağındaki nüfustur. İşgücüne dahil olmayanlar aşağıdaki gruplara ayrılmıştır. İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar: Çeşitli nedenlerle iş aramayan, ancak 2 hafta içinde iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişilerdir. İş bulma ümidi olmayanlar: Bölgede iş bulunmadığına veya bölgede kendisine uygun iş olmadığına inandığı ya da nereden iş arayacağını bilmediği için iş aramayıp, ancak iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişilerdir. Diğer: Mevsimlik çalışma, ev kadını olma, öğrencilik, irad sahibi olma, emeklilik ve çalışamaz halde olma gibi nedenlerle iş aramayıp, ancak iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten kişilerdir.” Bu noktada, bütün ev kadınlarını, bütün öğrencileri ve emeklileri vb. işsiz kategorisi kapsamına aldığımız sanılmamalıdır. Belirtilen kesimlerden iş aramayıp, “çalışmaya hazır olan”, “2 hafta içinde iş başı yapmaya hazır olduğunu belirten” kişiler işsiz sayılmıştır. Bu kitle işgücünü satmaya hazır durumda ama çalışmamaktadır. TÜİK’in “işgücüne dâhil olmayanlar” kategorisi kapsamında, mevsimlik çalışma, ev işleriyle meşgul olma, eğitim/öğretime devam etme, emekli, çalışamaz halde olma ve ailevi/kişisel ya da diğer nedenlerle, “iş aramayan ve iş başı yapmaya hazır olmayanlar” da vardır. Ayrıca, Hacer Ansal, Suat Küçükçifçi, Özlem Onaran, Benan Zeki Orbay, Türkiye Emek Piyasasının Yapısı ve İşsizlik, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, Kasım 2000, s.109-112’da, işsizlik olgusu, işsizlere iş aramayıp iş başı yapmaya hazır olanlar eklenerek de değerlendirilmiştir.

[4] http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=25&ust_id=8 - İstihdam Edilenlerin Yillar Ve Cinsiyete Göre İşteki Durumu

[5] TÜİK “işgücüne”, işçilerin yanısıra patronları, esnafları, köylüleri de dâhil edilmektedir. “Kendi hesabına çalışanların” ve “ücretsiz aile işçilerinin” de bir işgücü ya da emekgücü vardır. Ancak bu işgücü ücret karşılığı satılan, metalaşmış bir işgücü değildir. Bu noktada Marx’ın iki saptamasını hatırlamak gerekir. Bir; kapitalizmin gelişirken, küçük burjuvazi için genel bir proleterleşme eğilimi söz konusudur (bkz; özellikle Komünist Manifesto). İki; Kırsal bölgeler/tarım, sanayi için “saklı artı-nüfus” deposu konumundadır (bkz; Karl Marx, Kapital I. Cilt, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınları, Yedinci Baskı, 2004, s. 612). Türkiye’de nispi artı-nüfusun bu “saklı” kısmı, tarımdaki “ücretsiz aile çalışanları”dır. Türkiye’de günümüzde kırsal nüfusun %30’lar düzeyine kadar gerilemiş olması, proleterleşme süreciyle uyumludur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...