Marksist Araştırmalar'da teorik incelemeler, pedagojik metinler ve eleştiri yazıları yer alır.
25 Kasım 2021 Perşembe
Covid-19 ve Sınıfsal Eşitsizlik-Necati Çıtak
24 Kasım 2021 Çarşamba
Belgesel Önerileri
1. Cosmos-Carl Sagan:
2. Yörünge (The Orbit)-BBC:
3. Cosmos: A Spacetime Odyssey:
4. Bazı Videolar:
5. The Elegant Universe:
21 Kasım 2021 Pazar
Sosyal Bilimler Felsefesi-Pragmatizme Doğru\4. Bölüm: Eleştirel Realizm-Patrick Baert
Patrick Baert'in Sosyal Bilimler Felsefesi-Pragmatizme Doğru adlı kitabının 4. bölümü olan "Eleştirel Realizm" başlıklı kısmını, Eleştirel Realizm'i anlamaya yardımcı olacağı inancıyla, okura sunuyoruz. Yazarın Eleştirel Realizm'e getirdiği eleştiriler, şu an için bizim dikkatimizi çekmiyor. Türkçe yazım hatalarının, okur tarafından düzeltileceğine güveniyoruz. Okumak için tıklayın...
Kaynak: Sosyal Bilimler Felsefesi-Pragmatizme Doğru, Patrick Baert, KÜRE YAYINLARI
10 Kasım 2021 Çarşamba
Haluk Yurtsever I Komünizmin Olanakları ve Filizleri
Doğan Ergün'ün hazırlayıp sunduğu Haluk Yurtsever'le Komünizmin Olanakları ve Filizleri adlı sohbeti izlemek için tıklayın...
Büyük Sovyet Ansiklopedisi\Entelijansiya
Maddenin yazarları: A.
AMBARTSUMOV ve L. K. ERMAN
Çeviri: S. Erdem Türközü – Eren Buğlalılar
Esas
olarak karmaşık ve yaratıcı türden kafa emeğiyle ve kültürün geliştirilip
yayılmasıyla profesyonel olarak meşgul olan insanları içeren toplumsal bir
tabaka… İlk olarak yazar P. D. Boborykin tarafından 1860’larda kullanılan
kavram, Rusçadan diğer dillere geçti. Başlangıçta genel olarak eğitimli
insanlara gönderme yapan terim günümüzde bile sık sık bu anlamıyla kullanılır.
Lenin’e göre “entelijansiya” sözcüğü, “genel olarak, tüm eğitimli insanları,
serbest meslek sahiplerini, beden işçilerinden ayrı olarak, İngilizlerin
deyişiyle beyin işçilerini” içerir (Poln. sobr. soch., 5. baskı, 8. cilt, s.
309, not). Entelijansiyanın çeşitli grupları farklı toplumsal sınıflara aittir
ve entelijansiya bunların çıkarlarına hizmet eder, onları yorumlayarak
ideolojik, siyasî ve kuramsal biçimlerde ifade eder.
Entelijansiya
geliştikçe, onun toplumsal ve siyasî bir homojenliğe sahip olmadığı gitgide
daha fazla telaffuz edilir hale geldi. Entelijansiyanın ilk biçimlerinin ortaya
çıkışının ön koşulu, zihinsel işin bedensel işten ayrılmasıydı. Sadece bedensel
işle meşgul olan insanların büyük çoğunluğuna ek olarak, doğrudan üretken işten
özgürleşmiş toplumsal gruplar ortaya çıktı. Yeni gruplar devletin, hukukun,
iktisadî işlerin yönetimi dahil kamusal işleri yönetti ya da sanatlar ve
bilimler alanında çalıştı. Sömürücü sınıflar kendileri için kafa emeği üzerinde
bir tekel oluşturdu. Bununla beraber bu mutlak bir tekel değildi.
Entelijansiyaya dâhil en
erken gruplar ruhban kastıydı. Ortaçağ
boyunca pagan rahiplerin yerini, seçkin üyeleri feodal lordların sınıfına üye
olan Hıristiyan ruhban aldı. Hekimlerin, öğretmenlerin, sanatçıların bazıları
ve entelijansiyanın diğer üyeleri esas olarak serfler ya da köleler ya da özgür
insanların alt tabakasının üyeleriydi. Ortaçağ boyunca gezgin âlimler, öykü
anlatıcıları, öğretmenler ve aktörlerin yanı sıra, kutsal metinlerin uzmanları
-zaman zaman devlete radikal bir biçimde karşı görüşleri savunan insanlar-
ezilen sınıfların entelijansiyası olma rolünü üstlendi. Antikitede ve
Ortaçağ’da entelektüel iş mülk sahibi sınıfın bir ayrıcalığı olarak görüldü.
Bununla beraber o zaman bile, hizmetlerini soylulara satarak hayatlarını
kazanan filozofları, hekimleri, kimyacıları, şairleri ve sanatçıları içeren bir
hizmet entelijansiyası belirdi. Çin’de hizmet entelijansiyası -eğitimli
memurlar- en yüksek toplumsal saygınlığa sahipti ve Avrupa’da merkezileşmiş
devletlerin gelişmesiyle, monarkların entelektüel hizmetçileri, yüksek yönetim
konumlarına ulaştı.
Bilimsel,
edebi ve sanatsal entelijansiya, ve daha az ölçüde, mühendislik ve teknik
entelijansiya Rönesans boyunca, hem entelijansiyanın hem de genel
olarak kültürün dikkate değer bir biçimde seküler hale geldiği bu dönemde,
kayda değer bir gelişme gösterdi. Entelijansiya gitgide artan bir biçimde aşağı
sınıflardan gelir oldu: Örneğin, Leonardo da Vinci bir noterin oğluydu;
Shakespeare, Spinoza, Rembrandt ve Benvenuto Cellini zanaatkâr ve tacir
ailelerden geldi. Rönesans entelijansiyasının eserleri büyük ölçüde feodalizm
karşıtı ve hümanistti. Kopernik, Galileo, Giordano Bruno ve Rabelais gibi bir
dizi entelektüel spekülatif skolastik kültürün çerçevesini aşmaya çabaladı. I.
Campanella, J. Hus ve T. Münzer sömürülen aşağı sınıfların ideologu haline
gelenler arasındaydı. Luther, Rotterdam’lı Erasmus ve Calvin, daha sonraları
Voltaire ve Rousseau gibi yazarlar ve düşünürler Reformasyon ile burjuva
devriminin ideolojik temelini oluşturdu.
Esasında
entelijansiyanın tarihi fiili olarak kapitalizmin pekiştirilmesiyle başlar. Üretici güçlerin artan gelişimiyle
birlikte, hem kafa emekçilerine duyulan gereksinim hem de kafa emekçilerinin
sayısı çoğaldı. Bununla beraber en gelişmiş ülkelerde bile 20. yüzyılın başında
entelijansiyanın iktisadî olarak etkin nüfusun içindeki oranı yüzde birkaçı
geçmedi (1900’de ABD’de yüzde 4). Avukatlar, öğretmenler ve hekimler bu dönemde
entelijansiyanın en büyük gruplarını oluşturdu.
Bununla
beraber, mekanize sanayinin yükselişi, beşeri bilimlerin entelijansiya içindeki
hâkimiyetine son vererek, mühendisler, mekanikçiler ve teknisyenler için bir
talep yarattı. Metaların üretiminde doğrudan ya da dolaylı olarak rol alan
mühendislik ve teknik entelijansiyanın üyeleri, Marx’ın “kolektif emekçiler”
dediği gruba aitti (K. Marx ve F. Engels, Soch, ikinci baskı, 23. cilt, s.
431, 516-17; 26. cilt, 1. kısım, s. 138, 421-22). Bununla beraber, Marx
mühendislerin ve teknisyenlerin, üretim yapan işçileri denetlemelerini mümkün
kılan, özel bir konumu olduğunu da not etti. Entelijansiyanın devlet-yönetim
aygıtında çalışan kısmı, doğrudan ya da dolaylı olarak emekçi insanların
bastırılmasını ve ezilmesini sağlayan işlevleri yerine getirir.
Entelijansiyanın ikircikli toplumsal konumu, entelijansiyanın “bağlantıları ve
dış görünüşleri vs. itibariyle kısmen burjuvaziye, kapitalizmin gitgide artan
bir biçimde entelektüeli bağımsız konumundan yoksun bıraktığı, kiralık işçilere
dönüştürdüğü ve yaşam koşullarını düşürmekle tehdit ettiği ölçüde de ücretli
işçilere” ait olduğuna işaret eden Lenin tarafından da belirtildi (Poln. sobr.
soch., beşinci baskı, 4. cilt, s. 209).
Tekel-öncesi
kapitalizm döneminde entelijansiyanın kayda değer bir kısmı, büyük
burjuvazi de dahil, burjuvazinin saflarına yükseldi. Çünkü uzmanların
hizmetlerine olan talep sınırlı arzı fazlasıyla aşmıştı; entelijansiya
kapitalistlerden, diğer toplumsal ve iktisadî faydaların yanı sıra ciddi
ödemeler elde etme fırsatına sahip oldu. Aynı zamanda entelijansiyanın safları
toplumun ayrıcalıklı tabakasından insanlarla şişti (örneğin Batı Avrupa, Rusya
ve Polonya’daki soylu kökenli entelijansiya). Bütününde, kapitalizmin ilk
aşamaları boyunca entelijansiyanın proleterleşmesine yönelik eğilim, daha
sonraları entelijansiyanın burjuvaziye yükselmesi eğilimi tarafından geçersiz
kılındı.
Her
ne kadar kapitalizmin erken dönemlerinde bile entelijansiyanın çoğunluğu ücret
için çalıştıysa da onun üyelerinin kayda değer bir miktarı (örneğin, 1870’de
ABD entelijansiyasının yüzde 37,5’i) bağımsız girişimcilerdi. Avukatların ve
doktorların çoğunluğu bağımsız girişimcilerdi. Bu görüngü, günümüzde bile
burjuva sosyologlar ve istatistikçiler tarafından sık sık tüm entelijansiyaya
uygulanan “serbest meslekler” ifadesine yol açtı. Uygulamada, erken kapitalizm
dönemindeki entelijansiyanın çoğunluğu ara toplumsal tabakaya (sloi) aitti.
(Kavramı, Marxist yazında sağlam bir biçimde kurumsallaşmış hale gelen prosloika [ara
katman/intermediate stratum] ile karşılaştırın.)
Bir
dizi etmen entelijansiyanın büyük bir kısmının neden burjuva ya da küçük
burjuva dünya görüşünü savunduğunu açıklar: mühendislik ve teknik
entelijansiyanın girişimcilere yakınlığı; üretim işçileriyle bağlantılarının
zayıflığı; yalnız çalışma eğilimleri; bunun yanı sıra entelijansiyanın birçok
üyesinin işçi kitlelerininkinden ciddi bir biçimde yüksek olan gelir düzeyi ve
entelijansiyanın birçok mensubunun burjuva yaşam biçimi. “Bir seçkin” olma
bilinci erken kapitalist dönemde entelijansiya arasında fark edilebilir hale
gelerek, bu durum entelijansiyanın zihinsel emek üzerindeki fiili tekeli ve
onların saflarına katılmanın zorluğu ile pekiştirildi. Aynı zamanda
entelijansiyanın içinden, sahip oldukları burjuva ideolojisini aşıp işçilerin
çıkarlarını savunan devrimci-demokratik unsurlar da çıktı. Entelijansiyanın en
ileri temsilcileri toplumsal gelişmenin nesnel yasalarını kavrayan, bilinçli
bir sosyalist bakış açısı geliştirerek bunu işçi sınıfına tanıttı. Marx,
Engels, Lenin, işçi hareketinin ve sosyalist hareketin diğer birçok
şahsiyetleri bu yolu benimsedi. Kapitalist çağın bilim insanları, mucitler,
yazarları ve sanatçıları insan kültürünün hazinesine muazzam bir katkıda
bulundu.
Emperyalizm çağında, fazlasıyla mekanize hale gelen
sanayinin evrensel gelişimiyle, özellikle de bilimsel ve teknik devrimin
başlamasıyla, entelijansiyanın büyümesi keskin bir biçimde hızlandı. Bu durum,
üretimde ve bir bütün olarak ekonomide fiziksel olmayan emeğin öneminin
artmasının yanı sıra, nüfusun eğitim düzeyinin yükselmesiyle de ilişkiliydi.
1970’te ABD’de entelijansiya, iktisadî olarak etkin nüfusun yaklaşık yüzde
20’sini -sürekli artan bir oran- oluşturuyordu. Daha az gelişmiş ülkelerde
iktisadî olarak etkin nüfusun entelijansiyaya ait olan oranı, her ne kadar o da
artıyor olsa da kayda değer ölçüde daha düşüktür. Entelektüel emeği içeren
meslekler ve işler artık ayrıcalıklı konumlarıyla öne çıkmıyorlar. Günümüzün
entelijansiyası sadece toplumun mülk sahibi tabakasından değil, aynı zamanda
gitgide artan bir biçimde emekçi tabakasından da çıkıyor.
Üretimin
mekanizasyonu ve otomasyonu, bilimin gayretli bir biçimde gelişmesi,
mühendislik ve teknik entelijansiyanın ve her şeyden öte, sayıları yaklaşık
olarak her on yılda bir ikiye katlanan bilimsel personelin özellikle hızlı bir
şekilde büyümesine neden oldu. Bu gruplar en gelişmiş ülkelerde, hâlihazırda
tüm entelijansiyanın üçte biri ila yarısını oluşturur. Mühendislik ve teknik
personel (tüm çalışanların yüzde 30-50’si ya da daha fazlası) belli başlı
tekelci şirketlerde ve sermayesi oldukça organik olan sanayinin birçok modern
kolunda (örneğin, elektronik, roket, nükleer ve kimya sanayileri, araç gereç
imalatı ve elektronik bilgisayarların üretimi ve kullanımı) özellikle
önemlidir.
Kapitalistin
sermayeye sahip olma ve onu işletme işlevleri ayrılırken, şirket yönetiminin
karmaşıklığı arttı ve kapitalist rekabet yoğunlaştı. Bu duruma entelijansiya
içindeki idareciler (yöneticilerin) ve diğer yüksek düzey memurlar ile onların
çalışanlarının -mühendisler, iktisatçılar, sibernetikler ve matematikçiler-
oranının istikrarlı büyümesi eşlik etti. Devlet kapitalizmine, tekelci
kapitalizme ve şişkin devlet bürokrasisine yönelik artan eğilimle birlikte
entelijansiya bürokratikleşti: yani, entelektüellerin gitgide büyüyen bir oranı
kendisini devlet yönetimindeki, devlet şirketlerinin yönetimindeki ve hükümet
hizmetlerindeki bürokratik konumlarda buldu. Bilim insanları ve diğer türlerden
entelektüeller dâhil, entelijansiyanın önde gelen birçok üyesi, daha önceleri
sadece hukukçuların hizmetlerini kendisine çeken burjuva hükümetlerine hizmet
etmeye yöneldi.
Proletaryanın
sınıf mücadelesinin bir sonucu ve üretim gereksinimleriyle bağlantılı olarak,
bir dizi kapitalist ülke, emek gücünün maliyetinin bir parçası olarak tıbbi
hizmetler, eğitim ve diğer toplumsal gereksinimler için fonlar tahsis etti. Bu
durum hekimler ve öğretmenler gibi, toplumun üst tabakasına hizmet ettikleri
kadar olmasa da, doğrudan nüfusun geniş kitlelerine hizmet sunan benzer
entelijansiya gruplarının büyümesine yol açtı. Entelijansiyanın artçı grubu
-yani, öğrenciler- özellikle hızlı bir büyüme yaşadı. 1950’de dünya öğrenci
nüfusu toplam 6,3 milyonken, 1968’de 23,1 milyondu.
Kitle
iletişim araçlarının (televizyon, sinema, radyo ve basın) büyümesi, siyasî
örgütlerin kitlesel alıcılara göre yeniden uyarlanması, “kitle kültürü”nün
yayılması ve hâkim çevrelerin ideolojik mücadeleyi etkinleştirmesi, bir “bilgi
endüstrisini” doğururken, sanayi ürünlerinin üretilmesine, özellikle de
kullanımıyla dağıtımına katılan geniş entelektüel gruplarının (gazetecilerin,
siyasî partiler için propagandacıların, sosyologların ve psikologların) önünü
de açtı. Bu görüngü, giderek daha fazla sayıda entelektüelin işinin her geçen
gün standart ve kitlesel hale geldiğini göstererek, statülerinin ve özel
oldukları hissinin yok oluşuna işaret eder. Çağdaş kapitalizm altında,
hukukçular gibi belirli ayrıcalıklı gruplar önceden sahip oldukları
seçkinliklerini de yitirdi. Aktörlerin, sanatçıların ve müzisyenlerin sayısı
göreli ya da -bazı örneklerde olduğu gibi- mutlak bir biçimde gerilemektedir.
Dinin etkisinin gerilemesiyle birlikte, ruhbanlık mesleğinin toplumsal saygınlığı
ve çekiciliği söndü ve din profesyonellerinin sayısı azaldı. Diğer yandan
emekçi insanları endoktrine etmek için daha sofistike teknikler kullanan toplum
mühendisliği ve halkla ilişkiler gibi yeni meslekler ortaya çıktı.
Çağdaş kapitalist
koşullar altında entelijansiyanın üyeleri çeşitli toplumsal sınıflara bölündü. Sürekli olarak güçlenen esas
eğilim, entelijansiyanın proleterleşmesi yönündedir. Bu, her şeyden önce, büyük
bir çoğunluğun (yüzde 80-90) ücretli emeğe kaymasında yansımasını bulur. Tam da
bu nedenle, her ne kadar iki kavramı eşanlamlı olarak ele almak doğru değilse
de, entelijansiya sık sık büro emekçileri (sluzhashchie) kavramıyla
özdeşleştirilir. Entelijansiyanın, işverenlere emeğini satan ve kapitalist
sömürüyü deneyimleyen ücretli üyelerinin çoğunluğu işçi sınıfı içinde asimile
olma eğilimindedir. Üretim teknolojileri alanında çalışan entelektüellerin
neredeyse tamamı, avukatlar ve doktorların sağladığı türden hizmetler sunan
entelektüellerin de çoğunluğu ücret karşılığı çalışır.
Entelijansiyanın
biçimsel olarak bağımsız kalan, ofis ve muayenehane sahibi olmaya devam eden
üyeleri bile, banka kredileri yoluyla, müşterilerinin doğası gereği ya da iş
talimatlarının yapıldığı sistem sayesinde kendilerini gitgide artan bir biçimde
büyük sermayeye tabi olmuş halde buldu. Bu gruplar için kullanılan “serbest
meslekler” kavramı anakronik hale geldi. Entelijansiyanın bazı üyeleri ücretli
işi özel çalışmayla birleştirdi ve böylece konumlarının ikililiğini ve
karşıtlığını yoğunlaştırdı. Entelijansiyanın saflarından “iş insanları” olarak
nitelenen ve düzinelerce ya da yüzlerce uzmanın ücret karşılığı çalıştığı,
hukuk firmaları, özel klinikler ve bilimsel araştırma şirketleri gibi kendi
profesyonel şirketlerini oluşturan uzmanlar ortaya çıktı. Eğitimin ve genel
kültürün toplumsal ve iktisadî öneminin artışıyla birlikte, belirli entelektüel
mesleklerin toplumsal saygınlığı büyüdü ve uzmanların toplumda yükselmesi için
daha büyük fırsatlar ortaya çıktı.
Entelektüellerin
bireysel çalışmasının yerini büyük gruplar içinde çalışması alırken, onun
başlıca kesimi ile işçi sınıfının yakınlaşması eğilimi de buna eşlik etti.
Mühendisler ve teknisyenler yüksek nitelikli işçilerin işlevlerini öncesine
kıyasla daha sık bir biçimde yerine getirerek, doğrudan montaj hattında ya da
makine başında çalışır oldu. Entelijansiyanın proleterleşmesi, maddi konumunun
işçi sınıfınınkiyle benzerliğiyle de dışa vuruldu. Entelijansiyanın alt
tabakasına, çoğu zaman nitelikli ya da yarı nitelikli işçilerden daha az ücret
ödendi ve bedensel emeği içermeyen bir dizi meslek, işsizlikten ciddi bir
biçimde etkilendi. Entelijansiyanın üst ve alt tabakalarının yaşam standartları
arasında büyüyen bir uçurum bulunmaktadır. Bununla beraber entelijansiyanın
proleterleşmesi statik bir durum değil, bir ülkenin iktisadî kalkınma düzeyiyle
çeşitlilik gösteren bir süreçtir. İleri kapitalist ülkelerdeki kapitalist
girişimcilerin entelijansiya içindeki oranı yüksek değildir (yaklaşık yüzde 5).
Uzmanlaşmış yöneticiler, emeklerinin değerinin çok üzerindeki yüksek ücretleri
ve kârdan aldıkları payları itibariyle burjuvazinin bir parçası olarak ele
alınmalıdır. Gelişmiş ülkelerde entelijansiyanın yaklaşık olarak yüzde 5-10’u
bağımsız olarak çalışır, işçi çalıştırmaz ve küçük burjuvaziye aittir.
Daha
az gelişmiş kapitalist ülkelerde entelijansiya sayıca daha azdır. Bunların
içindeki belirli gruplar, özellikle de mühendislik ve teknik işçiler bilgi
üzerindeki tekellerinden yararlanmakta, üretim araçlarının sahipliğini elde
ederek burjuvazinin saflarını şişirmektedir. Son yirmi otuz yılda entelijansiya
bürokratik burjuvazinin esas oluşum kaynağı oldu. Bu sınıfın üyeleri, bir dizi
genç ulus-devletin idare aygıtının üst makamlarını elinde bulundurup resmî
konumlarını kişisel zenginleşmeleri için kullandılar. Daha sabit toplumsal
iktidar yapılarına sahip gelişen ülkelerde (Hindistan, Iran ve Türkiye) devlet
hizmetinin alt düzeylerindeki entelijansiyanın birçok üyesinin (örneğin
öğretmenlerin) yaşam biçimi proletaryanınkine benzerdir. Entelijansiya
içerisindeki ilerici memurlar gibi devrimci-demokratik gruplaşmalar, çoğu zaman
ulusal devrimlerin başında belirir ve eski burjuva-feodal yönetici grubu
iktidardan uzaklaştırır.
Entelijansiyanın emeğin
toplumsal örgütlenmesindeki rolü,
onun burjuvaziye tabiiyeti tarafından belirlenir. Entelijansiyanın sadece küçük
bir kısmı hakikaten yaratıcı bir iş yaparken, çoğunluğun işi öncelikli olarak
verilen görevlerin yerine getirilmesini içerir. Bu eğilim yansımasını
teknisyenler, laboratuar işçileri, hemşireler, tıbbî yardımcılar ve alt düzey
memurlar gibi orta ve alt düzeyden uzmanların görece sayısının büyümesinde
buldu. Örneğin ABD’de 1900’de her 11 hekim için bir hemşire bulunurken 1967’de
her hekim için üç orta ya da genç tıbbî personel bulunuyordu. 1950’ye doğru
ABD’deki laboratuar işçilerinin sayısı yaratıcı bilim işçilerinin sayısını
aştı. Entelijansiyanın profesyonel yapısındaki bu değişiklikler onun toplumsal
farklılaşmasının da kanıtlarıdır.
Bu
görüngüyle ilişkili olarak, birçok sosyolog “entelijansiya” kavramını giderek
sadece bir zamanlar entelijansiyanın üst tabakası olarak ele alınanlara, yani
entelektüel etkinliğin daha yüksek, daha karmaşık biçimleriyle meşgul olan
entelektüel işçilere gönderme yapmak için kullanır. İşlerine uygulama ve icra
etme işlevlerinin hâkim olduğu entelijansiya tabakası, “bedensel olmayan emekle
meşgul olan işçiler” olarak adlandırılan bir toplumsal grupla gitgide artan bir
biçimde özdeşleştirilir. Bu nedenle, tek bir kavram olarak temelini yitiren
“entelijansiya” kavramı, gitgide daha çok sönüp giden bir tarihsel kategori
olarak değerlendirilmektedir.
Entelijansiyanın
proleterleşmesine ek olarak kapitalizm altında bir başka süreç gerçekleşir: “İşçi
sınıfı entelijansiyası”nın yaratılması (Lenin, Poln. sobr. soch.,
beşinci baskı, 4. cilt, s. 269). Kategori kapitalist ülkelerdeki Komünist ve
işçi partilerinin, ilerici sendikaların ve diğer işçi örgütlerinin
etkinliklerini kapsar. Bu aşamada işçi sınıfı entelijansiyası, proletaryanın
kültürel ve eğitimsel düzeyinin yükselmesinin ve siyasal bilincinin büyümesinin
bir sonucu olarak, özellikle yoğun bir büyümeden geçmektedir.
Entelijansiyanın
orta vadedeki iktisadî çıkarları, onu burjuvaziye karşı proletaryanın yanında,
sınıf mücadelesine daha da geniş katılama zorlamaktadır. Entelijansiyanın
farklı grupları, gitgide artan bir sıklıkla sınıf mücadelesinin proletaryaya
has olan grev gibi araçlarına başvurmaktadır. Korporatif örgütlenmeler
(yirminci yüzyılın başı) ve daha sonra özerk sendikalar (yirminci yüzyılın
ortası) oluşturma aşamalarından geçen, üretimle meşgul olan entelijansiya
gitgide daha fazla sanayi proletaryasının ülke çapındaki sendika
örgütlenmelerine girmektedir.
Entelijansiyanın
çeşitli gruplarının üstlendiği, toplumsal eleştiriden mevcut düzenin
savunulmasına ve haklılaştırılmasına dek uzanan çelişkili ideolojik ve siyasî
işlevler, onun sahip olduğu aşırı heterojen dünya görüşünü açıklar. Bu
heterojenlik entelijansiya içindeki şiddetli toplumsal ve ideolojik
çatışmaların kaynağıdır. Entelijansiyanın birçok üyesinin karakteristiği olan
bireycilik, onların toplumsal kökenleriyle (çoğunlukla küçük burjuvazi ya da
burjuvazi) ve gelenekleriyle, üretim işlevlerinin özgüllüğüyle ve işlerinin
doğasıyla ilgilidir. Bir dizi profesyonel (örneğin, savcılar, hâkimler ve
ruhban) status quo’yu destekleyen görüşlere sadık kaldıkları ölçüde
işlevlerini rahatça yerine getirebilmeleri nedeniyle, kapitalist sistemi
desteklemeye eğilimlidir. Mühendislik, teknik ve bilimsel entelijansiyayı da
kapsayan oldukça geniş çevreler, entelijansiyanın toplumsal çatışmalar içinde bağımsızlığından
ve tarafsızlığından yanadır; bu da çoğu zaman muhafazakârlığa nesnel destek
sağlayan bir bakış açısıdır. Bu çevrelerde popüler olan, entelijansiyanın ya da
onun içindeki belirli grupların günümüzdeki ve özellikle gelecekteki kutsal
rolüne ilişkin fikirler, 1920’ler gibi erken bir tarihte H. G. Wells ve T.
Veblen gibi entelektüeller tarafından ileri sürüldü. Burjuva toplumunun
toplumsal eleştirmenleri -J. Benda, H. Marcuse, J. P. Sartre, L. Mumford ve T.
Roszak gibi “tüketim toplumu”nun muhalifleri- tekelci burjuvaziyle işbirliği
yapan teknokratik entelijansiyayı, ilerleme davasına ve entelijansiyanın esas
işlevi olarak görülen daha yüksek tinsel değerlerin yaratılması işlevine
ihanetle suçlar.
Entelijansiyanın
proleterleşmesi ve demokratikleşmesi onun dünya görüşü üzerinde bir etki yaptı. Yaptığı işin ve oynadığı
toplumsal rolün bizatihi doğası, entelijansiyanın demokratik çoğunluğunu
kapitalizm ve onun insanlık dışı amaçları ve hedefleriyle çatışma içine soktu.
[Kapitalizmi] savunmaya yönelik her türlü girişime karşı entelijansiya içinde
gittikçe güçlenen bir toplumsal eleştiri biçimi mevcut olup, entelijansiyanın
demokratik ve burjuva-teknokratik kanatları arasındaki çatışma gittikçe
keskinleşmektedir. Entelijansiyanın birçok üyesi, toplumun militarizasyonu ve
bireysel kişiliğin kitlesel olarak yabancılaştırılması konusunda işbirliği
yapmayı reddetmekte, barışı, hakiki bir demokrasiyi ve sosyalizme doğru bir
evrimi savunmaktadır. A. France, M. Andersen Nexø, T. Dreiser, H. Mann, P.
Eluard, F. ve I. Johot-Cuire, Picasso ve R. Guttoso gibi entelijansiyanın en
gelişmiş unsurları, kaderlerini proletaryanın ve Komünist partilerin
mücadelesiyle bağladı.
İşçi
sınıfının öncülük ettiği tekel karşıtı geniş bir cephenin oluşturulması için
mücadele eden kapitalist toplumlardaki Komünist partiler, Marx’ın komünizmin
bilim ve emeğin ittifakı olduğu tezinden hareketle, entelijansiyayla yakın bir
ittifaktan yanadır. Komünistler burjuva entelijansiyasının görüşlerini keskin
bir biçimde eleştirip entelijansiyanın geniş tabakasına bireyci tutumlarının
üstesinden gelmeleri için yardım ederek, proletaryanın devrimci mücadelesinin
ve sosyalist sistemin kurulmasının entelijansiyanın temel gereksinimlerine
karşılık geldiğini vurgular. Komünistler modern toplumsal gelişmede
entelijansiyanın rolünü aşırı vurgulayan ya da küçümseyen anti-Marksist
görüşleri ve kuramları eleştirir. Olgulara dayanarak belirli entelijansiya
çevrelerinin toplum üzerinde bağımsız bir toplumsal role ve iktidara sahip olma
özlemlerinin ütopik bir karakterde olduğunu gösterir. Entelijansiyanın temel
kitlesinin gerçek toplumsal konumuna açıklık getiren Komünistler, gerici
tabakalar arasında hala varlığını sürdüren entelijansiya karşıtı önyargılarla
da mücadele eder. “Kapitalizm tarafından proleterlerin konumuna indirgenen ve
toplumda bir değişimin gerekliliğinin farkına varan ofis emekçilerinin geniş
bir tabakası, entelijansiyanın önemli bir kesimi olarak, sanayi işçi sınıfının
müttefiki haline geldi” (Programma KPSS, 1971, s. 38).
Sosyalist toplumda entelijansiya
Burjuva
düzeninin devrilmesinin ardından demokrat düşüncelere sahip entelijansiyanın
geniş bir tabakası sosyalist inşaya etkin bir şekilde katıldı. İşçi sınıfının
partisi eski entelijansiyayı sosyalizmin ideallerine çekmek için bilinçli bir
süreci yönetmekte, onları topluma sağlayabilecekleri yarar konusunda
bilinçlendirip, yeteneklerini hiçbir engelle karşılaşmaksızın toplumsal
kalkınmanın tüm alanlarına uygulayabilme umudunu önlerine koyar. Aynı zamanda,
kültür devriminin bir sonucu olarak emekçi halkın tüm katmanlarıyla daha geri
ulusların eğitime ve kültüre erişimleri sağlanarak yeni bir entelijansiya
oluşturuldu. Bu grup tek bir sosyalist entelijansiya oluşturmak için eskilerle
birleşti. Bu süreçler zorluklar ve çatışmalardan azade olarak gelişmez. İşçi
sınıfı partileri yalnızca entelijansiyanın lümpen-proleter güvensizliğine karşı
değil, kimi eski uzmanların işçi ve köylü iktidarına karşı gösterdiği
küçümsemeye ve düşmanlığa karşı da mücadele etmek zorundadır.
Devletin
önderliğini ele geçiren Komünist partiler, entelijansiyanın ihtiyaçlarına
yönelik planlı ve düşünceli bir yaklaşım benimseyerek onlara yaratıcı çalışma
için azami imkânları sunmak, onlarla kapsamlı bir işbirliği yapmak için
çabalar; zira “çeşitli bilgi alanlarındaki uzmanların rehberliği, teknolojisi
ve uzmanlığı olmaksızın sosyalizme doğru dönüşüm imkânsızdır” (Lenin, Poln.
Sobr. Soch., 5. Bas., 36. Cilt, s. 178). Enternasyonal Komünist hareket
sosyalist inşa sürecinde kültürün ve entelijansiyanın rolünün asgariye
indirilmesini reddettiği gibi, Çin’de olduğu gibi “kültür devrimi” bahanesiyle
entelijansiyaya zulmedilmesini de kabul etmez.
Sosyalizm
altında toplumun ekonomik ve kültürel düzeyi yükseldikçe, entelijansiyanın
sayısal büyümesi diğer toplumsal grupları da geçerek artar. Mühendislik, teknik
ve bilim emekçilerinin sayısı bilhassa hızlıca çoğalır. İşçi sınıfından ve
köylülükten sosyalist entelijansiya devşirilir ve diğerlerine kıyasla daha az
olmakla birlikte, bunlar kendini yeniden üretir. Bunun daha da büyümesinin ön
şartı, tüm nüfusun eğitim düzeyinin ve kültürün kesintisiz olarak
geliştirilmesi, özellikle de evrensel ortaokul eğitiminin getirilmesidir.
Sosyolojik araştırmalar göstermektedir ki sosyalizm altında entelektüel emeği
motive eden esas unsur yaratıcı çalışmaya doğru gerçekleşen yönelim ve onun
toplumsal faydasıdır. Çünkü kapitalizmden ayrı olarak sosyalizmde böylesi bir
çalışmanın sağladığı doğrudan maddi fayda önem bakımından ikinci sıraya
düşmüştür.
Bilimsel
ve teknik devrim ile komünizme doğru yürüyüş ilerledikçe, sosyalist
entelijansiya (mühendislik, teknik ve bilim emekçileri, yazarlar, sanatçılar,
eğitimciler, sağlık personeli ve idare işçileri) içinde çok daha karmaşık bir
meslek ve nitelik yapısı gelişmektedir. Enteljinasiya içindeki gruplar arasında
yaratıcılık derecesi, beceri düzeyi ya da işlerinin getirdiği farklı sorumluluk
düzeyleri bakımından ayrımlar yapmak mümkündür.
Tüm
sınıfların ve toplumsal grupların birbirine yaklaşması, kafa ve kol emeği
arasındaki temel farklılıkların ortadan kalkması –ki bunlar komünizme geçişte
tipik süreçlerdir- işçi ve köylü kitlelerinin kültürel ve eğitim düzeylerinin
artmasında, en az ortaokul eğitimi almış olmanın bir şart haline geldiği
mesleklerin görece daha önemli hale gelmesinde, kafa ve kol emeğinin bir
kombinasyonunu gerektiren işlerin sayısının çoğalmasında, emekçi kitlelerin
giderek daha fazla artan sayılarla kamusal ve toplumsal idareye katılmasında da
görülebilir.
İşçi
ve köylüyle kurduğu yakın ve gündelik ilişkiler, toplumsal olarak ayrıcalıklı
bir konuma sahip olmayışı sosyalist entelijansiyanın tipik özelliğidir.
Entelijansiya inşa sürecine etkin olarak katılır ve sosyalist ideolojiye
bağlıdır. Sosyalist ülkelerde entelijansiya ile nüfusun geri kalanı arasında
antagonistik bir çelişki yoktur.
Komünizme
geçiş sürecinde entelijansiyanın önemi istikrarlı bir şekilde artacaktır.
Entelijansiya spesifik bir toplumsal grup olarak “biz komünist toplumun
gelişmesinin en üst aşamasına erişinceye kadar” var olmaya devam edecektir
(Lenin, ibid. 44. Cilt, s. 351). Toplumdaki herkesin emeği yaratıcı bir
karakter kazanıp toplumun bilimsel, teknik ve kültürel düzeyi eşi görülmedik
ölçüde yükselince entelijansiya “spesifik bir toplumsal katman olmaktan
çıkacaktır” (Programma KPSS, 1971, s. 63).
Devrim öncesi Rusya ve
SSCB. Feodal
dönemde entelijansiya küçüktü. Temelde feodal toprak ağalarının çıkarlarını
yansıtıyordu. Entelijansiya ilk kez Kiev Dükalığı’nda, ilk matematikçilerin,
öğretmenlerin, doktorların, vakanüvistlerin (Nestor), aralarında Igor’un
Seferinin Hikayesi’nin yaratıcısının da bulunduğu seküler edebiyat yazarlarının
ortaya çıkışıyla şekillenmeye başladı. 15. yüzyılın başında Andrei Rublev,
Feofan Grek ve Daniil Chernyi vardı; 16. ve 17. yüzyıllar Barma, Postnik,
Feodor Kon gibi mimarları, Andrei Chokhov gibi bir askeri teknisyeni, Sh
Virachev ve A. Virachev gibi teknisyenleri üretti. Bu sıralar profesyonel
oyuncular da ortaya çıkmaya başladı ki, bunların üyelerinin kayda değer bir
miktarı esasında serfti.
17. ve 18. yüzyıllarda
entelijansiya eğitimi
sunmak amacıyla eğitim kurumları kuruldu. Kapitalist ilişkilerin gelişmesi
entelijansiyanın dikkat çekici bir şekilde büyümesini getirdi. 19. yüzyılda
entelijansiya eğitiminin ana merkezleri Moskova, St. Petersburg, Kiev, Kharkov
ve Kazan gibi şehirlerdeki üniversiteler, kimi teknik ve tarımsal enstitüler
ile akademilerdi. Entelijansiya içinde derin değişimler meydana geldi: Soylu
kökenden gelen entelijansiyanın sayısı azalırken, burjuva ve küçük-burjuva
kökenli entelijansiyanın oranı yükseldi. 19. yüzyılın ortası itibariyle raznochintsy (belirli
bir sınıftan olmayan entelektüeller) ortaya çıktı.
18. ve 19. yüzyıllarda
entelijansiya Rus
ve dünya kültürünün gelişmesine büyük bir katkı yaptı. En seçkin üyeleri
arasında M. V. Lomonosov, N. I. Lobachevskii, D. I. Mendeleev, K. A.
Timiriazev, A. M. Butlerov, N. I. Pirogov, ve K. D. Ushinskii gibi
biliminsanları; A. S. Pushkin, A. S. Griboedov, M. Iu. Lermontov, N. V. Gogol,
N. A. Nekrasov, I. S. Turgenev, L. N. Tolstoy, M. E. Saltykov-Shchedrin ve T.
G. Shevchenko gibi şairler ve yazarlar; M. I. Glinka, P. I. Tchaikovsky, A. S.
Dargomyzhskii gibi besteciler vardı. K. P. Briullov, A. A. Ivanov, I. E. Repin,
V. I. Surikov ve oyuncu M. S. Shchepkin gibi sanatçılar ulusal kültüre ve dünya
kültürüne muazzam katkılar yaptılar. Entelijansiyanın soylu kökenli ve daha
sonra da raznochintsy kökenli ilerici üyeleri çarlığa karşı
mücadelede aktif bir rol oynadılar (A. N. Radishchev, Dekabrist A. I. Herzen,
V. G. Belinsky, N. A. Dobrolhubov ve N. G. Chernyshevsky).
19. yüzyılın sonunda
entelijansiya Rusya’daki
iktisadi olarak etkin nüfusun %2,7’sini oluşturuyordu. Entelijansiyanın maddi
ve entelektüel işle meşgul olan kesiminin oranı %1,3’tü. 1897 nüfus sayımına
göre entelijansiyanın nüfusu 870 bin iken, bunların maddi üretimde çalışan
yaklaşık 95 binlik kesiminin 4 bini mühendis, 3 bini veteriner, 23 bini
demiryolu ve buharlı gemi bürolarında çalışan, 13 bini posta ve telgraf
bürolarında çalışıyordu. Salt entelektüel işle uğraşan 263 bin entelektüelin 3
bini araştırmacı ve yazar, 79 bin 500’ü öğretmen, 7 bin 900’ü meslek ve sanat
öğretmeni, 68 bini özel öğretmen, 11 bini mürebbiye ve asistan, 18 bini 800’ü
doktor, 49 bini tıp asistanı, eczacı, ebe, 18 bini sanatçı, müzisyen ve
aktördü. Entelijansiyanın en kalabalık grubunu yönetime hizmet eden, kapitalist
sanayinin ya da büyük toprakların yönetiminde bulunan kişiler oluşturuyordu.
Nüfusu toplamda 421 bin olan bu grubun içinde sivil idarede bulunan 150 bin
çalışan, 43 bin 700 general ve memurlar vardı.
Emperyalizm çağında Rus İmparatorluğu’ndaki
entelijansiya nüfusu istikrarlı bir şekilde büyüdü. 1897 yılından 1917 yılına
uzanan 20 yıl içerisinde entelijansiyanın nüfusu ikiye katlanarak, 1917 yılında
toplam 1,5 milyonu geçti. 1896 ile 1911 yılları arasında doktorların sayısı
%61, ilkokul öğretmenlerinin sayısı %70 çoğaldı. 1913 yılı itibariyle
mühendislerin sayısı neredeyse ikiye katlanmıştı (7 bin 800). Entelijansiyanın
imparatorluğun çeşitli yerlerindeki dağılımı son derece eşitsizdi. Örneğin 1913
yılında Orta Asya’da 10 bin kişi başına düşen doktor sayısı, Rusya’nın Avrupa
yakasında aynı sayıda kişi başına düşen doktor sayısının yalnızca dörtte
biriydi. Gelişen eğilim, giderek daha fazla entelektüelin kır ve kent
küçük-burjuvasının hali vakti yerinde tabakalarından gelmesi yönündeydi.
Dolayısıyla, 1911 yılında köylü ya da küçük-burjuvazi kökenli taşra
öğretmenlerinin sayısı, 1880 yılına kıyasla altı kat daha fazlaydı ve tüm taşra
öğretmenlerinin %57,9’unu oluşturuyordu. Entelijansiya içindeki “serbest
meslek” sahibi olanların sayısı azalırken, devlette, özel kuruluş ve
şirketlerde çalışan entelektüellerin sayısı görece yükseldi.
Entelijansiyanın
kompozisyonu homojen değildi. Devlet bürokrasisinin üst düzeyleri ve subaylar
toprak soyluluğundan geliyor, monarşi yanlısı ya da Karayüzlerci görüşleri
benimsemeye meylediyordu. Bilimsel, teknik, tıbbi ve sanatsal entelijansiya ile
gazeteciler ve avukatlar gibi grupların üst grupları burjuvaziye yakın olma
eğilimindeydi. Bir kural olarak burjuva liberalizminin görüşlerini savunuyor,
çarcı hükümetle bir işbirliği politikası güdüyorlardı. Kadet Partisi’nin
(Anayasacı Demokratlar) kadrolarının önemli bir kısmını bunlar oluşturuyordu.
Entelijansiyanın en geniş kesimini küçük-burjuva unsurlar oluşturuyordu:
İlkokul öğretmenleri, ara teknik elemanlar ve tıp entelijansiyası, fabrika ve
bürolardaki alt düzey memurlar. Entelijansiyanın bu kesimi toplumsal kökenleri
ve iktisadi konumu itibariyle şehir küçük-burjuvazisi ve köylü kitlesine
yakındı. Demokratik entelijansiya kitlesi proletaryanın önderliğini izleyerek
1905-1907 Devrimi’ne katıldıysa da savrulmaları yok değildi. Devrimin yenilgiye
uğramasının ardından demokratik entelijansiyanın kayda değer bir kesimi liberal
burjuvazinin etkisi altına girdi. 1917 yılında küçük-burjuva entelijansiya
halkın Şubat Devrimi sırasındaki mücadelesini destekledi.
Kapitalizm
altında eğitim alabilmeyi başaran işçilerden oluşan küçük bir işçi sınıfı
entelijansiyası da gelişti. Bolşevik Parti proletaryanın saflarına
Marksist-Leninist ideolojiyi getirerek işçi sınıfı entelijansiyasının
gelişiminde ve siyasi eğitiminde muazzam bir rol oynadı. Marksist devrimci
duruşu benimseyen burjuva ve küçük-burjuva bir geri plana sahip entelektüeller
de, bir bütün olarak entelijansiyanın en tutarlı devrimci kanadını oluşturan
işçi sınıfı entelijansiyasının bir parçasıydılar.
Büyük 1917 Sosyalist
Ekim Devrimi, Rus
entelijansiyasının tarihinde yeni bir çağ başlattı. Bolşevik Parti
entelijansiyayı sosyalist devrim ve sosyalist inşa sürecinde proletaryanın
müttefiki haline getirmek için çabaladı. Ne var ki, bu hedefe hemen ulaşmak
mümkün değildi. Entelijansiyanın ancak küçük bir kesimi ve hepsinden önce
Bolşevik Parti üyeleri Sovyet iktidarının inşası ve sağlamlaştırılması için
mücadele verdi. Bunlar tüm Rus entelijansiyasının %1-1,5’lik bir kesimini (Ekim
Devrimi’nin başında da parti üyelerinin toplam %5-7’sini) teşkil ediyorlardı.
Sosyalist Ekim Devrimi’nin zaferinin ardından, işçilerle emekçi köylülerin en
okur-yazar ve kendilerini sosyalizme en fazla adayan kesimleri devlet idaresine
yükselmeye başladı. Kültür ve sanat alanında olup da, proletarya diktatörlüğüne
ilk kurulduğu aylardan itibaren destek vermiş önde gelen isimler arasında K. A.
Timiriazev, K. E. Tsiolkovskii, N. E. Zhukovskii, I. P. Pavlov, A. A. Blok, V.
Ia. Briusov ve A. S. Serafimovich vardı. Aksine, pek çok entelektüel de karşı
devrimci partilere katıldılar: Ekimciler, Kadetler, Sosyalist Devrimciler,
Menşevikler ve burjuva milliyetçiler Sovyet iktidarına karşı etkin mücadele
verdi.
Sosyalist
Ekim Devrimi sırasında ve ondan hemen sonra entelijansiyanın çoğunluğu bir
hayli bocaladı. Sovyet iktidarının ilk yılında edinilen deneyim, yabancı
müdahalenin ve Beyaz Muhafızclığın dersleri, 1918 yılının sonlarına doğru
entelijansiyayı Sovyet iktidarına doğru çekti. Bu uzun ve karmaşık bir süreçti.
Bolşevik Parti entelijansiyanın üyelerinin şüphelerinden kurtulmaları için
onlara yardım etmeye çalıştı. Lenin’in “sol Komünistler”e ve entelijansiyaya
karşı düşmanca bir tavır geliştirmeye çalışan işçi muhalefetine karşı verdiği
mücadele, entelijansiyanın Sovyet iktidarının yanına çekilmesi mücadelesi için
çok önemliydi. Komünist Parti entelijansiyayı Marksizm-Leninizm ruhuyla eğitti.
Bu çalışmaların sonucunda entelijansiya sosyalist ekonominin, kültürün inşasına
ve Sovyet devletinin savunma gücünün arttırılmasına etkin olarak katıldı.
SSCB’deki kültür
devriminin başlıca sonuçlarından biri,
sosyalist halk entelijansiyasının eğitim ve öğretimden geçirilerek milyonlarca
üyesi olan bir “ordunun” kurulmasıydı. Komünist Parti bu görevi öncelikle yüksek
eğitimi geliştirerek yerine getirdi. 1914-15 akademik öğretim yılında ülkede
127 bin öğrenci varken, 1940-41 yılında 812 bin, 1971-72 yılında 4 milyon 597
bin öğrenci vardı. Entelijansiyanın kadrolarının eğitilmesinde orta dereceli
okulların katkısı büyüktü. Buradaki öğrencilerin sayısı 1914-15 yıllarındaki 54
binden, 1971-72 yıllarındaki 4 milyon 421 bine yükselmişti.
Toplumsal
bir grup olarak Sovyet entelijansiyası karmaşık bir içyapıya sahiptir. Savaştan
sonraki yıllarda niceliği artmış, köklü niteliksel değişimler geçirmiştir. 1926
yılında SSCB’de entelektüel işler yapan 3 milyondan az insan varken, bu sayı
1971 yılında 30 milyonu aştı. Nüfus sayımı verilerine göre, 1939 yılında 1
milyon 620 bin mühendis ve teknik işçi varken, bu sayı 1959 yılında 4 milyon 45
bin, 1970 yılında 8 milyon 450 bin oldu. 1939 yılında ilk ve orta dereceli okul
öğretmenlerinin sayısı 1 milyon 206 bin iken, bu sayı 1959 yılında 2 milyon 23
bin ve 1970 yılında da 3 milyon 33 bin oldu. 1939 yılında 122 bin doktor
varken, bu sayı 1959 yılında 338 bin, 1970 yılında 566 bin oldu. Devrim öncesi
Rusya’da 11 bin 600 bilim emekçisi varken, 1971 yılında 1 milyon 2 bin 900
bilim emekçisi oldu. Bunların 26 bin 100 tanesi doktora sahibi, 249 bin 200
tanesi de doktora adayıydı. Sovyetler Birliği’ndeki bilim emekçileri, tüm
dünyadaki bilim emekçilerinin dörtte birini oluşturur. Sovyet ekonomisinde
çalışan yüksek ya da orta eğitimli uzmanlar içinde kadınların oranı 1928
yılında %29 iken, bu oran 1940 yılında %36’ya, 1971 yılında %59’a çıkmıştır.
1928 yılında ülkede hayvancılık ve veteriner bilimler alanında 58 bin yüksek ya
da orta eğitimli agronom ve uzman bulunuyorken, 1970 yılında bu sayı 1
milyondan fazladır. Ulusal cumhuriyetlerde entelijansiya hızlı bir şekilde
büyümüştür. Örneğin Kazakistan’da 1913 yılında 200, 1940 yılında 2 bin 700,
1950 yılında 6 bin 400 ve 1971 yılında 31 bin 100 doktor bulunuyordu.
SSCB’de
sosyalist halk entelijansiyasının geri planını ağırlı olarak işçi sınıfı ya da
köylülük teşkil eder. Sovyet entelijansiyası üyelerini tüm uluslardan alır,
Marksist-Leninist ideoloji tüm eylemlerinin rehberidir. Sovyet entelijansiyası
sosyalizmin inşa edilmesi, ülkenin sosyalist sanayileşme sürecinden geçmesi,
tarımın kolektifleştirilmesi, kültür devriminin görevlerinin yerine getirilmesi,
Sovyet devletinin silahlı kuvvetlerinin güçlendirilmesi ve 1941-45 Büyük
Vatanseverlik Savaşı’nda vatanın korunması davalarına büyük bir katkı
yapmıştır.
Entelijansiya
işçi sınıfı ve kolhoz köylüsüyle birlikte komünizmin inşasına yardımcı
olmaktadır. Komünizmin malzemesinin ve teknik temelinin yaratılmasında,
sosyalist entelektüel kültürün zenginleştirilmesinde, özellikle de bilimsel ve
teknik devrimin hızlı bir şekilde ilerlediği günümüzde bilimin ve teknolojinin
geliştirilmesinde büyük bir rol oynar. Sovyet entelijansiyası ülkenin askeri
gücünün arttırılmasına, burjuva ideolojisine karşı kararlı ve uzlaşmaz bir
şekilde mücadele edilmesine, Sovyet halkının Marksizm-Leninizm ruhuyla
eğitilmesine olağanüstü katkılar yapmıştır.
Parti entelijansiyanın en ileri kesimlerini kendi saflarına kabul ederek “SSCB işçi sınıfını, kolhoz köylülüğünü ve entelijansiyasını” gönüllülük temelinde bir araya getirir (Ustav KPSS, 1971, s. 3). 1970 yılının başlarında partinin 14 milyon üyesinin yaklaşık 6 milyonunu mühendisler, teknisyenler, agronomlar, öğretmenler, doktorlar ve diğer uzmanlar oluşturuyordu. Komünizmin inşası ilerledikçe, Sovyet toplumunun sınıfsal yapısı toplumsal bir homojenliğe doğru evirilecektir. Yavaş yavaş kol ve kafa emekçileri arasındaki ayrımlar ortadan kalkacaktır. İşçilerin ve köylülerin kültürel ve mesleki standartları entelijansiyanın standartlarına yaklaşmaktadır. Bilimsel ve teknik ilerleme entelijansiyanın önemini ve toplumsal rolünü sürekli olarak arttırmaktadır. Komünist Parti ve Sovyet hükümeti entelijansiyayı önemser, yaratıcı işçilerin sendikalarını ve örgütlerini güçlendirir, entelijansiyayı ideolojik olarak sağlamlaştırmak, onun mesleki ve siyasal faaliyetini, komünist inşa hedeflerine ulaşılmasındaki rolünü çoğaltmaya gayret eder.
REFERANSLAR
Marx,
K. Kapital, vol. 1. In K. Marx and F. Engels, Soch., 2d ed., vol. 23.
Marx, K. “Teorii pribavochnoi stoimosti.” Ibid., vol. 26.
Engels, F. Anti-Dühring. Ibid., vol. 20.
Lenin, V. I. “Chto takoe ‘druz’ia naroda’ i kak oni voiuiut protiv sotsial-demokratov?” Poln.
sobr. soch., 5th ed., vol. 1.
Lenin, V. I. “Proekt programmy nashei partii.” Ibid., vol. 4.
Lenin, V. I. “Chto delaf?” Ibid., vol. 6.
Lenin, V. I. “Shag vpered, dva shaga nazad.” Ibid., vol. 8.
Lenin, V. I. “Partiinaia organizatsiia i partiinaia literatura.” Ibid.,
vol. 12.
Lenin, V. I. “Otvet na otkrytoe pis’mo spetsialista.” Ibid., vol. 38.
Lenin, V. I. O literature i iskusstve[Anthology], 4th ed. Moscow, 1969.
Kalinin, M. I. O zadachakh sovetskoi intelligentsii.[Moscow] 1939.
Lunacharskii, A. V. Ob intelligentsii. Moscow, 1923.
Lunacharskii, A. V. Intelligentsiia v ee proshlom, v nastoiashchem i
budushchem. [Moscow] 1924.
Lafargue, P. “Proletariat fizicheskogo i proletariat umstvennogo truda.” Soch.,
vol. 2. Moscow-Leningrad, 1928.
Gramsci, A. “Intelligentsiia i organizatsiia kul’turnoi deiatel’nosti.” Izbr.
proizv., vol. 3. Moscow, 1959.
Programma KPSS. Moscow, 1971.
Materialy XXIV s“ezda KPSS. Moscow, 1971.
Leikina-Svirskaia, V. R. “Formirovanie raznochinskoi intelligentsii v Rossii v
40-kh godakh XIX v.” Isloriia SSSR, 1958, no. 1.
Leikina-Svirskaia, V. R. Intelligentsiia v Rossii vo 2-i pol. 19 v.
Moscow, 1971.
Konstantinov, F. V. “Sovetskaia intelligentsiia.” Kommunist, 1959, no. 15.
Gorodskie srednie sloi sovremennogo kapitalisticheskogo obshchesiva. Moscow,
1963.
Struktura rabochego klassa kapitalisticheskikh stran. Prague, 1962.
Klassy i klassovaia bor’ba v razvivaiushchikhsia stranakh. vols. 1–3. Moscow,
1967–68.
Fediukin, S. A. Sovetskaia vlast’ i burzhuaznye spetsialisty. Moscow,
1965.
Sovetskaia intelligentsiia (istoriia formirovaniia i rosta 1917–1965 gg.).
Moscow, 1968.
Klassy, sotsial’nye sloi i gruppy v SSSR. Moscow, 1968.
Gauzner, N. D. Nauchno-tekhnicheskii progress i rabochii klass SShA.
Moscow, 1968.
Kon, I. S. “Razmyshleniia ob amerikanskoi intelligentsia” Novyi mir, 1968,
no. 1.
Mamardashvili, M. K. “Intelligentsiia v sovremennom obshchestve.” In Problemy
rabochego dvizheniia. Moscow, 1968.
Rumiantsev, A. M. Problemy sovremennoi nauki ob obshchestve. Moscow, 1969.
Semenov, V. S. Kapitalizm i klassy. Moscow, 1969.
Erman, L. K. V. I. Lenin o roli intelligentsii v demokraticheskoi i
sotsialisticheskoi revoliutsiiakh, v stroitel’stve sotsializma i kommunizma.
Moscow, 1970.
Nadel’, S. N. Nauchno-tekhnicheskaia intelligentsiia v sovremennom
burzhuaznom obshchestve. Moscow, 1971.
Galbraith, J. Novoe industrial’noe obshchestvo. Moscow, 1969.
(Translated from English.)
Mills, C. W. White Collar: The American Middle Classes. New York, 1951.
Sozialismus und Intelligenz. Berlin, 1960.
Le Parti communiste francaise, la culture et les intellectuels. Paris, 1962.
Bon, F., and M.-A. Burnier. Les Nouveaux Intellectuels. Paris, 1966.
Coser, L. Men of Ideas. New York, 1965.
Marksizm, Şarkiyatçılık ve "Komünizm Fikri"nin Evrenselliği/Aytek Soner Alphan-Efe Peker
Marksizm, Şarkiyatçılık ve "Komünizm Fikri"nin Evrenselliği/Aytek Soner Alphan-Efe Peker adlı makaleyi okumak için tıklayın...
Adil Dağıtım Yaygarası-Yusuf Zamir
14-15 Şubat 1875 tarihinde, Almanya'nın Gotha kasabasında toplanan bir komisyon, Alman İşçileri Genel Derneği ile Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin birleşme kongresine sunulmak üzere bir program taslağı hazırladı. Taslak, görüşünü bildirsin diye Marks'a gönderildi. Marks, program taslağını eleştiren kısa notlar yazdı ve kongre öncesinde liderlere iletilmek üzere yolladı. Ancak Marks'ın eleştirileri hoşa gitmediği için hasıraltı edildi, kimi liderlere hiç ulaştırılmadı.
Birleşme kongresi 22-27 Mayıs 1875'de toplanarak Almanya Sosyalist İşçi Partisi'ni kurdu. Kongre, daha sonra Gotha Programı olarak ünlenen taslağı az bir değişiklikle kabul etti. Marks'ın Gotha eleştirisi uzun yıllar gün yüzü görmedi. Engels, ancak 31 Ocak 1891'de, Neue Zeit'da, metnin basın yasası yüzünden biraz yumuşatılmış bir versiyonunu yayımlatabildi.
O zamanki Alman işçi hareketinde Ferdinand Lassalle'cı (1825 - 1864) fikirler yaygındı. Lasal, sosyalizmi tüketim araçlarının adil paylaşımı olarak takdim ediyordu. Bu popülist takdim, kurtuluş mücadelesini yavanlaştırarak düzen sınırlarına çeken bir eksen kaymasına yol açıyordu. Nitekim, Lasalcı adil dağıtım vurgusu, daha sonraki yıllarda iyice burjuva reformizmine kayan sosyal demokrasi akımının ideolojik temellerinden biri olmuştur.
Marks, Gotha programında adil dağıtımın öne çıkarılmasını "şu dağıtım denen şey için bu kadar yaygara koparılması ve esas vurgunun buna vurulması işin genelindeki bir hatadır" diye eleştirdi ve sosyalizmi asıl tanımlayan niteliği şöyle anlattı:
"Bir yandan 'emeğin tüm ürünü', öte yandan 'eşit hak', 'adil dağıtım' deyişleri üzerinde daha uzun durdum. Amacım, belli bir dönemde belli bir anlam taşımış bulunan ama şimdi artık eskimiş lâf salatasına dönen bu fikirleri partimize tekrar dogma olarak dayatma girişiminin nasıl bir suç olduğunu göstermektir. Amacım, partiye çok büyük emeklerle aşılanmış ve şimdi onda kök salmış bulunan gerçekçi bakış açısını, demokratlar ve Fransız sosyalistleri arasında çok yaygın olan hak ve öteki süprüntüler üstüne ideolojik saçmalıkları kullanarak saptırma girişiminin nasıl bir suç olduğunu göstermektir.
"Şimdiye kadar yaptığım analizler bir yana, şu dağıtım denen şey için bu kadar yaygara koparılması ve esas vurgunun buna vurulması işin genelindeki bir hatadır.
"Her üretim tarzında tüketim araçlarının dağıtımı, bizatihi üretimin koşullarının dağıtımının bir sonucudur. Üretimin koşullarının dağıtımı da bizatihi üretim tarzının bir niteliğidir. Örneğin kapitalist üretim tarzı, yığınlar sadece işgücüne, yani üretimin kişisel koşuluna sahipken, üretimin maddi koşullarının sermaye ve toprak mülkiyeti biçiminde işçi olmayanların elinde bulunması gerçeğine dayanır. Eğer üretimin unsurları böyle dağıtılırsa, tüketim araçlarının bugünkü dağıtımı bunun otomatik bir sonucudur.
"Eğer üretimin maddi koşulları işçilerin kendi kooperatif mülkü haline gelirse, bunun sonucunda, tüketim araçlarının dağıtımı da şimdikinden değişik olacaktır. Vulgar sosyalizm (ve onun aracılığıyla demokrasinin bir kesimi), burjuva ekonomistlerden dağıtımı üretim tarzından bağımsızmış gibi ele almayı ve bu yüzden de sosyalizmi öncelikle dağıtım çevresinde dönüp dolaşırmış gibi takdim etmeyi devralmıştır. Gerçek ilişkiler çoktandır açıklığa kavuşturulmuş olmasına rağmen geriye dönmek niye?" (K. Marks, "Gotha Programının Eleştirisi", 1875, MESY, İng., c. 3, s. 19-20.)
Alıntıyı çözümlemek için öncelikle metinde geçen "dağıtım" kavramının kullanıldığı farklı bağlamları ayırt edelim. Üçüncü paragrafın başında "dağıtım"ın iki ayrı soyutlama düzleminde kullanıldığını görüyoruz:
1. "Üretimin koşullarının dağıtımı".
2. "Tüketim araçlarının dağıtımı".
İkinci soyutlama düzlemi, yani tüketim araçlarının dağıtımı, birinci soyutlama düzleminin, yani üretimin koşullarının dağıtımının bir sonucu olarak ortaya çıkar. O halde, tüketim araçlarının dağıtımının karakterini çözümlemek için öncelikle bakılması gereken yer, üretimin koşullarının nasıl dağıtıldığıdır. Marks bu tespiti daha önce Grundrisse'de de yapmıştır:
"En sığ kavranışıyla dağıtım, ürünlerin dağıtımı gibi görünür ve bu ölçüde üretimden uzaklaşıp yarı bağımsızlaşır. Ancak dağıtım, ürünlerin dağıtımı olmazdan önce, birincisi, üretim araçlarının dağıtımıdır, ikincisi, aynı ilişkinin başka bir boyutu olarak toplum üyelerinin farklı üretim dalları arasındaki dağıtımıdır (bireylerin belirli bir üretim ilişkilerine tabi kılınması). Ürünlerin dağıtımının, bizzat üretim sürecinde içerilmiş olan ve üretimin yapısını belirleyen bu dağıtımın (üretimin koşullarının dağıtımının - YZ) sadece bir sonucu olduğu açıktır." (K. Marks, Grundrisse, Ağustos 1857 - Mart 1858, İng., çev. Martin Nicolaus, Penguin Books, s. 96.)
Üretimin koşulları, emek ile emeğin maddi koşullarından oluşur. Üretimin koşullarına sahipliğin durumu, yani işgücü ile üretimin maddi koşullarına sahipliğin durumu, üretim tarzının niteliğini tayin eder.
Üretilen ürünlerin dağıtımının karakteri, her üretim tarzında, üretimin koşullarına sahipliğin durumuna bağlı olarak ortaya çıkar. Örneğin ilkel komünal toplumda üretimin bütün koşulları spontane birlik halindedir. İlkel komün, herkesin toplam işgücünü ve üretimin maddi koşullarını komünal olarak sahiplenme temelinde üretim yapar. Üretimin bütün unsurları komünal olarak sahiplenildiği için üretilen ürünlerin dağıtımı da komünal karakterde olur. Ata kültü, tecrübeli üyelere saygı, gelenek, görenek çerçevesinde oluşan komünal irade, üretilen ürünlerin komün üyeleri arasındaki dağıtımını doğrudan hayata geçirir.
Emek ile emeğin maddi koşullarının tarihsel yabancılaşma süreci içinde birbirinden ayrılması üretimin koşullarını parçalamıştır. Üretimin koşullarının parçalanması kapitalizmde doruğa çıkmıştır. Kapitalist toplumda üretimin koşulları öyle dağılmıştır ki, bir yanda üretimin kişisel koşuluna, yani işgücüne sahip olan işçiler, öte yanda da üretimin maddi koşullarına, yani geçim ve üretim araçlarına sahip olan kapitalistler vardır.
İşçiler işgücüne, yani emek harcama kapasitesine sahiptirler. Ancak, işçilerin bu kapasitelerini yeniden üretebilmeleri için, yani yaşayabilmeleri için geçim araçlarına ulaşmaları gerekir. Gelgelelim, geçim araçları -ki geçmiş emek faaliyetlerinin ürünüdür- işçilerden ayrı olarak vazedilmiştir.
İşçiler, aynı zamanda, emek faaliyeti için gereken maddi unsurlardan da -ki bunlar da geçmiş emek faaliyetlerinin ürünüdür- ayrı olarak vazedilmiştir. Emeğin maddi unsurları, yani emek araçları ve emek nesneleri, canlı emeğin karşısında sermaye olarak mevzilenmiştir.
Üretimin koşullarının yukarıdaki gibi parçalandığı kapitalist toplumda üretimin yapılabilmesi için çözülmesi gereken sorun, canlı emek ile emeğin maddi unsurlarının nasıl yan yana getirileceğidir.
Sorunun çözümü özel mülkiyet ilişkisindedir. Özel mülkiyet, doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşullarının birbirinden ayrılmasıyla doğmuş olan insana aykırı toplumsal ilişki biçimlerinden biridir. Özel mülkiyet ilişkisi, mülk sahipliğine, toplumun şimdiki ve geçmiş emek faaliyeti üstünde tasarrufta bulunma iktidarını verir.
Toplumun geçmiş emek faaliyetlerinin ürünleri olan üretimin maddi unsurları, özel mülkiyet dokunulmazlığı altında zaten kapitalistlerin tasarrufundadır. Kapitalistler, kontrolleri altındaki üretimin maddi unsurlarının yanına üretimin öznel unsurunu da katmak için, işçilerin işgüçlerini ücret karşılığı satın alarak mülkiyetlerine geçirirler. Böylece, canlı emek ile emeğin maddi unsurları özel mülkiyetin toplumsal iktidarı altında "birleşir" ve üretim yapılabilir olur. Üretimin bütün unsurlarına bu şekilde sapkınca sahipleniş, kapitalistlere işçilerin ürettiği ürünlere "el koyma hakkı"nı verir.
Kapitalist toplumda işgücüne sahiplik ile üretimin maddi koşullarına sahipliğin birbirinden kopuk olması, üretimin sonuçlarının dağıtılacağı insana aykırı tarzı da belirler: İşgücü sahibi olan işçiler ücret, geçim ve üretim araçları sahibi olan kapitalistler de kâr alır.
Toprak sahipliği, üretimin öteki maddi koşullarına sahiplikten tarihsel olarak farklı gelişmiştir. Her toprak sahibi, kapitalist işletmeciliğe soyunarak doğrudan işçi çalıştırmaz. Bazı toprak sahipleri toprağını kapitalist girişimciye kiralar, karşılığında kapitalistten toprak rantı alır. Toprak rantı, toprak sahibinin, toprağını kiraya verdiği kapitalist girişimcinin kârından kira bedeli olarak aldığı paydır. Başka bir deyişle, toprak rantı, toprak sahibinin kapitalistle ortak olarak işçiden sömürdükleri artı-değerden payına düşen miktardır.
Ortak olarak işçiyi sömürme durumu, kapitalist girişimciye para-sermaye kiralayıp karşılığında faiz alanlar için de geçerlidir. Kapitalist toplumda üretimin sonuçlarının dağıtımı, sömürü ilişkisini ifade eden ücret, kâr, toprak rantı, faiz gibi sapkın toplumsal biçimler altında gerçekleşir.
Doğrudan üreticiler üretimin maddi koşullarını komünal olarak sahiplenmedikleri sürece, sömürü ilişkisinden arınmış bir dağıtım mümkün değildir. Onun için, üretimin maddi koşullarının sahipliğiyle ilgilenmeyen adil paylaşım popülizmiyle Marks'ın hiçbir ilgisi yoktur.
Marks'ın asıl baktığı yer, doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşullarının sahici birliğinin sağlanıp sağlanmadığı, yani mülkiyetin ortadan kaldırılıp kaldırılmadığıdır. Yukarıdaki alıntıda geçen "eğer üretimin maddi koşulları işçilerin kendi kooperatif mülkü haline gelirse" ibaresi bunu anlatır.
İnsanlığın komünist (sosyalist) topluma adım atacağı moment, doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşullarının üst düzeyde yeniden birliğinin sağlanacağı, böylece yabancılaşmış emeğin ortadan kalkıp yerine özgür yaratıcı faaliyetin geleceği momenttir. Bu moment, komünist (sosyalist) toplumun esas niteliğini kuran momenttir. Komünist (sosyalist) toplumda tüketim araçlarının dağıtım tarzı, bu esas niteliği içinde barındıran bir sonuç olarak ortaya çıkar.
Komünist Toplumun İlk Aşamasında Mübadele-Yusuf Zamir
"Üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayanan kooperatif bir toplumda üreticiler ürünlerini mübadele etmezler...
"Bireysel üreticinin topluma verdiği, kendi bireysel emek miktarıdır. Örneğin toplumsal işgünü bireysel çalışma saatlerinin toplamından oluşur. Bireysel üreticinin bireysel emek zamanı, onun toplumsal işgününe katmış olduğu bölümdür, onun toplumsal işgünündeki payıdır. Bireysel üretici, toplumdan (ortak fonlar için sarfetmiş olduğu emeğin indirimi yapıldıktan sonra) şu kadar emek miktarı katmıştır diye bir sertifika alır. Bu sertifika ile toplumsal stoklardan aynı emek miktarına mal olmuş tüketim araçları çeker. Topluma bir biçimde verdiği aynı emek miktarını, ondan başka bir biçimde geri alır.
"Açıktır ki burada, eşit değerlerin mübadelesi söz konusu olduğu kadarıyla, meta mübadelesini düzenleyen ilkenin aynısı geçerlidir. İçerik ve biçim değişmiştir. Çünkü bu değiştirilmiş koşullar altında, birincisi, kimse emeğinden başka bir şey veremediği gibi, ikincisi, bireylerin mülkiyetine de bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir şey geçemez. Ama tüketim araçlarının bireysel üreticiler arasında dağıtımı açısından bakıldığında, eşdeğer metaların mübadelesindeki aynı ilke geçerlidir. Bir biçim altındaki belli bir miktar emek, başka bir biçim altındaki eşit miktar emek ile mübadele edilir." (K. Marks, "Gotha Programının Eleştirisi", 1875, MESY, İng., c. 3, s. 17-18.)
Gotha Eleştirisi'nde Marks, "mübadele"yi bazı yerlerde lâfzi-literal anlamda, bazı yerlerde de ekonomi politiğin teorisini yaptığı "mübadele ilişkisi"ne referansla kullanmıştır. Her bir kullanım, birbirinden niteliksel olarak farklı iki ayrı üretim tarzından birine işaret eder.
Bu farklılığı görmek için, yukarıda "mübadele etmek" fiilinin iki ayrı anlamda nasıl kullanıldığına bakalım:
1. "Mübadele etmek" fiilinin ekonomi politik bağlamda kullanımı: "Üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayanan kooperatif bir toplumda üreticiler ürünlerini mübadele etmezler."
Bu cümle, bütün aşamalarıyla komünist toplumun genelini, kapitalist topluma referansla, negatifinden tarif etmektedir. Cümledeki negatif belirlemenin ima ettiği alt önerme şudur: "Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan kapitalist toplumda üreticiler ürettikleri metaları mübadele ederler."
Görüldüğü gibi "mübadele etmek" fiili, hem alt önermede hem de alt önermeyi çıkardığımız asıl cümlede kapitalist toplumdaki mübadele ilişkisine atfen kullanılmıştır.
2. "Mübadele etmek" fiilinin lâfzi anlamda kullanımı: "Bir biçim altındaki belli bir miktar emek, başka bir biçim altındaki eşit miktar emek ile mübadele edilir." Fiilin buradaki kullanımı doğrudandır, ekonomi politiğin kavramlaştırdığı mübadele ilişkisine herhangi bir atıf yoktur.
Ekonomi politiğin teorisini yaptığı mübadele ilişkisi, doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşullarının birbirinden ayrı olduğu, insanların kendi faaliyetlerine değil, fakat yabancılaşmış faaliyetin insanlara hükmettiği kapitalist toplumdaki sapkın toplumsal ilişkilerden biridir.
Kapitalist toplumda maddi yaşamı üretme faaliyeti, insanlardan koparak "ekonomi" denilen otonom bir toplumsal iktidar alanı yaratmıştır. İnsana yabancılaşmış emek faaliyeti, bu otonom alan içinde, özel mülkiyet, meta, değer, para, piyasa, ücretli emek, sermaye gibi insana aykırı toplumsal ilişki biçimleri halinde belirir. Bütün bu toplumsal ilişki biçimleri, birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde olarak ama kendi özgül tarzlarıyla, insanlar üstünde gayri şahsi bir toplumsal tahakküm kurarlar. Ekonomi politik, yabancılaşmış emek faaliyetinden doğan bu sapkın toplumsal ilişki biçimlerinin insanlar üstünde kurduğu gayri şahsi tahakkümün işleyişini teorize eder.
Kapitalist toplumdaki mübadele, insanların iradesi dışında, dolayısıyla mistik bir toplumsal süreç olarak gerçekleşir. Bu mistik mübadele sürecini gerçekleştiren, insana yabancılaşmış faaliyetin vahşi iradesidir; ekonomi politiğin diliyle konuşursak, değer yasasının otonom işleyişidir.
Komünist toplumda ise doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşulları birleşmiş olduğu için faaliyetin insana yabancılaşmışlığı ortadan kalkmıştır. Faaliyetin tamamı, artık komünalleşerek insana geri dönmüş, yani komünal iradenin kontrolü altına girmiştir. Artık maddi yaşamı üretme faaliyetinin insanlardan koparak "ekonomi" denilen otonom bir iktidar alanı yaratması yoktur. Yabancılaşmış emek faaliyetinin ortadan kalkmasıyla birlikte, yabancılaşmış emekten doğan insana aykırı toplumsal ilişkilerin insanlara hükmetmesi de ortadan kalkmıştır.
Komünist toplumda faaliyet, artık komünal iradenin doğrudan fiile çıkışı olarak gerçekleşmektedir. Komünist toplumda komünal bireyler komünal faaliyetlerini doğrudan doğruya kendileri düzenlemekte, bu kapsamda emek faaliyetlerini de doğrudan doğruya kendileri, yalın-saydam anlamıyla, mübadele etmektedirler.
Yukarıdaki iki ayrı niteliksel durumda, mübadeleyi sürdüren iradelerin farklı olmasının yanı sıra, mübadele edilenler de birbirlerinden farklıdır:
Kapitalist toplumda, yabancılaşmış emek koşullarına özgü mübadele ilişkisi içinde mübadele edilen, bireysel üreticilerin emek faaliyetlerini içinde soğurmuş olan metalardır: "Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan kapitalist toplumda üreticiler ürettikleri metaları mübadele ederler."
Komünist toplumun ilk aşamasında ise, komünal emek koşulları içinde mübadele edilen, doğrudan doğruya komünal üreticilerin emek faaliyetleridir: "Bir biçim altındaki belli bir miktar emek (faaliyeti- YZ), başka bir biçim altındaki eşit miktar emek (faaliyeti - YZ) ile mübadele edilir."
Ancak aynı niteliklerin eşit miktarları birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele edilebilir. Bu nedenle, kapitalist toplumdaki bireysel emekler üretimde fiilen harcanırken henüz toplumsal olmadıkları için, yani aynı niteliği taşımadıkları için birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele edilemezler. Bu sorunun çözümü, binlerce yıldır gelişegelen meta mübadelesi işleyişindedir.
Meta mübadelesinde, yalıtık birimlerde fiilen harcanan özel emek miktarları değil, fakat o özel emek miktarlarını içinde soğuran metalar mübadele sürecine girer. Metaların birbirleriyle mübadelesi, metaların piyasa curcunası içinde oluşan mübadele oranları, yani mübadele değerlerine göre yapılır.
Değer, kendi başına ele alındığında, sırf bir soyutlamadır. Metaların değeri, kendisini amprik olarak, metaların mübadele süreci içinde oluşan mübadele değerlerinde gösterir. Metaların mübadele değerlerinin, yani metaların birbirleriyle mübadele oranlarının fiilen hangi rakamsal değerlerde tahakkuk ettiği, ancak metaların mübadele işleminin tamamlanmasıyla belli olur. Dolayısıyla, bir metaın üretiminde harcanan özel emek miktarının ne kadarının toplumsal olarak gerekli sayıldığı, yani ne kadarının, o metaın değerinde temsil edilerek soyut toplumsal emek mertebesine yükseldiği, ancak metalar satıldıktan sonra toplumsal bir gerçeklik haline gelir.
Komünist toplumun ilk aşamasında ise mübadele edilen, yalıtık bireylerin emek ürünleri değil, fakat komünal bireylerin fiilen harcadıkları emeğin eşit miktarlarıdır. Komünal bireylerin harcadığı emeklerin eşit miktarları birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele edilebilmektedir. Çünkü her komünal bireyin harcadığı emek, vazedilişi itibarıyla daha baştan toplumsal emektir, yani aynı niteliktedir.
Komünist toplumda insanın işgücü meta olmaktan kurtulmuş, insanın yaratıcılık kapasitesi olarak insana geri dönmüştür. Dolayısıyla komünist toplumda komünal birey topluma işgücü metaı verip, karşılığında ücret almaz. Komünist toplumun ilk aşamasında komünal birey, topluma, üretimde fiilen harcadığı toplumsal emek zamanını verir. Komünal bireyin emek faaliyeti daha baştan toplumsal olduğu için, harcadığı emek zamanı doğrudan doğruya toplam toplumsal emek zamanının bir parçasıdır.
Komünal toplumun ilk aşamasında komünal bireyin topluma verdiği toplumsal emek miktarından komünal fonlar için belli kesintiler yapılır. Komünal üretici, çalışmasının geriye kalan kısmı için toplumdan "şu kadar (toplumsal - YZ) emek miktarı katmıştır diye bir sertifika alır". Böylece, sertifikadaki toplumsal emek miktarına eşit miktarda toplumsal emeğe mal olmuş tüketim araçlarını toplumsal stoklardan çekmeye hak kazanır.
Komünal bireyin toplumdan aldığı sertifika, para değildir. Bu sertifikalarla bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir şey alınamaz.
"Toplumsallaştırılmış üretimde para-sermaye ortadan kalkmıştır. İşgücü ve üretim araçlarını farklı üretim dallarına toplum dağıtmaktadır. Üreticiler, ... tüketim mallarının toplumsal arzından (harcadıkları toplumsal - YZ) emek zamanlarına tekabül eden bir miktarı çekme hakkını kendilerine tanıyan bir kağıt kupon alırlar. Bu kuponlar para değildir. Bunlar dolaşıma girmezler." (K. Marks, Kapital, İng., c. 2, s. 362.)
Komünist toplumun ilk aşamasında "eşit değerlerin mübadelesi söz konusu olduğu kadarıyla, meta mübadelesini düzenleyen ilkenin aynısı geçerlidir".
Komünist toplumun ilk aşaması ile meta mübadelesinde aynı olan ilke, eşit miktardaki toplumsal emeğin birbirleriyle mübadele edilmesidir. Bu ilkenin her iki farklı niteliksel durumda da geçerli olması, gevşek aklın hezeyan ettiği gibi, komünist toplumun ilk aşamasında değer yasasının çalıştığı anlamına asla gelmez.
Kapitalist toplumda eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesinin hayata geçmesi için, yalıtık birimlerde harcanan özel emeklerin önce meta, değer, para, piyasa gibi dolambaçlı-mistik süreçlerden geçerek "toplumsal emek" payesi kazanması gerekir.
Komünist toplumda ise eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesinin hayata geçmesi için bireysel emeklerin önce bu sapkın süreçlerden geçmesine gerek yoktur. Çünkü komünist toplumdaki bireysel emekler daha baştan toplumsal emek olarak vazedilmiştir. Onun için komünist toplumdaki bireysel emek, değer yasasının "toplumsallaştırıcı" işleyişine maruz kalmaksızın, başka bir biçim altındaki eşit miktarda toplumsal emek ile doğrudan doğruya mübadele edilebilir. Komünist toplumdaki mübadelenin bu doğrudanlığından ötürü, eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesi ile pratik çatışma halinde değildir.
Meta mübadelesinde metaların birbirlerinin ne kadarının eşdeğeri olduğunu tayin eden irade, değer soyutlamasının gayri şahsi toplumsal iradesidir. Pazarda karşı karşıya gelen iki mübadelecinin sahibi oldukları metaları anlaştıkları bir oranla mübadele etmeleri, sanki onların "özgür" iradelerinin bir tecellisiymiş gibi görünür. Ancak tekil değil de binlerce durumda yapılan pazarlıklar dikkate alındığında, her tekil durumda anlaşmaya varılan mübadele oranlarının, aslında "toplumsal olarak gerekli emek" standardı etrafında döndüğü görülür.
Demek ki, bir metaın ne kadarının öteki metanın eşdeğeri olduğunu, mübadelecilerin "özgür" iradesi değil, fakat mübadelecilerin iradesi dışında gelişen dolambaçlı-mistik süreçlerin ortaya çıkardığı toplumsal olarak gerekli emek standardı tayin eder. Bu dolaylı işleyişten ötürü, meta mübadelesi koşullarında, eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesi ile pratik çatışma halindedir. "Meta mübadelesinde ... eşdeğerlilerin mübadelesi ancak ortalama olarak vardır, tekil durumlarda yoktur".
Dahası, komünist toplumun ilk aşamasında "meta mübadelesini düzenleyen ilke"nin, yani toplumsal emeğin eşit miktarlarının birbirleriyle mübadelesinin geçerliliği, sadece "tüketim araçlarının bireysel üreticiler arasında dağıtımı" ile sınırlıdır. Çünkü bu ilke, özel mülkiyetin, metaın, değerin, paranın, piyasanın, ücretli emeğin, sermayenin olmadığı, tamamen değiştirilmiş bir sahnede hayata geçmektedir.
"Bu değiştirilmiş koşullar altında, birincisi, kimse emeğinden başka bir şey" veremez. Komünist toplumda kimse, başkalarının emek ürünlerini özel mülkiyet biçimi altında sahiplenip biriktiremez. Onun için kimse topluma eşdeğer olarak kendi emeğinden başka hiçbir şey, örneğin mülkiyetine geçirdiği başkalarının emek ürünlerini veremez.
"İkincisi, bireylerin mülkiyetine de bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir şey geçemez." Komünal bireyler, toplumdan sadece bireysel tüketim araçları alabilir. Kimse komünal mülkiyetten üretim aracı koparıp özel mülk haline getiremez.[Toplumbilim İçin Materyalist Kılavuz]
Mahmut Boyuneğmez Giriş Maddenin organizasyon düzeyleri ya da gelişim evreleri bulunmaktadır. Bunlara biz temel gerçeklik katmanları diyo...