Mahmut Boyuneğmez
“KAPİTAL’İ YENİDEN OKUMAK | Kelebek, tırtıl, koza —bu sırayla, Gencer Çakır 1+1 Express, 14 Eylül 2020” künyeli yazıyı eleştirmek gerekiyor. Çünkü bu yazı Kapital’i yanlış okuyor. Eleştirimizi okumadan önce yazıya şu adresten bakılabilir:
1. Metanın/değerin, toplumsal ilişkisel bir
gerçeklik olduğu doğrudur. Değer, ürünün içerdiği toplumsal ortalama gerekli
soyut emek miktarıyla oluşturulur, fakat var oluşu ve gerçekliği için ürünün
değişim ilişkilerine girmiş olması, diğer ürünlerdeki emek miktarlarıyla
karşılaştırmalar içerisinde olması gerekir. Değişim ilişkilerinden/toplumsal
ilişkilerden soyutlanmış, bundan ayrıksı bir var oluşu yoktur değerin. Değerin,
basit ve günlük anlamıyla maddi olmadığı, fakat nesnel bir gerçeklik olduğu
yaklaşımı da doğrudur. Marx'a göre toplumsal ilişkiler de maddi olduğundan,
değer de maddi bir gerçekliktir. Fakat hacmi ve kütlesi olan cisimsel varlık
olarak sıradan/günlük anlamıyla madde ele alındığında, değerin bu
cisimsel/fiziksel maddiliğe sahip olmadığı açıktır. Bu nedenle, değerin, nesnel
olduğunu, yani öznelerin dışında bir var oluşa sahip olduğunu söylüyoruz. Marx
ise, toplumsal ilişkilere de "maddi" der.
2. Değer, kişiler arasında bir "ruh" gibi maddi bağlar kurmaz. "İnsanları birbirine bağlayan “tılsımlı güç” olarak değer kavrayışı Marx’ı siyasal iktisadın değer kavrayışından köklü bir şekilde ayırır" önermesi doğru değildir. Değer, insanları birbirine bağlayan "tılsımlı bir güç" değildir. "Değer kapitalizmde, dünya çapında milyonlarca insanın emek faaliyetlerini birbirine bağlayan kurucu bir güçtür" cümlesi yanlıştır. Tersine insanların emek faaliyetlerinin birbirlerine bağlanması için değişim ilişkilerine girmeleri, değer gerçekliğini oluşturur. Çakır, konuya idealist bir yaklaşıma sahiptir. Çünkü insanlar arası ilişkiler/değişim ilişkileri, değerin var oluşunu getirmektedir.
3. Değeri Marx, Çakır'ın anladığı anlamda "hayalet-benzeri nesnellik" olarak kavramaz. Emek, somut yararlı biçimleri dışarıda bırakıldığında, fiziksel=dar anlamıyla maddi bir şey değildir. Bu anlamda emek, "hayalet-benzeri"dir ve elle tutulur, tartıya vurulur değildir. Fakat Çakır, değeri hayalet gibi fiktif/kurgusal bir şey olarak kavrıyor. Hakikaten, hayaletler nesnel gerçeklikte yoktur ve insan zihninin hayali ürünleridir. Fakat Marx "hayalet-benzeri nesnellik" olarak gördüğü emeği/değeri, bu anlamda kullanmamıştır. "Değer zihinsel bir kavrayış", "ussal ve düşünsel bir gerçeklik", "hayali olan bir gerçeklik" değildir. "Maddi yaşamın derinlemesine incelenmesi sonucunda ulaşılan bir 'gerçek soyutlama'" da değildir. Bir nesnel/geniş anlamıyla "maddi" gerçeklik olan değeri/toplumsal ilişkileri, soyutladığımız ve kavramsallaştırdığımız ise açıktır. Marx'a göre değer/emek, fiktif bir şey değil, hayalete benzer bir şekilde elle tutulur/fiziksel bir şey değildir.
4. "Kapitalizm öncesindeki meta mübadelesinin Marksist emek değer yasası temelinde işlemediği kanısındayım, çünkü “toplumsal bakımdan gerekli emek zaman” denen ölçü henüz yoktur (...) Demek ki, emek gücünün metalaştığı dönem bir tarihsel kırılmaya işaret ediyor. Marksist değer yasası ancak bu tarihsel kırılma ânında geçerli bir yasa olarak işlemeye başlar." Bize ve Engels'e göre, durum böyle değil. Metaların değişim ilişkilerine girmesiyle birlikte, değer büyüklükleri bir ortalama olarak belirmeye başlar. Tarihsel süreç içerisinde metaların değerleri oluşmuştur.
5. "Para sosyal ilişkiler alanı içine gömülü olduğu için İlişki olarak kavranması gerekir. Bu açıdan, deneyim alanı içinde yer almaz; duyusal değil, düşünseldir. Ama paranın gerçekliği düşünce alanı ile sınırlı değildir, deneyim alanı içinden çıkmış ve bu alandan “görece bağımsız” bir varlık kazanmıştır. İnsanları birbirine “yapıştırıp” sosyal ontolojiyi kuran para vazgeçilmez bir araçtır bir yönüyle." Oysa para, evet değişimin aracı olarak toplumsal ilişkilerin ürünüdür. Değişim ilişkilerini sembolize eden paranın gerçekliği, meta üretimi ve mübadelesi ortadan kalktığında yok olur. Para, düşünsel değildir. İnsanları birbirine yapıştırıp, toplumsal var oluşu kurmaz, tersine belirli formdaki toplumsal varoluş/ilişkiler, parayı var kılar. Para, ancak belirli toplumsal ilişkiler içerisinde servettir. Bir ıssız adaya düşen birkaç kişinin yanlarındaki paraların, aralarında bağ kurmaya, ilişki geliştirmeye yol açmaması, bu yazdıklarımızı doğrular.
Değer konusunda detaylı bir incelememizin
okunmasını öneririz:
https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2024/10/deger-ve-emek-deger-teorisi-nedir.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.