Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm tarihin çözülen bilmecesidir.

2 Ağustos 2025 Cumartesi

MARKSİST İKTİSADA GİRİŞ: ÖZET

Mahmut Boyuneğmez

Bu özet notlar, Marksist ekonomi politiğin temel kavramlarını, kapitalizmin doğuşunu, gelişim aşamalarını, kriz mekanizmalarını ve emperyalizm teorisini detaylı bir şekilde ele almaktadır.

I. Ekonomi Politik ve Temel Kavramlar

Ekonomi politik (siyasal iktisat), toplum bilimlerinin bir dalı olup, toplumun iktisadi yaşamını ve maddi üretim alanını inceler. Temel olarak üretimin toplumsal yönü ve yapısı üzerinde durur, teknik yönünü ele almaz. Oykonomia (yönetim bilimi) ve Politikos (devlet yönetimi) kelimelerinden türeyen bu bilim dalı, toplumun varoluş koşulu olan üretimi merkezi bir yere koyar. "Üretim, toplumun varoluş koşuludur; toplumun var olma temelidir."

Üretimin ve emeğin (çalışma) üç temel öğesi vardır:

  1. Emek harcanması (çalışma): Fiziksel ve zihinsel efor.
  2. Emeğin konusu (nesnesi): Üzerinde emek harcanan doğal kaynaklar veya hammaddeler.
  3. Emek aracı: Doğayı dönüştüren ve emek nesnesini şekillendiren araçlar (örneğin, toprak, yollar, fabrika binaları, sulama boruları).

Bu üç öğenin bir araya gelmediği durumlarda (müzik dinlemek, satranç oynamak gibi) üretimden bahsedilemez. Üretim araçları, emek araçları ile emek nesnelerinin birleşimidir. Bir nesnenin üretim sürecindeki konumu (ürün, hammadde, emek aracı) değişebilir, örneğin kömür maden ocağında ürün iken termik santralde hammaddedir.

İnsan emeği, hayvanların içgüdüsel etkinliklerinden farklı olarak iki temel özelliğe sahiptir:

  1. Bilinçli olma: Önceden belirlenmiş bir amaca yönelik etkinlik.
  2. Emek aletleri üretiminden ayrılamaz oluşu: İnsan, alet üretebilen tek canlıdır ve bu yetenek, toplumsallaşmanın temelidir. "İnsanları hayvanlardan ayırt eden özellik, doğayı dönüştürebilmesidir. Bu emek etkinliğini anlatır."

"İnsanı insan yapan üretimdir. Tüm toplumsal-tarihsel etkinlikler, üretim zemini üzerinde var olur." Üretim insanlık tarihinde belirleyici role sahiptir. "Emek zenginliğin babası, toprak ise anasıdır." Bu, emeğin zenginlik yaratmadaki birincil rolüne dikkat çeker.

Emek üretkenliği (verimliliği), ürün niceliğinin birim zamanda artmasıyla yükselir. Bu durumda tekil ürüne katılan canlı emek azalır, birikmiş emek (üretim araçlarıyla katılan) artar.

İş bölümü, emek üretkenliğinin artmasıyla ortaya çıkmış toplumsal bir olgudur. Başlangıçta yaş ve cinsiyete dayalı iken, üretim geliştikçe sanayi ve tarımın ayrışması gibi toplumsal iş bölümü biçimlerini almıştır.

Üretici güçler, üretim araçları ile emek-gücünün/emekçilerin birleşimidir ve tarih boyunca gelişmiştir. Üretim ilişkileri ise, üretim sürecinde insanların sınıflar biçiminde sahip olduğu belirli ilişkilerdir. Kapitalizmde bu, burjuvazi ile proletarya arasındaki ilişkilerdir. "Her toplumda bir egemen üretim ilişkisi vardır ve bu o toplumun temelini oluşturur. Temel; hukuk, devlet, sanat, ideolojileri, kısacası üst-yapıyı koşullar."

Beş temel üretim tarzı vardır: İlkel komünizm, köleci, feodal, kapitalizm, sosyalist üretim biçimleri. Köleci, feodal ve kapitalist toplumlarda, üretim ilişkileri sömürü ilişkileridir.

Sömürü, "sömürülen sınıfın ürettiği artık-emeğin=artı-ürünün=artı-değerin sömürgen sınıf tarafından temellükü, mal edilmesidir." İlkel toplumda artık-ürün oluşmadığı için sömürü yoktur. Marksist ekonomi politik, toplumun gelişimini işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda ele alarak sınıfsal bir tavır alır. Burjuva iktisatçılar para, kâr, sermaye gibi olguları nesneler arası ilişkiler olarak tanımlarken, Marksizm bunları sınıflara bölünmüş toplumsal yapıyı kuran insanlar arası ilişkiler olarak kavrar.

Ekonomi politiğin kavramları (para, sermaye, meta vb.) kendinden menkul değil, belirli üretim ilişkileri içinde anlam kazanır. "Sermaye, kendi başına bir para miktarı değil, oluşumu ve hareketiyle var olan, sömürü ilişkilerinden doğan bir gerçekliktir." Ekonomi politiğin yasaları, her tarihsel döneme özgüdür, evrensel değildir.

Toplumsal üretim süreci dört aşamadan oluşur: Üretim + Değişim + Bölüşüm + Tüketim. Bu bütünün belirleyici öğesi üretimdir. Üretimin toplumsal yasaları, değişim, bölüşüm ve tüketimin niteliğini belirler. Marksizm'in üretime atfettiği belirleyicilik, burjuva iktisadının değişime odaklanarak sömürü ilişkilerini göz ardı etmesinin aksine ideolojik sonuçlar taşır.

II. Kapitalizmin Doğuşu ve Gelişim Aşamaları

Kapitalizm, basit meta üretiminden doğmuştur. Basit meta üretiminde, küçük üreticiler üretim araçlarına özel mülkiyetle sahiptir ve ürünlerini kişisel emekleriyle üretip değişime sokarlar. Kapitalizm, küçük üreticilerin mülksüzleşerek ücretli duruma gelmesiyle ortaya çıkmıştır.

Kapitalizmin doğuşunda kritik rol oynayan faktörler:

  • İlksel Birikim: Yağma, fetih, sömürgecilik ve köylülerin/serflerin mülksüzleşmesiyle sermayenin belirli ellerde toplanması. "İlk birikimin temeli, köylülerin=serflerin mülksüzleşmesidir."
  • Ücretli İşçi Sınıfının Oluşumu: Toprak ve üretim araçlarından bağımsızlaşan köylü nüfusu, kentlerde "serseri" tabakayı oluşturmuş ve ücretli işçilere dönüşmüştür.
  • Coğrafi Keşifler ve Ticaret: 15. ve 16. yüzyıllardaki keşifler, yeni zenginlik kaynaklarının yağmalanmasına ve ticari sermayenin gelişimine yol açmıştır.

Feodal üretim tarzında köylü ve zanaatkâr üretimi varken, basit meta üretimi ilkel topluluk ile kapitalizm arasındaki dönemde var olmuştur. Bu dönemde M-P-M (satın almak için satmak) ve P-M-P' (satmak için satın almak) gibi ekonomik davranışlar gözlenir. Kapitalizmde sermaye, üretim sürecine dahil olarak P'>P (artı-değer) yaratır. Kapitalizm öncesi sermaye, daha çok tefeci ve tüccar sermayesi şeklindeydi.

Proletaryanın oluşumu, köylülüğün toprağından koparılması, loncaların erimesi ve modern sanayinin rekabetiyle zanaatkârların işçileşmesi süreçleriyle gerçekleşmiştir.

Kapitalist üretimin üç aşaması:

  1. Elbirliği (Kooperasyon): Zanaatkârların bir araya getirilmesiyle emek araçlarında tasarruf sağlanır, emek-güçlerinin sinerjik etkisi oluşur ve bireysel olarak yapılamayan işler mümkün hale gelir.
  2. Manifaktür: İş bölümünün özel bir nitelik kazanmasıyla emek-güçleri tek bir işlemde uzmanlaşır. Bu, işi öğrenmeyi kolaylaştırır, gerekli emek miktarını düşürür ve artı-değeri artırır. Ancak işçi, işyerinin bir parçası haline gelir ve yaptığı basit iş nedeniyle kavrayışı körelir.
  3. Fabrika-Makine: Makine, nispi artı-değeri artıran temel araçtır. Makineler, atölyeleri (manifaktürü) fabrikalara dönüştürür.
  • Makineler, değişmeyen sermayenin parçası olup, artı-değer yaratmaz ancak onu çoğaltır.
  • Çocuk ve kadın emeğinin kullanımını artırır, işçinin kendine ayırdığı zamanı azaltır.
  • Emek yoğunluğunu artırır, işçiyi vasıfsızlaştırır ve makinenin bir parçası haline getirir. "Makine, işçiyi hünersiz, vasıfsız kılar; işçi makinenin parçası olur; emek aracı olarak makineyi kullanmaz, makine onu kullanır."
  • Sosyalizmde makineler işgününü kısaltmak için kullanılacaktır, kapitalizmde ise sömürü aracıdır.

Kapitalizm, ürünlerin ağırlıklı çoğunluğunun meta olduğu ilk üretim tarzıdır. Metanın iki temel özelliği:

  1. Kullanım değeri: Faydalı olmalı ve bir gereksinimi karşılamalıdır.
  2. Değişim değeri: Bir metanın başka bir metayla belirli miktarlarda değişime girebilme yeteneği. Değişim değerinin temeli, metaların üretiminde harcanan toplumsal ortalama gerekli emek zamanıdır. "Değeri yaratan emektir."

Para evrensel eşdeğer olarak ortaya çıkmıştır ve birikim aracı haline gelmiştir. Metaların değerini bireysel harcanan emek değil, toplumsal ortalama gerekli emek zamanı belirler. Rekabet, her bir işletmeyi emek verimliliğini artırmaya iter, bu da toplumsal gerekli emekten daha azıyla üretim yapılmasını sağlar ve kâr oranlarının ortalamasını düşürür. Bu durum, kapitalist üretimin anarşik (plansız) yapısını gösterir ve krizlere yol açar.

III. Artı-Değer Teorisi ve Sömürü

Sermaye, "artı-değer üreten değerdir." Üretim araçları ve para kendi başlarına sermaye değildir; ancak sömürü ilişkilerine katıldıklarında sermaye olurlar. Kapitalizmin varlık koşulu, üretim araçlarına sahip bir sınıf ile bunlardan yoksun başka bir sınıfın olmasıdır. Bu sayede emek-gücü de kapitalizmde bir meta haline gelir. "İşçilerin sahip olduğu tek mülk emek-güçleridir. İşçilere emek-güçlerini satmayıp aç kalma ‘özgürlüğü’ tanınmıştır."

Emek-gücünün değeri, işçinin yaşamak için gerekli geçim metalarının, eğitim giderlerinin ve çocuk/eş bakımının değeriyle belirlenir. Artı-değer, "iş gününün kapitalist tarafından karşılığı ödenmeyen kesiminde üretilen, artı-emekle üretilen değerdir."

Kapitalizmde sömürü, köleci ve feodal üretim tarzlarına göre farklılık gösterir:

  • Kölecilikte ve Feodalizmde: Sömürü açıktır ve sömürgenlerin gereksinimleriyle sınırlıdır. Köle, efendisinin mülküdür. Feodalizmde köylü, toprağa ve beye kişisel olarak bağlıdır.
  • Kapitalizmde: Sömürü gizlenmiştir. İşçi "özgürdür" ancak ekonomik olarak kapitaliste bağımlıdır. Artı-emek susuzluğu sınırsızdır. "İşçi sınıfının durumu olması gerekene göreceli olarak sürekli kötüleşir."

İşçi sınıfı mücadeleleri, çalışma saatlerini düşürmüş ve sosyal devlet uygulamalarını kazanmıştır. "SSCB’nin varlığı, kapitalist ülkelerde sosyal devlet uygulamalarına geçişte önemli bir etkendir."

Artı-değer teorisini Marx'a borçluyuz. Artı-değer, toplumsal artı-ürünün para biçimidir ve üretimde oluşur, dolaşımda gerçekleşir.

Artı-değerin iki biçimi:

  1. Mutlak artı-değer: İşgününün uzatılmasıyla artırılır.
  2. Nispi artı-değer: Emek verimliliği artırılarak veya geçim metalarının değeri düşürülerek gerekli emek zamanı azaltılır ve fazla emek zamanı artırılır.

Sömürü oranı = artı-değer oranı = a/d (a: artı-değer, d: değişen sermaye). Kâr oranı = a/(d+s) (s: sabit sermaye).

Emek-değer teorisinin ispatları:

  1. Metanın tüm bileşenlerinin (makine, hammadde dahil) nihayetinde emekten oluştuğu.
  2. Metaları değişilebilir kılan ortak özelliğin soyut insan emeği olması.
  3. Olmayana ergi yöntemiyle (tam otomasyon durumunda yeni değer yaratılamayacağı tezi).

Değeri ve artı-değeri, emek-gücü olarak yatırılan sermaye (d) oluşturur. Sabit sermaye (s) artı-değer yaratmaz, ancak değerini ürüne aktarır.

İşgünü, gerekli emek zamanı ile artı-emek zamanının toplamıdır. İşgününün sınırları, burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf mücadelesiyle belirlenir. Artı-değer kitlesi, işçi nüfusunun artışı, işgünü süresinin uzatılması ve emek üretkenliğinin artırılmasıyla yükseltilebilir.

IV. Sermayenin Bileşenleri ve Kâr Oranının Düşme Eğilimi Yasası

Sermayenin organik bileşimi (s/(d+s)) zamanla artmaktadır. Yani değişmeyen sermaye (s) oransal olarak artarken, değişen sermaye (d) oransal olarak azalır. Artı-değeri d yarattığı için, s'nin oransal artışı, artı-değerin toplam sermayeye oranının (kâr oranı) düşmesine neden olur. Bu, ortalama kâr oranının düşme eğilimi yasasıdır.

Bu yasanın temel nedeni, s'nin büyümesinde sınır yokken, d'nin (gerekli emek zamanı) azalmasında bir sınır olmasıdır. Kapitalistler, kâr oranındaki düşüş eğilimine sömürü oranını artırarak karşılık verirler, ancak bu da toplumsal ortalama kar oranının düşüşünü daha da artırır.

Kârın farklı biçimleri:

  • Banka sermayesi: Faiz (artı-değerin bir payı).
  • Ticari sermaye: Ticari kâr (artı-değerin bir payı).
  • Toprak sahibi: Toprak rantı (artı-değerin bir payı).
  • Sanayi sermayesi: Sanayi kârı.
  • Devlet: Vergi geliri.

Tüm bu kâr ve gelir biçimlerinin kökeninde proletaryanın üretimde yarattığı artı-değer yatar.

V. Yeniden Üretim ve Krizler

Toplumsal üretim süreci, özerk işletmelerde gerçekleşse de, her işletmedeki yeniden üretim toplumsal yeniden üretime bağlıdır. Sosyal kapital, kişisel sermayelerin toplamıdır.

Basit yeniden üretim için, tüm metaların satılması ve üretimin değer ve kullanım değeri bakımından belirli bir miktarda ve şekilde olması gereklidir. Toplumsal üretim iki ana bölüme ayrılır: üretim araçları üretimi (I. Kesim) ve tüketim metaları üretimi (II. Kesim).

Genişletilmiş yeniden üretimde, artı-değerin bir kısmı kapitalistlerin tüketimine değil, yeniden yatırıma ayrılır. Bu, üretim araçları üretiminin tüketim metaları üretiminden daha hızlı artması, sermayenin organik bileşiminin yükselmesi ve üretim artışının tüketim artışının gerisinde kalması gibi yasaları ortaya çıkarır. Bu durum, krizlerin temel nedenidir.

Krizler:

  • Kapitalizm öncesi krizler kıtlık kaynaklı iken, kapitalist krizler aşırı-üretim sonucudur. "Kapitalizmde bunalımlarda aşırı-üretim görülür."
  • Krizler, üretim araçları üreten sanayi dallarında aşırı-üretim ve tüketim metalarının yığılmasıyla belirginleşir. Kredi ve ticaretteki düzensizlikler kriz nedeni değil, krizin tezahürleridir.
  • Krizde sermaye değer kaybeder (s düşer), organik bileşim düşer, ortalama kâr oranı yükselir ve bu sayede bunalımdan çıkış yolu bulunur. Ücretlerde de düşüş yaşanır.
  • Krizlerin politik yönü, sınıf hareketinin canlanma potansiyelini barındırmasıdır; ancak burjuvazi bu durumda sınıf üzerindeki baskıyı artırır. Tarihsel örnekler (1913, 1919-20, 1929-33, 1937-38 krizleri), krizlerin savaşlar ve faşizm gibi siyasi sonuçlarla ilişkisini gösterir.

VI. Emperyalizm

Emperyalizm, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren gözlemlenen tekelci kapitalizmdir. Tekeller, rekabetle yoğunlaşma sonucu oluşur ve pazara hükmederek ortak fiyat ve üretim politikaları geliştirirler. Karteller, konsorsiyumlar, tröstler, holdingler gibi farklı tekelci birlik biçimleri vardır. Tekeller, rekabeti yok etmez, şeklini değiştirir.

Mali sermaye (mali oligarşi), bankaların sanayi sermayesiyle entegre olması ve şirketlerin hisselerini ele geçirmesiyle oluşmuştur. Mali sermaye, sosyal yaşamın (medya, eğitim, sanat) finans kapitalin egemenliğine girmesine yol açar.

Emperyalizm döneminin temel özellikleri:

  • Sermaye ihracının meta ihracını aşması: Düşen kâr oranı, sermaye ihracını zorunlu kılar. Kredi ve yatırım sermayesi şeklinde sermaye, azgelişmiş ülkelere akar.
  • Ülkeler arası eşitsiz gelişim: Geri kalmış ülkelerde ucuz hammadde ve işgücü, düşük organik bileşim ve dolayısıyla yüksek kâr oranı, sermaye ihracını teşvik eder.
  • Dünyanın emperyalist güçler arasında paylaşımı ve yeniden paylaşım savaşları: Sömürgecilik emperyalizmden önce de vardı ancak emperyalizmle birlikte sömürgelerin paylaşımı tamamlandığından, yeniden paylaşım savaşları gündeme gelir (örn. I. Dünya Savaşı).
  • İşçi aristokrasisinin oluşumu: Emperyalist ülkelerde sömürgelerden gelen artık-değerle beslenen ayrıcalıklı bir işçi kesimi ortaya çıkar.
  • Silah sanayinin büyümesi ve asalak hale gelmesi.

Çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) varlığı ultra-emperyalizmi doğurmamıştır, siyaset ve ekonomi halâ ülke ölçeğinde işlemektedir.

VII. Neo-Kapitalizm

Neo-kapitalizm, 1929-32 bunalımının ardından kapitalizmin kendi başına işleyişine duyulan güvenin sarsılmasıyla devletin ekonomiye müdahale etmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Özellikle 1940-70 arası dönem, neo-kapitalist karakterli bir genişleme dalgasıdır. Bu dönemde:

  • Devlet, ekonomiye müdahale eder (Keynesyen politikalar).
  • Soğuk Savaş, askeri teknolojinin ilerlemesini ve bunun üretim tekniklerine aktarılmasını sağlar. Devresel krizlerin süresi kısalır.
  • Sosyalist bloğun varlığı pazar ve hammadde kaybıdır. Sömürgelerin bağımsızlıklarına kavuşması, kapitalizm için yeni pazarlar ve hammadde kaynakları oluşturur, genişleme dönemini tetikler.
  • Ulusal gelirin önemli bir bölümü silahlanma ve sosyal sigorta harcamalarına gider. Sosyal sigorta, işçi sınıfının taleplerini hafifletir, lümpen proletaryanın oluşumunu engeller ve bunalımları hafifleterek resesyonlara dönüştürür. "Özetle işsizlik sigortası, bunalımı hafifletir. Hafiflemiş bunalıma, resesyon denir."
  • Devlet harcamaları, özellikle askeri harcamalar ve sigorta sistemleri, sürekli enflasyon pahasına üretim araçları ve tüketim mallarına talebi artırarak bunalımları hafifletir.
  • Enflasyonist eğilim görülür. Tekellerin piyasaya hakimiyeti, aşırı üretime rağmen fiyat düşüşlerini engeller. Üretilen meta arzını aşan bir talep oluşarak enflasyon körüklenir.
  • Ekonomik programlama olgusu ortaya çıkar. Devlet, sermaye gruplarının yatırım hedeflerini ve pazar beklentilerini eşgüdümler. Ancak bu planlamanın gerçekleşmesi belirsizlikler içerir ve planlananı gerçekleştirmek için doğrudan bir araç yoktur.
  • Kâr, devlet tarafından teşvikler, vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve silahlanma yoluyla garanti edilir. Genişleme dönemlerinde ücret artışları talebi artırarak kâr oranlarının yükselmesine katkı sağlar ve sendikalar burjuvazinin politikalarına yönlendirilir.

Ek Bilgiler ve Tartışmalar

  • Sanat Eserlerinin Fiyatları: Van Gogh’unkiler gibi özgün/biricik sanat eserlerinin yüksek fiyatları, arzın tek olması ve sermayedar talebinin çok yüksek olmasıyla açıklanır. Bu eserlerin fiyatı, değerlerinin çok üstündedir. Sıradan eserlerin fiyatı ise değerlerine yakın seyreder.
  • Hizmet Sektöründeki Emekçiler: Ulaşım, depolama gibi işlerde çalışanlar artı-değer yaratmasa da, toplumsal artı-değerin gerçekleşmesinde işlevleri vardır ve üretken olmayan emek-güçleri de işçi sınıfının kapsamındadır. Kamu emekçileri (devlet memurları) de işçidir.
  • Köylülük ve Ev İşi: Küçük üretim yapan köylüler ve kişisel tüketim için yapılan ev işleri, kapitalist üretim kapsamında değildir ve doğal ekonomi kurallarına tabidir.

VIII. Okurun üzerinde düşünmesi için bir soru: 1960-70’lerde yapılan “Türkiye yarı-feodal, yarı-kapitalist bir ülkedir” tespiti neyi göz ardı etmekteydi? Bunun siyasi sonuçları neler olmuştur?..

Cevap için ipucu: “Türkiye yarı-feodal, yarı-kapitalist bir ülkedir” tespiti 1970'lerde yapılmış ve o zaman da yanlışlığı açık olan bir saptamadır. Köylülerin kapitalist pazar için küçük meta üretimi yapmasına, "feodal ya da yarı-feodal üretim" denemez. Üretim, değişim, bölüşüm ve tüketim bir bütünlük oluşturur. Bu bütünün belirleyici öğesi üretimdir. Eğer üretim kapitalist değilse, üretimde kapitalist üretim ilişkileri yürürlükte değilse, ürünler kapitalist pazar yasalarına göre dolaşıma girmez. Sadece ve sadece bir toplumda kapitalist üretim ilişkileri egemense, köylülerin ürünleri kapitalist pazara girebilir. Değişim, bölüşüm ve tüketimin niteliğini belirleyen üretimin toplumsal yasalarıdır. Türkiye'de kapitalist üretim tarzı egemen üretim biçimi olup (1960-70’lerde de), buna eklemlenen köylülerin küçük meta üretimi bağımsız bir üretim ilişkisine sahip değildir. Köylülerin meta üretimini, "yarı-feodal" olarak nitelemek bilim-dışıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]