Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

25 Eylül 2025 Perşembe

Sanat: Emekçiler İçin mi, Emek Açısından mı?

Aydın Çubukçu

(…)

İŞÇİLER, EMEKÇİLER İÇİN SANAT

İşçi ve emekçiler için üretilen bir sanat eserinin, kural olarak, başlıca iki özelliği taşıması, sosyalist mücadelenin deneyleri içinde anlaşılmıştır: Birincisi, eğitim olanaklarının son derece kısıtlanmış olmasından dolayı, işçilerin ve emekçilerin büyük kitlesinin, bir sanat eserini anlamakta zorlanacakları peşinen kabul edilerek, ürünün kolay algılanabilir ve anlaşılabilir biçimsel özellikler taşıması gözetilmelidir. İkincisi, onların uyandırılmalarına, devrimci politik bilinçle donatılmalarına yardım edecek, ufuklarını genişletecek, sosyalist dünya görüşünü tanıtacak ve mücadelelerine katkıda bulunacak bir içerikte olmalıdır.

Biçim ve içerik bakımından bu özellikleri taşıyan bir sanat eserinin konu dağarcığı son derece geniştir: Hayatın bütün alanları, insan ilişkilerinin bütün yönleri, bireysel hayat parçaları, üretim süreci vs....

Bu tarz resimde, biçimsel bakımdan bir sınırlama zorunlu mudur? Bildirinin açık seçik olması gereği, biçimin de aynı derece kolay anlaşılır olmasını gerektirecektir. Yapıtın doğrudan doğruya cahil bırakılmış kitlelere seslenmesi istendiğinden, haklı ve yerinde olarak, böyle bir buluşmayı zorlaştıracak biçim özelliklerinden kaçınılması
sanatçılardan beklenmiştir. Bu kıstaslara uygun olarak, Sovyetler Birliği'nde ve Doğu Avrupa’da halk demokrasileriyle yönetilen ülkelerde, binlerce resim, heykel yapılmıştır.

Sonuçta ortaya çıkan eserlerin başlıca eksikliği, güncel politik ihtiyaçlarla, kitlelerin o konjonktürel anda içinde bulundukları koşullarla sınırlanmaları, ajitasyonunun temel temalarına bağlı kalmalarıdır. Bu ihtiyaçlar ve temalar eskidiğinde, artık onların da rolü bitmekte, dolayısıyla, bir sanat eserinde aranan süreklilik, evrensellik, kalıcılık gibi başlıca nitelikler, daha başından feda edilmektedir. Bu fedakârlık, sözünü ettiğimiz koşullarda gerekliydi.

Genellikle, politikanın güncel ihtiyaçları gereğince, sanatın değişik dallarının belirli bir amaçla ve belli bir tema ekseninde yönlendirildiği az görülen bir şey değildir. Örnek olarak, daima Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin uygulamalarının gösterilmesi ise, soğuk savaş propagandalarının bir uzantısıdır. Aslında, Sovyetler Birliği devleti ile sanat ve kültür etkinliği arasındaki ilişkinin biçimi, bütün ülkeler için genel bir durumdur. Sınıf niteliği ve biçimi ne olursa olsun, her devlet, iktidar için mücadele eden her parti, temsil ettiği sınıfın mücadele içindeki temel ihtiyaçları bakımından böyle bir yönlendirmeyi yapmak zorundadır. Yönlendirmenin biçiminin, örtülü, açık, demokratik ya da "emir komuta zinciri içinde" olmasının, işin özüyle bir ilişkisi yoktur. Politikanın zorunlu olduğu bir dünyada, bu ilişki de zorunludur ve bu ilişkiler değişmedikçe sanatla politika arasındaki bağıntı kaçınılmazdır.

Bugün geriye bakıldığında, Büyük Ekim Devrimi'nin yaratmaya koyulduğu yeni dünyanın ruhunu taşıyan, onu evrensel yönleriyle, zamanın ve koşulların sınırlamalarını aşarak anlatan çok az sayıda gerçek sanat eseri ve sanatçı sayılabilmektedir. Egemen olan, dönemin özellikleriyle, deyim yerindeyse "taktik sorunlarla ilgilenen ve belli bir sloganı işleyen eserlerdir. Yüceltilmesi bugün, korunabildiği kadarıyla, sosyalist inşa döneminde, mutluluk, üretkenlik, partiye bağlılık, emek kahramanlığı, sosyalist toplumun yüceltilmesi gibi konuları ele alan ajitasyon resimlerinin de hâlâ küçümsenmeyecek bir işleve sahip olduğu görülebilir.

Bunlar, şimdi kapitalizmin bütün kahredici sonuçlarıyla yüz yüze yaşayan bütün halklara, bir zamanlar, Sovyet halkının nasıl büyük bir mücadeleyle binlerce yıllık bir düşü gerçekleştirmeye koyulduğunu anlatmaya devam etmektedir. Onların bu sınırlı kalıcılığını sağlayan tek şey, sosyalizmin yaşanan süreçlerini yansıtmaktan gelen belgesel nitelikleridir. Hâlâ, kolhoz hayatının üreticiliği ve neşeyi birlikte besleyen koşulları, Anti-faşist savaşta cephe ve cephe gerisindeki insanların dayanışmaları ve kişisel hayatları, parti, önderlik ve halk arasındaki ilişkiler, şimdi kaybolmuş bir dünyanın düşsel öyküleri gibi, bu resimler aracılığıyla yeni kuşaklara ulaşıyor.

GÖLGEDE KALAN DAMAR: MODERN SOVYET SANATI

Ekim devrimi, yalnızca ezilen sınıfların iktidarını gerçekleştirmekle kalmadı; aynı zamanda, kendisini baskı altında hisseden tüm düşünce ve sanat akımları devrimde kendileri için bir açılım olanağı buldu. Tüm toplumsal hareketin yeni bir dünyanın kuruluşuna yöneldiği bir sırada, bütün sanatçı ve yazarlar, özgürlük içinde yaratmak için en yüksek olanakların doğduğuna inandı. Devrimle birlikte, yeni bir dünyanın yaratılmasının parçası olarak, yeni sanat akımları doğdu ya da devrim öncesi süreçlerde doğmuş bulunan akımlar, yeni ve zengin biçimler kazandı.

Bu dönemde, derin bir soyutlama düzeyini ifade eden ve belki de bugünden bakılınca devrimin ruhunu yansıtmak bakımından sonrakilere oranla daha büyük bir işlev kazandığı söylenebilecek olan eserler yaratıldı.

Fakat, devrimin üzerinde gerçekleştiği sosyal zeminin karakterini, son derece yoksul ve geri eğitim ve bilinç düzeyindeki milyonlarca köylü belirlemekteyken ve devrimin başlıca hedeflerinden birini, nüfusun bu büyük bölümünün eğitilmesi ve devrim yolunda seferber edilmesi oluştururken, devrimci sanatın bu biçimine yönelmek, bir parti ve devlet politikası olamazdı. Tarihsel, politik ve kültürel koşullar, Sovyet Devleti'ni ve Komünist Partisi'ni, acil görevlerle kuşatmıştı ve bu durumda, soyut sanatın, günün acil ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduğu görülüyordu. Böyle bir girişimde, sanattan bekle nen işlev, gerçekten olağanüstüydü.

Berger, "daha çok fabrika, daha çok öğretmen, yol, su, elektrik, radyo mühendisinin varlığına bağlı sorunların çözümü için" sanatın sihirli değneğinden mucizeler beklendiğini yazıyor. (John Berger, "Sanat ve Devrim" s.26) Oysa, sanattan böylesine safça bir beklenti yoktu. Sovyet Devleti, daha çok yol, su, elektrik, doktor ve öğretmen için yapılması gerekenleri bir yana bırakarak ajit-prop (ajitasyon ve propaganda) trenleri düzenliyor değildi.

Yapılabilecek her şeyin yanı sıra ve belki de fazladan sanata önem verilmesinin nedeni, sosyalist devrimin yükselişini omuzlaması gereken, ama, yüzyıllar boyunca büyük bir karanlığın içine itilmiş bulunan milyonlarca insan üzerindeki otokrasinin izlerinin bu yoldan silinebileceğinin umulmasıydı. Bu durumda sanat, "işçiler ve emekçiler için sanat biçimini almak zorundaydı.

Bu kaçınılmaz durum, gerçekte devrimin bir ürünü olan ve devrimci toplumsal durumun yükselişine denk düşen, ama devrimi omuzlayan yığınların bilinç ve kültür düzeyiyle uyuşmayan sanat akımlarının gölgede kalmasına, bu biçimi benimsemiş sanatçıların verimsizlik içinde sönüşüne yol açtı.

Galeriler, müzeler, halka açık büyük toplantı yerleri, tiyatrolar, sinemalar, sendika binaları, ajitatif resimlerle donatılırken, kendi içinde, devrimin hedeflerini ve içeriğini yorumlayan, devrimin evrensel temalarını, imgelerini işleyip anlatan bir başka tarz, yalnızca sınırlı bir çevrenin, Avrupalı komünistlerin, entelektüellerin ve sanat tarihçilerinin ilgi alanında kaldı.

Bu farklı tarz, aslında yalnızca biçim özellikleri bakımından ve bazı temaları öne çıkarmasıyla, ajitasyon resimlerinden ayrılıyor, kübizm, konstrüktivizm, empresyonizm gibi akımların biçim anlayışlarıyla ilişki içinde devrimin kendine özgü sanatını yaratmaya çalışıyordu.

Bu eserlerin karakteristik özelliği, sosyalizm ideallerini, emek sürecinin motiflerinin soyutlanması aracılığıyla yorumlamaktı. Emek dünyasının ilişkilerinin, çalışma sürecinin başlıca unsurlarının ve ürünlerinin, bilimsel ve teknolojik ilerlemenin ortaya çıkardığı imgeler, bu sanatın başlıca içeriğini oluşturuyordu. Bu imgeler, yüksek bir soyutçuluk ve stilizasyon düzeyinde işleniyordu.

Yeni komünist sanatçılar, yeryüzünü fethettiğine inanan bir toplumsal kalkışmanın, gözünü artık uzaya dikmiş sözcüleri gibi hissediyorlardı kendilerini.

Henüz uzay teknolojisi üzerine çalışmalar yalnızca Sovyetler Birliği için değil, en ileri sanayi ülkeleri için bile oldukça uzak bir hayal halindeyken, Ilya Kaşnik, Alexandr Labas, Gustav Klutsis gibi sanatçılar, belki yüz yıllar sonrasına bakıyor, uzay gemileri, planetler, gökyüzü kentleri üzerine resimler yapıyorlardı. Bütün bu konular, insanlığın bütün doğa üzerindeki kaçınılmaz zaferinin sosyalizmle sağlanacağına olan inancı dile getiriyor, açıkça Komünist Partisi'nin nihai hedeflerine, onun politik ve teorik temellerine bağlı kalıyor, fakat kuşkusuz, henüz karasabanla toprağı işlemeye çalışan milyonlarca köylüye fazla bir şey anlatmıyordu.

Dünyaya emek açısından bakarak sanat yapmakla, emekçilere göre (emekçiler için) sanat yapmak arasındaki ayrım bu noktada kendisini gösteriyor. Sosyalizm mücadelesinin "emekçiler için yapılmış sanat ürünlerine, geçmişte de ihtiyacı vardı, bugün de vardır, gelecekte de olacaktır. Fakat "emekçiler için sanat" kapsamında yapılan bu çalışmalarda, kısa dönemli hedefleri ve dönemle belirlenmiş içerikleri dolayısıyla, dünyaya emek açısından bakmanın ufuk genişliğini, emek mücadelesinin evrenselliğinin gerektirdiği derinliği bulmak olanağı yoktur.

Kendisini işçi ve emekçilerin genel eğitim ve algılama düzeyi ile sınırlamayan, bununla birlikte dünyanın devrimci dönüşüm olanaklarını toplumsal harekette ve Sınıf çelişkilerinde ve bunların sayısız görünümü içinde bulan, böylece de sosyalizm mücadelesinin değerli bir parçası olan sanatçılar ise, "dünyaya emek açısından bakmak" kavramıyla değerlendirilebilecek daha geniş ufuklu bir tempo içindeydiler.

Sermaye sınıfının varlığından ve sermayeye dayanan
toplumsal ilişkilerin bütün sonuçlarından etkilenen ve bunları, emek açısından bakarak dile getiren, ama en azından bir süre için emekçiler tarafından anlaşılmak endişesi taşımayan bu sanatçıların sınırsız biçim ve teknik arayışlarının ve uygulamalarının, işçi ve emekçilerin uzak hedefleriyle, genel çıkarlarıyla çelişmediğini, aksine evrensel bir sanatın ancak böyle bir bileşimle gerçekleşebileceğini, bunun aynı zamanda günümüz sanat pratiği için de, olağanüstü olanaklar sağlayacağını görmek gerekiyor.

Örneğin, Ilya Kaşnik'in "Kosmos" adlı tablosunda kullanılan başlıca unsurlar, sosyalizm kavramıyla bağlantılıdır. Her şeyden önce, "düzenlenmiş evren" anlamına gelen "kosmos" kavramı, burada, bugün "uzay üssü" olarak adlandırılan yapıları andıran geometrik biçimler aracılığıyla teknolojiye, insan etkinliğine, bağlanmıştır. Bu materyalist tarih görüşünün temel tezlerinin bir ifadesidir: Dünyayı "kaos"tan kurtaracak ve evreni de düzenli kılacak olan şey, yalnızca insan emeğidir, insanın tarihsel etkinliğidir. Bu düşünce, Kaşnik tarafından kullanılan renklerle de vurgulanmıştır. Resimde simsiyah zemin üzerinde, büyük ve ışıklı kırmızı bir daire ve beyaz uzay aracını görüyoruz. Bu renkler arasındaki karşıtlık, yaratıcı emeğin doğa üzerinde çözmek zorunda olduğu temel çelişmeleri ve onların çözülüş biçimini olduğu kadar, toplumsal ve sınıfsal mücadelenin çelişmelerine de göndermelerde bulunmaktadır. Kırmızı, sosyalizmin rengidir, siyah ise bütün gericiliğin, karışıklık ve düzensizlik içindeki eski dünyanın simgesidir. Resmin öyküsü şöylece özetlenebilir: Karanlık ve düzensizlik içindeki eski dünyaya, bütün bir evreni de kucaklayacak bir biçimde düzen verecek olan, sosyalizmdir, sosyalizme yönelik tarihsel etkinliktir.

El Lissitzky'nin "Haberler" adlı tablosu, 1920'de yapılmıştır. Radyonun henüz, "telsiz yayıncılığı" düzeyinde olduğu bu tarihte, dünya çapında sosyalizmin sesini duyurmak isteyen Sovyet devrimi, bu yeni teknolojiye büyük önem veriyor, örneğin sinema gibi, bunu da, diğer kitle haberleşme araçlarını da kendi gücünün bir parçası olarak geliştirmek istiyordu.

"Haber", bu temel düşüncelerin ve özlemlerin bir idealizasyonudur. Bütün yönlere, büyük bir dinamizmle, heyecanla bildirilen haber, yıldızlar ve kırmızı kare ile simgelenen Bolşevizm’in zaferleridir. Bu mesaj, insan bedenine özgü hareketlerin keskin geometrik biçimlerle stilize eden bir kompozisyon içinde verilmiştir. Burada da, insan etkinliği ve düzenleme temaları birlikte kullanılmış

Kliment Redko'nun "Dinamit" adlı eseri de, denetlenemez güçler üzerinde insan emeğinin gücüne ve sosyalizm idealine bir yüceltmedir. Bu resimde, dinamitin patlaması, olağan koşullarda asla rastlanamayacak bir düzenlilik içinde, sistemli ve denetim altında bir patlama olarak gösterilmiştir.

Resmin sol üst ve sağ alt köşelerine simetrik olarak yerleştirilmiş bulunan mekanik düzenekler, dinamitin kaynağındaki kırmızı ışık ve patlamanın sonsuzluğa açılan etkisi, devrim ve sosyalizm kavramlarının bütün çağrışımlarıyla, bütün bir evreni fethetme duygusuyla yüklüdür.

Örneklerini daha da çoğaltabileceğimiz bu resimlerin yanı sıra, büyük anıtlar, hatta kentler tasarlanmış, sosyalizmin eski dünyaya, kapitalizme üstünlüğü ve yaratıcılığının sınırsızlığı, değişik biçimlerde anlatılmıştır.

Bütün bu eserlerin geniş işçi ve emekçi kitleler tarafından hemen anlaşılması elbette olanaksızdı. Bunlar, işçi ve emekçi kitlelerinin, sosyalizmin zaferleriyle donanmış uzak geleceklerini anlatıyor, onların mücadelelerinin hedefini gösteriyordu; ama bugün yapılacak işler, bugün yaşanan durum üzerine pek az şey söylüyordu. Sonuçta, yapıldıkları dönemde, pek az ilgi gördüler, parti ve devletin desteğini kazanamadılar.

Bugün, sosyalizmin kısa sürede yarattığı büyük kültürel ve sanatsal atılımın mirasını, bütün yönleriyle yeniden değerlendirmek için daha fazla olanağa sahibiz. Özellikle, dünyayı emek açısından kavrayan ve emek açısından yansıtan sanat eserleri ile, emekçiler için yapılmış sanat eserleri arasında bir karşıtlık bulunmadığını, birinin yaratılmasının diğerinin yaratılmasını engellememesi gerektiğini görebiliyoruz.

"Dünyaya emek açısından bakmak" ve "emekçiler için sanat yapmak" birbiriyle çelişir mi? Birinin yaptığı, diğerinin yerini tutabilir, ya da eğer birisi yapılıyorsa, diğeri gereksiz hale gelir mi? Bugün, bu akımlar arasında bir karşıtlık bulunduğunu, birinin diğerinden daha devrimci olduğunu ileri sürmenin anlamı yoktur. İşlevleri tümüyle farklı olan bu iki tarz da, devrimci sosyalizmin büyük kültürel birikiminin değişik yanlarını oluşturuyorlar. İşçi ve emekçi kitlelerinin kendilerini anlaması için bir köşede bekleyen soyut devrimci sanat ise, o "gelecekte bir gün”ün artık çok uzakta olmadığına inanabilir. Günümüzün işçi sınıfı, "emekçiler için ve emek açısından" kavramlarını birlikte karşılayabilecek eserlerin izleyicisi olabilecek olgunluğun eşiğindedir ve yeni bir sanatı benimseyebilmek için yüzyılın başındaki atalarından çok daha ileri bir düzeydedir.

Bu noktada, bugün önemli olan, bir işçi partisi açısından, sanata yönelik politikaların neye göre ve hangi biçimde saptanacağıdır. Politikanın bu konuda sağlayacağı netlik, yalnızca sanatın kendisine özgü sorunlarını kapsamakla ve çözmekle kalmayacak, aynı zamanda işçi partisinin, genel olarak toplumsal hayatın örgütlenmesi, özel olarak da kültürel hayat konusundaki politikalarının da bir ifadesi olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]