Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

9 Ekim 2025 Perşembe

Sosyalist Devrimin Gerek ve Yeter Koşulları

Mahmut Boyuneğmez

“Genel olarak söylersek, devrimci bir durumun belirtileri nelerdir? Üç büyük belirtiyi gösterirken kesinlikle hata yapmamış oluruz: 1) Egemen sınıflar için hiçbir değişiklik olmaksızın kendi egemenliklerini korumalarının olanaksız olduğu zaman; şu ya da bu biçimde ‘üstteki sınıflar’ arasında bir kriz, egemen sınıfın siyasetinde, ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve öfkelerinin had safhaya ulaşmasıyla ortaya çıkan bir çatlağa yol açan bir kriz olduğu zaman. Devrimin olması için, genellikle ‘alttaki sınıfların’ eskisi gibi yaşamak istememesi yeterli değildir; aynı zamanda ‘üstteki sınıfların’ eskisi gibi ‘yaşayamaması’ da gerekir. 2) Ezilen sınıfların sıkıntılarının ve gereksinimlerinin her zamankinden çok daha fazla ağırlaştığı zaman. 3) Yukardaki nedenlerin bir sonucu olarak, ‘barış zamanı’nda soyulmalarına şikâyet etmeden izin veren, ama çalkantılı dönemlerde hem bunalımın koşulları tarafından hem de ‘üstteki sınıflar’ın kendileri tarafından bağımsız tarihsel eyleme itilen kitlelerin faaliyetinde oldukça büyük artış olduğu zaman. Sadece tekil grup ve partilerin değil, ama tekil sınıfların da iradesinden bağımsız olan bu nesnel değişiklikler olmaksızın, genel kural olarak, bir devrim olanaksızdır.” (Lenin)

İktisadi kriz + siyasi kriz + kitlelerin eskisi gibi yaşamak istememesi olarak görünüm kazanan hegemonya krizi + kitlelerin eylemlerinde ve örgütlenmelerinde artış; işte bunlar sosyalist devrim için “nesnel koşulları” oluşturmaktadır. Biz bunlara sosyalist devrimin “gerek koşulları”, eş deyişle “olmazsa olmaz koşulları” diyoruz. Peki yeter mi?.. Sosyalist bir devrimin oluşması için bütün bunların bir arada ve eş zamanlı olarak gerçekleşmesi dışında başka koşullara ihtiyaç var mıdır?..

Hegemonya kriziyle özdeşleşen bir devrimci durumda öncü partinin varlığı ve kitleler içinde kökleşmiş olması, net ve bilimsel bir teorik-stratejik perspektif geliştirmiş olması, demokratik merkeziyetçi ilkeyle işleyen disiplinli bir örgütlenmeye, eş deyişle yapıya haiz olması. İşte bunlar ise, sosyalist devrimin ya da işçi sınıfının iktidarı almasının “öznel koşulları”dır. Biz bunlara sosyalist devrimin “yeter koşulları” diyoruz.

Koşullar doğrudan nedenler olmayıp nedenlerin sonuç(lar) oluşturmasına yardım ederler. Devrimlerde kitlelerin hareketliliği için iktisadi nedenler, savaş gibi katalizör işlevi gören nedenler, kıtlıklar, karşı-devrimci tehdit ve işgal gibi doğrudan nedensel faktörler iş başındadır ve çoğu durumda bunlar birlikte ve sinerjistik etkiyerek/etkileşerek sonuçlar doğururlar, eş deyişle konjonktüreldirler.

İşçi sınıfının toplumsal ve siyasal iktidarı kapitalist sınıftan devralması için “gerek ve yeter koşullar”ın birlikte var olması şarttır. Eski iktidar yapısının zayıflayıp çatırdaması ve hoşnutsuz kitlelerin mücadelesinde ve hareketliliğinde artış gerek koşulken, teorik-stratejik ve örgütsel açıdan gelişkin bir öncü örgütlenmenin varlığı ve yeni iktidar nüvelerinin filizlenmiş olması yeter koşulu oluşturmaktadır. Yeter koşulların gelişmemiş olduğu durumlarda, devrimci durum bir devrime evrilmez.

İşçi sınıfının iktidarı alması, 1848 Avrupa Devrimlerinden beri devrimci mücadelelerin temel hedefidir. Tarihsel örnekler, iktisadi, siyasi ve hegemonya krizlerinin bir arada oluşturduğu devrimci durumların sosyalist devrim, eş deyişle proleter devrim için yalnızca gerekli koşullar (olmazsa olmaz koşullar) olduğunu, devrimin başarısı için yeterli koşulların ise teorik ve stratejik netliğe sahip, işçi sınıfı içinde kökleşmiş ve örgütsel olarak disiplinli bir öncü sosyalist partinin varlığı olduğunu göstermektedir.

Bu yazıda, 1789 Büyük Fransız Devrimi’nden 1970-80 Türkiye’sine kadar uzanan tarihsel örnekleri inceleyerek, öncü parti örgütlenmesinin devrimci süreçlerdeki belirleyici rolünü analiz etmek istiyoruz. Her bir örnekte, devrimci süreçlerin ya da durumların dinamiklerini, öncü parti eksikliğinin sonuçlarını ve başarılı devrimlerdeki örgütsel faktörü ele alacağız.

1789 Büyük Fransız Devrimi ve Sans-Külotların Liderlikten Yoksun Kalması

1789 Büyük Fransız Devrimi, burjuva devriminin klasik bir örneği olarak tarih sahnesine çıkarken, alt sınıfların, özellikle sans-külotların (baldırı çıplaklar, “bras nus”/çıplak kollular) devrimci enerjisi, devrimin radikal evresinde önemli bir rol oynamıştır. Sans-külotlar, Paris’in yoksul emekçi kesimleri olup, eşitlikçi taleplerle devrimin itici gücünü oluşturmuştur. Jakobenler, Robespierre liderliğinde, sans-külotların taleplerini kısmen benimseyerek devrimi 1793-94’te radikalleştirmiştir. Ancak, Jakobenlerin 1794 Thermidor Darbesi’yle düşmesi, sans-külotları liderlikten yoksun bırakmıştır. Thermidor gericiliği döneminde Jakoben kulüpleri kapatılmış, Vendée isyancıları gibi karşı-devrimci unsurlar için af çıkarılmış ve siyasi bir gevşeme ortamı yaratılmıştır. Bu siyasi rahatlama, derin bir ekonomik krizi beraberinde getirmiştir. 1795 yılının Germinal ve Prairial aylarında yoksul halk yeniden ayaklanmışsa da Convention (Meclis), bu isyanları orduyu kullanarak bastırmıştır ve devrimin popüler tabanını tamamen ezmiştir.

Jakoben iktidarının düşüşünden sonra sans-külotların örgütsel birliği ve stratejik bir programı olmaması, devrimci enerjilerinin dağılmasına ve burjuva restorasyonunun zaferine yol açmıştır. Bu dönemde, sans-külotların taleplerini birleştirip iktidarı alacak gelişkinlikte bir sosyalist veya proto-sosyalist öncü parti bulunmuyordu.

Babeuf'ün Eşitler Komplosu’nun programı, yalnızca siyasi eşitliği değil, aynı zamanda özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıran komünist bir toplumsal düzeni hedefliyordu. Hareketin temel talepleri arasında, tüm mülkiyetin kamulaştırılacağı bir "mallar ortaklığı" kurulması ve toplumsal eşitsizliğin kaynağı olarak görülen miras hakkının lağvedilmesi bulunuyordu. Fakat bu hareket, kitlesel bir taban bulamadan hızla yenilgiye uğratılmış ve liderleri idam edilmiştir.

1848 Haziran Ayaklanması ve Bonapartist Rejimin Kuruluşu

1848 Avrupa devrimleri, işçi sınıfının tarih sahnesine bağımsız bir güç olarak çıktığı ilk büyük devrim yükselişidir. Fransa’da Şubat Devrimi, monarşinin devrilmesiyle sonuçlanmıştır, ancak geçici hükümetin burjuva karakteri, işçi sınıfının taleplerini karşılamaktan uzaktı. Haziran 1848’de Parisli işçilerin ayaklanması, ulusal atölyelerin kapatılmasına karşı bir tepki olarak patlak vermiştir. Marx, bu ayaklanmayı işçi sınıfının burjuvaziye karşı ilk açık sınıf mücadelesi olarak tanımlamıştır. Ancak bu ayaklanmada işçi sınıfına önderlik edecek bir sosyalist parti bulunmuyordu. Sosyalist hareketler, Proudhon’un reformist fikirleri ve Blanqui’nin komplocu taktiklerinin etkisi altındaydı. Gelişmeleri doğru okuyabilen ve örgütsel olarak sağlam ve güçlü bir sosyalist parti/örgütün olmayışı, ayaklanmanın kanlı bir şekilde bastırılmasına engel olabilecek faktörün yokluğu anlamına gelmektedir. Ayaklanmanın yenilgisi, siyasi boşluğu dolduran Louis Napoleon’un 1851 darbesiyle Bonapartist rejimin kurulmasını kolaylaştırmıştır. İşçi sınıfının örgütsüzlüğü burjuvazinin karşı-devrimci hamlelerine zemin hazırlamıştır.

1871 Paris Komünü ve Öncü Parti Eksikliğinin Sonuçları

1871 Paris Komünü, işçi sınıfının iktidarı aldığı ilk proleter devrim olarak tarihe geçmiştir. Fransa-Prusya Savaşı sonrası Fransa’daki siyasi kriz, Paris’te işçi sınıfının ve küçük burjuvazinin birlikte Komün’ü kurmasını sağlamıştır. Ancak, Komün liderliğinin vizyonu, Blanquistlerin komplocu taktikleri ve Proudhoncuların kooperatifçi yaklaşımlarından ibaretti. Komün, işçi sınıfının devleti ele geçirme ve dönüştürme kapasitesine sahip bir Marksist öncü partiden yoksundu. Komün, demokratik ve eşitlikçi/sosyalist uygulamalarıyla ilham verici olsa da stratejik hatalar (örneğin, Versailles’a karşı erken bir saldırı düzenlememek, Versailles’ı finanse eden Fransız Bankası’nı kamulaştırmamak) ve örgütsel dağınıklık, yenilgiyi kaçınılmaz kıldı. Komün’ün kanlı bir şekilde bastırılması, 30.000’den fazla işçinin katledilmesiyle sonuçlandı ve burjuva düzenin restorasyonunu sağladı. Bu deneyim, işçi sınıfının devrim öncesi ve devrime giderken öncü partiye duyduğu ihtiyacı vurgulayan bir dönüm noktası olmuştur.

1905 Rus Devrimi ve Bolşeviklerin Örgütsel Zayıflığı

1905 Rus Devrimi, Çarlık rejiminin hegemonya krizine girdiği bir dönemde, işçi sınıfının Sovyetler aracılığıyla tarih sahnesine çıktığı ilk büyük deneyimdi. St. Petersburg’da başlayan grevler, “Kanlı Pazar” katliamıyla birleşerek devrimci bir yükselişe dönüştü. Ancak, Bolşevik Parti’nin o dönemde işçiler ve askerler arasında yeterince kökleşmemiş olması, devrimin başarısızlığına yol açmıştır. Lenin, 1905 devrimini değerlendirirken, Bolşeviklerin örgütsel zayıflığına ve devrimci durumun gerektirdiği stratejik netlikten yoksun olduklarına dikkat çekmiştir. Menşeviklerle ayrışan Bolşevikler, henüz işçi sınıfı içinde hegemonik bir güç haline gelememişti. Bu dönemde Sovyetler, işçi sınıfının kendiliğinden örgütlenmeleri olarak ortaya çıksa da bunları birleştirip iktidara yöneltecek bir öncü parti eksikliği, devrimin sönümlenmesine ve Çarlık rejiminin geçici bir restorasyonuna neden olmuştur.

1917 Ekim Devrimi ve Bolşeviklerin Başarısı

1917 Ekim Devrimi, işçi sınıfının tarihsel olarak ilk kez kalıcı bir şekilde iktidarı aldığı sosyalist devrimdir. Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı siyasi ve ekonomik kriz, Çarlık rejiminin çöküşünü hızlandırmış ve Şubat 1917’de burjuva geçici hükümetin kurulmasına yol açmıştır. Ancak, geçici hükümetin savaş politikaları ve ekonomik sorunlara çözüm üretememesi, hegemonya krizini derinleştirmiştir. Bolşevik Parti, Lenin’in Nisan Tezleri’yle net bir strateji ortaya koyarak, “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganıyla işçi sınıfına ve yoksul köylülüğe doğrultu kazandırmıştır. Nisan Tezleriyle birlikte Geçici Hükümet’in emperyalist ve burjuva karakteri teşhir edilerek, bu hükümete hiçbir desteğin verilmemesi; parlamenter bir cumhuriyetin geriye bir adım olarak değerlendirilerek tek meşru devrimci hükümet biçiminin Sovyetler olduğu kavrayışı; savaşa son verilmesinin ancak proletaryanın iktidarıyla mümkün olduğu anlayışı ve bütün toprakların kamulaştırılarak yerel köylü Sovyetleri denetimine verilmesi benimsenmiştir. Bolşevik parti kitlelerin “ekmek, barış ve toprak” umuduna siyasal düzlemde karşılık vermiştir. Bolşeviklerin işçiler, askerler ve köylüler arasında köklü bir örgütlenme ağı kurması, Sovyetlerde hegemonik bir güç haline gelmelerini sağlamıştır. Bolşeviklerin başarısı, parti disiplini, teorik-stratejik netlik ve kitlelerle bağ kurma yeteneğinde yatmaktadır. Ekim Devrimi, öncü partinin devrimci süreçteki vazgeçilmez rolünü kanıtlamıştır: Bolşevikler, devrimci durumu doğru okuyarak işçi sınıfını iktidara taşımıştır.

1918-19 Alman Devrimi ve 1920-21 İtalya Konsey Deneyimi

Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’da, 1918-19 devrimi, savaşın yıkımı ve monarşinin çöküşüyle ortaya çıkan bir devrimci durumdu. İşçi konseyleri, özellikle Berlin ve Münih’te, iktidar organları olarak ortaya çıktı. Ancak, Spartakistler ve liderleri Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht, devrimi ilerletecek güçlü bir öncü partiye sahip değildi. Spartakistlerin örgütsel zayıflığı ve stratejik kararsızlığı, devrimin burjuva cumhuriyet tarafından bastırılmasına yol açmıştır.

Benzer şekilde, 1920-21 İtalya’da fabrika konseyleri hareketi, işçi sınıfının devrimci potansiyelini göstermiştir. Bu yıllarda Gramsci’nin liderliğindeki komünist hareket, henüz yeterince olgunlaşmamış ve işçi sınıfı içinde hegemonik bir güç haline gelememişti. Bu nedenle, Mussolini’nin faşist hareketi, devrimci durumu fırsat bilerek iktidarı almıştır.

Her iki örnekte de öncü partinin zayıflığı, devrimci fırsatların kaçırılmasına ve karşı-devrimin zaferine yol açmıştır.

1970-80 Türkiyesinde Devrimci Durumun Gelişimi ve 12 Eylül Darbesi

1970-80 arası Türkiye, işçi sınıfının grev dalgaları, öğrenci hareketleri ve köylü mücadeleleriyle bir devrimci durumun eşiğindeydi. 15-16 Haziran 1970 işçi ayaklanması, işçi sınıfının kendiliğinden gücünü gösterse de bu enerjiyi birleştirip iktidar mücadelesine yöneltecek işçiler arasında hatırı sayılır ölçüde örgütlü öncü bir sosyalist parti yoktu. Sosyalist-devrimci hareketler, TİP, THKO, THKP-C ve diğer gruplar arasında bölünmüştü, ayrıca teorik-stratejik ve örgütsel olarak yetersizdiler. 12 Eylül 1980 askeri darbesi, bu örgütsel zayıflığı fırsat bilerek sistemi restore etti. Sosyalist ve devrimci hareketlerin parçalı yapısı, devrimci durumun karşı-devrimci bir askeri darbeyle sonuçlanmasına neden olmuştur. Bu dönem, öncü parti eksikliğinin, devrimci potansiyelin heba olmasına nasıl yol açtığının açık bir örneğidir.

Sonuç

Tarihsel örnekler, işçi sınıfının iktidarı alması için iktisadi, siyasi ve hegemonya krizlerinin gerekli bir koşul olduğunu, ancak yeterli koşulun öncü bir sosyalist partinin varlığı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. 1789 Fransız Devrimi’nde sans-külotların liderlikten yoksun kalması, 1848 Haziran Ayaklanması’nda sosyalist bir partinin eksikliği, 1871 Paris Komünü’nde Marksist bir öncü örgütün bulunmaması, 1905 Rus Devrimi’nde Bolşeviklerin yetersiz kökleşmesi, 1918-19 Alman Devrimi ve 1920-21 İtalya konsey deneyimlerinde komünist hareketlerin olgunlaşmamışlığı ve 1970-80 Türkiye’sinde sosyalist hareketlerin parçalı yapısı ve faşist paramiliter güçlerin terörüyle oyalanıp yıpratılması, devrimci durumların ya da devrimci yükselişlerin karşı-devrimle, burjuva restorasyonla, karşı-devrimci güçlerin galebe çalmasıyla, darbeyle, faşist ya da Bonapartist diktatörlüklerin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Buna karşılık, 1917 Ekim Devrimi, Bolşevik Parti’nin teorik-stratejik netliği, disiplinli örgütlenmesi ve işçi sınıfı içinde kökleşmesi sayesinde başarılı olmuştur. Bu örnekler, öncü partinin, devrimci enerjiyi birleştiren, stratejik yönlendirme sağlayan ve işçi sınıfını iktidara taşıyan bir araç olduğunu kanıtlamaktadır. İşçi sınıfının gelecekteki mücadelelerinde, devrimin başarısı için öncü partinin inşası ve gelişimi, stratejik bir zorunluluktur.

İşte “bize bir devrimciler örgütü verin, dünyayı alt üst edelim” sözünün anlamı budur!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]