17 Mart 2025 Pazartesi

Hüsn-ü kuruntu (wishful thinking)

Mahmut Boyuneğmez

Hüsn-ü kuruntu, kanıta, rasyonelliğe ya da gerçekliğe dayanmayan, bunun yerine hayal edilmesi hoş olan şeylere yaslanarak inançlar oluşturulmasıdır. Hamza Yalçın, “Artan mücadele olanakları ve yaklaşan büyük tehlike” adlı yazısında bunu yapıyor (https://odakdergisi2.com/artan-mucadele-olanaklari-ve-yaklasan-buyuk-tehlike/).

“(…) dünyadaki gelişmeler emperyalistlerin aleyhine ve hatta ezilenlerin lehine devam ediyor. ‘Tek kutuplu dünya’ gerilerken ‘çok kutuplu’ adı verilen daha adaletli bir dünya düzeni oluşuyor” şeklinde yazan Yalçın, BRICS+ ülkelerinin oluşturduğu bloklaşmanın, ABD ve Avrupalı emperyalist ülkelere karşıt bir güç oluşturduğunu ve “dünya güçler ilişkisinde olağanüstü değişmeler” olduğunu belirtiyor. Emperyalist dünya düzeninin “daha adaletli” olacağını boş yere umut ve hayal eden Yalçın, “Batılı neo-liberal güçlerin yenilgisi Batı’da gerçek solun önünü açabilir. Çin’de kamuculuğun ve halkın yaşam düzeyinin yükselmesi, Çin’i sosyal refah ülkesi yapma projesi Batıdaki ve dünyadaki işçi hareketlerinin toparlanması yolunda büyük olanak sunacaktır. Kapitalizm ayakta kalabilmek için işçi haklarına ve sosyal haklara saldırıya ara vermek zorunda kalacaktır” diyor. Kapitalist Çin’e dönük hiçbir dayanağı olmayan beklentilerle düşünüp, “Batı emperyalizminin” gerileyişiyle, Avrupa’da solun yükselişe geçeceğini düşlüyor.

Yalçın şöyle yazıyor: “BRICS ve özellikle Çin’in az gelişmiş ülkelerle girdiği ilişkiler daha eşitlikçi ve karşılıklı gelişmeye daha elverişli bulunuyor.” Oysa Çin, bir emperyalist ülke olarak, az gelişmiş ülkelerle egemenlik-bağımlılık ilişkileri kuruyor ve onları hegemonyası altına almaya çalışıyor.

Biryandan Avrupa’da emekçilerin eylemler içerisinde olduğunu belirten Yalçın, bir yandan da “eylemler Avrupa’da gelişirse Türkiye bundan çok derinden etkilenecektir” diyiveriyor. Bu etkileşimin hangi mekanizmalarla nasıl gerçekleşeceği ise önem taşımıyor, çünkü bir hüsn-ü kuruntu için bunların analizini yapmak gerekmiyor.

“’Otoriterleşme’nin asıl sebebi Batılı güçlerin demokrasi adı altındaki saldırılarıdır” şeklinde yazan Yalçın, aslında neoliberal otoriter kapitalist devletten bahsediyor. Bu konuya dönük yabancılığını “sebep” budur demesiyle belli ediyor. “Emekçiler servetin ve iktidarın dışına düşürüldü” derken, iktidarın kapitalist sınıf ile proletarya arasındaki güç ilişkileri olduğunu kavramadığı görülüyor. Emperyalistler tarafından “AKP iktidarının Türkiye’nin başına bela edilmesi”nden dem vuran Yalçın, burada Türkiye özelinde somut bir toplumsal formasyondaki ilişkileri değerlendirme dışına bir çırpıda atıp, kestirmeden komplocu bir yargıda bulunuyor.

“Sosyalist hareket bu şartlarda etkisizleşmeye devam ederken dinci faşizm iktidara geldi ve örgütlendi” diyen Yalçın, somut durumu Marksist kavramlarla analiz etmediğinden, faşizmin bir kapitalist devlet biçimi olarak Türkiye’de şu anda bulunmadığını anlayamıyor. “Türkiye’de faşistleşme süreci” olarak adlandırılması gereken bir süreçler toplamı yaşanmamış bulunuyor.

Yalçın şöyle yazıyor: “Dünya güçler ilişkisindeki olağanüstü değişmeler sayesinde Türkiye’nin emperyalist sömürü ve egemenlikten kurtulma olanakları artıyor.” Emperyalist ülkeler arasındaki hiyerarşik ilişkilerin değişmesi ve aralarındaki karşıtlıklar/çelişkilerin başkalaşması ile Türkiye gibi emperyalist zincirin zayıf halkası haline gelebilecek ülkelerde çelişkilerin oluşması ve yoğunlaşması, somut analizleri gerektiriyor. Sosyalist bir devrimin “olanaklarının artışı”ndan değil, gerçekleşebilir bir olanak olarak gündemde olduğunu kavramak gerekiyor.

Yazarın onca lafının arasında neredeyse tek bir doğru/gerçekçi cümlesi bulunuyor: “Sol gelişemediğinde onun yerine faşizm gelişiyor.” Bunun anlamı, kriz koşullarında, sosyalistlerin toplumu almaşık politikalar ve sosyalist ideolojiyle buluşturup, hatırı sayılır ölçeklerde örgütlenmeler oluşturamadığında, ırkçı/sağcı/faşist hareketlerin güçlenmesi ve emekçiler üzerinde belli ölçülerde bir hegemonya kurmasının mümkün olduğudur.

Bu eleştirilerimizin yapıcı olarak görülmesini ve karşılıklı gelişmemize yaramasını diliyoruz. 05.10.2023

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]

Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...