Marksist Araştırmalar [MAR] | Komünizm: Tarihin Çözülen Bilmecesi

6 Ekim 2025 Pazartesi

Devrim Çağı (1789-1848)

Eric J. Hobsbawm

Özet

Bu yazı, Eric Hobsbawm'ın Devrim Çağı adlı eserinde sunulan 1789 ile 1848 arasındaki altmış yıllık dönemi şekillendiren temel dönüşümleri sentezlemektedir. Bu dönemin merkezinde, modern dünyanın temellerini atan ve etkileri günümüze kadar uzanan "Çifte Devrim" yer almaktadır: İngiltere merkezli Endüstri Devrimi ve Fransa merkezli siyasi devrim. Bu iki devrim, eş zamanlı olarak, daha geniş bir bölgeyi kapsayan bir yanardağın ikiz kraterleri gibi patlayarak, yalnızca Avrupa'nın değil, tüm dünyanın toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısını kökten değiştirmiştir.

Endüstri Devrimi, fabrika sistemini, yeni toplumsal sınıfları (işçi sınıfı ve kapitalist sınıf) ve "kapitalizm" kavramını yaratırken; Fransız Devrimi, liberalizm, radikal demokrasi ve milliyetçilik ideolojilerinin kelime dağarcığını ve siyasi programlarını oluşturmuştur. Bu süreç, "muzaffer burjuvazi" olarak adlandırılan yeni bir sınıfın yükselişine tanıklık etmiştir. Bu sınıf, ekonomik gücünü endüstriyel ilerlemeden, ideolojik meşruiyetini ise Aydınlanma'nın laik, akılcı ve bireyci felsefesinden almıştır.

Dönem, aynı zamanda toplumsal altüst oluşların, devrim dalgalarının (1820'ler, 1830'lar ve 1848) ve bu devrimlere karşı verilen tepkilerin tarihidir. Eski aristokratik ve monarşik düzenler, bu yeni güçlerin yükselişi karşısında ya yıkılmış ya da kendilerini reforme etmek zorunda kalmıştır. 1848 yılına gelindiğinde, Lancashire'da ilk fabrika sisteminin kurulmasıyla başlayan dönem, Avrupa'nın ilk demiryolu ağının inşası ve Komünist Manifesto'nun yayınlanmasıyla sona ermektedir.

1. 1780'ler Dünyası: Eski Rejimin Çerçevesi

1789 Devrimi'nin arifesinde dünya, hem bugünkünden çok daha küçük hem de çok daha geniş bir yerdi.

• Coğrafi ve Demografik Küçüklük:

    ◦ Bilinen Dünya: O dönemin en bilgili insanları için bile "bilinen dünya" coğrafi olarak sınırlıydı. Dünya haritası, ticaret yollarının dışında kalan "beyaz boşluklarla" doluydu. Kıtaların iç kesimleri, okyanusların derinlikleri ve birçok dağ silsilesi keşfedilmemişti.

    ◦ Nüfus: Dünya nüfusu, bugünkünün muhtemelen üçte birinden fazla değildi. 1800 yılında her üç kişiden ikisi Asyalı, her beş kişiden biri Avrupalıydı. Nüfus, belirli yoğun tarım bölgeleri (Çin, Hindistan, Orta Avrupa) dışında, yeryüzüne oldukça seyrek dağılmıştı.

    ◦ Fiziksel Boyut: İnsanlar, bugünküne kıyasla fiziksel olarak daha küçüktü. Ulaşım ve iletişimin yavaşlığı nedeniyle insanlar için dünya, psikolojik olarak çok daha genişti. Çoğu insan, doğduğu köy veya mahallenin dışına nadiren çıkardı. Haberler, gezginler ve tüccarlar aracılığıyla yavaşça yayılırdı.

• Kırsal Egemenlik:

    ◦ 1789 dünyası ezici bir çoğunlukla kırsaldı. Rusya ve İskandinavya gibi bölgelerde nüfusun %90-97'si kırsalda yaşıyordu. Kentleşmenin güçlü olduğu Lombardiya'da bile bu oran %85'ti.

    ◦ Tarım sorunu, bu nedenle dönemin temel sorunuydu. Bir çiftçinin veya toprak sahibinin konumu, bir bireyin toplumdaki yerini belirleyen en önemli faktördü.

• Toprak Mülkiyeti Yapısı:

    ◦ Doğu Avrupa: Ren nehrinin doğusunda, serflik düzeni hakimdi. Köylü ya özgür değildi ya da ağır feodal yükümlülükler altındaydı. Tipik toprak sahibi, on binlerce serfi ve devasa arazileri (Polonya'daki Radziwil'ler, Macaristan'daki Esterhazy'ler gibi) yöneten soylu bir sömürücüydü.

    ◦ Batı Avrupa: Köylü, serflik statüsünü büyük ölçüde kaybetmişti. Tipik toprak işleyicisi, toprağı kiralayan veya küçük bir mülk sahibi olan, çeşitli feodal kalıntısı yükümlülükleri yerine getiren görece özgür bir köylüydü.

    ◦ Denizaşırı Sömürgeler: Amerika'daki plantasyon ekonomisi, köle emeğine veya Kızılderililerin zorla çalıştırılmasına dayanıyordu. Tipik toprak sahibi, hacienda veya plantasyonun efendisiydi.

• Aydınlanma ve Yükselen Sınıflar:

    ◦ Tarım dünyası büyük ölçüde durağan iken, ticaret, imalat ve entelektüel faaliyetler dinamik, yayılmacı ve iyimserdi. Bu gelişmeden yararlananlar tüccarlar, finansörler, aydınlanmış toprak sahipleri, bilimsel kafalı yöneticiler, müteşebbisler ve eğitimli bujuvaziydi.

    ◦ Bu sınıfların ideolojisi, "Aydınlanma" felsefesinde ifadesini buluyordu. Bu felsefe; laik, akılcı ve ilerici bir bireyciliği savunuyordu. Temel sloganları "özgürlük, eşitlik ve kardeşlik"di.

    ◦ Aydınlanma'nın amacı teoride tüm insanlığı özgürleştirmek olsa da, pratikte bu kurtuluşun önderleri burjuvaziden geliyordu ve kurdukları düzen "burjuva" ve kapitalist bir düzen olacaktı. Bu ideolojinin iki ana merkezi, aynı zamanda Çifte Devrim'in de merkezleri olan İngiltere ve Fransa'ydı.

• Uluslararası Denge:

        18. yüzyılın sonlarında, Avrupa'nın dünya üzerindeki siyasi ve askeri hakimiyeti henüz mutlak değildi. Çin İmparatorluğu ve İslam ülkeleri gibi büyük güçler, beyaz tüccarlar ve askerlerle eşit şartlarda karşılaşıyordu.

    ◦ Ancak Avrupa ticareti ve kapitalist girişimciliği, köle ticareti, sömürgeci sızmalar ve askeri çatışmalar yoluyla diğer toplumların sosyal düzenlerini sarsmaya başlamıştı. Britanya'nın Hindistan'daki ilerleyişi, bu yayılmanın en önemli göstergesiydi. Çifte Devrim, Avrupa'nın bu yayılışını karşı konulmaz hale getirecekti.

2. Çifte Devrim'in Dinamikleri

A. Endüstri Devrimi: Dünyanın Atölyesi İngiltere

Endüstri Devrimi, insanlık tarihindeki en büyük dönüşümlerden biriydi ve merkez üssü Britanya'ydı. Bu devrim, bir dizi teknik icatla değil, belirli bir sosyal ve ekonomik yapının sonucunda ortaya çıktı.

• Britanya'nın Öncülüğü:

    ◦ Britanya'nın avantajı, bilimsel veya teknolojik üstünlüğünden kaynaklanmıyordu; Fransa doğa bilimlerinde, Almanya ise teknik eğitimde daha ileriydi. İngiliz eğitim sistemi "tatsız bir şaka" olarak nitelendiriliyordu.

    ◦ Gerçek avantaj, siyasetin çoktan kârın gerekliliklerine göre ayarlanmış olmasındaydı. Özel mülkiyet ve özel girişim, devletin temel amaçları olarak kabul ediliyordu. Tarım sorunu çözülmüş, topraksızlaşan bir köylü kitlesi potansiyel bir işgücü fazlası yaratmıştı.

• Pamuk Endüstrisinin Rolü:

    ◦ Endüstri Devrimi'nin motoru pamuk endüstrisiydi. Pamuk, devasa bir küresel pazar sunuyordu. Britanya, sömürge ticareti sayesinde bu pazara hakimdi.

    ◦ 1840 yılına gelindiğinde, az gelişmiş bölgeler, Avrupa'dan çok daha büyük bir pamuklu kumaş alıcısı haline gelmişti (529 milyon yardaya karşılık 200 milyon yarda).

    ◦ Pamuk endüstrisinin hammaddesi denizaşırı ülkelerden (özellikle ABD'nin güney eyaletlerinden) geldiği için, Avrupalı tarımcıların yerleşik çıkarları tarafından engellenmeden arzı genişletilebiliyordu.

    ◦ Teknolojik yenilikler (iplik eğirme makinesi, mekanik dokuma tezgâhı vb.), bu endüstrinin taleplerine yanıt olarak ortaya çıktı ve makineleşmeyi tetikledi.

• Endüstriyel Kapitalizmin Sorunları:

    ◦ Ekonomik Krizler: Endüstriyel ekonomi, periyodik bunalımlarla sarsılıyordu (1825-26, 1836-37, 1839-42, 1846-48). Bu krizler, sistemin temel zorluklarını yansıtıyordu.

    ◦ Kâr Oranının Düşme Eğilimi: Kapitalistler, sermayeden elde edilen kazancın düşme eğilimi göstermesinden endişe ediyorlardı. Bu durum, ekonomiyi "durgunluk dönemi"ne sokma riski taşıyordu.

    ◦ Sermaye Birikimi ve Yatırım: Endüstrileşmenin ilk aşamalarında biriken büyük sermaye, kârlı yatırım alanları bulmakta zorlanıyordu. Bu durum, 1820'lerde Güney Amerika'ya, 1830'larda ise Kuzey Amerika'ya yönelik spekülatif borç verme dalgalarına yol açtı. Bu yatırımların çoğu başarısız oldu.

    ◦ Demiryollarının Çözümü: Demiryolları, biriken devasa sermaye için bir çıkış kapısı oldu. 1840'lardaki demiryolu çılgınlığı, ağır sanayiler (demir, çelik, kömür) için devasa bir pazar yaratarak ekonominin büyüme sorunlarını bir anda çözdü.

• Toplumsal Sonuçlar:

    ◦ Yeni Sınıfların Doğuşu: Endüstrileşme, yeni bir fabrika proletaryası ve bir sanayi burjuvazisi yarattı.

    ◦ İşgücünün Yaratılması: Tarımdaki dönüşüm (çitleme hareketleri) ve 1834 tarihli "Yoksullar Yasası", kırsal nüfusu şehirlere göç etmeye ve fabrika işçisi olmaya zorladı.

    ◦ Çalışma Disiplini: Endüstriyel üretim, tarımsal ritimden tamamen farklı, kesintisiz ve düzenli bir çalışma temposu gerektiriyordu. Bu disiplin; düşük ücretler, para cezaları, "Efendi-Uşak" yasaları ve daha uysal kabul edilen kadın ve çocukların çalıştırılmasıyla sağlandı.

"Hayatın bütün yollarında Brindley, Watt, Priestley, Harrison, Arkwright gibi adamların eserlerinden ne fikir silsileleri, nasıl bir uğraşma ruhu ve nasıl bir çaba kitlesi ve gücü fışkırmıştır! Watt’ın buhar makinesini görüp de kendi uğraşına daha büyük bir canlılıkla sarılmayacak bir insan, hayatın hangi yolunda bulunabilir?"

B. Fransız Devrimi: Fikirlerin ve Siyasetin Dönüşümü

Fransız Devrimi, çağdaş anlamda kitlesel bir toplumsal devrimdi ve etkileri, Britanya'daki Endüstri Devrimi'nden daha evrensel ve ani oldu.

• Devrimin Küresel Etkisi:

    ◦ Britanya dünyaya demiryollarını ve fabrikaları sunarken, Fransa dünyaya fikirlerini ve ideolojilerini verdi. 1789 ile 1917 arasındaki dünya siyaseti, büyük ölçüde 1789 ve 1793 ilkeleri etrafındaki mücadelelerden oluştu.

    ◦ Liberal ve radikal-demokratik siyasetin sözlüğünü, milliyetçiliğin ilk büyük örneğini, medeni kanunları ve metrik sistemi dünyaya Fransa sağladı.

• Devrimin Nedenleri ve Aktörleri:

    ◦ Devrim, sistematik bir programa sahip bir parti veya liderler tarafından başlatılmadı. "Burjuvazi" olarak adlandırılan tutarlı bir toplumsal grubun, "filozoflar" tarafından formüle edilen ve mason locaları tarafından yayılan klasik liberalizm fikirlerini benimsemesiyle ortaya çıktı.

    ◦ Bu fikirler; serbest girişim ve ticaret, etkin bir yönetim, akılcı ve adil bir vergilendirme ve toprak mülkiyetinin önündeki feodal engellerin kaldırılmasını savunuyordu.

• Devrimin Aşamaları:

    ◦ Ilımlı Devrim (1789-1791): Burjuvazinin öncülüğünde feodalizmin kaldırılması ve anayasal bir monarşinin kurulması hedeflendi.

    ◦ Jakoben Cumhuriyet (1793-1794): Savaşın ve karşı-devrimin baskısı altında devrim radikalleşti. Bu dönem, "Terör" dönemi, giyotin ve Robespierre, Danton gibi figürlerle anılır. Jakobenler, evrensel oy hakkı getiren ilk demokratik anayasayı ilan ettiler, kalan tüm feodal hakları karşılıksız kaldırdılar ve kolonilerde köleliği lağvettiler. Bu dönem, sonraki tüm devrimci hareketler için bir ilham kaynağı oldu.

    ◦ Direktuar ve Napolyon (1795-1815): Jakobenlerin düşüşünden sonra, orduya giderek daha fazla dayanan zayıf bir rejim olan Direktuar yönetimi geldi. Bu istikrarsızlık, General Napolyon Bonapart'ın iktidara gelmesiyle sonuçlandı. Napolyon, Devrim'in kurumlarını (medeni kanun, idari hiyerarşi, eğitim sistemi) sağlamlaştırdı ve onları Avrupa'ya yaydı.

"Millet'le (ulus) özdeşleştirilen 'halk' devrimci bir kavramdı, onu ifade etmeye kalkışan burjuva-liberal programdan daha devrimciydi. Fakat aynı zamanda iki kıyısı da keskin bir kavramdı bu."

3. Savaş, Barış ve Yeni Siyasi Düzen

1792'den 1815'e kadar Avrupa, neredeyse kesintisiz bir savaş dönemi yaşadı. Bu savaşlar, yalnızca devletler arasında değil, aynı zamanda toplumsal sistemler arasında bir çatışmaydı.

• Savaşın İkili Niteliği:

    ◦ Bir yanda Fransa, diğer devletlerle geleneksel çıkar ve güç mücadelesi veriyordu.

    ◦ Diğer yanda, bir devrim olarak Fransa, halkları tiranlığa karşı özgürleşmeye çağırıyor ve tutucu rejimler ona karşı direniyordu.

• Fransız Askeri Başarısının Nedenleri:

    ◦ Fransız ordularının neredeyse kesintisiz zaferlerinin nedeni, teknik üstünlükten çok, devrimin kendisiydi. Halkın savaşa katılması, zorunlu askerlik (levée en masse) ve devrimci coşku, eski rejim ordularının disiplinine ve eğitimine karşı ezici bir üstünlük sağladı.

    ◦ Napolyon'un stratejisi, hızlı ve kararlı taarruzlara dayanıyordu. Ancak bu yöntem, Polonya ve Rusya'nın geniş ve kaynakları kıt topraklarında iflas etti. Grande Armée'nin 1812'deki Moskova seferinde yıkıma uğramasının temel nedeni, ikmal sorunlarıydı.

• Savaşların Sonuçları:

    ◦ Sınırların Değişmesi: Avrupa haritası yeniden çizildi. Britanya, denizaşırı sömürgeleri ilhak ederek en kârlı çıkan ülke oldu. Latin Amerika'daki sömürgeler, anavatanlarından koparak bağımsızlıklarını kazandılar.

    ◦ Kurumsal Değişiklikler: Fransız işgali altındaki topraklarda (Belçika, Hollanda, İtalya'nın bir kısmı, Almanya'nın batısı) feodalizm resmen kaldırıldı ve Napolyon'un Medeni Kanun’u gibi Fransız kurumları yürürlüğe kondu. Bu değişiklikler, sınır değişikliklerinden daha kalıcı oldu.

    ◦ Siyasi Ortamın Değişmesi: Fransız Devrimi, Avrupa hükümdarlarının zihniyetini kökten değiştirdi. Artık bir devrim, yalnızca bir devletin iç sorunu olarak görülmüyor, tüm toplumsal düzeni tehdit eden bir salgın olarak algılanıyordu.

• 1815 Sonrası Barış Düzeni:

    ◦ Napolyon'un yenilgisinden sonra galip devletler (Britanya, Rusya, Avusturya, Prusya), Viyana Kongresi'nde yeni bir Avrupa düzeni kurdular. Temel amaç, yeni bir büyük savaşı ve dolayısıyla yeni bir devrimi önlemekti.

    ◦ Bu düzen, güç dengesi ilkesine dayanıyordu ve Fransa'yı kontrol altında tutmak için çevresinde tampon devletler (birleşik Hollanda ve Belçika gibi) yaratıldı.

    ◦ Rusya, Avusturya ve Prusya tarafından kurulan "Kutsal İttifak", Avrupa'daki devrimci hareketleri bastırmak için bir polis gücü işlevi gördü.

    ◦ Bu "Kongre Sistemi", 1820'lerde Yunanistan ve Latin Amerika'daki bağımsızlık hareketleriyle, özellikle de 1830 Devrimleri ile sarsıldı ve çöktü.

"Hükümdarlar ve devlet adamları, öncekilerden ne daha akıllı ne de daha barışçıydılar. Fakat tartışılmaz bir biçimde daha çok ürkmüşlerdi."

4. 1815-1848 Devrim Dalgaları

1815 sonrası dönem, tarihin en devrimci dönemlerinden biri oldu. Bu dönemde üç büyük devrimci dalga yaşandı.

1. Birinci Dalga (1820-1824): Akdeniz bölgesiyle sınırlı kaldı. İspanya (1820), Napoli (1820) ve Yunanistan'da (1821) devrimler patlak verdi. Latin Amerika'daki bağımsızlık savaşları da bu dalganın bir parçasıydı. Simon Bolivar, San Martin ve Bernardo O'Higgins gibi liderler Güney Amerika'yı özgürlüğüne kavuşturdu.

2. İkinci Dalga (1829-1834): Rusya'nın batısındaki tüm Avrupa'yı ve Kuzey Amerika'yı etkiledi. Fransa'daki 1830 Temmuz Devrimi, Bourbon hanedanını devirerek diğer ayaklanmaları tetikledi. Belçika bağımsızlığını kazandı; Polonya, İtalya ve Almanya'da ayaklanmalar oldu; İspanya ve Portekiz'de iç savaşlar başladı. Britanya'da ise 1832 Reform Yasası, devrimci bir durumdan kaçınmayı sağladı.

3. Üçüncü Dalga (1848): En büyük ve en yaygın olanıydı. Devrim, neredeyse aynı anda Fransa, İtalya, Alman devletleri ve Habsburg İmparatorluğu'nda patlak verdi. Bu "halkların baharı", 1789'da tek bir ulusun ayaklanması olan olayın, tüm kıtayı saran bir fenomene dönüştüğünü gösterdi.

• Devrimci Hareketlerin Yapısı:

    ◦ Bu devrimler, Fransız Devrimi'nin sunduğu siyasi modellerden esinlenen, planlı eylemlerdi.

    ◦ Gizli devrimci kardeşlikler (Karbonari gibi) bu hareketlerin çekirdeğini oluşturuyordu. Bu örgütler, hiyerarşik yapıları ve ayrıntılı ritüelleriyle mason localarını andırıyordu.

    ◦ 1830'dan sonra hareketler, daha net ideolojik hatlara bölündü:

        ▪ Ilımlı Liberaller: Üst-orta sınıf ve liberal aristokrasi. Anayasal monarşi ve mülkiyete dayalı oy hakkını savunuyorlardı.

        ▪ Radikal Demokratlar: Alt-orta sınıf, aydınlar ve zanaatkarlar. Cumhuriyet, evrensel oy hakkı ve devlete karşı bir güvensizlik eğilimi taşıyorlardı.

        ▪ Sosyalistler: Yeni sanayi proletaryası.

5. Yükselen İdeolojiler

Çifte Devrim, dünyayı anlamak ve değiştirmek için birbiriyle rekabet eden üç ana ideolojik akım yarattı.

A. Liberalizm: Burjuvazinin Dünya Görüşü

Dönemin egemen laik ideolojisi olan liberalizm, ilerlemeye olan inanca dayanıyordu.

• Temel İlkeler: Rasyonalist, laik ve bireyci bir felsefeydi. İnsanın dünyasını, kişisel çıkarını ve mutluluğunu en üst düzeye çıkarmaya çalışan bireylerden oluşmuş bir atomlar yığını olarak görüyordu. Toplum, bu bireyler arasındaki "sözleşme" ilişkilerinden ibaretti. Devletin rolü, bireysel özgürlüğe müdahaleyi en aza indirmekti.

• Ekonomik Liberalizm: Klasik ekonomi politik, bu ideolojinin en güçlü anıtıydı.

    ◦ Adam Smith: Bireylerin kendi çıkarları peşinde koşmasının, "görünmez bir el" aracılığıyla, toplumun genel çıkarına ve "ulusların zenginliği"ne hizmet edeceğini savundu.

    ◦ David Ricardo: Ekonomi politiği daha "kasvetli" bir bilime dönüştürdü. Kâr oranının düşme eğilimi gibi sistemin iç çelişkilerine dikkat çekti ve emeğin tüm değerin kaynağı olduğu kuramını geliştirdi. Bu kuram, daha sonra sosyalistler tarafından kapitalizme karşı kullanılacaktı.

• Siyasal Liberalizm: Mülk sahibi bir elitin yönettiği anayasal hükümetleri ve medeni hakları savunuyordu. Ancak, yoksul kitlelerin yönetime katılması anlamına gelen demokrasiye karşı derin bir güvensizlik besliyordu.

B. Sosyalizm: Devrimci Tepki

Sosyalizm, liberalizmin yarattığı toplumun hem adaletsiz hem de kötü işleyen bir düzen olduğu eleştirisinden doğdu.

• Temel İlkeler: Liberalizmin bireyciliğine karşı, insanın doğası gereği toplumsal bir varlık olduğu fikrini savundu. Toplumu, bireylerin içinde kendilerini gerçekleştirdikleri bir "yurt" olarak gördü.

• Erken (Ütopyacı) Sosyalistler:

    ◦ Saint-Simon: "Endüstricilik"in önemini vurguladı ve toplumun rasyonel bir şekilde planlanması gerektiğini savundu.

    ◦ Robert Owen: Endüstri Devrimi'nin yarattığı bolluğun, doğru bir toplumsal örgütlenmeyle herkesin mutluluğu için kullanılabileceğine inandı. Kooperatif hareketinin öncüsü oldu.

    ◦ Charles Fourier: Burjuva toplumunun insan doğasını bastırdığını savunarak, tutkuların özgürce yaşanabileceği "falankslar" adını verdiği komünal toplumlar tasarladı.

• Marksizm: Marx ve Engels, İngiliz ekonomi politiğini, Fransız sosyalizmini ve Alman felsefesini miras alıp, bunları aşarak bilimsel sosyalizmin formülasyonlarını geliştirdi (1843-48 arasında). Marx'a göre, kapitalizm kendi iç çelişkileri (sınıf mücadelesi) nedeniyle yıkılacak ve yerini sosyalist bir topluma bırakacaktı.

C. Milliyetçilik: Yeni Bir Güç

Milliyetçilik, bu dönemin en güçlü ve karmaşık ürünlerinden biriydi.

• Toplumsal Tabanı: Milliyetçilik, öncelikle okuryazar kesimlerin (memurlar, avukatlar, profesörler) ve küçük soyluların bir hareketiydi. Büyük kapitalistler ve halk kitleleri (özellikle köylüler) bu aşamada milliyetçi davalara daha mesafeliydi.

• Eğitim ve Dilin Rolü: Okulların ve üniversitelerin yaygınlaşması, ulusal bilincin gelişiminde kilit rol oynadı. Ders kitaplarının ve gazetelerin ulusal dilde yayımlanması, ulusal bir kimliğin inşasında hayati bir adımdı.

• İrlanda Örneği: Bu dönemde kitlesel tabana sahip tek başarılı ulusal hareket, Daniel O'Connell liderliğindeki İrlanda "Fesih" hareketiydi. Bu hareket, gücünü köylülüğün desteğinden ve Katolik Kilisesi ile olan özdeşliğinden alıyordu.

• Balkanlar ve Doğu'da Milliyetçilik: Balkanlar'da, özellikle Yunanlılar arasında, uluslararası bir tüccar ve memur tabakası aracılığıyla Batı tipi bir ulusçuluk gelişti. Yunan bağımsızlığı (1829), diğer Balkan halklarının ulusçuluklarının gelişmesi için bir ön koşul oldu. Avrupa dışında ise, modern anlamda bir ulusçuluktan söz etmek henüz erkendi.

6. Toplumsal Dönüşümler

Çifte Devrim, toplumun her katmanını derinden etkiledi; yeni sınıflar yarattı, eskisini dönüştürdü ve milyonlarca insanın yaşam biçimini kökten değiştirdi.

A. Toprak Devrimi

Tarım, hala ekonominin temeliydi ve toprak ilişkilerindeki değişim, en kapsamlı toplumsal dönüşümdü.

• Hukuki Devrim: Fransız Devrimi'nin doğrudan etkisi veya aydınlanmış bürokratların reformlarıyla, Avrupa'nın büyük bir bölümünde feodalizmin hukuki kalıntıları tasfiye edildi. Toprak, serbestçe alınıp satılabilen bir meta haline geldi.

• Sonuçların Farklılığı:

    ◦ Britanya: "Çitleme" yasaları, küçük köylüleri ve ortak toprakları ortadan kaldırarak, büyük toprak sahipleri ve ücretli tarım işçilerinden oluşan bir yapı yarattı.

    ◦ Fransa: Devrim, küçük ve orta köylü mülkiyetini güçlendirdi. Bu durum, endüstriyel gelişmeyi yavaşlatan, ancak siyasi istikrarı sağlayan bir faktör oldu.

    ◦ Prusya: Köylülerin kurtuluşu, soyluların topraklarını genişletmesiyle sonuçlandı ve topraksız tarım işçilerinin sayısını artırdı.

    ◦ Güney Avrupa: Eski toplumsal yapı büyük ölçüde değişmeden kaldı. Büyük latifundia (geniş mülkler) egemenliğini sürdürdü.

    ◦ Sömürgeler: Hindistan gibi yerlerde, İngilizlerin getirdiği özel mülkiyet anlayışı (Zemindari sistemi gibi), geleneksel köy komünlerini yıkarak köylüleri borçlandırdı ve topraksızlaştırdı.

B. Kariyerin Yeteneğe Açılması: Yeni Sınıflar

Aristokratik toplumun yıkılması, bireysel yetenek, enerji ve zekaya dayalı yeni bir toplumsal hiyerarşinin önünü açtı.

• Başarı Yolları:

    ◦ İş Yaşamı: Endüstri ve ticaret, servet birikimi için en açık yoldu. Özellikle Protestan "Nonkonformist" mezheplere mensup aileler, bu alanda büyük başarı gösterdiler.

    ◦ Eğitim: Devlet memurluğu, politika ve serbest meslekler için bir kapıydı. Fransız Devrimi'nin yarattığı yarışma sınavlarına dayalı bürokrasi, yeteneğin doğuştan gelen ayrıcalıklara karşı zaferinin simgesi oldu. Öğretmenlik, halktan gelenler için en ulaşılabilir eğitimli meslekti.

    ◦ Sanat ve Savaş: Bu yollar da yetenekli bireyler için yeni fırsatlar sundu.

C. Yoksul Emekçilerin Dünyası

Endüstri Devrimi, tarihin en büyük sefalet sorunlarından birini yarattı. Geleneksel toplumun koruyucu bağlarından kopan yoksullar, üç seçenekle karşı karşıyaydı: burjuva olmaya çalışmak, boyun eğmek ya da isyan etmek.

• Yaşam Koşulları: Kentler ve sanayi bölgeleri, plansız bir şekilde büyüyerek, salgın hastalıkların (kolera, tifüs), ahlaki çöküntünün (alkolizm, suç) ve insanlık dışı yaşam koşullarının merkezi haline geldi.

• İşçi Sınıfı Hareketinin Doğuşu:

    ◦ Bilinç: Yoksul emekçiler, ortak bir kaderi paylaştıklarını ve kolektif bir eylemle durumlarını değiştirebileceklerini fark ettiler. "İşçi sınıfı" bilinci ve "işçi hareketi" bu dönemde doğdu.

    ◦ Örgütlenme Biçimleri: Sendikalar, yardımlaşma sandıkları ve kooperatifler, bu hareketin temel örgütlenme biçimleriydi. İngiltere'deki Çartizm gibi hareketler, kitlesel siyasi kampanyalarla işçi sınıfının taleplerini dile getirdi.

    ◦ Liderlik: Hareketin öncüleri, yeni fabrika proletaryası değil, konumlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olan kalifiye zanaatkârlar, el tezgâhı dokumacıları ve matbaacılardı. Bu kesim, radikalizm, okuryazarlık ve örgütlenme geleneğine sahipti.

"Her endüstri malı yapımcısı fabrikasında, kolonilerde köleleri arasındaki plantasyon sahibine benzer biçimde, yüze karşı bir kişi olarak yaşar ve Lyonsluların bozulması bir tür San Domingo ayaklanmasıdır... Toplum için tehlike oluşturan bu barbarlar, endüstri kentlerimizin kıyı semtlerinde yaşamaktadırlar." - Saint-Marc Girardin

7. Sonuç: 1848'e Doğru

1840'ların sonlarına gelindiğinde, Çifte Devrim'in yarattığı dünya, hem muazzam bir ilerleme hem de derin bir toplumsal kriz içindeydi.

• Görünür Başarılar: Nüfus, üretim, ticaret ve bilimsel bilgi alanlarında eşi görülmemiş bir artış yaşanmıştı. Demiryolları ve buharlı gemiler dünyayı küçültmüştü.

• Artan Gerilim: Bu ilerlemenin bedeli, milyonlarca insan için yoksulluk, sefalet ve toplumsal köksüzleşme olmuştu. Zengin ile yoksul arasındaki uçurum hiç olmadığı kadar derinleşmişti.

• Devrimin Eşiği: 1846-1848 ekonomik bunalımı (kıtlık, yüksek yiyecek fiyatları, endüstriyel kriz ve işsizlik), mevcut toplumsal ve siyasi gerilimleri patlama noktasına getirdi. Batı ve Orta Avrupa'da, "eski rejimlerin düşüşü" ve "burjuva toplumunun yeni bir evreye girişi" an meselesiydi. 1848'de devrim patlak verdiğinde, bu bir sürpriz değil, uzun süredir beklenen bir olayın gerçekleşmesiydi. Çifte Devrim'in açtığı dönem, yine bir devrimle kapanmak üzereydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Google hesabıyla yorum yapmak istemiyorsanız, yorum yazmadan önce Ad/Url seçeneğinde, sadece ad kısmını doldurabilirsiniz.

[MAR] YOUTUBE KANALI

LİDER

Karl Marx - Kapital

Kısa Sovyet Film ve Belgeseller [Türkçe]