Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

28 Eylül 2025 Pazar

1848 Devrimleri: Avrupa'yı Sarsan ‘Halkların Baharı’

MAR

Giriş

19. yüzyılın ortalarında Avrupa, Sicilya'dan Paris'e, Viyana'dan Berlin'e uzanan ve sonradan "Halkların Baharı" olarak adlandırılacak olan, kıta ölçeğinde eşi benzeri görülmemiş bir devrimci altüst oluşa tanıklık etmiştir. Geleneksel tarih yazımı bu olayları genellikle liberalizm ve milliyetçiliğin romantik bir uyanışı olarak betimlese de, bu analiz, materyalist bir çerçeveden hareketle, 1848 Devrimleri’nin sonuçlarının öncelikle devrimci koalisyonu daha en başından itibaren çatlatan uzlaşmaz sınıf çıkarları tarafından belirlendiğini savunacaktır. Bu devrimler, burjuvazinin feodalizme karşı yürüttüğü tarihsel mücadelenin son perdesi olmakla kalmamış, aynı zamanda bu sınıfın, yeni ortaya çıkan sanayi proletaryasının radikal talepleri karşısında devrimci kimliğinden sıyrılarak karşı-devrimci bir güce dönüştüğü tarihsel anı teşkil etmiştir. Başlangıçta monarşiye karşı burjuvazi, küçük burjuvazi ve işçi sınıfını birleştiren muğlak "halk" (le peuple) kavramı, özellikle Paris'teki Haziran Günleri'nin kanlı barikatlarında parçalanmış ve yerini modern tarihin ana eksenini oluşturacak olan burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf çatışmasına bırakmıştır.

Bu yazının amacı, 1848 Devrimleri'nin kapsamlı bir analizini sunmaktır. Bu çerçevede, devrimleri tetikleyen siyasal, toplumsal ve ekonomik nedenler derinlemesine incelenecek; hareketin üç ana merkezi olan Fransa, Avusturya İmparatorluğu ve Alman devletlerindeki kilit olaylar ve özgün dinamikler mercek altına alınacaktır. Son olarak, devrimlerin neden geniş çapta başarısızlıkla sonuçlandığı analiz edilecek ve bu başarısızlığa rağmen Avrupa'nın geleceği üzerinde bıraktığı derin ve kalıcı miras değerlendirilecektir. Yazı, devrimlerin kökenlerinden başlayarak, tarihsel gelişmeler üzerinden ilerleyecek ve sonuçların analiziyle tamamlanacaktır.

1.0 Devrimlerin Eşiğindeki Avrupa

1848'de Avrupa'yı saran devrimci ateşi anlamak için, kıtanın on yıllardır biriktirdiği siyasal ve sosyo-ekonomik gerilimleri kavramak stratejik bir önem taşır. Napolyon Savaşları'nın ardından kurulan baskıcı siyasi düzen ile Sanayi Devrimi'nin hızlandırdığı köklü toplumsal dönüşümler arasındaki derin çelişki, Avrupa'yı patlamaya hazır bir barut fıçısına dönüştürmüştü. Bu bölümde, devrimlerin filizlendiği bu verimli ancak istikrarsız zemin ayrıntılı olarak incelenecektir.

1.1 Siyasal Zemin: Viyana Düzeni ve Yükselen Muhalefet

1815 Viyana Kongresi, Avrupa'da Fransız Devrimi'nin ve Napolyon'un yarattığı "kaosu" sonlandırmak ve monarşik meşruiyeti yeniden tesis etmek amacıyla toplanmıştı. Avusturya Şansölyesi Prens Metternich'in mimarı olduğu bu yeni düzen, "Avrupa İş birliği" (Concert of Europe) adı altında, kıtadaki statükoyu korumayı, devrimci ve ulusalcı hareketleri bastırmayı hedefleyen muhafazakâr bir ittifak üzerine kuruluydu. Bu restorasyon rejimi, mutlakiyetçi monarşileri ve aristokrasiyi güçlendirirken, halkların iradesini ve özgürlük taleplerini sistematik olarak baskı altında tutuyordu.

Ancak Viyana düzeninin baskıcı yapısı, kendisine karşı iki güçlü ideolojik akımın yükselişini tetikledi:

1. Liberalizm: Gelişmekte olan burjuvazi ve aydınlar arasında yayılan liberalizm, anayasal bir yönetim, meclis temsiliyeti, temel hak ve özgürlüklerin (basın, toplanma vb.) güvence altına alınmasını talep ediyordu. Monarşilerin mutlak yetkilerine karşı çıkarak, siyasal iktidarın mülk sahibi sınıfların temsilcileriyle paylaşılmasını savunuyordu.

2. Milliyetçilik: Özellikle çok uluslu imparatorluklar (Avusturya, Osmanlı) ve parçalanmış devletler (Almanya, İtalya) bünyesindeki halklar arasında giderek güçlenen milliyetçilik, ulusal kendi kaderini tayin hakkını ve dil-kültür birliğine dayalı ulus-devletlerin kurulmasını hedefliyordu. Fichte'nin "Alman Ulusuna Seslenişler"i gibi eserler, bu akımın entelektüel ve siyasi gücünü ortaya koyan önemli örneklerdi.

Bu iki akım, 1830'larda yaşanan devrimci dalgalarla ilk büyük sınavlarını vermiş ve Viyana düzeninin temellerini sarsmaya başlamıştı.

1.2 Toplumsal ve Ekonomik Çalkantılar

Siyasal alandaki bu ideolojik gerilimler, Avrupa'nın yaşadığı derin sosyo-ekonomik dönüşümlerle daha da keskinleşti. Sanayi Devrimi, özellikle İngiltere, Fransa, Belçika ve Ren bölgesinde hızlanarak toplumsal yapıyı kökünden değiştirdi. Bu süreçte iki yeni sınıf ön plana çıktı: Sermaye ve üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutan, siyasal güç talep eden burjuvazi ile fabrikalarda ve atölyelerde ağır koşullar altında çalışan, giderek kendi sınıf bilincini geliştiren sanayi proletaryası. Şehirler hızla büyüyor, ancak bu büyüme sefaleti, kötü yaşam koşullarını ve toplumsal hoşnutsuzluğu da beraberinde getiriyordu.

Bu yapısal dönüşümlerin üzerine, devrimleri doğrudan tetikleyen bir dizi ekonomik kriz eklendi:

• Tarım Bunalımı (1845-1847): Kötü hasatlar, özellikle tahıl ve patates kıtlığına yol açtı. Gıda fiyatları %100'e varan oranlarda arttı, bu da özellikle yoksul kentli ve kırsal nüfus arasında yaygın bir açlık ve isyan dalgası yarattı. Fransa'nın Buzançais kasabasında köylülerin buğday arabalarına el koyması gibi olaylar, bu gerilimin somut göstergeleriydi.

• Mali Kriz: Tarım krizinin tetiklediği satın alma gücündeki düşüş, sanayi üretiminde bir daralmaya yol açtı. Özellikle demiryolu inşaatlarındaki spekülatif balonun sönmesi, bankacılık sistemini krize soktu ve kitlesel işten çıkarmalara neden oldu.

Siyasal baskı, ideolojik uyanış, toplumsal dönüşüm ve ekonomik sefaletin bu kesişimi, 1848'in eşiğindeki Avrupa'yı devrimci bir patlamanın fitilini ateşlemeye hazır hale getirmişti. Nitekim ilk kıvılcım, 1789'dan beri devrimlerin anavatanı olarak görülen Fransa'da çakılacaktı.

2.0 Fransa: Şubat Devrimi ve Haziran Günleri

1848 Devrimleri'nin kıta geneline yayılan ilk ve en belirleyici kıvılcımı Fransa'da ateşlendi. Paris'teki Şubat ayaklanması, Viyana'dan Berlin'e kadar diğer başkentlerdeki muhalif güçlere cesaret vererek "Halkların Baharı"nı başlattı. Fransa örneği, devrimin içsel dinamiklerini anlamak açısından özel bir önem taşır; zira burada devrim, farklı sınıfların (burjuvazi, küçük burjuvazi, işçiler) ortak bir liberal isyanı olarak başlayıp, sadece birkaç ay içinde burjuvazi ile proletarya arasında kanlı bir sınıf savaşına dönüşerek tarih sahnesine modern sınıf mücadelesinin ilk büyük trajedisini çıkarmıştır.

2.1 Monarşinin Yıkılışı ve Geçici Hükümet

Kral Louis-Philippe'in "Temmuz Monarşisi", büyük mali burjuvazinin çıkarlarını temsil eden, ancak sanayi burjuvazisi ile işçi sınıfının taleplerine kulak tıkayan bir rejimdi. Siyasal reform taleplerini bastırmak amacıyla 22 Şubat 1848'de Paris'te düzenlenecek bir reform ziyafetinin yasaklanması, bardağı taşıran son damla oldu. Halk sokaklara döküldü ve hızla büyüyen ayaklanma karşısında Kral Louis-Philippe 24 Şubat'ta tahtı bırakarak kaçmak zorunda kaldı.

Monarşinin yıkılmasının ardından kurulan Geçici Hükümet, devrimin iç çelişkilerini en başından itibaren yansıtıyordu. Hükümet, iki ana grup arasında bölünmüştü:

1. Ilımlı Cumhuriyetçiler: Le National gazetesi etrafında toplanan bu grup, burjuvazinin çıkarlarını temsil ediyor ve genel oy hakkı gibi siyasal reformlarla yetinmek istiyordu. Lamartine gibi figürler bu kanadın önde gelen isimleriydi.

2. Radikal Demokratlar ve Sosyalistler: La Reforme gazetesi çevresinde örgütlenen ve Louis Blanc ile Ledru-Rollin gibi isimlerin temsil ettiği bu kanat ise, işçi sınıfı ve küçük burjuvazinin taleplerini dile getiriyordu. Sadece siyasal reformlarla yetinmiyor, "çalışmanın örgütlenmesi" ve "çalışma hakkı" gibi radikal toplumsal taleplerde bulunuyorlardı.

Bu iki kanat arasındaki uzlaşmaz karşıtlıki, devrimin geleceğini belirleyecekti.

2.2 Sınıf Çatışmasının Keskinleşmesi: Ulusal Atölyeler ve Haziran Ayaklanması

İşçi sınıfının ve sosyalistlerin baskısıyla Geçici Hükümet, "çalışma hakkı" ilkesini tanımak ve işsizlere iş sağlamak amacıyla Ulusal Atölyeler'i kurmak zorunda kaldı. Ancak burjuva çoğunluğun kontrolündeki hükümet, bu atölyeleri bilinçli olarak verimsiz ve sürdürülemez bir yapıda tasarladı. Atölyeler, gerçek bir üretim merkezi olmaktan çok, işsizlerin küçük bir ücret karşılığında anlamsız işlerde oyalandığı bir yardım programına dönüştü.

Nisan ayında yapılan seçimlerde muhafazakarların ve ılımlıların ezici bir zafer kazanması, burjuvazinin gücünü pekiştirdi. Yeni meclis, Ulusal Atölyeler'i hem mali bir yük hem de radikal bir tehdit olarak görüyordu. 21 Haziran'da atölyelerin kapatılması ve buradaki işçilerin ya orduya katılmaya ya da taşraya gönderilmeye zorlanması kararı, Paris proletaryası için bir ihanet anlamına geliyordu. Bu karar, 23 Haziran'da Haziran Ayaklanması'nı tetikledi. Paris'in doğu yakasındaki işçi mahallelerinde barikatlar kuruldu ve tarihin ilk büyük proleter devrim girişimi başladı. Bu ayaklanma, Şubat'taki gibi tüm sınıfların ortak bir eylemi değil, doğrudan doğruya işçi sınıfının burjuva cumhuriyetine karşı silahlı bir başkaldırısıydı.

2.3 Karşı-Devrim ve İkinci İmparatorluğa Giden Yol

Haziran Ayaklanması, burjuvazide büyük bir korku yarattı. "Düzenin kurtarıcısı" olarak sahneye çıkan Savaş Bakanı General Cavaignac, kendisine devredilen olağanüstü yetkilerle ayaklanmayı vahşice bastırdı. Paris sokaklarında binlerce işçi öldürüldü, on binlercesi tutuklandı veya sürgüne gönderildi. Bu kanlı bastırma, Şubat Devrimi'nde kurulan sınıf ittifakının sonu ve devrimin radikal toplumsal özlemlerinin yenilgisiydi.

Haziran Günleri'nin yarattığı "kızıl tehlike" korkusu, siyasal atmosferi tamamen değiştirdi. Mülk sahibi sınıflar (burjuvazi ve köylülük), toplumsal devrim tehdidi karşısında düzen ve istikrar arayışına girdiler. Bu siyasi boşluk, amcasının efsanevi adını kullanan Louis-Napoleon Bonaparte'ın yükselişine zemin hazırladı. Bonaparte, hem düzen vaadiyle muhafazakarları hem de sosyal reform söylemleriyle halkın bir kısmını yanına çekerek Aralık 1848'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini ezici bir üstünlükle kazandı. Sadece üç yıl sonra, 1851'de yaptığı bir darbeyle cumhuriyeti yıkarak İkinci İmparatorluk'u ilan etti ve devrimin doğduğu topraklarda karşı-devrim zaferini tamamlamış oldu.

Böylece, 1848 Fransız devrimi açık bir sınıf çatışması ekseninde sönümlenirken, Orta Avrupa'daki altüst oluşlar, yerleşik güçlerin devrimcilere karşı acımasızca kullanmakta usta olduklarını kanıtlayacakları karmaşık milliyetçilik prizmasından yansıyacaktı.

3.0 Avusturya İmparatorluğu: Liberalizm ve Milliyetçilik Kıskacında

Habsburg İmparatorluğu'ndaki 1848 devrimleri, Fransa'daki gelişmelerden temel bir noktada ayrılıyordu. İmparatorluk, farklı ulusların patlamaya hazır bir mozaiğiydi; 1848 itibarıyla nüfusunun yalnızca %23'ü Alman, %14'ü Macar, %19'u Çek ve Slovak, %13'ü Sloven, %7'si Hırvat ve Sırp, %8'i Polonyalı, %8'i Romen, %8'i Küçük Rus ve %8'i İtalyan idi. Bu nedenle, Paris'te sınıf çatışması devrimin ana eksenini oluştururken, Viyana, Budapeşte ve Prag'da devrim, liberal anayasal talepler ile birbiriyle çatışan milliyetçi özlemlerin patlayıcı bir kesişimiyle tanımlandı. Habsburgların bu karmaşık yapıyı kendi bekaları için sinik bir şekilde manipüle etme becerisi, sonraki on yıllar boyunca gerici siyasetin bir şablonu haline gelecekti.

3.1 Viyana Ayaklanması ve Metternich Düzeninin Sonu

Paris'teki Şubat Devrimi haberi Viyana'ya ulaştığında, yıllardır bastırılan hoşnutsuzluk yüzeye çıktı. 13 Mart 1848'de, radikal öğrenciler ve işçiler tarafından yönetilen kitlesel bir gösteri, Viyana'da bir ayaklanmaya dönüştü. Göstericiler, anayasa, basın özgürlüğü ve en önemlisi, 1815'ten beri Avrupa'daki muhafazakâr düzenin sembolü olan Prens Metternich'in istifasını talep ediyorlardı. Baskı karşısında direnemeyen İmparator I. Ferdinand, Metternich'i görevden alarak İngiltere'ye kaçmasını sağladı. Metternich'in düşüşü, yalnızca Avusturya için değil, tüm Avrupa için eski düzenin sembolik çöküşü anlamına geliyordu.

3.2 Milliyetçi Ayaklanmalar: Macaristan ve Bohemya

Viyana'daki merkezi otoritenin sarsılması, imparatorluğun diğer bölgelerindeki milliyetçi hareketleri ateşledi.

• Macaristan: Devrimin en güçlü ve organize olduğu yer Macaristan'dı. Lajos Kossuth liderliğindeki Macar milliyetçileri, Viyana'daki kaostan yararlanarak neredeyse tam özerklik sağlayan "Mart Yasaları"nı imparatora kabul ettirdiler. Ancak Macar devrimi, kendi içinde ölümcül bir çelişki barındırıyordu. Macarlar, kendi ulusal haklarını kazanırken, kendi toprakları içinde yaşayan Hırvat, Sırp ve Romen gibi azınlıklara benzer hakları tanımayı reddettiler. Bu durum, bu azınlıkları kendilerine düşman etti ve Habsburglar, Hırvat lider Baron Jelačić gibi isimleri Macarlara karşı kışkırtarak bu durumu ustalıkla kullandı.

• Bohemya: Prag'da da Çek milliyetçileri benzer taleplerle ayaklandılar. Ancak Haziran 1848'de, Avusturya ordusunun komutanı General Windischgraetz, kenti yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra isyanı kanlı bir şekilde bastırdı. Bu, Habsburgların askeri gücü yeniden ele geçirdiğinin ilk işaretiydi.

3.3 Habsburg Karşı-Devrimi ve Restorasyon

Habsburg monarşisi, devrimleri yenmek için iki temel strateji izledi: askeri güç ve milliyetçilikleri birbirine karşı kullanma. İmparatorluk, profesyonel ordunun kontrolünü hiçbir zaman kaybetmedi. General Windischgraetz Prag'ı ezerken, Hırvat lider Jelačić de Macaristan'ı işgal etmek için harekete geçti.

Macarlar, Kossuth liderliğinde bir süre direndi ve hatta 1849'da tam bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak içeride azınlıkların isyanı, dışarıda ise Avusturya ordusuyla başa çıkamadılar. Son darbe, Avusturya'nın yardım çağrısı üzerine Rus Çarı I. Nikola'nın devasa bir ordu göndermesiyle geldi. Rus ve Avusturya orduları karşısında Macar devrimi tamamen ezildi. Viyana'daki son radikal ayaklanma da Ekim 1848'de kanlı bir şekilde bastırıldıktan sonra, Habsburg İmparatorluğu'nda mutlakiyetçi düzen yeniden tesis edildi.

Habsburglar, imparatorluklarını bir arada tutmak için milliyetçiliği bir böl ve yönet aracı olarak kullanırken, Alman devletlerindeki devrimciler ise tam tersi bir meydan okumayla, milliyetçiliği bir birleşme aracı olarak kullanma mücadelesi veriyorlardı.

4.0 Alman Devletleri: Birlik ve Özgürlük Arayışı

Alman topraklarındaki 1848 devrimi, diğer bölgelerden farklı olarak ikili bir hedef taşıyordu: Bir yandan otuzdan fazla dağınık Alman devleti içinde liberal anayasal reformlar gerçekleştirmek, diğer yandan ise bu devletleri tek bir ulusal çatı altında birleştirmek. Ancak "birlik" ve "özgürlük" hedeflerini uyumlaştırma mücadelesi, liberal burjuvazinin kararsızlığı ve sınıfsal bölünmelerle birleşince, hareketin nihai başarısızlığına yol açtı.

4.1 Mart Ayaklanmaları ve Frankfurt Parlamentosu'nun Toplanması

Paris ve Viyana'daki devrim haberleri Alman devletlerine ulaştığında, halk hızla harekete geçti. En önemli ayaklanma, 18 Mart 1848'de Prusya'nın başkenti Berlin'de yaşandı. Halk ile ordu arasındaki kanlı çatışmaların ardından Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm, geri adım atarak liberal talepleri kabul edeceğini, anayasal bir yönetim kuracağını ve "Prusya'nın artık Almanya'ya katılacağını" ilan etti.

Bu ilk zaferlerin ardından, tüm Alman devletlerinden serbest seçimlerle belirlenen temsilciler, Mayıs 1848'de birleşik bir Almanya için anayasa hazırlamak üzere Frankfurt Parlamentosu'nda toplandı. Bu meclis, Alman tarihindeki ilk demokratik ve ulusal meclis olma özelliğini taşıyordu. Ancak üyelerinin ezici çoğunluğu profesörler, avukatlar ve bürokratlar gibi liberal burjuva aydınlarından oluşuyordu; işçi ve zanaatkar sınıflarının temsili ise son derece zayıftı.

4.2 Frankfurt Parlamentosu'nun Çıkmazları ve Başarısızlığı

Frankfurt Parlamentosu, enerjisinin büyük kısmını çözümü zor teorik tartışmalarla tüketti. Meclisi kilitleyen en önemli sorun, kurulacak Almanya'nın sınırlarıydı. Bu konuda iki ana görüş çatışıyordu:

Çözüm Önerisi

İçerik

Büyük Almanya (Großdeutschland)

Habsburg İmparatorluğu'nun Almanca konuşulan topraklarını da içerecek şekilde, Avusturya liderliğinde bir birleşmeyi savunuyordu.

Küçük Almanya (Kleindeutschland)

Avusturya'yı dışarıda bırakarak, Prusya liderliğinde bir birleşmeyi öngörüyordu.

Bu coğrafi tartışmanın yanı sıra, parlamentodaki liberal burjuvazi, giderek radikalleşen demokratik ve işçi sınıfı hareketlerinden de korkmaya başlamıştı. Bu felç durumu, devrimleri kıta genelinde başarısızlığa mahkûm eden temel zayıflığın doğrudan bir tezahürüydü: Liberal burjuvazinin işçi sınıfından duyduğu korku, radikal cumhuriyetçi değişim arzusundan daha ağır basıyordu. Aylar süren tartışmaların ardından meclis, "Küçük Almanya" çözümünde karar kıldı ve hazırladığı anayasayla birlikte imparatorluk tacını Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm'e sundu. Ancak kral, "halkın çamurundan" gelen bir tacı kabul etmeyeceğini belirterek bu teklifi reddetti. Bu ret, Frankfurt Parlamentosu'nun misyonunun fiilen sonu anlamına geliyordu. Meclisin hazırladığı anayasa tasarısının, fabrika işçileri, zanaatkar kalfaları ve gündelikçiler gibi "kendi kendine yeterli olmayanlar" olarak tanımlanan geniş kitleleri oy hakkından mahrum bırakması, bu sınıf korkusunun en somut kanıtıydı.

4.3 İşçi Hareketinin Doğuşu ve Karşı-Devrimin Zaferi

1848 devrimi, Almanya'da ilk bağımsız işçi örgütlerinin ortaya çıkışına sahne oldu. Özellikle matbaacı Stephan Born tarafından kurulan "İşçi Kardeşliği" (Arbeiterverbrüderung), lonca yapılarının ötesine geçerek ulusal düzeyde örgütlenen ilk önemli işçi birliğiydi. Bu hareket, oy hakkı, çalışma saatlerinin kısaltılması ve sendikal haklar gibi taleplerle işçi sınıfının kendi özgün çıkarlarını dile getirmeye başladı.

Ancak bu sırada karşı-devrimci güçler toparlanıyordu. Frankfurt Parlamentosu'nun başarısızlığından cesaret alan Prusya monarşisi, Berlin'deki liberal meclisi dağıttı ve kendi muhafazakâr anayasasını dayattı. 1849'da, Frankfurt anayasasını savunmak için Almanya'nın güney ve batı bölgelerinde son bir cumhuriyetçi direniş dalgası yaşandıysa da, bu ayaklanmalar Prusya ordusu tarafından acımasızca ezildi. Binlerce devrimci ya hapsedildi ya da Amerika'ya sürgüne kaçmak zorunda kaldı.

Almanya'daki başarısızlık, kıta genelindeki devrimlerin çöküşünü ve eski rejimlerin zaferini mühürledi. Bu yaygın yenilginin ortak nedenlerini ve devrimlerin bıraktığı kalıcı mirası analiz etmek, bu tarihsel dönemin sonuçlarını anlamak için kritik önemdedir.

5.0 Başarısızlığın Analizi ve Devrimlerin Mirası

1848 devrimleri, coğrafi yaygınlığına ve başlangıçtaki sarsıcı etkisine rağmen, neredeyse tüm cephelerde kısa sürede yenilgiye uğradı. Bu anlık başarısızlık, "Halkların Baharı"nın bir "kış" ile sonuçlandığı yorumlarına yol açsa da, devrimlerin uzun vadeli sonuçları Avrupa'nın siyasal ve toplumsal yapısını temelden dönüştürmüştür. Bu son bölüm, devrimlerin çöküş nedenlerini sentezleyecek ve kalıcı mirasını değerlendirecektir.

5.1 Devrimlerin Çöküş Nedenleri

Kıta genelindeki yenilgilerin ardında, farklı ülkelerdeki hareketlerin paylaştığı ortak zayıflıklar ve yapısal engeller yatmaktadır:

• Sınıfsal Bölünmeler: Devrimlerin en ölümcül yapısal zayıflığı, devrimci saflardaki iç bölünmelerdi. Liberal burjuvazi, anayasal haklar ve siyasi temsil gibi sınırlı hedeflerine ulaştıktan sonra, işçi sınıfı ve radikal demokratların toplumsal taleplerinden dehşete kapıldı. Fransa'daki Haziran Günleri'nde görüldüğü gibi, burjuvazi, toplumsal bir devrim riskine karşı eski rejimlerin otoritesi altında düzeni sağlamayı tercih ederek işçi sınıfına ihanet etti.

• Koordinasyon Eksikliği: Devrimci hareketler, ulusal ve sınıfsal düzeyde etkili bir koordinasyon ve ittifak kuramadı. Fransız, Alman, Macar ve İtalyan devrimcileri arasında anlamlı bir iş birliği sağlanamadı. Her hareket kendi dar ulusal çerçevesi içinde izole kaldı ve karşı-devrimci güçlerin onları teker teker yenmesine olanak tanıdı.

• Milliyetçi Çatışmalar: Özellikle Avusturya İmparatorluğu'nda, bir halkın ulusal kurtuluş mücadelesi, diğer bir halkın egemenliği altına girmesi anlamına geliyordu. Macarların kendi bağımsızlıkları için savaşırken Hırvat ve Sırpların taleplerini reddetmesi, Habsburgların bu etnik gerilimleri ustalıkla kullanarak devrimci cepheyi bölmesini sağladı. Milliyetçilik, birleştirici bir güç olduğu kadar, karşı-devrim için bölücü bir silah olarak da kullanıldı.

• Eski Rejimlerin Direnci: Devrimci coşkuya rağmen, monarşiler ve aristokrasi, en önemli güç aygıtı olan profesyonel ordular üzerindeki kontrollerini büyük ölçüde korudular. Çoğunlukla düzensiz ve yetersiz donanıma sahip halk milisleri, disiplinli ve iyi silahlanmış düzenli ordular karşısında (Paris'te Cavaignac, Prag'da Windischgraetz, Almanya'da Prusya ordusu) askeri olarak yenilgiye uğradı.

5.2 1848'in Uzun Vadeli Mirası

Anlık yenilgisine rağmen 1848'in mirası, Avrupa tarihi için dönüştürücü oldu:

• Restorasyon Düzeninin Sonu: Devrimler, Metternich sistemini ve onun temsil ettiği 1815 Viyana düzenini kesin olarak yıktı. Monarşiler geri dönmüş olsa da, artık halk hareketlerini ve liberal talepleri görmezden gelemeyeceklerini anlamışlardı.

• Feodalizmin Tasfiyesi: Devrimlerin en somut ve kalıcı kazanımlarından biri, Orta Avrupa'da serfliğin ve diğer feodal yükümlülüklerin tamamen kaldırılması oldu. Bu, kırsal kesimde kapitalist ilişkilerin gelişmesinin önünü açtı.

• Sınıf Bilincinin Keskinleşmesi: Özellikle Fransa'daki Haziran Günleri, burjuvazi ile proletarya arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı açıkça ortaya koydu. Bu deneyim, işçi sınıfının kendi bağımsız siyasal kimliğini ve örgütlenmesini oluşturma sürecini hızlandırdı ve sosyalist düşüncenin gelişimine zemin hazırladı.

• Geleceğin Gündemini Belirlemesi: 1848'de başarısız olan ulusal birlik hedefleri (Almanya ve İtalya), yirmi yıl sonra muhafazakâr liderler (Bismarck ve Cavour) tarafından, ancak bu kez "yukarıdan" ve askeri yollarla gerçekleştirilecekti. 1848 Devrimlerinin deneyimi, Marx ve Engels için zengin bir analiz malzemesi sağladı. Marx'ın, proleter devriminin politik cephaneliğinin en önemli kavramları olan "sürekli devrim" ve "proletarya diktatörlüğü" teorileri, doğrudan 1848-1850 arasındaki sınıf mücadelelerinin tahlilinden doğmuştur.

Sonuç olarak, 1848 Devrimleri, hedeflerine ulaşamamış bir "bahar" olsa da, ektiği tohumlar 19. yüzyılın ikinci yarısının ve sonrasının siyasal ve toplumsal mücadelelerini şekillendirerek Avrupa'nın modern kimliğinin oluşumunda silinmez bir iz bırakmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]