Bu
yazı, Alaattin Bilgi tarafından derlenen "Marx • Engels Ekonomi Politik
Sözlüğü" başlıklı kaynaktan alınan bilgilerle, Marx ve Engels'in ekonomi
politik alanındaki ana temalarını, önemli fikirlerini ve olguları
incelemektedir. Sözlük, bu iki devrimci düşünürün başta "Das Kapital" olmak
üzere, "Anti-Dühring", "İngiltere'de Emekçi Sınıfların
Durumu" gibi yapıtlarında kullandıkları terim ve kavramları ele
almaktadır. Sözlüğün temel amacı, Marx ve Engels'in eserlerinin daha kolay ve
doğru anlaşılmasına yardımcı olmaktır.
Ana
Temalar ve Önemli Fikirler/Olgular:
1.
Kapitalist Üretim Tarzının Temelleri ve Sömürü Mekanizması:
Marx
ve Engels'in ekonomi politiğinin merkezinde kapitalist üretim tarzının
eleştirel analizi yer alır. Bu analiz, sömürünün nasıl işlediğini ve bu
sistemin temel çelişkilerini ortaya koyar.
- Meta
ve Değer Teorisi:
Kapitalist toplumların serveti, "muazzam bir meta birikimi"
olarak kendini gösterir. Meta, insan ihtiyacını karşılayan ve değişim için
üretilen bir nesnedir. Her meta hem kullanım-değeri (ihtiyaç
giderme özelliği) hem de değişim-değeri (başka metalarla
değiştirilebilme özelliği) taşır. Metaların değeri, "üretiminde
harcanan toplumsal bakımdan gerekli emek zamanı ya da miktarıdır."
(Kapital I, s. 54). Marx, bu değeri belirleyen tek şeyin "metaların
üretiminde harcanan toplumsal bakımdan gerekli emek miktarıdır"
diyerek, klasik burjuva iktisatçıların eksik bıraktığı noktayı tamamlar ve
kâr, rant, faiz gibi olguların kökenine, yani artı-değere ulaşır.
- Emek-Gücü
ve Artı-Değer:
Kapitalist, piyasadan "emek-gücü" satın alır. Emek-gücü,
"insanoğlunda var olan ve herhangi bir kullanım-değeri üretirken
harcadığı zihinsel ya da fiziksel yetilerin toplamı"dır (Kapital I,
s. 183). Emek-gücünün özelliği, "varlığının ve yeniden üretiminin
devamı için gerekli olandan daha fazla bir değer üretme yetisine sahip
bulunmasıdır." İşçi, emek-gücünün değeri karşılığında belirli bir
süre çalışır (gerekli-emek zamanı), ancak kapitalist için bunun üzerinde
"artı-emek" harcayarak "artı-değer" üretir (Kapital I,
s. 232). "Artı-değer üretimi, kapitalizmin temel ekonomik
yasasıdır."
- Sermaye
ve Sermaye Birikimi:
Sermaye, değerin kendisini genişlettiği bir süreçtir. Para, dolaşımını P -
M - P' (Para - Meta - Daha Fazla Para) formülüyle tamamladığında sermayeye
dönüşür (Kapital I, s. 164). "Artı-değerin sermaye olarak
kullanılmasına, tekrar sermayeye dönüştürülmesine, sermaye birikimi"
denir (Kapital I, s. 595). Sermaye birikimi, kapitalist sistemin
vazgeçilmez bir koşuludur ve sürekli olarak işçi sınıfını ücrete bağımlı
bir sınıf haline getirerek kendi genişlemesini sağlar.
- Değişmeyen
ve Değişen Sermaye:
Marx, sermayeyi "değişmeyen sermaye" (üretim araçları,
hammaddeler) ve "değişen sermaye" (emek-gücüne yatırılan kısım)
olarak ikiye ayırarak sömürünün derecesini nicel olarak belirlemeyi
kolaylaştırır. Yaratılan yeni değerin tek kaynağı canlı emektir (değişen
sermaye).
- Kâr
ve Kâr Oranı: Kâr,
"artı-değerin dönüşmüş biçimi"dir. Kâr oranı,
"artı-değerin, yatırılan toplam sermayeye oranıdır" ve
kapitalist üretimin itici gücüdür. Marx, İngiliz sendikacı T.J.
Dunning'den alıntı yaparak kâr hırsının sınır tanımadığını vurgular:
"Sermaye... %300 kar ile, sahibini astırma olasılığı olsa bile
işlemeyeceği cinayet, atılmayacağı tehlike yoktur." (Kapital I, s.
779, dipnot 67).
2.
Kapitalizmin Çelişkileri ve Bunalımlar:
Kapitalist
üretim tarzı, kendi içinde barındırdığı çelişkilerle doludur ve bu çelişkiler
ekonomik bunalımlara yol açar.
- Kapitalist
Üretim Anarşisi:
Meta üreten toplumda üreticiler, toplumsal gereksinimleri saptamadan
üretim yaparlar. Bu durum, piyasa rekabeti ve üretim araçlarının özel
mülkiyetinin kaçınılmaz bir sonucudur. "Üretici, pazara kendi
malından ne kadar geleceğini, o maldan ne kadar gerekeceğini bilmediği
gibi, pazarda gerçek bir gereksinmeyle karşılaşıp karşılaşmayacağını,
giderlerini kurtarıp kurtarmayacağını, malının satılıp satılmayacağını
bile bilmez. Toplumsal üretim anarşisinin egemenliğidir bu."
(Anti-Dühring, s. 431).
- Bunalım
Teorisi: Üretimin
toplumsal niteliği ile ürünlerin kapitalist temellükü arasındaki çelişki,
ekonomik bunalımlarda patlama noktasına gelir. Aşırı üretim, pazarların
tıkanması, işsizlik ve yığılan mallar bu bunalımların göstergeleridir.
Engels, 1825'ten itibaren her on yılda bir yaşanan bu büyük bunalımlara
işaret eder.
- Kâr
Oranının Düşme Eğilimi:
Kapitalist üretimin gelişmesiyle, değişen sermayenin toplam sermayeye
oranı azalır, bu da "kâr oranının düşme eğilimi"ne yol açar. Bu
durum, kapitalist üretim tarzındaki temel çelişkinin bir ifadesidir ve
kapitalizmin sınırlarını belirler.
3.
İşçi Sınıfının Durumu ve Mücadeleleri:
Kapitalist
üretim tarzı, işçi sınıfı üzerinde ağır sonuçlar doğurur ve sınıf mücadelesini
kaçınılmaz kılar.
- Artı-Nüfus
(Yedek Sanayi Ordusu):
Kapitalist birikim, emekçi nüfusun bir kısmını "nispi
artı-nüfus" ya da "yedek sanayi ordusu" haline getirir
(Kapital I, s. 646-649). Bu, kapitalist birikimin zorunlu bir ürünü olduğu
gibi, aynı zamanda kapitalist birikimin kaldıracıdır.
- Çocuk
ve Kadın Emeğinin Sömürüsü:
Sanayi devrimi sırasında özellikle kadın ve çocuk emeği, acımasızca
sömürülen bir meta haline gelmiştir. Çocukların Çalıştırılması Komisyonu
raporlarından alıntılar, bu sömürünün çarpıcı örneklerini gözler önüne
serer: "Dokuz-on yaşındaki çocuklar, sabahın ikisinde, üçünde ya da
dördünde çul yataklarından zorla kaldırılmakta, bir dilim ekmek için gece
saat ona, on bire, on ikiye kadar çalışmaktadır."
- Fabrika
Yasaları ve İşgünü Mücadeleleri:
İşçi sınıfı, işgününün sınırlandırılması ve çalışma koşullarının
iyileştirilmesi için büyük mücadeleler vermiştir. "On Saat
Tasarısı" bu mücadelelerin önemli bir kazanımıdır. Marx, bu yasaların
"sınıfların uzun savaşımı"nın sonucu olduğunu belirtir (Kapital
I, s. 296).
- Çartist
Hareket: 19.
yüzyıl İngiltere'sinde işçi sınıfının politik alanda da ağırlığını
duyurmak amacıyla ortaya çıkan bu hareket, genel oy hakkı, parlamento
üyelerine ödenek gibi temel demokratik taleplerde bulunmuştur. Engels, bu
taleplerin "bütün zararsız görünümüne rağmen Kraliçe ve Lordlar
dahil, tüm İngiliz Anayasasını ortadan kaldırmaya yeterlidir" der
(İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu, s. 345).
- Emekçiler
Yasası ve Serserilere Karşı Yasalar: Kapitalist düzenin başlangıcında, topraksız kalan ve
"özgürleşen" proletaryayı sisteme entegre etmek için çok sert
yasalar çıkarılmıştır. "Emekçiler Yasası", ücretlere bir üst
sınır çizerken bir alt sınır koymamış, "Serserilere Karşı
Yasalar" ise işsizleri köleliğe, kırbaçlamaya ve hatta idam edilmeye mahkûm
etmiştir. "Önce zorla toprakları ellerinden alınan, evlerinden atılan
ve işsiz güçsüz serseriler haline getirilen tarımsal nüfus, işte böyle
kırbaçlanarak, damgalanarak, korkunç yasalar yoluyla işkence edilerek,
ücret sisteminin gerektirdiği disipline sokuluyordu." (Kapital I, s.
754).
4.
Tarihsel Materyalizm ve Toplumsal Gelişim:
Marx
ve Engels'in ekonomi politiği, materyalist tarih anlayışına dayanır ve
toplumsal gelişimi üretim biçimlerinin evrimi üzerinden açıklar.
- Ekonomik
Yapı ve Üstyapı:
"Üretim ilişkilerinin tümü, toplumun ekonomik yapısını" belirler
ve "üzerinde hukuki ve siyasal üstyapının yükseldiği somut temeli de
oluşturur." (Katkı, Önsöz, s. 25). Engels, ekonomik koşulların
tarihte nihai belirleyici öğe olduğunu, ancak siyasal, hukuksal, felsefi,
dinsel, edebi ve sanatsal gelişmelerin de ekonomik temel üzerine etki
yaptığını vurgular. "Ekonomik durum biricik etkin neden, geriye kalan
her şey edilgin sonuç değildir. Burada söz konusu olan, daima nihai olarak
kendisini belli eden ekonomik zorunluluğa dayalı karşılıklı bir
etkileşimdir." (Selected Correspondence, s. 467).
- Üretim
Güçleri ve Üretim İlişkileri:
Toplumsal üretimin öznel ve nesnel etkenleri olan insan, üretim araçları,
teknoloji ve bilim "üretim güçlerini" oluşturur. Bu güçlerin
gelişim düzeyi, "üretim ilişkilerini" (insanlar arası ekonomik
ilişkiler) belirler. Gelişmelerinin belli bir aşamasında, üretim güçleri
mevcut üretim ilişkilerine ters düşer ve bu durum "toplumsal devrim
çağı"nı başlatır (Katkı, Önsöz, s. 25-26).
- Yadsımanın
Yadsınması:
Diyalektiğin bu örüntüsü, gelişmenin sürekliliğini ifade eder. Kapitalist
özel mülkiyetin, kişisel özel mülkiyetin bir yadsıması olduğunu ve
kapitalist üretimin de kendi yadsımasını (sosyalist mülkiyeti)
doğuracağını öne sürer. "Mülksüzleştirenler mülksüzleştirilirler."
(Kapital I, s. 782).
- Yeni
Sosyo-Ekonomik Düzen:
Marx, geleceğin toplumunun (sosyalist toplum) bir ütopya değil,
"toplumsal gelişmenin zorunlu bir ürünü" olduğunu belirtir.
Kapitalist sistemdeki temel çelişkilerin çözülmesiyle, "üretim
araçları üzerinde toplumsal mülkiyet kurularak" yabancılaşmaya son
verilecektir. Komünist toplumun daha yüksek aşamasında ise,
"herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre"
ilkesinin geçerli olacağı öngörülür (Gotha ve Erfurt Programlarının
Eleştirisi, s. 31).
5.
İş bölümü ve Yabancılaşma:
İş
bölümü, üretkenliğin artışında önemli bir rol oynasa da, kapitalist sistemde
işçinin yabancılaşmasına yol açar.
- İş bölümü
Türleri: Marx,
toplumsal iş bölümü (farklı üretim alanları arasında) ve işyeri
içerisindeki iş bölümü olmak üzere iki temel iş bölümü türünden bahseder.
Kapitalist üretimde işyerindeki iş bölümü "despotiktir"
(Anti-Dühring, s. 434).
- Parça
İşçi ve Makineleşme:
Manüfaktür döneminde başlayan ve makineleşmeyle doruk noktasına ulaşan iş bölümü,
işçinin tek bir işte uzmanlaşmasını ve "bir parça-işlemin otomatik
motoru haline gelmesini" sağlar (Kapital I, s. 374). Makine, işçiyi
kullanan bir araca dönüşür.
- Zihinsel
ve Fiziksel Emek Ayrımı:
Başlangıçta bir bütün olan bu iki emek türü, toplumsal iş bölümüyle
ayrılmıştır ve kapitalizmde "bilim emeğin karşısında yer alıyor"
ve "sermayenin emek üzerindeki kudreti haline dönüşüyor"
(Kapital I, s. 375).
Sonuç:
"Marx
• Engels Ekonomi Politik Sözlüğü", bu iki büyük devrimci düşünürün
kapitalist üretim tarzının işleyişi, iç çelişkileri ve kaçınılmaz sonu
hakkındaki kapsamlı analizlerini sunmaktadır. Sözlük, artı-değer teorisiyle
sömürünün özünü bilimsel olarak açıklarken, kapitalist birikimin tarihsel
eğilimini ve bunun toplumsal sonuçlarını (artı-nüfus, işçi sınıfının sefaleti)
detaylandırır. Aynı zamanda, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki
diyalektik bağı vurgulayarak, kapitalizmin kendi yıkımının tohumlarını nasıl
ektiğini ve sosyalist bir toplumun kuruluşunun maddi koşullarını nasıl
hazırladığını ortaya koyar. Eser, Marx ve Engels'in eserlerinin daha
derinlemesine anlaşılması için önemli bir başvuru niteliği taşımaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.