Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

2 Ekim 2025 Perşembe

Büyük Fransız Devrimi’ni Anlamak: Eşitlik, Özgürlük, Sermaye

MAR

I) Devrimin Tarihsel Seyri

1.0 Giriş: Bir Çağın Sonu, Yeni Bir Çağın Başlangıcı

1789 Büyük Fransız Devrimi, yalnızca Fransa'nın siyasi ve toplumsal yapısını kökünden değiştiren bir olaylar dizisi değil, aynı zamanda dünya tarihinin seyrini geri dönülmez bir şekilde etkileyen evrensel bir dönüm noktasıdır. Bu devrim, Avrupa'da yüzyıllardır hüküm süren mutlakiyetçi rejimlerin ve feodal ayrıcalıkların meşruiyetini temelden sarsmış; egemenliğin kaynağını ilahi bir haktan alıp iktidarı halk üzerinde inşa ederek modern ulus-devlet anlayışının ve ayrıca liberalizmden sosyalizme kadar uzanan siyasal ideolojilerin tohumlarını atmıştır. Devrimin yarattığı "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" sloganı, coğrafi sınırları aşarak sonraki iki yüzyıl boyunca dünyanın dört bir yanındaki toplumsal hareketlere ve devrimci mücadelelere ilham kaynağı olmuştur. Bu nedenle, 1789'un dinamiklerini anlamak, modern dünyanın siyasi ve felsefi temellerini kavramak için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.

Bu yazı, Fransız Devrimi'nin kapsamlı bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. İlk olarak, devrime zemin hazırlayan Ancien Régime'in (Eski Rejim) yapısal krizleri; siyasi, ekonomik ve entelektüel çelişkileri incelenecektir. Ardından, devrimin farklı aşamaları, radikalleşme süreci ve Jakobenizm gibi belirleyici ideolojik akımların yükselişi ele alınacaktır. Yazı, Terör Dönemi ve karşı-devrim hareketlerini de analiz ederek sürecin karmaşıklığını ortaya koyacaktır. Son olarak, devrimin Napoléon Bonaparte'ın yükselişiyle sona ermesi ve devrimin sınıfsal niteliğine ilişkin tarihsel tartışmalar değerlendirilerek, bıraktığı kalıcı miras üzerine bir sonuca varılacaktır.

2.0 Devrim Öncesi Fransa: Çöküşün Eşiğindeki Mutlakiyetçilik

Fransız Devrimi'nin kökenlerini anlamak için, devrimden önceki Fransa'nın, yani Ancien Régime'in siyasi, sosyal ve ekonomik yapısını derinlemesine incelemek zorunludur. Bu dönem, dışarıdan bakıldığında mutlak bir monarşinin görkemiyle parıldasa da, içinde birikmiş çelişkilerle ve yapısal krizlerle çöküşün eşiğindeydi. Bu bölümde, devrimin fitilini ateşleyen bu derin ve çok katmanlı bunalımın anatomisi çıkarılacaktır. Bu analiz, devrimin neden bir isyan ya da reform hareketiyle sınırlı kalmayıp, eski düzeni tamamen yıkan radikal bir toplumsal dönüşüme evrildiğini anlamak için hayati bir önem taşımaktadır.

2.1 Mutlakiyetçi Monarşinin Yapısı ve Krizleri

Fransız mutlakiyetçiliği, kuramsal temellerini Jean Bodin ve Thomas Hobbes gibi düşünürlerin egemenlik teorilerinden alsa da, siyasi bir gerçeklik olarak XIII. Louis döneminde sağlamlaşmıştır. Kraliyet, soyluların kendi aralarındaki bitmek bilmez mücadeleleri, yani adeta bir "kurtlar sofrasını" andıran güç savaşlarını bastırarak mutlak egemenliğini tesis etmiştir. Ancak bu süreç, soyluluk sınıfını homojen bir yapı olmaktan çıkarmış ve kendi içinde derin bir ayrışmaya yol açmıştır.

• Geleneksel "Kılıç Soyluluğu" (noblesse d'epee): Kökenleri feodal savaşçı geleneğine dayanan bu aristokrasi, gelirini büyük ölçüde topraktan sağlayan yapısı nedeniyle yeni finans ve ticaret dünyasına adapte olamamış, ekonomik ve siyasi olarak zayıflamıştır.

• Yeni "Cüppe Soyluluğu" (bourgeois gentilhommes): Buna karşılık, merkezi monarşiden görev satın alan burjuvazinin üst katmanları, bürokratik nitelikli yeni bir soyluluk kategorisi oluşturmuştur. "Soylu burjuva" olarak da anılan bu kesim, değerler sistemini "monarşik devlet ve ulus" kavramları etrafında şekillendirerek kraliyetin yeni güç odağı haline gelmiştir.

Bu ikili yapı, aristokrasi içinde bir dayanışma oluşmasını engellemiş ve kraliyetin, bu bölünmüşlük üzerinden kendi iktidarını pekiştirmesine olanak tanımıştır.

2.2 Ekonomik Bunalım ve Toplumsal Hoşnutsuzluk

XVI. Louis döneminde Fransa, "sürekli bunalım" olarak tanımlanabilecek derin bir ekonomik krizin içindeydi. Devlet hazinesi, özellikle uzun ve maliyetli savaşlar nedeniyle iflasın eşiğine gelmişti. Örneğin, yalnızca İspanya Veraset Savaşları'nın maliyeye yüklediği borç 2 milyar "livre" gibi devasa bir rakama ulaşmıştı. Bu mali çöküşü durdurmak için getirilen "büyücü" ekonomist John Law'ın kâğıt paraya dayalı sistemi, spekülatif bir balon yarattıktan sonra çökerek halkın ve yatırımcıların devlete olan güvenini tamamen sarsmıştır.

Fransa'nın ekonomik yapısı, sanayi ve tarımda geri kalmış, büyük ölçüde ranta dayalı bir karakter taşıyordu. Bu durum, sanayi devrimini yaşamakta olan İngiltere ile olan ticari rekabette ülkeyi zayıf düşürüyordu. Kral, bu ekonomik darboğazda toplumsal tabanını genişletmek yerine, vergi gelirleriyle beslediği ve üretken olmayan bir "dilenci aristokrasi" ile ittifak kurarak kendini toplumun geri kalan tüm sınıflarından soyutlamıştır. Bu politika, yoksulluk ve açlıkla boğuşan Üçüncü Zümre'nin (halk) yanı sıra, ekonomik gücü artmasına rağmen siyasi haklardan mahrum bırakılan burjuvazinin de tepkisini çekerek toplumsal gerilimi tehlikeli bir şekilde tırmandırmıştır.

2.3 Aydınlanma'nın Rolü ve Siyasal Düşüncenin Etkisi

18. yüzyıl Fransa'sında felsefe ve edebiyat, salt entelektüel bir uğraş olmaktan çıkarak mevcut rejime yönelik eleştirinin en önemli aracı haline gelmişti. Düşünce, yoğun bir şekilde siyasallaşmıştı. Bu dönemde İngiliz düşünürlerinin etkisi belirleyiciydi; John Locke'un toplum sözleşmesi teorisi ve Isaac Newton'un evrensel yasalara dayalı rasyonel evren tasarımı, Voltaire ve Montesquieu gibi Fransız aydınları üzerinde derin izler bırakmıştır. İngiliz toplum düzeni ve anayasal monarşisi, Fransız mutlakiyetçiliğine karşı bir model olarak sunuluyordu.

Aydınlanma düşüncesi içinde iki ana siyasi eğilim belirginleşmişti:

1. Aydınlanmış Despotizm: Monarşinin önemini kabul eden, ancak kralın aklın ve bilimin ışığında reformlar yaparak toplumu yönetmesi gerektiğini savunan görüş.

2. Liberal Özgürlük: Güçler ayrılığı, anayasal yönetim ve bireysel hakları temel alan, daha çok İngiliz modelinden etkilenen görüş.

Ancak devrimci düşüncenin fitilini ateşleyen en radikal ses, Cenevreli düşünür Jean-Jacques Rousseau'dan geldi. Rousseau, toplumsal iktidarın kaynağının bölünemez ve devredilemez olan "genel irade" olduğunu savunarak, mevcut düzenin meşruiyetini temelden sorguladı. Onun, insanları mevcut kölelik düzenine karşı uyanmaya çağıran "uyanın, köleler!" nidası, devrimin entelektüel habercisi niteliğindeydi.

Birikmiş olan tüm bu siyasi, ekonomik ve entelektüel gerilimler, Kral XVI. Louis'nin mali krize çözüm bulmak amacıyla 5 Mayıs 1789'da Etats Généraux'u (Zümreler Meclisi) toplamasıyla patlama noktasına ulaştı.

3.0 Devrimin Aşamaları ve İdeolojik Çatışmalar

Fransız Devrimi, tek bir olaydan ziyade, farklı siyasi grupların ve ideolojilerin iktidar için kıyasıya mücadele ettiği dinamik, karmaşık ve giderek radikalleşen bir süreçtir. Bu süreç, anayasal monarşi arayışından cumhuriyetin ilanına, devrimci terörden karşı-devrimci isyanlara uzanan çelişkili aşamalarla doludur. Bu aşamaların incelenmesi, devrimin kendi çocuklarını dahi yutan ve başlangıçtaki hedeflerini aşan doğasını anlamak için zorunludur.

3.1 Jakobenizmin Yükselişi ve Cumhuriyetin İlanı

Devrim, kendi içinden iki farklı tür Jakobenizmin doğmasına kaynaklık etmiştir: yükselen burjuvazinin çıkarlarını savunan "demokrat Jakobenizm" ve daha sonra Babeuf gibi isimlerle anılacak olan "sol Jakobenizm". Devrimin ilk yıllarında iktidar, sırasıyla anayasacılardan büyük ticaret burjuvazisini temsil eden Jirondenlere ve son olarak da en radikal kanadı oluşturan Jakobenlere geçmiştir. Bu geçiş, devrimin sürekli yükselen bir radikalleşme çizgisi izlediğini göstermektedir.

Jakobenlerin siyasi programı, devrimi hem iç hem de dış düşmanlara karşı korumayı hedefleyen radikal ilkeler üzerine kuruluydu:

• Devrimci Terör: Karşı-devrimi ezmek ve devrimin kazanımlarını güvence altına almak için devrimci şiddet ve terör uygulamak.

• Geçici Diktatörlük: Devrim tehlikeye girdiğinde, istikrar sağlanana kadar geçici bir diktatörlük kurmak.

• Cumhuriyet: Nihai hedef olarak merkezi ve güçlü bir cumhuriyet inşa etmek.

• Ulusal Birlik: Yoksul sınıflar ile burjuvazi arasında bir denge kurarak ulusal birliği sağlamak ve bu dengede hakem rolü oynamak.

• Merkeziyetçilik: Merkezi devleti güçlendirerek Fransa'nın birliğini sağlamak.

3.2 Terör Dönemi (1792-1794)

Jakobenlerin iktidarıyla birlikte devrimci şiddet, özellikle Kamu Selamet Komitesi'nin uygulamalarıyla zirveye ulaştı. Bu dönem, "Terör Dönemi" olarak anılmaktadır. Komite, Cumhuriyet'i iç ve dış düşmanlara karşı savunma gerekçesiyle son derece sert yaptırımlara başvurdu. Bu yaptırımlar arasında şunlar bulunuyordu:

• Zoralımlar: Ordu ve halkın ihtiyaçlarını karşılamak için tarım ürünlerine ve mallara el konulması.

• Yeni Vergi Yasaları: Savaş ekonomisini finanse etmek için özellikle zenginlere yönelik yeni vergiler getirilmesi.

• Fiyat Kontrolleri: Temel tüketim mallarında tavan fiyat uygulaması getirerek karaborsayı ve enflasyonu engelleme çabası.

Sans-culottelar (şehirli yoksullar) tarafından desteklenen bu radikal politikalar ve devrimci şiddet, Üçüncü Zümre'nin üst kesimlerini oluşturan ve mülkiyetin kutsallığına inanan burjuvazinin sert tepkisini çekti. Jakoben diktatörlük, bir yandan feodalizmin kalıntılarını temizlerken diğer yandan devrimin burjuva sınırlarını aşma tehdidi yaratıyordu.

3.3 Karşı-Devrim: Vendée İsyanı

Devrimin radikalleşmesi, yalnızca Paris'teki siyasi gruplar arasında değil, aynı zamanda kırsal bölgelerde de şiddetli bir direnişle karşılaştı. Bunun en çarpıcı örneği, Fransa'nın batısındaki Vendée bölgesinde patlak veren köylü isyanıdır. Dindar ve kraliyetine bağlı olan Vendée köylüleri, özellikle Kilise'ye yönelik baskılar ve zorunlu askerlik uygulamasına karşı ayaklandılar. İsyanın temel motivasyonu, devrimin din karşıtı politikaları ve zorunlu askerlik uygulamalarına yönelik derin bir tepkiydi. Nitekim isyancılar, 14 Mart 1793'te bölgedeki devrimci yöneticilere gönderdikleri bir mektupla taleplerini net bir şekilde ortaya koymuşlardı:

"1. Katolik ve öteki mezheplerden Hıristiyanların ibadetlerini sürdürebilmeleri; 2. Askere almaya son verilmesi; 3. Devrimden kaçanların ve şüphelilerin çocuklarının tutuklanmalarına son verilmesi..."

Vendée İsyanı, devrimin yalnızca başkentli aydınlar ve burjuvalar tarafından değil, aynı zamanda kırsal halkın önemli bir kesimi tarafından da bir tehdit olarak algılandığını ve ne kadar kanlı bir iç savaş potansiyeli taşıdığını göstermesi açısından kritik bir öneme sahiptir.

4.0 Devrimin Sonu ve Mirası

Terör Dönemi'nin ardından devrim, kendi yarattığı şiddet sarmalında enerjisini tüketmeye başladı. Robespierre'in devrilmesiyle başlayan Thermidor Dönemi, istikrarsızlık, ekonomik kaos ve siyasi belirsizliklerle karakterize oldu. Bu çalkantılı süreç, devrimin yarattığı kaostan düzen çıkarma vaadiyle sahneye çıkan ve devrimci idealleri sona erdirirken devrimin bazı kazanımlarını konsolide eden Napoléon Bonaparte'ın yükselişine zemin hazırladı.

4.1 Thermidor Gericiliği ve Ekonomik Kaos

Robespierre ve müttefiklerinin 9 Thermidor (27 Temmuz 1794) darbesiyle giyotine gönderilmesinin ardından Fransa, "isteksizlik günleri" olarak adlandırılan yeni bir döneme girdi. Thermidor yönetimi, derin bir çelişki üzerine kuruluydu: Bir yandan Terör'ü bitirme iddiasındaydı, ancak darbeyi gerçekleştirenlerin kendileri de Terör'ün kanına bulaşmış eski Jakobenlerdi. Bu dönemde Jakoben kulüpleri kapatıldı, Vendée isyancıları gibi karşı-devrimci unsurlar için af çıkarıldı ve siyasi bir gevşeme ortamı yaratıldı.

Ancak bu siyasi rahatlama, derin bir ekonomik krizi beraberinde getirdi. Fiyat kontrollerinin kaldırılmasıyla enflasyon patladı; 1794-95 arasında fiyatlar yaklaşık üç kat arttı. Devrimin kâğıt parası olan "assignat"ların değeri hızla düştü ve Paris'te ciddi bir kıtlık baş gösterdi. Bu durum, 1795 yılının Germinal ve Prairial aylarında yoksul halkın yeniden ayaklanmasına neden oldu. Ancak bu kez Convention (Meclis), bu isyanları orduyu kullanarak güçlükle de olsa bastırdı ve devrimin popüler tabanını tamamen ezdi.

4.2 Sol Muhalefet: Babeuf ve "Eşitler Komplosu"

Robespierre'in devrilmesiyle gerilemeye başlayan devrime karşı en radikal tepki, "sol Jakobenizm" geleneğinden geldi. Ancak Gracchus Babeuf liderliğindeki "Eşitler Komplosu", Jakobenlerin siyasi radikalizminin ötesine geçen, modern sosyalist düşüncenin habercisi niteliğinde derin bir ideolojik kopuşu temsil ediyordu. Babeuf'ün programı, yalnızca siyasi eşitliği değil, aynı zamanda özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldıran komünist bir toplumsal düzeni hedefliyordu. Hareketin temel talepleri arasında, tüm mülkiyetin kamulaştırılacağı bir "mallar ortaklığı" (mallar ortaklığı) kurulması ve toplumsal eşitsizliğin kaynağı olarak görülen miras hakkının lağvedilmesi (Miras kanununun kaldırılması) bulunuyordu. Bu hareket, kitlesel bir taban bulamadan hızla yenilgiye uğratıldı ve liderleri idam edildi. Buna rağmen Eşitler Komplosu, modern sosyalist düşüncenin ilk pratik ve teorik öncülerinden biri olarak tarihteki yerini almıştır.

4.3 18 Brumaire: Napoléon Bonaparte'ın Yükselişi

Thermidor'dan sonra kurulan Directoire hükümeti hem iç politikadaki istikrarsızlığı çözmekte hem de dış politikada devrim savaşlarını yönetmekte başarısız oldu. Bu başarısızlıklar, ülkede düzen ve istikrar arayan, ancak ne monarşiye ne de Jakoben terörüne dönmek isteyen kesimler için bir siyasi boşluk yarattı. Mülkiyetini ve düzenini koruma kaygısındaki burjuvazi, feodalizme karşı verdiği mücadeleyi 1799'da savaş alanlarındaki başarılarıyla ünlenmiş genç general Napoléon Bonaparte'a "teslim etti". Napoléon, 18 Brumaire (9 Kasım 1799) darbesiyle Directoire hükümetini devirerek cumhuriyeti fiilen ilga etti ve Fransız Devrimi'ni sona erdirdi.

5.0 Sonuç: Devrimin Sınıfsal Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme

Fransız Devrimi, tarih yazımında net ve kesin bir ifadeyle "burjuva devrimi" olarak tanımlanır. Bu tanım, devrimin feodal ayrıcalıkları yıkarak kapitalist gelişimin önünü açmasına ve siyasi iktidarı burjuvaziye devreden bir süreçler toplamı olmasına dayanır.

II) Devrimdeki Siyasi Gruplar ve Dinamikler

1.0 Giriş: Devrimi Şekillendiren İç ve Dış Politika Gerilimleri

Büyük Fransız Devrimi, yalnızca tek bir ulusun sınırları içinde gerçekleşen bir siyasi altüst oluş değil, aynı zamanda iç politika kararlarının dış tehditlerle, dış politika hedeflerinin ise içerdeki sınıfsal gerilimlerle iç içe geçtiği karmaşık bir tarihsel süreçtir. Devrimin seyrini ve radikalleşme dinamiklerini tam olarak kavrayabilmek için, devrimci savaşın yarattığı ekonomik ve siyasi baskılar ile farklı toplumsal sınıfların bu baskılara verdiği tepkilerin birlikte analiz edilmesi önem taşır. Bu süreç, Ancien Régime'in (Eski Rejim) yapısal krizleriyle bir gecede ortaya çıkmamıştır. Devrim öncesi Fransa, uzun ve maliyetli savaşlar nedeniyle iflasın eşiğine gelmiş bir devlet hazinesi, sanayi devrimini yaşayan İngiltere karşısında ekonomik geri kalmışlık ve aristokrasinin kendi içindeki bölünmüşlüğü ("Kılıç Soyluluğu" ve "Cüppe Soyluluğu" arasındaki çıkar çatışması) gibi derin çelişkilerle zaten çöküşün eşiğindeydi. Devrim, bu birikmiş krizler zemininde, başlangıçtaki liberal hedeflerinden giderek uzaklaşarak, farklı sosyo-ekonomik tabanlara sahip siyasi grupların (ticaret burjuvazisi, savaş ekonomisinden kâr sağlayan yeni zenginler ve şehirli yoksullar) birbiriyle çelişen hedeflerinin ve bu hedefleri hayata geçirme mücadelelerinin bir sonucu olarak radikalleşmiş ve dönüşmüştür. Bu yazı, devrimin ana siyasi aktörlerini ve onların sosyo-ekonomik temellerini inceleyerek devrimin karmaşık dinamizmini analiz edecektir.

2.0 Devrimin Ana Siyasi Aktörleri ve Sosyo-Ekonomik Tabanları

Devrim sürecinde ortaya çıkan şiddetli ideolojik çatışmaları ve radikal politika tercihlerini anlamak için, bu politikaları savunan siyasi grupların kimlerden oluştuğunu ve hangi ekonomik çıkarları temsil ettiğini bilmek temel bir çerçeve sunar. Bu dönemde ekonomik talepler, Locke ve Rousseau gibi Aydınlanma düşünürlerinin popülerleştirdiği "genel irade", "toplum sözleşmesi" ve "bireysel haklar" gibi yeni siyasi anlayışlarla meşruiyet kazanmıştır. Her bir fraksiyonun sosyo-ekonomik tabanını analiz etmek, onların neden yayılmacı bir savaşı desteklediğini, devrimci teröre başvurduğunu veya ekonomik kontrol mekanizmaları talep ettiğini anlamanın anahtarıdır. Bu aktörler, devrimin itici gücünü ve aynı zamanda iç çelişkilerini oluşturmuştur.

2.1 Jirondenler: Ticaret Burjuvazisinin Temsilcileri

Jirondenler, devrimin ilk aşamalarında etkili olan ve büyük ticaret burjuvazisinin çıkarlarını temsil eden siyasi bir gruptu. Sosyo-ekonomik tabanları, ağırlıklı olarak sömürge ticareti, ihracat ve tüketim malları üretimiyle uğraşan kapitalistlerden oluşuyordu. Destekçileri arasında Lyons ipek tüccarları, sömürgelerle ticaret yapan toptancılar ve dokuma sanayinin önde gelen isimleri bulunuyordu. Bu ekonomik çıkarlar, onların politika hedeflerini doğrudan şekillendirmiştir. Başlangıçta Belçika ve Hollanda gibi yeni pazarları ele geçirmek ve İngiltere'nin ticari rekabetine karşı üstünlük sağlamak amacıyla yayılmacı bir savaşı hararetle desteklediler. Ancak savaşın Fransa aleyhine dönmesi ve denizaşırı ticareti felç etmesiyle birlikte, yenilgici bir tutum benimseyerek devrimin radikalleşmesine karşı çıktılar.

2.2 Jakobenler (Montagnard'lar): Radikal Burjuvazi ve Savaş Ekonomisi

Jakobenlerin en radikal kanadını oluşturan Montagnard'lar (Dağlılar), Jirondenlerden farklı bir burjuva kesimini temsil ediyordu. Onların sosyo-ekonomik temeli, devrimin ve savaşın yarattığı yeni ekonomik fırsatlardan besleniyordu. Bu grup, kilise ve aristokrasinin el konulan topraklarının açık artırmayla satılmasından, enflasyondan, ordunun donatımı ve ikmalinden, silah üretiminden ve genel olarak savaş ekonomisinden büyük kârlar sağlayan burjuvazinin temsilcisiydi. Bu nedenle, onların çıkarları devrimin ve devrimci savaşın sonuna kadar sürdürülmesiyle birebir örtüşüyordu. Karşı-devrim tehlikesi ve dış işgal tehdidi, bu grubun iktidarını meşrulaştırırken, savaşı kazanmak için şehirli yoksulların (sans-culottelar) ekonomik taleplerine geçici tavizler vermelerini de zorunlu kılmıştır.

2.3 Sans-culottelar (Çıplak Kollular): Devrimin Kentsel Halk Hareketi

Sans-culottelar, yani şehirli yoksullar, küçük zanaatkârlar ve gündelikçiler, devrimin siyasi yöneticisi olmasalar da sürecin ana "sürükleyici kuvveti"ydiler. Onların temel motivasyonu, soyut siyasi ideolojilerden ziyade, savaşın ve ekonomik krizin yol açtığı somut ve acil sorunlardı. Talepleri doğrudan hayatta kalma mücadelesiyle ilgiliydi:

• Hayat Pahalılığı: Devrimin kâğıt parası olan Assignat'ların kontrolsüz basımı sonucu değerinin hızla düşmesi ve bunun yarattığı dizginlenemeyen enflasyon.

• Kıtlık: Karşı-devrimci olarak gördükleri istifçiler ve spekülatörler nedeniyle un, ekmek gibi temel tüketim mallarına erişimde yaşanan büyük zorluklar.

• Temel Talep: Bu sorunlara çözüm olarak, temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarının devlet tarafından sabitlenmesini (Azami Fiyat Yasası) ve istifçilere karşı devrimci terörün acımasızca uygulanmasını istiyorlardı.

2.4 Halk Sözcüleri: Enragé'ler ve Hébertistler

Sans-culottelar'ın bu ekonomik talepleri, iki farklı siyasi grup tarafından dile getirilmiştir. Bu gruplar arasındaki temel farkı anlamak, devrimin radikalleşme sürecindeki iç dinamikleri kavramak açısından önemlidir.

• Enragé'ler ("Kudurmuşlar"): Jacques Roux gibi isimlerin liderliğindeki bu grup, sans-culottelar'ın ekonomik taleplerinin (fiyat denetimi, spekülatörlere karşı terör) en dolaysız ve gerçek sözcüleri olarak kabul edilir. Onlar, doğrudan halkın içinden çıkan ve burjuvazinin mülkiyetine karşı radikal bir tehdit oluşturan bir hareketi temsil ediyordu.

• Hébertistler: Bu grup ise, sans-culottelar'ın radikalizmini ve öfkesini kendi kişisel ve politik çıkarları için kullanmaya çalışan burjuva kökenli politikacılardan oluşuyordu. Temel amaçları, devrimci halk hareketini kullanarak Kamu Selamet Komitesi'ne karşı güç kazanmak ve özellikle Savaş Bakanlığı üzerindeki etkinliklerini artırmaktı.

Bu farklı grupların çelişkili politik hedefleri, devrimin en çalkantılı dönemi olan Terör Dönemi'nin iç politika uygulamalarında somut bir şekilde ortaya çıkmıştır.

3.0 İç Politika: Ekonomik Kontrol ve Devrimci Terör

Devrimin 1793-1794 yıllarını kapsayan en radikal aşaması, genellikle "Terör Dönemi" olarak anılır. Ancak bu dönem, basit bir şiddet patlamasından ibaret değildi; aynı zamanda birbiriyle çatışan sınıf çıkarlarını yönetme, savaş ekonomisini ayakta tutma ve karşı-devrimi ezme çabalarının bir ürünüydü. Bu bölüm, dönemin arkasındaki sosyo-ekonomik nedenleri ve bu nedenlerin yol açtığı radikal iç politika uygulamalarını incelemektedir.

3.1 Fiyat Kontrollerinden Devlet Terörüne

Jakoben iktidarı, savaşı sürdürebilmek için desteğine muhtaç olduğu sans-culottelar'ın baskısıyla, özel mülkiyete müdahale anlamına gelen bir dizi ekonomik kontrol önlemi almak zorunda kaldı. Bu süreç, adım adım devlet terörünün kurumsallaşmasına yol açtı.

1. Tahıl Fiyatlarının Sabitlenmesi (4 Mayıs 1793): Sans-culottelar'ın baskısıyla çıkarılan bu ilk yasa, tahıl fiyatlarına bir tavan getirmeyi amaçlıyordu. Ancak, bu politikadan zarar gören Jirondenler, büyük çiftçiler ve yerel idareciler tarafından sistematik olarak sabote edildi ve etkisiz kaldı.

2. Azami Fiyat ve Ücret Yasası (29 Eylül 1793): Halk hareketinin artan baskısı sonucu çıkarılan bu yasa, çok daha kapsamlıydı ve aralarında gıdanın da bulunduğu 39 temel ihtiyaç maddesinin fiyatlarını sabitledi. Ancak bu yasanın uygulanması ciddi zorluklar doğurdu. Üreticiler üretimi durdurdu, karaborsa yayıldı ve dükkanlar boşaldı. Yasa aynı zamanda ücretlere de bir tavan getiriyordu ki bu durum, nominal ücretlerin düşmesi anlamına geldiği için işçiler arasında hoşnutsuzluk yarattı.

3. İaşe Komisyonu ve Devrimci Milis: Bu ekonomik kontrolleri kâğıt üzerinde kalmaktan kurtarmak ve zorla uygulamak için iki kilit kurum oluşturuldu. Cumhuriyet genelinde mallara el koyma ve dağıtım yetkisine sahip olan İaşe Komisyonu ve sans-culottelar'dan oluşan Devrimci Milis, ekonomik terörün uygulayıcıları oldu. Devrimci Milis, kırsal bölgelere giderek çiftçilerin elindeki tahıla zorla el koydu ve istifçilere karşı bir "terör" aracı olarak kullanıldı.

3.2 Karşı-Devrim: Vendée İsyanı'nın Politik Anlamı

Devrimin radikal iç politikaları, özellikle kırsal kesimde şiddetli bir direnişle karşılaştı. Bunun en kanlı örneği, Fransa'nın batısındaki Vendée bölgesinde patlak veren ve devrimi bir iç savaşa sürükleyen köylü isyanıdır. Bölgenin "dindar ve kraliyetine bağlı" olan halkı, devrimin din karşıtı politikalarına ve zorunlu askerlik uygulamasına karşı ayaklandı. İsyancıların 14 Mart 1793 tarihli mektuplarında dile getirdikleri talepler, bu tepkinin temel nedenlerini açıkça ortaya koymaktadır:

• Katolik ve diğer Hıristiyan mezheplerinin ibadet özgürlüğünün güvence altına alınması.

• Zorunlu askerliğe derhal son verilmesi.

• Devrimden kaçanların ve şüphelilerin masum çocuklarının tutuklanmasının durdurulması.

Vendée İsyanı, devrimin yalnızca Paris merkezli bir burjuva ve aydın hareketi olmadığını, aynı zamanda Fransa'nın geniş kırsal kesimlerinde nasıl kanlı bir iç direnişle karşılaştığını göstermesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu iç tehdit, devrimci yönetimin politikalarını daha da sertleştirmesine neden olurken, bu politikaları derinden etkileyen bir diğer ana faktör olan dış politika kararlarına, yani savaşa odaklanmayı zorunlu kılmıştır.

4.0 Dış Politika: Devrimci Savaşın Katalizör Rolü

Fransa'nın 1792'de Avusturya'ya ve 1793'te İngiltere ile Hollanda'ya savaş ilan etme kararı, devrim sürecini geri dönülmez bir şekilde hızlandıran ve siyasi gruplar arasındaki farklılaşmayı bir bıçak gibi keskinleştiren bir katalizör rolü oynamıştır. Başlangıçta Jirondenlerin ekonomik yayılmacı hedefleriyle başlayan savaş, Fransa'nın yenilgileri ve işgal tehdidiyle birlikte karakter değiştirmiş; devrimi iç ve dış düşmanlara karşı savunma ve yayma aracına dönüşmüştür. Savaş, devrimin iç dinamiklerini hem beslemiş hem de tüketmiştir.

4.1 Savaşın Ekonomik Gerekçeleri

Devrimci savaşın ardında, "özgürlük yayma" söyleminin ötesinde, Fransa ve özellikle İngiltere arasındaki derin ekonomik rekabet yatıyordu. Savaş kararını tetikleyen temel ekonomik motivasyonlar şunlardı:

• Ticari ve Sömürge Rekabeti: 18. yüzyıl boyunca iki ülke arasında Hollanda ve Hindistan gibi kilit pazarlar üzerinde süregelen bir hakimiyet mücadelesi vardı.

• Sanayi Rekabeti: Sanayi devrimini Fransa'dan yaklaşık 30 yıl önce başlatan İngiltere, pazarları ucuz mallarla domine ediyor, bu durum Fransız sanayisini hem iç hem de dış pazarlarda zayıf düşürüyordu.

• Pazar Kaybı Korkusu: Fransa'da cumhuriyetin zaferi, İngiltere'nin en önemli pazarlarından birini tamamen kaybetmesi anlamına geliyordu.

• Yayılmacı Hedefler: Jirondenler, savaş yoluyla zengin Belçika ve Hollanda'yı fethederek yeni pazarlar ve kaynaklar elde etmeyi amaçlıyordu.

• İç Ekonomik Kriz: Soyluların mülksüzleştirilmesi, ipek sanayi gibi lüks tüketim malları üreten sektörleri krize sokmuştu. Bu durum, yeni pazarlar bulmak ve ekonomik bir canlanma sağlamak için savaşı ek bir teşvik haline getiriyordu.

4.2 Savaşın İç Politikaya Etkileri

Savaş, devrimin içindeki sınıfsal çelişkileri su yüzüne çıkararak süreci radikalleştiren bir motor görevi gördü. Savaşın yol açtığı temel sonuçlar şunlardır:

• Sınıfsal Farklılaşma: Burjuvazi, savaşın devasa maliyetini halkın sırtına yüklemeyi tercih etti. Kontrolsüz bir şekilde kâğıt para (assignat) basılması, enflasyonu patlattı ve hayat pahalılığını artırdı. Bu durum, burjuvazi ile sans-culottelar arasındaki çıkar farkını net bir şekilde ortaya koydu.

• Halk Hareketinin Radikalleşmesi: Dış tehdit, yenilgiler ve işgal tehlikesi, sans-culottelar'ı devrimi ve savaşı daha tutkulu bir şekilde savunmaya itti. Onlar için savaş hem vatan savunması hem de devrimin kazanımlarını koruma mücadelesiydi.

• Politikaların Sertleşmesi: Jakobenler, savaşı kazanabilmek için sans-culottelar'ın enerjisine ve desteğine bağımlı hale geldiler. Bu bağımlılık, onları, istemeyerek de olsa sans-culottelar'ın fiyat kontrolleri ve terör gibi radikal ekonomik taleplerine taviz vermeye zorladı.

Savaşın yarattığı bu dinamikler, devrimci burjuvazi ile onu iktidara taşıyan halk hareketi arasındaki kırılgan ittifakı eninde sonunda çökertmiş ve devrimin yönünü değiştirmiştir.

5.0 İttifakın Çöküşü ve Devrimin Yön Değiştirmesi

Devrimci savaşta kazanılan zaferler ve Vendée gibi iç isyanların bastırılması, Jakoben iktidarının ve devrimci burjuvazinin artık sans-culottelar'ın kitlesel desteğine eskisi kadar ihtiyaç duymadığı yeni bir politik ortam yarattı. Bu noktadan sonra burjuvazi, devrimi kendi sınırlarının ötesine taşıma potansiyeli olan halk hareketini sistematik olarak tasfiye ederek iktidarını konsolide etmeye yöneldi. Bu süreç, devrimin popüler ve radikal karakterini sona erdirerek burjuva düzenini sağlamlaştırdı.

5.1 Halk Hareketinin Bastırılması

Jakoben iktidarı, iç ve dış düşmanları yendikten hemen sonra, kendisini iktidara taşıyan halk hareketini ve onun örgütlenmelerini yok etmek için harekete geçti. Bu tasfiye süreci birkaç kritik adımda gerçekleşti:

1. Hébertistlerin İdamı (24 Mart 1794): Halk hareketinin radikalizmini kendi çıkarları için kullanan Hébertist liderlerin idam edilmesi, kitle hareketinin siyasi liderliğinin başının ezilmesi anlamına geliyordu.

2. Halk Örgütlenmelerinin Feshedilmesi: 4 Aralık 1793 tarihli yasa ile halk derneklerinin merkezi kongreler düzenlemesi yasaklanarak merkezi iktidar güçlendirildi. Hébertistlerin tasfiyesinden sonra bu süreç hızlandı: Paris Komünü tasfiye edilerek doğrudan merkezi hükümete bağlandı, halk dernekleri Jakoben Kulübü ile çatışmaya sokularak Mayıs 1794'te kendilerini feshetmeye zorlandı ve ekonomik terörün uygulayıcısı olan Devrimci Milis 27 Mart 1794'te fiilen dağıtıldı.

3. Ekonomik Liberalizme Dönüş: Halk baskısının ortadan kalkmasıyla birlikte, Jakobenler Azami Fiyat Yasası gibi ekonomik kontrol politikalarını gevşetmeye ve sonlandırmaya başladı. Ticari faaliyetler üzerindeki baskı kaldırıldı ve ihracat yeniden teşvik edildi.

4. Terörün Yön Değiştirmesi: Bu aşamadan sonra devrimci terör, artık "karşı-devrimcilere" veya istifçilere değil, azami ücret yasasına karşı grev yapan işçilere ve halk hareketinin kalan unsurlarına yöneltildi. Grev yapmak "karşı-devrimci bir suç" olarak kabul edildi.

5.2 Thermidor Gericiliği ve Burjuva Düzeninin Konsolidasyonu

9 Thermidor (27 Temmuz 1794) darbesiyle Robespierre ve müttefiklerinin devrilmesi, devrimin radikal aşamasını kesin olarak sona erdiren ve büyük burjuvazinin çıkarlarını güvence altına alan bir dönüm noktası oldu. Bu dönem, "isteksizlik günleri" olarak da anılır; zira darbeyi yapanlar, kendileri de Terör'ün kanına bulaşmış eski Jakobenlerdi. Robespierre'in düşüşünün temel nedeni, halk hareketini tasfiye ederek kendisini ayakta tutan toplumsal tabandan, yani sans-culottelar'ın desteğinden yoksun kalmasıydı. Thermidor dönemi, devrimin popüler kazanımlarını geri alarak burjuva düzenini yeniden kuran bir "gericilik" süreciydi. Bu dönemde atılan adımlar kronolojik olarak şunlardır:

• Devrimin motoru olan Jakoben Kulübü kapatıldı (12 Kasım 1794).

• Ekonomik liberalizme tamamen geri dönülerek Azami Fiyat Yasası resmen kaldırıldı (9 Aralık 1794), bu da enflasyonun ve kıtlığın yeniden patlamasına neden oldu.

• Germinal ve Prairial aylarındaki (Nisan-Mayıs 1795) halk ayaklanmaları ordu tarafından kanla bastırılarak sans-culottelar'ın siyasi gücü askeri olarak tamamen yok edildi.

• 1795'te çıkarılan yeni bir anayasayla, 1793 Anayasası'nın getirdiği genel oy hakkı ilkesi terk edildi ve oy hakkı yeniden mülk sahibi erkeklerle sınırlandırıldı.

Bu gericiliğe karşı son ve en radikal tepki, Gracchus Babeuf liderliğindeki "Eşitler Komplosu" ile geldi. Özel mülkiyeti ortadan kaldırarak komünist bir düzen kurmayı hedefleyen bu hareket, "sol Jakobenizm" geleneğinin son halkası ve modern sosyalist düşüncenin habercisiydi. Ancak kitlesel bir taban bulamadan hızla bastırıldı ve liderleri idam edildi.

6.0 Sonuç: Sınıfsal Çıkarların Belirlediği Siyasal Süreçler

Fransız Devrimi'nin farklı aşamalarında alınan politika kararları –savaşa girmek, devrimci terör uygulamak, ekonomiyi devlet kontrolüne almak ve sonra tekrar liberalleştirmek– yüzeysel bakıldığında kaotik veya keyfi görünebilir. Ancak daha derin bir analiz, bu kararların devrim sahnesindeki farklı siyasi grupların net sosyo-ekonomik çıkarlarından kaynaklanan rasyonel adımlar olduğunu göstermektedir. Temel bulgular, devrimin seyrini belirleyen bu sınıfsal mantığı ortaya koymaktadır:

• Politikaların Rasyonelliği: Her fraksiyonun izlediği iç ve dış politikalar, kendi sınıfsal tabanının ekonomik çıkarlarıyla doğrudan tutarlıydı. Jirondenlerin yayılmacı savaş arzusu, Jakobenlerin savaş ekonomisini sürdürme ve özel mülkiyete geçici olarak müdahale etme zorunluluğu, kendi maddi gerçekliklerinin bir yansımasıydı.

• Sans-culottelar'ın Rolü: Kentsel halk hareketi, devrimi ileriye taşıyan, feodalizmin kalıntılarını temizleyen ve burjuvaziyi kendi doğal sınırlarının ötesine iten temel bir güç oldu. Ancak bağımsız bir siyasi programdan ve kendi sınıfının liderliğinden yoksun olduğu için, burjuvazi tarafından önce kullanıldı ve hedeflere ulaşıldıktan sonra sistematik olarak ezilerek yenilgiye uğratıldı.

• Nihai Sonuç: Fransız Devrimi, tüm radikal ve popüler aşamalarına, "Eşitlik" ve "Kardeşlik" gibi evrensel sloganlarına rağmen, nihayetinde feodalizmi yıkarak kapitalist gelişimin önündeki engelleri kaldıran ve siyasi iktidarı aristokrasiden alıp burjuvazinin eline teslim eden bir süreç olmuştur. Bu nedenle, Fransız Devrimi, net ve kesin bir ifadeyle "burjuva devrimi" olarak tanımlanır. Sürecin sonunda kurulan düzen, halkın değil, burjuva sınıfın egemenliğini pekiştirmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]