MAR
1.
Giriş: Bir İmparatorluğun Çatırdayan Temelleri
1905
Rus Devrimi, Rusya tarihinin en sarsıcı dönüm noktalarından biridir. Çarlık rejiminin
sonunu getiren 1917 devrimlerinin bir "provası" olarak nitelendirilen
bu devrim, Romanov hanedanının yüzlerce yıllık iktidarının temellerini
onarılamaz bir şekilde sarsmıştır. Kendiliğinden gelişen kitlesel halk
hareketleri ile örgütlü siyasi muhalefetin iç içe geçtiği bu süreç, Rus
toplumunun tüm katmanlarını harekete geçirmiş ve rejimin zayıflıklarını
acımasızca gözler önüne sermiştir. Bu devrimin yankıları Rusya sınırlarını
aşarak uluslararası bir önem kazanmıştır; nitekim, "bir bakıma
1905 Devrimi, Avrupa'nın geleceğinin (…) yansıdığı bir ayna oldu." Bu
analiz, 1905 Devrimi'ne yol açan birikmiş toplumsal gerilimleri, devrimci
süreci ateşleyen temel olayları ve bu büyük altüst oluşun Rusya'nın geleceği
üzerindeki kalıcı etkilerini inceleyecektir.
2.
Devrimin Eşiğindeki Rusya: Biriken Gerilimler
20. yüzyılın
şafağında Rus İmparatorluğu, derin çelişkilerle dolu bir barut fıçısını
andırıyordu. Hızla değişen bir dünyada, arkaik siyasi yapısını ve feodal
kalıntıları barındıran toplumsal düzenini korumaya çalışan Çarlık rejimi,
sanayileşmenin yarattığı yeni sınıfsal dinamikler ve artan toplumsal sefaletle
başa çıkmaktan acizdi. Bu bölümde, devrimci bir patlamaya zemin hazırlayan
toplumsal, ekonomik ve siyasi gerilimler mercek altına alınacaktır.
2.1.
Toplumsal ve Siyasi Yapı
Rusya,
20. yüzyılın başında bir mutlak monarşi ile yönetiliyordu. Tüm
iktidar, hiçbir denetime tabi olmayan Çar'ın şahsında toplanmıştı. Halk,
toplantı, ifade ve örgütlenme gibi en temel siyasal haklardan yoksundu. Çarlık
hükümeti, büyük toprak sahipleri, sanayi kodamanları ve rüşvetle beslenen bir
"devlet aristokrasisi"nden oluşan hâkim sınıfları destekliyordu. Bu
seçkin zümrenin şatafatlı ve Avrupai yaşam tarzı, halkın büyük çoğunluğunun
içinde bulunduğu derin sefaletle tam bir tezat oluşturuyordu. 1861'de serfliğin
kaldırılmasına rağmen, bu reform yüzeysel kalmış; ülkenin toplumsal ve siyasal
yaşamında "serflik kalıntıları" varlığını sürdürmeye
devam etmiştir.
2.2.
Ekonomik Koşullar ve Sınıfsal Yapı
Rusya'nın
ekonomik yapısı, bu toplumsal ve siyasi çelişkileri daha da derinleştiriyordu.
Toprak sahipleri ve kulaklar (zengin köylüler) tarafından
acımasızca sömürülen köylüler, tam bir yoksulluk ve yıkım içindeydi. Bu
sefalet, her yıl yaklaşık 5-6 milyon köylüyü toprağını terk
ederek bir geçim kapısı aramaya zorluyordu. Köylerinden ayrılan bu büyük nüfus,
kentlere göç ederek fabrikalarda ve işyerlerinde yeni bir işçi sınıfı
oluşturuyordu. Ancak bu yeni sınıfın yaşam koşulları da en az kırsaldaki kadar
ağırdı. Maddi sefaletin yanı sıra, Çarlık halkı bir manevi sefalete de mahkûm
etmişti. Nüfusun %80'i okuma yazma bilmiyordu, bu da toplumsal
gelişimin önündeki en büyük engellerden birini teşkil ediyordu.
2.3.
Muhalif Hareketlerin Yükselişi
Bu
baskıcı ve adaletsiz ortamda, çeşitli muhalif gruplar filizlenmeye başlamıştı.
Narodnik (halkçı) geleneğin devamı olan Sosyalist Devrimciler Partisi (SR'ler),
özellikle suikast eylemleriyle öne çıkıyordu. Öğrenciler, aydınlar ve demiryolu
işçileri arasında büyük bir itibar kazanan bu parti, 1905 Devrimi arifesinde
Rusya'nın en yaygın tabana sahip devrimci muhalefet partisi konumundaydı.
Marksist temelde örgütlenen Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP) ise kendi
içinde derin bir ayrışma yaşıyordu. 1903'teki İkinci Kongre'de, parti
üyeliğinin tanımı gibi görünüşte teknik bir mesele üzerinden başlayan
tartışmalar, Lenin'in önderliğindeki Bolşevikler (çoğunluk)
ile Martov'un liderliğindeki Menşevikler (azınlık) arasında
kalıcı bir bölünmeye yol açmıştı.
Rusya'yı
bir barut fıçısına dönüştüren bu birikmiş toplumsal, ekonomik ve siyasi
gerilimler, patlamak için sadece bir kıvılcım bekliyordu.
3.
Katalizör: 1904-1905 Rus-Japon Savaşı
1904'te
patlak veren Rus-Japon Savaşı, Çarlık rejimi için bir dönüm noktası oldu.
Mevcut toplumsal karşıtlıkları keskinleştiren ve çelişkilere evrilten, rejimin
çürümüşlüğünü gözler önüne seren bu savaş, devrimci süreci geri dönülemez bir
şekilde hızlandıran katalizör işlevi gördü. Çarlık hükümeti, yükselen kitle
huzursuzluğunu bir dış düşmana yöneltmek, "kolay" bir zaferle
prestijini tazelemek ve devrimci hareketi kontrol altına almak amacıyla bu
"serüven siyasetini" izlemişti. Ancak bu hesaplar, acı bir hayal
kırıklığıyla sonuçlanacaktı.
Rusya,
bu savaşa askeri ve lojistik olarak hazır değildi. Alınan ağır yenilgiler,
Çarlığın prestijini yerle bir etti ve yöneticilerin beceriksizliği, rejime
açıkça muhalefet etmeyen liberalleri dahi öfkelendirdi. Savaş karşısında
devrimci partilerin tavrı ise siyasi stratejilerindeki temel ayrılıkları
yansıtıyordu. Bolşevikler, Çarlığın yenilgisinin halkın yenilgisi olmayacağını,
aksine devrimin yükselişine katkıda bulunacağını savunarak "kendi
hükümetlerinin savaşta askeri bir yenilgiye uğramasından yana bir tavır" takındılar.
Menşevikler ise daha muğlak bir pozisyon alarak "ne pahasına
olursa olsun barış" sloganını benimsediler fakat bu sloganı Çarlığa
karşı devrimci bir mücadeleyle net bir şekilde ilişkilendiremediler.
Savaşın
toplumsal etkileri yıkıcı oldu. Ekonomik sıkıntıyı dayanılmaz hale getirerek
işçi sınıfının kendiliğinden grev eylemlerini tetikledi. Rejimin çaresizliği,
1904 Temmuz'unda gerici İçişleri Bakanı Plehve'nin bir suikast sonucu
öldürülmesiyle daha da belirginleşti. Baskı ve reform vaatleri arasında gidip
gelen Çarlık, kontrolü tamamen kaybetmenin eşiğindeydi. Savaşın yarattığı bu
derin kriz ortamı, "Kanlı Pazar" olarak bilinen trajik olaya ve
devrimin fitilinin ateşlenmesine zemin hazırladı.
4.
Kıvılcım: 9 Ocak 1905 Kanlı Pazar
9
Ocak 1905, Rusya tarihinde bir milattır. Bu tarihte, Çar'a barışçıl bir dilekçe
sunmak üzere Kışlık Saray'a yürüyen silahsız işçilerin üzerine ateş açılması,
Rus işçi sınıfının bilincinde radikal bir kırılma yarattı. Yüzyıllardır süren
"Çar babamız" inancını kanla boğan bu katliam, devrimin fitilini
ateşleyen kıvılcım oldu.
4.1.
Papaz Gapon ve İşçi Yürüyüşü
Yürüyüşün
örgütleyicisi Papaz Gapon, çelişkili bir figürdü. Bir yandan "polis
sendikalarında hükümetin bir ajanı olarak görevlendirilmiş"ti, diğer
yandan da "hünerli bir ajitatör ve örgütçü" olarak işçilerin güvenini
kazanmıştı. Onun liderliğinde toplanan binlerce işçinin tek bir amacı
vardı: "hayatlarını biraz olsun yaşanabilir kılması için Çar'dan
ricada bulunmaya" gitmek. Ellerinde Çar'ın portreleri ve
ikonalarla ilerleyen kalabalık, şiddetten uzak, barışçıl bir niyet taşıyordu.
4.2.
Katliam ve Etkileri
Ancak
Kışlık Saray'ın önünde onları bekleyen, Çar'ın şefkati değil, askerlerin
kurşunlarıydı. Barışçıl göstericilerin üzerine acımasızca ateş açıldı ve
yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu olayın en önemli ve kalıcı sonucu, Rus
işçilerinin Çarlığa olan naif inancını paramparça etmesiydi. "Kanlı
Pazar, Rusya işçi sınıfının Çarlığa karşı tutumunda radikal bir değişikliğin
başlatıcısı oldu." Artık işçilerin gözünde Çar, koruyucu bir
"baba" değil, halkının katiliydi. Bu acı gerçek, onları Çarlık
rejimine karşı radikal bir mücadeleye yöneltti.
Kanlı
Pazar'ın haberi tüm ülkeye yayıldığında, Rusya'yı saran kitlesel bir grev ve
protesto dalgasını tetikledi.
5.
Devrimin Yayılışı: Grevler ve Ayaklanmalar
Kanlı
Pazar katliamının ardından devrimci dalga, benzeri görülmemiş bir hızla tüm
Rusya'ya yayıldı. İşçi grevleri siyasal bir karakter kazanırken, kırsaldaki
köylü isyanlarıyla birleşerek rejimi temelden sarstı. Bu süreçte, halkın
mücadelesi sloganlardan sanata kadar hayatın her alanına yansıdı. Hareketin
kitleselliği çarpıcı boyutlardaydı; yalnızca ocak ayı içinde greve giden işçi
sayısı (440 bin), önceki on yılın toplamından daha fazlaydı. Bu
niceliksel patlama, kısa sürede niteliksel bir dönüşüme yol açtı. 1 Mayıs
1905'te yaklaşık 200 kentte patlak veren siyasal grevlerde, ekonomik talepler
yerini doğrudan rejimi hedef alan "Kahrolsun Çarlık rejimi" gibi
siyasi sloganlara bıraktı.
Proletaryanın
bu mücadelesi, yüz milyonluk köylü yığınları arasında da büyük bir kaynaşmaya
yol açtı. Özellikle Volga kıyısı, Baltık ülkeleri ve Polonya'da yoğunlaşan
eylemlerde köylüler, toprak sahiplerinin topraklarını işlemeye, çayırlara ve
otlaklara el koymaya başladılar. Devrimci ruh, özellikle 1905 sonbaharından
itibaren bir mizah ve hiciv dergisi patlamasıyla kültürel alanda da kendini
gösterdi. Basın üzerindeki sansürün fiilen kalkmasıyla ortaya çıkan bu canlı
yayın ortamı, rejimi hedef alan cüretkâr karikatür ve yazılarla dolup taştı.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Pulemet (Makineli Tüfek)
adlı mizah dergisinin, Çar'ın 17 Ekim Manifestosu'nu, üstüne halkın kanını
simgeleyen General Trepov'un kanlı elini basarak yayınlamasıydı.
Devrimci
dalganın bu zirve noktası, Çarlık rejimini hem baskı mekanizmalarını
sertleştirmeye hem de Duma'nın kurulması gibi bazı tavizler vermeye zorladı.
6.
Sonuç ve Miras: 1917'nin Provası
1905
Devrimi, Çarlık rejimini devirmeyi başaramasa da ölümcül bir darbe vurdu ve
1917'ye giden yolu geri dönülmez bir şekilde açtı. Yenilgiye rağmen bu devrim,
Rus halkının siyasal bilincini yükselten, yeni mücadele biçimleri yaratan ve
rejimin zayıflıklarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyan paha biçilmez bir deneyim
oldu. Devrimin bastırılmasının ardından Başbakan Pyotr Stolypin liderliğinde
bir karşı-devrim ve gericilik dönemi başladı. Stolypin, II. Duma'yı dağıtarak
yeni bir seçim tüzüğü getirdi. Bu tüzük, temsili demokrasiyi etkisiz kılmak
üzere tasarlanmıştı: Toprak sahipleri 230 kişide bir delege
çıkarabilirken, işçiler ancak 150.000 kişide bir delege
çıkarabiliyordu. Bu düzenleme, Duma'yı toprak sahipleri ve burjuvazinin
kontrolündeki göstermelik bir meclise dönüştürerek, rejimle uzlaşma veya reform
umutlarının ne denli boş olduğunu gözler önüne serdi.
Bu
deneyim, devrimci partiler üzerinde de derin etkiler bıraktı. Özellikle parti
tabanından gelen baskılar, ayrı hareket eden Bolşevikler ve Menşevikler'in
1906'da geçici olarak yeniden birleşmelerine yol açtı. Bu birlik uzun ömürlü
olmasa da, devrimin yarattığı ortak mücadele ruhunu yansıtıyordu. Ancak 1905'in
en büyük mirası, şüphesiz 1917 Büyük Ekim Devrimi için bir "genel
prova" işlevi görmesidir. Bu süreçte kitleler, siyasal kitle
grevi gibi yeni ve etkili mücadele biçimlerini keşfettiler. Rejimin baskı
karşısındaki acizliği ve ordunun dahi sarsılabilir olduğu görüldü. Lenin,
devrimin kendiliğinden yarattığı örgütlenmelerin (Sovyetler gibi) önemini
kavramış ve partinin eski, hiyerarşik yapısına sıkı sıkıya bağlı kalanları şu
sözlerle uyarmıştı: Aksi takdirde, "üzerinize vurulmuş resmi parti
mühürünüzle birlikte... küflenip öleceksiniz." Bu uyarı, 1905'in
en kritik dersini özetliyordu: Devrimci bir parti, teorik netliğine rağmen,
kitlelerin kendiliğinden yarattığı patlayıcı ve yaratıcı enerjiyi anlamaz ve
ona öncülük edemezse, tarihin gerisinde kalmaya mahkumdu.
Nihai
olarak, 1905 Devrimi yenilgiye uğramasına rağmen, Rus halkının kolektif
belleğinde silinmez bir iz bırakmış ve Çarlık rejiminin meşruiyetini onarılamaz
bir şekilde sarsarak on iki yıl sonraki nihai çöküşün habercisi olmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.