Romm’un başta ifade ettiği üzere belgesel, faşizmin bütünlüklü bir tahlilini yapmayı değil, faşizmin nasıl kitleselleştiğini ve sıradanlaştığını, yani bir parti ideolojisi olmaktan çıkıp ulusun tüm yaşantısına içkin ve onu yönlendirir hale geldiğini incelemeyi hedefliyor. Eser bir karşılaştırmayla başlıyor: Romm, Sovyetler Birliği’nde bir sınavın sonucunu bekleyen insanları gizli kameraya alıyor ve sonuçlar açıklandığında her biri bambaşka bir tepki veren bu insanlarla nazizme destek veren Alman kitlelerini karşılaştırıyor. Romm’un temel tezi şu: faşizm, insanların kişilik farklılıklarını silerek ve onları aynılaştırarak kitleselleşir ve sıradanlaşır.
Bunun ardından ilk olarak
faşizmin sınıfsal kökeni ele alınıyor. Hitler, Nazi Partisi’ne katılmadan önce
polis muhbirliği yapan, antikomünist, lümpen bir işçiydi. Nazizm ise ilk
kitlesini Hitler’e benzer lümpen işçilerde ve bir sınıf bilinci taşımayan,
ancak kalabalık olan dükkancı ve tüccar küçük burjuvalarda bulmuştu. Burada
önemli olan, içeriksiz, hatta saçma sapan olsa da kitleleri heyecanlandıracak
ve birleştirecek bir ideoloji sunulmasıydı. Bütün bunları Nazi Partisi’nin
yükseliş döneminde yaptığı eylemlerden sahnelerle gözler önüne seren Romm,
parti güçlendikçe emperyalist Alman burjuvazisinin Nazi Partisi’ni nasıl
desteklediğini de patronların bizzat fabrikalarda “Heil Hitler” sloganları
attırdığı görüntüler ile belgeliyor.
Nazizm iktidara geldikten
sonra ilk olarak toplumsal hayatı tekeline alıyor. Bunun bir boyutu kuşkusuz
muhaliflerin hapsedilmesi ve öldürülmesi, ama asıl çarpıcı olan halkın onayının
nasıl oluşturulduğu. Bu amaçla kitlesel ritüeller yapılıyor: Üniversite
bahçelerinde törenlerle yasaklanmış kitaplar yakılıyor, sokaklarda kurulan
sofralarda hep birlikte geleneksel çorbalar içiliyor. Temel atma törenleri,
eski imparatorluğun üniforma ve sancaklarıyla yürüyüşler… Tüm bunlar Hitler’in
içeriksiz ama heyecanlı söylevleriyle birlikte gündelik hayatı şekillendiriyor.
Öyle ki, faşizm yatak odasına kadar giriyor: Nazi devleti resmi olarak her kadından
dört çocuk istiyor ve bunun için izin alan askerleri evine boş bir beşik verip
gönderiyor.
Diğer yandan führerlik müessesesi silsile yoluyla yaygınlaşıyor. Hitler her emrini hotzot ederek, sorgulanmaksızın uygulattıkça altındakiler de aynısını yapıyorlar. Böylelikle her yöneticinin minik bir führere dönüştüğü; sorgulayıcı aklın ise değersizleştiği bir toplumsal ortam oluşuyor. Faşizm devasa kitleselliğine bu ortamda ulaşıyor ve sıradanlaşıyor. Romm’un belgeseli bütün bunları akıl dolu biçimde, çok çarpıcı görüntülerle gözler önüne seriyor ve nazizmi insanlıkla alakası olmayan bir çılgınlık olarak idealize eden batı sinemasının asla yapamayacağı bir çözümleme sunuyor. Nevzat Evrim Önal
Sinema filmini izlemek için bağlantı adresi: https://ugurfilm3.com/obyknovennyy-fashizm/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.